NEHAÎ fukaha ihtilâflarýna yer veren eserlerde (meselâ bk. Ýbn Abdülber, el-Ýsti×kâr, XXX, 42) kaydedilmiþtir. Ebû Yûsuf ve Þeybânî, Kitâbü’l-¦âr’larýnda Nehaî’nin görüþlerine diðer tâbiîn âlimleriyle mukayese edilemeyecek ölçüde geniþ yer verirler. Ayrýca bu eserlerde mevcut hadislerle tâbiîn ve sahâbeye nisbet edilen rivayetlerin önemli bir kýsmý da Ýbrâhim aracýlýðý ile nakledilmiþtir (bu rivayetlerin sayýsal dökümü için bk. Schacht, s. 33). Modern dönemde Muhammed Revvâs Kal‘acî, Mevsû£atü fýšhi Ýbrâhîm en-NeÅa£î adýyla iki ciltlik bir çalýþma yaparak (Kahire 1979; Beyrut 1986) Nehaî’nin fýkhî görüþlerini derleyip deðerlendirmiþtir. Yazýlý Ýslâmî literatürün ortaya çýkýþýndan önceki döneme ait rivayetleri aksi ispat edilmedikçe genellikle hayal ürünü sayan Joseph Schacht’ýn Nehaî’ye atfedilen fýkhî görüþlerin büyük kýsmýnýn Hammâd dönemine ait olduðunu söylemesi, Hammâd gibi saygýn bir âlimin fýkhî açýdan deðerli sayýlan bu görüþleri kendisine nisbet etme yerine hocasýna nisbet etmiþ olduðu anlamýna gelir ki bu iddia temelsiz ve her açýdan tutarsýzdýr. Irak ehl-i re’y mektebinin teþekkülünde merkezî bir rol oynayan Nehaî, Kûfe’de özellikle Ýbn Mes‘ûd’un etrafýnda baþlayýp geliþen fýkhî hareketin kendi dönemine kadar süren birikimini özümseyerek fýkýh alanýndaki görüþ ve faaliyetleriyle öðrencisi Hammâd üzerinden daha sonra Ebû Hanîfe ekseninde teþekkül edecek olan Hanefî mezhebinin görüþlerine de kaynaklýk etmiþtir. Bu bakýmdan Ýbn Abdülberr’in, Ebû Hanîfe’ye ait pek çok re’y ve kýyasýn Ýbn Mes‘ûd’un öðrencileri ve Nehaî tarafýndan paylaþýldýðýný söylemesi bir vâkýanýn tesbitidir. Þah Veliyyullah ed-Dihlevî de Nehaî’nin görüþlerini zikreden eserlere atýfla yapýlacak bir karþýlaþtýrmanýn Ebû Hanîfe’nin nâdir haller dýþýnda onun görüþleri dýþýna çýkmadýðý sonucuna götüreceðini ileri sürmüþtür (¥üccetullåhi’l-bâli³a, I, 419). Ancak Ebû Hanîfe’nin, içinde yetiþtiði Kûfe ekolünün usulünü benimsediði ve pek çok konuda onlarla ayný düþündüðü inkâr edilemezse de bu ekolün usul ve ictihadlarýný geliþtirdiðini kabul etmek gerekir (Dihlevî’nin tezinin eleþtirisi için bk. M. Ebû Zehre, s. 227-232; ayrýca bk. EBÛ HANÎFE). Küçükken geçirdiði bir rahatsýzlýk yüzünden bir gözü görmeyen Nehaî zayýf yapýlý idi. Zengin olmadýðý halde kýlýk kýyafetinden zengin sanýlýrdý. Hiç kimseyle dinî konularda tartýþmaya girmez, kendisine fetva sorulmasýndan hoþlanmaz, sorulmadan ve zorunlu kalmadan fetva vermezdi. Fet538 valarýnda helâl ve haram kelimelerini kullanmaktan kaçýnýr, “Mekruh sayarlardý” ya da “Müstehap görürlerdi” ifadelerini kullanýrdý. Ders esnasýnda insanlarýn arasýna oturur, mescidde bir direðin yanýna oturup ders vermesi için ýsrar edildiði halde þöhretten kaçýndýðý için bu isteði geri çevirirdi. Ýbadete düþkün sâlih bir kimse olan Nehaî ihtiyacý olduðu halde zekât kabul etmez, devletin yaptýðý yardýmlarla