ÇAĞDAŞ TÜRK DÜNYASI TAR403U KISA ÖZET DİKKAT…Burada ilk 4 sahife gösterilmektedir. Özetin tamamı için sipariş veriniz… www.kolayaof.com 1 1.ÜNİTE Sovyet Döneminde Orta Asya XX. YÜZYIL BAŞINDA ORTA ASYA Orta Asya bölgesi, Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Türkiye ve dünya gündeminde özgün bir coğrafi ve siyasi kategori haline geldi. Orta Asya, 1991 yılından önce Sovyetler Birliği’nin bir parçası olarak ele alınıyordu. Bilim insanları ve araştırmacılar Orta Asya’yı çok genel Sovyet politikaları içerisinde bir alt bölüm olarak ele almayı daha uygun buldu. Günümüzde Orta Asya dendiği zaman Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Tacikistan cumhuriyetlerinin kapsadığı coğrafi alan akla gelmektedir. Bu durumun nedeni bölgedeki Rus ve Sovyet politikalarının tarihsel etkileridir. Türkistan ve Turan: Türkistan kelimesi “Türklerin yaşadığı ülke” anlamına gelmektedir. Bu bölgeye İran yazılı kaynaklarında Turan da deniyordu. Asya’da hâkim olan iki gücü temsilen İranTuran karşılaştırması Farsça kaynaklarda sıkça kullanılıyordu. Sonraki yıllarda Turan yerine Türkistan adı kullanılmaya başladı ve günümüze kadar ulaştı. Ayrıca Türklerin yurdu hakkında en eski bilgileri XI. yüzyılda yazılmış olan Kaşgarlı Mahmud’un Divanu Lugati’t-Türk adlı ünlü sözlüğünden öğrenebilmekteyiz. Özetle, çağdaş Orta Asya bölgesi coğrafi olarak Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Tacikistan’dan oluşan bölgedir. Bu cumhuriyetler arasında yer alan Tacikistan etnik ve kültürel olarak diğer Türk dilli cumhuriyetlerden ayrılmaktadır. Bu nedenle Türkiye’de Orta Asya denince dört Türk cumhuriyeti akla gelmektedir. SOVYETLER BİRLİĞİ’NİN KURULMASI (1917-1922) Rusya’da 1917 yılında gerçekleşen devrimler Avrupa ve Asya kıtalarının siyasi yapısını yeniden biçimlendirmiş ve dünya tarihine yön veren olaylar arasında yer almıştır. Bu devrimler sonucunda Rusya İmparatorluğu yıkılarak yerine Sovyetler Birliği kurulmuş ve dünya siyasi düşüncesinde XX. yüzyıl boyunca etkili olan komünist ideoloji gerçek bir devlette uygulanma imkânı bulmuştur. Söz konusu dönemde Orta Asya’daki Rus hâkimiyeti Sovyetler Birliği adı altında devam etmiştir. Orta Asya’daki gelişmeleri daha iyi anlayabilmek için Sovyetler Birliği’nin kuruluş süreci ve bu süreçte etkili olan temel kavramları bilmek yararlı olacaktır. Komünist Parti güçleri, 1922 yılında, eski Rusya İmparatorluğu topraklarının çoğunda kontrolü ele geçirdi. Ancak iç savaş ülkeyi harap etmişti. Halk açlık, kıtlık ve salgın hastalıklarla boğuşuyordu. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB), iç savaştan galip çıkan Bolşeviklerin girişimiyle Aralık 1922’de kuruldu. İlk aşamada 4 Sovyet cumhuriyeti tarafından temelleri atılan SSCB, daha sonra eski Rusya İmparatorluğu topraklarını kapsayacak biçimde genişledi. Yani Sovyetler Birliği, coğrafya ve siyaset alanlarında Rusya İmparatorluğu’nun yerini aldı. Orta Asya’da Sovyet Hâkimiyetinin Kurulması Sovyetler Birliği’nin hâkim olduğu bölgeler arasında Orta Asya da vardı. Rus devrimlerini izleyen yıllarda büyük bir siyasi hareketlilik içerisine giren Türkistan