Rekabet Hukukunun İhlâlinden Kaynaklanan Tazminat Davalarında

advertisement
Rekabet Hukukunun İhlâlinden Kaynaklanan
Tazminat Davalarında Görevli ve Yetkili Mahkeme
Üzerine “Kısa Bir Değerlendirme”
Doç. Dr. Şafak NARBAY (*)
Arş. Gör. Buğra KESİCİ (**)
ÖZET
Rekabet hukuku ihlâllerinin özel hukuk alanındaki sonuçları, tazminat sorumluluğu ve geçersizlik şeklinde tasnif edilebilecek iki ayrı yaptırımdan oluşmaktadır. Rekabet hukukunun ihlâli dolayısıyla zarar görenler, maruz kaldıkları haksız fiil sebebiyle oluşan zararların tazminini talep
edebilirler. Tazminat davalarında görevli ve yetkili mahkemenin
belirlenmesi her ne kadar genel hükümler bağlamında çerçevesi
belirlenebilen bir konu görünümünde olsa da gerçekleştirilen “mevzuat
reformu”, konunun maddi hukuk ve usul hukuku boyutuyla
değerlendirilmesini gerekli hale getirmiştir. Konunun ele alınması
bakımından ikinci gerekçe ise, doktrinde öne sürülen farklı görüşlerin
mevcudiyeti ve bu anlamda netliğin sağlanabilmesi ihtiyacıdır. Bu
minvalde, rekabet hukukunun arz ettiği özellikler de nazara alınmak
suretiyle, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun görev ve yetkiye
dair öngördüğü genel nitelikteki yeni hukukî rejim, 6102 sayılı Türk
Ticaret Kanunu’nda ticarî dava kavramı ve hususiyetle görev bahsi
özelinde ihdâs edilen yeni düzenlemeler, nihayet, 6502 sayılı yeni
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un getirdiği tartışılmaya değer
yeni hukukî müesseseler ve mukayeseli hukuktaki genel uygulama
dikkate alınarak konu, detaylı bir şekilde değerlendirilmeye çalışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Rekabet hukuku, haksız fiil sorumluluğu,
tazminat davaları, ticarî dava, görevli mahkeme.
(*)
(**)
Erzincan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi,
[email protected]
Erzincan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Anabilim Dalı Araştırma Görevlisi, [email protected]
208
Başkent Hukuk / Narbay - Kesici
“A Brief Assessment” on Courts of Jurisdiction and
Authority in Action for Damages Arising from Breach
of Competition Law
ABSTRACT
Results of competition law breaches in private law area comprise two
different structures which can be classified as an action for damages and
invalidity in general lines. Those who incur damages because of a breach
of competition law may demand the compensation of the damages resulting from the wrongful act they suffered. Although the determination of
the court of jurisdiction and authority in action for damages filed by the
sufferer seems to be a matter of which the framework can be determined
according to the general provisions, the “legislation reform” implemented
made it possible to assess the matter with its procedural law and material
law dimensions. A second reason in terms of the addressability of the
matter is the presence of different views introduced in the doctrine and
derivability of clarity in this context. Based upon this, it has been attempted to assess the matter in detail with consideration to the new juridical regime of general nature provided by the Code of Civil Procedure
number 6100 on jurisdiction and competence, the new regulations created as specific to the commercial litigation concept and specially jurisdiction in the Turkish Commercial Code number 6102, and finally, the
new judicial institutions and general practices in comparative law introduced by the new Law number 6502 on the Protection of the Consumer
which is worthy of discussion also with consideration to particulars presented by the competition law.
Key Words: Competition law, tort liability, action for damages, commercial litigation, court of jurisdiction.
Rekabet Hukukunun İhlâlinden Kaynaklanan Tazminat Davalarında… 209
I. GİRİŞ: KONUNUN TAKDİMİ VE SINIRLANDIRILMASI
Rekabet
hukukunun
ihlâlinden
kaynaklanan
tazminat
sorumluluğunda, zarar gören kişiler tarafından açılacak tazminat
davalarının hangi ve neredeki mahkeme nezdinde ikâme edileceği temel
bir öneme sahiptir. Bilindiği gibi, rekabet hukukunun ihlâli halinde idarî
yaptırımların uygulanmasında münhasıran Rekabet Kurulu yetkili ve
görevli olup (4054 s. RKHK md. 20, 27); RKHK’nın maddi yasaklayıcı
hükümlerinin ihlâlinden doğan tazminat ile önleme ve durdurma gibi
tazminat dışındaki diğer talepler (action for damages) ve geçersiz
işlemlere (invalidity) yönelik taleplere bakmakla yetkili kılınan yegâne
görevli mercii, hukuk (adliye) mahkemeleridir1 (4054 s. RKHK md. 57).
1
ASLAN, İ. Yılmaz, Rekabet Hukuku, Teori-Uygulama-Mevzuat, Genişletilmiş 4. Baskı,
Bursa, 2007, s. 784; AŞÇIOĞLU ÖZ, Gamze, Avrupa Topluluğu ve Türk Rekabet Hukukunda Hakim Durumun Kötüye Kullanılması, Ankara, 2000, s. 194; SANLI, Kerem
Cem, Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un Özel Hukuk Alanındaki Sonuçları: Genel Bakış ve Sorunlar, Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un Özel Hukuk Alanındaki Sonuçları Sempozyumu (Editör: Kerem Cem SANLI), İstanbul, 2013, s. 45; SANLI,
Kerem Cem, Türk Rekabet Hukukunda Haksız Fiil Sorumluluğu, Rekabet Hukukunda
Güncel Gelişmeler Sempozyumu I, Ankara, 2003, s. 201-202; TOPÇUOĞLU, Metin, Rekabeti Kısıtlayan Teşebbüsler Arası İşbirliği Davranışları ve Hukuki Sonuçları, Lisansüstü Tez Serisi No: 7, Ankara, 2001, s. 312; TOPÇUOĞLU, Metin, Rekabet Hukukunda
Üç Kat Tazminat, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Sorumluluk ve Tazminat Hukuku
Sempozyumu, Ankara, 2009, s. 49, 52; ŞAHİN, Murat, Rekabet Hukukunda Tazminat
Talepleri, İstanbul, 2013, s. 232; YİĞİT, İlhan, Rekabet İhlâllerinden Doğan Tazminat
Sorumluluğu, İstanbul, 2013, s. 312; ATEŞ, Mustafa, Rekabet Hukukuna Giriş, Ankara,
2013, s. 181; BADUR, Emel, Türk Rekabet Hukukunda Rekabeti Sınırlayıcı Anlaşmalar, Lisansüstü Tez Serisi No: 6, Ankara, 2001, s. 162; EĞERCİ, Ahmet, Rekabet Kurulu
Kararlarının Hukuki Niteliği ve Yargısal Denetimi, Lisansüstü Tez Serisi No: 12, Ankara, 2005, s. 253-254; GÜRZUMAR, Osman Berat, Özel Hukuk Açısından 4054 sayılı
Rekabetin Korunması Hakkında Kanun, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında
Kanun ve Bu Kanun’da Değişiklik Yapılmasına İlişkin Taslak Sempozyumu 7-8 Ekim
2005 (Editör: Cavid ABDULLAHZADE), Ankara, 2006, s. 176; İKİZLER, Metin, Rekabet
Hukukunda Uyumlu Eylemler, Ankara, 2005, s. 359; İNAN, Nurkut/PİKER, Mehmet,
Rekabet Hukuku El Kitabı, Ankara, 2007, s. 103; İNAN, Nurkut, 4054 sayılı Rekabetin
Korunması Hakkında Kanun’un Özel Hukuka İlişkin Hükümlerine Eleştirisel Bir Bakış, Rekabet Hukukunda Güncel Gelişmeler Sempozyumu II, Kayseri, 2004, s. 56; ÖZSUNAY, Ergun, Rekabet Kısıtlamalarının Özel Hukuk Alanındaki Sonuçları, Amerikan,
Alman, İsviçre ve AB Rekabet Hukuklarının Işığında 4054 sayılı RKK’daki Çözümlerin
Değerlendirilmesi, Rekabet Hukukunda Güncel Gelişmeler Sempozyumu III, Erciyes
Üniversitesi Hukuk Fakültesi-İktisadî ve İdarî Bilimler Fakültesi (Editör: N. Ayşe ODMAN BOZTOSUN), Ankara, 2005, s. 146; AKSOY, Nazlı, Rekabetin Korunması Hakkında Kanuna Aykırılığın Özel Hukuk Alanındaki Sonuçları, Uzmanlık Tezleri Serisi
210
Başkent Hukuk / Narbay - Kesici
Rekabet
hukukunun
ihlâlinden
kaynaklanan
tazminat
sorumluluğuna dair sonuçların tanzim edilmiş olduğu RKHK md. 57-59
hükümlerinde görevli ve yetkili mahkemenin belirlenmesi hususuna dair
herhangi bir düzenleme mevcut değildir. Bu zaviyeden bakıldığında,
genel hükümlerden istifade edilmek suretiyle görevli ve yetkili
mahkemenin belirlenmesi gerekecektir. Diğer taraftan rekabetin
bozulması ve kısıtlanması dolayısıyla ortaya çıkan zararlar, “haksız fiil”
(tort liability) temeline dayandığından, açıklamalarımızda sorumluluğun
bu vasfı da göz önünde bulundurulacaktır (4054 s. RKHK md. 57-59; 6098
s. TBK md. 49 vd.).
Çalışmamızda, rekabet hukukunun ihlâlinden doğan haksız fiil
sorumluluğunun maddi hukuk esasları ve özellikle Rekabet Kurumu ile
adli yargı mercileri arasındaki ilişkiye dair açıklamalar, konunun kapsamı
dışına çıkılmaması adına, “bilinçli olarak” ihmâl edilecek ve gerekli
olduğu nispette aktarılacaktır. Bu çerçevede; giriş ve konunun incelenme
plânının kaleme alındığı bu ilk bölümü müteakip ikinci bölümde, özellikle
zarar gören kişilerin kapsamı bakımından, “davacı sıfatı” (hostility) ve
“dava konusuna” (matter in dispute) göre görevli mahkemenin
belirlenmesi hususu üzerinde durularak, hususiyetle ticaret ve tüketici
mahkemelerinin görevli olup olmadığı tartışılmaya çalışılacaktır. Üçüncü
bölümde, genel ve özel mevzuattaki ilgili hükümler incelenerek, önem arz
ettiği düşünülen hususlar ışığında yetkili mahkemenin tespiti
değerlendirme konusu haline getirilecektir. Nihayet dördüncü ve son
bölümde ise, ikinci ve üçüncü bölümlerde aktarılan veriler etrafında
özellikle maddi hukuk boyutuyla varılan sonuçlar, bu konudaki “de lege
ferenda” tespit ve değerlendirmelerimiz eşliğinde paylaşılacaktır.
No: 52, Ankara, 2004, s. 55-58; GÜNAY, Cevdet İlhan, Rekabet Hukuku Dersleri, Ankara, 2014, s. 186; GÜNAY, Cevdet İlhan, Rekabet Kanunu Şerhi, Ankara, 2010, s.
1541; GÜVEN, Pelin, Rekabet Hukuku, Genişletilmiş 2. Baskı, Ankara, 2008, s. 763;
ÖZTUNALI, Aydın, Rekabet Hukukunda Hakim Durumun Kötüye Kullanılması, Ankara, 2014, s. 167-168; SEKMEN, Orhan, Rekabet Hukukunda Tazminat Sorumluluğu,
Ankara, 2013, s. 101; TAŞPINARLI, Caner, Rekabetin Sınırlanmasının Özel Hukuk Alanındaki Sonuçları, Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Bölümü
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2007, s. 91.
Rekabet Hukukunun İhlâlinden Kaynaklanan Tazminat Davalarında… 211
II. ÇEŞİTLİ TASNİFLER EŞLİĞİNDE: GÖREVLİ MAHKEMENİN
BELİRLENMESİ
2.1. Görev Bahsi Bakımından “Özellik Gösteren” Hususlar.
Muhakeme hukukunda geniş anlamda görev, bir davaya “konu
bakımından” hangi mahkemenin bakacağı durumunu betimler. Görev,
kamu düzeninden olup; görev kuralları, kıyas veya yorum yoluyla
genişletilemez yahut değiştirilemez2 (6100 s. HMK md. 1/1, c. 2).
Kanunda açıklık bulunmayan hallerde, görev genel mahkemelere aittir.
Görev dava şartları arasında yer aldığından, taraflarca yargılamanın her
aşamasında ileri sürülebilir ve ileri sürülmese dahi, mahkeme
tarafından “kendiliğinden” (ex officio) dikkate alınır3 (6100 s. HMK
md. 114/1-c). Diğer yandan, mahkemelerin görevinin kamu düzeninden
olması ve tarafların görev üzerinde tasarrufta bulunamamaları
nedeniyle, taraflar görevli bir mahkemenin görevsiz veya görevsiz bir
mahkemenin görevli olduğu yönünde yazılı veya sözlü, açık veya zımnî
bir görev sözleşmesi yapamazlar4. Yine, tarafların belli bir süre
içerisinde görev itirazında bulunmaması da görevsiz bir mahkemenin
görevli hâle gelmesine yol açmaz5.
2
3
4
5
ÜSTÜNDAĞ, Saim, Medeni Yargılama Hukuku, Cilt I-II, Gözden Geçirilmiş ve Yenilenmiş 6. Bası, İstanbul, 1997, s. 139 vd.; UMAR, Bilge, Hukuk Muhakemeleri Kanunu
Şerhi, Ankara, 2014, s. 3; YILMAZ, Ejder, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Değiştirilmiş 2. Baskı, Ankara, 2013, s. 45; ÖZBAY, İbrahim, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu Neler Getirdi?, Güncellenmiş ve Genişletilmiş 2. Baskı, Ankara, 2013, s.
41. Ayrıca bkz. KARSLI, Abdurrahim, Medeni Muhakeme Hukuku Ders Kitabı, 2. Baskı,
İstanbul, 2011, s. 195, 212.
ALANGOYA, Yavuz H./YILDIRIM, Kâmil, M./DEREN-YILDIRIM, Nevhis, Medenî Usul
Hukuku Esasları, 7. Baskı, İstanbul, 2009, s. 69-70; KARSLI, s. 196, 219; UMAR, s. 3,
15; YILMAZ, Şerh, s. 45. Bu yönüyle görev, usulî müktesep hakkın istisnalarından birini oluşturmaktadır. Dolayısıyla daha evvel mahkemenin görevsizliği konusunda
herhangi bir karar verilmemiş olsa dahi, istinaf veya temyiz aşamasında bu hususun
“kendiliğinden” nazara alınması önünde herhangi bir engel yoktur.
YILMAZ, Şerh, s. 45-46; KURU, Baki/ARSLAN, Ramazan/YILMAZ, Ejder, Medenî Usul
Hukuku, 24. Baskı, Ankara, 2013, s. 123; PEKCANITEZ, Hakan/ATALAY, Oğuz/ÖZEKES, Muhammet, Medenî Usul Hukuku, 14. Bası, Ankara, 2013, s. 153-154; KARSLI, s.
219; UMAR, s. 15. Görevli mahkemenin belirlenmesine dair metodolojik bir çalışma
için bkz. TUTUMLU, Mehmet Akif, Medeni Usul Hukuku Sorunları, Cilt I, 3. Bası, Ankara, 2010, s. 39-42.
PEKCANITEZ/ATALAY/ÖZEKES, s. 154.
212
Başkent Hukuk / Narbay - Kesici
Genel olarak belirtilmesinde fayda olacağı üzere, “görevli ve yetkili
mahkemenin” tespiti açısından rekabetin kısıtlanmasının teşebbüsler
arası anlaşma, uyumlu eylem veya teşebbüs birliği kararı (4054 s. RKHK
md. 4) ile veya hâkim durumun kötüye kullanılması (4054 s. RKHK md.
6) suretiyle gerçekleştirilmesi “belirleyici bir etkiye” sahip değildir6. Zira
taraflar arasındaki ilişki rekabetin ihlâli sebebiyle oluşan zararın
tazminine, dolayısıyla özünde haksız fiil temeline dayanmaktadır7.
6
7
RKHK’nın “Birleşme veya Devralma” kenar başlıklı 7 nci maddesine aykırı bir davranışın çok sınırlı bir takım hallerde zarara yol açması ihtimali karşısında, oluşan bu
zararın 57 nci madde çerçevesinde haksız fiil hukuku kurallarına göre giderilmesinin
teorik ve pratik mülahazalar etrafında mümkün olmadığı kanaatindeyiz. Zira, bir kere
burada, kişilerin uğradığı zararların giderilmesi, 7 nci maddenin amacının kapsamında değildir. Diğer yandan, 7 nci maddenin koruma amacının, zararın giderilmesinden ziyade “önlenmesi” olduğu ve hâkim durumun oluşturulması veya güçlendirilmesi halinde 6 ncı maddenin mevcudiyeti nazara alındığında, tazminat sorumluluğunun oluşmayacağının benimsenmesi en makul çözüm yolu olarak tezahür etmektedir. Kaldı ki, 7 nci madde ile yapılması öngörülen “önleyici” (ex ante) denetim
eşliğinde maddenin “koruma amacının” piyasa yapısının korunması ile sınırlı olduğu,
dolayısıyla haksız fiil sorumluluğunu kapsamına almadığı gerekçesiyle tazminat
sorumluluğuna yol açmayacağı rahatlıkla söylenebilir. Benzer yönde görüş bildiren
yazarlar ve görüşlerinin detayı için bkz. dolaylı olarak AKSOY, s. 50; dolaylı olarak
BADUR, s. 162; GÜRZUMAR, Özel Hukuk, s. 150-151; İNAN, Eleştrisel Bakış, s. 48; dolaylı olarak İNAN/PİKER, s. 105-106; dolaylı olarak ÖZSUNAY, s. 15 vd.; SANLI, Haksız
Fiil Sorumluluğu, s. 216-218; SANLI, Genel Bakış ve Sorunlar, s. 38-39; YİĞİT, s. 5-9.
RKHK md. 7’nin emredici vasfından hareket eden aksi görüşteki yazarlar ve görüşlerin detayı için bkz. ATEŞ, s. 307; ASLAN, İ. Yılmaz, Rekabet Hukuku, s. 784; GÜVEN,
Rekabet Hukuku, s. 739-740; TEKİNALP, Ünal, Rekabet Sınırlamaları ve Hakim Durumun Kötüye Kullanılması Yasağına Aykırılığın Özel Hukuka İlişkin Sonuçları, Rekabet
Hukukunda Güncel Gelişmeler Sempozyumu III, Erciyes Üniversitesi, Kayseri, 2005,
s. 261; dolaylı olarak İKİZLER, s. 359; SAYHAN, İsmet, Rekabet Hukukunda Tazminat
Sorumluluğu Bakımından Hukuka Aykırılık Unsuru ve Sorumluluğun Sınırı, Ankara
Barosu Fikrî Mülkiyet ve Rekabet Hukuku Dergisi, Yıl 5, Cilt 5, Sayı 2005/3, s. 41-42;
SEKMEN, s. 40; ŞAHİN, s. 157-158; TOPÇUOĞLU, s. 310.
Doktrinde genel kabul gören görüş, 4054 sayılı RKHK’nın emredici hükümler içerdiği
ve Rekabet Kurulu’nun görev alanında düzenlenen konularda “tahkime” gidilemeyeceği yönündedir. Dolayısıyla, 4054 sayılı RKHK kapsamında ihlâl tespiti nedeniyle bir
anlaşmanın geçersizliği, bu anlaşmanın muafiyet alıp alamayacağı ya da bir birleşme
ve/veya devralma işlemine izin verilip verilemeyeceğinin tespit ve takdiri, Kurulun
yetkisindedir. Ancak, konumuzla bağlantısı dolayısıyla, hakemlerin ihlâl tespitine dayanarak, RKHK md. 56 vd. maddelerinde öngörülen “özel hukuk yaptırımlarına” hükmedebilmelerinin önünde herhangi bir engel bulunmadığı önemle belirtilmelidir. Bunun gerekçesi ise kuşkusuz, rekabet hukukunun ihlâlinin özünde bir haksız fiil olması
ve haksız fiilden kaynaklanan uyuşmazlıkların, tahkime elverişli olması, daha iyi bir
Rekabet Hukukunun İhlâlinden Kaynaklanan Tazminat Davalarında… 213
Ayrıca, kamu teşebbüsleri ile özel teşebbüsler arasında RKHK’da açık
dayanağı olan herhangi bir ayrıma yer verilmediğinden, kamu teşebbüslerine karşı açılacak tazminat davalarının da hukuk mahkemelerinde
ikâme edilmesi gerekecektir8.
2.2. Genel Görevli Mahkeme.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile 1086 sayılı Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanunu’ndan farklı olarak, malvarlığı ve şahıs varlığı
haklarına dair davalarda asliye hukuk mahkemeleri ile sulh hukuk
mahkemeleri arasındaki görev ayrımı, dava konusu miktar veya değere
“bağlı olmaksızın” düzenlenmiştir. Buna göre, malvarlığı ve şahıs varlığı
haklarına ilişkin davalarda, dava konusunun miktarı veya değeri önem
arz etmeksizin genel görevli mahkeme asliye hukuk mahkemeleridir9
(6100 s. HMK md. 2/1).
Bu çerçevede, HMK md. 2/2’de yer alan genel düzenleme uyarınca,
rekabet hukukunun ihlâlinden doğan tazminat davalarının “malvarlığı
haklarına” ilişkin olduğu gözetilerek, genel görevli mahkeme kural
olarak, “asliye hukuk mahkemesi” olacaktır. Ayrıca, tazminat dışındaki
diğer talepler olarak nitelendirilebilecek “önleme ve durdurma” talepleri
bakımından da görevli mahkemenin kural olarak asliye hukuk
mahkemesi olacağı vurgulanmalıdır. Belirtmek gerekir ki, HMK’nın
8
9
ifade ile taraf iradeleri kapsamında yer ala bir mesele olması hasebiyle tarafların tahkime başvurabileceğinin kabulüne dayanmaktadır. Bu konuda ayrıntılı bilgi ve öngörülen opsiyonlar hakkında etraflı izahat için birçokları yerine bkz. ULUÇ, Didem, Rekabet Hukukunda Tahkim Uygulamaları, Rekabet Kurumu Uzmanlık Tezleri Serisi
No: 132, Ankara, 2012, s. 43 vd.; GÜVEN, Rekabet Hukuku, s. 813-822, özellikle bkz.
s. 821-822. Şahin, eserinde, henüz ihlâle dair bir Kurul kararının bulunmadığı evrede
de, tarafların ihlâlin özel hukuk sonuçlarına dair tahkim sözleşmeleri yapabilmelerinin mümkün olması gerektiğini belirtmektedir. Karş. ŞAHİN, s. 290-292. “Arabuluculuk” ve “uzlaşmanın” mümkün olduğu ve teşvik edilmesi gerektiği yönünde ayrıca
bkz. ŞAHİN, s. 292.
GÜVEN, Rekabet Hukuku, s. 763; ŞAHİN, s. 232. Benzer şekilde YILMAZ, Şerh, s. 58.
KURU/ARSLAN/YILMAZ, s. 122. HMK md. 2 hakkındaki eleştirilerin genel çerçevesi
için bkz. PEKCANITEZ/ATALAY/ÖZEKES, s. 142. Asliye hukuk mahkemelerinin görevi “asıl” olmakla birlikte, yeni HMK ile getirilen ayrım doğrultusunda, kanunda belirlenen bazı davalar, çalışma konumuzdan ayrık olarak, dava konusunun miktar veya
değerine bakılmaksızın, sulh hukuk mahkemelerinde görülecektir. Bu konuda detaylı
bilgi için bkz. YILMAZ, Şerh, s. 64-82; KARSLI, s. 216-219; KURU/ARSLAN/YILMAZ, s.
118-120; PEKCANITEZ/ATALAY/ÖZEKES, s. 147-153; UMAR, s. 18 vd.; ÖZBAY, Hukuk Muhakemeleri Kanunu, s. 38 vd.
214
Başkent Hukuk / Narbay - Kesici
öngördüğü sistemle birlikte, artık “sulh hukuk mahkemelerinin” bu tür
uyuşmazlıklarda görevli olma ihtimali kalmamıştır (6100 s. HMK md. 4).
