MÜSELSEL nin Na¾mü Mü¦elle¦i Æu¹rub adlý kitabýný Kutrub’a nisbet etme hatasýna düþmüþlerdir (bk. bibl.). Behnesî’nin manzumesi üzerine de birçok þerh yazýlmýþtýr (Brockelmann, GAL, I, 102; Suppl., I, 161; Sezgin, VIII, 61-66). E. Vilmar, Behnesî’nin manzumesini Carmen de vocibus tergeminis Arabicis ad Qutrubum auctorem relatum adýyla neþretmiþtir (Marburg 1857). Ayný manzume Mü¦elle¦ü Æu¹rub adýyla da basýlmýþtýr (Kahire 1315). Kutrub’un eserinden sonra Zeccâc’ýn Kitâbü’l-Mü¦elle¦ât’ý gelir (¡elâ¦etü kütüb fi’l-mü¦elle¦ât içinde, nþr. Süleyman b. Ýbrâhim b. Muhammed el-Âyid, Mecelletü Câmi£ati Ümmi’l-šurâ li’l-bu¼û¦i’l-£ilmiyye, III/4 [Mekke 1411]). Ýbn Cinnî, Kazzâz (bk. DÝA, XXV, 161) ve Batalyevsî (bk. bibl.) bu sahada eser yazan kadîm müelliflerdendir (Batalyevsî, neþredenin giriþi, I, 48-62; Muhammed b. Ebü’l-Feth el-Ba‘lî, neþredenin giriþi, s. 25-49). Muhammed b. Ebü’l-Feth el-Ba‘lî (el-Ba‘lebekkî), el-Mü¦elle¦ ×ü’l-ma£ne’l-vâ¼id adlý eserini tek anlamda kullanýlan müselles kelimelere tahsis etmiþtir (bk. bibl.). Eser ilk harfi müselles isimler, ortasý müselles isimler, orta harfi müselles fiiller, ilk ve ikinci harfi müselles olan kelimeler olarak dört bölüme ayrýlmýþtýr. Baþka sahalarda da üçlü varyantlara dayanan çalýþmalar yapýlmýþtýr. Ýbn Fâris’in e¦-¡elâ¦e’si (nþr. Ramazan Abdüttevvâb, Kahire 1970; halîm / hamîl / lahîm vb.), Ebû Tâlib el-Mervezî’nin el-Mü¦elle¦ fi’lensâb (fi’n-neseb)’ý (Yâkut, VI, 145), Muhyiddin Ýbnü’l-Arabî’nin el-Mü¦elle¦âtü’lvâride fi’l-Æurßân’ý (βâ¼u’l-meknûn, II, 427; fârýd / bikr / ‘avân vb.), Ýbnü’l-Mahfûf’un el-Mü¦elle¦ât fî £ilmi’r-reml’i (Brockelmann, GAL Suppl., II, 367), Ebü’lGanâim Muhammed b. Ali el-Cessânî’nin el-Mü¦elle¦ü’l-¥amdânî’si bunlardan bazýlarýdýr (Batalyevsî, neþredenin giriþi, I, 48-49; Kehhâle, XI, 42). BÝBLÝYOGRAFYA : Lisânü’l-£Arab, “þlþ” md.; Luis Ma‘lûf, el-Müncid, “þlþ” md.; Ýbn Fâris, e¦-¡elâ¦e (nþr. Ramazan Abdüttevvâb), Kahire 1970, tür.yer.; Batalyevsî, elMü¦elle¦ (nþr. Salâh Mehdî el-Fertûsî), Baðdad 1401/1981-82, I-II, tür.yer.; ayrýca bk. neþredenin giriþi, I, 5-96; Yâkut, Mu£cemü’l-üdebâß, VI, 145; XI, 416; Muhammed b. Ebü’l-Feth el-Ba‘lî, elMü¦elle¦ ×ü’l-ma£ne’l-vâ¼id (nþr. Abdülkerîm Avfî), Küveyt 1421/2000, tür.yer., ayrýca bk. neþredenin giriþi, s. 3-81; Fîrûzâbâdî, el-øurerü’l-mü¦elle¦e ve’d-dürerü’l-mübe¦¦e¦e (nþr. Süleyman b. Ýbrâhim b. Muhammed el-Âyid, yüksek lisans tezi, 