ve tarla kiralayýp ziraat yapmakla geçinirdi. Ancak idarecilerin hediyesini kabul eder ve bazan da kendilerinden isterdi. Bid‘atlara karþý duyarlý olan Nehaî, Câhiliye döneminde olduðu gibi cenazesinde ateþ yakýlmamasýný ve kendisi için bir lahit yapýlmasýný vasiyet etmiþtir. BÝBLÝYOGRAFYA : Dârimî, “Mukaddime”, 19, 21, 22, 38, 42, 45, 46, ayrýca bk. tür.yer.; Muhammed b. Hasan eþÞeybânî, Kitâbü’l-¦âr, Karaçi 1987, s. 195, 199; Ýbn Sa‘d, e¹-ªabašåt, VI, 88, 91, 250, 270-285, 330; Yahyâ b. Maîn, et-TârîÅ, II, 15-18; Ebû Hayseme Züheyr b. Harb, et-TârîÅu’l-kebîr (nþr. Salâh b. Fethî Helel), Kahire 1424/2004, I, 315; II, 94, 104-106, 122, 345, 379; III, 73, 80-93, 99, 108, 124; Ahmed b. Hanbel, el-£Ýlel (Koçyiðit), I, 133, 333, 428 (indeks); II, 77; Ali b. Medînî, el£Ýlel (Kal‘acî), s. 46-47, 52, 75, 89; Buhârî, et-TârîÅu’l-kebîr, I, 333-334, 449; Ýclî, e¦-¡išåt, s. 5657, 68, 103, 104, 126, 131-132, 145-146, 164, 173, 182, 203, 222, 325, 340-341, 431, 437, 514, 517; Ýbn Kuteybe, el-Ma£ârif (Ukkâþe), s. 107, 432, 463-464, 474, 587, 588, 624; Fesevî, elMa£rife ve’t-târîÅ, I, 222, 237, 713; II, 100-101, 368, 603-610, 640, 644-645, 792-793; III, 14-15, 117, 216-217, 232; IV, 12 (indeks); Ya‘kubî, TârîÅ, II, 278-279, 292; Vekî‘, AÅbârü’l-šuŠât, II, 277285; III, 55-57, 63, 65, 72-73; Ýbn Ebû Hâtim, elCer¼ ve’t-ta£dîl, II, 17, 25-26, 144-145; Ýbn Hibbân, e¦-¡išåt, I, 8-9; Cessâs, el-Fu½ûl fi’l-u½ûl (nþr. Uceyl Câsim en-Neþemî), Küveyt 1414/1994, I, 198, 401; III, 108, 127, 147, 148, 150; IV, 68; Debûsî, Tašvîmü’l-edille fî u½ûli’l-fýšh (nþr. Halîl Muhyiddin el-Meys), Beyrut 1421/2001, s. 180182, 188, 194; Ebû Nuaym, ¥ilye, IV, 219-240; Ýbn Hazm, el-ݼkâm (nþr. Ahmed M. Þâkir), Beyrut 1403/1983, VI, 107-108, 229; Ýbn Abdülber en-Nemerî, el-Ýsti×kâr (nþr. Abdülmu‘tî Emîn Kal‘acî), Kahire 1414/1993, XXX, 42 (indeks); a.mlf., Câmi £u beyâni’l-£ilm (nþr. Abdurrahman M. Osman), Kahire 1388/1968, II, 82, 188-189; Hatîb elBaðdâdî, el-Faš¢h ve’l-mütefašših (nþr. Ýsmâil elEnsârî), Beyrut 1400/1980, I, 203, 204, 208; II, 189; Ebû Ca‘fer et-Tûsî, er-Ricâl (nþr. M. Sâdýk Âl-i Bahrülulûm), Necef 1381/1961, s. 35, 83; Þîrâzî, ªabašåtü’l-fušahâß, s. 82; Þemsüleimme esSerahsî, el-U½ûl (nþr. Ebü’l-Vefâ el-Efganî), Haydarâbâd 1372 ^ Beyrut 1393/1973, I, 341, 355, 356, 361; II, 114; Ýbn Asâkir, TârîÅu Dýmaþš (Amrî), LXVII, 359-361; Kadîhân, el-Fetâva’l-ƒâniyye, Beyrut 1980, I, 181; Ýbn Hallikân, Vefeyât, I, 2526; Nevevî, Teh×îb, I, 104-105; Zehebî, A£lâmü’nnübelâß, IV, 302-303, 520-529; Ýbn Hacer, Teh×îbü’t-Teh×îb, I, 177-179; Bedreddin el-Aynî, £Umdetü’l-šårî, Kahire 1348, I, 214-215; II, 199; Þah Veliyyullah ed-Dihlevî, ¥üccetullåhi’l-bâli³a (nþr. M. Þerîf Sükker), Beyrut 1990, I, 419; J. Schacht, The Origins of Muhammadan Jurisprudence, Oxford 1975, s. 32-33, 39, 60, 86-87, 105, 232237; M. Ebû Zehre, Ebû ¥anîfe, Kahire 1976, s. 227-232; A£yânü’þ-Þî£a, II, 248-250; M. Revvâs Kal‘acî, Mevsû£atü fýšhi Ýbrâhîm en-NeÅa£î: £A½rüh ve ¼ayâtüh, Beyrut 1986, tür.yer.; Wensinck, el-Mu£cem, VIII, 3; G. Lecomte, “al-Naka.