2.3. Mukayeseli Uygulama: ABD ve AB Rekabet Hukukundaki
“Genel Durum”
ABD antitröst hukukunda dava konusunun değer veya miktarına bakılmaksızın rekabet hukukunun ihlâlinden kaynaklanan tazminat davaları bölge mahkemeleri (civil action in the US District Courts) nezdinde görülmektedir10 (Clayton Act. Art. 4). Bölge mahkemeleri nezdinde özel
hukuk alanındaki sonuçlar özelinde ikâme edilen davaların büyük bir
çoğunluğu, üç kat tazminat (treble damages) ve tedbir mahiyeti de
bulunan yasaklama kararlarından (injunctions) müteşekkildir11. AB’deki
Komisyon odaklı idarî denetim sisteminden farklı olarak, gelişmiş bir
federal mahkeme sisteminin benimsenmiş olduğu ABD’de,
yargılamaların konusu genellikle eyalet kanunları ile federal kanunlar
arasındaki uyuşmazlıkların çözümü ya da farklı eyaletlerin vatandaşları
arasındaki ihtilaflardan oluşmaktadır12. Federal mahkemeler tarafından
verilen kararların temyiz mercii ABD Yüksek Mahkemesi (The Supreme
Court of the United States) olup, mahkemece verilen kararlar, temyiz
edenin bağlı bulunduğu “coğrafî bölgedeki” ilk derece bölge
mahkemelerini bağlayıcı bir etkiye (binding effect) sahiptir13.
AB rekabet hukukunda ise görevli mahkemenin belirlenmesi,
üye devletlerin ulusal hukuklarında yer alan düzenlemelere göre tayin
10
11
12
13
JONES, Clifford A., Private Enforcement of Antitrust Law in the EU, UK and USA, United Kingdom, 1999, s. 16. Diğer yandan, potansiyel davacı ve/veya davacıların, öncelikle, davayı eyalet veya federal mahkemeler nezdinde açıp açmayacaklarını belirlemesi gerektiği belirtilmektedir. Bu konuda ABD yargılama sistemine özgü çeşitli “çıkarımlar” ve dava açılmasından önceki prosedürel müracaat yolları için ayrıca bkz.
HAUSFELD, Michael D., Initiation of a Private Claim, The International Handbook on
Private Enforcement of Competition Law, Edited by Albert A. FOER, Jonathan W. CUNEO, Cheltenham, UK, 2010, s. 111-123.
JONES, Private Enforcement, s. 16. Bu konuda istatiksel bilgi için bkz. s. 81-82. Ayrıca,
Amerikan antitröst hukukunda hem ihtiyati tedbirler, hem de tecavüzün önlenmesi
ve durdurulmasına dair davalar açık bir şekilde hükme bağlanmıştır (Clayton Act. Art.
16).
JONES, Private Enforcement, s. 20. Yargılama usulü ve jüri sisteminin detayları için
ayrıca bkz. s. 22.
JONES, Private Enforcement, s. 21. Ayrıntı için bkz. s. 20-22.
Rekabet Hukukunun İhlâlinden Kaynaklanan Tazminat Davalarında… 215
edilmektedir14-15. Doğrudan anlatımla, rekabet hukuku ihlâllerine dayanan tazminat taleplerinde hangi mahkemenin görevli olacağı AB’ye üye
olan her devletin ulusal hukukuna göre çözümlenecektir. Örneğin İngiliz hukukunda, “potansiyel davacı” konumundaki kimseler için bu konuda iki farklı müracaat yolu öngörülmüştür. Buna göre ilk seçenek,
davacının, Yüksek Mahkeme (High Court) nezdinde bağımsız bir dava
ikâme etmesi halidir. Burada rekabet otoritesi tarafından ihlâlin mevcudiyeti (infringement) yönünde verilen herhangi bir karar olmadığından
doktrinde bu başvuru yoluna “standalone action” (bağımsız dava) adı
verilmektedir16. İkinci opsiyon olarak ise, sektörel düzenleyici olarak
OFT (Office of Fair Trading) veya Komisyon’un ihlâlin mevcudiyeti
yönündeki kararına istinaden Yüksek Mahkeme veya özel bir ihtisas
mahkemesi olarak Rekabet Temyiz Mahkemesi (Competition Appeal
Tribunal) nezdinde dava ikâme edebilme yoluna başvurulabilmesi öngörülmüştür. Burada ise, rekabetin ihlâli evvelce tespit edildiği için
14
15
16
BASEDOW, Jürgen, Jurisdiction and Choice of Law in the Private Enforcement of EC
Competition Law, International Competition Law Series Vol. 25, Private Enforcement
of EC Competition Law Edited by Jürgen BASEDOW, 2007, s. 231; JONES, Alison/SUFRIN, Brenda, EC Competition Law, Text, Cases and Materials, Third Edition, 2007, s.
1304; VAN BAEL, Ivo/BELLIS, Jean-François, Competition Law of The European Community, Fifth Edition, United Kingdom, 2010, s. 1212 vd.; COLINO, Sandra Marco,
Competition Law of the EU and UK, Seventh Edition, New York, 2011, s. 125; WHISH,
Richard, Competition Law, Sixth Edition, New York, 2009, s. 292; JONES, Private Enforcement, s. 93.
BERRISCH, Georg/JORDAN, Eve/ROLDAN, Rocio Salvador, EU Competition and Private Actions for Damages, Northwestern Journal of International Law & Business,
2003-2004, s. 587-588 (HeinOnline Database). Ayrıca bkz. Case 234/89, Delimitis v.
Henninberger Bräu [1991] ECR I-935i at §47. Anılan karardan hareketle ulaşılan usulî
çıkarımlar ve yetki bahsi hakkında ayrıca bkz. GRONING, Jochem, National Judges in
a Modernised Community Law System: A Special View to Procedural Aspects,
European Competition Law Annual 2000: The Modernisation of EC Antitrust Policy,
Edited by Claus Dieter EHLERMANN & Isabela ATANASIU, The Robert Schuman
Centre at the European University Institute, Oxford Portland Oregon, 2001, s. 584585, 590-591. Ayrıca, Avrupa Topluluğunu kuran anlaşmanın 81 ve 82 nci
maddelerinin uygulanmasına dair 1/2003 sayılı Tüzük hakkında kapsamlı bilgi
edinebilmek için bkz. ERSOY, Çiçek, Avrupa Topluluğu Rekabet Usul Hukuku Reformu, Rekabet Dergisi, Sayı: 16, s. 3-41.
WHISH, s. 300. Ayrıntılı açıklama için bkz. WHISH, s. 300-307; COLINO, s. 137-140.
216
Başkent Hukuk / Narbay - Kesici
“follow-on action” (müteakip dava) prosedürünün söz konusu olduğu
belirtilmektedir17.
Belirtmek gerekir ki, Rekabet Kurulu rekabete aykırılığı tespit ettikten sonra, zarar görenler bakımından oluşan “zararların tazminine” hükmedemez. Benzer şekilde Avrupa Birliği’nde Komisyon’un yetkisi de bu
şekildedir. Doktrinde, Komisyon’un her ne kadar oluşan zararı giderme
gibi bir yetkisi bulunmasa da; oluşan zararın tazmin edilmesi ile ilgili olarak zarar veren davalı ve/veya davalıları mağduriyetlerin giderilmesi
noktasında teşvik edebileceği ve bu durumun Komisyon tarafından davalıya verilecek idarî para cezası bağlamında bir “indirim sebebi” (extenuating circumstances) olabileceği dile getirilmektedir18. ABD antitröst hukukunda ise Federal Ticaret Komisyonu’na (Federal Trade Commission) ihlâl
halinde ödenmiş meblağların iadesine karar verme yetkisi tanınmışsa da
bu yetkinin hemen hemen hiç kullanılmadığı ifade edilmektedir19.
Dava konusu ve davacının hukukî statüsüne göre, tazminat davasına
konu edilen uyuşmazlık, özel mahkemelerin görev alanına da girebilir20.
17
18
19
20
JONES/SUFRIN, s. 1341; WHISH, s. 300. Ayrıntılı bilgi için bkz. WHISH, s. 307-309;
COLINO, s. 136-137. AB Komisyonu tarafından verilen kararların denetimi ilk derece
mahkemesi (Court of First Instance) nezdinde gerçekleştirilmektedir. İlk derece mahkemesinin vermiş olduğu kararın “hukukî denetimi” ise Adalet Divanı (Court of Justice) tarafından yapılmaktadır. Bu konuda bilgi için bkz. VAN BAEL/BELLIS, s. 1185.
Bu yönde WHISH, s. 292 ve orada anılan Komisyon kararları; JONES, Private Enforcement, s. 93.
ÖZSUNAY, s. 118-119; İKİZLER, s. 359’dan naklen HEMPEL, Rolf, Privater Rechtsschutz im Kartellrecht, Baden-Baden, 2002, s. 238. Ayrıca bkz. JONES, Private Enforcement, s. 14 vd. ABD’de Sherman Act, Clayton Act ve FTC Act’in uygulanmasında yetkili
merciler olan United States Department of Justice (DOJ) ve FTC hakkında bilgi için
bkz. JONES, Private Enforcement, s. 14-16; HAUSFELD, s. 111-114.
RKHK md. 56 vd. maddelerinde yer alan tazminat hakkına dair düzenlemelerde, toplu
tazminat talep etme imkânı veren herhangi bir hüküm yer almamaktadır. Bu minvalde, RKHK md. 56 vd. maddeleri gereğince, zarar gören kişiler, bireysel olarak dava
açarak, ihlâli, zararı ve zararla ihlâl arasındaki nedensellik bağını ispat etmeleri koşul
ve kaydıyla, tazminat elde etme olanağına sahip olabileceklerdir. Konumuz bakımından yapılan izahatler, kural olarak, toplu davalar bakımından da muteber olacaktır.
Bu konuda ayrıntılı bilgi ve Türk hukuku bakımından yapılan öneriler için birçokları
yerine bkz. KOYUNCU, Tuğçe, Rekabet Hukukunda Tazminat Davalarının Etkinliği
Perspektifinden Toplu Dava Modelleri, Rekabet Kurumu Uzmanlık Tezleri Serisi No:
128, Ankara, 2012, s. 71 vd.; ÖZBAY, İbrahim, Grup Davaları, Ankara, 2009, s. 209 vd.;
rekabet hukuku bağlamında özellikle bkz. s. 244-255.
Rekabet Hukukunun İhlâlinden Kaynaklanan Tazminat Davalarında… 217
Bu çerçevede, sırasıyla asliye ticaret mahkemeleri ve tüketici
mahkemelerin görevli olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir.
2.4. Ticaret Mahkemelerinin Görevli Olması
Ticarî dava (commercial litigation), bir başkası tarafından ihlâl edilen
veya tehlikeye sokulan hakkın ticarî bir hak olması ya da haksız talebe
veya talep tehlikesine maruz konunun “ticarî vasıfta” olması halinde söz
konusu olur21. Bir davanın ticarî dava sayılmasına bağlanan en önemli
sonuç kuşkusuz, bahse konu olan davanın, asliye ticaret mahkemesinde
görülmesi ve buna bağlı olarak özel bir takım ispat ve “usul kurallarına”
(rules of procedure) tabi olmasıdır22. Burada özellikle vurgulanması
gereken, ticarî iş kavramı ve kriterleri ile ticarî dava ve türlerinin
birbirlerine “paralel” kavramlar olmayıp, her ticarî işin, niteliği itibariyle
ticarî davaya konu olmayacağıdır23.
21
22
23
Tanım için bkz. KARAYALÇIN, Yaşar, Ticaret Hukuku, Giriş-Ticari İşletme, Ankara,
1968, s. 249, 259; DELİDUMAN, Seyithan/ORUÇ, Yakup, Ticari Davalar, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi HAD, C. 18, S. 2, İstanbul, 2012, s. 100.
ARKAN, Sabih, Ticarî İşletme Hukuku, Gözden Geçirilmiş 19. Baskı, Ankara, 2014, s.
96; POROY, Reha/YASAMAN, Hamdi, Ticari İşletme Hukuku, Genişletilmiş ve Güncelleştirilmiş 14. Bası, İstanbul, 2012, s. 111; BERZEK, Ayşe Nur, Ticaret Hukukunun Genel İlkeleri, 10. Baskı, İstanbul, 2013, s. 34; BAHTİYAR, Mehmet, Ticari İşletme Hukuku, 14. Bası, İstanbul, 2013, s. 72; BAHTİYAR, Mehmet, Ticari Davaların Saptanması
ve Davanın Ticari Olmasının Önemi, Makaleler II, İstanbul, 2008, s. 23 vd.; DELİDUMAN/ORUÇ, s. 101. Ticarî dava bahsi bakımından toplu bir etüd ve yargı kararları
için bkz. BÖRÜ, Levent/KOÇYİĞİT, İlker, Ticari Dava, Ankara, 2013, s. 7 vd.; ERİŞ, Gönen, Gerekçeli-Açıklamalı-İçtihatlı Ticari İşletme ve Şirketler, Cilt I, 5. Baskı, Ankara,
2013, s. 346-856; DOĞANAY, İsmail, Türk Ticaret Kanunu Şerhi, Cilt: I, 4. Bası, İstanbul, 2004, s. 67 vd.; ERCAN, Tayfun, Ticaret Kanunu Yargıtay İlke Kararları, Ankara,
2014, s. 505-539; YENİOCAK, Umut (Editör), Yeni Kanunlara İlişkin İlk Yargıtay Kararlarının Değerlendirilmesi, Ankara, 2014, s. 83 vd.
Nitekim TTK sisteminde ticarî davaların nitelendirilmesinde ticarî iş kriterinden ziyade, “tacir” ve “ticarî işletme” kavramlarının rol oynadığı görülmektedir. Buna göre,
her ticarî iş, ticarî davaya konu teşkil etmediği gibi; her ticarî davanın konusu da ticarî
iş değildir. TTK’nın sistematiği göz önünde bulundurulduğunda, ticarî iş sayılan hususlardan doğan bazı davaların ticarî dava olarak kabul edilmediği görülmektedir. Bu
yönde KAYA, Arslan (ÜLGEN, Hüseyin/TEOMAN, Ömer/HELVACI, Mehmet/KENDİGELEN, Abuzer/NOMER ERTAN, Füsun), Ticari İşletme Hukuku, İstanbul, 2009, N.
329; BAHTİYAR, Ticari İşletme, s. 73; AYHAN, Rıza/ÖZDAMAR, Mehmet/ÇAĞLAR,
Hayrettin, Ticarî İşletme Hukuku Genel Esaslar, Gözden Geçirilmiş ve Güncellenmiş
7. Bası, Ankara, 2014, s. 100; BÖRÜ/KOÇYİĞİT, s. 7, 8; ERDOĞAN, Abdullah, Ticari Davalar, Regesta Hukuk Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 1, 2013/1, s. 59-60.
218
Başkent Hukuk / Narbay - Kesici
Rekabeti ihlâl eden taraf ve/veya taraflar bakımından
yaklaşıldığında, kurgulanabilecek senaryoların neredeyse hemen hemen
tamamında fail olan teşebbüs ve/veya teşebbüsler, tacir olacaktır (TTK
md. 12, 16). İhlâle sebep olan eylemin karakteristik özelliği bir kenara
bırakılacak olursa, bundan doğrudan zarar gören kişiler de -tabiatı
gereği- rakip teşebbüsler olacağı için “kural olarak”, onlar açısından da
benzer bir yorumda bulunmak mümkündür24. Keza, ara teşebbüslerin de
büyük ölçüde tacir sıfatını haiz olacağı dikkate alındığında, aynı yorumun
onlar bakımından da yapılabileceği kuşkusuzdur25. Bu minvalde,
tazminat davalarının taraflarının hususiyetle “tacir” (merchant)
konumunda bulunan kimseler olacağı rahatlıkla söylenebilir26.
TTK md. 4’e göre, ticarî davaların esas itibariyle üç grup altında ele
alınabilmesi olanaklıdır. Bunlar, tarafların sıfatına ve işin ticarî işletmeyle
(concern) ilgili olup olmadığına bakılmaksızın kanun gereği ticarî sayılan
davalar (mutlak ticarî davalar) ile ticarî sayılması için en azından bir
ticarî işletmeyi ilgilendirmesi gereken davalar (yarı nispi ticarî davalar)
ve her iki taraf için de ticarî sayılan hususlardan doğan davalar (nispi
ticarî davalar) şeklinde tasnif edilebilir27. Anılan üç kategoriden herhangi
birine girmeyen bir davanın ticarî dava olarak vasıflandırılabilme imkanı
yoktur28. Bu açıklamadan hareketle yapılabilecek ilk tespit, TTK’da
24
25
26
27
28
SANLI, Haksız Fiil Sorumluluğu, s. 235.
Benzer şekilde ARI, Zekeriyya, Rekabet Hukukunda Danışıklılık Kavramı ve Hukuki
Sonuçları, Ankara, 2004, s. 235; SANLI, Genel Bakış ve Sorunlar, s. 45; YİĞİT, s. 313.
Alman Rekabet Sınırlamalarına Karşı Kanun (Gesetz gegen Wettbewerbsbeschraenkungen) 87/2 hükmü uyarınca, bu tür davalar, Mahkemelerin Kuruluş Kanunu’nun 93114 hükümleri gereği “ticarî konular” olarak kabul edilir (ARI, s. 235, dn. 184’ten naklen).
Yapılan tasnifler için bkz. ARKAN, s. 97; KAYA (ÜLGEN, Ticari İşletme Hukuku), N.
329; POROY/YASAMAN, s. 115; İMREGÜN, Oğuz, Kara Ticareti Hukuku Dersleri, 10.
Bası, İstanbul, 1993, s. 29-30; KARAHAN, Sami, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı,
Konya, 2012, s. 84; DOMANİÇ, Hayri/ULUSOY, Erol, Ticaret Hukukunun Genel Esasları, Gözden Geçirilmiş Yenilenmiş 5. Bası, İstanbul, 2007, s. 124; YILMAZ, Şerh, s. 56
vd.; BAŞTUĞ, İrfan/ERDEM, Ercüment, H., Ticarî İşletme Hukuku, Ankara, 1993, s. 54;
BERZEK, s. 35-37; ÇEKER, Mustafa, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununa Göre Ticaret
Hukuku, 5. Baskı, Adana, 2012, s. 57; KAYAR, İsmail, Ticari İşletme Hukuku, Güncellenmiş 9. Baskı, Ankara, 2013, s. 116; BİLGİLİ, Fatih/DEMİRKAPI, Ertan, Ticari İşletme Hukuku, 4. Baskı, Bursa, 2013, s. 71; BÖRÜ/KOÇYİĞİT, s. 8; DELİDUMAN/ORUÇ,
s. 102; BOZKURT, Tamer, Ticari İşletme Hukuku, Güncellenmiş 8. Baskı, İstanbul,
2013, s. 114-118.
KARAYALÇIN, s. 259. Ticarî davaların hükme bağlanmasında, Türk hukuk sisteminin,
Alman hukuk sisteminden etkilendiği söylenebilir. Zira, Alman Mahkemeler Teşkilatı
Rekabet Hukukunun İhlâlinden Kaynaklanan Tazminat Davalarında… 219
belirlenen ölçütlerin, ticarî davaların örnekleyici olarak düzenlendiğini
gösteriyor olması ve haksız fiil hükümlerine dayanılarak açılan davalar
konusunda bağımsız ve ayrı bir kriterin kabul edilmediğidir.
2.4.1. Mutlak Ticarî Davalar Bakımından
Tarafların sıfatına, uyuşmazlığın konusuna, ticarî işletme ile ilgili
olup olmamasına ve alacağın veya borcun kaynağına bakılmaksızın
tahdidî (sınırlı) olarak ticarî sayılan bu davalar, i.) TTK’da düzenlenen
hususlardan doğan hukuk davaları, ii.) diğer kanunlarda düzenlenmiş
olmakla birlikte TTK’da ticarî dava olarak sayılan hukuk davaları (6102
s. TTK md. 4/1, a-f), iii.) TTK dışında düzenlenmekle birlikte, asliye
ticaret mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen diğer hukuk davaları
ve nihayet, iv.) ticaret hukukuna ilişkin olarak HMK’da tanzim olunan
çekişmesiz yargı işleri olarak kategorize edilebilir29 (6100 s. HMK md.
382).
Bu kapsamda bir davanın ticarî davaya vücut verip vermediği
belirlenirken takip edilmesi gereken metodolojiye uygun ve ilk olarak,
rekabet hukukunun ihlâlinden doğan tazminat sorumluluğunun “mutlak
ticarî dava” çerçevesinde ele alınamayacağının belirtilmesi gerekir. Zira,
RKHK’da konu ile ilgili herhangi bir hüküm bulunmamasının yanı sıra,
TTK md. 4’te de RKHK’dan doğan özel hukuk uyuşmazlıklarındaki
davaların mutlak ticarî dava olarak öngörüldüğüne dair herhangi bir
düzenleme yer almamaktadır30. Dolayısıyla rekabet hukukunun
ihlâlinden doğan bir tazminat davasının ticarî davaya vücut verip
vermeyeceği belirlenirken mutlak ticarî dava ölçütünden istifade
edilemeyecektir.
29
30
Kanunu (Gerichtsverfassungsgesetz) §95’te sayılan hususlardan doğan işlerin ticarî
davaya vücut vereceği ve vermeyeceği sarih olarak hukukî düzenlemeye
kavuşturulmuştur. İsviçre’de ise İsviçre Medeni Usul Kanunu (Schweizerische
Zivilprozessordnung) md. 6 hükmü gereğince, taraflardan birinin ticarî iş ile ilgili
faaliyeti taraflardan sadece birini etkiliyorsa veya taraflardan her ikisi de ticaret
siciline kayıtlı ise, ortaya çıkacak uyuşmazlık ticarî vasıfta olup; ticaret
mahkemesinde görülmesi gerekecektir. Bu yönde bkz. BÖRÜ/KOÇYİĞİT, s. 8-9.
ARKAN, s. 97 vd.; KAYA (ÜLGEN, Ticari İşletme Hukuku), N. 331; TEKİL, Fahiman,
Ticari İşletme Hukuku, İstanbul, 1990, s. 102-103; AYHAN/ÖZDAMAR/ÇAĞLAR, s.
100 vd.; BİLGİLİ/DEMİRKAPI, s. 71; ERDOĞAN, s. 60.
GÜVEN, Rekabet Hukuku, s. 764; ŞAHİN, s. 233; YİĞİT, s. 313.
220
Başkent Hukuk / Narbay - Kesici
2.4.2. Nispi Ticarî Davalar Bakımından
Nispi ticarî davalarda, uyuşmazlığın taraflarının tacir olması ve
uyuşmazlığın, tarafların ticarî işletmeleri ile ilgili bir husustan
kaynaklanması gerekir. Bu şartlar “kümülatif” olarak sağlanmadıkça,
konunun ticarî iş niteliğinde olması veya TTK md. 19’da düzenlenen ticarî
iş karinesi dolayısıyla diğer taraf için de ticarî iş nitelendirilmesinde
bulunulması, davanın ticarî dava olmasına sebebiyet vermez. Bu
kapsamda, davanın taraflarından biri tacir değilse dava ticarî dava
olmayacağı gibi; uyuşmazlığın her iki tarafı da tacir olsa dahi, dava
konusu ihtilaf ticarî işletme ile ilgili değilse, dava yine ticarî davaya vücut
vermeyecektir31.
Rekabet hukukunun ihlâlinden doğan tazminat davalarının ticarî bir
dava olarak vasıflandırılabilmesi için; her iki tarafın da tacir ve aynı
zamanda uyuşmazlığın tarafların ticarî işletmesi ile ilgili olması gerekir.
Burada, sorumluluğun vasıf ve mahiyeti nazarı itibara alındığında “haksız
fiilden” kaynaklanması özellik arz etmez32. Zira, her iki tarafın tacir ve
davaya konu olan uyuşmazlığın her iki tarafın ticarî işletmesi ile ilgili
olması koşul ve kaydıyla, nispi ticarî dava olarak görülmesi ve
uyuşmazlığın ticaret mahkemesi nezdinde çözüme bağlanması
olanaklıdır33. Diğer yandan, tarafların “tüzel kişi tacir” olduğu senaryolarda, uyuşmazlığın her iki tarafın ticarî işletmesini ilgilendirme kriterini
aramak kanaatimizce çok anlamlı olmayacaktır. Zira tüzel kişi tacirlerin
31
32
33
KAYA (ÜLGEN, Ticari İşletme Hukuku), N. 351; İMREGÜN, s. 30; KARAHAN, s. 86-87;
ÇEKER, s. 59; KAYAR, s. 118; BAŞTUĞ/ERDEM, s. 56; BÖRÜ/KOÇYİĞİT, s. 24-25; BİLGİLİ/DEMİRKAPI, s. 73; AYHAN/ÖZDAMAR/ÇAĞLAR, s. 100.
