muhadds-sûfî ebû bekr el-gülâbâdî (kelâbâzî)

advertisement
marife, y l. 8, say . 1, bahar 2008, s. 77-104
MUHADD S-SÛFÎ EBÛ BEK R EL-GÜLÂBÂDÎ
(KELÂBÂZÎ) (380/990)
Fikret KARAPINAR
ÖZET
%slam dünyas n n önemli ilim merkezlerinden biri olan Buhara’da, hicri II.
asr n ortalar ndan itibaren pek çok alim yeti#meye ba#lam #t r. Muhaddis-sûfî Ebû
Bekir el-Gülâbâdî (Kelâbâzî) de bunlardan birisidir. Kaynaklarda hayat hakk nda
pek bilgi verilmeyen Gülâbâdî’nin ya#ad 1 sosyo-kültürel çevre makalemizde ele
al nm #t r. Ebû Bekir’in ismi hakk ndaki ihtilaflar giderilerek ad n n “Ebû Bekir, Muhammed b. %brahim b. Ya’kûb b. Yusuf b. Kesîr b. Hâtim b. Abdurrahman elGülâbâdî el-Buhârî el-Hanefî es-Sûfî” oldu1u ve 380/990 y l nda vefat etti1i tespit
edilmi#tir. Ard ndan Ebû Bekir’in yapt 1 ilmi seyahatler, hocalar , ö1rencileri ve
eserleri ortaya konulmaya çal # lm #t r.
Anahtar Kelimeler: Ebû Bekir el-Gülâbâdî (Kelâbâzî), Muhaddis-Sûfî, Hadis, Tasavvuf
MUHADDITH-SUFI ABU BAKR AL-GULÂBAD, (KALABADHI) (D. 380/990)
Buhara which became one of the important science centers after the mids
of the 2nd century of the Hegira has contributed to the raising of important scholars. Muhaddith-sufi Abu Bakr al-Gulabadi (Kalabadhi) is one of them. In this paper,
it has been tried to point out the social-cultural environment where this scholar
lived. The conflict on this scholars name and date of death has been solved and
concluded as “Abu Bakr, Muhammed b. %brahim b. Ya’kûb b. Yusuf b. Kathir b. Hatim b. Abdurrahman al- Gulabadi (Kalabadhi) al-Buhari al-Hanafi al-Sufi” and
380/990. Thereafter his scholarly travels, teachers, students and his works were
mentioned.
Key words: Abu Bakr al- Gulabadi (Kalabadhi), Muhaddith-Sufi, Hadith, Tasawwuf
GR!
Muhaddis-sûfî, aslOnda hadisle Pöyle veya böyle ilgilenen sûfî mePrep kiPi
demektir1. Sûfîlerin hadise bakOP tarzlarO, ele alOP biçimleri ve metotlarO, usul biri-
Bu makale, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’ne baSlO olarak 1999 yOlOnda hazOrlanan
“Ebû Bekir Muhammed b. Fshâk el-Kelâbâzî (v.380/990)’nin Miftâhu Maâni’l-Ahbâr Adl Eserinin Flk 80
Vara) n n Tahkîk ve Tahrîci” isimli yüksek lisans tezinden hazOrlanmOPtOr.
Dr., Selçuk Üniversitesi lahiyat Fakültesi. [email protected]
78
Fikret Karap nar
kimleri günümüze kadar hem merak konusu olmuP, hem de âlimler tarafOndan
çokça elePtirilegelmiPtir. Ebû Bekir el-Gülâbâdî (Kelâbâzî), bir hadisçi kadar hadis
formasyonuna sahip olup, sûfiyye içinde bu yönüyle dikkat çekenlerden biridir.
H. II. asOrda baPlayan sonraki asOrlarda devam eden sünni tasavvuf, tasavvufu Ehl-i sünnet esaslarOna dayandOrmaya ve tasavvufun slam’dan nePet ettiSini
ortaya koymaya çalOPan bir harekettir. Binaenaleyh muhaddis-sûfî Gülâbâdî de
tasavvufun slam’dan beslendiSini ve nasslara dayandOSOnO, eserler telif ederek
vuzuha kavuPturmaya çalOPan sûfîlerden biridir. O, slam tasavvufunun Kur’an ve
sünnetten nePet etmediSi elePtirilerine, et-Taarruf li Mezhebi Ehli’t-Tasavvuf adlO
mePhur eserinin yanO sOra, ondan çok daha hacimli ve doyurucu olan ama maalesef ilim dünyasO tarafOndan pek bilinmeyen Maâni’l-Ahbâr/Bahru’l-Fevâid adlO
eseriyle de cevap vermiPtir. KitabOnda 223 hadisi, sûfîyane bir bakOP açOsOyla, diSer
bir ifadeyle iPârî/manevî olarak Perh etmiPtir.
Bu makalede muhaddis-sûfî Ebû Bekir el-Gülâbâdî’nin yaPadOSO sosyokültürel çevre kOsaca ortaya konulduktan sonra hayatO, hocalarO, öSrencileri ve
eserleri hakkOnda bilgiler verilecektir.
I. YA!ADI1I SOSYO-KÜLTÜREL ÇEVRE
HayatO hakkOnda kaynaklarda pek bilgi verilmeyen Ebû Bekir, Buhârâ’nOn
Gülâbâd Mahallesi’nde doSmuPtur. Gülâbâdî’nin OrkOna OPOk tutabilmek için Buhârâ ve havalisinin etnik yapOsO2 incelendiSinde, nüfusun büyük bir çoSunluSunun
Türklerden oluPtuSu, daha sonra göçler sebebiyle yörede FarslarOn da önemli bir
yer tuttuSu dikkati çekmektedir. AyrOca asOllarO konusunda bilim adamlarO arasOnda görüP ayrOlOSO bulunan SoSdlar ve mevcut kaynaklarda haklarOnda yeterli bilgi
bulunmayan Yahudilerin bu bölgedeki mevcudiyetinden bahsedilmektedir.
Kuteybe b. Müslim’in Buhârâ’yO fethetmesiyle birlikte yöredeki etnik mozaiSe
yeni bir unsur olarak Araplar da katOlmOPtOr. Bu tespiti esas alarak ve mevcut verileri de göz önünde bulundurarak yöredeki Orklar, konuPulan dil(ler) veya yer isimlerinden hareketle, Buhârâ’daki etnik yapOyO fertler bazOnda kesin olarak ortaya
koymak pek mümkün gözükmemektedir. Nitekim Zekeriya KitapçO’nOn bir Rus
bilgininden naklettiSi, “Orta Asya’nOn bütün Pehirleri, karOPOk unsurlardan meydana gelmiP, ahalisi ve karOPOk sosyal sOnOflarO ile çePitli din, ideoloji, meslek ve
mezheplerin adeta birer buluPma yeri haline gelmiPtir”3 tespiti de bunu doSrulamaktadOr.
Buhârâ’nOn etnik farklOlOSOndan sonra dini yapOsOna bir göz atOldOSOnda, slam öncesinde Budizm, Mecusîlik, HOristiyanlOk, Yahudilik ve Maniheizm dikkati
çekmektedir. Müslümanlarla birlikte bölgeye slam hâkim olmuPtur. Buhârâ hal-
1
Saklan, Muhaddis-Sûfîler, s. 3.
Buhârâ ve çevresinin etnik durumu için bkz. Gülâbâdî, Maâni’l-Ahbâr, (KarapOnar’On muk.), s. 27-31.
3
KitapçO, Orta Asyada Fslâmiyet, s. 110.
2
Muhaddis-Sûfî Ebû Bekir el-Gülâbâdî
79
kOnOn slamla tanOPmalarO, Pehrin fethi öncesine kadar gitmektedir. Ticaret yollarOnOn kesiPtiSi önemli bir alOP-veriP merkezi olan Buhârâ, çePitli ticari münasebetler
sayesinde, daha önce birçok kültürle tanOPtOSO gibi, Müslümanlarla da tanOParak
kimi BuhârâlOlar, Müslüman olmuPlardOr. Bölge insanOnOn dinlere karPO olan hoPgörüsü sebebiyle diSer dinler gibi, slam da bölgede tutunabilmiP ve müntesip
bulabilmiPtir. Muaviye döneminde, Horasan valisi Ubeydullah b. Ziyad’On Buhârâ’yO 54/674 yOlOnda ilk defa fethetmesiyle birlikte, bölgede yeni bir dönem baPlamOPtOr. Fakat Müslümanlar, Kuteybe b. Müslim’in valiliSine kadar 86/705 çePitli
sebeplerden dolayO, bir türlü hâkimiyet saSlayamamOPtOr. Bunun önemli sebepleri
arasOnda; atanan valilerin yolsuzluklarO, beceriksizlikleri, slam’On özüne aykOrO
politikalarO, adaletsizlikleri ve merkezî hükümetin bölgeyi sadece önemli bir gelir
kaynaSO olarak görmesi zikredilebilir.
Bölgenin slamlaPma süreci4 incelendiSinde, slamlaPmanOn yöreye atanan
valilerin tutumlarO ve izledikleri politikalara göre deSiPiklik arz ettiSi görülmektedir. Vali Kuteybe b. Müslim, 86-96/705-716 yOllarO arasOnda çok karmaPOk, bir o
kadar da problemli bir yerde, on yOl -ki bölge için oldukça uzun bir süre- valilik
yapmayO baParabilmiPtir. O, yörenin fethini Buhârâ halkOyla bütünlePerek baParmOPtOr. Kuteybe, diSer valiler gibi mal-mülk ya da ganimet pePinde koPmamOP,
halkOn Müslüman olmasO için gayret sarf etmiPtir. BirtakOm askeri tedbirleri elePtirilse de onun bunlarO, halka yarar umduSu için yaptOSO anlaPOlmaktadOr. Buhârâ’da
Emevî hâkimiyetinin yerlePmesi için olduSu kadar, slam’On bölge halkO tarafOndan
öSrenilmesi ve yaPanmasO için de faaliyetlerde bulunmuPtur. Kuteybe, 94/712’de
Buhârâ’da ilk mescidi inPa ettirdikten5 sonra, Buhârâ ve havalisine birçok mescid
ve cami yaptOrmOP ve namaza tePvik için de Cuma günleri namaza gelenlere, cami
çOkOPOnda iki dirhem para verilmesini kararlaPtOrmOPtOr6. slam dünyasOnda benzerine az rastlanOlan bu uygulamayla, insanlarO namaza tePvik ederek, cuma vaazO
ile hutbesinden bir Peyler öSrenmelerini hedeflemiPtir. Yine yeni Müslüman olmuP insanlarO sOkOntOya sokmamak için namazda Kur’an-O Farsça okumalarOna
müsaade etmiPtir7. Vali Kuteybe b. Müslim’in öldürülmesi, bölgedeki fetih ve
slamlaPtOrma hareketlerini yavaPlatmOPtOr.
Halife Ömer b. Abdulaziz, 99/717-101/719 yOllarO arasOnda hilâfetinin kOsalOSOna raSmen sadece Mâverâünnehr için deSil, slam dünyasO için faydalO birçok
iPler yapmOPtOr. Ömer b. Abdulaziz, bölgenin slamlaPmasO için, mevâlî ile Arap
MüslümanlarO ePit statü ve haklara sahip hale getirmiPtir8. Daha önce uygulanan
4
Bölgenin islamlaPma süreci için bkz. Gülâbâdî, Maâni’l-Ahbâr, (KarapOnar’On muk.), s. 31-40.
NarPahî, Târîh, s. 77-78; Barthold, Türkistan, s. 139.
6
NarPahî, Târîh, s. 78.
7
NarPahî, Târîh, s. 78.
8
Taberî, Târîh, VI, 559; Ahmed Zeki, Cemhere, II, 289 vd.
5
80
Fikret Karap nar
OrkçO politikalara son vererek slam kardePliSine önem vermiPtir9. KiPilerin
müslümanlOSOnOn tescili için aranan birtakOm hoP olmayan Partlara son vermiPtir10.
Müslüman olanlardan alOnan cizye ve haracO kaldOrarak slamlaPmanOn önündeki
en büyük engeli ve birçok isyan ile huzursuzluSun da sebebini ortadan kaldOrmOPtOr11. Dört Halife döneminden sonra terkedilmiP olan sosyal adaleti toplumun tüm
katmanlarOna yaymaya çalOPmOPtOr12. Kuteybe’nin tartOPmaya açOk, haksOz iskân
politikalarOnO düzeltmiPtir13. Ömer b. Abdulaziz, toprak kazanma Peklindeki geniPleme politikalarOnO tasvip etmemiP, onun yerine gönüllerin/kalplerin fethine yönelmiPtir14.
II/VIII. asrOn ortalarOna doSru Buhârâ’nOn bir slam Pehri hüviyetine bürünmeye baPlamasOyla birlikte, Buhârâ ve çevresine âlimler de yönelmeye baPlamOPtOr15. Bu geliPmeler, yavaP yavaP yerli ilim adamlarOnOn yetiPmesini ve Buhârâ’nOn slam dünyasO ilim merkezleri arasOndaki yerini almasOnO saSlamOPtOr. Öyle
ki Buhârâ, hakkOnda hadis uydurulacak kadar aPOrO gidilecek ve övgüyle bahsedilecek bir Pehir haline gelmiPtir. Yöredeki Türkler arasOnda slam, hicri birinci asrOn
sonuna doSru Vali Kuteybe b. Müslim döneminde yayOlmaya baPlamOPtOr. Hicri
ikinci yüzyOlOn ilk yarOsOndan itibaren ise, hem âlimler yetiPmeye baPlamOP, hem
de o âlimler öSrenci yetiPtirmeye baPlamOPlardOr. KOsa süre zarfOnda bölgede slam
özümsenmekle kalmamOP, çePitli ilim dallarOnda birçok âlim yetiPebilecek seviyeye
ulaPmOPtOr.
%üphesiz slami ilimlerin bölgede hOzlO geliPmesinin, yayOlmasOnOn ve birçok
yerin ilim merkezi haline gelmesinin en önemli sebebi, medreselerdir. Bunlar Uygurlara ait, Budist viharalar/mabedler örnek alOnarak kurulmuPtur. Medreselerin
baPlangOçta slam âleminin doSusunda kurulmasO ve oralarda çok yaygOn olmasO
bunu göstermektedir. Oysa batO ran ve hilafet merkezi BaSdat’ta medreseler,
V/XI. yüzyOlda ortaya çOkmaya baPlamOPtOr16.
Sâmânîler, bir asrO aPkOn hükümdarlOklarO döneminde, saSlam bir siyasi ve
askeri tePkilat kurmuPlar ve ticareti geliPtirerek ülkede ekonomik refah saSlamOPlardOr17. Bu dönemde Sâmânîlerin payitahtO olan Buhârâ, bir ilim ve kültür merke9
Taberî, Târîh, VI, 558 vd.
Taberî, Târîh, VI, 559 vd; Ahmed Zeki, Cemhere, II, 292.
11
Belâzurî, Futûhu’l-Buldân, s. 622, Taberî, Târîh, VI, 559 vd; Ahmed Zeki, Cemhere, II, 291 vd.
12
Taberî, Târîh, VI, 558 vd; Ahmed Zeki, Cemhere, II, 289 vd.
13
Taberî, Târîh, VI, 568; Ahmed Zeki, Cemhere, II, 294 vd. (Kuteybe’nin iskan politikasOnO mahkemeye
taPOyan yöre halkO, hâkimin âdil bir Pekilde hükmedip baS ve bahçelerini Araplardan geri alabileceklerine karar vermesi üzerine, haklarOndan feragat ederek kendilerinin eski hallerinden memnun olduklarOnO ifade etmiPlerdir).
14
Taberî, Târîh, VI, 568; Ahmed Zeki, Cemhere, II, 293.
15
Buhârâ ve çevresinin ilmi ortamO için bkz. Gülâbâdî, Maâni’l-Ahbâr, (KarapOnar’On muk.), s. 40-44.
16
Mez, el-Hadâratü’l-Fslâmiyye, I, 336-337; Barthold, Orta Asya Türk Tarihi, s. 77 vd.; zgi, Uygurlar n
Tarihi, s. 17; AkOn, Asya Merkezi, s. 30.
