Politika seçenekleri

advertisement
Politika seçenekleri
Uluslararası sermaye hareketlerine sabit bir vergi koymak (ister çıkışta, ister girişte), eğer
yasaklayıcı oranda değilse, sermaye hareketlerinin orta dönemde hacmini değiştirmez.
Böyle bir vergi devlete ek bir gelir sağlar. Ama, uluslararası sermaye akımları yoluyla yerli
paranın değer kazanmasının önüne geçemez. Konuyu biraz daha açabiliriz.
Uluslararası sermaye akımlarının yönünü belirleyen en önemli unsur yabancı yatırımcıların
gözünde bir başka ülkede yapacakları yatırımın beklenen getirisidir. Beklenen getiri, yatırım
yapılan finansal aracın nominal getirisini, yatırım yapılan ülke parasındaki beklenen değer
değişmesini ve ülke riskini içerir. Bu toplamdan yüzde x oranında vergi almak neyi
değiştirir?
VERGİ ORANI SABİT DİĞER HER ŞEY DEĞİŞKEN
Statik bir ortamda, bir yabancı yatırımcının bir ülkedeki yatırımından elde edeceğini beklediği
getiri yüzde 20 ise, sermaye girişine ya da çıkışına getirilecek yüzde 5 oranında bir vergi
getiriyi beklenen getiriyi yüzde 15’e indireceğinden yatırımın cazibesi azalacaktır. Bazı
yatırımcılar bu düzeydeki beklenen getiri ile yatırım yapmaktan cayabileceklerdir. Hata, bu
ülkedeki yatırımlarından çıkabilecektir.
Dikkat edilirse, beklenen getiri formülünde bir tek vergi oranı zaman içinde sabit
kalıyor. Diğer bütün değişkenler zaman içinde değişebilen büyüklükler. Örneğin, olumlu
bir haber paranın değerleneceği beklentisini yaratabileceği gibi, olumsuz bir haber paranın
değer yitirme beklentilerini körükleyebilir. İyi haberle ülke risk primi düşebilir. Bono
fiyatlarının artması, faizinin düşmesi beklenebilir. Böyle bir haberden sonra daha fazla
yabancı sermaye girişiyle kurların düşmesi söz konusudur. Sermaye girişi ya da çıkışına
konan vergi hala yüzde 5’de kaldığı halde, yatırım yapılan finans aracının vergi öncesi
beklenen getirisi yüzde 20’den yüzde 30’a fırlamış olabilir. Vergi sonrası getiri ise yüzde
15’den yüzde 25’e fırlamış olacaktır. Yabancı sermaye akımı hızlanacaktır. Para değerlenme
sürecine girecektir.
Vergi yoluyla sermaye akımlarını zaman içinde kontrol edebilmek ancak elde edilen net
getirinin vergi yoluyla sabitlenmesi ya da yasaklayıcı oranda bir vergi koymakla
başarılabilir. Birinci tip bir verginin idaresi olanaksızdır. İkincisi sermaye hareketlerini zaten
yasaklamak anlamına gelir.
Gerçekleşen getiri kontrol edilemediği sürece fiyat yoluyla sermaye akımlarını
düzenlemek gerçekçi değil. Buna karşılık, yabancı sermaye akımlarına miktara yönelik
kısıtlamalar getirilebilir. Bunun da uygulaması olanaksız denebilecek kadar zor görünüyor.
Dolayısıyla, bir ülkede uluslararası sermaye akımları ya serbesttir ya da değildir. Orta
yol olarak, yabancı yatırımcıların bazı yatırım araçlarına yatırım yapabileceği, diğer bazı
yatırım araçlarına yatırım yapamayacağı ilkesi getirilebilir. Bu yaklaşım da çok gerçekçi
olmaz.
HEDEF – POLİTİKA İKİLEMİ
Uluslararası sermaye hareketleri serbest olduğu sürece yabancı sermaye akımının kur
üzerindeki etkisi devam edecektir. O halde, kur dalgalanmalarını önlemeye yönelik
önlemler üzerinde düşünebiliriz. O takdirde, bazı seçenekleri ve kısıtları da beraber düşünmek
durumundayız:
Yabancı sermaye girişleriyle paramızın değerlenmesini arzu etmiyoruz
Uluslararası sermaye hareketleri serbest,
Fiyat istikrarı için parasal kontrolü elden bırakmak istemiyoruz.
Bu listede (1) bir hedef. (2) alt yapıyı tanımlıyor. (3) ise bir politika tercihi. Bu üç madde
birbirleriyle tam olarak uyumlu değil. Sorun, döviz kurunun düzeyi hakkında bir
önceliğimiz
olduğunda,
parasal
kontrolü
sağlamakta
kaynaklanıyor. Yani (1) ile (3) birbiriyle her zaman uyuşmayabilir.
Devam edeceğim.
zorlanabileceğimizden
Download