bölgesinde pek çok siyasi parti kuruldu, peş peşe kurultaylar toplandı ve özerklikler ilan edildi. Türkistan halkları, Kazaklar, Kırgızlar, Özbekler ve Türkmenler 1917-1922 arasında yaklaşık beş yıl boyunca genel Rusya siyasetine dâhil olarak kendi kaderlerini tayin etmeye çalıştılar. Rusya İmparatorluğu dâhilindeki Orta Asya bölgesinde iki genel valilik ve iki hanlık vardı. Bozkır Genel Valiliği, Türkistan Genel Valiliği, Hive Hanlığı ve Buhara Emirliği. Çok küçük 2 bir alana sıkışmış durumdaki Türkistan hanlıkları tam olarak bağımsız değildi. Rusya’nın koruması altında hüküm sürüyorlardı. Alaş: Kazakların efsanevi atasının adıdır. Bu nedenle Kazak halkı için bazen “Alaş oğlu”, Kazak ülkesi için de “Alaş yurdu” tabirleri kullanılmıştır. XX. Yüzyıl başında etkili olan milliyetçi Kazak düşünce hareketine Alaş Hareketi adı verilmektedir. Ahmet Baytursunov, Alihan Bökeyhanov, Miryakup Dulatov ve Mustafa Çokay’ın liderliğinde hareket eden Kazaklar, Alaş Özerkliğini kurdular ve Hokand Özerkliği’nde etkin rol oynadılar. Ancak güçlü Kızıl Ordu’ya karşı duramadılar ve 1920’de Bolşevik hâkimiyetini kabul etmek zorunda kaldılar. Tüm Türkistan halklarının en büyük isteği özerklik ve Ruslarla eşit haklara sahip olmaktı. İç savaştan galip çıkan Sovyet yönetimi de tam olarak bunları vaad ediyordu. Lenin, birçok yazısında ve konuşmasında tüm Rusya halklarının kendi kaderlerini tayin etme hakkının olduğunu ve Bolşevik devriminin de bunu garanti altına aldığını ifade etmiştir. ORTA ASYA’DA ULUSAL CUMHURİYETLERİN OLUŞTURULMASI Günümüzde Orta Asya’da bulunan cumhuriyetlerin sınırları Sovyet yönetimi tarafından 1924 yılında başlayan ve uzunca bir süre devam eden bir süreç sonucunda belirlendi. Birçok kez değişikliğe uğrayan ve günümüzde bile tartışmalara yol açan bu sınır belirleme politikası çağdaş Orta Asya siyasi coğrafyasını ortaya çıkardı. Sovyetler Birliği’nin Orta Asya’da uygulamaya koyduğu ilk kapsamlı politika bu sınır belirleme projesidir. Sovyet idaresi, milyonlarca insanı ve milyonlarca kilometre kare toprağı kapsayan bu büyük proje ile Orta Asya’da kesin bir hâkimiyet kurma işine girişti. Sovyetler Birliği, sınır belirleme politikası ile başlıca dört amacı gözetmekteydi A. Zeki Velidi Togan (1890-1970): Rusya iç savaşı yıllarında Başkurdistan milli hareketi liderliği yapan Togan, Bolşeviklerle savaşta aktif rol oynadı. Orta Asya Türklerinin siyasi meseleleri hakkında Lenin ve Stalin’le doğrudan görüşmeler yürüten Togan, Bolşeviklerin yönetimi tamamen ele geçirmesiyle birlikte Rusya dışına çıkmak zorunda kaldı. Türkiye’ye gelerek profesör unvanı alan Zeki Velidi Togan, Türk tarihi alanında önemli çalışmalar yaptı. Kazak ve Kırgız: Rusya İmparatorluğu’nda Kazak adında iki ayrı halk yaşamaktaydı. Bunlardan biri bizim bildiğimiz Türk soylu Kazaklar, diğeri ise Rusya’nın batısında yaşayan Slav kökenli Rus Kazaklarıydı. Ruslar, Türk soylu Kazakların, onlarla çok yakın akraba olan Kırgızlarla aynı halk olduğunu düşündü. Böylece Orta Asya’daki Kazaklara “Kırgız” diyerek Rus Kazaklarıyla karışmasının önüne geçmeye çalıştılar. Rusça kaynaklarda 1925 yılına kadar