İL: BOLU AY-YIL : EYLÜL-2012 TARİH:07/09/2012 (1. HAFTA) DİN EĞİTİMİNİN ÖNEMİ Değerli Din kardeşlerim! Din akıl sahibi varlıkların kendi hür iradeleriyle en iyiye, en doğruya ve en güzele ulaştıran ilahi bir kanundur. Menşei Allah olan, peygamber aracılığıyla akıl sahibi insanların dünya ve ahiret mutluluğunu hedefleyen gerçek din İslam’dır. Din, tarihin bütün devirlerinde ve bütün toplumlarında her halükarda daima mevcut olmuş ve her zaman da olmaya devam edecektir. Dinin vazgeçilmez temel unsuru insanın fıtratıyla özdeş olmasıdır. Bu nedenledir ki, insanın dinini tanıması ve bunun eğitimini en iyi şeklinde alması gerekir. Hz Peygamber efendimiz ise: hiç bir baba evladına edep ve terbiyeden daha üstün bir miras bırakmamıştır. Buyurarak dini terbiyenin ne kadar önemli olduğunu vurgulamaktadır. İlerleyen yaşlarda ise annesine ve babasına öf bile dememeyi, tevhid üzere yaşamayı, kimsenin hakkını yememeyi, yarın için ne hazırladığına dikkat etmesi gerektiğini bizlere hep din eğitim verir. Muhterem Müslümanlar! Dini eğitim, insanı kötülüklerden ve yanlışlıklardan korur. Kin, haset ve benzeri düşmanlıklara asla izin vermez. Dini eğitim almış insana, düşmanına bile merhamet etmeyi öğretir. Yuvaları söndüren içki, kumar ve zinaya götüren yolları kapatır. Bir insanı öldürmeyi bütün insanlığı öldürmüş gibi kabul etme hassasiyetini kalblere yerleştirir. Ayrıca bela ve musibetler karşısında sabır etmeyi öğretir. Yanlızlık ve çaresizlik karşısında yegâne sığınağın Yüce Rabbimiz olduğunu hafızamıza yerleştirir. Peygamber Efendimiz de iyi insanı “ Kendisi için istediği bir şeyi başkaları için isteyen” 3 ve “Eli ve dili ile başkalarına zarar vermeyen”4 ayrıca “kendisinden iyilik umulan ve kötülük gelmeyeceğinden emin olunan kişi”5 olarak tanımlamaktadır. Evrensel bir din olan İslam’ın mensupları olarak bizler, dünya ve ahretimizi mutlu kılma adına dinimizin mahiyetini, insanlık için getirdiği prensipleri ve kaidelerini zamanında öğrenip hayatımıza yansıtmalıyız. Muhterem Müslümanlar! İnsan, doğumundan ölümüne kadar süreçte pek çok olay ve durumla karşılaşır. Bu nedenle insanın nerde ne yapması ve nasıl davranması gerektiğini bilmesi gerçekten zordur. Hayatın getirmiş olduğu zorluklarla mücadelede başarılı olmak isteyen insanın eğitime tabi olması bir ihtiyaç ve gerekliliktir. Konuyla alakalı olarak bizim için en iyi örnek olan Hz Peygamber (sav)’e baktığımızda onun hayatının tümü insanları yetiştirmek ve bir eğitim vermekle geçtiğini görebiliriz. Ayrıca kendisinin de Yüce yaratıcı tarafından eğitildiği görülür. Zira sevgili Peygamberimiz “Beni Rabbim terbiye etti ve terbiyemi ne güzel yaptı”1 buyurmuştur. Diğer taraftan Cenab-ı Hak da sevgili kulu ve elçisi Hz. Muhammed’e hitapla “ (Habibim )gerçekten sen yüce bir ahlak üzeresin”2 buyurmuştur. Değerli Mü’minler! İslam dini insanın Rabbine, kendisine, çevresine ve topluma karşı nasıl hareket etmesini gerektiğini bilen kişi olarak yetiştirmesini hedeflemektedir. Bu sahadaki eğitim ve öğretimin küçük yaşlarda başlamasını tavsiye etmektedir. Çocuk eğitimiyle ilgili olarak Lokman süresi 17. ayetinde “Yavrucuğum namazını kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçir ve başına gelene sabret. Çünkü bunlar yapılması gereken işlerdendir.” Buyrulmuştur. Hutbeme bir ayet meali ile son vermek istiyorum. “Kim