1398/1978), Câmiatü’l-Melik Abdülazîz Külliyyetü’þ-þerîa, neþredenin giriþi, s. 110-194; Taþköprizâde, Miftâ¼u’s-sa£âde, I, 361; Keþfü’¾-¾unûn, II, 1586-1587; Serkîs, Mu£cem, II, 1517; Brockelmann, GAL, I, 102; Suppl., I, 161, 526; II, 367, 916; βâ¼u’l-meknûn, II, 427; Kehhâle, Mu£cemü’l-müßellifîn, XI, 42; Sezgin, GAS, VIII, 61-66, 175, 183, 248; IX, 82; Mustafa Kýlýçlý, “Kazzâz”, DÝA, XXV, 161; Muharrem Çelebi, “Kutrub”, a.e., XXVI, 495. ÿÝsmail Durmuþ – Muharrem Çelebi – — MÜSELSEL ( " ) א Daha çok, Hz. Peygamber’in bir davranýþýný veya sözünü râvilerin birbirine göstererek veya söyleyerek rivayet ettikleri hadis anlamýnda terim. ˜ ™ Sözlükte “birbirini takip etmek” mânasýndaki silsile kökünden türeyen müselsel kelimesi, hadis terimi olarak “Resûl-i Ekrem’in bir hadisi söylediði sýrada yaptýðý bir hareketi veya kullandýðý bir sözü ya da hem hareketi hem sözü seneddeki bütün râvilerin aynen tekrarladýðý hadis” anlamýnda kullanýlmaktadýr. Hadisi bu þekilde nakletme iþine teselsül, bu tür nakilde bulunan râviye müselsil denir. Hicrî ilk üç asýrda (VII-IX) müselsel hadisler tabii bir þekilde nakledilmiþ, IV. (X.) yüzyýlýn ortalarýndan itibaren bu tür rivayetlere ayrý bir önem verilmiþ ve bunlar müstakil eserlerde toplanmaya baþlanmýþtýr. Müselsel hadisin birçok çeþidi bulunmakta olup Ýbnü’s-Salâh bunlarý sýnýrlamanýn mümkün olmadýðýný (£Ulûmü’l-¼adî¦, s. 275), Kettânî ise 400 civarýnda müselsel hadis çeþidi bulunduðunu (er-Risâletü’lmüste¹rafe, s. 85) zikretmiþtir. Bunlardan birkaçý þöyledir: 1. Müselsel bi’l-evveliyye. Bir hadisin senedinde yer alan bütün râvilerin, hocalarýndan rivayet ettikleri ilk hadisi “haddesenî fülânün ve hüve evvelü hadîsin semi‘tühû minhü” lafzýyla rivayet etmesidir. 2. Müselsel bi’l-hýlf. Râvilerin bir hadisi yemin ederek birbirlerine rivayet etmesi olup her râvinin “vallahi” veya “eþhedü billâhi ve üþhidüllahe le-kad ahberanî fülânün” þeklinde tekrarlamasýdýr. 3. Müselsel bi’l-kavl. Senedde yer alan bütün râvilerin “semi‘tü fülânen yekulü” diyerek birbirlerinden naklettikleri hadistir. 4. Müselsel bi-“innî uhibbüke.” Metninde “innî uhibbüke” ifadesi geçen hadisi talebesine nakleden her hocanýn bu ifadeyi tekrarlayarak rivayet etmesidir. 