RABBİMİZDEN ÇAĞRI Ey iman edenler! Allah’ın (dininin/Kur’an’ın hayata hâkim olmasının) yardımcıları olun. Meryemoğlu İsa’nın havârilere:“Allah (dâvâsın)da benim yardımcılarım kim (olacak)?” deyip de havârilerin de: “Allah (dâvâsın)ın yardımcıları biziz.” dedikleri gibi (ey mü’ minler! Siz de öyle deyin). Sonuçta İsrâiloğulları’ndan bir zümre (böyle) iman etti, bir zümre de inkâr etti. Biz de iman edenleri, düşmanlarına karşı destekledik de galip geldiler. (Saff Suresi/14) OKUNMAMIŞ ÜÇ MESAJINIZ VAR Rahman ve Rahim Allah’ın Adıyla Kitab’a sımsıkı sarılan (Kur’an’ın hükümlerine göre hareket eden) ve namazı dosdoğru kılanlara gelince, şüphesiz biz böyle iyiliğe çalışanların mükâfatını zâyi etmeyiz. (Araf/170) Ey insanlar! Rabbinizin emrine uygun yaşayın, babanın çocuğuna fayda veremeyeceği, çocuğun da babasına fayda veremeyeceği bir günden korkun! Şüphesiz ki Allah’ın vaadi gerçektir. Dünya hayatı, sizi asla aldatmasın. O çok aldatıcı (şeytan ve dostları) da sizi Allah(’ın affı) ile sakın aldatmasın (günaha daldırmasın ve ibadetten alıkoymasın!) (Lokman/33) Elif, Lâm, Râ. Bu (Kur’an, öyle) bir Kitab’dır ki onu sana; insanları Rablerinin izniyle (her türlü kişisel ve toplumsal) karanlıklardan aydınlığa; eşsiz galip ve övgüye layık olan (Allah’)ın yoluna çıkarman için indirdik. (İbrahim/1) YOLUMUZU AYDINLATANLAR Eğer yerdeki ağaçlar (birer) kalem olsa, deniz de (mürekkep olsa), ardından yedi deniz ona (katılıp) yardım etse yine (bunlar tükenir de) Allah’ın kelimeleri tükenmez. Şüphesiz Allah mutlak galip, mutlak hüküm ve hikmet sahibidir. ( Lokman /27) BÂYEZİD-İ BİSTÂMÎ HZ. BUYURDULAR Kİ: Bir gün kendisine sordular; “Lâ ilâhe illallah” sözü, cennetin anahtarıdır.” Manasına gelen Hadisi Şerif var; yorumunuz nedir? Şöyle dedi: “Bu Hadisi Şerif sağlam bir Hadisi Şeriftir. Onda anlatılan anahtara gelince, dişleri olması gerek; dişsiz anahtar bir yeri açmaz. Bu anahtarın dişleri de vardır, dörttür. Şöyle ki; a) Yalana, gıybete girmeyen bir dil.. b) Aldatmacaya, hıyanete batmayan bir kalb.. c) Haram, şüpheli bir şeyle dolmayan mide.. d) Nefsani bir istek; dine imana yabancı bir şey katılmayan amel.. YAŞAYAN KUR’AN: Hz. MUHAMMED(SAV) O’NDAN (SAV) BİZE Ali b. Ebî Tâlib (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Her kim Kur’ân-ı okur ve ezberler, helal kıldıklarını helal sayar, haram kıldıklarını haram kabul edip uzak durursa Allah O Kur’ân sebebiyle onu cennete koyar ve ailesinden cehennemlik olan on kişiye de şefaatçi kılar.” (Tirmizi,İbn-i Mâce) Cübeyr b. Nüfeyr (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Siz Allah’a Kur’ân’ın emirlerini yerine getirerek yaptığınız iyiliklerden daha değerli bir şeyle Allah’ın huzuruna dönemezsiniz.” (Tirmizi) Enes bin İyaz (ra)’den rivayete göre Ashab-ı Kiramdan birkaç kişi oturup Kur'ân'dan bir âyet üzerinde farklı görüşler ve yorumlar ortaya koyarak tartışmaya başlamışlardı ki, Resulullah (A.S.) Efendimiz