Kazak yerine Kırgız adı kullanılıyordu. Bu nedenle 1920’de kurulan ilk Kazak cumhuriyetinin resmi adı Kırgız ÖSSC oldu. ORTA ASYA’DA UYGULANAN SOVYET POLİTİKALARI Sovyetler Birliği döneminde Orta Asya’da uygulamaya konulan politikaları üç ana kategoride toplamak mümkündür. Yeni kurulan Sovyet yönetimi siyaset, ekonomi ve kültür alanlarında köklü değişiklikler yaptı. Siyaset alanındaki en önde gelen politika yerelleştirme (korenizatsiya) olarak bilinen siyasi kadrolarda yerel halka da yer verilmesi sürecidir. Ekonomideki en kapsamlı politika göçebelerin yerleşik hayata geçirilmesi ve tüm tarımsal faaliyetin özel teşebbüsün elinden alınarak sovhoz ve kolhoz adı verilen büyük devlet çiftlikleri eliyle yürütülmesi oldu. Kültür alanındaki en büyük değişiklik tabii ki alfabe değişiklikleri ve eğitimin Rusçalaştırılmasıdır. Siyasi Alanda Sovyetleştirme Yerelleştirme (korenizatsiya) politikası sadece Orta Asya’ya özgü değildi. Tüm Sovyetler Birliği topraklarında Rus ya da Slav olmayan yüzlerce değişik halk yaşamaktaydı. Bu halkların desteğini kazanabilmek ve yetişmiş işgücünü daha verimli kullanabilmek amacıyla ilk yıllarda yönetimde yerel geleneklere ve toplumda söz sahibi kişilere yer veren bir yaklaşım sergilendi. 3 Basmacılık: Orta Asya’da Sovyetlere karşı silahlı direniş hareketidir. Dünya Savaşı’nda Osmanlı ordusunda Genelkurmay Başkanlığı görevini yürüten ve Osmanlı devletinin en kudretli şahsiyetlerinden biri olan Enver Paşa (1881- 1922), Orta Asya’ya gelerek Basmacı hareketine katıldı. Sovyet yönetimine karşı Türkistanlı Basmacıları örgütlemeye çalıştı ancak başarılı olamadı. Hücum politikaları kapsamında, 1924 yılında çıkarılan Rusya SSC ceza kanunu ile birlikte çok eşli evlilik, başlık parası, küçük yaşta evlilik ve diğer bazı aile hayatıyla ilgili gelenekler yasaklandı. Kısa süre önce izin verilen şeriat mahkemeleri 1927 yılında tekrar ilga edildi. Medreseler ve geleneksel tarzda eğitim veren diğer mektepler 1928’de kapatıldı. Rusça eğitim veren okulların açılmasına hız verildi. Yerel dillerde eğitim veren diğer okullarda da Rusça dersleri zorunlu hale getirildi. Kültürel Alanda Sovyetleştirme Tüm Orta Asya kültür ve dilini etkileyen en önemli değişiklik alfabe değişiklikleri olmuştur. Türk dilli halkların kullandığı Arap alfabesi yerine önce 1926 yılından sonra Latin alfabesi, daha sonra, 1940’lı yıllarda, Kiril alfabesi kullanılmaya başlandı. Bu sadece bir alfabe değişimi değil, tüm bir tarih ve kültürün yeniden şekillendirilmesi siyasetiydi. Alfabe değişiklikleriyle geleneksel aydınlar ve toplumun ileri gelenlerinin yeni nesil üzerindeki etkisi yok edilmek istendi. Ekonomik Alanda Sovyetleştirme Sovyetler Birliği siyasi ve kültürel değişimlerin yanı sıra ekonomi alanında da büyük projeler geliştiriyordu. Sanayide çalışabilecek özelliklere sahip yerel işçi sayısı çok yetersizdi. Pamuk üretimi yapılan güney Orta Asya bölgesini kuzeyde tahıl üretilen Sibirya bölgesine bağlayan Turksib (Türkistan-Sibirya) demiryolu inşaatı bu duruma iyi bir örnektir. II. Dünya Savaşı sonrasında Sovyetler Birliği’nde tahıl üretiminde çok ciddi bir düşüş yaşandı. 