17
Büchner, “Sâmânîler”, FA, X, 140 vd.
10
Muhaddis-Sûfî Ebû Bekir el-Gülâbâdî
81
zi olmuP, hükümdarlar âlim, edip ve Pairleri himaye ettikleri için, çok sayOda edip
ve Pair Buhârâ’da toplanmOPtOr18. II. Nûh b. Mansûr (ö. 387/997), Buhârâ’ya çok
zengin bir kütüphane kurmuPtur. Maalesef bu kütüphane, bn Sina (ö. 429/1037)
faydalandOktan kOsa bir süre sonra yanmOPtOr19. Makdisi (ö. 388/988), bölgenin
fakihlerinin itibarOnOn hükümdarlar derecesinde olduSunu, âlimlere çok hürmet
gösterildiSini ve hükümdarlarOn ilme çok raSbet ettiSini bildirmektedir20.
IV/X. asOr, siyasi istikrarsOzlOSa raSmen, kültürel açOdan oldukça canlOdOr.
BaPta tercüme faaliyetleri ile halife ve üst düzey yöneticilerin bu faaliyetlerde
aktif rol üstlenmeleri, bu geliPmeyi müspet yönde etkilemiPtir. Abbâsîlerin zayOflamasO neticesinde ortaya çOkan yeni devletçiklerin ilim, âlim, Pair, edip ve kütüphaneler kurarak kültüre önem vermeleri sonucu, birkaç merkezdeki ilmi birikim,
slam âleminin deSiPik köPelerine taPOnarak birçok ilim merkezinin kurulmasOna
ve ilmi canlOlOSa sebep olmuPtur21.
Abbâsîlerin son dönemlerinde, slam dünyasOnda bölünmüPlüSe, siyasi istikrarsOzlOSa, sOk sOk halife ve vali deSiPikliSine, fikri ayrOlOklarOn iyice artmasOna ve
keskinlePmesine raSmen, çePitli ilim dallarOnda birçok âlimin yetiPtiSini ve kOymetli eserlerin yazOldOSOnO görülmektedir. Nitekim bn Cerîr et-Taberî (ö.
310/922), EP’arî (ö. 324/935), Maturîdî (ö. 333/944), Fârâbî (ö. 339/950), Ebû’lKâsOm ez-Zeccâc (ö. 339/950), Pair Ebû’t-Tayyib el-Mütenebbî (ö. 354/965),
Âcurrî (ö. 360/971), Ebû’P-%eyh el- sbehânî (ö. 369/979), bn Fâris (ö. 369/979),
Hâkim el-Kebîr (ö. 378/988), Cevherî (ö. 393/1002 veya 400/1009), BâkOllânî (ö.
403/1012), bn Fûrek (ö. 406/1015), Lâlekâî (ö. 418/1027), Ebû Mansûr el-BaSdâdî
(ö. 422/1031), RâSOb el- sbehânî (ö. 425/1033), bn Sina (ö. 429/1037), Bîrûnî (ö.
440/1048) gibi doSudan batOya, güneyden kuzeye yüzlerce âlim yetiPmiPtir.
Bu dönmede, Hadis ilmi, eskiden olduSu gibi yükseliPini sürdürmeye devam etmiPtir. Bu yüzyOlda Nesâî (ö. 303/915), Ebû Ya’lâ el-MevsOlî (ö. 307/919),
bn Huzeyme (ö. 311/923), Ebû Avâne (ö. 316/928), Ebû Ca’fer et-Tahâvî (ö.
321/933), bn Ebî Hâtim er-Râzî (ö. 327/939), bn HObbân el-Büstî (ö. 354/965),
Muhammed b. Abdillah el-Bezzâr (ö. 354/965), Tabarânî (ö. 360/971), ilk hadis
usulü müelliflerinden birisi olarak kabul edilen er-Râmehurmuzî (ö. 360/971), bn
Adiyy (ö. 365/976), Dârekutnî (ö. 385/995), Hattâbî (ö. 388/998), bn Mende (ö.
395/1005), Hâkim en-Nîsâbûrî (405/1014) gibi pek çok muhaddisin yetiPtiSi görülür. Görülen o ki, slam dünyasOnOn bu dönemde yaPadOSO otorite boPluSu ve ayrOlOklar, ilmin geliPmesine engel olmanOn aksine hOzlanmasOna etki etmiPtir.
18
Barthold-Köprülü, Fslam Medeniyeti, s. 47; %ePen, “Buhârâ”, DFA, VI, 364.
bn Hallikân, Vefeyât, II, 158; Barthold, Türkistan, s. 14-15; Hasan brahim, Fslâm Tarihi, III, 456,
daha geniP bilgi için bkz. IV, 345-346.
20
Makdisî, Ahsenü’t-Tekâsîm, s. 260 vd.; Barthold, Türkistan, s. 295 vd; %ePen, Türkler, s. 247 vd.
21
Bkz. Ahmed Emîn, Zuhru’l-Fslâm, I, 94-97.
19
82
Fikret Karap nar
Hicri üçüncü asOrda Muhâsibî (ö. 243/857), Sehl et-Tüsterî (ö. 273/886),
Harrâz (ö. 277/890) ve Cüneyd (ö. 297/909)’in baPlattOklarO tasavvuf ile Ehl-i
sünnet slam anlayOPOnO kaynaPtOrma ve uzlaPtOrma çabalarO, IV/X. asOrda daha da
olgunlaParak devam etmiPtir. Öyle ki Kitâbü’l-Fktisâd müellifi bn Hafîf eP-%îrâzî
(ö. 371/982), el-Luma sahibi Ebû Nasr es-Serrâc et-Tûsî (ö. 378/988), Kitâbu’tTaarruf li Mezhebi Ehli’t-Tasavvuf yazarO Ebû Bekir el-Gülâbâdî (ö. 380/990), Kûtu’l-Kulûb sahibi Ebû Tâlib el-Mekkî (ö. 386/996), pek çok eser yazarO Ebû
Abdirrahman es-Sülemî (ö. 412/1021) ve Risâle müellifi KuPeyrî (ö. 465/1072) bu
asOrda yetiPmiP önemli sûfîlerden bazOlarOdOr22. Tasavvufu, Ehl-i sünnet’in esas
aldOSO temellere oturtma gayretleri, bir sonraki asOrda da varlOSOnO sürdürmüPtür.
Hareketin slam dünyasOnda revaç bulmasOna büyük katkO saSlayan hiç Püphesiz
Gazalî (ö. 505/1111) olmuPtur.
Özellikle ilk devir sûfîlerin telif ettikleri eserleri ve kayOtlara geçen sözleri
göz önüne alOndOSOnda, onlarOn temel referanslarOnOn Kur’an ve sünnet olduSu
söylenebilir. Bununla birlikte, Hz. Peygamber’in zühd hayatOnOn tezahürü olan
manevi yönünün, zamanla kendine özgü bir yaPam halini aldOSO ve çePitli ekollere
dönüPtüSü, baPka bir ifadeyle tasavvuf ve tarikatlara tahavvül ettiSi zikredilebilir.
Zahidane bir yaPam tarzO ile baPlayan bu hareket, yelpazesini son derece geniPleterek slam tefekkürünün temel konu ve kavramlarOnO da besleyen önemli faktörlerden biri olmuPtur. Nitekim bazO sûfîlerin, III/IX. asrOn ilk yarOsOnOn sonlarOna
doSru, kOsmen yabancO kültürlerin de etkisiyle fenâ, marifet, ke f, Nur-i Muhammedî
gibi birtakOm tartOPmalO OstOlahlardan söz etmeleri, âlimler arasOnda mePruiyet
tartOPmalarOna sebep olmuPtur. Bunun üzerine, âlimlerle sûfîlerin arasO açOlarak
âlimler tarafOndan sûfîlere tenkitler yöneltilmeye baPlanmOPtOr. Fakat her Peye
raSmen her iki eSilim de varlOSOnO günümüze kadar sürdürebilmiPtir.
Burada alanOnda önemli eserler veren IV/X. asOr sûfîlerinden Ebû Bekir elGülâbâdî’nin hayatO, kaynaklarda verilen bilgiler OPOSOnda bir nebze olsun aydOnlatOlmaya çalOPOlacaktOr.
II. HAYATI
a. smi
%eyh, imam, ârif, zâhid, sûfî, muhaddis, hâfOz, usulcü, tâcu’l-islam tâcu’d23
dîn lakaplarO olan ve Ebû Bekir24 Peklinde künyelenen, Buhârâ’nOn Gülâbâd25 Ma22
Arberry, “Tasavvuf”, Fslam Tarihi, IV, 155-156; Fazlurrahman, Fslam, s. 187 vd., 192 vd; Saklan,
Muhaddis-Sûfîler, s. 14; Schimmel, Fslam n Mistik Boyutlar , s. 94-95.
23
LakaplarOn kaynaklarO hakkOnda bilgi için bkz. Gülâbâdî, Maâni’l-Ahbâr, (KarapOnar’On muk.), s. 49.
24
Gülâbâdî’nin künyesinin kaynaklarO hakkOnda bilgi için bkz. Gülâbâdî, Maâni’l-Ahbâr, (KarapOnar’On
muk.), s. 49-50. Ancak Nusrettin YOlmaz, “Kelâbâzî’nin Tasavvuf ve Akâid Alan ndaki Görü leriyle
Mâturîdî’nin Mukâyesesi”, (BasOlmamOP Yüksek Lisans Tezi, Kayseri 1990) adlO çalOPmasOnda “fakîh,
muhaddis, hâf z ve sûfî gibi s fatlarla an lan Tâcu’l-Fslam Ebû Bekir Ahmed b. Muhammed b. Hüseyin b. Ali
b. Rüstem el-Buhârî el-Kelâbâzî me hur mutasavv flardand r. Ebû Nasr diye bilinen…” s. 1, Peklindeki
ifadelerinden de anlaPOlacaSO üzere, bir yanOlgO eseri, çaSdaP ve farklO iki âlim olan Ebû Bekir el-
Muhaddis-Sûfî Ebû Bekir el-Gülâbâdî
83
hallesi’ne mensup Ebû Bekir el-Gülâbâdî’nin ismi konusunda, hem ilk seksen
varaSO tarafOmOzdan tahkik edilen Maâni’l-Ahbâr’On çePitli yazma nüshalarOnda,
hem de biyografi kitaplarO ile çaSdaP çalOPmalarda farklOlOklar bulunmaktadOr. Tespitlere göre Gülâbâdî’nin ismi konusundaki farklOlOklar Pu Pekildedir:
1. Ebû Bekir Muhammed b. brahim b. Ya’kûb b. Yusuf b. Kesîr b. Hâtim
b. Abdurrahman el-Gülâbâdî, el-Buhârî26.
2. Ebû Bekir Muhammed b. brahim b. Ya’kûb el-Gülâbâdî, el-Buhârî27, elHanefî28.
3. Ebû Bekir Muhammed b. brahim el-Gülâbâdî, el-Buhârî, el-Hanefî29.
Kanaatimizce 2. ile 3., 1.’nin iki türlü kOsaltOlmOP Peklidir.
4. Ebû Bekir Muhammed b. Ebî shâk brahim b. Ya’kûb el-Gülâbâdî, elBuhârî30 el-Hanefî31.
5. Ebû Bekir b. Ebî shâk Muhammed b. brahim b. Ya’kûb el-Gülâbâdî, elBuhârî32.
Gülâbâdî ile Ebû Nasr’O birbirine karOPtOrmOP olmalOdOr. Oysa Ebû Bekir Muhammed b. brahim b.
Ya’kûb el-Gülâbâdî (ö. 380/990), muhaddis-sûfî ve YOlmaz’On Tasavvuf-Kelâm görüPleri üzerinde
çalOPtOSO, et-Taarruf ve Maâni’l-Ahbâr adlO eserlerin sahibidir. YOlmaz’On çalOPmasOnda yanlOP olarak
ismini verdiSi Ebû Nasr ise, Ahmed b. Muhammed b. Hüseyin b. Ali b. Rüstem el-Buhârî el-Kelâbâzî
(ö. 398/1008) “Ricâlu Sahîhi’l-Buhârî -el-Hidâye ve’l-Fr âd fî Ma’rifeti ehli’s-Sikati ve’s’Sedâd-” adlO eserin müellifi olup mePhur bir muhaddistir. Bkz. YOlmaz, age, s. 1-5.
25
Gülâbâd Mahallesi, Buhârâ’nOn güneyinde olup rabaz suruna bitiPik yani Pehir merkezine yakOn ve
yüksekçe bir yerde kurulu büyük bir mahalledir. Kazak öSrencilerden edindiSimiz son bilgilere göre
(1998 yOlO), bugün hâlâ Buhârâ civarOnda Gülâbâd adOnda bir yerlePim yeri vardOr. el-Gülâbâd kelimesinin el-Kelâbâz Peklinde yazOmO ve okunuPu konusunda Pu açOklamayO yapmakta fayda vardOr: Türkçedeki “g” harfi Arapçada olmadOSO için bu harf, o zamanlar Arapçaya “ ” Peklinde geçmiPtir.
IX/XIV. asra kadar, evvelinde uzun veya kOsa bir sesli bulunan ve bugün “ ” d diye telaffuz olunan
ses, “ ” diye telaffuz olunmuPtur. Bu sebeple Gülâbâd, Kelâbâz Peklinde okunmuPtur. Konu
hakkOnda bilgi için bkz. Gülâbâdî, Maâni’l-Ahbâr, (KarapOnar’On muk.), s. 20-23.
26
Gülâbâdî, Maâni’l-Ahbâr, III. Ahmed, 538 nr., 2/b, 3/a, eserin baP tarafOnda metne ait olmayan
sayfalarda, adO zikredilmeyen biri tarafOndan düPülmüP not ile 2/b’nin kenarOna düPülmüP baPka bir
notta müellifin adO “Ebû Bekir Muhammed b. Ebi (el-Abbâs) shak b. brahim b. Ya’kûb el-Gülâbâdî,
el-Buhârî” Peklinde geçmektedir. Ancak el-Abbâs’On yanlOPlOkla yazOlmOP olmalOdOr.
27
Gülâbâdî, Maâni’l-Ahbâr, Mektebetü’l-Esed (Zahiriyye), hadis, 1034 nr.; III. Ahmed, 619 nr.,
8/b’deki semâ’ kaydO; Fatih, 697 nr., 2/a ile %ehid Ali PaPa, 375 nr., vrk. 267. Fakat iki nüshanOn da
senedlerinin devamOnda nüshalarOn ravisi olan müellifin kOzO, Ümmü’l-KâsOm bint Ebî Bekir b. Ebî
shâk… Peklinde geçmektedir; Arberry, Doctrine, s. X (Ethé, Hermann’On Catalogue of Persian
Manuscripts in the India Office, I, 302 isimli eserinden naklen); Arberry, Doctrine, s. X’da ismin bu
Pekilde daha doSru olduSunun sanOldOSOnO bildirmektedir; Cezzâr, Medâhilü’l-Müellifîn, III, 1372.
28
Kehhâle, Mu’cem, VIII, 222.
29
Gülâbâdî, Maâni’l-Ahbâr, Mektebetü’l-Esed (Zahiriyye), hadis:13495 nr.; III. Ahmed, 600 nr.,
5/a’daki semâ’ kaydO; Murad Molla, 610 nr.; Katib Çelebi, Ke fü’z-Zünûn, I, 53, 105, 225, 419; Zirikli,
A’lâm, VI, 184; Kays Âlü Kays, Îrâniyyûn, II, 450; Kehhâle, Mu’cem, VIII, 212; Chabbi, “Réflexions
Sur Le Soufisme Iranien Primitif”, JA, CCLXVI, 39.
30
bn KutluboSa’nOn Tâcü’t-Terâcim’inin muhakkiki s. 333’deki dipnotta baPka bir nüshada bu Pekilde geçtiSini belirtmektedir; smail PaPa, Hediyyetü’l-Ârifîn, II, 54; Madelung, “Abû Bekir Kalâbâdî”,
EIR, I, 262.
31
smail PaPa, Hediyyetü’l-Ârifîn, II, 54; UludaS, Süleyman, “Kelâbâzî”, DFA, XXV, 192-193.
