T. B. M. M. B : 49 hesiz ki, insanlık tarihi 'kadar jeskidir. Bu his, dinî emir ve hükümlerle hirleışinoe, daha bir kuvvet kazanır. İşte, İs­ lam ülkelerinde, vakıfların asırlarca bü­ yük ıbir fonksiyon 'icra etmesinin sebe­ bini burada aramak lazımdır. Sayın milletvekilleri, «İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olan; malın hayırlısı, Allah yolumda harcanan, yani vakfedilen; vakfın en hayırlısı da, insan­ ların en 'duydukları ihtiyacı karşılayan­ dır» İşte, bu prensibi çok iyi bilen Müs­ lümanlar, âdeta birbirleriyle yarış eder­ cesine' vakıf eserler kurmuşlardır; çünkü vakıf, Türk - İslam hukukunda, ferdin mal varlığından çıkarılan bir malın, Al­ lah'a tahsisi ile doğacak faydanın ka­ muya arz edilmesiydi, Türklerin İslam Dimini kabul etmelerinden sonra, vakıf müessesesinin daha büyük gelişmeler gösterdiğini görmekteyiz; yalnız, fakirlere yardım eltmek gibi bir çerçevede kalma­ mış, aynı zamanda fikir, kültür, irfan ve imar gibi müesseseler üzerinde1 de derin izler bırakımıışjtır. Nitekim, bu yüzden,, Osmanlı İmparatorluğunun umumî ha­ yatında ıbir 'iskân ve imar metodu olarak, vakıfların oynamış olduğu büyük rol­ den, 'kimse şüphe eîtaemektedir. Sayın miilletvekilleri, milletimizin fa­ zilet, cömerttik, vatanperverlik, kısacası millî ve manevî ruh ile heyecanının kuvvetili bir tezahüründen başka bir şey ol­ mayan vakıfların, Türk İslam kültürü­ nün yüzyıllar boyu hâkim olduğu saha­ larda, önemli bir yer tuttuğu kesinlikle bilinmektedir. Memleketim iımar ve in­ şasıyla cemiyetin ıtesisi bakımından, va­ kıfların oynadığı rol çok büyüktür. Bu* gün, ancak devlet teşebbüs ve parasıyla yaptırılaibilecek kadar umumî menfaat­ leri alakadar eden işlerin, vakıf tesis­ ler yoluyla temin edilmiş olması, devrin 8 . 4 . 1988 0:2 teşkilat zihniyeti hakkında bize açık bir fikir vermektedir. İslam âleminde, va­ kıfların dinî bir mahiyet taşıması, onla­ rın devamlılığını sağhyordu;: nitelkim, dinî inanç ve düşüncenin güçlü olduğu müesseseler olarak vakıflar, siyasî çal­ kantı ve idarî istikrarsızlıklar dışında kalıyorlardı. Bu sayede, onlar ıtoplum ha­ yatımızda istikrar ve 'devamlılık sembo­ lü olarak devam ediyorlardı; nitekim, vakfedilen gayrimenkuller, herhangi bir sebeple müsadere edilemeyeceği, kulla­ nım sahası değiştirilemeyeceği ve vakfi­ yedeki esaslara aykırı davranmadıkça mütevellileri değiştirilemeyeceği için, bu müesseseler siyasî ve idarî müdaha­ lelerin dışında kalıyorlardı. Padişahlar dahi, vakıf mallarına ilişemiyor, onlar hakkında tasarruf yapamıyorlardı, bu yetkiyi kendilerinde bulamıyorlardı; çünkü, vakıf malları Allah'a tahsis edi­ len mallardı. Zamanımızda, bugün, vakıflar der­ nek 'benzeri oHaralk kurulmaktadır. Va­ kıf kurucuları, derneklerde olduğu gibi, hibe toplamaktadır; bu ise, vakıf ruhu­ na aykırıdır.. Bu yüzden vakıflara poli­ tika bulaşmakta, «Vakıf üyeliği» diye bir kavram ortaya çıkmakta, üyeler arasında politik tartışmalar görülmekte, çeşitli hizipleşmeler meydana gelmek­ tedir. Üzülerek Türkiye'de müşahede (et­ tiğimiz, Sayın Başbakanın eşinin, vakfın Özelliklerinden tamamen uzaklaşarak, vakıf ruhuna uymayan faaliyetlerine, devlet görevlilerimi de alet etmesi, mem­ leketimiz açısından dikkatle düşünülme­ si geriefcen husustur. Türkiye'de ikibine yakın vakıf olduğu halde, hiçbiri TRT yoluyla faaliyetlerini, gösterememesim'e rağmen, Sayın Başbakanım eşimin baş­ kanı olduğu vakfın, sanki, gerçekten Türk kadınına hizmet veriyormuş, gibi; — 424 —