ý, Ibrahým”, EI 2 (Ýng.), VII, 921-922. ÿÞükrü Özen – — NEHCÜ’l-BELÂGA ( ) א ˜ Þerîf er-Radî (ö. 406/1015) tarafýndan derlenen ve Hz. Ali’ye nisbet edilen çeþitli metinlerden oluþmuþ antoloji. ™ Müellif, derlediði eserin onu okuyup belleyenlere söz söyleme sanatý kapýlarýnýn açýlacaðý ve edebî yeteneklerini geliþtireceði kanaatini taþýdýðýndan kitabýna “belâgat yolu, belâgat çýðýrý” anlamýna gelen bu ismi vermiþtir (Ýbn Ebü’l-Hadîd, I, 5354). Eser hutbeler, hitabeler ve emirnâmeler, resmî ve özel mektuplar, vecîzeler ve öðütler olmak üzere üç bölüme ayrýlmýþtýr. Birinci bölümde Allah Teâlâ’dan, Resûl-i Ekrem’den, Hz. Ali ve Ehl-i beyt’ten, dünya ve âhiretten, bazý içtimaî ve iktisadî meselelerle ilk üç halifeden ve Hz. Ali zamanýna ait bazý tarihî olaylardan söz eden 242 hutbe yer alýr. Ýkinci bölüm Hz. Ali’nin Cemel Savaþý’ndan önce, savaþ sýrasýnda ve savaþtan sonra yazdýðý, Muâviye’ye gönderdiði mektuplar, ayrýca idarî mektuplar, emirnâmeler, ahidnâmeler olmak üzere yetmiþ sekiz (tekrarsýz altmýþ üç) parçayý kapsar. Hz. Ali’nin vecizelerine ayrýlan son bölümde ise 498 özdeyiþe yer verilmiþtir. Bunlar din, iman, Kur’an, ibadet, dünya ve âhiret, akýl ve bilgi, hakikat, adalet, insanlýk ve savaþ gibi konularla Hz. Peygamber, Ali ve Ehl-i beyt’e dair özdeyiþlerdir. Bütünü itibariyle antolojide yer alan Ýslâm dininin iman, ibadet, ahlâk ve ahkâm konularý ile çeþitli içtimaî ve iktisadî meseleler, Ýslâm dininin insanî yaklaþýmlarý, bazý savaþlarla tarihî olaylarýn sebep ve sonuçlarý, insanýn Allah’la ve diðer insanlarla olan münasebetleri ve siyaset gibi konularda bilgilendirici hususlarýn aðýrlýðý farkedilmektedir. Hz. Ali’nin hilâfet konusunda kendisine haksýzlýk yapýldýðýný dile getiren (tazallüm) kýsýmlarýn dýþýnda cennet ve nimetleriyle tavus, yarasa, çekirge, karýnca ve diðerlerinin ayrýntýlý ve somut tasvirleri dikkat çekici niteliktedir. Eserde metinlerin çok farklý rivayetlerle nakledilmesi veya sehiv yüzünden lafýz ve muhteva tekrarlarýnýn bulunduðu görülmektedir (a.g.e., I, 53). NEHCÜ’l-BELÂGA Ortaya çýkýþýndan bugüne kadar eser çeþitli polemiklere konu olmuþ, nakledilen sözlerin Hz. Ali’ye ait olamayacaðý, derleyeni tarafýndan uydurulup ona nisbet edildiði veya derleyenin esere kendisinden bazý kýsýmlar eklediði, derleyicinin Þerîf erRadî deðil küçük kardeþi Þerîf el-Murtazâ olduðu gibi hususlar tartýþýlagelmiþtir. Kitabýn en mükemmel þerhini ortaya koyan Ýbn Ebü’l-Hadîd ile eski ve yeni bütün Þîa âlimleri sözlerin Hz. Ali’ye, derlemenin Þerîf er-Radî’ye ait olduðunda birleþir. Ýbnü’lHaþþâb, Radî’nin mensur eserlerinin hepsini tanýdýðýný, bu kitabýn onun tarafýndan telif edilmesinin mümkün olmadýðýný (a.g.e., I, 204-205), çaðdaþ ediplerden Þekîb Arslan da kýrk Radî bir araya gelse o hitabe ve mektuplardan birini bile telif edemeyeceðini belirtmek suretiyle bu görüþü teyit etmektedir. Ýbn Hallikân, “Radî ve kardeþi Murtazâ’nýn böyle bir derleme yaptýðý bilinmemektedir, onu derleyen de telif eden de ayný kiþi olup eserini Hz. Ali’ye nisbet etmiþtir” derken (Vefeyât, III, 113) Zehebî, özellikle “el-Putbetü’þ-þýkþýkýyye”de bazý sahâbîleri lânetleyen ve þahsiyetlerini zedeleyen ifadelerin görüldüðünü, birçok yerde edebî üslûba aykýrý kýsýmlar bulunduðunu söyleyerek fesahat ve belâgatýyla tanýnan Hz. Ali’ye bu sözlerin nisbet edilemeyeceðini belirtmektedir (Mîzânü’l-i£tidâl, III, 124). Ayný iddialarý Ýbn Hacer (Lisânü’l-mîzân, IV, 223), Kâtib Çelebi (Keþfü’¾-¾unûn, II, 1991) ve Carl Brockelmann (GAL, I, 511; Suppl., I, 704) gibi müellifler de dile getirmiþtir. Ancak bu hutbe Radî’den önce Ahmed b. Muhammed el-Berký, Abdülazîz el-Celûdî ve Ebü’l-Kasým el-Belhî gibi müellifler tarafýndan da Hz. Ali’ye nisbet edilmiþtir. Ýbnü’l-Haþþâb ile öðrencisi Musaddýk b. Þebîb el-Vâsýtî, söz konusu hutbenin Radî’den 200 yýl önce yazýlmýþ eserlerde de Hz. Ali’ye nisbetle kaydedildiðini ifade eder (Ýbn Ebü’l-Hadîd, I, 205-206; A£yânü’þ-Þî£a, I, 543-544; Abdülfettâh M. el-Hulv, V [Riyad 1975], s. 203-204). Bu konuda olumsuz görüþ beyan edenler derleyicinin Radî deðil Þerîf el-Murtazâ olduðunu iddia ederken De Slan, eserin Bibliothèque Nationale’deki yazmasýnýn (nr. 2423, vr. 2b) baþ tarafýnda geçen “Murtazâ” ifadesiyle bu iddiayý kanýtlamaya çalýþmýþtýr. Halbuki yazmada bu isim Hz. Ali’nin sýfatý olarak geçmektedir. Ayrýca bu nüshada müellif olarak Hz. Ali’nin, derleyici olarak da Radî’nin kýsa biyografilerine yer verilmiþtir. Eserin Doðu ve Batý kütüphanelerinde bulunan hemen bütün yazmalarýnda derleyici olarak Radî’nin ismi geçtiði gibi onun el-Mecâzâtü’n-nebeviyye (s. 39, 40, 67, 199, 251, 391), ¥ašåßišu’t-teßvîl (V, 167), TelÅî½ü’l-beyân (s. 178) ve ƒa½âßi½ü’leßimme (s. 87) adlý eserlerinde Nehcü’lbelâ³a’ya atýflar yapmasý kitabýn Radî tarafýndan derlendiðini kanýtlamaktadýr. Buna raðmen kitabýn Subhî es-Sâlih neþriyle (Tahran 1395) Beyrut (1885) neþirlerinde derleyici olarak Þerîf el-Murtazâ adý zikredilmiþtir (antolojide yer alan sözlerin Hz. Ali’ye aidiyeti konusundaki iddialar ve bunlara verilmiþ cevaplar için bk. A£yânü’þ-Þî£a, I, 539-545; Abdülfettah M. elHulv, V [Riyad 1975], s. 197-224). Antolojide yer alan sözlerin büyük bir kýsmýnýn Hz. Ali’ye ait olduðunu söylemek gerekir. Özellikle onun zamanýnda cereyan eden hadiselere dair olanlar, ilim ve ahlâkî erdemler vb. konularda medih parçalarý, valilerine ve devlet ricâline yazdýðý mektuplar bu türdendir. Þerîf er-Radî, eserin giriþinde yararlandýðý kaynaklardan söz etmemekle birlikte eserin içinde bazý kitaplardan nakiller yapmaktadýr. Bunlar baþta Cahiz’in