Devamı için tıklayın

advertisement
DÜNYA SAĞLIK GÜNÜ 2013
GIDA SİSTEMİNİN
DEĞİŞİMİ İÇİN
YENİ BİR FIRSAT
Bu yıl Dünya Sağlık Günü, yedi kişiden birinde görülen ve Batılı yaşam tarzının ve
diyetinin bir sonucu olan hipertansiyona ayrıldı.
Bu, ilgi gösterilmesi gereken ve her şeyden önce de kötü alışkanlıkları değiştirmek
için çözüm gerektiren bir sorun
YAZAN: ELLEN GUSTAFSON
Her yıl, Dünya Sağlık Örgütü Dünya Sağlık
Günü’nü kutluyor ve dünyanın dikkatini çekmek
için değişik bir sağlık sorununa vurgu yapıyor. Bu
yılın teması yüksek kan basıncı: hem gelişmiş hem
de gelişmekte olan ülkelerin başının belası olan bir
sorun. Günümüzde tahminler, küresel olarak her üç
yetişkinden birinin yüksek tansiyonu olduğunu ve
yüksek tansiyonun inme ve kalp hastalığı kaynaklı
ölümlerin yaklaşık yarısının nedeni olduğunu
söylüyor. Bu kadar ciddi sayıda kişi etkilendiğine
göre, yüksek tansiyonun nedenlerine bakmamız
doğru olur: aşırı kilo, kötü beslenme, fazla tuz
tüketimi, yetersiz beslenme, sigara, alkol ve
fiziksel hareketsizlik. Tüm bunları temelde Batı
diyeti ve yaşam tarzı olarak adlandırmak olası. Ne
yazık ki, dünyanın değişik yerlerinde çok çeşitli ve
kendine özgü yeme alışkanlıklarına ve mutfaklara
karşın, hepimiz diyetle ilişkili hastalıklardan
muzdaribiz (aslında yüksek tansiyon, düşük gelir
düzeyli kimi Afrika ülkelerinde yüzde kırka yakın
bir oranla son derece yüksek).
Yemeklerimizin nasıl bu kadar sağlıksız hale
geldiğini sorgularken modern Batı diyetinin
temelini oluşturan tarım sistemine bakmamız
önemli. Bu tek kültürlerden ve tekellerden, mısır
ile beslenmiş hayvan eti ve mısır kaynaklı alkolsüz
içeceklerden, boş karbonhidratlardan ve her zaman
hazır kalorilerden oluşan sistem birbiriyle
bağlantılı. Maalesef, Batıda büyük baş
hayvanlarımızı, arabaları ve alkolsüz içecek
üreticilerini beslemek için aşırı miktarda mısır ve
soya üretmeye odaklanmamız, açlığı [iktisadi
olarak] en avantajlı (yani ABD tarım sektörü için
avantajlı) şekilde gidermek için tonlarca mısır ve
soyanın dünyanın çeşitli yörelerine sevk
edilmesine neden oldu. Obezitenin dünya
çevresinde patlamaya başladığı zamanlarda küresel
gıda sistemimizde birkaç şey değişti. 1970’lerin
sonlarından başlayarak mega-tarım ve gıda
şirketlerinin giderek daha fazla konsolide olmasına
izin verdik ve yeni gıda benzeri formüller
geliştirdik (örneğin yüksek fruktozlu mısır şurubu
ve mısır ve soya tabanlı inek ve balık yemi) ve bu
da bir çiftçinin yetiştirebileceği her tür emtiayı
Yine de bu hastalık Batı diyetinin dünya
üzerindeki etkisine bir örnektir ve obezitenin
dünya genelinde ikiye katlandığı ve açlığın dünya
çevresinde her yedi kişiden birini etkilemeye
devam ettiği aynı otuz yılda, hipertansiyon
yayılmıştır. Açık ki, son otuz yılda beslenme
kaynaklı hastalıkları azaltan değil, tetikleyen bir
beslenme modeli geliştirmiş durumdayız.
çöpe atan ve obeziteyi artıran yalnızca birkaç gıda
maddesinin fazlasıyla üretilmesine neden oldu. Yine
1980’lerden başlayarak benzer politikalar dünyanın
değişik yörelerindeki insanların kendilerini
beslemelerine yardımcı olma tarzımızı değiştirdi.
Daha doğrusu tarıma verdiğimiz yardımı azalttık
ve bunun yerine gıda yardımını çok daha fazla
finanse ettik.
Özünde obezite salgınıyla bağlantılı politikalar,
aynı otuz yıllık dönemde açlığın devam etmesiyle
de bağlantılı. Birkaç emtiayı aşırı miktarda üreten
ve sübvanse eden ve bunları binlerce “beslenme
değeri olmayan” gıda kalemi üretmek için kullanan
bir sistem geliştirerek dünyayı ucuz, sağlıksız
diyetimize bağımlı hale getirdik.
Aynı zamanda dünyanın açlarını, pazarda rekabeti
ve kendi kendine yetebilmelerini engelleyerek,
bizim fazlalıklarımızı kullanmaya alıştırdık.
Gelişmiş dünyanın çiftçilerinin emtiadan sürekli
daha fazla verim almayı başarmalarına karşılık, ne
kendimiz (ve büyük baş hayvanlarımız ve
arabalarımız) için ne de dünyadaki aç insanlar için
durup kendi kendimize gıda sistemimiz hakkındaki
en değerli soruları sormadık. Dünya Sağlık
Günü’nde diyetle ilişkili küresel yüksek tansiyon
sorununa odaklanılması, umarım bir soluklanıp bu
sorulardan bazılarını sormamıza neden olur:
- Verimlilik tarımsal üretimimizin en önemli
değeri mi, yoksa besin değeri veya toplum sağlığı
gibi başka şeyleri de ölçmemiz gerekiyor mu?
- Sağlıklı bir nüfus istiyorsak, insanları beslemek
için hangi gıdaları yetiştirmeye odaklanmalıyız?
- Bugünün insanları için yiyecek yetiştirirken
torunlarımızın yarınki gıda güvenliğini de planlıyor
muyuz?
Tartışmayı, gerek açlığı gerekse obeziteyi ele
almamıza yardımcı olacak sorunlara; kökenleri ve
çözümleri ortak olan sorunlara odaklanacak şekilde
değiştirerek, dünya sağlığı üzerinde gerçek
anlamda geniş kapsamlı bir etki yaratabiliriz.
Barilla Center for Food and Nutrition ve Food
Tank gibi kuruluşlar doğru yerden; gıda
sistemimizin durumu ve insanların ve gezegenin
sağlığı hakkında yanıtlanması en güç ve kökene
inen soruları sorarak başlıyorlar. Dünyayı besleme
ve gezegeni daha fazla çevresel bozulmadan
koruma hedeflerini uyumlu hale getirmeyi
başarabiliriz; hem aç insanları besleyebilir hem de
fazla ağırlığı daha sağlıklı diyetlere yöneltebiliriz.
Ancak uzun vadeli (örneğin otuz yıllık) hedeflere,
yeni sorulara ve başarı ölçümlerine ihtiyacımız var
ve Dünya Sağlık Günü’nü “daha sağlıklı bir gıda
sistemi” gününe dönüştürmeliyiz, hem de her gün.
Ellen Gustafson, Food Tank’in kurucularından,
Project 30’un kurucusu ve idari direktörü ve
BCFN danışma kurulu üyesi: kendisi ayrıca
Project FEED ve FEED Foundation’ın
kurucularından.
Download