MAN EŞYA SÜL S KURUM NİPÜLAS A, MAKİ LEYMAN SOSYAL

advertisement
i T.C
C.
SÜL
LEYMAN
N DEMİR
REL ÜNİV
VERSİTE
ESİ
S
SOSYAL
BİLİML
LER ENST
TİTÜSÜ
İŞLET
TME ANA
ABİLİM DALI
D
KURUM
MSAL YÖ
ÖNETİM İLE FİN
NANSAL B
BİLGİ
MAN
NİPÜLAS
SYONU ARASIND
A
DAKİ İLİİŞKİ: İMK
KB METAL
EŞYA
A, MAKİNA ENDE
EKSİNE YÖNELİİK BİR U
UYGULAM
MA
B
Ömer BİNİCİ
YÜK
KSEK LİS
SANS TE
EZİ
DANIŞ
ŞMAN
Proff. Dr. Durrmuş ACA
AR
I
ISPARTA
A – 2011
ii iii i ÖZET
KURUMSAL YÖNETİM İLE FİNANSAL BİLGİ MANİPÜLASYONU
ARASINDAKİ İLİŞKİ: İMKB METAL EŞYA, MAKİNA ENDEKSİNE
YÖNELİK BİR UYGULAMA
Ömer BİNİCİ
Süleyman Demirel Üniversitesi, İşletme Bölümü Yüksek Lisans Tezi
117 sayfa, Haziran 2011
Danışman: Prof. Dr. Durmuş ACAR
Finansal krizler ve şirket skandalları finansal bilgi manipülasyonu kavramını
öne çıkarmıştır. Finansal bilgi manipülasyonuna önlem olarak tüm dünyada kurumsal
yönetim uygulamalarına verilen önem de artmıştır. Çünkü finansal bilginin
güvenilirliğinde en önemli unsurlardan birinin o bilgilerin üretildiği işletme
organizasyonunun kurumsal yönetim yapısına sahip olması olduğu düşünülmektedir.
Bu bağlamda tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kurumsal yönetim ile
ilgili önemli adımlar atılmıştır. Bunlardan en önemlileri SPK kurumsal yönetim
İlkerleri ve İMKB bünyesinde oluşturulan Kurumsal Yönetim Endeksidir.
Kurumsal yönetim ilkelerine uyan bir işletmenin finansal tablolarının daha
güvenilir olacağı beklentisinden hareketle çalışmamızda kurumsal yönetimin finansal
bilgi manipülasyonu riskini azaltıp azaltmadığını test etmek amaçlanmaktadır.
Bu amaç doğrultusunda İMKB Metal Eşya ve Makine Endeksinde yer alan
şirketlerden aynı zamanda İMKB Kurumsal Yönetim Endeksinde de yer alan
şirketlerin finansal bilgi manipülasyonu anlamında farklılaşıp farklılaşmadığı analiz
edilmiştir.
Analiz sonucunda kurumsal yönetim endeksindeki şirketlerin manipülasyon
riskinin diğer şirketlere nazaran önemli ölçüde azaldığı sonucuna ulaşılmıştır.
Anahtar Kelimeler : Finansal Bilgi Manipülasyon, Kurumsal Yönetim
ii ABSTRACT
RELATİON BETWEEN CORPORATE GOVERNANCE AND FİNANCİAL
İNFORMATİON MANİPULATİON: AN APPLİCATİON ON ISE
METAL PRODUCTS, MACHINERY INDEX
Ömer BİNİCİ
Suleyman Demirel Universty, Department of Business Administration, Post
Graduate
117 pages, June 2011
Supervisor: Prof. Dr. Durmuş ACAR
Financial crisis and company scandal put forward the concept of financial
information manipulation. The importance given to applications of institution
management has increased as a precaution on financial information manipulation.
Because one of the most important factors of financial information reliability is that
the business organization having this information should have the quality of
corporate governance.
In this sense, important steps make process also in our country as happens all
over the world. The most important of all is CMB corporate governance principles
and corporate governance index in ISE.
Considering the fact that the statement of the company which follows the
principals of corporate governance is more reliable, in this study, it is aimed whether
corporate governance decreases the risk of financial information manipulation.
In line with this objective, it is analyzed whether the companies that take
place in ISE metal goods and mechanical index differentiate in the meaning of
financial information manipulation.
As a result of analyze, it is claimed that the risk of companies’ manipulation
in corporate governance index is much lower than the other companies.