el-Beyân ve’t-tebyîn’i, Müberred’in el-Kâmil fi’llu³a ve’l-edeb’i, Ya‘kubî’nin TârîÅ’i, Taberî’nin TârîÅu’l-ümem ve’l-mülûk’ü, Ýbn Abdürabbih’in el-£Ýšdü’l-ferîd’i, Mes‘ûdî’nin Mürûcü’×-×eheb’i ve Ebü’l-Ferec el-Ýsfahânî’nin el-E³ånî’si olmak üzere Saîd b. Yahyâ el-Ümevî’nin Kitâbü’l-Me³åzî’si, Vâkýdî’nin Kitâbü’l-Cemel’i, Ebû Ca‘fer el-Ýskâfî’nin el-Mašåmât fî menâšýbi emîri’l-müßminîn’i ve diðer bazý metinlerdir. Ayrýca daha önce Hz. Ali’nin hitabe, mektup ve mev‘izalarýný derlemiþ olan Zeyd b. Vehb el-Cühenî, Ebû Ýshak Ýbrâhim b. Muhammed el-Fezârî, Ýbrâhim es-Sekûnî, Ýbnü’l-Kelbî, Sâlih b. Ebû Hammâd er-Râzî, Abdülazîz el-Celûdî, Ahmed b. Muhammed el-Berký, Muhammed b. Îsâ el-Eþ‘arî, Muhammed b. Ahmed el-Cu‘fî ve Medâinî’nin eserleriyle bazý tarih, siyer, megazî ve ensâb kitaplarý gibi onun sözlerini aktaran kaynaklardan da yararlanýldýðý muhakkaktýr. Kâzým-ý Muhammedî ve Muhammed-i Deþtî’nin el-Mu£cemü’lmüfehres li-elfâ¾i Nehci’l-belâ³a adlý hacimli eserinde (Beyrut 1986) Nehcü’lbelâ³a’da geçen kelimelerle ilgili sözlüðün yaný sýra onda yer alan hutbe, mektup ve hikmetli sözlerin kaynaklarý da ayrýntýlý biçimde verilmiþtir (s. 1377-1424). Nehcü’lbelâ³a’nýn kaynaklarýna dair yapýlan diðer çalýþmalar arasýnda S. Waheed Akhtar’ýn Early Sh¢‘ite Imåmiyyah Thinkers’i (New Delhi 1988, s. 145-152), Muhammed-i Deþtî’nin Reviþ-i Ta¼š¢š der Esnâd u Medârik-i Nehcü’l-belâ³a’sý (Kum 1368 hþ./1989), Seyyid Muhammed Mehdî Ca‘ferî’nin “Menâbi. u Me,âpiz-i Nehcü’l-belâga” adlý makalesiyle (bk. bibl.) Âyetullah Hasanzâde-i Âmilî’nin “Esnâdü Nehci’l-belâga kable’þ-Þerîf er-Radî” baþlýklý makalesi (Mecelletü’l-£ulûmi’l-insâniyye, II/1-2 [Tahran 1990], s. 5-12) sayýlabilir. Gerek muhteva gerekse üslûp açýsýndan Arap dili ve edebiyatýnýn çok deðerli parçalarýný ihtiva eden Nehcü’l-belâ³a asýrlarca ilim ve edebiyat erbabýnýn ilgisini çekmiþ ve çeþitli araþtýrmalara konu olmuþtur. Eserin kaynaklarý araþtýrýlmýþ, kelime, þahýs ve konularýna göre sözlük ve indeksler hazýrlanmýþ, diðer kaynaklardan ikmal çalýþmalarý yapýlmýþtýr. Abdüzzehrâ el-Hüseynî’nin Me½âdiru Nehci’l-belâ³a ve esânîdühâ (Necef 1966), Muhammed Ali el-Hüseynî Abdülazîmî’nin etTekmile fî £umdeti mevâ£ý¾i Nehci’lbelâ³a (Necef 1912), Ýbn Ebü’l-Hadîd’in Tetimmetü Nehci’l-belâ³a (M. Ebülfazl Ýbrâhim neþrinin sonunda yayýmlanmýþtýr), Cemîl Sultân’ýn Etude sur Nahj alBalå³a (Paris 1940), Muhammed Bâkýr Mahmûdî’nin Nehcü’s-sa£âde fî müstedreki Nehci’l-belâ³a (Necef 1385/1965) adlý eserleriyle Kâzým Muhammedî ve Muhammed-i Deþtî’nin adý geçen eseri, Ali Ensâriyân’ýn ed-Delîl £alâ mev²û£âti Nehci’l-belâ³a (Tahran 1978), Muhammed Müfettih’in ¥ikmet-i Ýlâhî ve Nehcü’lbelâ³a (Tahran 1360 hþ./1981), Cevâdî Âmülî’nin ¥ikmet-i Na¾arî vü £Amelî der Nehcü’l-belâ³a (Tahran 1362 hþ./ 1983), Lutfullah Sâfî’nin Ýlâhiyyât der Nehcü’l-belâ³a (Tahran 1361 hþ./1982), Ali