84
Fikret Karap nar
Do)rusu: Ebû Bekir b. Ebî shâk Muhammed, (“bin” olmamalO) brahim b.
Ya’kûb.
6. Ebû Bekir b. Muhammed b. Ebî shâk brahim b. Ya’kûb el-Gülâbâdî, esSûfî .
33
Do)rusu: Ebû Bekir (“bin” olmamalO) Muhammed b. Ebî shâk brahim b.
Ya’kûb.
7. Ebû Bekir Muhammed b. shâk b. brahim el-Gülâbâdî, el-Buhârî34.
Do)rusu: Ebû Bekir Muhammed b. (Ebî olmalO) shâk (“bin” olmamalO) brahim.
8. Ebû Bekir Muhammed b. shâk el-Gülâbâdî, el-Buhârî, el-Hanefî35.
Do)rusu: Ebû Bekir Muhammed b. (Ebî olmalO) shâk el-Gülâbâdî, elBuhârî, el-Hanefî.
9. Ebû Bekir b. Ebî shâk brahim b. Ya’kûb el-Gülâbâdî, el-Buhârî36.
10. Ebû Bekir b. Ebî shâk el-Gülâbâdî, el-Buhârî37.
11. Ebû Bekir b. shâk b. brahim b. Ya’kûb el-Gülâbâdî, el-Buhârî38.
32
Gülâbâdî, Maâni’l-Ahbâr, III. Ahmed, 538 nr., 2/b’nin kenarOna düPülmüP bir notta; III. Ahmed, 600
nr., 7/b’deki semâ’ kaydO; Çorlulu Ali PaPa, 128 nr., 2/a; Müstemlî (ö. 434/1042) tarafOndan yapOlan
Taarruf’un Farsça Perhinin ilk sayfasO, -Amasya l Halk Ktp. Yazmalar, nr: 720- (UludaS, Taarruf, s.
226’dan naklen); Konevî (ö. 729/1328)’nin Hüsnü’t-Tasarruf fî erhi’t-Taaruf, adlO eserinin ilk sayfasO,
-Süleymaniye Ktp. Çelebi Abdullah Kit. nr: 176- (UludaS, Taarruf, s. 227’den naklen); Parsâ da
Taarruf’tan bahsederken veya alOntO yaparken bu ismi kullanmOP bkz. s. 99, 201, 527, Maâni’lAhbâr’dan bahsederken veya alOntO yaparken ise, Ebû Bekir b. shâk b. brahim b. Yâ’kûb elGülâbâdî, el-Buhârî ismini kullanmOPtOr bkz. s. 323, 496, 577, 592; Ritter, Orientalia, I, 78; Arberry,
Doctrine, s. X.
33
Carullah, 995 nr. Maâni’l-Ahbâr nüshasOnOn devamOndaki Taarruf nüshasO 216/a’da ismi bu Pekilde
geçmektedir.
34
Arberry’nin Doctrine, s. X (Ahlwardt, Verzeichniss, III, 93 isimli eserinden naklen); Brockelmann,
GAL, I, 360; Suppl. I, 217; Sezgin, GAS, I, 668; Shiloah, The Theory of Music, s. 241.
35
Gülâbâdî, Maâni’l-Ahbâr, Sofya Milli Ktp. OR. 3603 numaralO nüsha (Waley, Catalogue of Arabic
Manuscripts, s. 118’den naklen); bn Teymiyye, Mecmûu’l-Fetâvâ, VI, 298, X, 367; Leknevî, Fevâid, s.
161; Kettânî, Risâle, s. 40, 196; Nicholson, Literary, s. 338; Gülâbâdî, Taarruf, (Abdulhalîm-Taha), s.
5, muhakkikler ismin bu Peklini tercih etmiPler, fakat maalesef mukaddimede müellifin hayatO ve
isminden hiç bahsetmemektedirler; Arberry, “Kelâbâzî”, FA, VI, 537; Nwyia, “al-Kalâbâdhi”, EI, IV,
467; UludaS, Taarruf, s. 11; Gülâbâdî, Taarruf, (Ahmed %emsüddîn), s. 3, maalesef eserin bu muhakkiki de müellifin hayatO ve ismi konusunda hiçbir bilgi vermemektedir.
36
Gülâbâdî, Maâni’l-Ahbâr, III. Ahmed, 619 nr., 7/b, eserin baP tarafOnda metne ait olmayan sayfalarda, adO zikredilmeyen biri tarafOndan düPülmüP not ile 246/b’deki semâ’ kaydO; SÜ FK, 1075/A nr.,
1/a; Velîyyüddîn Efendi, 844 nr.; Çorlulu Ali PaPa, 128 nr., 471/b’deki semâ’ kaydO; Murad Buhârî,
94/M nr.; Brockelmann, GAL, I, 360’da Paris 5855 numaralO nüshadan nakletmektedir.
37
Gülâbâdî, Maâni’l-Ahbâr, III. Ahmed; 619 nr., 8/a’daki semâ’ kaydO ile 600 nr., 5/b ile 7/a’daki semâ’
kayOtlarOnda; Fatih, 697 nr., 2/a; Velîyyüddîn Efendi, 718 nr.; Carullah, 995 nr., 1/a; Halep, 76 nr. s.
37; RâSOb PaPa, 311 nr.; Fatih, 697 nr., 2/a ile %ehid Ali PaPa, 375 nr., vrk. 267, numaralO nüshalarOn
senedlerinin devamOnda nüshalarOnOn ravisi olan müellifin k z , Ümmü’l-Kâs m bint Ebî Bekir b. Ebî Fshâk… Peklinde geçmektedir.
38
Parsâ, Maâni’l-Ahbâr’dan bahsederken veya alOntO yaparken bu ismi tercih etmiPtir bkz. s. 323, 496,
577, 592.
Muhaddis-Sûfî Ebû Bekir el-Gülâbâdî
85
Do)rusu: Ebû Bekir b. (Ebî olmalO) shâk (“bin” olmamalO) brahim b.
Ya’kûb.
12. Ebû Bekir b. shâk el-Gülâbâdî, el-Buhârî39.
Do)rusu: Ebû Bekir b. (Ebî olmalO) shâk el-Gülâbâdî, el-Buhârî.
13. Ebû Bekir b. brahim b. Ya’kûb40 b. shâk el-Gülâbâdî, el-Buhârî41.
“ bn shâk” yerine “ bn Yusuf” olmalO.
14. Ebû shâk Muhammed b. brahim el-Gülâbâdî42.
15. Ebû shâk43. Bu künye farkO ise Pu üç Pekilde izah edilebilir:
i. “ bn Ebî shâk”On “ bn” i düPerek rivayet edilmiP olabilir.
ii. Bir kiPinin birkaç künyesi olabildiSi için, “Ebû shâk” Gülâbâdî’nin
diSer bir künyesi olabilir.
iii. AslOnda Ebû shâk künyesi, el-Gülâbâdî hakkOnda anlatOlan ve bazOlarO tarafOndan yanlOPlOkla müellifin bizzat kendisine atfedilen bir rüya hikâyesine
dayanmaktadOr. (Rüya’dan 42. dipnotta kOsaca zikredilmiPtir.) Tespitlerimize
göre, bu rüya hikâyesinin asOl kaynaSO, Süleymaniye Ktp. Cârullah 2/b’de de belirtildiSi üzere Muhammed Parsâ (ö. 822/1419)’nOn Faslu’l-H tâb’OdOr44. Maalesef
daha sonralarO Maâni’l-Ahbâr’O okuyan ve bu menkObeyi de bilenler, eserin baP
tarafOna metne ait olmayan sayfalarOn herhangi bir yerine, çoSu kez atOfsOz olarak
not etmiPlerdir. Bu rivayetin benzeri Hakîm et-Tirmizî (ö. 295,310/907,922
civ.)’nin Nevâdiru’l-Usûl’ü için de anlatOlOr. Bu tür notlar geliPigüzel yazOldOSO için
yanlOP olabilir. YazmalarOn baP taraflarOnda verilen ve metne dâhil olmayan bilgilerden istifade ederken ihtiyatlO olunmasO gerektiSi de bilinen bir gerçektir.
KuraPî, Cevâhir, Haydarabad bas. II, 272, Riyad bas. IV, 105; bn KutluboSa, Tâcü’t-Terâcim, s. 333;
Molla Câmî, Nefâhâtu’l-Üns, s. 219’da Ebû Bekir el-Gülâbâdî’nin hocasO Fâris b. sa el-BaSdâdî’yi tanOtOrken el-Gülâbâdî’nin kitaplarOnda ondan nakillerde bulunduSunu bildirmektedir.
40
Gülâbâdî, Maâni’l-Ahbâr, Yeni Cami, 274 nr.
41
Gülâbâdî, Maâni’l-Ahbâr, SÜ FK, 1075/A’nOn baP tarafOndaki hadis fihristinde adO zikredilmeyen biri
tarafOndan 1/a ve 25/b’nin kenarlarOna düPülmüP notta bu Pekilde geçmektedir.
42
Gülâbâdî, Maâni’l-Ahbâr, III. Ahmed, 538 nr., 2/a; 619 nr., 7/b; 600 nr., 6/b, eserin baP tarafOnda
metne ait olmayan sayfalarda, adO zikredilmeyen biri tarafOndan yazOlmOP bir rüya hikâyesinde müellifin adO bu Pekilde zikredilmiPtir. Bu rüya hikâyesinin aynOsO Carullah, 995 nr., 2/b’de Parsâ’nOn
Faslu’l-H tâb’Ona atfedilerek zikredilmektedir. Hikâyeye göre, “Ebû Bekir el-Gülâbâdî, rüyas nda Hz.
Peygamberi görür ve O, (s.a) kendisine bir çiçek vererek soluncaya kadar hadislerini erh etmeye devam etmesini tavsiye eder…”. Hikâyenin aynOsO, Parsâ’nOn Faslu’l-H tâb’Onda da (s. 496) geçmektedir. Bu rüya
menkObeleri aynen birbirinden aktarOlmOP olup hemen hemen tüm nüshalarOn baP taraflarOnda bulunmaktadOr. Bununla esere, büyüleyici özellik kazandOrOlmak istenmiP olabilir. Bu rüya, çaSdaP bazO
yazarlar tarafOndan yanlOPlOkla Ebû Bekir el-Gülâbâdî’nin bizatihi kendisine atfedilerek rüya ile hadis
rivâyetine delil olarak getirilmektedir. GeniP deSerlendirme için bkz. KarapOnar, Muhaddis Sufilerin
Hadis Usulü ve Hadisleri Anlama Yöntemleri, s. 126-133.
43
Gülâbâdî, Maâni’l-Ahbâr, III. Ahmed, 538 nr., 2/a; 619 nr., 7/b; 600 nr., 6/a eserin baP tarafOnda
metne ait olmayan sayfalarda, adO zikredilmeyen biri tarafOndan yazOlmOP rüya hikâyesinde müellifin
adO böyle geçmektedir. Rüya hakkOndaki bilgi için bir önceki dipnota bakOnOz.
44
Bkz. Parsâ, Faslu’l-H tâb, s. 496.
39
86
Fikret Karap nar
Gülâbâdî’nin isminde tespit edilen hatalar, müstensihler tarafOndan zaman
zaman yapOlmakta olup o dönemin PartlarO göz önünde bulundurulduSunda, bunlarOn basit olduSu söylenebilir. KaldO ki, teknolojinin geliPtiSi Pu çaSda bile, dizgiciler tarafOndan bu hatalardan çok daha vahimlerinin yapOldOSO malumdur. Buradaki yanlOPlOklarOn özellikle “ bn” ile “Ebû” kelimeleri üzerinde yapOldOSO görülmektedir. Bu iki kelimenin, istinsah ederken müstensih tarafOndan düPürülmesi veya
fazladan yazOlmasO ihtimal dâhilindedir. Ancak bu hatalarO sadece müstensihlere
atfetmek doSru deSildir. Çünkü müellifin eserlerinden istifade edenlerde de aynO
hatalar bulunmaktadOr.
simdeki bu farklOlOklar, bazOlarOnO, bu isim sahiplerinin ayrO ayrO kiPiler olduklarO vehmine sevketmiPtir. Nitekim el-Cevâhiru’l-Mud yye’nin haPiyesinde,
“Taarruf’un Ebû Bekir Muhammed b. brahim el-Buhârî el-Gülâbâdî (ö. 308)”
adOnda ayrO bir âlime ait olduSu belirtilmektedir45. el-Cevâhiru’l-Mud yye muhakkiki Abdulfettâh el-HOlv, haPiyede verilen (ö. 308) vefat tarihinin yanlOP olduSunu,
doSrusunun (ö. 380) olmasO gerektiSini bildirmekle birlikte Ebû Bekir b. shâk elBuhârî el-Gülâbâdî ile Ebû Bekir Muhammed b. brahim el-Gülâbâdî’nin aynO
kiPiler olmadOklarOnO ve Taarruf’un da Ebû Bekir Muhammed b. shâk’a deSil, Ebû
Bekir Muhammed b. brahim’e ait olduSunu iddia etmektedir46. Abdulfettâh elHOlv gibi diSer bazO müellifler, isimdeki bu ihtilaftan dolayO Taarruf ile Maâni’lAhbâr adlO eserlerin farklO iki kiPiye ait olduSu yanOlgOsOna düPmüPlerdir. Oysa
eserlerin yazma nüshalarO ve kaynaklar dikkatlice incelendiSinde, müellifin adOndaki bu farklO vecihlerin her iki eser için de kullanOldOSO görülecektir. Nitekim Muhammed Parsâ, bu iki eserin sahibinin aynO zat olduSunu bildiSi halde ayrO ayrO
isimlerle zikretmektedir. Bu farklOlOklar, istinsah hatasOndan kaynaklanabileceSi
gibi, müellifin bu iki isimle bilinmesinden de kaynaklanabilir. Arberry’nin slam
Ansiklopedisi’ndeki “Kelâbâzî” maddesinde ayrO, The Doctrine of the Sûfîs adlO eserinde ayrO isimleri tercih etmesi, bu Pekilde deSerlendirilebilir. AyrOca Kehhâle’nin
iki ayrO yerde, Gülâbâdî’nin adOnO sanki farklO kiPilermiP gibi vermesinin nedeninin
de, müellifin vefat tarihindeki ihtilaf ile isminin kOsalOSO ve uzunluSundan kaynaklandOSO düPünülmektedir.
Hülasa Gülâbâdî’nin ismi Ebû Bekir, Muhammed b. (Ebî Fshâk) Fbrahim b.
Ya’kûb b. Yusuf b. Kesîr b. Hâtim b. Abdurrahman el-Gülâbâdî el-Buhârî el-Hanefî esSûfî’dir. Daha açOk belirtmek gerekirse, ad : Muhammed, künyesi: Ebû Bekir; babas n n ad : brahim, babas n n künyesi: Ebû shâk’tOr. Sûfî tabakât kitaplarOnOn
Gülâbâdî’yi tanOtmamalarO, kendisinden sonraki birçok sûfînin kitaplarOnda ondan söz etmemesi, isminin dahi doSru bir Pekilde zapt edilmemesine sebep olmuPtur.
45
46
KuraPî, Cevâhir, Haydarabad bas. II, 272, Riyad bas. IV, 106.
KuraPî, Cevâhir, Riyad bas. IV, 106.
Muhaddis-Sûfî Ebû Bekir el-Gülâbâdî
87
Onun ismindeki problemin izahOndan sonra, Pimdi de doSum ve vefat tarihi tespit edilmeye çalOPOlacaktOr.
b. DoAum ve Vefat Tarihi
Gülâbâdî’nin doSum tarihi hakkOnda kaynaklarda maalesef herhangi bir
bilgiye rastlanOlamadOSO için, onun tam olarak kaç yOl yaPadOSOnO tespit etmek
zordur. Ancak bazO karinelerle tahminde bulunmak mümkündür.