Key words: financial information manipulation, corporate governance
iii İÇİNDEKİLER
ÖZET............................................................................................................................ i
ABSTRACT ................................................................................................................ ii
İÇİNDEKİLER ......................................................................................................... iii
KISALTMALAR DİZİNİ ....................................................................................... vi
ŞEKİLLER DİZİNİ ................................................................................................. vii
TABLOLAR DİZİNİ .............................................................................................. viii
GİRİŞ .......................................................................................................................... 1
BİRİNCİ BÖLÜM
KURUMSAL YÖNETİM
1.1.Kurumsal Yönetim Kavramı .................................................................................. 3
1.2.Kurumsal Yönetimin Önemi, Amaçları ve Yararları ............................................. 4
1.3.Kurumsal Yönetimin Ortaya Çıkışı ve Gelişimi .................................................... 6
1.3.1.Dünyada Kurumsal Yönetimin Gelişmesi ................................................. 6
1.3.2.Türkiye’de Kurumsal Yönetimin Gelişmesi.............................................. 8
1.4.Kurumsal Yönetimin İlkeleri ................................................................................. 9
1.4.1.OECD Kurumsal Yönetim İlkeleri ............................................................ 9
1.4.1.1. Etkin Kurumsal Yönetim Çerçevesi Temelinin Tesisi ............. 10
1.4.1.2. Hissedarların Hakları ve Temel Sahiplik işlevleri .................... 11
1.4.1.3. Hissedarların Adil Muamele Görmesi ...................................... 12
1.4.1.4. Kurumsal Yönetimde Paydaşların Rolü .................................... 12
1.4.1.5. Kamuya Duyuru Yapma ve Şeffaflık........................................ 13
1.4.1.6. Yönetim Kurulunun Sorumlulukları ......................................... 14
1.4.2.SPK Kurumsal Yönetim İlkeleri.............................................................. 15
1.4.2.1. Pay Sahipleri ............................................................................. 15
1.4.2.2. Kamuyu Aydınlatma Ve Şeffaflık ............................................ 16
1.4.2.3. Menfaat Sahipleri ...................................................................... 19
1.4.2.4. Yönetim Kurulu ........................................................................ 21
1.5.Kurumsal Yönetimin Mekanizmaları................................................................... 27
1.5.1.Genel Kurul ............................................................................................. 28
1.5.2.Yönetim Kurulu ....................................................................................... 28
1.5.2.1. Yönetim Kurulu Yapıları .......................................................... 29
1.5.2.2. Yönetim Kurulu Bileşimi .......................................................... 30
1.5.2.3. Yönetim Kurullarının Görev ve Sorumlulukları ....................... 31
1.5.3.Yönetici Ücret ve Teşvik Sistemleri ........................................................ 32
1.5.4.Güçlendirilmiş Pay Sahipleri ................................................................... 32
1.5.5.Sermaye Piyasasında Oluşan Satın Alınma Tehditleri ............................ 33
iv 1.5.6.Yönetici Emek Pazarı .............................................................................. 33
1.5.7.Denetim Komitesi .................................................................................... 34
1.5.8.Üst Yönetim Takımı ................................................................................ 34
1.5.9.İç Denetim ve İç Denetçiler ..................................................................... 35
1.5.10.Bağımsız Denetim ve Bağımsız Denetçiler ........................................... 35
1.6.İMKB Kurumsal Yönetim Endeksi (XKURY) .................................................... 36
İKİNCİ BÖLÜM
FİNANSAL BİLGİ MANİPÜLASYONU
2.1.Finansal Bilgi ………………………………………………………..................39
2.2.Genel Olarak Finansal Manipülasyon .................................................................. 41
2.3.Finansal Manipülasyonun Sınıflandırılması ........................................................ 43
2.3.1.Hareket Bazlı Manipülasyon ................................................................... 43
2.3.2.Bilgi Bazlı Manipülasyon ........................................................................ 44
2.3.3.İşlem Bazlı Manipülasyon ....................................................................... 45
2.4.Finansal Bilgi Manipülasyonu ............................................................................. 46
2.5.Finansal Bilgi Manipülasyonu Yöntemleri .......................................................... 47
2.5.1.Kar Yönetimi (Earnings Management) ................................................... 47
2.5.2.Karın İstikrarlı Hale Getirilmesi (Income Smoothing)............................ 47
2.5.3.Yaratıcı Muhasebe Uygulamaları (Creative Accounting Practices)........ 48
2.5.4.Diğer Finansal Bilgi Manipülasyonu Yöntemleri ................................... 49
2.5.4.1. Agresif Muhasebe (Aggressive Accounting) ............................ 49
2.5.4.2. Büyük Temizlik Muhasebesi (Big Bath Accounting) ............... 50
2.5.4.3. Aldatıcı Finansal Raporlama (Fraudulent Financial Reporting)50
2.5.4.4. Muhasebe Hata ve Usulsüzlükleri (Accounting Errors and
Irregularities) ............................................................................. 51
2.6.Finansal Bilgi Manipülasyonunu Nedenleri......................................................... 52