Hameneî’nin (Khamenei) Lessons from the Nahjul-balagha (Tahran 1984), Ali Miskînî’nin el-Hâdî ilâ mev²û£âti Nehci’l-belâ³a (Tahran 1363 hþ./1985), Muhammed Mehdî Þemseddin’in Dirâsât fî Nehci’l-belâ³a (Beyrut 1392/1972) ve ¥areketü’t-târîÅ £inde’l-Ýmâm £Alî: Dirâse fî Nehci’l-belâ³a (Beyrut 1405/1985), Kasým Habîb Câbir’in el-Felsefe ve’l-i£tizâl fî Nehci’l-belâ³a (Beyrut 1407/1987), Ýbrâhim es-Sâmerrâî’nin Ma£a Nehci’lbelâ³a (Amman 1987), Muhammed elGaravî’nin el-Em¦âl ve’l-¼ikemü’l-müstaÅrece min Nehci’l-belâ³a (Kum 1407/ 1987), Muhammed Hüseyin Meþâyih’in Na¾arât-ý Siyâsî der Nehcü’l-belâ³a (Tahran 1366 hþ./1987), Üveys Kerîm’in elMu£cemü’l-mev²û£î li-Nehci’l-belâ³a (Meþhed 1408), Kerîm Zamânî Ca‘ferî’nin Ferheng-i Lu³at-ý Nehcü’l-belâ³a (Tahran 1367 hþ./1988), Muhammed Mehdî’nin £Ýlmü’n-nefs fî Nehci’l-belâ³a (Dýmaþk 1990), Hasan Mekkî el-Huveylidî’nin Dürûs min Nehci’l-belâ³a (Beyrut 1415/ 1995), Dârü’t-teâruf li’l-Matbûât’ýn (Beyrut) 539 NEHCÜ’l-BELÂGA hazýrladýðý Nehcü’l-belâ³a ve el-mu£cemü’l-müfehres li-elfâ¾ihâ (kelimeler fihristi, s. 425-1624) isimli çalýþmalarý bunlardan bazýlarýdýr. Ýlk defa Tebriz’de taþ baskýsý yapýlan eseri (1247) Muhammed b. Hasan el-Mersafî notlarla birlikte (Kahire 1925), Subhî es-Sâlih harekeli metin, açýklama notlarý, lugatçe ve yirmi çeþit indeksiyle (Beyrut 1387; Kum 1395) Muhammed Muhyiddin Abdülhamîd (I-III, Kahire, ts. [Matbaatü’l-istikame]) ve Sabrî Ýbrâhim es-Seyyid (Katar 1406/1986) neþretmiþtir. Hüseyin Cum‘a el-Âmilî Nehcü’l-belâ³a’nýn 210 kadar þerhi olduðunu ifade eder (Þürû¼u Nehci’l-belâ³a, s. 35). Ýlki müellifin çaðdaþý Ali b. Nâsýr tarafýndan gerçekleþtirilen þerhlerin en hacimlisi ve en mükemmeli Ýbn Ebü’l-Hadîd’in Ýslâm kültürü üzerine bir ansiklopedi niteliði taþýyan Þer¼u Nehci’l-belâ³a adlý eseridir (Tebriz 1267, 1285; I-II, Tahran 1271, 1302; Bombay 1304; Meþhed 1310; I-II, Kahire 1290, 1327, 1328 [M. Nâil el-Mersafî’nin haþiyeleriyle], I-IV, 1329, 1330-1331; nþr. Muhammed Ebü’l-Fazl Ýbrâhim, I-XX, Kahire 1378-1380, 1385-1387; nþr. Hasan Temîm, I-V, Beyrut 1963-1965, I-IV 1397/ 1976, 1403/1983). Yayýmlanan diðer þerhlerden bazýlarý þunlardýr: Ali b. Zeyd elBeyhaký, Me£âricü Nehci’l-belâ³a (nþr. Muhammed Taký Dâniþpejûh, Kum 1409); Kutbüddin er-Râvendî, Minhâcü’l-berâ£a fî þer¼i Nehci’l-belâ³a (nþr. Abdüllatîf Kûhkemeri, I-III, Kum 1406); Ýbn Meysem el-Bahrânî, Þer¼u Nehci’l-belâ³a (Beyrut 1982); M. Cevâd Maðniye, Fî æýlâli Nehci’l-belâ³a (I-IV, Beyrut 1972-1973); M. Taký et-Tüsterî, Behcü’½-½ýbâ³a fî þer¼i Nehci’l-belâ³a (nþr. Ahmed Bâketcî, Tahran 1409); Muhammed Bâkýr el-Meclisî, Þer¼u Nehci’l-belâ³a (I-III, Tahran 1408/1988, Bi¼ârü’l-envâr ’dan alýnarak Ali Ensâriyân tarafýndan düzenlenmiþtir); Abdülbâký-i Tebrîzî, Minhâcü’l-velâye fî Þer¼i Nehci’l-belâ³a (I-II, Tahran 1378 hþ./ 1999); Muhammed Abduh, Þer¼u Nehci’l-belâ³a (I-IV, Beyrut 