DoSum tarihi tespitinde baPvurulan yöntemlerden biri, Gülâbâdî’nin en
erken vefat eden hocasOnO tespit ederek doSum tarihi hakkOnda yaklaPOk bir tahminde bulunmaktOr. Mesela Maâni’l-Ahbâr’On 52. hadisinde “Bekkâr47 adOnda birinin evinde 328/940 yOlO Muharrem ayOnda, Gülâbâdî’nin de hocasO olan Ebû Nasr
Muhammed b. Hamdûye b. Sehl el-Muttaviî’nin öSrencilerinden biri, Peyhin
huzurunda onun hadislerini okur (kurie alâ) ve Peyh de kendi kitabOna bakarak
öSrenciyi takip ve tashih eder ki, bu esnada Gülâbâdî de onlarO dinler…” Peklinde
bir ifade geçmektedir. Ebû Nasr Muhammed b. Hamdûye b. Sehl b. Yezid elMuttaviî el-Mervezî (ö. 329/941) sadece BaSdat ile Merv’de hadis okutmuP olup
Merv’de vefat etmiPtir48. Tespitlere göre Ebû Nasr el-Muttaviî Gülâbâdî’nin en
erken vefat eden hocasOdOr. Gülâbâdî, 8 veya 10 yaPOnda ilim öSrenmeye baPlasa,
15-20 yaPOna kadar Buhârâ ve civarOndaki hocalardan ilim almOP olmalOdOr. Sonra
ilim seyahatlerine çOktOSO kabul edilse, bu durumda Ebû Nasr el-Muttaviî’den de
328/940’da ders dinlediSine ve hocasO da 329/941 senesinde Merv’de vefat ettiSine
göre, büyük ihtimalle ondan Merv’de hadis dinlemiPtir. Buhârâ ve civarOnda kendisinden ilim alOnabilecek âlimlerin çokluSu ve genelde 15-20 yaPOndan önce ilim
seyahatlerine çOkOlamayacaSO sebebiyle, onun yaklaPOk 300-305/912-917 yOlOnda
doSmuP olabileceSi olasOdOr. DolayOsOyla Gülâbâdî’nin 80 veya 85 yOl yaPama ihtimali yüksektir. KaldO ki, bu yaP da normaldir. Bilal Saklan ise, 65-75 sene yaPamOP
olabileceSini ifade etmektedir49. Madelung ise, en erken vefat eden hocasOnOn
Ebû’n-Nasr er-RaPâdî (ö. 339/950-951) olduSunu tahmin etmekte ve onun vefat
tarihinden hareketle, Gülâbâdî’nin 320/932 yOlOnda doSmuP olabileceSini var saymaktadOr50.
Süleymaniye Ktp. Çorlulu Ali PaPa nüshasO, nu: 128, 471/b’de geçen semâ’
kaydOnda “…ve huve yervî ani’ - eyh ez-Zâhid el-Ârif el-Musannif Ebî Bekir b. Ebî
Fshâk Fbrahim b. Yâ’kûb el-Gülâbâdî senete 305/917 min vakti’t-Tasnîf”51 ifadesi geç-
47
Bu isim hakkOnda, yazmalarOn hamiPlerinde herhangi bir bilgi verilmediSi gibi biyografi ve rical
kitaplarOnda da herhangi bir ipucuna rastlanOlamamOPtOr. Çünkü bu adO taPOyan pek çok kiPi bulunmaktadOr. Ebû Nasr Muhammed b. Hamdûye b. Sehl sadece BaSdat ile Merv’de ders okuttuSu için
bu iki nispetle anOlan Bekkâr adOnda biri, araPtOrma esnasOnda tespit edilememiPtir, Bkz. Gülâbâdî,
Maâni’l-Ahbâr, (KarapOnar’On muk.), s. 57.
48
HakkOnda bilgi için bkz. Sem’ânî, Ensâb, V, 327; Zehebî, Siyer, XV, 80–81.
49
Saklan, Kelâbâzî, s. 10.
50
Madelung, “Abû Bekr Kalâbâdî”, EIR, I, 262.
51
Gülâbâdî, Maâni’l-Ahbâr, Çorlulu Ali PaPa, 128 nr., 471/b.
88
Fikret Karap nar
mektedir. Buradaki semâ’ kaydOnda geçen ravi, Gülâbâdî’nin talebesi Muhammed
b. Ali b. Ebî’n-Nasr Ahmed b. Ali el- sfahânî el-Mâymurgî’dir52. Metinde verilen
bu tarihin yanlOPlOkla 305/917 yazOldOSO düPünülmektedir. Çünkü Gülâbâdî’nin,
kendisinin 300-305/912-917 yOllarO arasOnda doSmuP olabileceSi tahmin edildiSine
göre, bu tarihin 350/961 olma ihtimali yüksektir. Zira onun doSar doSmaz veya
beP yaPOnda böyle bir eser yazmasO mümkün olmayacaSOna göre, bu tarih yanlOPtOr. Maâni’l-Ahbâr dikkatlice incelendiSinde, onun sanki zamana yayOlarak veya
devam ede gelen bir ders halkasO sonucu ortaya çOkmOP bir eser olduSu hissi
uyanmaktadOr. Eserde bu öngörüyü doSrulayan baPka karineler de bulunmaktadOr.
Ancak bu bilgi notu, Muhammed b. Ali el-Mâymurgî’nin, Gülâbâdî’nin derslerine
küçük yaPtan itibaren devam eden biri olma ihtimalini kuvvetlendirmektedir.
Maâni’l-Ahbâr’On III. Ahmed, 538 numaralO nüshaya, HOzOr b. lyas (ö. ?) tarafOndan düPülen bir notta; ulemanOn esere 350/961 yOlOndan beri çok deSer verdiklerini, öSrencilerin de eseri hocalarOndan isnad ve icâzetle aldOklarOnO, hatta elHidâye sahibi FerganalO %eyh Ali b. Ebî Bekir el-Hanefî el-MergOnânî’nin (ö.
593/1197)53 bile hocalarOndan Maâni’l-Ahbâr’O icazetle aldOSOnO ve talebesi Ebu’lVecd %emsü’l-eimme es-Serahsî el-Hanefî el-Kerderî (ö. 642/1244)54 ise, hem kendisinin hem de Mahmud b. Ebî Bekir el-Faradî el-Hanefî el-Gülâbâdî (ö.
700/1300)’nin talebesi olan HâfOzuddîn el-Kebîr Ebu’l-Fadl Muhammed b. Muhammed b. Nasr el-Hanefî el-Buhârî (ö. 693/1292)55 gibi pek çok âlimin de, eseri
icazetle aldOklarOnO haber vermektedir. AyrOca HâfOzuddîn, bu icazetin sOhhatinde
hiçbir Püphenin bulunmadOSOnO belirterek, kendisinin de kOymetli hocalarOndan,
pek çok tarikle eserin icazetini aldOSOnO zikretmektedir56. Yine Maâni’l-Ahbâr’On
elimizdeki nüshalarOndaki semâ’ kayOtlarOndan edindiSimiz bilgiye göre eser, H.
375 yOlOnda semâen rivayet edilmiPtir57. Bu delillerden haraketle, Gülâbâdî’nin
muhtemel doSum tarihinin (ö. 300/912) olduSu ön görülmektedir.
52
Gülâbâdî, Maâni’l-Ahbâr, III. Ahmed, 538 nr., 2/b; 619 nr., 8/a, 246/b; 600 nr., 7/a; Çorlulu Ali PaPa,
128 nr., 471/b, semâ’ kayOtlarO.
53
HakkOnda bilgi için bkz. bn KutluboSa, Tâcü’t-Terâcim, s. 206-207; Karaman, Hukuk Tarihi, s. 264;
Özel, F k h Alimleri, s. 57.
54
HakkOnda bilgi için bkz. bn KutluboSa, Tâcü’t-Terâcim, s. 267-268; Özel, F k h Alimleri, s. 65.
55
HakkOnda bilgi için bkz. KuraPî, Cevâhir, Haydarabad bas. II, 367; Özel, F k h Alimleri, s. 71, 73, 75.
56
Bkz. Gülâbâdî, Maâni’l-Ahbâr, III. Ahmed, 538 nr., 2/a.
57
Bkz. Gülâbâdî, Maâni’l-Ahbâr, III. Ahmed, 619 nr., 8/b; 600 nr., 7/b.
Muhaddis-Sûfî Ebû Bekir el-Gülâbâdî
89
Kaynaklar, Gülâbâdî’nin vefat tarihi hakkOnda 380/99058, 384/99459,
385/99560 ve 390/100061 gibi dört farklO tarih vermektedirler. Maâni’l-Ahbâr’On III.
Ahmed, 619 nr., 7/b’de, HâfOzuddûn el-Kebîr el-Buhârî’nin kendi yazOsOnda verilen
bilgiye göre, Ebû Bekir 380/990 yOlOnda 19 Cemâziyelevvel Cuma günü vefat etmiPtir. Muhammed Parsâ, Ebû Bekir’in 380/990 senesinin, Cemâziyelevvel ayOnOn
29. 24. veya 25. Cuma günü Buhârâ’da vefat ettiSini, Merkadinin mePhur olup,
ziyaret ve teberrük edildiSini haber vermektedir62. Arberry, Dârâ %ikûh’un
Sefînetü’l-Evliya’sOnda 19 Cemâziyelevvel Cuma günü Gülâbâdî’nin Buhârâ’da
vefat ettiSini nakleder ve hesabOna göre on yOl içerisinde de bu tarihin 385/995’e
rastladOSOnO belirterek kendisinin de vefat tarihi olarak bunu tercih ettiSini ifade
etmekle birlikte, 380/990 yOlOnda vefat etmiP olabileceSini de zikretmektedir63.
Bize göre onun, 380/990 yOlOnda vefat etmiP olma ihtimali daha yüksektir.
Madelung, türbesinin Buhârâ’da bulunduSunu ve XI/XVI. yüzyOla kadar
ziyaret edildiSini belirtmektedir64. Ancak türbesinin günümüzde hâlâ durup durmadOSO hakkOnda maalesef herhangi bir bilgiye rastlanamamOPtOr.
Muhaddis-sûfî Gülâbâdî, Buhârâ’nOn Gülâbâd Mahallesi’nde dünyaya geldiSi için buraya nispetle Gülâbâdî diye anOlmOP ve mePhur olmuPtur. lk slam
coSrafyacOlarOnOn eserleri, müellif ve buraya nispet edilen âlimlerin biyografilerinden65 bahseden klasik eserler ve modern çalOPmalar66, maalesef Gülâbâd67 hakkOnda
58
Gülâbâdî, Maâni’l-Ahbâr, Mektebetü’l-Esed (Zahiriyye), hadis:1034 nr.; hadis: 13495 nr.; III.
Ahmed, 619 nr., 7/b’de HâfOzuddûn el-Kebîr el-Buhârî’nin kendi yazOsOndan nakledilen bilgiye göre;
Velîyyüddîn Efendi, 718 nr. nüshanOn kapaSOnda; Murat Molla, 610 nr.; HacO SelimaSa/Hüdayi
Efendi, 161 nr.; KuraPî, Cevâhir, Haydarabad bas. II, 272 (Ancak naPir tarafOndan dipnotta rakamla
H. 308 tarihi verilmiP, bunun H. 380 yerine sehven yazOldOSO düPünülmektedir.); Parsâ, Faslu’l-H tâb,
s. 99; bn KutluboSa’nOn Tâcü’t-Terâcim’inin muhakkiki s. 333’deki dipnotta, baPka bir nüshada bu
Pekilde geçtiSini belirtmektedir; Katib Çelebi, Ke fü’z-Zünûn, I, 53, 105, 225, 419; Kettânî, Risâle, s.
40, 196; Brockelmann, GAL, I, 360; Brockelmann, Suppl. I, 217; Zirikli, A’lâm, VI, 184; Kays Âlu
Kays, Îrâniyyûn, II, 450; Kehhâle, Mu’cem, IV, 212; Gülâbâdî, Taarruf, (Abdulhalîm-Taha); Sezgin,
GAS, I, 668; Nwyia, “al-Kalâbâdhi”, EI, IV, 467; Shiloah, The Theory of Music, s. 161; Damghani,
“Persian Contributions to Sufi Literature in Arabic”, s. 37; Graham, “Abû Sa’d Abi’l-Khayr and the
School of Khurâsân”, s. 113; Cezzâr, Medâhilü’l-Müellifîn, III, 1372.
59
Gülâbâdî, Maani’l-Ahbar, Murad Buhârî, 94/M nr.; Ebû Bekir Muhammed b. Ebî shâk brahim b.
Ya’kûb el-Kelâbâzî, el-Buhârî, Bahru’l-Fevâid el-Me hûr bi Maâni’l-Ahbâr, thk. Muhammed Hasan
Muhammed smail-Ahmed Ferîd el-Mezîdî, Beyrut 1999, çalOPmadan ileride bahsedilecektir; Parsâ,
Faslu’l-H tâb, s. 496’daki rüya hikayesinde; smail PaPa, Hediyyetü’l-Ârifîn, II, 54; Kehhâle, Mu’cem,
IV, 222; Sezgin, GAS, I, 668; Chabbi, “Réflexions Sur Le Soufisme Iranien Primitif”, JA, CCLXVI, 39.
60
Murad Buhârî, 94/M nr.; Parsâ, Faslu’l-H tâb, s. 496’daki rüya hikayesinde; Brockelmann, GAL, I,
360; Kays Âlu Kays, Îrâniyyûn, II, 450; Dârâ %ikûh’un Sefînetü’l-Evliya’sOndan naklen Arberry,
Doctrine, s. XI; Arberry, “Kelâbâzî”, FA, VI, 538.
61
Nicholson, Literary, s. 338; Brockelmann, Suppl. I, 217; Kays Âlu Kays, Îrâniyyûn, II, 450.
62
Parsâ, Faslu’l-H tâb, s. 99.
63
Arberry, Doctrine, s. XI.
64
Madelung, “Abû Bekir Kalâbâdî”, EIR, I, 263.
65
Gülâbâd’a nispet edilen âlimler hakkOnda bilgi için bkz. Gülâbâdî, Maâni’l-Ahbâr, (KarapOnar’On
muk.), s. 44-48.
90
Fikret Karap nar
“Buhârâ’nOn bir mahallesi” olduSunun ötesinde herhangi bir bilgi vermemektedirler.
Gülâbâdî, sûfî olarak Pöhret bulmasOna raSmen, Sülemî (ö. 412/1021)’nin
Tabakâtu’s-Sûfiyye ve Ebû Nuaym el- sbahânî (ö. 430/1038)’nin H lyetü’l-Evliya’sO
gibi mutasavvOflarOn hal tercümelerini konu edinen eserlerde ondan söz edilmemiPtir. Bu mePhur biyografi müelliflerinin Ebû Bekir’i görmezden gelmelerini izah
etmek zordur. Bu tutumu izah için ilk akla gelen, Gülâbâdî’yi kendileri gibi bir
sûfî olarak görüp görmedikleridir.
Cüneyd (ö. 297/909), Hallac (ö. 309/921), %iblî (ö. 334/945) ve daha baPka
sûfîler, hem ilmi eserlerde, hem de halk arasOnda yayOlmOP hikâyeler sayesinde
Pöhret kazanmOPlardOr. Buna mukabil GülâbâdlO Peyh Ebû Bekir’in ismine atOf,
gerek ulema gerekse halk arasOnda azdOr. AynO tasavvufi çizgide olan KuPeyrî (ö.
465/1072) bile, Risâle’sinde, onu ne Peyhleri arasOnda zikretmekte, ne de sözlerinden nakilde bulunmaktadOr. Hucvîrî (ö. 465/1072) de Ke fu’l-Mahcûb’da ondan
hiçbir nakil yapmamaktadOr. Oysa bu zatlarOn eserlerinde Gülâbâdî’den nakillerde
bulunabilecekleri pek çok konu vardOr. Akla ondan istifade ettikleri halde adOnO
zikretmemiP olabilecekleri ihtimali gelmektedir.
bnu’l-Cevzî (ö. 597/1200) de S fatü’s-Safve’sinde aynO ihmali süründürmektedir. Ferdiddün Attar (ö. 620/1220) Tezkiretü’l-Evliya’sOnda, bnu’l-MulakkOn
(ö. 804/1401) Tabakâtü’l-Evliya’sOnda, %a’rânî (ö. 973/1565), et-Tabakâtü’lKübrâ’sOnda, Münâvî (ö. 1031/1621) el-Kevâkibü’d-Dürriyye’sinde Gülâbâdî hakkOnda bilgi vermemektedir68. Molla Câmî ise Nefahât’Onda, sadece Hallac-O Mansûr’un halifesi olan Fâris b. sa el-BaSdâdî (ö. 335/947)’den bahsederken, “%eyh
Ârif Ebû Bekir b. shak el-Gülâbâdî el-Buhârî kitaplarOnda ondan vasOtasOz olarak
nakillerde bulunmaktadOr”69 ifadesi dOPOnda ondan söz etmemektedir.