İslamiyet’ten başka bir din ararsa bilsin ki, o din ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır.”6 1-Süyuti, el-Camiu’s-Sağır,1/12 2-Kalem 68/4 3-Buhari, “İman” 71-72 4-Buhari, “İman” 5 5-Tirmizi, “İman” 76 6-Al-i İmran 3/85 Mümin TUFAN BOLU / KIBRISÇIK İL: BOLU AY-YIL : EYLÜL-2012 TARİH:14/09/2012 (2. HAFTA) Peygamber Efendimiz: “ilim tahsilinde öğrenciyle öğretmen aynı seviyededir” buyurarak talebe ile muallimin aynı gaye için kullandıkları zaman diliminden birlikte yararlandıklarını vurgulamışlardır. Bu ne güzel bir nimettir. Bu nimetten her birimiz istifade etmeliyiz. İSLAM’IN İLME VERDİĞİ DEĞER Muhterem Müslümanlar! Dinimiz İslâm, ilme ve okumaya büyük önem vermiştir. Zira dinimizin ilk emri, dolayısıyla Kur’an-ı Kerim’in ilk nazıl olan ayetleri okuma emriyle ilgilidir. Ayrıca dinimiz İslam, Müslümanların batıldan korunup hak sahada hayat sürdürmek için gerçeklerin bilinmesi, Yüce Allah’ın emir ve yasaklarının mahiyetlerini bilinmesine büyük değer vermiştir. Bu sahada yapılan her türlü çalışmaları cihad kapsamında değerlendirmiştir. Gerek dünya gerekse dini alanda üretken ve faydalı olabilmek için ilme, bilgiye ihtiyaç vardır. Bunun için her yaşta kadınıyla erkeğiyle, genciyle, yaşlısıyla ilim öğrenme adına okumaya, araştırmaya ihtiyaç vardır. Hutbemin başında okuduğum Ayeti Kerime de Yüce Allah “De ki, Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Ancak akıl sahipleri öğüt alırlar.”1 buyurmuştur. Ayeti Kerimede bilenle bilmeyenin bir olamayacağı beyan edilerek bilginin, ilmin önemi vurgulanmıştır. Elbette bilerek yaşayanla bilmeden yaşayan arasında fark olacaktır. Bilgisiyle etrafa ışık verenle bundan mahrum olan arasında fark olması tabiidir. Değerli Müslümanlar! Peygamber (s.a.v ) Efendimiz bir hadislerinde “İlim talep etmek, kadın erkek her Müslüman’a farzdır” 2 buyurarak ilim tahsilinde kadın ve erkek arasında hiçbir farkın olmadığını belirtmişlerdir. Kur’an-ı Kerim’i usulüne göre okumasını öğrenme başta olmak üzere ilmihal bilgisi dediğimiz her müslümanın bilmesi üzerine farz olan bilgilerin zamanında kazanılması da önem arz etmektedir. Bunlar Yüce Allah’a karşı kulluk görevlerimizin doğru yapılmasına yardımcı olacaktır. Peygamber (s.a.v ) Efendimiz “ İlim tahsil etmek için yola çıkan kimse, dönünceye kadar Allah yolundadır”3 buyurdular. İlim öğrenmek için başka diyarlara gitmek, insanlara faydalı olmak maksadıyla okuyup öğrenmek, Allah yolunda çalışmak mesabesindedir. Aziz Kardeşlerim! Mensubu olduğumuz dinimizin büyük önem verdiği ilim tahsil etmeyi, bu alanda zamanımızı iyi kullanmayı ihmal etmemeliyiz. Dünyamızın ve ahretimizin mutluluğu buna bağlıdır. İlimsiz hayat karanlık bir dünya gibidir. Kendimiz ve aile bireylimizin Dini ve dünyevi bilgilere sahip olmaları için gerekli duyarlılığı göstermeliyiz. Bilgi edinme uğruna yaptığımız çalışmaların bizlere sevap ve mükâfat getireceğini idrak etmeliyiz. Ayrıca çocuklarımızın istikballerini kazanma sadedinde olanların müspet ilimler almalarına yardımcı olurken dini eğitimlerini de almalarına, İslami ahlak ve terbiye ile yetişmelerine yardımcı olmak da çocuklara karşı en önemli görevlerimizdendir. Nitekim Peygamberimiz: “Bir babanın evladına bırakacağı en güzel miras, vereceği güzel ahlak ve terbiyedir.”4 buyurarak çocukların hem maddi hem de manevi mutluluğunu temin etmeye dikkat çekmiştir. Hutbemi Yunus Emre’nin bir dörtlüğü ile bitirmek istiyorum. İlim, ilim bilmektir. İlim kendini bilmektir. Sen kendini bilmez isen. Bu nice okumaktır. 