1412/1992). Câhiz, daha sonra Nehcü’l-belâ³a’da yer alan Hz. Ali’ye ait özdeyiþlerinden 100 tanesini seçerek Miße kelime adýyla þerhetmiþ, eseri Âdil es-Safevî (Tahran 1304) ve Muhammed el-Esterâbâdî Farsça’ya tercüme etmiþtir. Nehcü’l-belâ³a’yý Ali Feyzülislâm (Þer¼u Nehci’l-belâga, I-II, Tahran 1947, Arapça metniyle birlikte); Dervîþ Þâhîn (Nehcü’l-belâ³a, Tahran 1350, 1352, 1353, 1395, 1396), M. Taký Ca‘ferî (Terceme vü Tefsîr-i Nehcü’l-belâ³a, Tahran 1362/1983) ve Azî540 zullah Cüveynî (Kitâbü Nehci’l-belâ³a, Tahran 1377) Farsça’ya; Seyyid Ali Rýzâ (Nahjul Belå³a, I-III, Kum 1975-1980, seçmeler), Ali Naký (Nahj-ul Balagha, Kum 1981) ve Askarî Jafary (Peak of Eloquence: Nahjul balagha, Bombay 1978, seçmeler) Ýngilizce’ye; Abdülbaki Gölpýnarlý Türkçe’ye tercüme etmiþtir (Nehcü’l-belâga, Ýstanbul 1972; Kum 1409/1989). Abdurrahman Mihálffy eseri Macarca’ya çevirmiþ (Nahdzs al-balága, Budapest 1995), Ali Ebünnecâ da kýsmî bir Fransýzca tercümesini gerçekleþtirmiþtir (La voie de l’éloquence, Beyrut 1986; Nehcü’l-belâ³a þerhleri konusunda ayrýca bk. A£yânü’þ-Þî£a, I, 544-545; Akhtar, s. 169-171; Abdülazîz et-Tabâtabâî, IX/2-3 [Kum 1414], s. 154-188). BÝBLÝYOGRAFYA : Þerîf er-Radî, Nehcü’l-belâ³a (nþr. Subhî es-Sâlih), Beyrut 1387, neþredenin giriþi, s. 7-31; a.e. (trc. Abdülbâki Gölpýnarlý), Ýstanbul 1972, tercüme edenin önsözü, s. 5-19; a.e. (nþr. Muhammed Abduh), Beyrut 1412/1992, neþredenin giriþi, I, 11-18; a.mlf., ¥ašåßišu’t-teßvîl (nþr. Muhammed Rýzâ), Necef 1936, V, 167; a.mlf., ƒa½âßi½ü’l-eßimme, Necef 1949, s. 87; a.mlf., TelÅî½ü’l-beyân, Baðdad 1955, s. 178; a.mlf., el-Mecâzâtü’n-nebeviyye (nþr. Tâhâ ez-Zeynî), Kahire 1967, s. 39, 40, 67, 199, 251, 391; Ýbn Ebü’l-Hadîd, Þer¼u Nehci’l-belâ³a (nþr. M. Ebü’l-Fazl Ýbrâhim), Beyrut 1385/1965, I, 48, 53-54, 204-206; ayrýca bk. neþredenin giriþi, I, 3-12; Kemâleddin Meysem el-Bahrânî, Mušaddimetü Þer¼i Nehci’l-belâ³a (nþr. Abdülkadir Hüseyin), Beyrut 1407/1987, neþredenin giriþi, s. 5-13; Ýbn Hallikân, Vefeyât (Abdülhamîd), III, 113; Zehebî, Mîzânü’l-i £tidâl, III, 124; Ýbn Hacer, Lisânü’l-Mîzân, IV, 223; Keþfü’¾¾unûn, II, 1991; Ahmed Zekî Safvet, Cemheretü Resâßili’l-£Arab fî £u½ûri’l-£Arabiyyeti’z-zâhire, Kahire 1937 ^ Beyrut, ts. (el-Mektebetü’l-ilmiyye), I, 557-558 (indeks); a.mlf., Cemheretü Åu¹abi’l-£Arab fî £u½ûri’l-£Arabiyyeti’z-zâhire, Kahire 1381/1962, I, 234, 436, 476 (indeks); Brockelmann, GAL, I, 511; Suppl., I, 704-706; Zekî Mübârek, £Abšariyyetü’r-RaŠî, Kahire 1952, I, 203-217; Abdüzzehrâ el-Hüseynî, Me½âdiru Nehci’l-belâ³a, Necef 1966, I, 247-314; Hasan elEmîn, Dâßiretü’l-ma£ârifi’l-Ýslâmiyyeti’þ-Þî£iyye, Beyrut 1972-77, I, 68-123; XII, 355-363; A£yânü’þ-Þî£a, I, 539-545; Hüseyin Cum‘a el-Âmilî, Þürû¼u Nehci’l-belâ³a, Beyrut 1983, s. 5-106; M. Mehdî Þemseddin, ¥areketü’t-târîÅ £inde’l-Ýmâm £Alî: Dirâse fî Nehci’l-belâ³a, Beyrut 1405/1985, s. 