KARAYALÇIN, s. 258; KAYA (ÜLGEN, Ticari İşletme Hukuku), N. 352; BAHTİYAR, Ticari İşletme, s. 76. Ayrıca bkz. Yargıtay 11 inci Hukuk Dairesi’nin, 11.12.2001 tarih ve
E. 7114, K. 9791 sayılı kararı (YKD, 2003, Cilt: 29, Sayı: 5, s. 728-729).
KARAYALÇIN, s. 258; ARKAN, s. 104-105; DOĞANAY, s. 58; BAHTİYAR, Ticari İşletme,
s. 76; AYHAN/ÖZDAMAR/ÇAĞLAR, s. 111; YILMAZ, Şerh, s. 58; BİLGİLİ/DEMİRKAPI,
s. 73. Bazı özel haksız fiil durumları ise bundan istisnadır. Söz gelimi, “haksız rekabet”
(6102 s. TTK md. 54 vd.) ve deniz ticaret hukukundaki “çatma” gibi (6102 s. TTK md.
1286 vd.). Belirtilmesinde fayda olacağı üzere, rekabet hukukunun ihlâlinden doğan
ticarî vasıftaki tazminat davalarında “yazılı yargılama usulü” uygulanacaktır. Benzer
cihette ARKAN, s. 110-111; KAYA (ÜLGEN, Ticari İşletme Hukuku), N. 352;
BÖRÜ/KOÇYİĞİT, s. 900.
Rekabet Hukukunun İhlâlinden Kaynaklanan Tazminat Davalarında… 221
yaptıkları her iş, “adi iş” sahaları bulunmadığından, mahiyeti gereği ticarî
işletmelerini ilgilendirmek zorundadır34.
Rekabet hukukunda teşebbüs (undertaking); “piyasada mal veya hizmet üreten, pazarlayan, satan gerçek ve tüzel kişilerle, bağımsız karar verebilen ve ekonomik bakımdan bir bütün teşkil eden birimler” şeklinde
tasvir edilmiştir35 (4054 s. RKHK md. 3). RKHK’da verilen tanımın genişliği dikkate alındığında, teşebbüs kavramı ile ticarî işletme kapsam dâhilinde olabileceği gibi; gerçek bir kişi dahi teşebbüs olarak nitelendirilebilir. Dolayısıyla, her olayda bir ticarî işletmeden söz edebilmek mümkün
olamayabilir. Bu kapsamda, somut olayın gösterdiği özellikler değerlendirilmek suretiyle haksız fiilden kaynaklanan bir dava, haksız fiil, her iki
tarafın da ticarî işletmesi ile ilgili ise ve RKHK anlamında bir teşebbüs,
34
35
DOĞANAY, s. 57-58. Açıklamamızı tevsik eden benzer yöndeki bir Yargıtay kararı için
bkz.“Her iki tarafın da tacir olduğu ve her iki tarafın da ticarî işletmesini ilgilendiren ve
TTK’da düzenlenmeyen bir haksız fiilden dolayı da dava ticarî davadır.” Yargıtay 7 nci
Hukuk Dairesi’nin, 24.04.2006 tarih ve 2006/1028 E. 2006/1293 K. sayılı kararı (Kazancı İçtihat Bilgi Bankası, Son Erişim Tarihi: 04.11.2014).
“Teşebbüs” kavramı hakkında birçokları yerine bkz. AKINCI, Ateş, Mukayeseli Hukuk
Açısından Amerikan ve Avrupa Topluluğu Hukukunda Rekabetin Yatay Kısıtlanması,
Lisansüstü Tez Serisi No: 5, Ankara, 2001, s. 260-263. Yeri gelmişken değinilmesinde
fayda olacağı üzere, kavram olarak ticarî işletme, RKHK’da düzenlenen “teşebbüs”
kavramından farklı bir kavramı betimlemektedir. Zira, teşebbüs kavramı, kapsamı oldukça “geniş” bir kavram olup; kamu ya da özel bir kuruluş olup olmadığına ya da ne
şekilde finanse edildiğine bakılmaksızın, ekonomik faaliyetlerde bulunan her türlü
“işletmeyi” bünyesi dâhiline almaktadır. Diğer yandan teşebbüsler, yalnızca kâr elde
etmek için kurulan ekonomik ve teknik birimler de değildir. Söz gelimi, devlet hastahaneleri, kâr amacı gütmeyen teşebbüslere emsal olarak zikredilebilir. Ancak örneğin, otel, satış mağazası ve süpermarketler, ticarî işletme ve teşebbüslerin tüm özelliklerini haizdir. Buradan yola çıkarak, her ticarî işletmenin bir teşebbüs olduğu; ancak, her teşebbüsün, bir ticarî işletme olmadığı sonucuna varılabilir. Ayrıca bkz. TTK
md. 11’in gerekçesi. Bkz. PULAŞLI, Hasan, İsviçre ve Alman Hukuku ile Karşılaştırmalı, Notlu ve İçtihatlı Türk Ticaret Kanunu ve İlgili Ticarî Mevzuat, Ankara, 2013, s.
10-11.
222
Başkent Hukuk / Narbay - Kesici
tacir sıfatını haizse ticarî dava olarak kabul edilecektir36. Aksi takdirde,
uyuşmazlığın konu olduğu dava, adi bir dava olarak görülür37.
2.4.3. Yarı Nispi Ticarî Davalar Bakımından
Havale, vedia (saklama) ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan
doğan davaların ticarî nitelikte sayılması için bir ticarî işletme ile ilgili olması yeterlidir (6102 s. TTK md. 4/1). Bu konulara ilişkin davaların ticarî
nitelikte sayılması için bunların “taraflardan birinin” ticarî işletmesiyle ilgili olmasına gerek dahi yoktur. Kanunda açıkça “herhangi bir ticarî işletmeyi ilgilendirmesi” kriteri yeterli kabul edilmiştir38. Burada aranan ilgi,
mutlaka ticarî işletmenin taraf sıfatını haiz olmayı dahi gerektirmez, bizzat işletmenin uyuşmazlık konusu olması halinde de uyuşmazlığın ticarî
işletmeyle ilgili olması şartı sağlanmış olacaktır39. Ancak, rekabet ihlâllerinden kaynaklanan tazminat davalarının bu tür bir bağlantıya vücut vererek, ticarî dava formatında öngörülmesi prima facie olanaklı görünmemektedir.
36
37
38
39
Örneğin, iki telekomünikasyon şirketi arasında davacının zarara uğradığı iddiasıyla
açılan bir tazminat davası, İstanbul 49 uncu Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde karara bağlanarak, Yargıtay tarafından onanmıştır. İstanbul 49 uncu Asliye Ticaret
Mahkemesinin 09.04.2012 tarih ve 2011/181 E. 2012/97 K. sayılı; Yargıtay 11 inci
Hukuk Dairesi’nin 25.03.2014 tarih ve 2012/15359 E. 2014/5834 K. sayılı kararları
(Şahsi Arşiv).
GÜVEN, Rekabet Hukuku, s. 764; ŞAHİN, s. 233-234. 6762 sayılı eTK’nın 4 üncü maddesinin ilk cümlesinde, 21 inci maddenin birinci fıkrasına atıf bulunmaktaydı. Doktrinde bu fıkranın, tacir sıfatının sonuçlarını düzenlemesi ve tacirin borçlarının ticarî
işletmesi ile ilgili ve bu bakımdan ticarî iş olarak kabul edileceği hükmünü koyması
dolayısıyla nisbi ticarî dava olarak adlandırılan bu davalar hakkında görüş ayrılıkları
mevcuttu. 6102 sayılı TTK ile birlikte eleştiri konusu haline getirilen gönderme kaldırılarak, bu anlamdaki netlik sağlanmaya çalışılmıştır. Benzer yönde POROY/YASAMAN, s. 121; KENDİGELEN, Abuzer, Türk Ticaret Kanunu Değişiklikler, Yenilikler ve
İlk Tespitler, İstanbul, 2011, s. 36; BAHTİYAR, Ticari İşletme, s. 75; BÖRÜ/KOÇYİĞİT,
s. 8; DELİDUMAN/ORUÇ, s. 102.
ARKAN, s. 97, 103; KAYA (ÜLGEN, Ticari İşletme Hukuku), N. 349; POROY/YASAMAN,
s. 120; KARAHAN, s. 87; BAHTİYAR, Ticari İşletme, s. 75; KAYAR, s. 119; BİLGİLİ/DEMİRKAPI, s. 73. Bir tarafta fikrî mülkiyet hukuku mevzuatından doğan davalar mutlak
ticarî dava sayılırken, diğer taraftan özel mevzuatında anılan davaların ihtisas mahkemelerinde görüleceğinin ifade edilmiş olması doktrinde haklı olarak eleştirilmiştir.
Bu yönde bkz. KENDİGELEN, Değişiklikler-Yenilikler ve İlk Tespitler, s. 37.
KAYA (ÜLGEN, Ticari İşletme Hukuku), N. 349; BERZEK, s. 37; KARAHAN, s. 87; BİLGİLİ/DEMİRKAPI, s. 73; ERDOĞAN, s. 71.
Rekabet Hukukunun İhlâlinden Kaynaklanan Tazminat Davalarında… 223
Önemle vurgulamak gerekir ki, TTK’da 6335 sayılı Kanunla yapılan
değişiklikle, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi arasındaki ilişki “görev” ilişkisi haline getirilmiştir40. Bu sebeple asliye ticaret
mahkemesinde açılması gereken bir dava asliye hukuk mahkemesinde ya
da asliye hukuk mahkemesinde açılması gereken bir dava asliye ticaret
mahkemesinde açılırsa, mahkeme “kendiliğinden” (ex officio) görevsizlik
kararı verecek ve bu durumda HMK’nın göreve dair hükümleri (6100 s.
HMK md. 20-23) tatbik kabiliyeti kazanacaktır41 (6335 sayılı K. md.
2/342).
Diğer yandan, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin
değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesi, tüm
ticarî davalara ve ticarî nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla
görevlidir43 (6102 s. TTK md. 5/1). Ticarî davalara asliye veya ticaret
mahkemelerinde bakılmasından bağımsız olarak, ticarî hükümler
uygulanacaktır (6102 s. TTK md. 5/3). Ancak, bir yerde ayrı asliye ticaret
mahkemesi kurulmuşsa, o yerde asliye hukuk mahkemesinin görevine
giren ticarî dava ve işlerin asliye ticaret mahkemesinde görülmesi esas
olarak benimsenmiştir. Ayrı ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde ise,
ticaret mahkemesinin görevine giren dava ve işler, o yerdeki asliye hukuk
mahkemelerinde görülür44. Bir yerde ticaret davalarına bakan birden çok
40
41
42
43
44
6335 sayılı Kanun öncesi asliye hukuk mahkemeleri ile asliye ticaret mahkemeleri
arasındaki işbölümü ilişkisini ele alan ayrıntılı bir çalışma için bkz. AL, Şengül, Son
Gelişmeler Işığında Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Asliye Ticaret Mahkemeleri Arasındaki İşbölümü İlişkisi, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a Armağan, Ankara, 2009, s. 27-71.
POROY/YASAMAN, s. 112; ERİŞ, s. 742 vd. Doktrinde Kendigelen, TTK md. 5/1’de yer
alan “asliye ticaret mahkemesi” ibaresinin kullanılmasını eleştirmiş ve bu ifadenin,
asliye hukuk mahkemesi ile asliye ticaret mahkemesi arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğunu gündeme getirebileceğini ifade etmiştir. Devam eden süreçte, konu
doktrindeki öngörülere uygun olarak, 6335 sayılı Kanun (30.06.2012 tarih ve 28339
sayılı RG) değişikliği ile “görev” ilişkisi haline getirilmiştir. Bkz. KENDİGELEN, Değişiklikler-Yenilikler ve İlk Tespitler, s. 21, 38-39; ARKAN, s. 109. TTK md. 4 ve 5 hakkındaki değerlendirmeler için ayrıca bkz. MOROĞLU, Erdoğan, Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı, Değerlendirme ve Öneriler, 5. Baskı, İstanbul, 2007, s. 21-23.
Eklemeliyiz ki, 6335 sayılı Kanunla TTK’ya eklenen geçici md. 9 hükmü uyarınca, bu
Kanunun göreve ilişkin hükümleri, 1.7.2012’den önce açılmış olan davalarda uygulanmayacak, bu davalar, açıldıkları tarihte yürürlükte olan hükümlere tabi olacaktır.
Ticarî nitelikteki çekişmesiz yargı işleri hakkında bkz. BÖRÜ/KOÇYİĞİT, s. 347 vd.;
ERDOĞAN, s. 69-70; KAYAR, s. 119-121; KARAHAN, s. 82-84; AYHAN/ÖZDAMAR/ÇAĞLAR, s. 112-116, 121-122.
18.06.2014 tarihinde kabul edilen 6545 sayılı Kanun ile asliye ticaret mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemelerde bir başkan ile yeteri kadar üye bulunacağı hükme
224
Başkent Hukuk / Narbay - Kesici
asliye ticaret mahkemesi varsa, iş durumunun gerekli kıldığı yerlerde
asliye ticaret mahkemelerinden biri veya birkaçı münhasıran TTK’dan ve
diğer kanunlardan doğan deniz ticaretine ve deniz sigortalarına ilişkin
hukuk davalarına bakmakla görevlendirilebilir45 (6102 s. TTK md. 5/2).
Keza, ayrı ticaret mahkemesi bulunmayan bir yerde, dava asliye ticaret
mahkemesi sıfatıyla açılmış ise, davanın açıldığı asliye hukuk mahkemesi
görevsizlik kararı veremez. Asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yargı
çevresindeki bir ticarî davada görev kuralına dayanılmamış olması,
görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez; asliye hukuk mahkemesi
davaya devam eder46 (6102 s. TTK md. 5/4; 6100 s. HMK md. 2/2).
2.5. Önem Arz Eden Bir Sorun: Rekabet Hukukunun İhlâli
Dolayısıyla İkâme Edilecek Tazminat Davalarında Tüketici
Mahkemeleri Görevli “Olmalı” Mıdır?
Rekabetin kısıtlanmasından dolayı “rakip teşebbüslerin” veya
rekabeti ihlâl eden teşebbüsün “müşterilerinin” zarara uğrayacağı
tartışmaya açık değildir. Nitekim RKHK’da anılan iki grubun dava açma
yetkisini haiz olduğu sarih olarak düzenlenmiştir (4054 s. RKHK md. 58).
Bununla birlikte, gerek rakip teşebbüslerin gerekse müşterilerin, oluşan
bu zararlarını kendi müşterilerine ve nihayetinde tüketicilere
yansıtmaları durumunda tüketicilerin, tazminat davasının davacısı
45
46
bağlanmış ve dava değeri “üçyüzbin lirayı aşan” dava ve işler ile dava değerine bakılmaksızın iflâs, konkordato ve yeniden yapılandırmadan kaynaklanan davaların,
TTK’da hâkimin kesin olarak karara bağlayacağı belirtilen davaların, şirketler ve kooperatifler hukukundan kaynaklanan genel kurul kararlarının iptali ve butlanına dair
davaların, yönetim-denetim organları aleyhine ikâme edilecek sorumluluk davalarının, fesih, infisah ve tasfiyeye dair davaların, Milletlerarası Tahkim Kanunu’na göre
yapılan tahkim yargılamasında tahkim şartına dair itirazlara, iptal davaları ile yabancı hakem kararlarının tanıma ve tenfizine yönelik davaların, bir başkan ve iki üye
ile toplanacak heyetçe yürütülüp, nihayete erdirileceği öngörülmüştür (6545 s. Kanun md. 45). Rahatlıkla anlaşılabileceği üzere, belirtilen dava ve işler dışında kalan
uyuşmazlıklar, tabiatıyla mahkeme hâkimlerinden biri tarafından görülür ve karara
bağlanır. Yapılan bu değişiklikle birlikte, asliye ticaret mahkemelerini sonucu önem
arz eden belli bazı davalar bakımından “yeniden” heyet mahkemeleri haline getirildiği dile getirilebilir.
Bu yönde bir görevlendirmenin ardından mahkeme, başka hiçbir ticarî davaya bakmayacak, “münhasıran deniz ticareti ve sigortası” ile ilgili davaları görmekle meşgul
olacaktır. ARKAN, s. 108; ayrıca bkz. 6102 s. TTK md. 5 ile ilgili Hükümet Gerekçesi.
Bu konuda bkz. ARKAN, s. 106 vd.; ERİŞ, s. 742 vd.; YILMAZ, Şerh, s. 54 vd.;
BÖRÜ/KOÇYİĞİT, s. 505. Değinmek gerekir ki, ticaret mahkemelerinin yetkisi,
bulunduğu ilin ilçelerini de kapsar. Bu yönde bkz. Yargıtay Ticaret Dairesi’nin,
20.09.1985 tarih ve E. 4409/K. 4707 sayılı kararı (BATİDER, Cilt: XII, Sayı: 4, s. 138).
Rekabet Hukukunun İhlâlinden Kaynaklanan Tazminat Davalarında… 225
olabilecekleri hususu Türk hukukunda tartışmalıdır. Bu konuda RKHK’da
açık bir düzenleme yer almamakla birlikte, bizim de iştirak etmekte
olduğumuz doktrindeki baskın görüş, RKHK’nın lâfzı itibariyle sınırlayıcı
olmayan bir ifadeye sahip olduğu, zararın yansıtıldığı tüketicilerin dava
açma haklarının bulunduğu, zira bunların RKHK’nın “koruma amacı”
(purpose for the protection of the norm) kapsamında yer aldığı
gerekçesiyle “tüketicilerin” davacı sıfatını haiz oldukları yönündedir47-48.
Takdir edilebileceği gibi, nihai alıcı konumundaki tüketicilerin taraf
olduğu uyuşmazlıklarda nispi ticarî dava özelinde gerekli olan ölçütlerin
sağlanması mümkün değildir49. Dolayısıyla tüketicilerin açacağı
davalarda; genel görevli mahkeme olarak asliye hukuk mahkemelerinin
mi, yoksa bir ihtisas mahkemesi sıfatıyla tüketici mahkemelerinin mi
47
48
49
Benzer gerekçe ve mülahazalarla ASLAN, İ. Yılmaz, Rekabet Hukuku, 784-785, 787;
AKINCI, s. 381; AŞÇIOĞLU ÖZ, s. 181; ATİLA, Metin Hakan, Rekabet Hukukunda Haksız Fiil Sorumluluğu, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Akdeniz Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Antalya, 2009, s. 107-108; GÜRZUMAR, Özel Hukuk, s. 148, 156157; İKİZLER, s. 364; GÜVEN, Rekabet Hukuku, s. 742; CENGİZ, Dilek, Türk Rekabet
Hukukunda Uyumlu Eylem ve Bu Eylemin Hukuki Sonuçları, İstanbul, 2006, s. 421422; ARI, s. 232-233; KORTUNAY, Ayhan, AB Rekabet Hukukunda Tazminat Davalarına Yönelik Reform Çalışmaları ve Türk Hukuku Bakımından “De Lege Ferenda” Düşünceler, Rekabet Dergisi, 2009, 10 (1), s. 124-125; aynı yönde KORTUNAY, Ayhan,
AB Rekabet Hukukunda Tazminat Davalarına Yönelik Reform Çalışmaları ve Türk Hukuku Bakımından Değerlendirilmesi, Rekabet Hukukunda Güncel Gelişmeler Sempozyumu VI, 4-5 Nisan 2008, Kayseri, Rekabet Kurumu, s. 112; İNAN, Nurkut, Rekabet
Hukukunun Diğer Disiplinlerle İlişkisi, Perşembe Konferansları, Rekabet Kurumu,
Ankara, Ekim 1999, s. 16, 17; TOPÇUOĞLU, Üç Kat Tazminat, s. 39; ÖZSUNAY, s. 145;
SEKMEN, s. 97-98; ŞAHİN, s. 245-246; YİĞİT, s. 295-302. Aksi yönde SANLI, Haksız
Fiil Sorumluluğu, s. 226 vd.; SAYHAN, s. 57-60.
Amerikan antitröst hukukundaki uygulama için ayrıca bkz. HOVENKAMP, Herbert,
Federal Antitrust Policy, The Law of Competition and Its Practice, Third Edition,
2005, s. 617, 619. AB’deki genel tablo için bkz. MONTI, Giorgio, EC Competition Law,
Cambridge, 2007, s. 431-434. Ayrıca bkz. Directive 2014/104/EU of The European
Parliament and of The Council of 26 November 2014 on certain rules governing actions for damages under national law for infringements of the competition law provisions of the Member States and of the European Union, Text with EEA relevance,
2014, s. 12 (Art. 3/1). Direktif’in anılan düzenlemesi gereğince, Üye Devletler, rekabet hukukunun ihlâli nedeniyle meydana gelen zararlardan mağdur olan herhangi bir
gerçek ya da tüzel kişinin, bu zarar için tam tazminat alabilmesini sağlar.
Ayrıca ek bilgi mahiyetinde olmak üzere, TTK md. 4 uyarınca ticarî dava sayılan bir
davanın, taraflarından birinin “tüketici” olduğu hallerde, diğer kanunlarda farklı bir
düzenleme olsa dahi davanın tüketici mahkemelerinde görülmesi gerekeceğini belirtelim (6502 s. TKHK md. 83/2, 73/1). Benzer yönde ARKAN, s. 107; BAHTİYAR, Ticari
İşletme, s. 78; DOMANİÇ/ULUSOY, s. 138.
226
Başkent Hukuk / Narbay - Kesici
görevli olacağı hususunun ayrıca değerlendirilmesi gerekir. 4822 sayılı
Kanunla değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un
yürürlükte olduğu dönemde konu tartışmalı idi. Doktrinde taraftar bulan
bir görüş, nihai kullanıcı konumundaki tüketicilerin tazminat davalarını
4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un 23 ve 3/h
maddelerinden hareketle, tüketici işleminin mal veya hizmet
piyasalarında tüketici ile satıcı/sağlayıcı arasında yapılan her türlü
hukukî işlemi kapsadığı, dolayısıyla rekabet ihlâllerinden kaynaklanan
tazminat davalarında da tüketici mahkemelerinin görevli olduğu
hususunu dile getirmekte idi. Anılan görüşe göre, tüketicinin tarafı
olduğu bir hukukî işlem söz konusu değilse, ortada tüketici işlemi de
olamayacağı için davanın genel görevli mahkemede açılması
gerekmekteydi50. Buna karşılık diğer görüş, genel hükümler ve haksız fiil
sorumluluğu muvacehesinde, tüketicilerin zarar gördüğü ihtilaflarda
davanın, tüketici mahkemeleri nezdinde değil, asliye hukuk mahkemeleri
nezdinde açılması gerektiğini belirtmekteydi51. 6502 sayılı TKHK’da
öngörülen yeni “hukukî müesseseler” etrafında konunun ayrıca
tartışılması gerekeceği açıktır.
2.5.1. “Tüketici İşlemi” Kavramı ve Kapsamı
TKHK, tüketicinin şahıs varlığı kapsamındaki bütünlük değerlerinin,
malvarlıksal değerlerinin ve genel olarak ekonomik menfaatlerinin
korunması; tüketicinin aydınlatılması ve bilinçlendirilmesi; tüketicinin
kendi değer ve çıkarlarını koruma yönünde bizzat veya örgütlü olarak
harekete geçmesinin sağlanmasını amaçlamaktadır (6502 s. TKHK md.
1). Diğer yandan, TKHK her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik
uygulamaları kapsar (6502 s. TKHK md. 2). TKHK bağlamında “tüketici
işlemi” ise; “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil
olmak üzere ticarî veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına
ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler
arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve
benzeri sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukukî
50
51
ARI, s. 235. Aynı yöndeki gerekçe ile YİĞİT, s. 314-315.
Bu yönde özellikle bkz. SEKMEN, s. 103. Karş. DENİZ, Seda/POLAT, Belit/YILMAZ, Başak, Rekabet Hukukundan Doğan Tazminat Davalarına Genel Bir Bakış, İstanbul Barosu Dergisi, Mayıs-Haziran 2012, Cilt: 86, Sayı: 2012/3, s. 169; GÜVEN, Rekabet Hukuku, s. 764.
Rekabet Hukukunun İhlâlinden Kaynaklanan Tazminat Davalarında… 227
işlemi” ifade eder52 (6502 s. TKHK md. 3). Nihayet, “Tüketici işlemleri ile
tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin
davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir” (6502 s. TKHK md. 73/1).