5. Müselsel bi’l-yed. Rivayet esnasýnda her râvinin kendi hocasýnýn ellerini sýkmak suretiyle aldýðý hadistir. Teselsül bazan bir hadisin senedinde yer alan râvilerin rivayet esnasýnda sakalýný sývazlamasý, belli bir yere dayanmasý, gülüm- semesi, aðlamasý, musafaha yapmasý, elini baþýna koymasý, hadisi ayakta rivayet etmesi, parmaðýna yüzük takmasý ve eliyle yere dokunmasý gibi davranýþlarý tekrarlamalarý þeklinde olur. Bununla birlikte seneddeki bütün râvi isimlerinin Muhammed veya Ahmed olmasý, Mekkî, Dýmaþký, Irâký, Mýsrî ve Maðribî gibi ayný bölgeye mensup bulunmasý, senedin tamamýnýn baba - oðuldan teþekkül etmesi, seneddeki râvilerin hadis imamý veya fakih yahut hâfýz, kadý, þair olmasý, her râvinin rivayet esnasýnda “semi‘tü” veya “kara‘tü” yahut “ahberanâ” gibi edâ sigalarýný tekrarlamasý þeklinde de meydana gelebilir. Rivayet edilen müselsel hadisler arasýnda en sahih kabul edileni Ýbn Hacer el-Askalânî’ye göre Saf sûresinin kýraati hakkýndaki hadistir (Süyûtî, II, 189). Tirmizî’nin, Abdullah b. Selâm > Ebû Seleme > Yahyâ b. Ebû Kesîr > Evzâî > Muhammed b. Kesîr > Abdullah b. Abdurrahman ed-Dârimî senediyle tahrîc ettiði bu hadisi Hz. Peygamber’den nakleden Abdullah b. Selâm þöyle der: “Ashaptan birkaç kiþi oturup konuþtuk ve, ‘Hangi amelin Allah katýnda daha makbul olduðunu bilsek de onu yapsak’ dedik. Bunun üzerine Cenâb-ý Hak, ‘Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ý tesbih eder’ âyetiyle (es-Saf 61/1-2) baþlayan Saf sûresini indirdi.” Abdullah b. Selâm þöyle devam eder: “Bu sûreyi bize Resûlullah baþtan sona okudu. Ebû Seleme dedi ki: ‘Onu bize Abdullah b. Selâm böylece okudu.’ Yahyâ b. Ebû Kesîr dedi ki: ‘Onu bize Ebû Seleme böyle okudu.’ Evzâî dedi ki: ‘Onu bize Yahyâ b. Ebû Kesîr böyle okudu.’ Muhammed b. Kesîr dedi ki: ‘Onu bize Evzâî böyle okudu.’ Abdullah b. Abdurrahman ed-Dârimî dedi ki: ‘Onu bize Muhammed b. Kesîr böyle okudu’ (Dârimî, “Cihâd”, 1; Tirmizî, “Tefsîrü’l-Kur,ân”, 62). Bu rivayetin nakli esnasýnda her hoca hadisi talebesine aktarýrken Saf sûresini baþtan sona okumuþ ve böylece bu müselsel rivayet ortaya çýkmýþtýr. Bazý âlimler, senedinde tedlîs ve inkýtâ bulunmadýðý için müselsel hadisin en saðlam hadis olmasý gerektiðini söylerken senedlerinde yer alan râvilerin genellikle cerhedilen kimseler olmasý yüzünden bu tür hadisler hadis âlimlerinin çoðu tarafýndan zayýf olarak deðerlendirilmiþ, Zehebî de müselsel rivayetlerin çoðunun asýlsýz olduðunu belirtmiþtir (el-Mûšý¾a, s. 44). Literatür. Bazý müellifler müselsel hadisleri müstakil eserlerde, birçok müellif de kendisine ulaþan senedlerle bir