7-12; S. Waheed Akhtar, Early Sh¢‘ite Imåmiyyah Thinkers, New Delhi 1988, s. 144-174; Abdülfettâh M. el-Hulv, “Nehcü’l-belâga beyne’lÝmâm .Alî ve’þ-Þerîf er-Radî”, Mecelletü Külliyyeti’l-lu³ati’l-£Arabiyye ve’l-£ulûmi’l-ictimâ£iyye, V, Riyad 1975, s. 197-224; Abdülazîz et-Tabâtabâî, “Nehcü’l-belâga .abre’l-kurûn”, Türâ¦ünâ, IX/2-3, Kum 1414, s. 154-188; Seyyid M. Mehdî Ca‘ferî, “Menâbi. u Me,âpic-i Nehcü’l-belâga”, Kitâbdârî, X, Tahran 1364 hþ., s. 9-17; M. Djebli, “Encore à propos de l’authenticité du Nahj al-balagha”, St.I, LXXV (1992), s. 33-56; a.mlf., “Nahj al-Balaga”, EI 2 (Fr.), VII, 904-905; Ýbrâhim elEbyârî, “Þerhu Nehci’l-belâga”, TÝ, II, 125-139. ÿÝsmail Durmuþ – — NEHCÜ’l-FERÂDÎS ( ) א א ˜ XIV. yüzyýlda Hârizm Türkçesi’yle yazýlan dinî - didaktik eser. ™ Ýslâmî Türk edebiyatýnda kýrk hadisler arasýnda ele alýnan Nehcü’l-ferâdîs daha çok öðüt aðýrlýklý bir eserdir. Araþtýrmacýlarýn çoðuna göre Kerderli Mahmûd b. Ali tarafýndan Hârizm’de yazýlmýþtýr. Hayatý hakkýnda bilgi bulunmayan müellifin tefsir, hadis, fýkýh gibi ilimlere vâkýf olduðu eserinden anlaþýlmaktadýr. 759 (1358) yýlýndan önce yazýlan Nehcü’l-ferâdîs her biri on kýsma (fasýl) ayrýlan dört bölümden (bab) ibarettir. Birinci bölümde Hz. Muhammed’in hayatý anlatýlmakta, ikinci bölümde dört halife, Ehl-i beyt ve dört büyük mezhep imamý hakkýnda bilgi verilmektedir. Üçüncü bölümde iyi ameller, dördüncü bölümde kötü ameller ele alýnmaktadýr. Eserin ilk iki bölümünde konular siyer aðýrlýklý olarak iþlenmiþtir; diðer bölümlerde ise kültür tarihi bakýmýndan önem taþýyan ve devrin sosyal hayatýný yansýtan unsurlar göze çarpmaktadýr. Bir hadisle baþlayan her kýsýmda önce hadisin Türkçe tercümesi, daha sonra Ýslâm âlimlerinin eserlerinden hadisin mahiyetine uygun hikâye ve menkýbeler anlatýlmakta, zaman zaman baþka hadis ve âyetlere de yer verilmektedir. Ayrýca bazý âlim, hükümdar ve mutasavvýflarýn hayatlarýndan örneklerle hikmetli sözler de aktarýlmaktadýr. Temel amacý Ýslâmî emir ve yasaklarýn öðretilmesi, dinî duygularýn güçlendirilmesi olduðundan Nehcü’l-ferâdîs sanat gayesi gözetilmeden kaleme alýnmýþ ve sade bir dil kullanýlmýþtýr. Bundan dolayý eser daha yazarýn saðlýðýnda Türk dünyasýnýn çeþitli merkezlerinde istinsah edilerek yayýlmýþtýr. Nehcü’l-ferâdîs, Karahanlý Türkçesi’nden Çaðatay Türkçesi’ne geçiþte büyük önem taþýyan Hârizm Türkçesi’nin Kýsasü’l-enbiyâ, Muînü’l-mürîd ve Muhabbetnâme gibi önemli metinlerindendir. Türkçe kelimelerdeki ünlüler çoðunlukla gösterildiði gibi ayrýca metin harekelenmiþtir. Eserin edebî Türkçe’nin imlâsýyla yazýldýðý, fakat sonradan mahallî aðýza göre harekelendiði de düþünülebilir. Bu sebeple Nehcü’l-ferâdîs, XIV. yüzyýl Hârizm Türkçesi’nin aðýz özelliklerini yansýttýðý için ayrý bir önem taþýmaktadýr. Cümle kuruluþu eserin tercüme olabileceðini akla getirmekte, telif olsa bile müellifin