2.6.1.Şirketlerin Zayıf Yönetim Yapıları.......................................................... 52
2.6.2.Yöneticilerin Menfaatleri ve Şirketlerin Ortaklık Yapıları ..................... 52
2.6.3.Yetersiz İç Denetim Sistemi, Bağımsız Denetim Komitesinin Yapısı ve
Bağımsız Denetim ............................................................................................ 53
2.6.4.Tahakkuk Esası (Muhasebesi) ve Muhasebe Standartlarının Sağladığı
Esneklik……….. .............................................................................................. 54
2.6.5.Periyodik Bilgilendirme Sistemi ve Analistlerin Kar Tahminleri ........... 54
2.6.6.Muhasebenin Gerçekleşme ve Tahsis Etme Kavramları ......................... 55
2.7.Finansal Bilgi Manipülasyonu, İç Denetim Sistemi ve Bağımsız Denetim ......... 56
2.7.1.İç Denetim Sistemi .................................................................................. 56
2.7.2.Bağımsız Denetim ................................................................................... 57
2.8.Finansal Bilgi Manipülasyonunun Amaçları ....................................................... 57
2.8.1.Hisse Senedi Fiyatlarını Etkilemek ......................................................... 58
2.8.2.Borçlanma Maliyetleri ............................................................................. 59
2.8.3.Yönetici Ücret ve Primleri ....................................................................... 60
2.8.4.Politik Maliyetler ..................................................................................... 61
2.8.5.Halka Açılmak veya Sermaye Artırımı Suretiyle Sağlanacak Fon Tutarını
Artırmak………................................................................................................ 62
2.8.6.İçerden Öğrenenlerin Ticareti .................................................................. 62
v 2.8.7.Yöneticiler Tarafından Şirketlerin Ele Geçirilmesi Uygulamalarında Ele
Geçirme Maliyetini Düşürmek ......................................................................... 63
2.8.8.Ödenecek Vergi Tutarını Azaltmak ......................................................... 64
2.8.9.Şirket Performansının Gelecekte Daha İyi Görünmesini Sağlamak ....... 64
2.8.10.Uzun Dönemli Bir Trendde Karı İstikrarlı Hale Getirmek.................... 64
2.9.Finansal Bilgi Manipülasyonu Teknikleri............................................................ 65
2.9.1.Gelirlerin Muhasebeleştirilmesi ile İlgili Finansal Bilgi Manipülasyonu
Teknikleri………….......................................................................................... 66
2.9.1.1. Gider ve Karşılıkların Muhasebeleştirilmesi ile İlgili Finansal
Bilgi Manipülasyonu Teknikleri ............................................... 68
2.9.1.2. Finansal
Tablolarda
Yer
Alan
Kalemlere
İlişkin
Sınıflandırmanın Değiştirilmesi ................................................ 71
2.9.1.3. Varlık ve Yükümlülüklerin Gerçeğe Aykırı Olarak
Açıklanması.. ............................................................................ 72
2.9.1.4. Olağanüstü Gelir Yaratan İşlemler Yapılması .......................... 74
2.9.1.5. Finansal Bilgi Manipülasyonuna Yönelik İşlem ve
Uygulamaların Gizlenmesi Amacıyla Uygulanan Teknikler .... 74
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
FİNANSAL BİLGİ MANİPÜLASYONUNUN ORTAYA ÇIKARILMASI İLE
İLGİLİ MODELLER
3.1.Healy Modeli…………........................................................................................ 75
3.2.DeAngelo Modeli ................................................................................................. 76
3.3.Jones Modeli……….. .......................................................................................... 76
3.4.Düzeltilmiş Jones Modeli..................................................................................... 77
3.5.Beneish Modeli (The Beneish Model) ................................................................. 78
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
XMESY - İMKB METAL EŞYA, MAKİNA ENDEKSİNDE YER ALAN
FİRMALARA YÖNELİK BİR UYGULAMA
4.1.Uygulamanın Amacı ............................................................................................ 84
4.2.Uygulamanın Kapsamı ve Kısıtları ...................................................................... 84
4.3.Uygulamanın Metodolojisi .................................................................................. 85
4.4.Beneish Modeli .................................................................................................... 90
4.5.Verilerin Analizi ve Sonuçları ............................................................................. 93
4.5.1.Analiz Sonuçları ...................................................................................... 99
4.5.2.Modelin Gücünün Test Edilmesi ........................................................... 102
SONUÇ .................................................................................................................... 107
KAYNAKÇA .......................................................................................................... 111
ÖZGEÇMİŞ............................................................................................................ 117
vi KISALTMALAR DİZİNİ
AKE
Aktif Kalitesi Endeksi
BKM
Brüt Kar Marjı Endeksi
IFAC
Uluslararası Muhasebeciler Federasyonu
IFRS
Uluslararası Mali Raporlama Standartları
İMKB
İstanbul Menkul Kıymetler Borsası
KYE
Kaynak Yapısındaki Değişim Endeksi
OECD
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü
PSE
Pazarlama, Satış, Dağıtım ve Genel Yönetim Giderleri Endeksi
SOXA
Sarbanes Oxley Kanunu
TAE
Ticari Alacaklar Endeksi
TVE
Toplam Tahakkukların Toplam Varlıklara Oranı
XKURY
İMKB Kurumsal Yönetim Endeksi
XMESY
İMKB Metal, Eşya, Makina Endeksi
vii ŞEKİLLER DİZİNİ