1953 yılındaki toplam tahıl üretimi 1913 rakamlarının altındaydı. Stalin’den sonra başa geçen Nikita Kruşçev (1894-1971) Kazakistan ve Batı Sibirya topraklarının tahıl üretimi için kullanılabileceğini düşünüyordu. TÜRK CUMHURİYETLERİNİN BAĞIMSIZ OLMASI Dünyanın ikinci süper gücü konumundaki Sovyetler Birliği 1970’lerde büyük bir ekonomik durgunluğa girdi. Sovyet yönetimi, Leonid Brejnev’in liderliğinde Soğuk Savaş’ı askerî alanda sürdürebilse de ekonomik olarak Amerika Birleşik Devletleri’yle (ABD) ve özellikle Batı Almanya ile rekabet edebilecek güce sahip değildi. Halkın satın alma gücü ve hayat standartları oldukça düşüktü. Sovyet halkının sadece % 9’u otomobil sahibiydi. Ayrıca kapalı bir toplum olması nedeniyle bilgisayar kullanımı çok düşük düzeydeydi. Teknolojik geri kalmışlık ekonomik verimsizlikle birleşince Sovyetler Birliği devleti hızla çökmeye başladı. Sovyetler Birliği devletinin resmen ilga edilmesiyle birlikte bu cumhuriyetlerin bağımsızlığı resmiyet kazandı. Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte 15 yeni cumhuriyet ortaya çıktı. Bunlar arasında 5 cumhuriyet Orta Asya bölgesinde yer alıyordu. Kırgızistan 31 Ağustos’ta, Özbekistan 1 Eylül’de, Türkmenistan 27 Ekim’de ve Kazakistan 16 Aralık 1991’de bağımsızlıklarını ilan etti. 2.ÜNİTE Sovyet Yönetiminde İdil-Ural Bölgesi EKİM 1917 DEVRİMİ SONRASINDA İDİL-URAL BÖLGESİ 25 Ekim 1917’de Rusya tarihinin ve bütün dünya tarihinin gidişatını radikal bir şekilde değiştirecek olan bir olay gerçekleşir: Bolşevikler, geçici hükûmeti silahlı darbe yöntemi ile devirerek ülkedeki iktidarı ele geçirirler. Petersburg’da Bolşevik darbenin olduğu günlerde Ka- 4 zan’da ve Ufa’da da Bolşevik devrim komiteleri kurularak eski devlet sisteminin yıkımına başlanır. İdil-Ural bölgesi genelinde Bolşevik iktidarının tam olarak yerleşmesi ise biraz zaman alacaktır. Bolşevik propagandanın başarısı, Çarlık döneminde ezilmiş olan kitlelere ve bunlar arasında Rus olmayan halklara çok cazip vaatler sunmasından kaynaklanır. Bolşevikler savaştan yorgun düşen askerlere barış, topraksızlıktan çile çeken aç köylüye toprak ve ekmek, insanlık dışı koşullarda çalıştırılan işçiye insanca çalışma ve yaşama şartları, Rusya İmparatorluğu’nda ikinci sınıf tebaa konumundaki Rus olmayan halklara bağımsız devlet kurma seçeneği dahil olmak üzere milli egemenlik hakkı vaatleriyle ve din, dil, ırk fark etmeksizin tüm insanlara eşitlik ve özgürlük sloganlarıyla iktidara gelmişlerdi. 13 Aralık 1919’da Komünist Partisi Merkez Komitesi, Mart 1918’de Müslüman Komiserliği tarafından ilan edilmiş olan Tatar-Başkurt Sovyet Cumhuriyeti’ni kurma kararını iptal eder. Bu durumda Tatarlar konusunda nasıl davranılacağı meselesi Bolşevik idareciler arasında tartışma yaratır. Lenin ve Stalin’in Tatar cumhuriyetini kurma yanlısı tutum sergilemesiyle lehte karar verilir. Mayıs 1920’de Tatar Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kurulur. SOVYET İKTİDARININ İLK ON YILI Sovyet devleti, Alman düşünür Karl Marks’ın kurucusu olduğu komünizm öğretisinin hayata geçirildiği dünyadaki ilk ülke oldu. “Bolşevikler” adıyla iktidara