Ebû Bekir el-Gülâbâdî’nin diSer bazO sûfîler gibi mePhur olmamasO, en
önemlisi kendisinden hemen sonra yazOlan ciddi sûfî tabakât kitaplarOnda, baPkalarOna yer verildiSi halde, ona yer verilmemesi anlaPOlOr deSildir. Onu bilmemeleri
veya duymamalarO ihtimali ise oldukça zayOf görünmektedir. Gülâbâdî’nin Hanefî
fakihleri arasOnda mePhur olmasO, sûfîlerin onu, sûfî olarak deSil de fakîh olarak
görmüP olabileceklerine bir iParet olabilir mi? Nitekim kendisinden birkaç satOrla
dahi olsa bahseden, vefatOnOn ardOndan yaklaPOk dört yüz sene sonra telif edilmiP
Hanefî tabakât kitaplarOdOr.
66
Arberry, Doctrine, s. XI; Arberry, “Kelâbâzî”, FA, VI, 538; Nwyia, “al-Kalâbâdhi”, EI, IV, 467; Chabbi,
“Réflexions Sur Le Soufisme Iranien Primitif”, JA, CCLXVI, 39; Madelung, “Abû Bekir Kalâbâdî”,
EIR, I, 262; Graham, “Abû Sa’d Abi’l-Khayr and the School of Khurâsân”, s. 113.
67
Gülâbâd mahallesinin yeri hakkOnda geniP bilgi için bkz. Gülâbâdî, Maâni’l-Ahbâr, (KarapOnar’On
muk.), s. 14-23.
68
Saklan, Kelâbâzî, s. 2.
69
Molla Câmî, Nefâhâtu’l-Üns, s. 219.
Muhaddis-Sûfî Ebû Bekir el-Gülâbâdî
91
Kaynaklarda hayatO hakkOnda hemen hemen hiçbir bilgi verilmeyen
Gülâbâdî’nin ailesi ve çocuklarO hakkOnda da herhangi bir bilgiye tesadüf edilmemiPtir. YalnOz künyesinin Ebû Bekir olmasO ve Maâni’l-Ahbâr’On çePitli nüshalarOnda zikredilen semâ’ kayOtlarOnda “Ümmü’l-KâsOm bint Ebî Bekir b. Ebî shâk”
isimli ravinin müellifin kOzO70 olduSu ihtimali bizlere onun evli ve çocuk sahibi
olduSunu göstermektedir.
Tarihçi Barthold, BatO KarahanlO hükümdarO Arslan Hân Muhammed’in (ö.
526/1131) idaresini (M. 1102-1130) anlatOrken onun, “Nemed-pûP” (aba elbiseli)
lakaplO, zâhid Hasan b. Yusuf el-Buhârî ile iyi iliPki içinde olduSunu söyler ve
“Onun yalnOz sebze ile yaPadOSOnO”, ayrOca Buhârâ’da onun dOPOnda, “Et yemekten
kesinlikle sakOnan sadece Ebû Bekir Kallâbâdî adOnda bir Peyh vardO.” diye bir bilgi
vermektedir71. Buradaki ifadeden anlaPOldOSO üzere, zâhid Hasan b. Yusuf ile
Arslan Hân çaSdaPlar, Ebû Bekir el-Gülâbâdî ise daha önce yaPamOP biri olmalOdOr.
AyrOca mevcut kaynaklardan elde edilen bilgilere göre, Arslan Hân’dan önce
Gülâbâd’a nispet edilen âlimler arasOnda, üzerinde durduSumuz Maâni’l-Ahbâr
sahibi Ebû Bekir el-Gülâbâdî (ö. 380/990)’nin dOPOnda, ismi bu Pekilde olan herhangi birine rastlanmamOPtOr72. Bu sebeple, söz konusu et yemeyen kiPinin
Gülâbâdî olduSu ileri sürülebilir.
Muhammed Parsâ, Faslu’l-H tâb adlO eserinde Gülâbâdî’nin Maâni’l-Ahbâr
adlO eseri yanOnda daha çok Taarruf’undan nakillerde bulunmuPtur. O, “%eyh Ebû
Bekir b. Ebî shâk, mePâyOhOn büyüklerinden ve sâliklerin kutuplarOndan olup, ahir
vaktini fazlaca zühd, mücâhede ve riyâzatla geçirmiP ve Taarruf kitabOnO ikmal
eylemiPtir”73 der. SanOrOz, bu bilgi Gülâbâdî’nin tasavvufi yaPamOnOn kOsmen aydOnlanmasOnda bir ipucu verebilecek niteliktedir. Maalesef mevcut kaynaklarda,
onun hayatO hakkOnda bu bilgilerle lakaplarO dOPOnda herhangi bir bilgi tespit edilememiPtir. Bu bilgiler ise, onun hayatOnO yeterince aydOnlatacak nitelikte deSildir.
Daha önce ismi konusunda verilen bilgilerde de zikredildiSi gibi Gülâbâdî,
amelde Hanefî mezhebine mensuptur. Eserlerinden, itikatta, Ehl-i sünnet ve’lcemaat çizgisinde olduSu anlaPOlmakla birlikte, eserinin bir yerinde bunu açOkça
ifade etmektedir74.
Ebû Bekir’in milliyeti konusunda ise farklO görüPler ileri sürülmüPtür. Kimi
ran, kimisi de Arap asOllO olduSunu iddia etmiPtir. Ancak “Etnik Durum”da da
ifade edildiSi gibi, onun etnik kökeni konusunda bir iddiada bulunmak -Pu anki
70
Gülâbâdî, Maâni’l-Ahbâr, Fatih, 697 nr., 2/a; %ehid Ali PaPa, 375 nr., vrk. 267; AyrOca bn Hayr elPbîlî (ö. 575/1179) Kâdî Iyâz (ö. 544/1149)’dan eserin icazetini almOP ve Maâni’l-AhbârOn bu nüshasO
da aynO Pekilde Gülâbâdî’nin kOzO “Ümmü’l-KâsOm” tarafOndan rivayet edilmiPtir. Bkz. bn Hayr elPbîlî, Fihrist, s. 202. AyrOca bkz. Saklan, Kelâbâzî, s. 9.
71
Barthold, Türkistan, s. 398.
72
Gülâbâd’a nispet edilen âlimler için bkz. Gülâbâdî, Maâni’l-Ahbâr, (KarapOnar’On muk.), s. 44-48.
73
Parsâ, Faslu’l-H tâb, s. 99.
74
Gülâbâdî, Maâni’l-Ahbâr, SÜ FK, 1075/A nr., 379/b.
92
Fikret Karap nar
verilere göre- oldukça zor görünmektedir. Bu konuda görüP belirten Nicholson75,
Arberry76 ve UludaS77 Arap asOllO olduSunu; Kays Âlu Kays, Damghani ve
Damghani’nin makalesinin bulunduSu çalOPmayO derleyen editör ran asOllO78 olduSunu, AteP ise onun Türk olduSunu79 iddia etmektedirler.
Bu çalOPmalarOn hiçbirisi, iddialarOnO herhangi bir delile dayandOrmamaktadOr. Eserlerinden anlaPOldOSO kadarOyla, onlar, Arapça eser yazdOSO veya müellifin
isminin Arapça olmasOndan dolayO Arap olduSuna; Gülâbâdî kelimesinin Farsça
olmasO, buranOn ranlOlarOn yerlePtiSi/yaPadOSO bir memleket olduSuna iParet edebileceSi varsayOmOndan hareketle, Buhârâ ve havalisinin ranlOlarOn beldeleri olduSu
kabulünden dolayO onun ranlO olduSuna hükmedilmiP gözükmektedir. Ancak
araPtOrmamOz esnasOnda, Ebû Bekir’in milliyeti hakkOnda herhangi bir bilgi veya
ipucuna rastlanOlmamOPtOr. Elde ispatlayacak veriler olmamasO sebebiyle, onun Orki
mensubiyeti hakkOnda herhangi bir iddianOn mesnetsiz olduSu söylenebilir.
Gülâbâdî’nin hayatO hakkOndaki tartOPmalardan sonra, onun iki eserinden
hareketle, ilmi kiPiliSi hakkOnda birtakOm deSerlendirmelerde bulunulacaktOr.
III. LM K ! L 1
HayatO gibi nasOl bir eSitim aldOSO da pek bilinmeyen Ebû Bekir’in bu yönü,
onun matbu eseri Taaruf ile Pu ana kadar pek bilinmeyen/tanOnmayan ve kaynaklarda da bir iki cümleyle geçiPtirilen Maâni’l-Ahbâr adlO eserinden hareketle kOsaca
ortaya konulmaya çalOPOlacaktOr.
Tespitlere göre, kaynaklarda onu niteleyen on bePten fazla sOfat bulunmakta ve bunlardan bazOlarO ilmi kiPiliSine OPOk tutmaktadOr. HakkOnda kullanOlan
zâhid, sûfî, ârif, kutbu’l-aktâb, muhaddis, hâfOz, fakîh, usulcü/Hanefi usulcüsü,
âlim gibi nitelemeler onun ilmi kiPiliSini ortaya koymada birtakOm ipuçlarO vermektedir. Bu lakaplar, onun zengin bir ilmi kiPiliSe sahip olduSunun kanOtO olabileceSi gibi, baPkalarO tarafOndan -ki bunlar arasOnda muteber âlimler de bulunmaktadOr- nasOl görüldüSünü de ortaya koyabilir.
Gülâbâdî, Cüneyd ve Hallâc’la zirveye tOrmanan tasavvuf tartOPmalarOnOn
içinde yani IV/X. asrOn baPlarOnda doSmuPtur. Sûfîlerin neredeyse hepsinin töhmet altOnda bOrakOldOSO bir dönemde, sûfî elePtirilerine et-Taarruf li Mezhebi Ehli’t-
75
Nicholson’un gerek eserinin adO “A Literary of the Arabs” gerekse konuyu iPlediSi baPlOk “Arabic
Authorities on Sufism” (s. 338) bunu göstermektedir.
76
Arberry, Doctrine, s. XIII.
77
UludaS, Taarruf, s. 11.
78
Kays Âlu Kays’On gerek eserinin adO el-Îrâniyyûn ve’l-Edebu’l-Arabî gerekse “Buhârâ havalisinin ranlOlarOn beldelerinden olduSu” ifadesi (II, 450) buna iParet etmektedir; Damghani’nin “Persian
Contributions to Sufi Literature in Arabic” isimli makalesi ile makalenin bulunduSu derlemenin adO
Classical Persian Sufism:From its Origins to Rumi, buna delalet etmektedir; AyrOca Damghani, makalesinin 37. sayfasOnda Gülâbâdî’nin Farsça bir yer ismi olduSunu ifade etmektedir.
79
Süleyman AteP, herhangi bir delil zikretmeden onun “Türk bilgini” olduSunu iddia etmektedir. Bkz.
AteP, Fslâm Tasavvufu, s. 100.
Muhaddis-Sûfî Ebû Bekir el-Gülâbâdî
93
Tasavvuf adlO eserini yazarak cevap vermiPtir. O, eserine önce sûfî kavramO, akabinde ise gerçek sûfîlerin kimler olduklarOnO belirterek baPlamOPtOr. Sonra da Akaid
ilminin hemen hemen tüm konularO ile Tasavvuf OstOlahlarOnO ele alarak “Sûfîlerin
akideleri, meseleler hakkOndaki görüPleri budur” dercesine, muhataplara bir reddiye yazmOP gibidir.
O, hem Maâni’l-Ahbâr’da, hem de Taarruf’da döneminin yaygOn tartOPmalarO olan “Tevhid” ve “Allah’On sOfatlarO” gibi konularda sûfîlerin bakOP açOlarOnO ortaya koymaya çalOPmOPtOr. Bu ve benzeri konular Maâni’l-Ahbâr’da zaman zaman
daSOnOk bir Pekilde ele alOnmOP, Taarruf’da ise daha derli toplu ve detaylO iPlenmiPtir. Yine onun bu tür tartOPmalarO ayet, hadis ve sahabe sözlerine dayanarak iPlemesi, anlamlO bir örnektir. AyrOca Taarruf, sahasOnda bu Pekilde yazOlan ilk sistematik eser olarak kabul edilir. Gülâbâdî, her ne kadar Kelâm ilminin nazari konularOna girmemiP olsa da, iki eserinden de elde edilen intiba, onun bu konularda
derin bilgi sahibi olduSunu göstermektedir.
Gülâbâdî, gerek klasik, gerekse çaSdaP kaynaklarda adeta Taarruf adlO eseriyle özdePlePtirilmiPtir. Oysa Maâni’l-Ahbâr adlO eseri, bu eserden hiç de geri kalmayacak, hatta bir noktaya kadar onu da içine alabilecek nitelikte bir çalOPmadOr.
Bunun yanO sOra, eserin gerek semâ’ kayOtlarOndan, gerekse Maâni’l-Ahbâr’a (III.
Ahmed, 538 numaralO nüsha, vrk. 2/a), HOzOr b. lyas (ö. ?) tarafOndan düPülen
nottan anlaPOldOSO üzere kitap, özellikle Hanefi âlimler tarafOndan 350/961 yOlOndan bu tarafa çok deSer verilen ve öSrencilerin hocalarOndan icâzetini aldOklarO
mePhur bir eserdir.
Taarruf’ta sûfîlerin akidesini ortaya koyan Gülâbâdî, Maâni’l-Ahbâr’da
sünni kelâm akidesine baSlO olan sûfîlerin, hadislerin Perhinde izledikleri metodu
ortaya koymaktadOr. Onun bu çalOPmasOnda, muhaddis-sûfî kimliSinin öne çOktOSOnO görülmektedir. %erhte izlediSi metod incelendiSinde, bir muhaddis gibi davrandOSO anlaPOlmaktadOr. Gülâbâdî’nin bu özelliSi, sûfiyye içinde önemli bir yere
sahip olduSuna iParet etmektedir. O, bu eserde 223 hadisi iPârî olarak Perh etmektedir. Müfesser ve Pevâhid olarak getirdiSi hadisleri, çoSu zaman senetli olarak
vermesi ve kullandOSO hadislerin umumiyetle saSlam olmasO, onun hadisçi formasyonuna sahip olduSunun göstergesidir.
DiSer ilk devir sûfî âlimleri gibi, Gülâbâdî de görüPlerini serdederken, ele
aldOSO konularO açOklarken ve hadisleri Perh ederken öncelikle Kur’an-O Kerim ve
hadisi/sünneti esas almaktadOr.
Gülâbâdî’nin hocalarOnOn arasOnda fakihlerin bulunmasO, Hanefilere ait
tabakat kitaplarOnda biyografisinin zikredilmesi ve “fakih, usulcü” olarak nitelendirilmesi, onun fOkOh birikimini önemli ölçüde aydOnlatmaktadOr. Fakat elimizdeki
eserlerinde fOkhi konulara pek yer vermediSinden, onun fakihlik yönünü yeterince
tetkik etmemize olanak bulunmamaktadOr. Aksine Maâni’l-Ahbâr’da bazO fOkhi
konularO ahlaki açOdan ele aldOSO dikkati çekmektedir.