Şekil 1. 1 Kurumsal Yönetim Mekanizmaları ........................................................... 28 Şekil 1. 2 Yönetim Kurulu Yapıları ........................................................................... 30 Şekil 1. 3 Yönetim Kurulu Bileşimi .......................................................................... 31 viii TABLOLAR DİZİNİ
Tablo 3. 1 ABD’de Gerçekleştirilen Finansal Bilgi Manipülasyonu Teknikleri....... 79 Tablo 3. 2 Beneish Modelindeki Bağımsız Değişkenler ........................................... 80
Tablo 4. 1 XKURY - İMKB Kurumsal Yönetim ...................................................... 38 Tablo 4. 2 XMESY - İMKB METAL EŞYA, MAKİNA ......................................... 85 Tablo 4. 3 XMESY - İMKB Metal Eşya, Makina Endeksinde Faaliyet Gösteren
Şirketlerin Finansal Bilgi Manipülasyonu Teknikleri .................................... 87 Tablo 4. 4 XKURY Endeksinde Olan ve Olmayan Şirketlerin Toplam Varlıkları
(2006-2010) .................................................................................................... 93 Tablo 4. 5 XKURY Endeksinde Olan ve Olmayan Şirketlerin Toplam
Borçların/Toplam Varlıklara Oranı (2006-2010) ........................................... 94 Tablo 4. 6 XKURY Endeksinde Olan ve Olmayan Şirketlerin Satışlarındaki Büyüme
(2006-2010) .................................................................................................... 94 Tablo 4. 7 XKURY Endeksinde Olan ve Olmayan Şirketlerin TAE (Ticari Alacaklar
Endeksi) (2006-2010) ..................................................................................... 95 Tablo 4. 8 XKURY Endeksinde Olan ve Olmayan Şirketlerin BKM (Brüt Kar Marjı
Endeksi) (2006-2010) ..................................................................................... 95 Tablo 4. 9 XKURY Endeksinde Olan ve Olmayan Şirketlerin AKE (Aktif Kalitesi
Endeksi) (2006-2010) ..................................................................................... 96 Tablo 4. 10 XKURY Endeksinde Olan ve Olmayan Şirketlerin AME (Amortisman
Endeksi) (2006-2010) ..................................................................................... 97 Tablo 4. 11 XKURY Endeksinde Olan ve Olmayan Şirketlerin PSE (Pazarlama,
Satış, Dağıtım ve Genel Yönetim Giderleri Endeksi) (2006-2010) ............... 97 Tablo 4. 12 XKURY Endeksinde Olan ve Olmayan Şirketlerin TVE (Toplam
Tahakkukların Toplam Varlıklara Oranı) (2006-2010) ................................. 98 Tablo 4. 13 XKURY Endeksinde Olan ve Olmayan Şirketlerin ............................... 98 Tablo 4. 14 Bağımsız Değişkenlerin Probit Analiz Sonuçları ................................ 100 Tablo 4. 15 Manipülasyon Yapma – Yapmama Durumlarına Göre XMESY’deki
Şirket Sayıları ............................................................................................... 103 Tablo 4. 16 Manipülasyon Yapma veya Yapmama Durumlarına Göre XKURY’deki
Şirket Sayıları ............................................................................................... 104 Tablo 4. 17 Manipülasyon Yapma-Yapmama Sayıları Açısından XKURY’de Olan
ve Olmayan Şirketlerin Karşılaştırması ....................................................... 105 Tablo 4. 18 XKURY Endeksinde İşlem Gören Şirketlerin Manipülasyon Yapma
veya Yapmama Durumlarına Bulundukları Bölgeler................................... 106 1 GİRİŞ
Yaşanan uluslararası şirket skandalları, kamu ve özel sektördeki kurumsal
yönetim politikalarının yetersiz olduğunu göstermiş, piyasalardaki güvenin tekrar
inşa edilmesi ve sürekliliğinin sağlanması için kurumsal yönetim anlayışı daha da
önem kazanmış ve evrensel bazda kurumsal yönetim ilkeleri belirlenmeye
çalışılmıştır. Finansal krizlerin ve şirket skandallarının altında yatan önemli
nedenlerden birinin kötü yönetim olduğu görüşü, iyi kurumsal yönetim anlayışının
varlığıyla ilgili hem teorik hem de alana ilişkin ampirik ve istatiksel araştırmaların
artmasına yol açmıştır. Özellikle uluslararası alanda bu konuya büyük önem
verilmeye başlanmış ve yatırım kararlarında, finansal performans kadar önemli
bulunan kurumsal yönetimin kalitesinin gözetilmesi ve ölçülmesi gerekli bir hal
almıştır.
Rekabetin artan boyutlara ulaştığı günümüzde mali tabloların gerçek ve
güvenilir bilgiler sunması ihtiyacı tüm kesimlerin yatırımlarına yön vermeleri
açısından önem arz etmektedir. Kurumsal yönetim ilkelerini uygulayan işletmelerin
finansal bilgi manipülasyonu yapma konusunda daha az istekli oldukları
görülmektedir. Kurumsal yönetim endeksinde yer alan şirketlerin genel kabul
görmüş muhasebe standartlarına aykırı bilgi sunma eğilimlerinin endekste yer
almayan şirketlerden farklılık gösterip göstermediği açıklığa kavuşturulmayı
bekleyen bir konudur.
Son küresel mali kriz ışığında, etkili kurumsal yönetim yapılarının öneminin
yeterince vurgulanmadığı anlaşılmıştır. Kurumsal yönetim; kurumun değerini
arttırmayı hedef alan, hesap verebilirlik mekanizmasının kurulduğu, etkin bir
yönetim ve kontrol yapısını içeren dolayısıyla finansal bilgi güvenirliğinin kontrol
yapılarıyla sağlandığı bir yönetim biçimidir. Kurumsal yönetimin genel kabul gören
unsurları; yönetimde ehliyet, açıklık, adillik, bütünlük ve hesap verilebilirliğin
yanında kurumda yeterli bir iç kontrol sisteminin, etkili bir risk yönetiminin ve
sürekli iç denetimin varlığıdır. Literatürde firmaların, kurumsal yönetim unsurları
içerisinde yer alan denetim ve kontrol sistemlerinin de etkisiyle finansal bilgi
manipülasyonunu
almaktadır.
olabildiğince
aza
indirdiği
doğrultusunda
çalışmalar
yer
2 Kurumsal yönetim ilkelerine uyan bir işletmenin finansal tablolarının daha
güvenilir olacağı beklentisinden hareketle çalışmamızda kurumsal yönetimin finansal
bilgi manipülasyonu riskini azaltıp azaltmadığını test etmek amaçlanmaktadır.Bu
amaç doğrultusunda İMKB Metal Eşya ve Makine Endeksinde yer alan şirketlerden
aynı zamanda İMKB Kurumsal Yönetim Endeksinde de yer alan şirketlerin finansal
bilgi manipülasyonu anlamında farklılaşıp farklılaşmadığı analiz edilecektir.