çıkageldi ve onların bu halini görünce yüzü kıpkırmızı kesildi ve yerden biraz toprak alıp onlara doğru atarak : “Durun bakalım, ne oluyor size? Sizden önceki ümmetler, Peygamberlerine karşı ihtilafa düştükleri ve Allah'ın indirdiği Kitabın bir kısmını bir kısmına karıştırıp (yanlış yorumlarda bulundukları) için helak olmuşlardır. Şüphesiz ki, bu Kur'ân, bir kısmı bir kısmını yalanlayacak biçim ve anlamda indirilmemiştir; ancak bir kısmı bir kısmını doğrular mahiyette inmiştir. “Ondan anladığınızla amel edin, bilmediğiniz ve anlayamadığınızı bilenlerden sorun.” (Ahmed bin Hanbel) KUR’AN’I ANLAMAK VE YAŞAMAK “… Gerçekten biz, derin anlayış sahibi bir kavim için ayetleri geniş geniş açıkladık.” (En’am; 98) Kur’an, ilahi iradeyi insana taşıyan eşsiz bir kitaptır. O, Allah’tan (cc) gelmedir. Allah’ın (cc) bildirisi ve İslam dininin kavramlaşmış biçimidir. İslam’ın asıl şekli ve ideal resmi, Kur’an’dadır. Apaçık bir Kitap olan Kur’an’ın muhatabı, insandır. O, insanın kendisini okumasını ve ayetleri üzerinde düşünmesini ister. Kur’an’ı anlayarak okuyan ve düşünen insan, iman değerine ulaşır. Onun hükümlerini iradeli, bilgili ve şuurlu biçimde uygulayarak da İslami bir kişilik kazanır. İnsanın yapması gereken öncelikli iş, Allah’ın (cc) kitabını anlamak ve Kur’an’a göre yaşama farzını yerine getirmektir. Bu gayreti göstermemek, İslam’ı ciddiye almamak anlamına gelir. Kur’an’ı anlamayan, İslam’ı ciddiye almayan kişi ise, onun hükmünden hayatına bir şey katamaz. Böyle olunca da hükmünü çiğnediği Kur’an’dan sevap, hayatının dışında tuttuğu İslam’dan da feyz alamaz. İslam çok dinamik bir dindir. O, insanoğlu için vazgeçilmez ve yeri doldurulamaz bir değerler sistemidir. Gerçek imana sahip olanlar, ona büyük değer verir, hayatlarını onun ilkeleri doğrultusunda sürdürürler. Kur’an ve sünnetle bildirilen hayat şeklinin en güzel örneği, sahabe neslinin yaşantısında görülür. Sahabe nesli, Kur’an’ın indirilişine şahit olmuş, Peygamber (sas)’ın eğitim ve gözetiminde İslam’ı öğrenip yaşamış bir nesildir. Onlar, hayatlarını Kur’an’a göre şekillendirmiş, onu yaşantılarının biricik ölçüsü yapmışlardı. Sahabe nesli, İslam’ı ciddiye almış, ona inanıp yaşamanın büyük risk taşıdığı bir dönemde dine sahip çıkmış, bu uğurda canlarını ve mallarını feda edebilmiş bir nesildir. İslam’ı anlama, yaşama ve ciddiye alma konusunda sonraki kuşaklara örnek olan bu neslin tavrı, İslam’ı yaşadığımız asra taşıma gayreti içinde olanlar açısından büyük önem taşımaktadır. Çünkü onlar, İslam’ı ciddiye alıp yaşadıkları için, iftihar edilecek bir medeniyet oluşturdular. Şu halde, Kur’an’ın ilke ve ideallerini hayata yeniden katabilmenin yolu, İslam’a aynı ciddiyetle sarılmaktan geçmektedir. Temel Yanlışlar Müslümanlar, Kur’an’ı anlama konusunda yeterli ciddiyeti göstermedikleri için, zamanla birçok sorunla yüz yüze geldiler. Bu sorunların, genelde şu temel yanlışlardan kaynaklandığı söylenebilir: a) Bilgisiz inanç: Kendini “Müslüman” olarak tanımlayanların büyük bir kısmı, Kur’an’dan çok, kişisel görüşleri kabul etmenin iman olduğunu sanmaktadır. Kur’an ve hadisten, ilim ve irfandan yüz çevirmiş, sadece mevki, servet ve şöhret peşinde koşan çok sayıda insan, yanlış inanç, kısır bilgi ve cahilce ictihadlarla hayatını sürdürmektedir. Bu temel yanlıştan dolayı, çağımızda saadet devri Müslümanlığından çok, cehalet devri anlayışı sergilenmektedir. b) Gönülsüz teslimiyet: İnanç dünyası ile pratik hayat arasında ayırım yapan pek çok insan, sahte değerler içinde dejenere olmuş bir hayatın aldanışı içinde, İslami hayat tarzına bağlı kalmaktan rahatsızlık duyuyor. Şeklen inanmış görünen bu insanlar, dünya çıkarlarını ve konumlarını korumak için İslam’ı benimsemiş görünürler. Ama onlar günlük hayatta dini ciddiye alınacak bir değer olarak görmezler. Hatta hayata müdahalenin, dini işi olmadığını iddia ederler. Kur’an, böyle kimselerin durumunu, şu çarpıcı sözlerle dile getirir: Çöldeki (bedevî) Araplar (gelip): “İman ettik.” dediler. De ki: “Siz (gönülden) iman etmediniz. (Fakat:) ‘Müslüman olduk/teslim olduk’ deyin. Henüz iman kalplerinize (tam) girmedi… (Hucurat; 14). c) Çarpık zihniyet: Müslümanlar, büyük ölçüde İslam birliğini ve şuurunu yitirdiler. İslam dışı sistemlerin yol açtığı yıkım sonucu, İslami öğreti ve idealler çarpıtıldı. İslam, sadece törensel örflere dayanan ve kaba kuvveti savunan ürkütücü bir “imajla” zihinlere sokuldu. İslam nesillere böyle sunulunca ona yüzeysel bağlanan, ama dinin öngördüğü ilkeleri ayakta tutmak için hiç bir çaba göstermeyen bilinçsiz yığınlar ortaya çıktı. d) Ahlaki zafiyet: İslam’ı ciddiye almanın en bariz belirtisi, Kur’an ahlakını, hayatın ekseni haline getirmektir. Kur’an, İslam’ın ilkelerini hayata geçirmekte iddialı olduklarını söyleyip sonra bu sözlerinde zaaf gösteren kimseleri şöyle uyarır: Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyi niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyi söylemeniz, Allah yanında ne kadar çirkindir! (Saff Suresi; 2-3). Bu uyarı bize, ahlaki zaaf ve çöküşün, boş sözlerle değil, samimi davranış ve ciddi tavırlarla düzeltilebileceği mesajını vermektedir. İslam’ın ciddiye alınması, onun hayata taşınması için kararlı ve isabetli çabaların ortaya konulması anlamına gelir. Şu halde yapılması gereken şey, Kur’an’ın ilke ve ideallerini hayata yeniden katmak olmalıdır. Şunu unutmayalım ki, inancımız, yaşadığımız hayatla ne kadar bütünleşirse Rabbimiz bize o kadar yakın olur. Kur’an’ın Anlamıyla Buluşmak Platformu Bu köşenin içeriği KUR’AN’IN ANLAMIYLA BULUŞMAK PLATFORMU tarafından hazırlanmıştır. Ayet mealleri Hasan Tahsin Feyizli'nin Hazırladığı Feyzü'l Furkan Açıklamalı Kur'an-ı Kerim Meali’nden alınmıştır. Ayet meallerinin tamamına www.kuranimiz.net, ses dosyalarına www.akradyo.net adreslerinden ulaşabilirsiniz. Görüş ve önerileriniz için: [email protected]