1-Zümer 39/ 9 2-Tirmizi , ilim. 3-Tirmizi, Hd. N.4080 4-250 hadis, Diyanet yay., s. 116 Mustafa BÖLÜKBAŞI BOLU / KIBRISÇIK İL: BOLU AY-YIL : EYLÜL-2012 TARİH:21/09/2012(3.HAFTA) İSLAM’DA ŞEHİT VE GAZİLİK Muhterem Müslümanlar! Allah Teâlâ’nın bizlere vermiş olduğu en kıymetli nimetlerden biri de hayatımızdır. Hayatımızı mutlu bir şekilde devam ettirerek Rabbimize olan kulluk vazifemizi yerine getirebilmemiz için akıl, can, din, mal ve neslimizin korunması son derece önem arz etmektedir. Bu değerleri korumanın temel şartı, varlığımızı sürdürebileceğimiz bir vatana sahip olmaktır. Ancak, ona sahip olmak kadar onu sürekli koruyabilmek de önemlidir. İşte bu öneme binaen yüce dinimiz İslam, Allah rızası doğrultusunda vatanı ve dini için kişinin canını feda etmesine şehitlik payesi vermiştir. Rabbimiz, Kur’ân-ı Kerim’de; “Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler; Rableri katında rızıklandırılmaktadırlar.” buyurarak, Şehitliğin en değerli mertebe olduğunu ifade etmiştir. Allah yolunda öldürülene şehit isminin verilmesinin sebebi ise, cennete gireceğine şahitlik edilmesinden, şahadet anında rahmet meleklerinin yanında bulunmasından, Cenâb-ı Allah'ın mânevî huzurunda rızıklandırılacak olmasından dolayıdır. 1 Değerli Cemaat! Yine, Allah yolunda ve vatan uğrunda savaştığı ve şehit olmayı arzu ettiği halde savaş meydanında aldığı darbeyle ölmeyip, sağ kalan kimseye de Gazi diyoruz. Gazide, şehitlik mertebesine yükselmek için savaştığından ötürü Peygamber Efendimizin şu övgüsüne mazhar olmuştur: ''Bir kimse Allah yolunda şehit olmayı can-ı gönülden isterse, yatağında ölse dahi Allah onu şehitler derecesine ulaştırır.”2 Buyurmuştur. Allah Resulü (s.a.v.), birçok hadislerinde şehitliğin önemine vurgu yaparak onların cennette olduklarının müjdesini bizlere bildirmektedir. Bir başka hadiste ise şehitlerin cennetteki durumlarını şöyle tasvir etmiştir: "Cennete giren hiçbir kimse, yeryüzündeki her şey kendisinin olsa bile dünyaya geri dönmeyi arzu etmez. Sadece şehit, gördüğü aşırı itibar ve ikram sebebiyle tekrar dünyaya dönmeyi ve on defa şehit olmayı ister."3 Kıymetli Müminler! Yukarıda geçen ayet ve hadisler ışığında dinimizin şehit ve gazilerimize müstesna bir yer verdiğini de göz önüne alarak, bize bu cennet vatanı bırakmak için canlarını feda eden şehitlerimizi ve gazilerimizi minnet ve rahmetle analım. Onlara dualar edelim. Evlatlarımıza şehitlik ve gaziliğin önemini iyi anlatarak onların zihninde bu kavramların diri kalmasını sağlayalım. Tüm şehit ve gazilerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Hutbemi milli şairimiz merhum Mehmet Akif’in şu dizeleriyle bitirmek istiyorum. Bastığın yerleri 'toprak' diyerek geçme, tanı, Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı, Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır atanı, Verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı! (4) 1-Al-i İmran, 3/169 2-Müslim, İmâre, 46. 3-Buhârî, Cihâd 21. 