Çalışmanın birinci bölümünde öncelikle, kurumsal yönetim kavramına
değinilip kavramsal çerçeve oluşturularak, bu bağlamda kurumsal yönetim hakkında
ayrıntılı bilgi verilecektir.
Çalışmanın ikinci bölümünde, finansal bilgi manipülasyonu, nedenleri,
amaçları ve teknikleri açıklanacaktır.
Çalışmanın üçüncü bölümünde ise, finansal bilgi manipülasyonunun
tespitinde kullanılan ve literatürde genel kabul görmüş modellere ilişkin ayrıntılı
bilgi verilecektir.
Son bölüm olan uygulama bölümünde ise; Beneish modeli esas alınarak
İMKB Metal Eşya ve Makine Endeksinde bulunan firmaların 2006-2010 dönemine
ait finansal tablolarından elde edilen verilerin doğrultusunda finansal bilgi
manipülasyonu riskleri analiz edilecektir.
3 BİRİNCİ BÖLÜM
KURUMSAL YÖNETİM
1.1. Kurumsal Yönetim Kavramı
Kurumsal yönetim; şirketlerin faaliyetlerini kontrol eden kanunlar, kurallar
ve faktörlerden oluşan sistem olarak tanımlanır. Tanımlamada kullanılan kurumsal
yönetim parçalarını araştırmacılar, firmanın içindekiler ve dışındakiler diye iki gruba
ayırmaktadırlar. Firmanın içindekiler kısmında varlıkların yatırımlarda ne şekilde
kullanılacağına karar veren yönetim bulunmaktadır. Diğer taraftan firmanın
dışındakiler kısmında ise, firma sermaye artırmaya ihtiyaç duyduğunda başvurduğu
hissedarlar bulunmaktadır (Gillan, 2006: 382).
Kurumsal yönetim sistemi, firmanın içindekiler için faaliyetlerinde kar elde
etmesi ve bu karı onlara dağıtması gibi geleneksel yapıların temel görevlerinin yanı
sıra, söz konusu topluluğun haklarını da gözeten bir anlayıştır (Şehirli, 1999: 8).
Diğer yandan kurumsal yönetimin şirketlere sermaye sağlayanların
yatırımlarından ne kadar getiri elde ettikleri, şirket yöneticilerine yatırım yapmak
amacıyla teslim ettikleri sermayenin çalınmaması veya kötü yatırımlarda
kullanılmaması ve yöneticilerin kontrol edilmesi ile ilgilenmektedir (Shleifer ve
Vishny, 1997: 737).
Yukarıdaki açıklamalardan yola çıkarsak, Kurumsal Yönetim sisteminin; adil,
saydam, hesap verme ve sorumluluklar başta olmak üzere tüm kuralların iyi
tanımlandığı kurumsal verimliliğin artırılmasına yönelik bir olgu olduğu söylenebilir
(Tekin, 2003: 1).
Şirketlerin daha verimli hale getirilmesi, şirketlerin sahiplerinin ve kontrol
kademelerinin birbirlerinden ayrılmasıyla mümkün olacaktır ki bu kurumsal yönetim
anlayışının temel çıkış noktalarından biridir. Muhakkak ki şirketlerin sahipleri vardır
ancak büyük hedeflere ulaşmak için bu şirketler profesyonel yöneticilere ihtiyaç
duymaktadırlar
(Fama,
1980:
288).
Şirketlerin
profesyonel
yöneticileri,
4 yatırımcıların ve hissedarların çıkarlarını ön planda tutarak, firma değerini
maksimize etmek için çalışmalıdırlar (Çalışkan ve İçke, 2009: 122).
Şirketlerin sahiplerinin ve kontrol kademelerinin birbirlerinden ayrılmasıyla
şeffaflık çerçevesinde şirketlerin yönlendirildiği ve kontrol edildiği bir kurumsal
yönetim sistemi oluşturulmuş olacaktır. Böylelikle, üst yönetim, hissedarlar ve diğer
çıkar grupları arasındaki ilişkiler düzenlenerek ilgili bütün çıkar sahiplerinin
haklarını en iyi şekilde korunacaktır (Arslantaş ve Fındıklı, 2010: 258).
Kurumsal yönetimin en önemli görevlerinden birisi olan bu ayrımın
yapılmaması halinde, yöneticilerin ve kontrolü elinde bulunduran hissedarların kendi
çıkarlarına göre hareket edip diğer hissedarlara zarar vermeleri önlenemeyecektir.
Bunun sayesinde kurumsal yönetim sistemi pay senedi mekanizmasına yansıyan
kontrol maliyetlerinin azalmasını ve şirketin değerinin artmasını sağlayacaktır (Chen
vd., 2009: 273).
Aksi durumlarda, şirket içi işlemlerde fiyatlama yapılırken bazı hissedarların
çıkarları doğrultusunda kararlar alınması, şirketin itibarını zedeler. Yöneticilerin
veya
yönetime
katılan
hissedarların
transfer
fiyatlama
ile
manipülasyon
yapabilmeleri firmanın kurumsal yönetim sisteminin zayıf olduğunu gösterir.
Kurumsal yönetim sisteminin güçlü olması üst yönetim, şirket sahipleri ve
hissedarlar için adaletli bir yapının inşa edilmesiyle mümkün olabilir (Lo vd., 2010:
226).
