GAZİ ROTARY KULÜBÜ BÜLTENİ SAYI : 43 TARİH: 10 Haziran 2013 2012 -2013 BASIN Her şeyin oluşmasına çalışırken bütün çalışmaların, bütün teşebbüslerin üstünde olarak Türk kamuoyunu gerçeği anlamaya ve duymaya alıştırmak, bu durumu ona doğal hale getirmek, şuradan ve buradan gelecek günlük fikirlere, sahte ve yanıltıcı sözlere asla önem vermeyecek bir olgunluğa eriştirmektir. Bir toplumun ortak ve genel hisleri ve fikirleri vardır. Toplumların kıymetleri, medenileşme dereceleri, arzu ve eğilimleri ancak bu genel duygu ve düşüncelerin meydana geliş ve açığa çıkış derecesiyle anlaşılabilir. Bir topluluğu yöneten insanlar için toplumun talihi üzerinde hüküm vermek durumunda bulunan dostlar veya düşmanlar için ölçü, bu toplumun düşüncelerinden ( kamuoyundan) anlaşılan yetenek ve değerdir. Bundan dolayı milletler kamuoylarını dünyaya tanıtmak zorunluluğundadır. Bütün dünya kamuoyunun öğrenilmesi ise hayatın düzene konması için şüphesiz lazımdır. Bu hususta ise mevcut araçların birincisi ve önemlisi basındır. Basın milletin genel sesidir. Bir milleti aydınlatma ve ona doğru yolu göstermede, bir milletin muhtaç olduğu fikri gıdayı vermekte, özetle bir milletin hedefi mutluluk olan ortak yönde yürümesinin sağlanmasında, basın başlı başına bir kuvvet, bir okul, yol göstericidir. Önemi ve yüceliği medeniyet dünyasında açıklık kazanan basın, hükümetimizin birinci derecede önem vermesi, bu konuda sarfedeceği çalışmayı millet için yapmakla sorumlu olduğu hayırlı hizmetlerin baş tarafına koyması yüce meclisin, kesinlikle isteyeceği hususlardandır. Kamuoyu gibi gösterilmek istenilen suni fikirler, en sonunda özel fikirler gibi düşünülebilir. Değerli ve yararlı görülürse gözönüne alınır. Fakat genel idarede lazım olan kurallar niteliğinde değerlendirilemezler. Kamuoyunu gerçek durum ile karşı karşıya bırakmayı tercih ederim. İyice bilinmesi gerekir ki, gazeteler okul kitapları değildir. Aşağılık insanların para ile yaptırdıkları basın mücadeleleri vardır. En adi yalanları yaymada basının kullanıldığı olmuştur. Basın ve fikir hürriyetinin karşılaştığı başka tehlikelerde vardır. Basının hatta fikir derneklerinin, milli hükümetin tesirinden kurtularak, siyasi veya ekonomik gizli amaçlara alet olmasından korkulur. Basının para ile satın alınabilmesi, uluslararası yüksek para âleminin basın üzerinde gizli tesiri veyahut sadece yabancı devletlerin örtülü ödeneklerinin etkisi, işte bunların kamuoyunu kandırma ve yanıltmasından tamamıyla korkulur. Fakat hürriyetten çıkacak bu kötülükler asla çaresiz değildir. İlk önce basın hürriyetine yasal bir sınır çizilir. İkinci olarak gazeteler, özel bir teşkilat kurarak bununla kendi üzerlerinde ahlaki bir tesir meydana getirirler. İlk zamanlarda, bir işten başka bir şey olmayan gazetecilik, sosyal bir müessese haline gelebilir. Bundan başka, halkın fikri ve siyasi terbiyesi de bir güvencedir. Halk, çeşitli gazeteleri okumaya ve onları birbirleriyle kontrol etmeye ve gazeteci yalanlarına inanmamaya alışır. Bütün bunların üstünde, her şeyin açık olması sayesinde iyi niyetin gelişeceğini ve çok önemli meseleler üzerinde iyi niyet sahibi insanların daima çoğunluğu oluşturacağını kabul etmek uygun olur. UR BAŞKANI SAKUJİ TANAKA UR 2430.BÖLGE GUVERNÖRÜ MURAT ÖZ GUVERNÖR YARDIMCISI MERAL EVRENSEL YÖNETİM KURULU BAŞKAN NESRİN ÇOBANOĞLU SEKRETER CEM SEYFELİ SAYMAN RASİH BÜLENT GÜL ÜYE MUSTAFA RUŞEN KILIÇ GELECEK DÖNEM BAŞKANI ERDAL AYTEKİN 29 MAYIS TARİHLİ DEVAM ORANI % 77 05 HAZİRAN TARİHLİ GEÇİCİ DEVAM ORANI % 71 DÖRTLÜ ÖZDENETİM Düşündüğümüz, söylediğimiz ve yaptığımız şeyler : 1- GERÇEĞE UYGUN MU ? 