gelen, daha sonra “Sovyetler” olarak anılmaya başlayan Rusyalı komünistler eski Rusya İmparatorluğu topraklarında dünyanın geri kalanından tamamen farklı yeni bir düzen kurdular. Hayatın her alanında yaşanan radikal bir toplumsal dönüşümün eseri olarak ortaya çıkan Sovyet ülkesi, XX. yüzyılın tarihine bir süper güç olarak damgasını vurdu. Aynı zamanda, iktidarın toplum üzerinde tarihte benzeri görülmemiş bir baskı rejimini kurduğu totaliter devlet örneği olarak da tarihte yer etti. Totaliter devlet: İktidar yetkisinin tek partinin ve onun diktatör liderinin elinde toplandığı, toplumsal hayatın tüm yönlerinin devletin katı kontrolü altında tutulduğu, vatandaş hak ve özgürlüklerinin fiili olarak uygulanmadığı bir devlet düzenidir. İç Savaş Dönemi ve Savaş Komünizmi Politikaları: 1917-1921 Bolşevik yanlısı ve Bolşevik düşmanı güçler arasında 1917 yılının sonundan itibaren 1920 yılının sonuna kadar (bazı bölgelerde 1922 yılına kadar) süren acımasız iç savaş Rusya’yı harabeye çevirir. Bolşeviklerin iktidara gelir gelmez ekonomik, toplumsal ve siyasal alanlarda katı bir şekilde kendi prensiplerini uygulamaya başlaması da ülkede büyük sıkıntılar yaratır. Bolşevikler sadece işçi ve en yoksul köylü sınıfının menfaatlerini gözeterek diğer tüm sınıfları halkın düşmanı ilan eder; bu sınıfların ellerindeki bütün malları alır ve her tür karşı koyma girişimini acımasızlıkla bastırır. Özel mülkiyet kurumu ortadan kaldırılarak topraklar en yoksul köylülere dağıtılır; sanayi kurumları, bankalar ve ulaşım sistemi devletleştirilir. Rusya’daki iç savaş yıllarının toplumsal bedeli çok ağır olur. Savaş harekatları, Kızıl ve Beyaz orduların uyguladığı terör, açlık ve salgın hastalıklar sebebiyle toplam 15 milyon insan hayatını kaybeder. Bolşevik yönetiminin “halk düşmanı” ilan ederek mallarını talan ettiği ve kovuşturduğu zengin tabakalar başta olmak üzere Rusya’dan bu yıllarda yaklaşık 2.5 milyon insan yurt dışına kaçar. Ülke maddi ve manevi açıdan onulmaz yaralar alır. NEP: Rusça “Yeni Ekonomi Politikası” kelimelerinin kısaltmasıdır. Sovyet devletinde 1920’li yıllarda uygulanan ekonomi politikası bu terimle belirtilir. NEP uygulamasında serbest piyasa koşullarının işlemesine kısmen izin verilmiştir. İdil-Ural Bölgesinde Açlık: 1921-1922 Avrupa Rusya’sında iç savaş dolayısıyla zaten büyük zarar görmüş olan tarım ve hayvancılık, Bolşeviklerin Savaş Komünizmi politikası çerçevesinde gerçekleştirdikleri çiftçilik ürünlerine el koyma uygulaması ile iyice yıkıma uğrar. 1920 yılında çoğu bölgeden neredeyse 5 tüm tahıl - tohumluk olanları bile - zorla müsadere edilir. Bolşevik yönetiminin bu politikasına karşı birçok yerde, özellikle Başkurtlar arasında isyanlar çıkar. 1920’li Yıllarda Ekonomik, Siyasal ve Toplumsal Yaşam Kırsal kesim iç savaşın ve açlığın sebep olduğu yıkımdan sonra toparlanmaya başlar. NEP döneminde Toprak Kanunu’nun uygulanması sonucunda çiftçilerin toprak durumu iyileşir ve orta halli çiftçiler çoğunluğu teşkil edecek duruma gelir. Köyde genel olarak bireysel çiftlikler söz konusu iken, bunun yanı sıra kooperatifler ve kollektif çiftlikler de kurulmaya başlar. Bunlardan bazıları oldukça başarılı olur. Komsomol: Rusça “Komünist Gençler Birliği” anlamına gelen kelimeler dizisinin kısaltmasıdır; Komünist Partisinin gençlik koludur. 