Dolayısıyla güçlü bir kurumsal yönetim sistemiyle yatırımcıların haklarının
en iyi şekilde koruması sağlanacaktır. Bunun en iyi örneğini sınır ötesi birleşmelerde
hedef şirkete kurumsal yönetim sisteminin kanunlarla adapte edilmesiyle meydana
gelen önemli değişimde görmek mümkündür. Böylelikle doğal bir deney olarak
kurumsal yönetimin etkisini bu şirketlerde analiz etmek mümkün olacaktır (Bris vd.,
2008: 224).
1.2. Kurumsal Yönetimin Önemi, Amaçları ve Yararları
Kurumsal yönetimin önemli bir olgu haline gelmesinin ardındaki temel sebep,
küreselleşme sonucunda dünya ile bütünleşme çabasıdır. Küreselleşme ile birlikte
şirketlerin faaliyetlerini zamanında, doğru ve eksiksiz şekilde kamuya duyurmasının
5 gerekliliği artmıştır. Son yıllarda yaşanılan finansal skandallar da şirketlerin
faaliyetlerinin noksan ve yanıltıcı bir biçimde kamuoyuna aktarılmasından
kaynaklanmaktadır. Bu durum sonucunda şirketlerin kamuoyu önündeki güveni
sarsılmaya başlamıştır. Yatırımcıların bütün olarak sermaye piyasalarına olan
güveninde azalmaya sebep olmuştur. Sarsılan güvenin tekrardan kazanılması
gayesiyle kurumsal yönetim anlayışı doğmuştur (Dinç ve Abdioğlu, 2009: 159).
Diğer bir ifadeyle, kurumsal yönetim kavramının toplumun her kesiminin
ilgilendiği bir husus haline gelmesinin temel sebebi, şirketlerin noksan ve yanıltıcı
şekilde
yatırımcıları
bilgilendirmesi
sonucunda
meydana
gelen
mali
başarısızlıklardır. ABD’de meydana gelen Enron, WorldCom, Andersen, Adelphia,
Xerox, Tyco, Global Crossing şirket ya da muhasebe skandalları kurumsal yönetimin
yalnızca az gelişmiş ve gelişmekte olan ülke ekonomilerinin değil gelişmiş piyasa
ekonomilerinin de ilgi alanı olmaya devam edeceğini göstermiştir (Aktaş, 2005: 2).
Bu muhasebe skandalları kurumsal yönetime olan ilgiyi artırmış ve kurumsal
yönetim son yıllarda önem verilen ve sık sık tartışılan bir konu haline gelmiştir.
Diğer bir sebep ise, gelişmekte olan ekonomiler ve gelişen piyasalarda yaşanan
finansal krizdir. Bu durumda, kurumsal yönetim anlayışının gelişmediği özellikle
küçük ortaklı şirketlerin kriz ortamlarında daha çok zarar görmelerine ve daha
sonraki aşamalarda ise bunların sermaye piyasalarına yatırım yapmamalarına neden
olmaktadır (Şehirli, 1999: 11).
Uluslararası pazarların gelişmesi ve piyasaların büyümesi sonucunda, bu
küçük ortaklı şirketler büyüme ihtiyacı hissetmişlerdir. Giderek büyüyen şirketlerin
gereksinim duydukları sermayeyi ortaklık vasıtasıyla üçüncü kişilerden temin etme
yoluna gitmişlerdir. Sermaye ortaklığı bulunan üçüncü kişilerin menfaatlerinin
korunması, bu şirketlerin denetlenmesi zorunluluğunu ön plana çıkarmıştır.
Şirketlerin bu düzenlemeleri sistemli bir biçimde yapabilme ihtiyaçları karşımıza
kurumsal yönetim kavramını çıkartmaktadır (Dinler, 2009: 1).
Çeşitli sebeplerden dolayı öneminin arttığını açıkladığımız kuramsal
yönetimin amacı ise, kapitalizmin içinde barındırdığı kar dürtüsü sebebiyle
oluşabilen ve topluma zarar verebilecek sapmaları kontrol altında tutmaktır. Aksi
takdirde globalleşme sebebiyle bir ülkede veya büyük bir şirkette meydana gelen
6 krizin etkisi yerel boyutları aşmakta, bütün dünyayı etkileyebilmektedir (Tekin,
2003: 1).
Şirketlerin kontrol altında tutulması amacıyla uygulanan kurumsal yönetim
anlayışının, şirketler ve ülke bakımından önemli yararları vardır. Kurumsal
yönetimin kalitesinin yüksek olması şirketlere düşük sermaye maliyeti, finansman
olanakları ile likiditede artışı, krizleri kolay atlatabilme ve sermaye piyasasından
dışlanmama gibi yararlar sunmakta iken ülke açısından ise ülke imajının iyileşmesi,
sermayenin yurt dışına kaçışının engellenmesi, yabancı sermaye yatırımlarının
artması, ekonominin ve sermaye piyasalarının rekabet gücünün artması, krizlerden
daha az zarar görülmesi, kaynakların daha etkin kullanılması, refahın artırılması ve
sürdürülmesi gibi önemli katkılar sağlayabilmektedir (Aktaş, 2005: 3-4).
1.3. Kurumsal Yönetimin Ortaya Çıkışı ve Gelişimi
Tüm dünyada ve Türkiye’de meydana gelen ekonomik ve siyasi gelişmeler,
kurumsal yönetim kavramına olan ilgiyi artırmıştır. Son yıllarda tüm dünyada
yaşanan yoğun özelleştirme, kurumsal yatırımların artması, sermaye piyasalarının
bütünleşmesi ve Asya krizi gibi gelişmeler dikkatleri kurumsal yönetime çekmiştir
(Arıkboğa ve Menteş, 2009: 86). Ayrıca kurumsal yönetimin dünyada ve Türkiye’de
gelişmesinde farklılıklar bulunması hasebiyle iki ayrı başlık altında ele alınacaktır.