94
Fikret Karap nar
Gülâbâdî’nin tarihi bir olayO, bn shâk (ö. 151/768)’a varan bir senetle rivayette bulunmasO, tarihçilik yönünü kOsmen aydOnlatmaktadOr80. Yine eserin
nüshalarOndan birinde, hadis Perhlerinin sonunda konuyla ilgili uzunca Piirler
nakletmesi, metin içinde istiPhad için Piiri delil olarak kullanmasO, ayrOca “recez”
ve “nazOm”81 gibi edebi tabirlere hâkim olduSu göz önüne alOnOnca onun bu alanda
da bilgi sahibi olduSu anlaPOlOr. “Felsefe”82 ve “Matematik”83 gibi, diSer bilim dallarOnda da bilgi sahibi olduSunun tespiti, Gülâbâdî’nin çok yönlü bir âlim olduSunu
gösterdiSi gibi, Buhârâ ve civarOnOn ilim ve kültür seviyesinin durumunu da göstermektedir.
Süleyman UludaS, bn Teymiyye’nin “Tasavvuf ve zühd konularOnda eser
yazan Gülâbâdî, Sülemî, KuPeyrî gibi bazO sûfîler, müteahhir zâhidleri asOl kabul
ederek sahabe ve tabiunun yoluna yüz çevirdiler”84 Peklindeki elePtirisine cevap
verirken, Ebû Bekir’in uzun yOllar hadis okuttuSunu ve Bahru’l-Fevâid adlO eserinin
buna güzel bir cevap olabileceSini bildirmektedir85. bn Teymiyye’nin tenkidini
haksOz bulan UludaS, cevap verirken zikrettiSi bilgiye herhangi bir referans vermemektedir. SanOrOz UludaS, böyle bir kanaate, Gülâbâdî’nin Hz. Peygamberin
hadislerini Perh ettiSi Bahru’l-Fevâid/Maâni’l-Ahbâr adlO eserinden yola çOkarak
varmOPtOr. Söz konusu eserin bir kOsmOnOn tahkik ve tetkiki sonucu, UludaS’On bu
kanaatinin doSruluSu tarafOmOzdan teyit edilmiPtir.
lmi kiPiliSi ortaya konduktan sonra, onun ilmi kiPiliSinin oluPmasOnda son
derece etkili olan hocalarOna geçilecektir. Ancak öncelikle tespit edilebildiSi kadarOyla, ilim öSrenmek için nerelere seyahat ettiSi ortaya konulacaktOr.
a. lmi Seyahatleri
Kaynaklarda hayatO hakkOnda pek bilgi verilmeyen Gülâbâdî’nin ilim öSrenmek için seyahat ettiSi yerler, Maâni’l-Ahbâr adlO eserindeki hocalarO ve
senedlerde verilen bilgilerden hareket edilerek ortaya konulacaktOr. Bu verilere
göre, o baPta Buhârâ havalisindeki ilim merkezleri olmak üzere; Semerkant,
Serahs, Merv, NiPâpûr, Belh, BaSdat, Kufe, Rey ve MOsOr’a kadar gitmiP, oralardaki
hocalardan ders almOP ve hadis dinlemiPtir.
Gülâbâdî, Maâni’l-Ahbâr’On 52. hadisini Ebû Nasr Muhammed b. Hamdûye
b. Sehl b. Yezid el-Muttaviî, el-Mervezî (ö. 329/941)’den nakletmektedir86. Bu zat
80
Gülâbâdî, Maâni’l-Ahbâr, SÜ FK, 1075/A nr., 269/a.
Bkz. Gülâbâdî, Maâni’l-Ahbâr, SÜ FK, 1075/A nr., 363/b. AyrOca bkz. Gülâbâdî, Maâni’l-Ahbâr,
(Arapça kOsmO).
82
Gülâbâdî, Maâni’l-Ahbâr, SÜ FK, 1075/A nr., 96/b, 300/b.
83
Gülâbâdî, Maâni’l-Ahbâr, SÜ FK, 1075/A nr., 86/b, 177/b-178/a..
84
bn Teymiyye, Mecmûu’l-Fetâvâ, X, 367.
85
UludaS, Taarruf, s. 15.
86
Bkz. Gülâbâdî, Maâni’l-Ahbâr, (Arapça kOsmO), 15. Hadis, s. 162.
81
Muhaddis-Sûfî Ebû Bekir el-Gülâbâdî
95
sadece BaSdat ile Merv’de hadis okutmuP olup Merv’de vefat etmiPtir87. Öyle
olunca ondan büyük ihtimalle Merv’de hadis almOPtOr.
Ebû’l-Fadl Ali b. el-Hasen b. Ahmed’den Serahs’ta88, Ebû Bekir Muhammed
b. Mihrûye er-Râzî’den Rey’de89, Ebû Ca’fer Muhammed b. el-BaSdadî’den
Semerkant’ta90, Muhammed el-HOmmânî’den Kûfe’de91, Yahyâ b. Sâlih esSehmî’den MOsOr’da92 hadis dinlemiPtir. GezdiSi coSrafyanOn Mâverâünnehr’den
MOsOr’a kadar uzanmasO, -her ne kadar elde veriler olmasa da- %am ve Hicaz bölgesinde de bulunmuP olabileceSi ihtimalini güçlendirmektedir.
Maâni’l-Ahbâr Perhinde hadis formasyonu ile zühdü, diSer bir ifadeyle sûfî
bakOP açOsOnO birlePtiren Gülâbâdî’nin yetiPmesinde, kimlerin katkOda bulunduSu,
büyük ölçüde onun adO geçen eserinden tespit edilecek ve istifade ettiSi hocalarOnOn sadece isimleri verilecektir.
b. HocalarF
Hiç Püphesiz bir âlimin yetiPmesinde en büyük etken hocalarOdOr. O nedenle slam medeniyeti ilim geleneSinde, kiPinin ilim aldOSO hocalarO üzerinde önemle
durulmuPtur. Kaynaklarda, Gülâbâdî’nin hayatO hakkOnda olduSu gibi, hocalarO
hakkOnda da birkaçO istisna maalesef herhangi bir bilgi verilmemektedir. UlaPtOSOmOz kaynaklardan sadece Leknevî, Gülâbâdî’nin Muhammed b. Fadl el-Kamârî
) el-Buhârî (ö. 381/991)’den fOkOh tahsil ettiSini belirtmektedir93. Tasavvufi
(
konularda ise, geniP ölçüde faydalandOSO ilk kaynaSOn Hallac’On talebesi Fâris b. sa
Ebû’l-KâsOm el-BaSdâdî (ö. 335/947) olduSu, ondan bizzat dinleyerek nakillerde
bulunduSu bildirilmektedir94. Muhammed b. Ahmed brahim Ebu’l-Hüseyin elFârisî (ö. ?)’den etkilendiSine dair bilgiler de vardOr95.
BunlarOn dOPOndaki hocalarO, bir kOsmOnOn tahkikini yaptOSOmOz Maâni’lAhbâr adlO eserindeki hadislerin sened zincirlerinden tespit edilmeye çalOPOlmOPtOr.
Gülâbâdî, Maâni’l-Ahbâr’dan anlaPOldOSO kadarOyla yüz civarOnda hocadan istifade
etmiPtir. Ancak araPtOrmamOz esnasOnda edindiSimiz intiba bu sayOnOn daha fazla
olduSu yönündedir. Çünkü Buhârâ ve civarOnda ismini bildiSimiz veya bilmediSimiz, kendisinden ilim alOnabilecek, çok sayOda âlim yetiPmiPtir. Burada onun
87
HakkOnda bilgi için bkz. Sem’ânî, Ensâb, V, 327; Zehebî, Siyer, XV, 80-81.
Bkz. Gülâbâdî, Maâni’l-Ahbâr, (Arapça kOsmO), 15. Hadis, s. 48-51.
89
Bkz. Gülâbâdî, Maâni’l-Ahbâr, (Arapça kOsmO), 21. Hadis, s. 66-67; Maâni’l-Ahbâr, Carullah, 995 nr.,
73/b, 206/b.
90
Bkz. Gülâbâdî, Maâni’l-Ahbâr, SÜ FK, 1075/A nr., 157/a, Carullah, 995 nr., 89/a.
91
Bkz. Gülâbâdî, Maâni’l-Ahbâr, SÜ FK, 1075/A nr., 267/a, Carullah, 995 nr., 143/a.
92
Bkz. Gülâbâdî, Maâni’l-Ahbâr, SÜ FK, 1075/A nr., 157/a, Carullah, 995 nr., 89/a.
93
Bkz. KuraPî, Cevâhir, Haydarabad bas. II, 107-108, Riyad bas. III, 300-302; Leknevî, Fevâid, s. 161,
184; Arberry, “Kelâbâzî”, FA, VI, 538; Madelung, “Abû Bekr Kalâbâdî”, EIR, I, 262.
94
Parsâ, Faslu’l-H tâb, s. 200; Molla Câmî, Nefâhâtu’l-Üns, s. 219.
95
Bkz. %erîbe, Nureddin, (Sülemî, Tabakâtü’s-Sûfiyye), s. 379’daki dipnottan; Madelung, “Abû Bekr
Kalâbâdî”, EIR, I, 263.
88
96
Fikret Karap nar
Maâni’l-Ahbâr’Ondan tespit edilen ve sOkça atOfta bulunduSu hocalarOndan bazOlarOnOn isimleri verilecektir.
Ebû Nasr Muhammed b. Hamdûye b. Sehl b. Yezid el-Muttaviî el-Mervezî
(ö. 329/941)96.
Ebû’n-Nasr er-RaPâdî (ö. 339/950-951).
Ebû Muhammed Abdullah b. Muhammed b. Ya’kub el-Hârisî esSebezmûnî el-Gülâbâdî el-Buhârî (ö. 340/951) el-Fakîh %eyhu’l-Hanefiyye elÜstâz.
Ebû Sa’d Hâtim b. Akîl b. el-Mühtedî (ö. 350/961).
Ebû Sâlih Halef b. Muhammed (ö. 350/961).
Ebû’l-Leys Nasr b. el-Feth el-Küdeymî (ö. 373/983).
Ebu’l Abbâs Ahmed b. SabbâS (ö. es-SabbâS) b. el-Vaddâh el- Hatîb.
Ebû Ahmed Abdulazîz b. Muhammed b.
Merzubânî es-Semerkandî.
brahim ed- Dihkânî el-
Ebû Bekir Muhammed b. Abdullah b. Yezdâd er-Râzî el-Fakîh.
Ebû Bekir Muhammed b. Abdullah b. Yûsuf el-Ummânî/el-Umânî/elAmmânî en-Neysâbûrî.
Ebu’l-Fadl Muhammed b. Ahmed b. Merdek el-Kâdî eP-%ehîd el-Merdekî97.
HocasO olma ihtimali bulunanlar ise PunlardOr:
bnü’l-Heysem Ebû Bekir Muhammed b. Hâlid b. el-Hasen b. Hâlid elMuttaviî el-Buhârî (ö. 362/972)98.
Ebû Ca’fer b. Ebî Temmâm Ahmed b. el-KâsOm b. el-Heyyâc b. Süleyman
el-Muttaviî es-Semerkandî99. Bu zat Buhârâ’da (ö. 332/943)’de hadis okutmuPtur.
%imdi Ebû Bekir el-Gülâbâdî’nin yetiPtirdiSi öSrencilerin adlarO verilecektir.
c. ÖArencileri
BaPtan beri belirttiSimiz gibi, biyografi eserlerinden sadece birkaç tanesi
Gülâbâdî’nin hayatO hakkOnda birkaç kelimeden öteye geçmeyen bilgiler vermektedir. Bunlarda da ne onun hocalarO, ne de öSrencileri hakkOnda bilgi verilmektedir. Bu sebeple sadece Maâni’l-Ahbâr’On muhtelif nüshalarOnda geçen çePitli semâ’
kayOtlarO ile müracaat edilen eserlerde tespit edilen öSrencileri zikredilecektir.
Yüzün üzerinde hocasO olan bir zatOn, bundan çok daha fazla öSrencisi olacaSO
hatta olmasO gerektiSini düPünmek yanlOP olmasa gerektir. Maâni’l-Ahbâr içerik
yönünden incelendiSinde, hocanOn, gerek ilmiye sOnOfOndan gerekse halktan derslerini/sohbetlerini yüzlerce kiPinin dinlemiP olmasO gerekir. Ancak bunlardan
tespit edilebilenler PunlardOr:
96
Bkz. Sem’ânî, Ensâb, V, 327; Zehebî, Siyer, XV, 80-81.
GeniP bilgi için bkz. Gülâbâdî, Maâni’l-Ahbâr, (KarapOnar’On muk.), s. 66-70.
98
Sem’ânî, Ensâb, V, 327.
99
Sem’ânî, Ensâb, V, 327.
97
Muhaddis-Sûfî Ebû Bekir el-Gülâbâdî
97
Maâni’l-Ahbâr ravisi kOzO, Ümmü’l-KâsOm bint Ebî Bekir b. Ebî shâk100.
Maâni’l-Ahbâr ravisi, Muhammed b. Ali b. Ebî’n-Nasr Ahmed b. Ali elsfahânî el-Mâymurgî’dir101. Sem’ânî de Ebû Nasr Ahmed b. Ali b. el-Hasen b. Îsâ
el-Mukrî’ ed-Darîr el-Mâymurgî (ö. 430/1038)’nin Maâni’l-Ahbâr sahibi Ebû Bekir
b. Ebî shâk el-Gülâbâdî’den hadis rivayet ettiSini haber vermektedir102. DolayOsOyla Ebû Nasr el-Mâymurgî onun öSrencisidir.
Muhammed Parsâ, âlim, ârif ve imam Ebû brahim smail b. Muhammed
b. Abdullah (b. Abdullah b. Ahmed b. Sehl b. Süheyl b. Erzah el-Âmulî, Buhârâ
ehlinden)103 el-Müzekkir el-Müfessir el-Müstemlî (ö. 434/1042) namOyla ma’ruf
bu zatOn, Gülâbâdî’ye arkadaPlOk ettiSini ve tasavvuf tarikatOnO ondan aldOSOnO
haber vermektedir104. Kelâm ilmine eSimli olan öSrencisi Ebû brahim smail b.
Muhammed, hocasO Ebû Bekir b. Ebî shâk’On Kitâbu’t-Taarruf li Mezhebi Ehli’tTasavvuf adlO eserini Perh etmiPtir105. Ebû Tâhir brahim b. Ahmed b. Saîd b. Muhammed b. shâk el-Müstemlî el-Buhârî et-Tabîb (ö. 43?)106.
d. Eserleri
Kaynaklarda Ebû Bekir el-Gülâbâdî’nin eserlerinin isimleri zikredilmiP ve
bunlardan Taarruf ile Maâni’l-Ahbâr hakkOnda bilgi verilmiPtir.
1- et-Taarruf Li Mezhebi Ehli’t-Tasavvuf107
Gülâbâdî’nin en mePhur eseri olup adeta onunla özdePlePmiPtir. Gerek doSulu, gerekse batOlO araPtOrmacOlar, onu bu eseriyle tanOr olmuPlardOr. Gülâbâdî’nin
diSer eserlerinden hemen hemen hiç söz etmemekle birlikte Maâni’l-Ahbâr’dan ise
birkaç kelime ile bahsetmektedirler.
YetmiP beP fasOldan oluPan eser, sûfîlerin akide ve rûhî hallerinin yanO sOra,
Tasavvuf ve Akaid ile alakalO hemen hemen bütün konulardan bahsetmektedir.
Muhtasar bir Akaid ile Tasavvuf kitabO gibidir. HakkOnda “Taarruf olmasayd Tasavvuf bilinmezdi” diye bahsedilen çalOPma, Tasavvufun temel kaynaklarOndan biri
100
Gülâbâdî, Maâni’l-Ahbâr, Fatih, 697 nr., 2/a; %ehid Ali PaPa, 375 nr., vrk. 267; Kâdî Iyâz (ö.
544/1149)’dan eserin icazetini alan bn Hayr el- Pbîlî (ö. 575/1179)ye ait “Maâni’l-Ahbâr” nüshasO,
bkz. bn Hayr el- Pbîlî, Fihrist, s. 202; AyrOca bkz. Saklan, Kelâbâzî, s. 9.
101
Gülâbâdî, Maâni’l-Ahbâr, III. Ahmed, 538 nr., 2/b; 619 nr., 8/a, 246/b; 600 nr., 7/a; Çorlulu Ali
PaPa, 128 nr., 471/b, semâ’ kayOtlarO.