2-İLGİLİLERİN TÜMÜ İÇİN ADİL Mİ ? 3-İYİ NİYET VE DAHA İYİ DOSTLUKLAR SAĞLAYACAK MI ? 4-İLGİLİLERİN TÜMÜ İÇİN YARARLI MI ? www.ankaragazirotary.org.tr Çünkü“ Her zaman dünyanın yarısını ve bir zaman dünyanın hepsini aldatmak mümkündür. Fakat, bütün dünyayı her zaman aldatmak mümkün değildir.” Tecrübe göstermiştir ki; insanların her şeyi söylemelerini önlemek asla mümkün değildir. Fakat, milli terbiye ve büyük manevi kuvvetlere karşı hükümetin uygun şekilde hareketi sayesinde, isyankâr fikirlerin yayılmasına müsaade etmeyecek sosyal bir çevre yaratmak mümkündür. Herhalde, her şeyin söylenmesine müsaade etmek ve bunun karşısında söyleyenlerin harekete geçmesini bekleyerek tedbir almakla yetinmek anlamsızdır. Bütün halkın harekete geçtiği gün, onları durduracak kuvvet yoktur. Doğal olarak bir sağlığı koruma olduğu gibi, sosyal bir sağlığı koruma da vardır. Her ikisi aynı prensibe dayanır. Maddi mikropları yok etmek mümkün olmadığı gibi, manevi mikropları da yok etmek mümkün değildir. Fakat, şahsın vücudunda fizyolojik bir sağlık yaratmak mümkün olduğu gibi, sosyal bünyede de manevi bir sağlık yaratmak, bu şekilde bir direnç ortamı hazırlamak mümkündür. MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ÇOK YAKIŞTI Küçük kasabanın birinde, bir caminin tam karşısında arazisi olan adam, arazisi üzerine bir genelev inşa etmeye başlamış. İmam ve cemaat buna şiddetle itiraz etmişler, ancak mal sahibinin kendi arazisi üzerine nasıl bir iş yeri açacağına da yasal olarak karşı çıkamamışlar. Tüm cemaatin tek yapabildiği şey, imamın öncülüğünde bu genelev için her gün beddua etmekten öteye geçememiş. İnşaat ilerlemiş ve açılışına birkaç gün kala her nasılsa şiddetli bir yıldırım düşmesi sonucu genelev yerle bir olmuş. Caminin cemaati bu olaydan duydukları büyük memnuniyeti saklamaya gerek görmemişler, ancak genelev sahibi adam, cami imamının ve cemaatin direk veya indirek olarak bu hasardan sorumlu oldukları iddası ile camiye karşı tazminat davası açmış. Cami imamı ve cemaat, savcılığa verdikleri savunmalarında bu konuda herhangi bir şekilde sorumlu tutulmalarına şiddetle itiraz etmişler, Bu olayın kendi dualarından dolayı meydana gelmiş olabileceği iddiasını da kabul etmemişler. Gerekli tüm belgeler tamamlanıp mahkemeye günü geldiğinde hakim dosyayı dikkatle incelemiş ve taraflara dönüp: "Bu konuda nasıl bir hüküm verebileceğimi bilmiyorum," demiş. ....Ancak dosyadaki tutanaklara bakarsak ortada tuhaf bir durum var. Taraflardan birisi duanın gücüne inanan bir genelev sahibi, diğeri ise duanın gücüne kesinlikle inanmayan bir imam ve cemaati...!" Aynen günümüzde olduğu gibi Kimi dinsizlerin menfaat ve çıkarları uğruna nasıl dindar gözüktükleri ile, kimi dindarların çıkarları uğruna nasıl dini inkar ettiklerinin hikayesi KENDİ İNANMADIKLARINA, BAŞKALARININ İNANMASINI İSTEYENLERİ. KENDİSİNE KARŞI DÜRÜST OLUNMASINI İSTEYENLERİN, ÇIKARLARI UĞRUNA BAŞKALARINA VEYA DEVLETE KARŞI DÜRÜST OLUNMAMA TARAFTARI OLMALARINI. KENDİSİNİ BÜTÜN TOPLUMUN ÜSTÜNDE ZANNEDİP, BAŞKA İNSANLARIN DAHA ÜSTÜN NİTELİKLERE SAHİP OLABİLECEĞİNİ KABUL ETMEYENLERİ. ANLAMIYORUM 11 Haziran Cem Adabağ dostumuzun oğlu Doğa’nın ve 15 Haziran Sait dostumuzun eşi Emine’nin doğum günleri kutlar ,huzurlu mutlu,sağlıklı bir yaşam dileriz