1920’li Yıllarda Milletler Politikası Sovyet yönetiminin Rus olmayan halklar konusundaki tutumunu anlayabilmek için komünizm öğretisinin tarihsel ilerleme anlayışından ve milliyetçiliğe bakışından bahsetmek gerekir. Komünizmin kurucusu olan Karl Marks, tarihin katı bir mantığı olduğunu ileri sürmüştü. Ona göre tarih, her biri öncekinden daha gelişmiş olan toplumsal yapıların bir silsilesinden ibaretti. Yerelleştirme: (Rusçası: korenizatsiya) Sovyetlerin 1920’li yıllarda ve 1930’lu yılların başında yürüttüğü, yerel dillerde eğitim ve kültür işlerini desteklemeye ve yerli etnik topluluklardan idareci kadrolar oluşturmaya yönelik uygulamalarıdır. “Yerelleştirme” politikası Rus olmayan halkları Sovyet tarafına çekmek ve şeklen milli, içerik bakımından sosyalist kültürlerin gelişmesini sağlamak hedefini gütmüştür. 1930’LU YILLAR 1922 yılının sonunda ağır hastalık sebebiyle siyasal yaşamdan çekilmek zorunda kalan Lenin, Ocak 1924’te hayata gözlerini yumar. Sovyetler Birliği Komünist Partisinin Genel Sekreteri sıfatıyla elinde büyük güç toplayan Stalin, 1920’li yılların sonuna doğru tüm siyasi rakiplerini ortadan kaldırarak Sovyet ülkesinin tartışılmaz önderi konumuna gelir. Stalin döneminde Sovyet ülkesi, bir taraftan muazzam ekonomik atılımı gerçekleştirerek uluslararası alanda bir süper güç konumuna yükselecektir. Fakat aynı zamanda tarihte eşine az rastlanan zalimlikte totaliter bir baskı rejimiyle yönetilen bir devlet olarak şekillenecektir. Sovyet Tarzı Modernleşme: Sanayileşme ve Kollektifleştirme Çarlık Rusya’sı, ekonomik ve toplumsal gelişme düzeyi bakımından Avrupa’nın gelişmiş ülkelerinin oldukça gerisinde idi. XX. yüzyılın başında ülke nüfusunun % 75’ini (94 milyon) köylüler teşkil etmekteydi. Sanayileşme sürecine yeni girilmişti. Bolşevik ideolojinin dayanağını oluşturan işçi kitlesi sadece 3 milyon kadardı. Birinci Dünya Savaşı ve hemen arkasından başlayan iç savaşlar ülkeyi yıkıma uğrattı. NEP yıllarında biraz toparlanmış olsa da ülke ekonomisi düzelmiş olmaktan uzaktı. Kolhoz: Rusça “kollektif çiftlik” anlamına gelen bir kısaltmadır. Sovyet devletinde kırsal kesim kollektif çiftlikler (kolhozlar) olarak örgütlenmişti. Diğer taraftan, bölge hızla sanayileşti. Çuvaş cumhuriyetinde eskiden beri var olan kerestecilik devam ettirilirken, bunlara hafif sanayi kuruluşları ve kimya sanayi tesisleri eklendi. Büyük Terör Karşıt görüşleri bastırmak için katı yöntemler kullanan Sovyet yönetiminin kendi halkına karşı sergilediği sert tutum, 1930’lu yılların ortalarına gelindiğinde büyük çaplı bir devlet terörü hâlini alır. Sovyet yönetimi, uyguladığı politikalarının vahim sonuçlarının sorumluluğunu üstlenmekten kaçınarak, bütün suçu meçhul “halk düşmanları”na yükler ve insan avına girişir. Parti ve devlet kurumlarını ve tüm toplumu gerçek veya olası muhaliflerden “temizleme” kampanyaları yürütülür. Sadece 1937-38 yıllarında toplam 3.5 milyon insan kovuşturulur, bunların 6