Rekabet ihlâllerinden kaynaklanan tazminat davalarının tüketici
mahkemeleri nezdinde görülebilip görülemeyeceği açısından belirleyici
olan husus kanaatimizce, davanın tarafları arasındaki hukukî ilişkinin niteliğidir. Bilindiği üzere, TKHK kapsamına tüketicinin taraf olduğu
“hukukî işlemler”; dolayısıyla mal ve hizmet piyasalarında tüketiciler ile
satıcılar ve sağlayıcılar arasındaki sözleşme ilişkileri girmektedir53.
Tüketicinin tarafını oluşturduğu haksız fiiller, TKHK kapsamı
dışındadır54. Nitekim, 6502 sayılı TKHK’da aksi yönde bir düzenleme yer
almamasından hareketle, Yargıtay’ın yerleşik görüşünün de bu şekilde
olduğu söylenebilir55.
Haksız fiil sorumluluğunda taraflar arasındaki ihtilaf, bir hukukî
işlem veya muameleden değil, bilâkis, haksız fiil sonucu oluşan zararın
52
53
54
55
Bu konuda kapsamlı bilgi için bkz. OZANOĞLU, Hasan Seçkin, Mukayeseli Hukuk ve
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Açısından Tüketiciyi Koruyan Düzenlemelerin Kişi Bakımından Uygulama Alanı, Prof. Dr. M. Kemal Oğuzman’ın Anısına Armağan, İstanbul, 2000, s. 663 vd. Tüketici işlemi kavramı hakkında ayrıca bkz. GÜMÜŞ,
Mustafa Alper, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Şerhi, Cilt I, İstanbul, 2014, s. 8-18.
ZEVKLİLER, Aydın/AYDOĞDU, Murat, Tüketicinin Korunması Hukuku, 3. Baskı, Ankara, 2004, s. 447.
ASLAN, İ. Yılmaz, 6502 sayılı Kanuna Göre Tüketici Hukuku, 4. Baskı, Bursa, 2014, s.
10; ZEVKLİLER/AYDOĞDU, s. 446-447; TUTUMLU, Mehmet Akif, Tüketici Mahkemelerinin Görev ve Yetki Sınırları, Ankara, 2006, s. 162; KIRMIZI, Mustafa, 6100 sayılı
Yeni HMK Değişiklikleriyle Hukuk Mahkemelerinde Görev ve Yetki, Ankara, 2011, s.
613 vd. Dolaylı olarak DERYAL, Yahya, Tüketici Hukuku Ders Kitabı, Gözden Geçirilmiş 2. Baskı, 2008, s. 63-64. Aksi yönde olduğu anlaşılan YAVUZ, Nihat, Öğretinin ve
Uygulamanın Işığında Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Şerhi, Ankara, 2007,
s. 986.
Yargıtay 4 üncü Hukuk Dairesi’nin, 14.03.2005 tarih ve 1672/2573 sayılı kararında
durum; “Davacı ile davalılar arasında sözleşme ilişkisi bulunmamaktadır. Bu nedenle
uyuşmazlığın, genel hükümler çerçevesinde ve (Asliye Hukuk Mahkemesinde) çözümlenmesi gerekir” şeklinde ifade edilmiştir. Benzer olarak, Yargıtay 13 üncü Hukuk Dairesi’nin, 12.04.2005 tarih ve 17713/6304 sayılı kararında da; “Bir hukukî işlemin
4077 sayılı Yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde
taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukukî işlemin olması gerekir. Haksız
fiilin bu yasa kapsamında olmadığı açık ve belirgindir” denilmek suretiyle karar ittihazında bulunularak, meselenin netliğe kavuşturulduğu anlaşılmaktadır. TUTUMLU,
Görev ve Yetki Sınırları, s. 162, dn. 21. Anılan kararların tam metinleri ve eserde yer
alan ilgili diğer kararlar için ayrıca bkz. TUTUMLU, Görev ve Yetki Sınırları, s. 191 vd.
228
Başkent Hukuk / Narbay - Kesici
tazmini amacıyla doğmaktadır. Her ne kadar tüketici işlemi dolayısıyla
tüketicilerin olumsuz anlamda etkilenmesi söz konusu olsa da,
sözleşmenin gerisinde yatan rekabet hukukuna aykırı davranış, “haksız
fiil” olarak varlığını koruyacaktır56. Diğer yandan buradaki dayanak fiilin,
tüketici işlemi ile “bağlantısı” bulunmamaktadır57. Hâl böyle olunca,
prensip olarak, TKHK’da yer alan hukukî işlem kavramının, amacını aşar
bir şekilde ve lâfzı itibariyle yorumlanarak, rekabet hukukunun
ihlâlinden doğan tazminat sorumluluğuna dayanak olan davalarda da
tüketici mahkemelerinin görevli olduğundan bahsedilememesi gerekir.
Bu noktada anlaşılabilirliğin tesisi bakımından somut bir örnekle
konuyu netleştirmek yerinde olacaktır. Örneğin, ilgili pazarda hâkim
durumda olan bir teşebbüsten aşırı fiyatlandırma (excessive pricing)
yoluyla mal satın alan bir tüketicinin uğramış olduğu fiilî zarar (overcharge injuries) dolayısıyla açacağı davanın asliye hukuk mahkemesi nezdinde görülmesi gerekir. Burada ilk önce, hukukî işlem kavramı bakımından meseleye netlik kazandırılması gerekir. Bir kere, aşırı fiyatlandırma
şeklindeki uygulamalarda, eylemin kaynağı, bir hukukî işlem değil bizatihi haksız fiilin kendisidir. Tüketici mahkemelerinin görev alanı bakımından da belirleyici olan nokta burasıdır. Diğer taraftan, alıcının, tüketici sıfatıyla giriştiği hukukî işlem her ne kadar satım sözleşmesi olarak nitelendirilse de aşırı fiyatlandırma şeklindeki eylemin mahiyeti itibariyle bir
haksız fiil olması karşısında, tüketici işlemi ile doğrudan irtibatı bulunmadığından, tüketici mahkemelerinin görevli olduğundan söz edilemeyecektir58. Sonuç itibariyle bu kapsamdaki ilk tespit, haksız fiil şeklinde vücut bulan rekabet ihlâli ile sözleşme ilişkisinin birbirinden “ayrı ve bağımsız” bir şekilde tezahür ettiği olmalıdır.
56
57
58
Aynı yönde bkz. SEKMEN, s. 102-103.
Aynı yönde bkz. SEKMEN, s. 103.
Yargıtay 13 üncü Hukuk Dairesi’nin, 03.07.2012 tarih ve 2012/13626 E. 2012/17293
K. sayılı kararı (Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı, Son Erişim Tarihi: 01.11.2014).
Bahsi geçen kararda Yargıtay, tüketicinin mesken abonelik sözleşmesinin tarafı olması karşısında, kaçak elektrik kullanımı her ne kadar bir haksız fiil olsa da, burada
temelde bir sözleşme ilişkisinin mevcudiyetinden hareketle davanın tüketici mahkemesinde görülmesi gerektiğine karar vermiştir. Kanaatimizce burada uyuşmazlığın,
sözleşmeden kaynaklanan kısmı yönünden özel kanun-genel kanun ilişkisi gözetilerek, tüketici mahkemelerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır. Konumuzu ilgilendiren belirleyici nokta ise, ihlâlde bulunan teşebbüs ile tüketici arasında temelde tüketici işlemi olarak vasıflandırılabilecek bir sözleşme ilişkisi bulunsa dahi anılan eylemin hukukî mahiyeti itibariyle haksız fiil olduğu ve sözleşme ilişkisi ile bağlantısı
Rekabet Hukukunun İhlâlinden Kaynaklanan Tazminat Davalarında… 229
2.5.2. “Haksız Ticarî Uygulamaların” Genel Çerçevesi
6502 sayılı TKHK’nın konumuz bakımından ihdâs ettiği yeni hukukî
müessese, haksız ticarî uygulama kavramıdır (unfair commercial
practices). TKHK’da haksız ticarî uygulamalar; “Bir ticarî uygulamanın;
mesleki özenin gereklerine uymaması ve ulaştığı ortalama tüketicinin ya da
yöneldiği grubun ortalama üyesinin mal veya hizmete ilişkin ekonomik davranış biçimini önemli ölçüde bozması veya önemli ölçüde bozma ihtimalinin
olması durumunda haksız olduğu kabul edilir59” şeklinde betimlenmiş
olup, devamla, örnekleyici (tadadî) olduğu anlaşılır şekilde “Özellikle aldatıcı veya saldırgan nitelikte olan uygulamalar ile yönetmelik ekinde yer
alan uygulamaların haksız ticarî uygulama olarak” kabul edileceği belirtilmiş ve idarî olarak da tüketiciye yönelik haksız ticarî uygulamaların yasaklandığı ifade edilmiştir60 (6502 s. TKHK md. 62/1). Ayrıca, ticarî uygulamanın haksız olduğunun iddia edilmesi hâlinde, ticarî uygulamada bulunan, bu uygulamasının haksız ticarî uygulama olmadığını ispatla yükümlüdür (6502 s. TKHK md. 62/2). Diğer taraftan, yorum tekniği
açısından yaklaşıldığında, her ne kadar TKHK’nın Altıncı Kısmı başlığı altında, “Ticari Reklam ve Haksız Ticari Uygulamalar” çerçevesinde, haksız
ticarî uygulama kavramının ticarî reklamlarla sınırlı bir uygulama alanı
bulabileceği düşünülebilirse de özellikle madde metninde yer alan, “Haksız ticari uygulamanın reklam yoluyla gerçekleştirildiği hâllerde bu Kanunun 61 inci maddesi hükümleri uygulanır” şeklindeki ifade, haksız ticarî
59
60
bulunmaması karşısında, belirtilen Yargıtay kararında olduğu hâliyle yorum yapılamayacağıdır. Aksi takdirde, tüketici işlemi ile bağlantısı kurulamayan rekabet ihlâllerinin genişletici bir yorumla TKHK kapsamına alındığı sonucuna varılabilir ki bu durum, TKHK’nın ratio legis’i ile bağdaşmaz (bu yönde daha açık bir Yargıtay kararı için
bkz. Yargıtay 13 üncü Hukuk Dairesi’nin, 09.02.2005 tarih ve 15450/1981 sayılı kararı, TUTUMLU, Görev ve Yetki Sınırları, s. 213).
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından hazırlanarak, kamuoyunun görüşüne sunulan Ticarî Reklam ve Haksız Ticari Uygulamalar Yönetmelik Taslağı’nın 31 inci maddesinin 2 nci fıkrası aynen şu şekildedir: “Tüketiciye yönelik ticari uygulamalar ile tüketicinin bilinçli olarak karar verme yeteneğini azaltarak normal şartlar altında taraf
olmayacağı bir tüketici işlemine taraf olmasına neden olan davranışların, tüketicilerin
ekonomik davranışlarını önemli ölçüde bozduğu kabul edilir”. Ayrıca bkz. Yönetmelik
Taslağı md. 31/3.
Örnek için bkz. AYDOĞDU, Murat, Tüketici Kılavuzu-Hukuk Rehberi, İstanbul, 2014,
s. 15; AYDOĞDU, Murat, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un Getirdiği Yeniliklere Genel Bakış, Sözleşmeye Aykırılık, Ayıplı İfa Kavramlarına Getirdiği
Farklı Yaklaşım ve Bu Konudaki Önerilerimiz, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 15, Sayı: 2, 2014, s. 18; İLGÜN, Candaş, Açıklamalı-Gerekçeli 6502
sayılı Yeni Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, Ankara, 2014, s. 9-10, 156-158.
230
Başkent Hukuk / Narbay - Kesici
uygulama kavramının reklam aracılığı olmaksızın da gündeme gelebileceğini göstermektedir (6502 s. TKHK md. 62/3).
Haksız ticarî uygulamaların TKHK kapsamına sokulmasının sebebi,
tüketicilerin hukukî işlemlerde bulunurken özgür iradelerini tam olarak
kullanmalarını ve etki altında kalmadan karar verebilmelerini temin etmektir61. Bu kapsamda ticarî uygulamanın, ulaştığı ortalama tüketicinin
ya da yöneldiği grubun ortalama üyesinin mal veya hizmete dair ekonomik davranış biçimini bozmaması gerekir62. Böylelikle, kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere, ticarî veya mesleki amaçlarla hareket eden veya
onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişilerin, tüketicilerle sözleşme imzalanmadan önce, sözleşmenin kurulması esnasında
ve sözleşme imzalandıktan sonra yaptıkları uygulamaların da Kanun kapsamında değerlendirilmesi sağlanmıştır63. Tüketiciye mal veya hizmetin
niteliği hakkında yanlış bilgi verilmesi veya tüketicinin karar aşamasında
olduğu durumlarda, karara etki edecek vasıftaki bilgilerin kendisinden
saklanması örnek olarak zikredilmektedir64. Anılan örnekten hareketle
haksız ticarî uygulamaların vücut bulduğu hallerde tüketiciye karşı satıcı
veya sağlayıcının sorumluluğunu doğurabilecek hallerin istisnaî olarak
ortaya çıkacağı ve fakat; idarî yaptırımların sıklıkla uygulama alanı bulabileceği belirtilebilir65.
Haksız ticarî uygulamalar açısından mehaz mevzuat konumundaki
Haksız Ticari Uygulamalar Direktifi66, rekabete aykırı anlaşmalar, hâkim
durumun kötüye kullanılması, birleşme ve devralmalar, boykot ve mal
61
62
63
64
65
66
Madde Gerekçesi, s. 79. Aynı yönde VAN BOOM, Willem H., Experiencing Unfair Commercial Practices: An Introduction, Erasmus Law Review, 2012, s. 233 (HeinOnline
Database).
Madde Gerekçesi, s. 79.
Gerekçedeki örnekte, tüketici kredisi verilmeden evvel tüketicilere verilmesi öngörülen sözleşme öncesi bilgi formu, devre tatil sözleşmesinin kurulması esnasındaki satış
yöntemi veya malın satışından sonra o mala dair satış sonrası hizmetler gibi uygulamalar konusunda çıkabilecek ihtilaflarda TKHK hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. Böylelikle hukukî işleme veya sözleşmeye dayanmayan, tüketiciye yönelik
haksız ticarî uygulamaların da Kanun kapsamında olduğu açıklığa kavuşturulmuş olmaktadır. Madde Gerekçesi, s. 37.
Madde Gerekçesi, s. 79.
ASLAN, İ. Yılmaz, Tüketici Hukuku, s. 29.
Directive 2005/29/EC of 1 May 2005, OJ 2005 L 149/22 (Unfair Commercial Practices Directive). Hangi hallerde haksız ticarî uygulamaların gündeme gelebileceği hakkında 11 Mayıs 2005 tarih ve 2005/29/EC sayılı Avrupa Parlamentosu ve Konsey Direktifi’nin “ek listesi” (black list) yol göstericidir.
Rekabet Hukukunun İhlâlinden Kaynaklanan Tazminat Davalarında… 231
vermeyi kesme gibi rekabet hukuku müesseselerini, her ne kadar tüketici
tercihlerini olumsuz yönde etkilese de kapsamı dâhiline almaz67. AB’de
mesele daha ziyade Direktif ile “haksız rekabet” (unfair competition) düzenlemeleri arasındaki münasebet açısından ele alınmaktadır68. Haksız
Ticari Uygulamalar Direktifi ile evvelemirde amaçlanan haksız ticarî uygulamalara karşı tüketicilerin “ekonomik menfaatlerinin” korunmasıdır
(bkz. Unfair Commercial Practices Directive Art. 3). Bu yapılırken, aynı
zamanda haksız rekabete yönelik olan meşru menfaatler de koruma kapsamına girecek, piyasadaki bütünleşme sağlanacak ve böylelikle, adil rekabetin tesisi kolaylaşacaktır69. Ancak, rakiplerin haksız rekabetten korunması Haksız Ticari Uygulamalar Direktifi’nin dolaylı bir etkisi (indirect effect) olarak mülahaza edilebilir70. Direktif’in uygulanabilmesinin
önkoşulu (precondition), tüketicilere verilen ekonomik zararlardır. Bir ticarî uygulama yalnızca rakiplere zarar vermekte ancak tüketicilere zarar
vermemekteyse, bu durum, Direktif’in uygulanma amacının dışında kalır71. Bu durumun bir sonucu olarak, üye devletlerdeki haksız rekabet
standartlarını ihlâl eden bir davranış Direktif’in kapsamı dâhilinde sayılmamaktadır72.
Haksız ticarî uygulamaların kapsam ve veçhesine, rekabet
ihlâllerinden doğan zararların girip giremeyeceği hususu ile ilgili olarak
TKHK’da tam anlamıyla bir açıklık yoktur. Nitekim, 6502 sayılı TKHK’da
da “haksız fiillerin” Kanun’un kapsamı dâhilinde olduğuna dair herhangi
bir düzenleme yer almamaktadır. Konu, doktrin ve yargı kararları ile
netlik kazanacak olsa da, burada Kanun’daki ifadenin oldukça geniş bir
alana sirayet etmesi ve haksız ticarî uygulamaların muhatabının
tüketiciler olması karşısında, rekabet ihlâllerinden kaynaklanan tazminat
davalarında tüketici mahkemelerin görevli olacağı rahatlıkla ileri
67
68
69
70
71
72
Unfair Commercial Practices Directive, §9, s. 2. Bu konuda detaylı bilgi için bkz.
HOWELLS, Geraint/MICKLITZ, Hans-W./WILHEMSSON, Thomas, European Fair Trading Law: The Unfair Commercial Practices Directive, 2006, s. 70.
ABBAMONTE, Giuseppe B., The Unfair Commercial Practices Directive: An Example
of The New European Consumer Protection Approach, Columbia Journal of European
Law, Vol. 12, 2005-2006, s. 700 (HeinOnline Database).
ABBAMONTE, s. 700.
ABBAMONTE, s. 700.
HOWELLS/MICKLITZ/WILHEMSSON, s. 263; AYDOĞDU, Tüketici Kılavuzu, s. 15,
197-199.
ABBAMONTE, s. 700. Bu konuda verilen örnek için bkz. ABBAMONTE, s. 700-701.
232
Başkent Hukuk / Narbay - Kesici
sürülebilir73. Ancak, de lege ferenda bir bakış açısıyla, TKHK’nın amacına
(ratio legis) göre anılan hükmün kapsamı ve koruduğu hukukî
menfaatlerden hareketle “dar yorumda” bulunarak sonuca varmak ve bu
manada rekabet hukukunun ihlâlinden doğan tazminat sorumluluğunun
temelde sözleşme öncesi veya sonrası olmak üzere, TKHK’nın kastettiği
tüketiciye yönelik uygulamaların değil, “niteliği” ve “maksadı” itibariyle
haksız fiil hükümlerine dayanak oluşturduğunu ve tüketici hukuku
bağlamında haksız fiillerin istisnaî karakterini gözden kaçırmamak zaruri
bir görünüm arz etmektedir. Bu çerçevede, kanaatimizce, davacı tüketici
sıfatını haiz olsa dahi davanın, tüketici mahkemeleri nezdinde değil, genel
görevli mahkeme olan “asliye hukuk mahkemelerinde” görülmesi
gerekir74.
Nihayet, anılan başlık altında kısaca da olsa, tüketicilerin gördükleri
zararlar hasebiyle ikâme edecekleri tazminat davalarında yargılamanın
tüketici mahkemeleri nezdinde görülmesinin, maddi hukuk ve usul hukuku bağlamında avantaj ve dezavantajlarının değerlendirilmesi hususu
gündeme getirilebilir. Bu noktada ilk bakışta, tüketici yargılaması bağla-
73
74
Ticarî Reklam ve Haksız Ticari Uygulamalar Yönetmelik Taslağı’nın tanımlar kenar
başlıklı 4’üncü maddesi ile haksız ticarî uygulama; “Mesleki özenin gereklerine uymayan ve ulaştığı ortalama tüketicinin ya da yöneldiği grubun ortalama üyesinin, bir mal
veya hizmete ilişkin ekonomik davranış biçimini önemli ölçüde bozan veya bozma ihtimali olan her türlü ticari uygulama” şeklinde tanımlanmış iken (Yönetmelik Taslağı
md. 4/1-d); tüketiciye yönelik ticarî uygulama kavramı, “Bir mal veya hizmetin tüketicilere tanıtımı, satışı veya tedariki ile doğrudan bağlantılı olarak ticari uygulamada
bulunan tarafından gerçekleştirilen eylem, ihmal, davranış biçimi, beyan, reklam ve pazarlama da dahil olmak üzere her türlü ticari uygulama” şeklinde tasvir edilmiştir (Yönetmelik Taslağı md. 4/1-ö). İlâveten, TKHK md. 62/4’e uygun olarak hazırlanan Taslağın ekinde yer alan listedeki örnekler de bu anlamda fikir verebilir. Görülebileceği
gibi anılan düzenlemeler, bu anlamda “oldukça” geniş bir çerçevenin çizilmesine
imkân tanır mahiyettedir.
Rekabet hukukunun ihlâli dolayısıyla zarar gören ve dava açan tüketicilerin genel görevli mahkeme olan asliye hukuk mahkemesi nezdinde dava ikâme etmesi gerektiği
sonucuna vardıktan sonra, tüketicilerin kendi yerleşim yerlerinde dava açabilmelerinin sağlanmasına dair yeni bir düzenleme önerisinde bulunulması gerektiği düşünülebilir. Ancak, aşağıda ayrıntıları ile değinileceği üzere, HMK md. 16 zarar gören kişinin yerleşim yeri mahkemesinin yetkili olacağını açık hukukî düzenlemeye kavuşturduğundan, zarar gören tüketicilerin, yerleşim yerlerindeki asliye hukuk mahkemesinde dava ikâme edebilmesi önünde herhangi bir engel bulunmadığı belirtilmelidir.
Burada ilâveten, dava açmaya teşviki sağlayabilmek adına tüketiciler tarafından açılacak davalarda harçtan muaf tutulma hususunun gündeme getirilmesi mülahaza edilebilir. Aynı hususu dile getiren ARI, s. 251.
Rekabet Hukukunun İhlâlinden Kaynaklanan Tazminat Davalarında… 233
mında öngörülen “basit yargılama usulü” (6502 s. TKHK md. 73/4’ün somut atfıyla 6100 s. HMK md. 316-322) ve genel bir ilke olarak “tüketici
lehine yorum ilkesi” gereği, tüketicilerin lehine öngörülen avantajların
görmezden gelinmesi mümkün değildir75. Ancak, rekabet hukuku ihlâllerinin birer haksız fiil niteliğinde olduğu ve tüketici mahkemelerinin rekabet hukuku ve uygulaması ile ilgili uzmanlık sahibi olmadığı; diğer yandan, hukuk politikası bakımından yargılamanın tüketici mahkemeleri
nezdinde görülmesini öngören bir düzenlemenin yargılama mekanizmasını, “tüketici lehine” dönüştürdüğünü söylemenin tartışılabilir olduğu
açıktır. Kanaatimizce, bu konuda yaşanabilecek tartışmaların önüne geçebilmek adına, RKHK’da öngörülecek düzenleme ile meselenin hukukî
zemine kavuşturulmasında fayda bulunduğu dile getirilebilir.
2.6. Diğer İhtisas Mahkemelerinin “Görevli” Olması.
İhtisas mahkemelerinin görev alanına giren bir ihtilafın bulunması
durumunda tazminat davasının hangi mahkemede açılacağı hususu
ayrıca sorgulanabilir. Örnek kâbilinden olmak üzere, deniz ticareti veya
taşıma hukukuna dair olan ihtilaflarda da RKHK’ya aykırılığın ileri
sürülebilmesi olanaklıdır. Nitekim Yargıtay, deniz taşıma işine dair kartel
oluşturulduğu ve rekabet ihlâlinden zarara uğranıldığı iddiasının ileri
sürüldüğü bir olayda, dolaylı olarak da olsa Denizcilik İhtisas
Mahkemesi’nin görevli olduğuna karar vermiştir76. Bu yönüyle, ticaret ve
tüketici mahkemeleri dışındaki ihtisas mahkemelerinin görev alanına
giren uyuşmazlıkların kaçınılmaz olarak, ayrıca değerlendirilmesi
gerekeceği sonucuna varılmaktadır.