1.3.1. Dünyada Kurumsal Yönetimin Gelişmesi
Kurumsal yönetimin gelişmesiyle ilgili iki tane bir biriyle rekabet içerisinde
bulunan kurumsal yönetim sistemi bulunmaktadır; Birincisi Anglo-Amerikan veya
Anglo-Sakson kurumsal yönetim sistemi ve ikincisi Avrupa sistemi olarak bilinen
Alman-Japon sistemidir. Anglo-Amerikan sisteminin en önemli özelliği hissedarlar
ve yöneticiler arasında güvene dayalı bir bağlantının bulunmasıdır. Buna kıyasla
Avrupa sisteminin en önemli özelliği ise hissedarların, paydaşların ve aynı zamanda
çalışanların çıkarlarını bütünüyle gözetmesi ve buna göre hareket etmesidir (Kamal,
2010: 206). Bu iki sistemde kurumsal yönetimin kendileri tarafından ortaya atıldığı
teorilerini savunmaktadırlar.
7 Anglo-Amerikan anlayışına göre, günümüzdeki manasıyla kurumsal yönetim
kavramını ilk olarak, İngiltere’de Sir Adrian Cadbury başkanlığındaki bir komite
tarafından hazırlanan ve kısaca “Cadbury Raporu” olarak da adlandırılan 1992 tarihli
Raporunda (The Cadbury Committee Report: Financial Aspects of Corporate
Governance) ele alınmıştır. Bu raporda; “Kurumsal yönetim şirketlerin kullandıkları
sistemlerdir.” olarak tanımlanmıştır. Bu basit tanım şirketlerin, bir makinenin
parçaları gibi pratikte kullandıkları piyasa elemanlarını, bankaları veya danışmanları
da içine aldığı için kapsamlı bir tanımdır. Sistem kelimesi resmi ve gayri resmi
yapıların bütününü, ayrıca bu yapıların birbiriyle olan ilişkilerini de içerir. Bu
komitenin asıl ilgilendiği amaç ise sistematik yetersizliklerin giderilmesidir
(Cadbury, 1991: 1).
Tüm sistematik yetersizliklerin giderilmesi için ulusal ve uluslararası
kuruluşlar iyi bir kurumsal yönetim yapısı kurma yolunda yol gösterici, ışık tutucu
nitelikte çeşitli ilkeler geliştirmişlerdir. Bunlardan ilki Cadburry komitesi tarafından
geliştirilen kurumsal yönetim ilkeleridir. Bu çalışmayı diğer kurumsal yönetim
çalışmaları izlemiş ve 1997 yılında pay sahipleri yaklaşımını benimseyen "Business
Roundtable Kurumsal Yönetim Raporu" ile paydaş grup yaklaşımını benimseyen
"Hampel (1996)" ve "OECD (1999)" Kurumsal Yönetim İlkeleri çalışmaları
yapılmıştır. Tüm bu öneri niteliğindeki çalışmaların gayesi farklı ülkelerdeki
kurumsal yönetim ilke ve uygulamalarını belli oranda standartlaştırarak küresel
yatırımların gelişmesini kolaylaştırmaktır (Ülgen ve Mirze, 2006: 438).
Kurumsal yönetim yapınsın ortaya çıkışı açısından ortaya atılan teorilerden
bir diğeri ise Japonların ilk kez kurumsal yönetimi uyguladıklarıdır. Bu teoriye göre
yüzyıllardır Japonların tek bir kurumsal yönetim anlayışı vardır; bu anlayış
değişikliklere ve krizlere uyum sağlayarak bugünkü halini almıştır. Yakın zamanda
firmalardaki finansal kayıplar ve skandallar kurumsal yönetime olan dikkatleri
yeniden bir kez daha çekmeyi başarmıştır. Bu duruma cevap olarak Japon kurumsal
yönetim yapısı yeniden değişecektir. Kurumsal yönetim sistemi bu gibi durumlar
sonucunda oluşmuştur ve yeni skandallar sonucunda yeniden şekillenecektir.
Kurumsal yönetim sisteminin gelişmesinde çeşitli zıt görüşler olsa da politikanın,
hukuk sisteminin ve kültürel yapının şekillenmesinde ve ilerlemesinde etkisi söz
konusudur. İlk olarak Japon kurumsal yönetim sistemi hukuksal yapıdan direkt veya
8 endirekt bir şekilde etkilenmiştir. İkinci olarak, güçlü politik yapılar ayrıcalıklı
finansal kurumları, finansal kurumsal yönetimi ve çalışanları savaş yıllarında
zorlayarak bazı kararlar almalarını sağlamışlardır ama günümüzde politik etki
zayıflamış veya yok olma seviyelerine gelmiştir. Merkezi planlama yapısı
güvenilmez bir hale gelmiştir. Bu tarihlerde Japonya’nın belirli değişimleri
yapmalarının zamanı geldi. Üçüncüsü, Japonya 1990’larda kurumsal yönetim
alanında büyük reformlar yapmayı ama bu tamamıyla her şeyin çözümü olmayacaktı
çünkü geleneksel kültürden gelen köklü bir anlayış vardı. Bunun için, kurumsal
yönetim yapısının ihtiyaçları hala bulunmakta ve çeşitli reformların yapılması
gerekmektedir (Yao, 2009: 167).