cüzde toplamýþ veya eserlerinin bir yerinde bunlara iþaret etmiþtir. Müselsel hadisleri ilk 85 MÜSELSEL Müselsel hadislerin tamamýný bir araya getirme gayretleri yanýnda belli konularla ilgili olanlarý ihtiva eden birçok cüz ve risâle telif edilmiþtir. Ebû Tâhir es-Silefî’nin el-Müselsel bi’l-evveliyye (Dârü’lkütübi’z-Zâhiriyye, Mecmua, nr. 85, vr. 133-140) ve ¥adî¦ü’l-mu½âfa¼a (Dârü’lkütübi’z-Zâhiriyye, Mecmua, nr. 2, vr. 7980), Alâeddin Ali b. Ýbrâhim eþ-Þâfiî’nin el-Cüzßü’l-müselsel bi’l-evveliyye (Millî Kütüphane, nr. 145/1), Takýyyüddin esSübkî’nin el-Müselselât bi’l-evveliyye (Kettânî, s. 82), Ýbnü’l-Irâký’nin el-Müselselât bi’l-evveliyye (a.g.e., a.y.), Ahmed b. Hasan el-Cevherî’nin el-Cevâhirü’l-behiyye £alâ ¼adî¦i’r-ra¼meti’l-müselseli bi’l-evveliyye (Beyazýt Devlet Ktp., Bayezid, nr. 836/1), Ýbrâhim Tâhir Efendi’nin Senedü Fâti¼ati’l-müselsel bi’l-šasem (Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 3680) adlý eserleri bunlardan birkaçýdýr (müselsele dair diðer eserler için bk. Kettânî, [Özbek], s. 122-129). BÝBLÝYOGRAFYA : Dârimî, “Cihâd”, 1; Tirmizî, “Tefsîrü’l-Kur,ân”, 62; Hâkim en-Nîsâbûrî, Ma£rifetü £ulûmi’l-¼adî¦ (nþr. Seyyid Muazzam Hüseyin), Medine 1397/ 1977, s. 29-34; Ýbnü’s-Salâh, £Ulûmü’l-¼adî¦ (nþr. Nûreddin Itr), Dýmaþk 1406/1986, s. 275-276; Nevevî, Ýrþâdü ¹ullâbi’l-¼ašåßiš (nþr. Nûreddin Itr), Beyrut 1411/1991, s. 183-185; Zehebî, A£lâmü’n-nübelâß, XVIII, 292; XX, 452, 560; XXI, 141; a.mlf., el-Mûšý¾a (nþr. Abdülfettâh Ebû Gudde), Beyrut 1405, s. 43-44, 103-113; Ebü’l-Fidâ Ýbn Kesîr, ÝÅti½âru £Ulûmi’l-¼adî¦ (el-Bâ£i¦ü’l-¼a¦î¦ içinde), Beyrut, ts. (Dârü’l-kütübi’l-ilmiyye), s. 168-169; Irâký, Fet¼u’l-mu³¢¦, s. 326-329; Ýbn Hacer el-Askalânî, Nüzhetü’n-na¾ar fî tav²î¼i NuÅbeti’l-fiker (nþr. Nûreddin Itr), Dýmaþk 1413/ 1992, s. 120; Süyûtî, Tedrîbü’r-râvî (nþr. Abdülvehhâb Abdüllatîf), Beyrut 1409/1989, II, 187189; Keþfü’¾-¾unûn, I, 617; II, 1130; Abdülhay el-Leknevî, æaferü’l-emânî (nþr. Abdülfettâh Ebû Gudde), Beyrut 1416, s. 268-318; Kettânî, er-Risâletü’l-müste¹rafe, s. 81-85; a.e. (Özbek), s. 122129; Elbânî, MaÅtû¹ât, s. 278; Talât Koçyiðit, Hadis Istýlahlarý, Ankara 1980, s. 310-313; Subhî es-Sâlih, Hadis Ýlimleri ve Istýlahlarý (trc. M. Yaþar Kandemir), Ankara 1981, s. 212-216; M. Abdülbâký el-Eyyûbî, el-Menâhilü’s-selsele fi’l-e¼âdî¦i’l-müselsele, Beyrut 1403/1983; Muhammed b. Muhammed Ebû Þehbe, el-Vasî¹ fî £ulûm ve