4-Mehmet Akif, Safahat, İstiklal Marşı Mahmut YILDIZ BOLU / Mengen İL: BOLU AY-YIL : EYLÜL-2012 TARİH:28/09/2012 (4. HAFTA) CAMİLERİN TOPLUMA KAZANDIRDIKLARI Muhterem Müslümanlar! Yüce Allah’ın en şerefli varlık olarak yarattığı insanoğlu sosyal bir varlıktır. İnsan bir toplum içinde doğar, yaşar ve ölür. İnsanın hem bu dünya hayatını düzene koyacak hem de ebedi olan ahrette mutlu olmasını sağlayacak olan İslam dininde de sosyal hayat çok önemlidir. İslam, bireyin hem ferdi hem de toplumsal hayatını düzene koyan bir dindir. İslam dininde toplumsal hayatın merkezi camidir. Nitekim Yüce Allah “Şüphesiz mescitler Allah’a (ibadet etmeğe ) mahsustur. O halde ‘(oralarda) Allah’a ibadetin yanı sıra başka kimseye ibadet etmeyin”1 buyurmaktadır. Muhterem Müminler! İnsanlık tarihine bir bakalım, insanlar için yeryüzünde kurulan ilk bina camilerin ve mescitlerin merkezi olan Kâbe’dir. Allah Resulü (s.a.v) de dinini özgürce yaşayabilmek için çıktığı hicret yolculuğunda Küba Mescidi’ni ve Medine’ye varır varmaz da daha kendisine barınacak bir ev düşünmeden Mescid-i Nebiyi inşa etmiş ve Medine’deki İslam toplumunu bu mescidin etrafında şekillendirmiştir. Bu durum biz Müslümanlar için camilerin önemini ne güzel göstermektedir. Aziz cemaat! Tarihi süreçte camiler, öncelikle bir ibadet mekânı olmanın yanında, bir eğitim kurumu, bir mahkeme, bir idare merkezi olma gibi pek çok görevi icra etmiştir. Günümüzde de camiler bir ibadet mekânı olmanın yanında pek çok görevi ifa etmektedir. Camiler öncelikle toplumsal hayatta dini canlı tutan mekânlardır. Camiler insanların beş vakit namaz, bayram, teravih namazları ile cemaat olarak Allah’a ibadet ettikleri mabetlerdir. Camilerde okunan mukabeleler, mevlitler ve icra edilen dini merasimler sebebiyle toplum hayatında önemli yer tutmaktadır. Camiler bir ibadet mekânı olmanın yanında doğru dini bilginin öğretildiği örgün din eğitimi kurumlarıdır. Din görevlilerimiz her yaştan cemaate, vaazlar, hutbeler ve cami dersleri vasıtası ile din eğitimi vermektedir. Her yaz açılan kurslarında çocuklarımız Kur’an okumayı, iman esasları, ibadet ve ahlaki konuları içeren dini bilgileri öğrenmektedir. Aynı zamanda camiler bu yönü ile yaygın din eğitimi kurumlarıdır. Camilerin inananlara kazandırdığı en önemli hususlarda biri de cemaat olma bilincidir. Cemaat, birbirinin farkında olan, birbirinin derdi ile dertlenen, sevinci ile sevinen topluluk demektir. Böyle olmadığı takdirde bir araya gelen insanlar cemaat değil kalabalık olur. İslam tevhit dinidir. Tevhit inancına sahip bir toplumda kaynaşma, bütünleşme, birleşme yani cemaat olma anlayışı vardır. Camilerimiz bunu sağlayan en önemli müesseselerimizdir. Değerli kardeşlerim! Diğer taraftan camiler inanan insanlar arasında din kardeşliğinin, hoşgörünün ve anlayışın tesis edildiği mekânlardır. "İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de gerçek manada iman etmiş olamazsınız."2 nebevi düsturu gereği aynı safta, aynı imama uymuş, aynı yöne dönmüş ve aynı amaç için toplanmış insanların arasındaki dargınlık, kırgınlık gibi sorunların son bulduğu mekânlardır. İnanan insanlar için bu kadar önemli olan camilerimizin imar ve bakımı da bizler için son derece önemlidir. Hutbemi bu mevzu ile ilgili bir ayet meali ile bitirmek istiyorum: “Allah’ın mescitlerini, ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte onların doğru yolu bulanlardan olmaları umulur.”3 123- Cin 72 / 18 . Müslim, “İman” 93. Tevbe 9 /18 . Mehmet Nuri ÖZCAN BOLU / KIBRISÇIK