Diğer taraftan görevli yargı kolunun değiştiği durumlarla da karşılaşılabilmesi ihtimal dâhilindedir. Burada özellikle, RKHK md. 9/4’e göre
aleyhinde ihtiyati tedbir kararı verilmiş olan teşebbüslere karşı yürütülen soruşturma neticesinde, teşebbüslerin herhangi bir sorumluluğu bulunmadığı sonucuna varılması halinde, koşullarının ayrıca oluşması durumunda, maruz kalınan zararların tazminine yönelik taleplerin hususi
75
76
Burada belki, zararın “belirlenebildiği” kurgular bakımından, Tüketici Hakem Heyetleri’nin (6502 s. TKHK md. 66 vd.) önlerine gelen ihtilafa bakma mevcudiyetinin ve
buna dair sair diğer sorunların karışıklığa açabileceği hususuna kısaca temas edilebilir.
GÜVEN, Rekabet Hukuku, s. 767; ŞAHİN, s. 234-235. Ayrıca bkz. Yargıtay 11 inci Hukuk Dairesi’nin, 10.10.2007 tarih ve 2006/9834 E. 2007/12673 K. sayılı kararı. Bu
konuda tafsilatlı açıklama için bkz. GÜVEN, Rekabet Hukuku, s. 767.
234
Başkent Hukuk / Narbay - Kesici
olarak “idare mahkemelerinin” görev alanına gireceği belirtilmelidir77
(2577 s. İYUK md. 12, 13).
2.7. Olması Gereken Hukuk Bakımından Doktrindeki Önerilerin
“Konuya Yaklaşımı” ve Konuya Dair “Kişisel Görüşümüz”
Konu ile ilgili olarak Türk doktrininde yöneltilen önerilerin esas
itibariyle, üç başlık altında toplanabilmesi olanaklıdır. Bu kapsamda
yapılan ilk öneri, rekabet hukukunun ihlâlinden kaynaklanan tazminat
davalarının genel görevli mahkemelerde görülmesinin, anılan
mahkemelerin bu alanda ihtisas sahibi olmadığı gözetilerek, tazminat
davalarının “etkinliğini” (efficiency) önemli ölçüde azaltabileceği,
dolayısıyla ayrı bir ihtisas mahkemesi kurulması gerektiğidir78. İkinci
öneri ise, özellikle hukukî güvenliğin sağlanabilmesi bakımından, ikâme
edilecek davalarda asliye ticaret mahkemelerinin görevli olmasıdır79.
Nihayet, bu veçhede yapılan üçüncü öneri de rekabet hukukunun baskın
karakteri dikkate alınarak, bu tür davalarda asliye ticaret
77
78
79
TOPÇUOĞLU, Üç Kat Tazminat, s. 52, dn. 127. Rekabet Kurumu’nun idarî yetkileri
hakkında detaylı bilgi için ayrıca bkz. ASLAN, Zehreddin/BERK, Kahraman, Rekabet
Kurumu’nun Oluşumu, Görev ve Yetkileri ile Yargısal Denetimi, İstanbul, 2000, s. 69
vd.
ARI, s. 235, 251; ATEŞ, s. 181. Benzer şekilde aktarımda bulunan YİĞİT, s. 315. Mukayeseli hukukta, uygulama yeknesaklığının sağlanabilmesi açısından, sorunları ortaya
koyduktan sonra, hukukî ve idarî yaptırımların denetimi bakımından aynı yönde öneride bulunarak, benzer düzenlemenin Alman Rekabet Sınırlamalarına Karşı Kanun
(Gesetz gegen Wettbewerbsbeschraenkungen) §87’de bulunduğunu belirten LAGE, Santiago Martinez/BROKELMANN, Helmut, Article 81 (3) Before National Courts: The
CAMPSA Doctrine of the Spanish Supreme Court and Articles 84 and 85 Revisited,
European Competition Law Annual 2000: The Modernisation of EC Antitrust Policy,
Edited by Claus Dieter EHLERMANN & Isabela ATANASIU, The Robert Schuman
Centre at the European University Institute, Oxford Portland Oregon, 2001, s. 607608. Yazarlar, bu konudaki diğer çözüm önerilerini, İspanya Temyiz Mahkemesi
tarafından uygulanan “CAMPSA Doktrini” ve “idarî özerkleştirme” (adminstrative
decentralisation) prosedürü şeklinde ortaya koymaktadır. Anılan prosedür hakkında
bilgi için bkz. LAGE/BROKELMANN, s. 608-612.
Aslan, hazırlamış olduğu Kanun Tasarısı’nın tazminat hakkı kenar başlıklı 12 nci maddesi ile RKHK md. 4, 6, 7 ve 9’a aykırılık halinde, aynı nitelikli davalara aynı mahkemelerde bakılmasını temin açısından tümü için görevli mahkemenin asliye ticaret
mahkemesi olmasını öngörmektedir. Bahsi geçen öneride idarî yardımlar bakımından idare mahkemelerinin değil, adlî mahkemelerin görevli olduğunun öngörüldüğünü belirtelim. Ayrıca bkz. ASLAN, İ. Yılmaz, Rekabetin Korunması Hakkında Kanun
Tasarısı Önerisinin Genel Gerekçesi, Rekabet Hukukunda Güncel Gelişmeler Sempozyumu III, Erciyes Üniversitesi Hukuk Fakültesi-İktisadî ve İdarî Bilimler Fakültesi
(Editör: N. Ayşe ODMAN BOZTOSUN), Ankara, 2005, s. 67-68.
Rekabet Hukukunun İhlâlinden Kaynaklanan Tazminat Davalarında… 235
mahkemelerinin bir dairesinin görevlendirilmesinin amaca uygun
olacağıdır80. Hemen belirtelim, görevli ve yetkili mahkemenin
belirlenmesi hususunda RKHK’da değişiklik yapılmasını öngören Kanun
Tasarısı’nda konu ile ilgili herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir81.
Bu konuda öncelikle rekabet hukukunun ihlâlinden kaynaklanan
tazminat davalarında hangi mahkemelerin görevli olması gerektiği
üzerinden meseleye yaklaşılması gerekir. Evvelce de izaha çalışıldığı
üzere, rekabet hukukunun ihlâlinden kaynaklanan tazminat davaları
ekseriyetle “ticarî” bir karakter gösterir. Dolayısıyla bu alandaki
ihtisaslaşma ve RKHK’nın özel hukuk alanındaki sonuçlarına dair
hükümlerdeki uygulamayı yeknesak hale getirebilmek adına, tarafların
sıfatına ve uyuşmazlığın ticarî işletme ile ilgili olup olmadığına
bakılmaksızın asliye ticaret mahkemelerinin görevli olduğu açık
düzenlemeye kavuşturulmalıdır. Bunun içinse, doğrudan RKHK md. 5759 hükümlerine yapılacak ilâveyle anılan maddelerin uygulanmasından
doğan ihtilafların, asliye ticaret mahkemelerinde görüleceği eklenmek
suretiyle “özel bir mutlak ticarî dava” kriteri öngörülmesi sağlanabileceği
gibi; TTK md. 4’e yapılacak ilâve ile RKHK md. 57-59 arasındaki
ihtilafların asliye ticaret mahkemeleri nezdinde görülmesi hükme
bağlanarak, özel hukuk ayağından doğan uyuşmazlıkların “mutlak ticarî
dava” haline getirilmesi düşünülebilir82.
İhtisaslaşma hususuna gelince, doktrinde “olması gereken hukuk”
bakımından yapılan önerilerin haklılık payı tartışılmazdır. Ancak Türk
80
81
82
SEKMEN, s. 103. Bu konudaki “nitelikli” tartışmalar için ayrıca bkz. BÜLBÜL, Aslı, Civil
Law Claims on the Enforcement of Competition Rules: A Comparative Study of US, EU
and Turkish Laws, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, ODTÜ Avrupa Çalışmaları
Enstitüsü, Ankara, 2006, s. 93-96.
RKHK’da değişiklik yapılmasını öngören 23.01.2014 tarihli Kanun Tasarısı. Burada
belki, Tasarı’nın 31 inci maddesi ile RKHK’nın 57 nci maddesine ilâve edilen yeni düzenlemeye değinmek yerinde olur. Anılan düzenleme, “İhlâlden etkilenen ya da etkilenebilecek olanların, devam eden ihlâlin sona erdirilmesini veya yakın ihlâl tehlikesinin
önlenmesini hukuk mahkemesinden talep etme hakları saklıdır” şeklindedir. Görülebileceği gibi, zarar görme “tehlikesi” bulunan kişiler lehine olacak şekilde bir sübjektif
hak ihdâs edildiği ve konuya dair taleplerin hukuk mahkemesinden talep edilebileceği açık düzenlemeye kavuşturulmuştur. Bu konuda AB’deki önerilere toplu bir bakış için bkz. EHLERMANN, Claus Dieter/ATANASIU, Isabela, European Competition
Law Annual 2000: The Modernisation of EC Antitrust Policy, The Robert Schuman
Centre at the European University Institute, Oxford Portland Oregon, 2001, s. 475 vd.
Burada çalışacak kişilerin, rekabet hukuku alanında eğitim almış olmalarının yararlı
olacağı aşikârdır. Benzer yönde bkz. ARI, s. 251.
236
Başkent Hukuk / Narbay - Kesici
hukuku bakımından dava açmayı teşvik eden üç kat tazminat (4054 s.
RKHK md. 58/2) ve ispat yükü (4504 s. RKHK md. 59) ile ilgili
kolaylaştırıcı düzenlemelerin mevcudiyetine rağmen, gerek rekabet
hukuku bilincinin henüz istenen düzeye ulaşmaması gerek Yargıtay’ın
dava açılabilmesi için Rekabet Kurulu kararının mevcudiyetini arayan
“çekimser yaklaşımı” dolayısıyla açılan dava sayısı arzu edilen seviyeye
ulaşamamıştır83-84. Kuşkusuz ki burada farklı sebeplerin sıralanabilmesi
de olanaklıdır. Ancak, belirtilen hukukî gerçeklik karşısında rekabet
hukukunun özel hukuktaki sonuçları bakımından görevli olacak bir
mahkemenin kurulmasının öngörülmesi idarî maliyeti nazara
alındığında, oldukça radikal bir öneri olacaktır85. Dolayısıyla, en azından
“kısa vadeli” bir opsiyon olarak, görevli mahkemenin büyük bir
çoğunlukla asliye ticaret mahkemesi olacağı düşünüldüğünde, asliye
ticaret mahkemelerinin bir dairesinin görevlendirilmesinin rasyonel bir
çözüm yolu olacağı söylenebilir. Yukarıdaki önerimize paralel olarak
mutlak ticarî dava kriterinin benimsenmesi halinde, en azından dava
sayısı beklenilen düzeye ulaşıncaya kadar bu alandaki yargılama
süreçlerinin entegrasyonunun sağlanması mümkün olabilecektir. Açılan
dava sayısının, özel bir mahkemenin görevlendirilmesini gerektirecek
83
84
85
Burada kısaca, Yargıtay’ın RKHK’ya aykırılığı değerlendirme yetkisini yalnızca Rekabet Kurulu’na hasrettiği kararları ile mahkemelerin, Kurul kararı olmaksızın RKHK’ya
aykırılıktan ötürü tazminata hükmetmelerinin engellenmiş olduğunu, bu halde tabiatıyla davacının önce Kurul’dan karar almasının gerektiğini; ancak bu yaklaşımın, rekabet hukukunun özel hukuk ayağının gelişimini örselemesi ve ikili yaptırım sisteminden beklenen faydaları sağlamayacağını, dolayısıyla hukuk politikası açısından
doğru olmadığını ve netice itibariyle özel hukuk yaptırımlarının ve rekabet hukukunun etkinliğini önemli ölçüde sekteye uğratacağı kanaatinde olduğumuzu belirtmekle yetinelim. Bu konudaki Yargıtay kararları, isabetli değerlendirme ve çözüm
önerileri için birçokları yerine bkz. SANLI, Genel Bakış ve Sorunlar, s. 61-74.
Bu durum ülkemizde, rekabet hukukunda özel hukuk yaptırımlarının tazminat ve önleme ile durdurma davaları aracılığıyla doktrindeki deyimiyle “kılıç” olarak kullanılması yerine, sözleşmeden kaynaklanan ihtilaflarda “kalkan” olarak kullanıldığının
tercih edildiğini göstermektedir denilebilir. Anılan terminoloji için bkz. WILS, Wouter, P.J., Should Private Antitrust Enforcement Be Encouraged in Europe?, World Competition, Vol. 26, Issue 3, 2003, s. 473. Başka bir açıdan yaklaşıldığında, mevcut yasal
düzenlemelerin, rekabet hukuku alanında tazminat davası açmakta yeterli teşvikinin
bulunmadığı şeklinde bir sonuca da varılabilmesi olanaklı görünmektedir.
Rekabet Kurulu tarafından verilen kararların yargısal (idarî) denetimi ile RKHK’nın
özel hukuk alanındaki sonuçlarının tamamının birlikte özel bir ihtisas mahkemesi
nezdinde görülebilmesinin hâlihazırdaki hukukî düzenlemeler nazarı itibara alındığında, ancak tek bir temyiz ihtisas mahkemesinin mevcudiyeti halinde mümkün olabileceğini belirtelim. Karş. ATEŞ, s. 180.
Rekabet Hukukunun İhlâlinden Kaynaklanan Tazminat Davalarında… 237
seviyelere ulaşması halinde, ayrı bir ihtisas mahkemesinin kurulması
gerekeceği ise kanaatimizce her türlü izahtan varestedir.
III. GENEL VE ÖZEL YETKİ KURALLARI IŞIĞINDA: YETKİLİ
MAHKEMENİN TESPİTİ
3.1. Giriş Kompozisyonu. Muhakeme hukukunda yetkili
mahkeme, bir davaya -coğrafi açıdan- hangi yerdeki mahkeme
tarafından bakılacağı sorusunun cevabı ile ilgilenir86. Yetki meselesi,
görevden farklı olarak hukukumuzda kural olarak, kamu düzenine
(public order) ilişkin görülmemiştir87. Bu kapsamda genel yetki kuralı,
özel bir düzenleme bulunmadığı sürece, açılan bütün hukuk davaları
için yetkili olan mahkemeyi gösteren kuraldır88. Kesin yetkili bir
mahkemenin öngörülmediği durumlarda, açılan bütün özel hukuk
davalarına genel yetkili mahkemede bakılabilir. Yalnızca belirli dava
ve işler için öngörülen yetki kurallarına ise, özel yetki kuralları denilir89.
Belirtilmesinde fayda olacağı üzere, kural olarak, özel yetki, genel yetkiyi ortadan kaldırmaz. Bu takdirde, davacı davasını dilerse özel yetkili
mahkemede, dilerse genel yetkili mahkemede açabilir. HMK’nın 6 ncı
maddesi ile genel yetkili mahkeme, 7 ilâ 16 ncı maddeleriyle ise, özel
yetki kuralları hükme bağlanmıştır90. Diğer taraftan yetki bahsi, kesin
olan ve olmayan yetki ile kamu düzenine dair olan ve olmayan yetki
şeklindeki çeşitli tasnifler eşliğinde ele alınmaktadır91.
86
87
88
89
90
91
Bu konuda birçokları yerine bkz. ÜSTÜNDAĞ, s. 194; KARSLI, s. 226.
PEKCANITEZ/ATALAY/ÖZEKES, s. 163; KURU/ARSLAN/YILMAZ, s. 150.
ALANGOYA/YILDIRIM/DEREN-YILDIRIM, s. 83; KURU/ARSLAN/YILMAZ, s. 130;
KARSLI, s. 227.
ALANGOYA/YILDIRIM/DEREN-YILDIRIM, s. 83; PEKCANITEZ/ATALAY/ÖZEKES, s.
167-168; KURU/ARSLAN/YILMAZ, s. 130.
Doktrinde, özel yetki kuralları da kendi içerisinde kesin olan ve olmayan kurallar şeklinde tasnif edilmektedir. Bu konuda ayrıntılı bilgi için birçokları yerine bkz. KARSLI,
s. 231 vd.
Dava konusu uyuşmazlığı çözmek bakımından Kanun tarafından yalnızca tek bir
mahkemenin belirlendiği hallerde yetkinin, kesin yani “münhasır” olduğu belirtilmelidir. Mahkemelerin yetkisinin kesin olduğu hallerde, yetki aynı zamanda kamu düzenine ilişkin yetki hallerini de kapsamına almaktadır. Ancak bazı hallerde kanun koyucu, kamu düzeniyle ilgili ihtilaflarda birden fazla mahkemeyi yetkili kılmış olabilir.
Bu gibi hallerde, mahkemelerin yetkisi kesin yetki çerçevesinde değerlendirilmez.
Ayrıca kesin yetki, bir dava şartı olup (6100 s. HMK md. 114/ç); bu halde yetki sözleşmesi (6100 s. HMK md. 17-18) yapılamaz. Kanunun açıkça belirttiği kesin yetkili
238
Başkent Hukuk / Narbay - Kesici
RKHK’da yetki bahsi ile ilgili özel bir düzenleme mevcut
olmadığından, yetkiye dair genel kuralların uygulama alanı bulacağı
açıktır (6100 s. HMK md. 5). Bu çerçevede ilk olarak, taraflar
arasındaki tazminat davasına temel olan “hukukî ilişki” nazara alınarak,
haksız fiilden kaynaklanan davalarda yetkili olan mahkemelerin,
rekabet hukukunun ihlâlinden doğan tazminat davalarının
görülmesinde de yetkili olacağı vurgulanmalıdır.
3.2. “Özel” ve “Genel Yetkili Mahkemenin” Belirlenmesi
HMK md. 16 uyarınca haksız fiilden doğan davalar, dört ayrı yer
mahkemesinde açılabilir. Bunlar, (i.) haksız fiilin işlendiği yer92, (ii.)
zararın meydana geldiği yer, (iii.) “önleme” amacına hizmet etmek üzere,
zararın meydana gelme ihtimalinin bulunduğu yer ve (iv.) nihayet,
davacının lehine bir düzenleme olarak, zarar görenin yerleşim yeri
mahkemesidir.
Öncelikle, HMK md. 16’da yer alan özel yetki kuralının, kesin ve kamu
düzenine dair bir yetki kuralı olmadığı belirtilmelidir93. Dolayısıyla,
rekabet hukukunun ihlâlinden kaynaklanan tazminat davalarında zarar
gören kişilerin (rakip teşebbüsler, ara teşebbüsler, tüketiciler), HMK md.
16’da gösterilen yerlerden birinde veya genel yetki kuralı olarak,
92
93
haller dışındaki hallerde ise, mahkemenin yetkisi kesin değildir. Bu takdirde, davanın,
yetki sözleşmesi ile belirlenen mahkeme veya kanunda belirtilen birden çok mahkemenin herhangi birinde ikâme edebilmesi olanaklıdır. Böyle bir halde, davanın yetkili
olmayan mahkemede açılması durumunda davalı “ilk itirazda” bulunabilir (6100 s.
HMK md. 116/1-a). Ayrıntılı bilgi için bkz. YILMAZ, Şerh, s. 86-96.
1086 sayılı HUMK döneminde verdiği kararlarında Yargıtay, kısaca, haksız fiilin vuku
bulduğu yerden, zararın tecelli ettiği ve bu suretle haksız fiilin tamam olduğu yer
mahkemesinin anlaşılacağını belirtmiştir. Örnek olarak bkz. Yargıtay 4 üncü Hukuk
Dairesi’nin, 23.11.2000 tarih, 2000/11274 E., 2000/10453 K. sayılı kararı (Kazancı
İçtihat Bilgi Bankası, Son Erişim Tarihi: 04.11.2014). Ayrıca bkz. ÜSTÜNDAĞ, s. 227;
UMAR, s. 62; KARSLI, s. 234-235. Bu sebeple, danışıklı ilişkilerin gerçekleştirildiği
veya danışıklı ilişkilerin hedeflediği sonuçların meydana geldiği yer mahkemelerinin
tazminat davalarında yetkili olacağı belirtilmelidir. Bu konuda bkz. İKİZLER, s. 359360; YİĞİT, s. 315; ARI, s. 236; GÜVEN, Rekabet Hukuku, s. 764-765; SEKMEN, s. 104105.
KURU/ARSLAN/YILMAZ, s. 142; YILMAZ, Şerh, s. 188. Ayrıca bkz. Yargıtay 3 üncü
Hukuk Dairesi’nin, 26.02.2001 tarih ve 2001/1406 E., 2001/1838 K. sayılı kararı (Kazancı İçtihat Bilgi Bankası, Son Erişim Tarihi: 04.11.2014).
Rekabet Hukukunun İhlâlinden Kaynaklanan Tazminat Davalarında… 239
teşebbüslerin Türkiye’deki “yerleşim yeri” mahkemesinde dava ikâme
edebilmesinin mümkün olacağı belirtilmelidir94 (6100 s. HMK md. 6/1).
Davalının yerleşim yerindeki mahkeme ile haksız fiilin ortaya çıktığı
yer mahkemesinin yetkisi arasında hukukî manada öncelik-sonralık
ilişkisi yoktur95. Dolayısıyla birden çok yetkili mahkemenin bulunması
halinde, taraflar aksini kararlaştırmadıkça (6100 s. HMK md. 17), kural
olarak, davacı seçim hakkını serbestçe kullanarak, yetkili mahkemeyi
seçer (right of choice) ve davasını o mahkemede açabilir. Bu yönüyle özel
yetki kuralları, davacıya, genel yetkili mahkemenin yanı sıra “alternatif”
mahiyette yetkili mahkeme sunmaktadır denilebilir. Ancak, TMK md. 2 ve
HMK md. 29’da düzenlenen dürüstlük (iyiniyet) kuralı, genel bir kural
olması hasebiyle burada da uygulama alanı bulacaktır96.
Anılan düzenlemenin, rekabet hukukuna uyarlanması halinde
“danışıklı ilişkinin işlendiği”, “danışıklı ilişki sonucunda zararın meydana
geldiği” veya “gelme ihtimalinin bulunduğu” ve son olarak, “danışıklı ilişki
sonucunda zarar görenin (davacının) yerleşim yeri mahkemesinin”
yetkili olduğu söylenebilecektir. Diğer yandan, rekabet ihlâlleri bakımından haksız fiilin işlendiği yer, ihlâle konu olan eylemin vasıf ve mahiyeti
ile eylemin yol açtığı zarara göre değişiklik gösterecektir. Söz gelimi, aşırı
fiyatlandırma uygulamalarında, haksız fiilin işlendiği ve zararın meydana
geldiği yer, “malın satın alındığı” yerdir. Bu kapsamda tazminat davasının,
malın satın alındığı yerde açılması gerektiği de pekâlâ söylenebilir97.
Başka bir örnek, iki veya daha fazla teşebbüs tarafından uyumlu
eylemde (concerted practice) bulunmak suretiyle rekabetin kısıtlandığı
kurgularda, uyumlu eylemlerin sonucu olan rekabetin kısıtlanması hangi
94
95
96
97
SANLI, Genel Bakış ve Sorunlar, s. 45; SANLI, Haksız Fiil Sorumluluğu, s. 235; GÜVEN,
Pelin, Rekabet Hukukuna Dayalı Tazminat Davalarının Mahkeme Kararları Işığında
Değerlendirilmesi, Rekabet Hukukunda Güncel Gelişmeler Sempozyumu V, Kayseri,
2007, s. 222; YİĞİT, s. 315; ARI, Buket, Rekabet İhlâllerinden Doğan Uyuşmazlıklara
Uygulanacak Hukukun Tespiti, Rekabet Dergisi, Cilt: 14, Sayı: 01, 2013, s. 23; KARSLI,
s. 227 vd.; ÖZBAY, Hukuk Muhakemeleri Kanunu, s. 52.
YILMAZ, Şerh, s. 195.
ARI, s. 236; YILMAZ, Şerh, s. 97. Davacı davasını yetkisiz mahkemede açarsa, ona ait
olan seçim hakkı davalıya geçmiş olur. Keza, davalının yetki itirazında bulunurken
birden fazla yetkili mahkeme belirtmesi halinde yapılan itiraz geçerli olmasına karşın, yetkili mahkemeyi seçme hakkı yeniden davacıya intikal eder. YILMAZ, Şerh, s.
99. Ayrıca bkz. Yargıtay 11 inci Hukuk Dairesi’nin, 23.10.2007 tarih ve E. 10480, K.
13250 sayılı kararı (ERİŞ, s. 779-780).
Örnek için bkz. SANLI, Haksız Fiil Sorumluluğu, s. 235, dn. 402.
240
Başkent Hukuk / Narbay - Kesici
bölgede görülüyorsa, o bölgedeki görevli mahkemelerden birinde
tazminat davası açılabileceği üzerinden verilebilir98. Diğer yandan,
uyumlu eylem yoluyla fiyatı artan ürünün Türkiye çapında pazarlanan bir
ürün olması ihtimalindeyse, ülke genelinde görevli olan herhangi bir yer
mahkemesinde dava açılabilmesi de mümkündür99.