mus¹ala¼i’l-¼adî¦, Cidde 1403/1983, s. 414-424; Ahmed Ömer Hâþim, Æavâ£idü u½ûli’l-¼adî¦, Beyrut 1404/1984, s. 164-167; Mücteba Uður, Ansiklopedik Hadis Terimleri Sözlüðü, Ankara 1992, s. 278-281; Abdulhamit Birýþýk, “Ýbn Akýle”, DÝA, XIX, 305; Nadir Özkuyumcu, “Ýbn Beþküvâl”, a.e., XIX, 377. ÿMehmet Efendioðlu – — MÜSEMMEN ( ) Divan þiirinde sekizer mýsralýk bendlerden oluþan musammat þeklindeki manzume (bk. MUSAMMAT). ˜ – ˜ ™ — MÜSEMMEN ( ) Türk mûsikisi usullerinden. ™ Arapça’da “sekizli, sekiz parçadan meydana gelmiþ” anlamýndaki müsemmen kelimesi Türk mûsikisinde küçük usullerden birini ifade eder. Bestekâr hânende Hacý Ârif Bey tarafýndan bulunup yine ilk defa onun tarafýndan kullanýldýðý kabul edilen usul ayrýca “katikofti” (katakofti) adýyla da anýlýr. Ancak Yunanca “katakopto”dan geldiði anlaþýlan, daha çok eski besteci ve müelliflerin kullandýðý bu kelimenin argoda “uydurma, yalan söyleme” mânasýna geldiði göz önüne alýndýðýnda bunun ne münasebetle bir mûsiki terimi olarak kullanýldýðý anlaþýlamamaktadýr. Usul, sekiz zamanlý olup bir üç zamanla bir beþ zamanýn veya baþka bir ifadeyle bir semâi ve bir Türk aksaðýnýn birbirine eklenmesiyle meydana gelmiþtir. Bunun aksi, yani bir Türk aksaðý ile bir semâinin birleþmesinden oluþtuðu da söylenebilir. Diðer pek çok usulün çeþitli mertebelerinin kullanýlmýþ olmasýna raðmen müsemMüsemmen usulünün þematik gösteriliþi Düm 2-3 8 3 8 8 q. 5 8 q 86 dair ayrýntýlý bilgi vermiþ, Abdülhafîz elFâsî el-Âyâtü’l-beyyinât fî þer¼i ve taÅrîci e¼âdî¦i’l-müselselât’ýnda (Fas, ts. [Matbaatü’l-vataniyye]) derlediði müselsel hadisleri ele almýþtýr. Muhammed Abdülbâký el-Eyyûbî el-Menâhilü’s-selsele fi’le¼âdî¦i’l-müselsele’sinde (Kahire 1357/ 1938; Beyrut 1403/1983) 212 rivayete yer vermiþ, Ýbrâhim b. Hasan el-Kûrânî elE¼âdî¦ü’l-müselsele (Süleymaniye Ktp., Cârullah Efendi, nr. 2069), Abdurrahman b. Muhammed el-Küzberî el-¥adî¦ü’lmüselsel (ÝÜ Ktp., AY, nr. 2253), Kavukcî Müselselât (Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye, Âmm, nr. 9140, vr. 1-146), Muhammed Ali b. Zâhir el-Veterî et-Tu¼fetü’l-Medeniyye fi’l-müselselâti’l-Veteriyye (Kýrým 1906) ve Muhammed Yâsîn el-Fâdânî el£Ucâle fi’l-e¼âdî¦i’l-müselsele (baský yeri ve tarihi yok) adlý eserlerini kaleme almýþlardýr. Tek 2 q defa Ýbn Hibbân el-Büstî’nin el-Müselselât adýyla (Zehebî, A£lâmü’n-nübelâß, XX, 452) bir araya getirdiði bilinmektedir. Daha sonra