102
Mâymurg, Buhârâ-Nesef/NahPeb yolu üzerinde Buhârâ’ya yakOn büyük bir köydür. Buraya nispet
edilen mePhur âlim ise, bu zât olup o, hadiste sika, sâlih, sadûk, muksir ve zâhid biridir. Bkz.
Sem’ânî, Ensâb, V, 184; Hamevî, Mu’cem, V, 50. Ancak Hamevî’de vefat tarihi rakamla H. 403 verilmiP olup bunun baskO hatasO olduSu düPünülmektedir.
103
Sem’ânî, Ensâb, V, 289.
104
Parsâ, Faslu’l-H tâb, s. 99. AyrOca bkz. Sem’ânî, Ensâb, V, 289.
105
Sem’ânî, Ensâb, V, 289.
106
Gülâbâdî, Maâni’l-Ahbâr, III. Ahmed, 619 nr., 8/a; 600 nr., 5/a, 7/a; Sem’ânî, Ensâb, V, 289.
107
A. J. Arberry ilk defa 1934 yOlOnda Kahire’de eserin Arapça’sOnO, 1935’de ise ngilizce’sini nePretmiPtir. Bu batOlO slam araPtOrmacOsO sayesinde eser son asOrda gerek doSu, gerekse batOda tanOnmOPtOr.
Bundan sonra Taarruf’un birçok kez Arapça tahkiki yapOlarak çePitli yayOnevleri tarafOndan basOlmOPtOr. Türkçeye ise, Süleyman UludaS tarafOndan 1979 yOlOnda kazandOrOlmOPtOr.
98
Fikret Karap nar
sayOlOp; kendinden sonra gelen birçok kiPinin faydalandOSO eser olmuP, özellikle de
Per’î çizgide olan sûfîlerin. Eser, baPta Gülâbâdî’nin öSrencisi Ebû brahim smail
b. Muhammed tarafOndan olmak üzere çePitli zamanlarda Perh edilmiPtir. Muhammed Parsâ’nOn belirttiSine göre, Gülâbâdî bu eseri ömrünün sonuna doSru
telif etmiPtir108.
2- Maâni’l-Ahbâr (Miftâhu Maâni’l-Ahbâr) veya Bahru’l-Fevâid109
Gülâbâdî’nin günümüze kadar ulaPabilmiP bir diSer eseri de budur. O, i âri
hadis yorumunun110 güzel örneklerinden biri sayOlabilecek bu eserinde,
sûfiyane/manevî bir yaklaPOmla genellikle ahlaki ve kOsmen de diSer konulardaki
223 hadisi Perh etmiPtir. Kitapta Pevâhidle birlikte 700’den fazla hadis kullanOlmOPtOr. O, müfesser ve Pevâhid olarak getirdiSi hadisleri, çoSu zaman senetli olarak vermiPtir. Eser, hadis Perh çalOPmalarOnOn ilk örneklerinden biridir.
KayOtlara yanlOPlOkla, erhu Garîbi’l-Ehâdîs111 adOyla, baPka bir kitap gibi geçen eserin araPtOrmamOz sonucunda, Maâni’l-Ahbâr’On bir nüshasO olduSu tespit
edilmiPtir. Kitap, Süleymaniye Kütüphanesine baSlO, RâSOp PaPa Kütüphanesi 311
(21) numarada bulunmaktadOr.
108
Parsâ, Faslu’l-H tâb, s. 99.
Eser, Bahru’l-Fevâid el-Me hûr bi Maâni’l-Ahbâr adOyla Muhammed Hasan ile Ahmed Ferîd el-Mezîdî
tarafOndan tahkik edilerek 1999 yOlOnda Beyrut’ta bizim çalOPmamOzdan sonra basOlmOPtOr.
Tahkikte, ne müellif hakkOnda ne de eserin diSer yazma nüshalarO hakkOnda herhangi bir bilgi verilmiPtir. Gülâbâdî’nin eserlerini tespit ederken ise, sadece Ke fü’z-Zünûn’la yetinen muhakkikler, onun
kitaplarOnO tam olarak tespit etmedikleri gibi ona ait olmayan bir eseri de ona izafe etmiPlerdir. AyrOca farklO iki eseri de tek bir eser olarak vermiPlerdir. Müellifin ismini dahi tam olarak tespit etmeyen
muhakkikler, onun vefat tarihini de tetkik etmeden vermiPlerdir.
Tahkikte sadece 1011/1602 tarihinde istinsah edilen skenderiye Belediyesi Kütüphanesi nüshasO ile
1348/1929 tarihinde istinsah edilen Dâru’l-Kütübi’l-MOsriyye nüshalarO kullanOlmOPtOr. stinsah tarihlerden de anlaPOlacaSO üzere, bu nüshalar oldukça muahhardOr. Ancak tespitlerimize göre, eserin en
eski tam nüshasO H. 552 istinsah tarihli olup bunlarOn dOPOnda daha 32 nüshasO bulunmaktadOr. Yüksek lisans tez çalOPmamOzda eserin tahkikini yaparken incelediSimiz 7 adet tam yazma nüshada 223
hadisin Perhi yapOlmOPtOr. Oysa matbu olan bu çalOPmada 150 hadis Perhi bulunmaktadOr. Matbu kitabOn ilk 100 hadisi, tarafOmOzdan hazOrlanan 100 hadislik çalOPmayla geri kalan 50 hadisi de Süleymaniye Carullah nüshasO ile karPOlaPtOrOldOSOnda, bir iki yerde takdim-tehir dOPOnda hadis sOrasOnda
uygunluk bulunmakla birlikte okuma hatalarO ve eksiklikler dikkati çekmektedir. Matbu kitap, 215
varaSa karPOlOk 111 varaSO içerdiSi için eserin neredeyse yarOsO kadardOr. DolayOsOyla çok eksiktir.
Matbu çalOPmada, hadisler numaralandOrOlmadOSO gibi konu baPlOklarO da belirtilmemiPtir. Hadislerin
tahrici yapOlarak yer yer sOhhat durumu hakkOnda kOsaca bilgiler verilmiPtir.
Eserin ilk 80 varaSO (100 hadis) tarafOmOzdan tahkik edilmiP olup yazma nüshalarO için bkz. Gülâbâdî,
Maâni’l-Ahbâr, (KarapOnar’On muk.), s. 75-84.
110
Kur’an ayetleri nasOl sembollerle/i ârî yolla tefsir edilerek ona rûhâni anlamlar uygun görülmüP ve
böyle bir sistem geliPtirilmiPse, hadislerin de zâhir (dOP) anlamlarO yanOnda, insanlarO rûhâni yönden
terbiye edip geliPmelerini saSlayacak açOklamalarOn yapOlmasO yolu da hemen ilk asOrda baPlamOP bir
ilim ve fikir daha doSrusu, manevi açOdan doyurucu bir sülûk ve terbiye hareketidir. Bkz. Koçkuzu,
“Hadislerde Pâri Tefsir Yolu ve Sadreddin Konevi”, s. 2. AyrOca bkz. Koçkuzu, “Hz. Peygamberin
MizâcO ve Hadiste Pâri Tefsir”, s. 7. DolayOsOyla i ârî hadis yorumu, zâhirî hadis yorumu gibi Hz Peygamberle baPlayarak sonrasOnda da sistemli olarak devam eden bir Perh türüdür. Zâhirî, i ârî ve bât nî
yorum arasOndaki fark için bkz. KarapOnar, “ lk Devir Sûfîlerin Hadis Birikimleri”, Marife Dergisi, yOl:
7 (2007), sy: 2, s. 73-91.
111
Bkz. el-Fihrisü’ - âmil, II, 999.
109
Muhaddis-Sûfî Ebû Bekir el-Gülâbâdî
99
Mevcut verilere göre, onun günümüze kadar ulaPamamOP fakat kaynaklarda isimleri zikredilen eserleri ise PunlardOr:
3- Kitâbu’l-Erbaîn fî’l-Hadîs, el-Erbaûn fî’l-Hadîs112, Erbaûn113, Erbaûne Hadisen114. FarklO isimlerle anOlsa da kOrk hadis derlemesi olan kitabOn tek eser olduSu
düPünülmektedir. AraPtOrma esnasOnda kitabOn Perh edilip edilmediSine dair herhangi bir bilgiye rastlanOlmamOPtOr.
4- el-E fâ’ ve’l-Evtâr115.
5- Faslu’l-H tâb116.
6- Muaddilu’s-Salât117.
7- Emâlî fî’l-Hadîs118 veya Emâlî Ebû Bekir119.
8- Makâlâtü’s-Sûfiyye. Bu kitap, Ebû Bekir el-Gülâbâdî’den alOntO yapan ve
zaman zaman da onu elePtiren bn Teymiyye’nin eserinden tespit edilmiPtir120.
BunlarOn dOPOnda, Gülâbâdî’nin fakirli)in ve fakirlerin erefi ile ilgili çePitli
mervi haber ve eserleri derleyerek mânâlarOnO açOkladOSO müstakil bir kitabOnOn
daha olduSunu, bizzat kendi eserinden öSrenmekteyiz121.
Katip Çelebi, muhtemelen ondan da smail PaPa, sonra da Süleyman AteP
ve diSerleri Hüsnü’t-Tasarruf fî erhi’t-Taarruf adOnda bir eseri Gülâbâdî’ye nispet
etmiPlerse de122, Arberry ve UludaS bunu kabul etmemiP ve bu eserin Kâdî
Alâüddîn Ali b. smâil Tebrizî Konevî (ö. 729/1328)’nin Taarruf üzerine yazdOSO
Perh olduSunu belirtmiPlerdir123. AyrOca Süleyman AteP, “Âmâl” 124 adOnda bir eserinden söz etmektedir. YapOlan araPtOrmada böyle bir eser tespit edilememiPtir.
Bunun ya yazOm hatasO olduSu, ya da “Emâlî fî’l-Hadîs” adlO eser olduSu düPünülmektedir.
Nusrettin YOlmaz, mePhur muhaddis Ebû Nasr Ahmed b. Muhammed b.
Hüseyin b. Ali b. Rüstem el-Buhârî el-Kelâbâzî (ö. 398/1008)’nin “Ricâlu Sahîhi’lBuhârî -el-Hidâye ve’l-Fr âd fî Ma’rifeti ehli’s-Sikati ve’s’Sedâd-” adlO eserini; sehven
112
smail PaPa, Hediyyetü’l-Ârifîn, II, 54; Kehhâle, Mu’cem, VIII, 212.
Katib Çelebi, Ke fü’z-Zünûn, I, 53; Kettânî, Risâle, s. 196.
114
Kehhâle, Mu’cem, VIII, 222.
115
Katib Çelebi, Ke fü’z-Zünûn, I, 105; smail PaPa, Hediyyetü’l-Ârifîn, II, 54; Kehhâle, Mu’cem, VIII,
212.
116
smail PaPa, Hediyyetü’l-Ârifîn, II, 54; Kehhâle, Mu’cem, VIII, 222.
117
smail PaPa, Hediyyetü’l-Ârifîn, II, 54.
118
smail PaPa, Hediyyetü’l-Ârifîn, II, 54; Kehhâle, Mu’cem, VIII, 222.
119
Katib Çelebi, Ke fü’z-Zünûn, I, 163. Bu iki ayrO eserin tek eser olmasO muhtemeldir.
120
Bkz. bn Teymiyye, Mecmûu’l-Fetâvâ, VI, 522.
121
Gülâbâdî, Maâni’l-Ahbâr, SÜ FK, 1075/A nr., 165/a, Carullah, 995 nr., 93/a, Halep, 76 nr., s. 266;
Saklan, Kelâbâzî, s. 19.
122
Katib Çelebi, Ke fü’z-Zünûn, I, 419; smail PaPa, Hediyyetü’l-Ârifîn, II, 54; AteP, Fslâm Tasavvufu,
(Mahmûd Nevâvî’nin önsözünden naklen), s. 100.
123
Arberry, Doctrine, s. XII; UludaS, Taarruf, s. 37.
124
AteP, Fslâm Tasavvufu, (Mahmûd Nevâvî’nin önsözünden naklen), s. 100.
113
100
Fikret Karap nar
Taarruf ve Maâni’l-Ahbâr adlO eserlerin sahibi, muhaddis-sûfî Ebû Bekir, Muhammed b. brahim b. Ya’kûb el-Gülâbâdî (ö. 380/990)’ye nispet etmektedir125. Oysa
bu iki âlim birbirinden farklOdOrlar.
SONUÇ
Buhârâ, ticaret yollarOnOn kesiPim noktasOnda bulunmasO, akarsularOnOn bolluSu ve topraklarOnOn verimliliSi nedeniyle slam öncesi ve sonrasO dönemde, ekonomik yönden zengin bir bölge durumundadOr. Bu zenginlik insanlarOn buraya
raSbet göstermesine sebep olmuPtur. Bununla birlikte slam sonrasO Emevîler ve
Abbâsîler döneminde -bazO halife ve valiler hariç- uygulanan yanlOP politikalar
bölgeyi istikrarsOz hale getirmiP ve daha önceleri tamamlanabilecek olan slamlaPmayO geciktirmiPtir. Buhârâ ve çevresine, II/VIII. asrOn ortalarOndan itibaren
âlimlerin gelerek ders vermeleriyle birlikte, yavaP yavaP yerli ilim adamlarOnOn da
yetiPmeye baPlamasO, Buhârâ’nOn slam dünyasOndaki ilim merkezleri arasOnda
yerini almasOnO saSlamOPtOr. Bu dönemden itibaren bölgede çePitli ilim dallarOnda
pek çok âlim yetiPmiPtir.
smi, Ebû Bekir, Muhammed b. (Ebî Fshâk) Fbrahim b. Ya’kûb b. Yusuf b. Kesîr
b. Hâtim b. Abdurrahman el-Gülâbâdî el-Buhârî el-Hanefî es-Sûfî olan Gülâbâdî’nin,
doSum tarihi hakkOnda kaynaklarda maalesef herhangi bir bilgiye rastlanOlmadOSO
için, bazO karinelerle yaklaPOk olarak 300/912 yOlOnda doSduSu tahmin edilmektedir. Seksen yOl yaPadOSO ön görülen Gülâbâdî’nin 380/990’de vefat ettiSi ön görülmektedir.
AraPtOrma esnasOnda, Gülâbâdî’nin milliyeti hakkOnda herhangi bir bilgi veya ipucuna rastlanmamOPtOr. Buhârâ’nOn etnik yapOsOndan hareket ederek net bir
Pey söylemek de pek mümkün gözükmemektedir. Bu sebeple onun milliyetiyle
ilgili farklO görüPler ileri sürülmüPtür. Biz, net veriler olmadOSO için, bu konuda bir
Peyler iddia etmeyi anlamsOz buluyor ve onun Orki mensubiyeti hakkOnda herhangi
bir iddianOn temelsiz olduSunu düPünüyoruz.
Kaynaklarda hayatO hakkOnda hemen hemen hiçbir bilgi verilmeyen
Gülâbâdî’nin ailesi ve çocuklarO hakkOnda da herhangi bir bilgiye tesadüf edilmemiPtir. YalnOz künyesinin Ebû Bekir olmasO ve Maâni’l-Ahbâr’On çePitli nüshalarOnda zikredilen semâ’ kayOtlarOnda “Ümmü’l-KâsOm bint Ebî Bekir b. Ebî shâk”
isimli ravinin müellifin kOzO olduSu ihtimali, bizlere onun evli ve çocuk sahibi
olduSunu göstermektedir.
Abbâsîlerin son dönemlerinde, slam dünyasOnOn bölünmüPlüSüne, siyasi
istikrarsOzlOSa, sOk sOk halife ve vali deSiPikliSine ve fikri ayrOlOklarOn iyice artmasOna raSmen çePitli ilim dallarOnda birçok âlimin yetiPtiSini ve kOymetli eserler verdiklerini görmekteyiz. Bunda Abbâsîler’in zayOflamasO sonucu ortaya çOkan yeni
125
Bkz. 23. dipnot.
