28 Haber Öðğretmen ve öðğrencileriyle muhabbet etmeyen bir Ýİl Millî Eðğitim Müdürü, bir Ýİlçe Millî Eðğitim Müdürü olduðğu zaman orada ne geliþşebilir? Arkadaþşlar þşunlarýı da yapabilir miyiz, diye konuþşan yöneticileriniz yoksa öðğretmen çaresiz kalýıyor. Üstün yetenekli ve üstün zekâlı çocuk denince algı farklı. Üstün zekâlı denilince sadece sayısal yeteneği üstün çocuklar mı algılanıyor? Kamuoyunda genel böyle bir yanılgı var mı? Hayır. Şimdi öyle bir algı var. Bugüne kadar konunun gecikme nedeni de bu. “Zaten bu çocuklar üstün, zaten Allah onları lütfederek, hediye ederek, iltifatlarıyla yaratmış bir de onlarla mı uğraşacağız; onlar kendi başlarının çaresine bakar.” gibi ifadeleri çok duyarız ama öyle değil. Buradaki üstünlük her zaman bir pozitiflik anlamına gelmiyor. Bu çocuklarda diğerlerinden farklı öğrenme kabiliyetleri, bedensel, zihinsel ve IQ, EQ kaç olursa olsun, el becerisi kaç olursa olsun, o bir çocuk. Onun çocuk olduðğunu hiçbir zaman unutmayýın. O çocuðğun üzerinde anormal bir baskýı kurup bu ne olacak acaba, demeyelim. Çünkü bu zekâ ve yeteneklerimizin farklýı olmasýı illa anne ve babanýın istediðği yönde bir meslek seçeceðği anlamýına gelmez. sanatsal yetenekler var. Travmalarını ve problemlerini de diğerlerinden farklılaştırıyor. Şunu unutmamak lazım ki her çocuğumuz tek, bir ve çok kıymetli. Bu çocuklarımız hızlı öğreniyorlar, farklı şeyleri merak ediyorlar, daha çok soru soruyorlar, eğer sorularına cevap alamazlarsa içe kapanıyorlar. Aile içi iletişim problemi başlıyor. Bence normal çocuklarımızın normal yaşına orantılı öğrenme hızında olmaları, akranlarıyla birlikte aynı oyunları oynayarak haz almaları sevinmemiz gereken şeylerden birisi. Onlardaki istisnai, arızi bir durum ama bu arızi durumu kendileri için çocuğun ve ailenin mutluluğu, toplumun refahı açısından değerlendirmek lazım. Varlığı Yokluğu Fark Edilmeyen Bilim Sanat Merkezleri Var Rapor sonuçlandı, komisyon çalışması sona erdi ve 7 Şubat’ta Meclis Başkanlığına sunuldu. Bize raporu değerlendirir misiniz, sizce nasıl bir rapor oldu? Rapor için Türkiye’de okulları, farklı şehirlerdeki fen liselerini gezdik. Daha sonra bilim sanat merkezlerimizi gezdik. Şehirlerimizde şu an 60 kadar açılmış ama ne bir şehir oranı ne bir nüfus oranı hiçbir mantalitesi, programı, öğretmen atama standartları belli olmayan, 24 saat açık olması gerekirken günün belirli saatlerinde açık olan bilim sanat merkezleri var. Yöneticisinin karakterine ve kapasitesine göre harikalar yaratan bilim sanat merkezleri olduğu gibi varlığıyla yokluğu bir şehirde hiç fark edilmeyen bilim sanat merkezleri de maalesef var. Bunun yanında biz komisyonumuzla birlikte cezaevini ziyarete gittik. Yeni Zelanda’ya ziyaret gerçekleştirdik. Yeni Zelanda’nın özelliği ne, diyenler için söylüyorum: Yeni Zelanda üstün yetenekliler eğitiminde dünyaya bilgi ihraç eden ülkelerden birisi ve dünyada ilk defa Zekâ Bakanlığını kuran ülkelerden bir tanesi. Avrupa modelini görmek istedik, Avrupa modelini görmek için de Almanya’yı tercih ettik, farklı farklı eyaletlerinde uygulanan modeller açısından önemliydi. Bütün gelişim üstün yetenekli eğitimine bağlanmış, en etkileyici şeylerden birisi üniversite sınavlarında ilk 1000’e girenler orada öğretmen oluyor. Kore ziyaretlerini yaptık. Geldikten sonra raporlarını hazırladık. Bu raporumuzda üç ülkenin yaşadığımız ve konuştuğumuz her detayına ilişkin hiçbir ayrıntıyı atlamadan yer verdik. Komisyon çalışmalarını yürütürken nasıl bir yol izlediniz, önceliğiniz ne oldu? Cumhuriyet öncesi ve Cumhuriyetten sonraki süreçte yetenek farklılıkları olan üstün yetenekleri olan kişilerle ilgili yapılan eğitim çalışmalarını, seçilme şartlarını rapora yazdık. Fark ettik ki bu konu çok yeni değil, devleti yönetenler bunu daha 1960’larda fark edip kanun, yönetmelik çıkarmışlar. Fakat hep söylüyorum, Meclis’te istediğiniz kadar kanun çıkarın, eğer bu kanunu hayata geçirecek iradede bürokratlarınız ve yöneticileriniz yoksa maalesef onlar çekmecelerde çürüyor. Halkın da konuya vakıf olması mümkün olmadığı için yok olup gidiyor. 1962’deki raporu kamuoyuyla paylaştık. 1962’de memleket üstün yetenekli çocuklarla ilgili özel ekipler kurup özel eğitimciler kurup Anadolu’da nasıl çalışmalar yapacağını tanımlamış. Yani bu çocukları dezavantajlı olarak görmemişiz; onlar işini çözer, diye görmüşüz ama dünya tarihine de baktığımızda hayatımıza renk katan mucit ve kâşiflerin çoğunun okullarda eğitimlerinin çok başarısız olduğunu görürüz. Biz de şimdi okulu terk eden, okuldan atılan, suça eğitilerek cezaevine giren çocuklarımızın içinde maalesef anlaşılamamaktan, iletişim kuramamaktan, öğretmeninin ve ailesinin onu anlamamasından kaynaklanan çok kötü sonuçlar yaşıyoruz. Rehberlik Araştırma Merkezleri Çok Eski Bir Model 1962’de yasalar hazırlandı dediniz fakat daha sonra devam etmedi. Bu konu neden ihmal edilmiş? Çocuklar gelip geçici sınıflarda ama bürokrat kalıcı. Bizim kamu yapısında tayin ve terfi bir projeye,