Gerçek kişiler bakımından yerleşim yeri, bir kimsenin sürekli kalma
niyetiyle oturduğu yerken (4721 s. TMK md. 19/1); tüzel kişilerin yerleşim yeri, kuruluş belgesinde (tüzük, ana sözleşme100 veya vakıf senedi
gibi) başka bir hüküm bulunmadıkça, işletmenin yönetildiği yani merkezinin bulunduğu yer mahkemesidir (4721 s. TMK md. 51). Bununla birlikte tüzel kişiliğin işlerinin yönetildiği yer, kuruluş belgesinden farklı bir
yere tekabül etmekteyse, orası yerleşim yeri olarak kabul edilmelidir101.
İlâveten, şubenin yaptığı işlemlerden doğan davalarda taraf olarak şubenin bağlı olduğu teşebbüs davalı olarak gösterilecek olmakla birlikte,
dava, merkezin bulunduğu yer dışında, şubenin bulunduğu yer mahkemesinde de açılabilir102 (6100 s. HMK md. 14/1).
Türkiye’de yerleşim yeri bulunmayanlar hakkında genel yetkili mahkeme ise, davalının Türkiye’deki mutad meskeninin bulunduğu yer mahkemesi olacaktır. Ancak diğer özel yetki halleri saklı kalmak üzere, malvarlığı haklarına dair dava, uyuşmazlık konusu malvarlığı unsurunun bulunduğu yerde de ikâme edilebilir (6100 s. HMK md. 9/1). Daha önceki
açıklamalarımızda her ne kadar aksi yönde düşüncemizi ortaya koymuş
olsak da tüketicilerin davacı olduğu kurgularda, davanın, tüketicinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabileceği belirtilmelidir103 (6502 s. TKHK
md. 73/5).
98
99
100
101
102
103
İKİZLER, s. 360. Ticarî davalardaki “yetki” düzenlemeleri hakkında ayrıca bkz.
BÖRÜ/KOÇYİĞİT, s. 512 vd.; KAYA (ÜLGEN, Ticari İşletme Hukuku), N. 367-368.
İKİZLER, s. 360. Bu değerlendirmenin, rekabet hukukunun amacı ve korumak istediği
menfaate uygun olduğu yönünde bkz. SEKMEN, s. 105.
Ticaret ortaklıklarının ana sözleşmelerinde “ortaklık merkezinin” yazılması zaruridir. Bu konuda bkz. 6102 s. TTK md. 213, 305, 339, 567 ve 576. Ayrıca bkz. 1163 s.
Kooperatifler K. md. 4/1.
YILMAZ, Şerh, s. 104; KARSLI, s. 230.
Ayrıca bkz. 6100 s. HMK md. 13: “Kesin yetkinin söz konusu olmadığı hâllerde, asıl davaya bakan mahkeme, karşı davaya bakmaya da yetkilidir”.
Belirtmek gerekir ki, 6502 sayılı TKHK sadece bir özel yetki kuralı öngörmüş olup; bu
kural, genel yetkiyi tamamıyla bertaraf etmiş değildir. Böyle bir halde, tüketiciler isterlerse özel yetkiye dayalı olarak kendi yerleşim yerlerinde, isterlerse genel yetki
kuralı gereğince davalının ikâmet ettiği yerde dava ikâme edebilirler.
Rekabet Hukukunun İhlâlinden Kaynaklanan Tazminat Davalarında… 241
Ayrıca, kişilik hakkı hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan bir kimse
de, davalının yerleşim yerinde veya kendi yerleşim yerinin bulunduğu yer
mahkemesinde dava açabilir (4721 s. TMK md. 25/5). Bu durumda, hem
haksız fiilin işlendiği yer hem de davacının yerleşim yeri özel yetkili mahkemelerdir; genel yetki yanında birinde veya ötekinde dava açılabilir104.
Bunun içinse, danışıklı ilişkinin, ekonomik varlığa sahip olma ve bu varlığını sürdürme serbestisini ortadan kaldırıcı bir davranış vasfında olması
gerekir. Bu duruma örnek olarak, boykot yahut diğer ayırımcı davranışlar
verilmektedir105.
Doktrinde, 1086 sayılı HUMK’un yürürlükte olduğu periyodda,
genellikle rekabetin kısıtlanmasının “etkilerinin görüldüğü” yerde
davacının yerleşim yerinin bulunduğu ve bu durumun zarar görenleri
dava açmaya teşvik edici bir motivasyon sağlayacağına dair örnekler
aktarılmaktaysa da HMK md. 16’da yapılan açık düzenleme ile zarar
gören davacının yerleşim yeri mahkemesinin yetkili kılınmış olması
karşısında, kanaatimizce, anılan tartışmaların teorik ve pratik düzlemde
herhangi bir önemi kalmamıştır106.
3.3. Ortak Yetkili Yer Mahkemesi ve “Rekabet Hukuku
Bağlamındaki Açılımı”
Rekabet hukukunun ihlâline vücut veren anlaşma, uyumlu eylem ya
da teşebbüs birliği kararlarının büyük bir çoğunlukla birden fazla tarafın
mevcudiyetini gerektirmesi (unilateral conducts) dolayısıyla zarara
sebep olanlar, oluşan zarardan “müteselsilen” (joint and several liability)
sorumludur (4054 s. RKHK md. 57). Bu sebeple, RKHK’nın ihlâlinin
104
105
106
PEKCANITEZ/ATALAY/ÖZEKES, s. 171, dn. 44.
Bu konuda bkz. TOPÇUOĞLU, Üç Kat Tazminat, s. 52-53. Boykot niteliğindeki davranışlar haklı bir savunma argümanı olarak görülemez ve bir teşebbüsün ekonomik
varlığının yok olmasına neden olduğu sürece kişilik haklarına saldırı olarak vasıflandırılır. Aynı yönde ARI, s. 237. Diğer taraftan, mahkeme, yetki bakımından yapacağı
incelemede, öncelikle davaya konu olan fiilin, haksız fiil niteliği taşıyıp taşımadığını
araştıracaktır. Ortada haksız fiil mevcut değilse, diğer yetki kuralları gereğince yetkili
bulunmadıkça, mahkemenin yetkisizlik kararı vermesi gerekeceği belirtilmelidir. Bu
yönde ayrıca bkz. YILMAZ, Şerh, s. 187.
Benzer yöndeki açıklamalar için bkz. SULLIVAN, Thomas E./HOVENKAMP, Herbert,
Antitrust Law, Policy and Procedure, Cases, Materials, Problems, Fourth Edition,
1999, s. 77. Kuşkusuz bu yöndeki bir tespit, “etki prensibinin” doğal bir sonucu olarak
tezahür etmektedir. Bu yönde TOPÇUOĞLU, Üç Kat Tazminat, s. 53; ŞAHİN, s. 235;
ARI, s. 236-237; TAŞPINARLI, s. 92; SEKMEN, s. 104-105; YİĞİT, s. 315.
242
Başkent Hukuk / Narbay - Kesici
birden fazla teşebbüs tarafından gerçekleştirilmesi halinde yetkili
mahkemenin ayrıca değerlendirilmesi gerekir.
Usul hukukunda kural olarak, davalı sayısı birden fazla ise, davanın
bunlardan herhangi birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılması
mümkündür (6100 s. HMK md. 7/1). Ayrıca, davalıların birden fazla
olması, dava arkadaşlığı (joinder of parties) anlamına gelir. Davalılardan
birinin yerleşim yerinde dava açılabilmesi kuralı açısından dava
arkadaşlığının ihtiyarî veya zorunlu olması farklılığa sebebiyet vermez107.
Ancak bu kuralın istisnâsı, davalıların tamamı hakkında dava sebebine
göre kanunda, ortak yetkiyi taşıyan bir mahkemenin belirtilmesi
durumunda gündeme gelir. Davalı sayısının birden fazla olduğu hallerde,
davanın HMK md. 7/1 uyarınca bunlardan herhangi birinin yerleşim
yerinde değil, “ortak yetkili yer” olan haksız fiilin işlendiği yer
mahkemesinde açılması gerekir108. Bu husus kesin yetki olup; davacının
bu konuda seçim hakkı yoktur109.
Özellikle değinilmesi gereken bir diğer husus, ortak yetki kuralının
uygulanabilmesinin, davada bütün davalılar bakımından aynı dava sebebinden kaynaklanan ortak bir yetkinin bulunması koşuluna bağlı olmasıdır. Doğrudan anlatımla, bütün davalılar bakımından hukukî sebep, haksız fiil olmalıdır. Aksi takdirde ortak yetki kuralı uygulanamaz110. Söz
gelimi, üç ayrı teşebbüsün anlaşarak, satılacak ürünün fiyatını tespit
etmeleri halinde, anılan teşebbüslere karşı açılacak tazminat davasında
yetkili mahkeme, haksız fiilin işlendiği yer mahkemesi olarak
belirlenecektir. Kuşkusuz ki böyle bir halde davalıların hepsine karşı,
davalılardan birisinin yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesinde
dava açılamaz. Ancak, davacı rekabeti ihlâl eden her üç teşebbüse birlikte
107
108
109
110
YILMAZ, Şerh, s. 109.
KURU/ARSLAN/YILMAZ, s. 135; PEKCANITEZ/ATALAY/ÖZEKES, s. 166. Benzer
yönde ARI, s. 236.
YILMAZ, Şerh, s. 193, 196; ÖZBAY, Hukuk Muhakemeleri Kanunu, s. 42. Davacı, tazminat davasını yetkili olmayan bir mahkemede ikâme eder ve davalı buna karşı ilk
itirazda bulunmazsa, davanın açıldığı yetkisiz mahkeme, yetkili hale gelir. Ancak bu
kural, haksız fiil sebebiyle birden fazla kişi hakkında ortak yetkili mahkemede dava
açılması halinde geçerli değildir. Zira, ortak yetkili mahkeme, kesin yetkili mahkeme
olup; bu durum dava şartı teşkil ettiğinden, mahkemece re’sen nazara alınır.
KARSLI, s. 227; YILMAZ, Şerh, s. 112.
Rekabet Hukukunun İhlâlinden Kaynaklanan Tazminat Davalarında… 243
değil de ayrı ayrı dava açmak isterse, davalıların her birinin yerleşim yeri
mahkemesinde de dava açılabilmesinin önünde bir engel yoktur111-112.
Belirtilmesinde fayda bulunan bir diğer husus, “yapay yetki”
(artificial competence) yaratmak amacıyla rekabet ihlâlinden zarar gören
davacının davayı, davalılardan birini sırf kendi yerleşim yeri
mahkemesinden başka bir mahkemeye getirmek için açması halidir. Bu
halde, mahkeme, davalının “yetki itirazı” üzerine, o davalı hakkındaki
davayı ayırarak, onun bakımından yetkisizlik kararı verir (6100 s. HMK
md. 7/2, md. 116/1-a).
3.4. Temel Hatları İtibariyle: AB Rekabet Hukukundaki “Güncel
Gelişmelerin” Ortaya Konulması.
Rekabet hukuku ihlâllerine dayalı zararların etkin biçimde tazmin
edilmesinin önündeki engellerin kaldırılması amacıyla Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan Direktif’te113, 44/2001 sayılı Brüksel (I) Tüzüğü’nü değiştiren, “Hukukî ve Ticarî Konularda Mahkemelerin Yetkisi ve
111
112
113
YILMAZ, Şerh, s. 112.
Buna karşılık Yargıtay, ortak yetkili mahkemenin yetkisinin “kesin yetki” olmadığı
görüşündedir. Bu yönde bkz. Yargıtay 11 inci Hukuk Dairesi’nin, 04.02.2013 tarih ve
624/1833 sayılı kararı (YILMAZ, Şerh, s. 113, dn. 50). Doktrinde de ortak yetkili
mahkemenin HMK md. 16’ya göre belirlenebildiği hallerde, davalılarından birinin
yerleşim yeri mahkemesinde de diğer davalılara karşı dava açılabileceği hususunun
ayrıca belirtildiğini ifade edelim. Bu takdirde ortak yetkili mahkeme, kesin yetkili
mahkeme olmamalıdır. Bu yöndeki bir yorum için bkz. KARSLI, s. 228, 230-231. Karş.
Ortak yetkili yer mahkemesinde dava açılmasının davacı ve davalılar bakımından oldukça maliyetli olacağı yönündeki yorum için bkz. UMAR, s. 37, 62.
Directive 2014/104/EU of The European Parliament and of The Council of 26 November 2014 on certain rules governing actions for damages under national law for
infringements of the competition law provisions of the Member States and of the European Union, Text with EEA relevance, 2014, s. 3 vd.
244
Başkent Hukuk / Narbay - Kesici
Mahkeme Kararlarının Tanınması ve Tenfizine İlişkin 1215/2012 sayılı Tüzük”114 hükümlerine atıfta bulunulduğu görülmektedir115. Dolayısıyla Direktif’in uygulanması ile ilgili olarak ortaya çıkan ihtilaflarda, 1215/2012
sayılı Tüzük tatbik kabiliyeti kazanacaktır116.
Tüzük hükümleri genel olarak değerlendirildiğinde, rekabet hukukunun ihlâlinden zarar gören potansiyel davacılara usul ekonomisi ilkesi
(rule of procedural economy) çerçevesinde, geniş bir “seçenek yelpazesi”
tanındığı belirtilebilir. Bu kapsamda, Tüzüğe tabi olarak, üye bir devlette
ikâmet eden kişilere uyrukları ne olursa olsun, üye devletin mahkemelerinde dava açabilme yetkisi tanınmıştır (Regulation No. 1215/2012, Art.
4/1). Ayrıca, ikâmet ettikleri üye devletin vatandaşı olmayan kişiler, üye
devletin vatandaşları için geçerli olan yargı yetkisinin kurallarıyla yönetileceklerdir (Regulation No. 1215/2012, Art. 4/1). Tüketiciler bakımından, bir tüketicinin bir sözleşmenin diğer tarafı aleyhindeki davayı, o tarafın ikâmet ettiği üye devletin mahkemelerine ya da ikâmetgaha bakılmaksızın, kendi yerleşim yeri mahkemelerine götürebilmesi de öngörülmüştür (Regulation No. 1215/2012, Art. 18). Konumuz açısından önem
arz eden husus ise, haksız fiilin mevcudiyeti durumunda; i.) zararlı olayın
meydana geldiği veya ii.) gelebileceği yer mahkemelerinde de dava açılabilmesi imkânının öngörülmüş olmasıdır117. Böylelikle AB rekabet huku-
114
115
116
117
Regulation (EU) No. 1215/2012 of the European Parliament and of the Council of 12
December 2012 on jurisdiction and the recognition and enforcement of judgments in
civil and commercial matters, recast, OJ L 351, 20.12.2012, s. 6.
Directive, §44, s. 8. Ayrıca bkz. Directive, Art. 15/2. Benzer şekilde, Direktif Tasarısı’nda da üye devletlerin Tüzüğün öngördüğü koşullarda rekabet hukukunun
ihlâlinden doğan zararların giderilmesini konu edinen davalarda yetkili olacağı ve verilen kararların diğer üye devletler tarafından tanınarak, uygulanacağı ifade edilmiştir. Proposal for a Directive of the European Parliament and of the Council on certain
rules governing actions for damages under national law for infringements of the competition law provisions of the Member States and of the European Union. COM(2013) 404, 11.6.2013, s. 5. İlâveten, Direktif’te vurgulandığı gibi, yetkili
mahkeme ve diğer mahkemeler arasındaki iletişimin “gerekliliğine” de temas edildiği
görülmektedir. Proposal for a Directive, s. 18.
Regulation, s. 6.
KOMNIMOS, Assimakis P., EC Private Antitrust Enforcement, Decentralised
Application of EC Competition Law by National Courts, Oxford and Portland Oregon,
2008, s. 251. Kavram ve kararlar hakkında bkz. KOMNIMOS, s. 251-252. Karş.
44/2001 sayılı Brüksel I Tüzüğü md. 5/3. Bu yöndeki Adalet Divanı kararı için bkz.
Case 21/76: [1976] ECR 1735, [1977] 1 CMLR 284 (Bier v. Mines de Potasse d’Alsace).
Rekabet Hukukunun İhlâlinden Kaynaklanan Tazminat Davalarında… 245
kunu ihlâl eden bir fiilin, birden fazla ülke pazarını etkileyebileceği gerçeğinden hareketle, üye devlette ikâmet eden bir kişiye, başka bir üye
devlette dava açabilme olanağı tanınmıştır118 (Regulation No.
1215/2012, Art. 7).
Direktif’te üye devletlerdeki yetkili mahkemeler arasındaki iletişime
dair olmak üzere de çeşitli hükümler sevkedilmiştir. Kısaca değinmek gerekirse, farklı üye devlet mahkemeleri huzurunda devam eden herhangi
bir dava, 1215/2012 sayılı Tüzüğün 30 uncu maddesi dâhilinde “ilişkili”
olarak görülebilir119. Bu hüküm altında ilk tedbir koyan dışındaki ulusal
mahkemeler davayı tehir edebilir veya belli şartlar altında yargı yetkisini
reddedebilir120. Direktif, anılan hüküm altındaki hak ve yükümlülüklere
halel getirmeden uygulanmalıdır121. Diğer yandan, üye devlet mahkeme-
118
119
120
121
Anılan kararda bizatihi, “zarara yol açan olayın meydana geldiği” veya “zararın meydana geldiği yer” ifadeleri kullanılmıştır. Bu yönde bkz. KERSE, C.S., EC Antitrust Procedure, Third Edition, London, 1994, s. 379 ve dn. 39.
AB mevzuatında geçmiş tarihli düzenlemelerde öngörülen opsiyonlar hakkında bilgi
için bkz. Green Paper, Damages actions for breach of the EC antitrust rules (presented
by the Commission) {SEC(2005) 1732}, Brussels, 19.12.2005, COM(2005) 672 final,
s. 10; Commission Staff Working Paper, Annex to the Green Paper Damages actions
for breach of the EC antitrust rules {COM(2005) 672} final, Brussels, 19.12.2005,
SEC(2005) 1732, s. 67-68. Ayrıca bkz. BASEDOW, s. 234; KERSE, s. 379; 44/2001 sayılı Brüksel I Tüzüğü hakkında bilgi için bkz. KOMNIMOS, s. 250-254. Rekabet
hukukunun ihlâlinden kaynaklanan tazminat talepleri tamamiyle 44/2001 sayılı
Brüksel I Tüzüğü’nün kapsamı dâhilindedir. Belirtmek gerekir ki, hukukî ve ticarî
uyuşmazlıklar Tüzüğün kapsamı dâhilinde bulunmakla birlikte, idarî ihtilaflar
(adminstrative matters) kapsam dışında bırakılmıştır. Bu yönde KOMNIMOS, s. 250.
Ayrıca bkz. SCHREIBER, Till, Private Antitrust Litigation in the European Union, The
International Lawyer, Vol. 44, No. 4, 2010, s. 1161-1162 (HeinOnline Database).
ABD’de yetkili mahkemenin belirlenmesi bakımından bkz. Clayton Act. §12. Buna
göre, Clayton Act §12’nin de geniş bir yetki dairesi çizdiği söylenebilir. Konu hakkında
kısa bilgi ve değerlendirme için bkz. AREEDA, Phillip/KAPLOW, Louis, Antitrust
Analysis, Problems, Text, Cases, Fifth Edition, New York, 1997, s. 91; N. 150, dn. 161.
Directive, §44, s. 8. “Where related actions are pending in the courts of different Member States, any court other than the court first seised may stay its proceedings.” (Regulation No. 1215/2012, Art. 30). Bu yönde bir düzenlemeye yer verilmesinin sebebi
kuşkusuz ki tutarsız kararların (inconsistent judgments) önüne geçilmesinin engellenmesi gâyesidir. Bu yönde bkz. KOMNIMOS, s. 254.
Directive, §44, s. 8.
Directive, §44, s. 8.
246
Başkent Hukuk / Narbay - Kesici
lerinden biri, bir diğer “yetkili” üye devlet mahkemelerinden delillere erişim veya doğrudan delil talebinde bulunursa, 1206/2001 sayılı Konsey
Tüzüğü122 hükümlerinin uygulanacağı da belirtilmiştir123.
3.5. Yetki Sözleşmesinin Mevcut Olduğu Kurgular Üzerine “Kısa
Bir Bakış”
Tacir veya kamu tüzel kişisi olmak koşul ve kaydıyla, tarafların, belli
bir dava için kanunen yetkili olmayan bir mahkemeyi yetkili kılmak için
yaptıkları sözleşmeye, “yetki sözleşmesi” denir124. Taraflarca, aksi
kararlaştırılmadıkça dava, sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemede
açılır (6100 s. HMK md. 17). Diğer yandan, tarafların üzerinde serbestçe
tasarruf edemeyecekleri konular ile kesin yetki hallerinde, yetki
sözleşmesi yapılamaz (6100 s. HMK md. 18/1). Yetki sözleşmesinin
geçerli olabilmesi için yazılı olarak yapılması, uyuşmazlığın
kaynaklandığı hukukî ilişkinin belirli veya belirlenebilir olması ve yetkili
kılınan mahkeme veya mahkemelerin gösterilmesi şarttır (6100 s. HMK
md. 18/2). Burada ayrıca vurgulanması gereken, tarafların bir veya
birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabileceği ve yetki
sözleşmesinin kanunen yetkili kılınan genel veya özel mahkemelerin
yetkisini ortadan kaldırdığı, dolayısıyla “münhasır” (exclusive) mahiyette
olduğudur125. Ancak kuşkusuz ki tarafların, aksi yönde düzenlemede
bulunabilmesi önünde herhangi bir engel yoktur.
Rekabet hukukunun ihlâlinden kaynaklanan haksız fiil
sorumluluğunda, tabiatı gereği ihlâlde bulunan teşebbüs ve/veya
teşebbüslerle, zarara uğrayan kişiler arasında bir sözleşme ilişkisi
mevcut olmadığından, hemen hemen çoğu kurguda yetki sözleşmesinin
varlığından söz edebilmek de olanaklı olmayacaktır126. Ancak, rekabet
122
123
124
125
126
OJ L 174, 27.6.2001, s. 1. Benzer şekilde Proposal for a Directive, s. 24.
Directive, §17, s. 4. Delillerin açıklanması ile ilgili olarak ayrıca bkz. Directive, Art.
5/1.
Yetki sözleşmesi, bir usul hukuku sözleşmesi olarak önce HMK’daki hükümlere, bunlar dışında ise TBK hükümlerine tabi olacaktır. KURU/ARSLAN/YILMAZ, s. 152.
Yetki sözleşmesi ve şartları hakkında kapsamlı bilgi edinebilmek için bkz. YILMAZ, s.
197-212; UMAR, s. 64-80; KURU/ARSLAN/YILMAZ, s. 152-156; PEKCANITEZ/ATALAY/ÖZEKES, s. 176-185; KARSLI, s. 237-245; ÖZBAY, Hukuk Muhakemeleri Kanunu,
s. 52-54.
ŞAHİN, s. 236. Konu, AB’de uluslararası boyutu olan talepler bakımından, davacı ve
davalının sözleşmesel bir ilişki içerisinde bulunduğu transactional situations (işlemsel durumlar) ve sözleşme ilişkisinin mevcut bulunmadığı non-transactional situa-
Rekabet Hukukunun İhlâlinden Kaynaklanan Tazminat Davalarında… 247
hukukunun ihlâlinden kaynaklanan tazminat davalarında mahkemelerin
yetkisi “kamu düzeni” esasına göre belirlenmediğinden, anlaşmanın
tarafı olan hâkim konumdaki üretici veya sağlayıcı teşebbüslerin, daha
zayıf konumda bulunan bayilerle yapmış olduğu sözleşmelerde, kimi
zaman, rekabeti ihlâl eden hükümlere yer verildiği ve hukuka aykırı
hükümlerin müzakere edilme olanağı bulunmaksızın bayilere dikte
edildiği ve uygulatıldığı haller söz konusu olabilmektedir. Bu hallerde,
sözleşme hükümlerini tartışma olanağı bulunmayan tarafın haksız fiil
hükümlerine göre tazminat talep etme hakkı olduğu genel olarak kabul
edilmektedir127-128.
Yukarıda kısaca belirtilen türden kurguların yaşandığı dikey
anlaşmalarda, güçlü konumdaki üretici firmaların genel olarak kendi
127
128
tions (işlemsel olmayan durumlar) ayrımı üzerinden detaylandırılmaktadır. Yine, sözleşmesel bir ilişkinin mevcudiyeti halinde, “tahkim klozları” da bu kapsamda değerlendirilmektedir. Detaylı bilgi için bkz. BASEDOW, s. 231-235.