Muhaddis-Sûfî Ebû Bekir el-Gülâbâdî
101
devletçiklerin ilme ve kültüre önem vermelerinin katkOsO olmuPtur. Yeni kurulan
devletçikler sayesinde, slam dünyasOnOn farklO coSrafyalarOnda ilmi canlOlOk oluPmuPtur. Gülâbâdî, Buhârâ ve civarOnda var olan köklü ilim geleneSi/ortamO ve
farklO kültürlerin bulunduSu bir çevrede yetiPmiP ve yaPamOP biridir.
Gülâbâdî, et-Taarruf li Mezhebi Ehli’t-Tasavvuf ve Maâni’l-Ahbâr/Bahru’lFevâid adlO eserleri ile Tasavvufun slam’dan beslendiSini ve Kur’an ve sünnette
dayandOSOnO ortaya koymaya çalOPmOPtOr. Hadisleri yorumlayOP biçimi ile en az bir
hadisçi kadar hadis formasyonuna sahip olduSu anlaPOlmaktadOr. Bu yönüyle o,
sünni tasavvuf çizgisinde dikkatleri çeken simalardan biri olmuPtur. Maâni’lAhbâr adlO eseriyle, iPâri hadis yorumunun güzel örneklerinden birini vermiP olan
Gülâbâdî’nin, gerek klasik gerekse çaSdaP kaynaklarda, bu eseri unutularak adeta
Taaruf adlO eseriyle özdePlePtiSi görülmektedir.
Taarruf’ta sûfîlerin inanç esaslarOnO ortaya koyan Gülâbâdî, Maâni’lAhbâr’da sünni kelâm akidesine baSlO olan sûfîlerin, hadislerin Perhinde izledikleri
metodu ortaya koymaktadOr. Eserlerinden onun amelde Hanefî, itikatta ise Ehl-i
sünnet çizgisinde olduSu anlaPOlmaktadOr.
Gülâbâdî’nin ilim öSrenmek için seyahat ettiSi ve -Maâni’l-Ahbâr adlO eserinden hareketle- yüz civarOnda hocadan istifade ettiSi görülmektedir. Ancak araPtOrma esnasOnda edinilen intiba bu sayOnOn daha fazla olduSu yönündedir. Onun
hocalarO gibi öSrencileri hakkOnda da kaynaklarda pek fazla bilgi verilmemektedir.
Dokuz eseri tespit edilen Gülâbâdî’nin maalesef iki eseri dOPOnda baPka kitabO günümüze kadar ulaPamamOPtOr. Ona dokuz eser dOPOnda, yanlOPlOkla üç eser
daha izafe edilmiPtir.
KAYNAKÇA
Ahmed Emîn, Zuhru’l-Fslâm, III. bs. Kahire 1962.
Ahmed Zeki Safvet, Cemheretü Resâili’l-Arab fî Usûri’l-Arabiyyeti’z-Zâhire, Beyrut ts.
AkOn, Günkut, Asya Merkezi Mekan Gelene)i, Kültür BakanlOSO, Ankara 1990.
Arberry, Arthur John, The Doctrine of The Sûfîs, London 1977.
------, “Kelâbâzî”, Fslam Ansiklopedisi (FA), (MEB), stanbul 1967.
------, “Tasavvuf”, çev: Y. Nuri Öztürk, ed: smail KOllOoSlu, Fslam Tarihi Kültür ve Medeniyeti, stanbul 1989.
AteP, Süleyman, Fslâm Tasavvufu, yy. trs.
Barthold, Vasiliy Viladimiroviç, Mo)ol Fstilas na Kadar Türkistan, haz: HakkO Dursun YOldOz, stanbul 1981.
------, Orta Asya Türk Tarihi Hakk nda Dersler, haz: KâzOm YaPar Kopraman-AfPar smail
Aka, Ankara 1975.
Barthold, Vasiliy Viladimiroviç-Köprülü, Muhammed Fuad, Fslam Medeniyeti Tarihi, Ankara 1963.
Belâzurî, Ahmed b. Yahya, Futûhu’l-Buldân, çev: Mustafa Fayda, Ankara 1987.
Brockelmann, Carl, Geschichte der Arabischen Litteratur, Erster Supplementband (GAL), Leiden
1937.
------, Geschichte der Arabischen Litteratur, Zweite den Supplementbänden, (Suppl), Leiden 1943.
Büchner, V. F. “Sâmânîler”, Fslam Ansiklopedisi (FA), (MEB), stanbul 1964.
102
Fikret Karap nar
Cezzâr, Fikrî Zekî, Medâhilü’l-Müellifîn ve’l-Â’lâmi’l-Ârab, Riyâd 1994.
Chabbi, Jacqueline, “Réflexions Sur Le Soufisme Iranien Primitif”, Journal Asiatique (JA),
Paris 1978, CCLXVI, 39.
Damghani, Ahmed Mahdavi, “Persian Contributions to Sufi Literature in Arabic”, ed:
Leonard Lewisohn, Classical Persian Sufism: From its Origins to Rumi, London 1993.
Fazlurrahman, Fslam, çev: Mehmet DaS-Mehmet AydOn, stanbul 1993.
el-Fihrisü’ - âmil li’t-Türâsi’l-Arabî’l-Fslâmî el-Mahtût –el-Hadîsü’n-Nebevîyyü’ - erîf ve
Ulûmuh ve Ricâluh-, Heyet tarafOndan hazOrlanmOP, el-Mecma’u’l-Melikî Li Buhûsi’lHadârati’l- slâmiyye, Müessesetü Âlî’l-Beyt, Ammân 1991.
Graham, Terry, “Abû Sa’d Abi’l-Khayr and the School of Khurâsân”, ed: Leonard
Lewisohn, Classical Persian Sufism: From its Origins to Rumi, London 1993.
Gülâbâdî, Ebû Bekir Muhammed b. brahim b. Ya’kûb, Maâni’l-Ahbâr/Bahru’l-Fevâid -Flk 80
Varak-, thk: Fikret KarapOnar, Konya 1999.
------, Bahru’l-Fevâid el-Me hûr bi Maâni’l-Ahbâr, thk: Muhammed Hasan Muhammed smail-Ahmed Ferîd el-Mezîdî, Beyrut 1999.
------, Maâni’l-Ahbâr, TopkapO Müzesi, III. Ahmed, 538 numaralO nüsha (asOl).
------, Maâni’l-Ahbâr, %am, Mektebetü’l-Esed (Zahiriyye), hadis no: 1034.
------, Maâni’l-Ahbâr, Selçuk Üniversitesi lahiyat Fakültesi Kütüphanesi (SÜ FK). 1075/A
numaralO nüsha.
------, Maâni’l-Ahbâr, %am, Mektebetü’l-Esed (Zahiriyye), hadis: 13495 (yeni) numaralO
nüsha.
------, Maâni’l-Ahbâr, TopkapO Müzesi, III. Ahmed, 600 numaralO nüsha.
------, Maâni’l-Ahbâr, TopkapO Müzesi, III. Ahmed, 619 numaralO nüsha.
------, Maâni’l-Ahbâr, BeyazOd Ktp. Velîyyüddîn Efendi, 718 numaralO nüsha.
------, Maâni’l-Ahbâr, BeyazOd Ktp. Velîyyüddîn Efendi, 844 numaralO nüsha.
------, Maâni’l-Ahbâr, Çorlulu Ali PaPa, 128 numaralO nüsha.
------, Maâni’l-Ahbâr, Millet Ktp. Murat Molla, 610 numaralO nüsha.
------, Maâni’l-Ahbâr, Halep, Ahmediyye Medresesi NüshasO, 76, (hadis: 274).
------, Maâni’l-Ahbâr, Süleymaniye Ktp. Cârullah 995 numaralO nüsha.
------, Maâni’l-Ahbâr, Süleymaniye Ktp. %ehid Ali PaPa, 375, numaralO nüsha.
------, Maâni’l-Ahbâr, Süleymaniye Ktp. Fatih 697 numaralO nüsha.
------, Maâni’l-Ahbâr, Süleymaniye Ktp. Yeni Cami, 274 numaralO nüsha.
------, Maâni’l-Ahbâr, Süleymaniye Ktp. HacO SelimaSa/Hüdayi Efendi, 161 numaralO nüsha.
------, Maâni’l-Ahbâr, Süleymaniye Ktp. RâSOb PaPa, 311 numaralO nüsha
------, Maâni’l-Ahbâr, Süleymaniye Ktp. Murad Buhârî, 94/M numaralO nüsha.
------, et-Taarruf li Mezhebi Ehli’t-Tasavvuf, thk: Abdulhalîm Mahmûd-Taha Abdulbâkî
Surûr, Kahire 1960.
------, et-Taarruf li Mezhebi Ehli’t-Tasavvuf, thk: Ahmed %emsüddîn, Beyrut 1993.
------, et-Taarruf, haz. ve çev: Süleyman UludaS, (Kelâbâzî Do)u Devrinde Tasavvuf Taarruf),
stanbul 1992.
Hâce Muhammed Parsâ, Faslu’l-H tâb (Tevhide Giri ), çev: Ali HüsrevoSlu, stanbul 1988.
Hamevî, Yâkut b. Abdullah, Mu’cemu’l-Büldân, Beyrut trs.
Hasan brahim Hasan, Fslâm Tarihi, çev: Heyet, stanbul 1987.
bn Hacer el-Askalânî, Fethu’l-Bârî, thk: MuhObbuddîn el-Hatîb-Muhammed Fuad Abdulbâkî, Kahire 1986.
bn Hallikân, %emsüddin, Vefeyâtü’l-Â’yân ve Enbâu Ebnâi’z-Zaman, thk: hsan Abbas, Beyrut trs.
bn Hayr Ebû Bekir el- Pbîlî, Fihrist mâ Ravâhu an uyûh hî, nPr: Franciscus Codera-J. Ribera
Tarrago, II. bs. Beyrut 1979.
Muhaddis-Sûfî Ebû Bekir el-Gülâbâdî
103
bn KutluboSa, Ebû’l-Fidâ’, Tâcü’t-Terâcim, thk: Muhammed Hayr Ramazan Yusuf,
DOmaPk 1992.
bn Teymiyye, Ahmed b. Teymiyye, Mecmû’ Fetavâ, der: Abdurrahman b. Muhammed b.
KâsOm ve oSlu, Riyad 1991.
smail PaPa BaSdatlO, Hediyyetü’l-Ârifîn Esmâü’l-Müellifîn ve Âsâru’l-Musannifîn, stanbul
1955.
zgi, Özkan, Uygurlar n Siyasi ve Kültürel Tarihi (Hukuk Vesikalar na Göre), Ankara 1987.
Karaman, Hayreddin, Fslâm Hukuk Tarihi, stanbul 1989.
KarapOnar, Fikret, Muhaddis Sufilerin Hadis Usulü ve Hadisleri Anlama Yöntemleri, (H.IV.V./X.-XI. As r), SÜSBE, (yayOmlanmamOP doktora tezi), Konya 2006.
------, “ lk Devir Sûfîlerin Hadis Birikimleri”, Marife Dergisi, yOl: 7 (2007), sy: 2, s. 73-91.
Kâtib Çelebi, HacO Halîfe, Ke fü’z-Zünûn an Esâmi’l-Kütübi ve’l-Fünûn, stanbul 1941.
Kays Âlü Kays, el- Îrâniyyûn ve’l-Edebü’l-Arabî, Tahran H. 1363.
Kehhâle, Ömer ROza, Mu’cemü’l-Müellifîn, Beyrut ts.
Kettânî, Muhammed b. Ca’fer, er-Risâletü’l-Müstatrafe, çev: Yusuf Özbek, stanbul 1994.
KitapçO, Zekeriya, Orta Asyada Fslâmiyetin Yay l ve Türkler, Konya 1998.
Koçkuzu, Ali Osman, “Hadislerde Pâri Tefsir Yolu ve Sadreddin Konevi”, (yayOmlanmamOP
makale).
------, “Hz. Peygamberin MizâcO ve Hadiste Pâri Tefsir”, SDÜ lahiyat Fakültesi IV. Kutlu
DoSum Sempozyum’unda sunulan tebliS, Isparta 2001.
KuraPî, Muhyiddîn Ebî Muhammed, el-Cevâhiru’l-Mud yye fî Tabakâti’l-Hanefiyye, thk:
Abdulfettâh Muhammed el-HOlv, Riyad 1979.
------, el-Cevâhiru’l-Mud yye fî Tabakâti’l-Hanefiyye, Haydarabad 1332/1913, Meclisü
Dâirati’l-Maârifi’n-Nizâmiyye matbaasO.
Leknevî, Muhammed Abdulhay, el-Fevâid el-Behiyye fî Terâcimi’l-Hanefiyye, Kahire 1364.
Madelung, Wilferd, “Abû Bekir Kalâbâdî”, Encyclopedia of Iranica (EIR), London 1983.
Makdisî, %emsüddin el-BePPârî, Ahsenü’t-Tekâsîm fî Ma’rifeti’l Ekâlîm, nPr: Muhammed
Mahzûm, Beyrut 1987.
Mez, Adam, el-Hadâratü’l-Fslâmiyye fî’l-Garni’r-Râbii’l-Hicrî, çev: Muhammed Abdulhâdî
Ebû Riyde, Beyrut 1967.
Molla Câmî, Mevlânâ Nureddin, Nefâhâtu’l-Üns, çev: Kamil CandoSan-Sefer Malak, stanbul 1971.
NarPahî, Ebû Bekir, Târîhu Buhârâ, thk: Emin Abdulmecid Bedevî-Nasrullah MubePPir,
Kahire 1993.
Nicholson, Reynold A. A Literary History of The Arabs, London 1969.
Nwyia, P. “al-Kalâbâdhi”, The Encylopedia of Islam (EI), Leiden 1978.
Özel, Ahmet, Hanefi F k h Alimleri, Ankara 1990.
Ritter, Hellmut, Orientalia, stanbul 1933.
Saklan, Bilal, Ebû Bekir Muhammed el-Kelâbâzî ve Maâni’l-Ahbâr, (YayOmlanmamOP araPtOrma), Konya 1991.
------, Hadis Flimleri Aç s ndan Muhaddis-Sûfîler ve Sûfî-Muhaddisler (h.IV./m.X. As r), Konya
1997.
Schimmel, Annemarie, Fslam n Mistik Boyutlar , çev: Ergun KocabOyOk, stanbul 1999.
Sem’ânî, Ebû Sa’d et-Teymî, el-Ensâb, tlk: Abdullah Ömer el-Bârûdî, Beyrut 1988.
Sezgin, M. Fuat, Geschichte des Arabischen Schrifttums (GAS), Leiden 1967.
Shiloah, Ammon, The Theory of Music in Arabic Writings, (c.900-1900), München 1979.
Sülemî, Ebû Abdurrahman, Tabakâtü’s-Sûfiyye, thk: Nureddin %erîbe, III. bs. Kahire 1997.
%ePen, Ramazan, Fslam Co)rafyac lar na Göre Türkler ve Türk Ülkeleri, Ankara 1985.
------, “Buhârâ”, Diyanet Vakf Fslam Ansiklopedisi (DFA), stanbul 1992.
104
Fikret Karap nar
Taberî, Ebû Ca’fer, Târîhu’r-Rusul ve’l-Mulûk, thk: Muhammed Ebu’l-Fadl brahim, Kahire
trs.
UludaS, Süleyman, “Kelâbâzî”, Diyanet Vakf Fslam Ansiklopedisi (DFA), Ankara 2002, XXV,
192-193.
Waley, Muhammed sa, Catalogue of Arabic Manuscripts in ss Cyril and Methodius National
Library, Sofia, Hadith Sciences, Completed by: Stoyanka Kenderova, London 1995.
YOlmaz, Nusrettin, Kelâbâzî’nin Tasavvuf ve Akâid Alan ndaki Görü leriyle Mâturîdî’nin Mukâyesesi, (BasOlmamOP Yüksek lisans tezi), Kayseri 1990.
Zehebî, %emsüddîn, Siyeru A’lâmi’n-Nübelâ, thk: %uayb el- Arnaût-Muhammed Naîm elArkasûsî, Beyrut 1983.
Ziriklî, Hayruddin, el-A’lâm Kâmûsu Terâcim, Beyrut 1984.
Download