ayný isimle Ebû Bekir Ýbn Þâzân el-Baðdâdî, Ebû Nuaym el-Ýsfahânî, Müstaðfirî eser yazmýþ (son üç eser için bk. Kettânî, s. 82), Hatîb el-Baðdâdî biri üç cüz halinde el-Müselselât (Zehebî, A£lâmü’nnübelâß, XVIII, 292), diðeri Müselselü’l£îdeyn (ÝÜ Ktp., AY, nr. 1894) adýyla iki çalýþma yapmýþ, ayrýca Ýsmâil b. Ahmed etTeymî el-Müselselât (Dârü’l-kütübi’zZâhiriyye, Mecmua, Hadis, nr. 51), Ebü’lKasým Ýbn Asâkir el-Müselselât ve Müselselü’l-£îd (a.g.e., XX, 560), Ebû Muhammed Abdullah b. Abdurrahman edDîbâcî Müselselât (Elbânî, s. 278), Ýbn Beþküvâl Müselselât (DÝA, XIX, 377) ve Ebû Mûsâ el-Medînî Nüzhetü’l-¼uffâ¾ (nþr. Abdürradî Muhammed Abdülmuhsin, Beyrut 1406/1986; nþr. Mecdî Seyyid Ýbrâhim, Kahire 1990) ismiyle eserler telif etmiþlerdir. Ebü’l-Ferec Ýbnü’l-Cevzî el-Müselselât (Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye, Mecmua, nr. 37, vr. 6-27; nr. 98), Ýbnü’t-Taylesân el-Cevâhirü’l-mufa½½alât fi’l-e¼âdî¦i’l-müselselât (Kettânî, s. 83), Ziyâeddin el-Makdisî el-Müselselât (Dârü’l-kütübi’zZâhiriyye, Mecmua, nr. 10, vr. I/1-9), Alemüddin es-Sehâvî el-Cevâhirü’l-mükellele fi’l-e¼âdî¦i (aÅbâri)’l-müselsele (Keþfü’¾-¾unûn, I, 617), Ýbn Müsdî el-Müselselât (Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye, Mecmua, nr. 103, vr. 172-177), Zehebî el-£U×bü’s-selsel fi’l ¼adî¦i’l-müselsel (Keþfü’¾¾unûn, II, 1130), Alâî el-Müselselât (Kettânî, s. 83-84), Necmeddin Ýbn Fehd elMüselselât (a.g.e., s. 84) adlý kitaplarýný kaleme almýþlardýr. Þemseddin es-Sehâvî el-Müselselât’ýnda 100 hadisi deðerlendirmiþtir (a.g.e., a.y.). Süyûtî’nin bu konuda el-Müselselâtü’l-kübrâ (Dârü’l-kütübi’l-Mýsriyye, Hadis, nr. 323, Teymûr; Süleymaniye Ktp., Hamidiye, 179/2, vr. 7377), MuÅta½arü’l-Müselselâti’l-kübrâ (Süleymaniye Ktp., Reþid Efendi, nr. 988) ve Ciyâdü’l-müselselât (a.g.e., a.y.) isimli üç eseri bulunmaktadýr. Ýbn Akýle’nin Hicaz, Yemen ve Suriye bölgelerinde yaygýn olan kýrk beþ müselsel hadisi ihtiva eden el-Fevâßidü’l-celîle’sinin birçok yazma nüshasý vardýr (DÝA, XIX, 305). Murtazâ ezZebîdî, et-Ta£lîšåtü’l-celîle £alâ Müselselâti Ýbn £Aš¢le adlý bir müstahrec kaleme almýþtýr (Princeton Üniversitesi Ktp., Garrett, nr. 775). Þemseddin Muhammed b. Tayyib el-Fâsî, £Uyûnü’l-mevâridi’l-müselsele min £uyûni’l-esânîd olarak da bilinen el-Müselselât’ýnda (Süleymaniye Ktp., Baðdatlý Vehbi Efendi, nr. 317) 300’den fazla müselsel hadis zikredip bunlara . Tek 2-3