Kısaca değinilmesinde fayda olacağı üzere, rekabete aykırı yatay anlaşmalarda tarafların ihlâli, sözleşmenin tarafı olarak kendi özgür iradeleriyle gerçekleştirdiği kabul
edildiğinden, bu tip bir anlaşmanın tarafının, RKHK md. 57 hükmü çerçevesinde tazminat davası ikâme edebilmesi olanaklı değildir. Bununla birlikte, anılan kuralın “istisnasız” bir şekilde uygulanması adil olmayan sonuçlar doğurabilir. Bu kapsamda,
hâkim durumda olan sağlayıcıdan mal almak ve bunun için de onun kararlarına uymak zorunda olan zayıf konumdaki alıcıların, söz konusu dikey anlaşmanın hükümlerini sağlayıcı ile tartışma imkânı bulmadan kabul etmek durumunda kalmalarından
hareketle tazminat talep etmelerinin olumlu karşılanması gerektiği kanaatindeyiz.
Böyle bir halde yapılan sözleşmede zarara uğrayanın rızasının mevcudiyeti kabul
edilse dahi, bir tarafın sözleşmeyi diğer tarafa dayatması halinde zarara uğrayanın
rızasının bir “hukuka uygunluk sebebi” olarak değerlendirilmeyerek, rekabet hukukunun ihlâli sonucu oluşan zararın tazmini talebi mümkün olmalıdır. Bu konuda bkz.
ASLAN, İ. Yılmaz, Rekabet Hukuku, s. 784, 786; ARI, s. 232; GÜRZUMAR, Özel Hukuk,
s. 164, dn. 117; İKİZLER, s. 364; GÜVEN, Rekabet Hukuku, s. 744 vd.; SAYHAN, s. 5861; ŞAHİN, s. 237, 240-245; ÖZSUNAY, s. 130, 141; YİĞİT, s. 302-305; JONES/SUFRIN,
s. 1334-1337.
Yargıtay’ın “dikey anlaşmalarda” zarara uğrayan sözleşme tarafının tazminat taleplerini kabul ettiği yönündeki kararları için bkz. Yargıtay 19 uncu Hukuk Dairesi’nin
21.04.2005 tarih, 2004/9634 E., 2005/4463 K.; Yargıtay 13 üncü Hukuk Dairesi’nin
25.12.2002 tarih ve 2002/12626 E., 2002/14028 K.; Yargıtay 11 inci Hukuk Dairesi’nin 23.06.2006 tarih ve 2005/3755 E., 2006/7408 K. sayılı kararları (Kazancı İçtihat Bilgi Bankası, Son Erişim Tarihleri: 04.11.2014). Ayrıca bkz. Yargıtay 19 uncu
Hukuk Dairesi’nin 01.11.1999 tarih ve 1999/3350 E. 1999/6364 K. ve 29.11.2002
tarih ve 2002/2827 E. 2002/7580 K. sayılı kararları (GÜVEN, Rekabet Hukuku, s.
747). Kararlar için ayrıca bkz. MOROĞLU, Erdoğan/KENDİGELEN, Abuzer, İçtihatlıNotlu Türk Ticaret Kanunu ve İlgili Mevzuat, Tümü ile Gözden Geçirilmiş ve Güncelleştirilmiş 9. Baskı, İstanbul, 2010, s. 1447-1448.
248
Başkent Hukuk / Narbay - Kesici
yerleşim yerinin olduğu yer mahkemelerini yetkili kıldıkları
görülmektedir. Kuşkusuz bu tip hallerde, sabit fiyat şartı veya yeniden
satış fiyatı belirlemeye yönelik dikey anlaşmalarda yer alan yetki klozu
da dikey anlaşmanın kendisi gibi “geçersiz” olacağından, yetkili
mahkemenin yukarıda ifade etmeye çalıştığımız genel kurallar eşliğinde
tespit edilmesi gerekecektir129-130. Ancak yukarıdaki ayrıma paralel
olarak, dikey kısıtlamanın sözleşmenin tamamını geçersiz kılmadığı
kurgularda, taraflar arasında yapılan yetki sözleşmesinin geçerli olduğu
da mülahaza edilebilir131. Pek tabii, ikinci ihtimal, ilk ihtimale göre
129
130
131
Bilindiği gibi, sözleşmedeki bir hükmün RKHK’ya aykırı olması dolayısıyla geçersiz
olması halinde, bu durumun, sözleşmenin geçerliliğine etkisi ile ilgili RKHK’da herhangi bir hüküm yoktur. Özel düzenleme içeren bir kanunda konuya ilişkin hüküm
bulunmadığı ve aksi yönde bir düzenleme yapılmadığına göre, TBK’da yer alan genel
hükümler çerçevesinde meselenin netliğe kavuşturulması gerekir (benzer şekilde
AKINCI, s. 334; BADUR, s. 161; SANLI, Kerem Cem, Rekabetin Korunması Hakkındaki
Kanun’da Öngörülen Yasaklayıcı Hükümler ve Bu Hükümlere Aykırı Sözleşme ve Teşebbüs Birliği Kararlarının Geçersizliği, Ankara, 2000, s. 433; ASLAN, İ. Yılmaz, Rekabet Hukuku, s. 773). Bu kapsamdaki “genel kural” ise, sözleşmenin içerdiği hükümlerden bir kısmının hükümsüz olmasının, diğerlerinin geçerliliğini etkilemeyeceğidir.
Ancak, somut olayın göstereceği özellikler saklı kalmak kaydıyla, bu hükümler olmaksızın sözleşmenin yapılmayacağı açıkça anlaşılırsa, sözleşmenin tamamı kesin olarak
hükümsüz olur (6098 s. TBK md. 27/2).
Benzer yöndeki bir yorum için bkz. ŞAHİN, s. 236-237.
Acaba, rekabet hukukunun ihlâlinden kaynaklanan tazminat davalarında, HMK md.
10 uygulama alanı bulabilir mi? sorusunun -kısaca da olsa- tartışılması gerekebilir.
Bilindiği üzere, borçlar hukukuna dair sözleşmelerden doğan davalar, sözleşmenin
ifa edileceği yer mahkemesinde ikâme edilebilir (6100 s. HMK md. 10). İfa yeri, iki
tarafın açık veya örtülü iradeleriyle tespit edilir (6098 s. TBK md. 89). İfa yeri
mahkemesinin yetkili olabilmesi için iki koşulun birlikte gerçekleşmesi gerekir. Bu
kapsamda ifade edilebilecek ilk koşul, taraflar arasındaki hukuksal ilişkinin
malvarlığına dair bir sözleşme ilişkisi (contractual relationship) şeklinde vücut
bulmasıdır. İkinci koşul ise, taraflar arasındaki sözleşmenin davanın açıldığı sırada
“mevcut” ve “geçerli” olmasıdır (bu konuda bkz. PEKCANITEZ/ATALAY/ÖZEKES, s.
169-170; KARSLI, s. 232-233; YILMAZ, Şerh, s. 124; ALANGOYA/YILDIRIM/DERENYILDIRIM, s. 96; tartışmalar için ayrıca bkz. ÜSTÜNDAĞ, s. 226; UMAR, s. 42). Tespit
edebildiğimiz kadarıyla doktrinde farklı bir görüş, taraflar arasındaki ilişkiye göre,
sözleşmeye dayanan uyuşmazlıkların, sözleşmenin ifa yeri mahkemesinde de dava
edilebileceğini belirtmektedir (bu yönde bkz. TOPÇUOĞLU, Üç Kat Tazminat, s. 52-53
ve dn. 128; aynı doğrultuda TAŞPINARLI, s. 91). Yukarıda, rekabet hukukunun ihlâlinden kaynaklanan tazminat sorumluluğunun temelde bir haksız fiil ilişkisine vücut
verdiğini belirtmiştik. Burada zarar, yalnızca belirli bir alacaklıya karşı sözleşmeden
doğan bir borcun ihlâlinden değil, “herkese karşı uyulması zorunlu bir hukukî
görevin ihlâlinden” doğmakta olup, RKHK md. 57’ye aykırılık dolayısıyla tazminatı
Rekabet Hukukunun İhlâlinden Kaynaklanan Tazminat Davalarında… 249
nadiren görülebilecek bir senaryo ile karşılaşma olasılığını gündeme
getirecektir.
3.6. Kısaca: “Yabancılık Unsuru” İhtiva Eden Uyuşmazlıklar
Açısından
Açılması muhtemel bir davada yabancılık unsurunun mevcudiyeti
halinde, yetkili mahkemenin, Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku
Hakkında Kanun hükümlerine göre tespit edileceği belirtilmelidir132. Bu
çerçevede, Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisini, iç hukukun yer
itibariyle yetki kuralları tayin edecektir133 (5718 s. MÖHUK md. 40).
Ancak, sigorta, tüketici ve iş sözleşmelerinden farklı olarak rekabet
hukukunun ihlâllerine dair özel bir yetki kuralı benimsenmiş değildir.
Dolayısıyla yukarıda aktarıldığı gibi, yetkili mahkemenin HMK
kurallarına göre belirlenmesi gerekecektir134.
132
133
134
gerektirmektedir (rekabet hukuku bağlamında bkz. AKINCI, s. 358; ARI, s. 215; SEKMEN, s. 28). Zarar gören ile zarar veren arasında bir borç ilişkisi bulunmadığı gibi, bir
borç ilişkisinin mevcudiyeti halinde de sorumluluğun niteliği değişmez (AKINCI, s.
358). Buradaki tazminat, rekabet hukuku kurallarına aykırı işlem ve eylemlerde
bulunanların, rekabet hukuku ihlâllerinden dolayı rekabetin bozulması nedeniyle
üçüncü kişilerin uğramış oldukları zararların tazmin edilmesidir. Dolayısıyla
temeldeki ilişkiden hareket edildiğinde, bu tip tazminat davalarında HMK md. 10’un
uygulama alanını tartışmanın de lege ferenda pek de gerekli olmadığı söylenebilir.
Konunun önemine binaen geçersizlik ve geçersizliğin taraflar açısından sonuçlarına
dair ayrıntılı bilgi ve tartışmalar için ayrıca bkz. SANLI, Geçersizlik, s. 400-425; SANLI,
Genel Bakış ve Sorunlar, s. 19-36; AKINCI, s. 329-355; ARI, s. 196-211; GÜRZUMAR,
Osman Berat, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 4. Maddesine Aykırı Sözleşmelerin Tabi Olduğu Geçersizlik Rejimi, Rekabet Dergisi, Sayı: 12, EkimKasım-Aralık, 2002, s. 60 vd.; GÜRZUMAR, Özel Hukuk, s. 117-133; GÜVEN, Rekabet
Hukuku, s. 716 vd.; ayrıca bkz. 734-738; AKSOY, s. 55; ASLAN, İ. Yılmaz, Rekabet Hukuku, s. 770-783; TOPÇUOĞLU, s. 289-292. Borçlar hukuku bağlantısı bakımından genel bilgi için pek çokları yerine bkz. KIRKBEŞOĞLU, Nagehan, Türk Özel Hukukunda
Kısmi Hükümsüzlük, İstanbul, 2011, s. 339 vd.
GÜVEN, Rekabet Hukuku, s. 765; YILMAZ, Şerh, s. 84 vd. Yabancı teşebbüslerin sebebiyet verdiği rekabet kısıtlamaları bakımından, Türkiye’deki mal veya hizmet piyasalarını etkileyen danışıklı ilişkilerde tazminat davalarının, rekabeti kısıtlayıcı etkinin
görüldüğü yer mahkemelerinde açılabileceği yönünde bkz. ARI, s. 236-237; TOPÇUOĞLU, Üç Kat Tazminat, s. 53.
GÜVEN, Rekabet Hukuku, s. 765. İç hukukta, rekabet hukukunun özel hukuk bakımından sonuçları çerçevesinde ikâme edilecek davalarda yetkili mahkeme, örneğin, Alman ve Hollandalı iki şirketin kartel oluşturarak Türkiye’deki rekabeti ihlâl etmeleri
durumunda, yetkili olacaktır. Örnek için ayrıca bkz. GÜVEN, Rekabet Hukuku, s. 765.
ARI, Buket, s. 23.
250
Başkent Hukuk / Narbay - Kesici
Ayrıca, yabancılık unsuru taşıyan ihtilaflarda, MÖHUK’a göre yer
itibariyle yetkinin “münhasır yetki” (exclusive competence) esasına göre
tayin edilmemiş olduğu hallerde, taraflar, aralarında yabancılık unsuru
taşıyan ve borç ilişkisinden doğan uyuşmazlıkların yabancı bir devletin
mahkemesinde görülmesi konusunda anlaşabilirler135. Anlaşma yazılı delille ispatlanması halinde muteber olacaktır. Dava ancak yabancı mahkemenin kendisini yetkisiz sayması veya Türk mahkemelerinde yetki itirazında bulunulmaması durumunda yetkili Türk mahkemesinde görülür. İş
sözleşmesi ve iş ilişkisi davaları, tüketici sözleşmesine dair davalar ve sigorta sözleşmesine ilişkin davalardaki yetkili mahkemenin yetkisi, tarafların anlaşmasıyla bertaraf edilemez (5718 s. MÖHUK md. 47).
Uygulanacak hukuk (applicable law) konusu, çalışmamızın kapsamı
dışında yer almaktadır136.
Doktrinde “olması gereken hukuk” bakımından yaklaşan bir bakış
açısıyla, yetkili mahkemenin belirlenmesi noktasında özel bir düzenleme
yapılmasının ve “davacının” yerleşim yeri mahkemesinin “özel yetkili”
mahkeme olarak belirtilmesinin isabetli olacağı ifade edilmektedir137.
Nihayet, benzer yöndeki bir düzenleme Clayton Act’nin 4 üncü
maddesinde de yer almaktadır138. Burada rekabet ihlâllerinin karakteri
gereği doğru olanın, haksız fiil olayının “her bir unsurunun” gerçekleştiği
yer mahkemesinin yetkili olacağını kabul etmek olduğu söylenebilir139.
Ancak HMK md. 16’nın genel yetki kurallarına ilâveten öngörmüş olduğu
135
136
137
138
139
Bağlantılı olarak bkz. MÖHUK md. 38, 48. Bu konuda ayrıntılı bilgi için GÜVEN, Rekabet Hukuku, s. 765-766.
Bu konuda ayrıca bkz. BASEDOW, s. 241 vd.; KOMNIMOS, s. 239 vd.; SCHREIBER, s.
1162-1163; TİRYAKİOĞLU, Bilgin, Rekabet Hukukundan Doğan Kanunlar İhtilafı, Ankara, 1977, s. 55 vd.; HUYSAL, Burak, Yabancı Unsurlu Rekabet İhlâllerinde Uygulanacak Hukuk, Rekabet Dergisi, Cilt: 13, No: 02, s. 69 vd.; ARI, Buket, s. 3 vd. Haksız
fiillerden doğan kanunlar ihtilafı hususunda ayrıca bkz. ÇELİKEL, Aysel/ERDEM, Bahadır B., Milletlerarası Özel Hukuk, 12. Bası, İstanbul, 2012, s. 397 vd.; NOMER, Ergin,
Devletler Hususî Hukuku, 20. Bası, İstanbul, 2013, s. 346 vd.
SULLIVAN/HOVENKAMP, Antitrust Law, s. 76-77; ARI, s. 237; SEKMEN, s. 105; YİĞİT,
s. 316.
SULLIVAN/HOVENKAMP, Antitrust Law, s. 76-77.
Örneğin Alman hukukunda haksız fiilin gerçekleştiği yer bakımından, haksız fiil olayının önemli bir unsurunun gerçekleştiği yer (Handlungsort) veya fiilin tamamlandığı
yer (Erfolgsort) kriter olabilir. Buna karşılık zararın gerçekleştiği yer (sogennanten
Schadensort), yani fiilin tamamlanmasından sonra müteakip ihlâl sonuçlarının ortaya
çıktığı üçüncü bir yer, asli malvarlığı zararlarının ortaya çıktığı yer, yetkili mahkeme
bakımından kriter olarak kabul edilmemektedir. Bu konuda bkz. ALANGOYA/YILDIRIM/DEREN-YILDIRIM, s. 101, dn. 66a.
Rekabet Hukukunun İhlâlinden Kaynaklanan Tazminat Davalarında… 251
özel vasıftaki hukukî himayenin, ayrıca düzenleme yapılmasına
gereksinim duyulmayacak şekilde fonksiyonel olduğu belirtilmelidir.
IV. SONUÇ: “TESPİT VE DEĞERLENDİRMELER”
Bu çalışmada, rekabet hukukunun ihlâli halinde ikâme edilecek tazminat davalarının hangi görevli ve yetkili mahkeme nezdinde ikâme edilmesi gerektiğini belirlemeye çalıştık. Bu bağlamda çalışmamız sırasında
tespit ettiğimiz önemli hususları ve vardığımız temel sonuçları, konuya
ilişkin “de lege ferenda” gözlemlerimizle, sırasıyla, aşağıdaki şekilde takdim edebiliriz:
4.1. Rekabet hukukunun ihlâlinin haksız fiil sorumluluğuna temel
teşkil ettiği nazara alındığında, rekabetin kısıtlanmasının, RKHK md. 4
veya 6’nın ihlâli suretiyle gerçekleştirilmesi, görevli ve yetkili mahkemenin belirlenmesinde esasa etki etmez. Bu minvalde, rekabet hukukunun
ihlâlinden doğan tazminat davalarında genel görevli mahkeme asliye
hukuk mahkemesi olarak belirlenecektir.
4.2. Rekabet hukukunun ihlâlinden kaynaklanan tazminat davalarında asliye ticaret mahkemelerinin görevli olması bakımından öngörülen hukukî zemin gereği, mutlak ticarî dava ve yarı nispi ticarî dava ölçütlerinden yararlanabilme olanağı yoktur. Bu kapsamda, nispi ticarî dava
vasıflandırmasında bulunabilmek için uyuşmazlığın her iki tarafını teşkil
eden teşebbüslerin tacir olması ve ihtilafın her iki tarafın ticarî işletmesi
ile ilgili olması gerekir. Ancak bu takdirde açılan davaların, nispi ticarî davaya vücut vererek asliye ticaret mahkemeleri nezdinde görülebilmesi
olanaklı hale gelecektir.
4.3.1. “Tüketici işlemi” kavramı açısından yaklaşıldığında, ihlâlin mahiyeti itibariyle hukukî işlemden ayrı ve bağımsız bir şekilde haksız fiil
olarak vasıflandırılacağı, diğer yandan, buradaki haksız fiil ile tüketici işlemi arasında doğrudan irtibat bulunmadığı kanaatimizce tartışmaya
açık değildir. Hâl böyle olunca, haksız fiillerin TKHK kapsamı dışında
kaldığı nazarı itibara alınarak, tüketici mahkemelerinin görevli
olamayacağının tespiti kaçınılmazdır.
4.3.2. 6502 sayılı TKHK ile hukukumuza giren “haksız ticarî
uygulama” kavramı perspektifinden yaklaşıldığında ise, hükmün kapsamı
ve koruduğu hukukî menfaatlerden hareketle dar yorumda bulunarak
sonuca varmak ve bu manada rekabet hukukunun ihlâlinden doğan
tazminat sorumluluğunun temelde sözleşme öncesi veya sonrası olmak
üzere TKHK’nın kastettiği tüketiciye yönelik uygulamaların değil,
252
Başkent Hukuk / Narbay - Kesici
“niteliği” ve “maksadı” itibariyle haksız fiil hükümlerine dayanak
oluşturduğunu gözden kaçırmamak gerekir. Bu çerçevede tüketicilerin,
rekabeti ihlâl eden haksız ticarî uygulamalara muhatap olmaları halinde
tüketici mahkemelerinin görevli mahkeme olamayacağı sonucuna
varılmaktadır.
4.4.1. Rekabet hukukunun ihlâlinden kaynaklanan tazminat davaları
ekseriyetle ticarî karakterdedir. Dolayısıyla bu alandaki ihtisaslaşma ve
RKHK’nın özel hukuk alanındaki sonuçlarına dair hükümlerindeki
uygulamayı yeknesak hale getirebilmek adına, tarafların sıfatına ve
uyuşmazlığın ticarî işletme ile ilgili olup olmadığına bakmaksızın asliye
ticaret mahkemelerinin görevli olması kararlaştırılabilir. Bunun içinse,
iki ayrı alternatif sunulabilir. Buna göre ilk olarak, doğrudan RKHK md.
57-59
hükümlerine
yapılacak
ilâveyle
anılan
maddelerin
uygulanmasından doğan ihtilafların, asliye ticaret mahkemelerinde
görüleceği eklenmek suretiyle özel bir mutlak ticarî dava kriteri
öngörülmesi mümkündür. İkinci olaraksa, TTK md. 4’e yapılacak ilâveyle,
RKHK md. 57-59 arasındaki ihtilafların asliye ticaret mahkemeleri
nezdinde görülmesi hükme bağlanarak, uyuşmazlıkların mutlak ticarî
dava haline getirilmesi sağlanabilir.
4.4.2. Ülkemizde rekabet hukukunun özel hukuktaki sonuçları
bakımından görevli olacak bir mahkemenin kurulmasının öngörülmesi
idarî ve iktisadî maliyeti dikkate alındığında, oldukça radikal bir öneri
olacaktır. Dolayısıyla, en azından “kısa vadeli” bir seçenek olarak, görevli
mahkemenin büyük bir çoğunlukla asliye ticaret mahkemesi olacağı
düşünüldüğünde, asliye ticaret mahkemelerinin bir dairesinin
görevlendirilmesinin şimdilik daha rasyonel bir çözüm yolu olacağı
söylenebilir.
4.5. Yetki bakımından zarar gören kişilerin (tüketiciler, ara
teşebbüsler, rakip teşebbüsler) kural olarak, HMK md. 16’da gösterilen
yerlerden birinde veya genel yetki kuralı olarak, teşebbüslerin
Türkiye’deki “yerleşim yeri” mahkemesinde (6100 s. HMK md. 6/1) dava
ikâme edebilmesi olanaklıdır. Ancak, davalı sayısının birden fazla olduğu
kurgularda, ortak yetkili yer mahkemesi, “haksız fiilin işlendiği yer”
mahkemesi olarak tezahür edecektir.
4.6. Nadiren karşılaşılabilecek nitelikte olsa da yetki sözleşmelerinin
mevcudiyeti halinde, somut olay özelinde yapılacak değerlendirme neticesinde dikey anlaşmaların ayakta kalıp kalmadığına göre yorumda bulunularak, sözleşme ile yetkilendirilen mahkemelerin yetkili olduğu veya
Rekabet Hukukunun İhlâlinden Kaynaklanan Tazminat Davalarında… 253
olmadığı sonucuna varılabilir. Ancak ekseriyetle, yetki sözleşmelerinin de
sözleşmenin kendisi gibi geçersiz olacağı öngörülmektedir.
4.7. Rekabet hukuku ihlâllerinin karakterine göre yetkili mahkeme
açısından RKHK’da düzenleme yapılması ayrıca tartışılabilir. Kanaatimizce burada rekabet ihlâllerinin karakteri gereği doğru olanın, haksız
fiil olayının “her bir unsurunun” gerçekleştiği yer mahkemesinin yetkili
olacağını kabul etmek olduğu dile getirilebilir. Ancak HMK md. 16’nın
genel yetki kurallarına ilâveten öngörmüş olduğu özel vasıftaki hukukî
himayenin, ayrıca düzenleme yapılmasına gereksinim duyulmayacak
şekilde işlevsel olduğu belirtilmelidir.
254
Başkent Hukuk / Narbay - Kesici
YARARLANILAN ESERLER
A.) Kitap, Makale ve Tebliğler
ABBAMONTE, Giuseppe B., The Unfair Commercial Practices Directive: An
Example of The New European Consumer Protection Approach, Columbia
Journal of European Law, Vol. 12, 2005-2006, s. 695-712 (HeinOnline Database).
AKINCI, Ateş, Mukayeseli Hukuk Açısından Amerikan ve Avrupa Topluluğu Hukukunda Rekabetin Yatay Kısıtlanması, Lisansüstü Tez Serisi No: 5, Ankara,
2001.
AKSOY, Nazlı, Rekabetin Korunması Hakkında Kanuna Aykırılığın Özel Hukuk
Alanındaki Sonuçları, Uzmanlık Tezleri Serisi No: 52, Ankara, 2004.
AL, Şengül, Son Gelişmeler Işığında Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Asliye Ticaret
Mahkemeleri Arasındaki İşbölümü İlişkisi, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a Armağan, Ankara, 2009, s. 27-71.
ALANGOYA, Yavuz H./YILDIRIM, Kâmil, M./DEREN-YILDIRIM, Nevhis, Medenî
Usul Hukuku Esasları, 7. Baskı, İstanbul, 2009.
AREEDA, Phillip/KAPLOW, Louis, Antitrust Analysis, Problems, Text, Cases,
Fifth Edition, New York, 1997.
ARKAN, Sabih, Ticarî İşletme Hukuku, Gözden Geçirilmiş 19. Baskı, Ankara,
2014.
ARI, Buket, Rekabet İhlâllerinden Doğan Uyuşmazlıklara Uygulanacak Hukukun
Tespiti, Rekabet Dergisi, Cilt: 14, Sayı: 01, 2013, s. 3-41.
ARI, Zekeriyya, Rekabet Hukukunda Danışıklılık Kavramı ve Hukuki Sonuçları,
Ankara, 2004.
ASLAN, İ. Yılmaz, Rekabet Hukuku, Teori-Uygulama-Mevzuat, Genişletilmiş 4.
Baskı, Bursa, 2007 (ASLAN, Rekabet Hukuku).
ASLAN, İ. Yılmaz, 6502 sayılı Kanuna Göre Tüketici Hukuku, 4. Baskı, Bursa, 2014
(ASLAN, Tüketici Hukuku).
ASLAN, İ. Yılmaz, Rekabetin Korunması Hakkında Kanun Tasarısı Önerisinin Genel Gerekçesi, Rekabet Hukukunda Güncel Gelişmeler Sempozyumu III, Erciyes Üniversitesi Hukuk Fakültesi-İktisadî ve İdarî Bilimler Fakültesi (Editör: N. Ayşe ODMAN BOZTOSUN), Ankara, 2005, s. 41-101.
ASLAN, Zehreddin/BERK, Kahraman, Rekabet Kurumu’nun Oluşumu, Görev ve
Yetkileri ile Yargısal Denetimi, İstanbul, 2000.
AŞÇIOĞLU ÖZ, Gamze, Avrupa Topluluğu ve Türk Rekabet Hukukunda Hakim
Durumun Kötüye Kullanılması, Ankara, 2000.
Rekabet Hukukunun İhlâlinden Kaynaklanan Tazminat Davalarında… 255
ATEŞ, Mustafa, Rekabet Hukukuna Giriş, Ankara, 2013.
ATİLA, Metin Hakan, Rekabet Hukukunda Haksız Fiil Sorumluluğu, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Antalya, 2009.
AYDOĞDU, Murat, Tüketici Kılavuzu-Hukuk Rehberi, İstanbul, 2014 (AYDOĞDU, Tüketici Kılavuzu).
AYDOĞDU, Murat, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un Getirdiği Yeniliklere Genel Bakış, Sözleşmeye Aykırılık, Ayıplı İfa Kavramlarına
Getirdiği Farklı Yaklaşım ve Bu Konudaki Önerilerimiz, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 15, Sayı: 2, 2014, s. 1-62.
AYHAN, Rıza/ÖZDAMAR, Mehmet/ÇAĞLAR, Hayrettin, Ticarî İşletme Hukuku
Genel Esaslar, Gözden Geçirilmiş ve Güncellenmiş 7. Bası, Ankara, 2014.
BADUR, Emel, Türk Rekabet Hukukunda Rekabeti Sınırlayıcı Anlaşmalar, Lisansüstü Tez Serisi No: 6, Ankara, 2001.
BAHTİYAR, Mehmet, Ticari İşletme Hukuku, 14. Bası, İstanbul, 2013 (BAHTİYAR, Ticari İşletme).
BAHTİYAR, Mehmet, Ticari Davaların Saptanması ve Davanın Ticari Olmasının
Önemi, Makaleler II, İstanbul, 2008, s. 23-33.
BASEDOW, Jürgen, Jurisdiction and Choice of Law in the Private Enforcement of
EC Competition Law, International Competition Law Series Vol. 25, Private
Enforcement of EC Competition Law Edited by Jürgen BASEDOW, 2007, s.
229-255.
BAŞTUĞ, İrfan/ERDEM, Ercüment, H., Ticarî İşletme Hukuku, Ankara, 1993.
BERRISCH, Georg/JORDAN, Eve/ROLDAN, Rocio Salvador, EU Competition and
Private Actions for Damages, Northwestern Journal of International Law &
Business, 2003-2004, s. 585-600 (HeinOnline Database).
BERZEK, Ayşe Nur, Ticaret Hukukunun Genel İlkeleri, 10. Baskı, İstanbul, 2013.
BİLGİLİ, Fatih/DEMİRKAPI, Ertan, Ticari İşletme Hukuku, 4. Baskı, Bursa, 2013.
BOZKURT, Tamer, Ticari İşletme Hukuku, Güncellenmiş 8. Baskı, İstanbul, 2013.
BÖRÜ, Levent/KOÇYİĞİT, İlker, Ticari Dava, Ankara, 2013.
BÜLBÜL, Aslı, Civil Law Claims on the Enforcement of Competition Rules: A Comparative Study of US, EU and Turkish Laws, Yayımlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, ODTÜ Avrupa Çalışmaları Enstitüsü, Ankara, 2006.
CENGİZ, Dilek, Türk Rekabet Hukukunda Uyumlu Eylem ve Bu Eylemin Hukuki
Sonuçları, İstanbul, 2006.
256
Başkent Hukuk / Narbay - Kesici
COLINO, Sandra Marco, Competition Law of the EU and UK, Seventh Edition, New
York, 2011.
ÇELİKEL, Aysel/ERDEM, Bahadır B., Milletlerarası Özel Hukuk, 12. Bası, İstanbul, 2012.
ÇEKER, Mustafa, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununa Göre Ticaret Hukuku, 5.
Baskı, Adana, 2012.
DELİDUMAN, Seyithan/ORUÇ, Yakup, Ticari Davalar, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi HAD, C. 18, S. 2, İstanbul, 2012, s. 99-109.
DENİZ, Seda/POLAT, Belit/YILMAZ, Başak, Rekabet Hukukundan Doğan Tazminat Davalarına Genel Bir Bakış, İstanbul Barosu Dergisi, Mayıs-Haziran
2012, Cilt: 86, Sayı: 2012/3, s. 165-181.
DERYAL, Yahya, Tüketici Hukuku Ders Kitabı, Gözden Geçirilmiş 2. Baskı, 2008.
DOĞANAY, İsmail, Türk Ticaret Kanunu Şerhi, Cilt: I, 4. Bası, İstanbul, 2004.
DOMANİÇ, Hayri/ULUSOY, Erol, Ticaret Hukukunun Genel Esasları, Gözden Geçirilmiş Yenilenmiş 5. Bası, İstanbul, 2007.
EĞERCİ, Ahmet, Rekabet Kurulu Kararlarının Hukuki Niteliği ve Yargısal Denetimi, Lisansüstü Tez Serisi No: 12, Ankara, 2005.
EHLERMANN, Claus Dieter/ATANASIU, Isabela, European Competition Law Annual 2000: The Modernisation of EC Antitrust Policy, The Robert Schuman
Centre at the European University Institute, Oxford Portland Oregon, 2001.
ERCAN, Tayfun, Ticaret Kanunu Yargıtay İlke Kararları, Ankara, 2014.
ERDOĞAN, Abdullah, Ticari Davalar, Regesta Hukuk Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 1,
2013/1, s. 57-79.
ERİŞ, Gönen, Gerekçeli-Açıklamalı-İçtihatlı Ticari İşletme ve Şirketler, Cilt I, 5.
Baskı, Ankara, 2013.
ERSOY, Çiçek, Avrupa Topluluğu Rekabet Usul Hukuku Reformu, Rekabet Dergisi, S. 16, s. 3-41.
GRONING, Jochem, National Judges in a Modernised Community Law System: A
Special View to Procedural Aspects, European Competition Law Annual
2000: The Modernisation of EC Antitrust Policy, Edited by Claus Dieter
EHLERMANN & Isabela ATANASIU, The Robert Schuman Centre at the
European University Institute, Oxford Portland Oregon, 2001, s. 579-592.
GÜRZUMAR, Osman Berat, Özel Hukuk Açısından 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun
ve Bu Kanun’da Değişiklik Yapılmasına İlişkin Taslak Sempozyumu 7-8
Ekim 2005 (Editör: Cavid ABDULLAHZADE), Ankara, 2006, s. 115-184
(GÜRZUMAR, Özel Hukuk).
Rekabet Hukukunun İhlâlinden Kaynaklanan Tazminat Davalarında… 257
GÜRZUMAR, Osman Berat, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 4. Maddesine Aykırı Sözleşmelerin Tabi Olduğu Geçersizlik Rejimi,
Rekabet Dergisi, Sayı: 12, Ekim-Kasım-Aralık, 2002 (GÜRZUMAR, Geçersizlik Rejimi).
GÜMÜŞ, Mustafa Alper, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun
Şerhi, Cilt I, İstanbul, 2014.
GÜNAY, Cevdet İlhan, Rekabet Hukuku Dersleri, Ankara, 2014.
GÜNAY, Cevdet İlhan, Rekabet Kanunu Şerhi, Ankara, 2010 (GÜNAY, Şerh).
GÜVEN, Pelin, Rekabet Hukuku, Genişletilmiş 2. Baskı, Ankara, 2008 (GÜVEN,
Rekabet Hukuku).
GÜVEN, Pelin, Rekabet Hukukuna Dayalı Tazminat Davalarının Mahkeme Kararları Işığında Değerlendirilmesi, Rekabet Hukukunda Güncel Gelişmeler Sempozyumu V, 6-7 Nisan 2007, Kayseri, 2007, s. 213-263.
HAUSFELD, Michael D., Initiation of a Private Claim, The International Handbook
on Private Enforcement of Competition Law, Edited by Albert A. FOER, Jonathan W. CUNEO, Cheltenham, UK, 2010, s. 111-124.
HEMPEL, Rolf, Privater Rechtsschutz im Kartellrecht, Baden-Baden, 2002.
HOVENKAMP, Herbert, Federal Antitrust Policy, The Law of Competition and Its
Practice, Third Edition, 2005.
HOWELLS, Geraint/MICKLITZ, Hans-W./WILHEMSSON, Thomas, European
Fair Trading Law: The Unfair Commercial Practices Directive, 2006.
HUYSAL, Burak, Yabancı Unsurlu Rekabet İhlâllerinde Uygulanacak Hukuk, Rekabet Dergisi, Cilt: 13, No: 02, s. 69-95.
İKİZLER, Metin, Rekabet Hukukunda Uyumlu Eylemler, Ankara, 2005.
İLGÜN, Candaş, Açıklamalı-Gerekçeli 6502 sayılı Yeni Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanun, Ankara, 2014.
İMREGÜN, Oğuz, Kara Ticareti Hukuku Dersleri, 10. Bası, İstanbul, 1993.
İNAN, Nurkut/PİKER, Mehmet, Rekabet Hukuku El Kitabı, Ankara, 2007.
İNAN, Nurkut, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un Özel Hukuka İlişkin Hükümlerine Eleştirisel Bir Bakış, Rekabet Hukukunda Güncel
Gelişmeler Sempozyumu II, Kayseri, 2004, s. 43-67 (İNAN, Eleştirisel Bakış).
İNAN, Nurkut, Rekabet Hukukunun Diğer Disiplinlerle İlişkisi, Perşembe Konferansları, Ekim 1999, Ankara.
JONES, Alison/SUFRIN, Brenda, EC Competition Law, Text, Cases and Materials,
Third Edition, 2007.
258
Başkent Hukuk / Narbay - Kesici
JONES, Clifford A., Private Enforcement of Antitrust Law in the EU, UK and USA,
Great Britain, 1999 (JONES, Private Enforcement).
KARAHAN, Sami, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Konya, 2012.
KARAYALÇIN, Yaşar, Ticaret Hukuku, Giriş-Ticari İşletme, Ankara, 1968.
KARSLI, Abdurrahim, Medeni Muhakeme Hukuku Ders Kitabı, 2. Baskı, İstanbul,
2011.
KAYA, Arslan (ÜLGEN, Hüseyin/TEOMAN, Ömer/HELVACI, Mehmet/KENDİGELEN, Abuzer/NOMER ERTAN, Füsun), Ticari İşletme Hukuku, İstanbul,
2009.
KAYAR, İsmail, Ticari İşletme Hukuku, Güncellenmiş 9. Baskı, Ankara, 2013.
KENDİGELEN, Abuzer, Türk Ticaret Kanunu Değişiklikler, Yenilikler ve İlk Tespitler, İstanbul, 2011 (KENDİGELEN, Değişiklikler-Yenilikler-İlk Tespitler).
KERSE, C.S., EC Antitrust Procedure, Third Edition, London, 1994.
KIRKBEŞOĞLU, Nagehan, Türk Özel Hukukunda Kısmi Hükümsüzlük, İstanbul,
2011.
KIRMIZI, Mustafa, 6100 sayılı Yeni HMK Değişiklikleriyle Hukuk Mahkemelerinde Görev ve Yetki, Ankara, 2011.
KOMNIMOS, Assimakis P., EC Private Antitrust Enforcement, Decentralised
Application of EC Competition Law by National Courts, Oxford, Portland
Oregon, 2008.
KORTUNAY, Ayhan, AB Rekabet Hukukunda Tazminat Davalarına Yönelik Reform Çalışmaları ve Türk Hukuku Bakımından “De Lege Ferenda” Düşünceler, Rekabet Dergisi, 2009, 10 (1), s. 81-138.
KORTUNAY, Ayhan, AB Rekabet Hukukunda Tazminat Davalarına Yönelik Reform Çalışmaları ve Türk Hukuku Bakımından Değerlendirilmesi, Rekabet
Hukukunda Güncel Gelişmeler Sempozyumu VI, 4-5 Nisan 2008, Kayseri,
Rekabet Kurumu,
s. 89-118.
KOYUNCU, Tuğçe, Rekabet Hukukunda Tazminat Davalarının Etkinliği Perspektifinden Toplu Dava Modelleri, Rekabet Kurumu Uzmanlık Tezleri Serisi No:
128, Ankara, 2012.
KURU, Baki/ARSLAN, Ramazan/YILMAZ, Ejder, Medenî Usul Hukuku, 24. Baskı,
Ankara, 2013.
LAGE, Santiago Martinez/BROKELMANN, Helmut, Article 81 (3) Before National
Courts: The CAMPSA Doctrine of the Spanish Supreme Court and Articles 84
and 85 Revisited, European Competition Law Annual 2000: The
Modernisation of EC Antitrust Policy, Edited by Claus Dieter EHLERMANN
Rekabet Hukukunun İhlâlinden Kaynaklanan Tazminat Davalarında… 259
& Isabela ATANASIU, The Robert Schuman Centre at the European
University Institute, Oxford Portland Oregon, 2001, s. 593-612.
MONTI, Giorgio, EC Competition Law, Cambridge, 2007.
MOROĞLU, Erdoğan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı, Değerlendirme ve Öneriler,
5. Baskı, İstanbul, 2007.
MOROĞLU, Erdoğan/KENDİGELEN, Abuzer, İçtihatlı-Notlu Türk Ticaret Kanunu ve İlgili Mevzuat, Tümü ile Gözden Geçirilmiş ve Güncelleştirilmiş 9.
Baskı, İstanbul, 2010.
NOMER, Ergin, Devletler Hususî Hukuku, 20. Bası, İstanbul, 2013.
OZANOĞLU, Hasan Seçkin, Mukayeseli Hukuk ve Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Açısından Tüketiciyi Koruyan Düzenlemelerin Kişi Bakımından Uygulama Alanı, Prof. Dr. M. Kemal Oğuzman’ın Anısına Armağan, İstanbul, 2000, s. 663 vd.
ÖZBAY, İbrahim, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu Neler Getirdi?, Güncellenmiş ve Genişletilmiş 2. Baskı, Ankara, 2013 (ÖZBAY, Hukuk Muhakemeleri Kanunu).
ÖZBAY, İbrahim, Grup Davaları, Ankara, 2009.
ÖZSUNAY, Ergun, Rekabet Kısıtlamalarının Özel Hukuk Alanındaki Sonuçları,
Amerikan, Alman, İsviçre ve AB Rekabet Hukuklarının Işığında 4054 sayılı
RKK’daki Çözümlerin Değerlendirilmesi, Rekabet Hukukunda Güncel Gelişmeler Sempozyumu III, Erciyes Üniversitesi Hukuk Fakültesi-İktisadî ve
İdarî Bilimler Fakültesi (Editör: N. Ayşe ODMAN BOZTOSUN), Ankara, 2005,
s. 117-155.
ÖZTUNALI, Aydın, Rekabet Hukukunda Hakim Durumun Kötüye Kullanılması,
Ankara, 2014.
PEKCANITEZ, Hakan/ATALAY, Oğuz/ÖZEKES, Muhammet, Medenî Usul Hukuku, 14. Bası, Ankara, 2013.
POROY, Reha/YASAMAN, Hamdi, Ticari İşletme Hukuku, Genişletilmiş ve Güncelleştirilmiş 14. Bası, İstanbul, 2012.
PULAŞLI, Hasan, İsviçre ve Alman Hukuku ile Karşılaştırmalı, Notlu ve İçtihatlı
Türk Ticaret Kanunu ve İlgili Ticarî Mevzuat, Ankara, 2013.
SANLI, Kerem Cem, Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un Özel Hukuk Alanındaki Sonuçları: Genel Bakış ve Sorunlar, Rekabetin Korunması Hakkında
Kanun’un Özel Hukuk Alanındaki Sonuçları Sempozyumu (Editör: Kerem
Cem SANLI), İstanbul, 2013, s. 15-82 (SANLI, Genel Bakış ve Sorunlar).
260
Başkent Hukuk / Narbay - Kesici
SANLI, Kerem Cem, Türk Rekabet Hukukunda Haksız Fiil Sorumluluğu, Rekabet
Hukukunda Güncel Gelişmeler Sempozyumu I, Ankara, 2003, s. 211-277
(SANLI, Haksız Fiil Sorumluluğu).
SANLI, Kerem Cem, Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanun’da Öngörülen Yasaklayıcı Hükümler ve Bu Hükümlere Aykırı Sözleşme ve Teşebbüs Birliği
Kararlarının Geçersizliği, Ankara, 2000 (SANLI, Geçersizlik).
SAYHAN, İsmet, Rekabet Hukukunda Tazminat Sorumluluğu Bakımından Hukuka Aykırılık Unsuru ve Sorumluluğun Sınırı, Ankara Barosu Fikrî Mülkiyet
ve Rekabet Hukuku Dergisi, Yıl 5, Cilt 5, Sayı 2005/3, s. 29-61
(http://www.ankarabarosu.org.tr/siteler/ankarabarosu/frmmakale/2005-3/2.pdf; Son Erişim Tarihi: 30.11.2014).
SCHREIBER, Till, Private Antitrust Litigation in the European Union, The International Lawyer, Vol. 44, No. 4, 2010, s. 1157-1172 (HeinOnline Database).
SEKMEN, Orhan, Rekabet Hukukunda Tazminat Sorumluluğu, Ankara, 2013.
SULLIVAN, Thomas E./HOVENKAMP, Herbert, Antitrust Law, Policy and Procedure, Cases, Materials, Problems, Fourth Edition, 1999 (SULLIVAN/HOVENKAMP, Antitrust Law).
ŞAHİN, Murat, Rekabet Hukukunda Tazminat Talepleri, İstanbul, 2013.
TAŞPINARLI, Caner, Rekabetin Sınırlanmasının Özel Hukuk Alanındaki Sonuçları, Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Bölümü Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2007.
TEKİL, Fahiman, Ticari İşletme Hukuku, İstanbul, 1990.
TEKİNALP, Ünal, Rekabet Sınırlamaları ve Hakim Durumun Kötüye Kullanılması
Yasağına Aykırılığın Özel Hukuka İlişkin Sonuçları, Rekabet Hukukunda
Güncel Gelişmeler Sempozyumu III, Erciyes Üniversitesi, Kayseri, 2005, s.
259-267.
TİRYAKİOĞLU, Bilgin, Rekabet Hukukundan Doğan Kanunlar İhtilafı, Ankara,
1977.
TOPÇUOĞLU, Metin, Rekabeti Kısıtlayan Teşebbüsler Arası İşbirliği Davranışları
ve Hukuki Sonuçları, Lisansüstü Tez Serisi No: 7, Ankara, 2001.
TOPÇUOĞLU, Metin, Rekabet Hukukunda Üç Kat Tazminat, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Sorumluluk ve Tazminat Hukuku Sempozyumu, Ankara, 2009,
s. 5-59 (TOPÇUOĞLU, Üç Kat Tazminat).
TUTUMLU, Mehmet Akif, Medeni Usul Hukuku Sorunları, Cilt I, 3. Bası, Ankara,
2010.
TUTUMLU, Mehmet Akif, Tüketici Mahkemelerinin Görev ve Yetki Sınırları, Ankara, 2006 (TUTUMLU, Görev ve Yetki Sınırları).
Rekabet Hukukunun İhlâlinden Kaynaklanan Tazminat Davalarında… 261
ULUÇ, Didem, Rekabet Hukukunda Tahkim Uygulamaları, Rekabet Kurumu Uzmanlık Tezleri Serisi No: 132, Ankara, 2012.
UMAR, Bilge, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Ankara, 2014.
ÜSTÜNDAĞ, Saim, Medeni Yargılama Hukuku, Cilt I-II, Gözden Geçirilmiş ve Yenilenmiş 6. Bası, İstanbul, 1997.
VAN BAEL, Ivo/BELLIS, Jean-François, Competition Law of The European Community, Fifth Edition, United Kingdom, 2010.
VAN BOOM, Willem H., Experiencing Unfair Commercial Practices: An Introduction, Erasmus Law Review, 2012, s. 233-236 (HeinOnline Database).
WHISH, Richard, Competition Law, Sixth Edition, New York, 2009.
WILS, Wouter, P.J., Should Private Antitrust Enforcement Be Encouraged in Europe?, World Competition, Vol. 26, Issue 3, 2003, s. 473-488.
YAVUZ, Nihat, Öğretinin ve Uygulamanın Işığında Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Şerhi, Ankara, 2007.
YENİOCAK, Umut (Editör), Yeni Kanunlara İlişkin İlk Yargıtay Kararlarının Değerlendirilmesi, Ankara, 2014.
YILMAZ, Ejder, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Değiştirilmiş 2. Baskı, Ankara, 2013 (YILMAZ, Şerh).
YİĞİT, İlhan, Rekabet İhlâllerinden Doğan Tazminat Sorumluluğu, İstanbul,
2013.
ZEVKLİLER, Aydın/AYDOĞDU, Murat, Tüketicinin Korunması Hukuku, 3. Baskı,
Ankara, 2004.
B.) YABANCI BELGELER
Unfair Commercial Practices Directive, 2005/29/EC of 1 May 2005, OJ
2005 L 149/22.
Regulation (EU) No. 1215/2012 of the European Parliament and of the Council
of 12 December 2012 on jurisdiction and the recognition and enforcement
of judgments in civil and commercial matters, recast, OJ L 351, 20.12.2012.
Directive 2014/104/EU of The European Parliament and of The Council of
26 November 2014 on certain rules governing actions for damages under
national law for infringements of the competition law provisions of the
Member States and of the European Union, Text with EEA relevance, 2014
Proposal for a Directive of the European Parliament and of the Council on
certain rules governing actions for damages under national law for infringements of the competition law provisions of the Member States and of the
European Union. COM(2013) 404, 11.6.2013.
262
Başkent Hukuk / Narbay - Kesici
Green Paper, Damages actions for breach of the EC antitrust rules (presented by
the Commission) {SEC(2005) 1732}, Brussels, 19.12.2005, COM(2005) 672
final.
Commission Staff Working Paper, Annex to the Green Paper Damages actions
for breach of the EC antitrust rules {COM(2005) 672} final, Brussels,
19.12.2005, SEC(2005) 1732.
C.) Elektronik Veritabanları
HeinOnline (http://home.heinonline.org)
Westlaw International (http://westlawinternational.com)
Swisslex (https://www.swisslex.ch)
Oxford University Press Journals (www.oxfordjournals.org)
Kazancı İçtihat Bilgi Bankası (http://www.kazanci.com/kho2/ibb/giris.htm)
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı (www.sinerjimevzuat.com.tr)
Download