İki teoriden de anlaşılacağı üzere kurumsal yönetim anlayışının sürekli
gelişen ve değişen bir yapısı mevcuttur. Kurumsal yönetim anlayışına olan ilgi son
on yılda büyük bir artış gösterdi. Kurumsal skandallar, çevresel kaygılar ve
küreselleşme, hissedarların ve kamunun şirketlerin nasıl yönetilmesi gerektiği
konusunda
bilincin
yükseltilmesinde
önemli
bir
rol
oynamıştır.
Finansal
raporlamadaki yakın zamandaki uluslar arası fırtınalar şirketlerin şeffaf yönetimlere
olan ihtiyacı artırmıştır. Sonuç olarak da kurumsal yönetim yine beklentiler
doğrultusunda değişmeye devam edecektir (Abdo ve Fisher, 2007: 43).
1.3.2. Türkiye’de Kurumsal Yönetimin Gelişmesi
Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde kurumsal yönetim reformlarının
arkasındaki en önemli etken, şirketlerin globalleşmenin getirdiği koşullara uyum
sağlayabilmek için gereksinim duydukları şirket dışı sermaye kaynaklarıdır.
Kurumsal yönetimle ilgili reformların bir diğer sebebi de gelişmekte olan ülkelere
yatırım yapmak isteyen uluslararası fon yöneticileri ve yabancı yatırımcıların
talepleridir. Uluslararası fon yöneticileri ve yabancı yatırımcıların kurumsal yönetim
ile ilgili reform sürecine olan desteklerinin temelinde, yapacakları yatırımların
güvenliğini garantiye alma istekleri yatmaktadır (Arıkboğa ve Menteş, 2009 87).
Yukarıda belirtilen beklentiler doğrultusunda uluslararası düzeyde, OECD
tarafından başlatılan çalışmalar sonucunda 1999 yılında “Kurumsal Yönetim
İlkeleri” yayınlanmıştır. Bunun ardından bir çok ülkede olduğu gibi benzer şekilde
9 çalışmalar yapılmıştır. Ülkemizde bu konudaki çalışmalar SPK ve İMKB ile beraber
TÜSİAD tarafından yapılmıştır. Bu konuda en etkin çalışma TÜSİAD tarafından
gerçekleştirilmiş, bu kuruluş bünyesinde bir çalışma grubu kurularak söz konusu
ilkelerin dilimize çevrilmesi ve tanıtılmaları sağlanmış, şirket yönetimleri için
kurumsal yönetim ilkeleri ve aile şirketlerinde iyi kurumsal yönetimin uygulanması
konusunda
öneriler
getirilmiştir.
Bu
bağlamda
yurtdışında
daha
önceleri
sorgulanmaya başlanılmasına rağmen, Türkiye’de kamu veya özel sektör olarak bu
ilkelere henüz alışkın olmadığımızı ve Türkiye için "Kurumsal Yönetim" kavramının
oldukça yeni bir kavram olduğunu söyleyebiliriz. Ekonomi alanında iyi kurumsal
yönetimin geliştirilmesinde önderlik etmesi gereken kurumlar olan SPK, İMKB ve
BDDK gibi kurumlar, kendilerine düşen çabayı göstermektedirler. Bu kurumlara
yardımcı, iyi kurumsal yönetimin itici güçlerinden bir diğeri ise sivil toplum örgütleri
(STÖ) olduğunu söyleyebiliriz (Tekin, 2003: 2).
Daha önce de belirttiğimiz gibi Türkiye’de kurumsal yönetimin yerleşmesi
için en çok çalışma yapan kurumlardan birisi de SPK’dır. Bu kurum, kurumsal
yönetim ilkelerini 2003 yılında yayımlayarak kurumsal yönetim anlayışının
yerleştirileceğini duyurmuştur. Fakat İMKB’de işlem gören şirketler dahil
Türkiye’deki şirketlerin aile şirketi olma özelliklerini korumaları, dolayısıyla
şirketlerin çoğunluk hissedarlarının aile üyeleri olması ve hukuk sisteminde azınlık
hissedarlarının korunmasında var olan zayıflıklar, hedeflenen ideal kurumsal yönetim
uygulamalarının gerçekleşmesine engel olmaktadır. Diğer taraftan, İMKB-50
içerisinde yer alan kimi şirketlerin uyguladıklarını açıkladıkları ilkeleri gerektiği gibi
yerine getirmedikleri ve içselleştirilmemiş olan uygulamaların yalnızca görüntüden
ibaret olduğu gözlenmektedir (Arslantaş ve Fındıklı, 2010: 258).
1.4. Kurumsal Yönetimin İlkeleri
1.4.1. OECD Kurumsal Yönetim İlkeleri
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD)’ne üye ülkeler tarafından
Paris’te 1960’ta belirlenen kurumsal yönetim amaçları:
10 • Sürdürülebilir büyümenin gerçekleştirilebilmesi,
• Üye ve üye olmayan ülkelerdeki ekonomik büyümeye katkı sağlamak,
• Uluslar arası ticaretin gelişmesine katkı sağlamak olarak belirlenmiştir
(OECD, 2004: 1).
OECD tarafından belirlenen bu amaçlara ulaşılabilmesi için 1999 yılında
‘Kurumsal Yönetim İlkeleri’ hazırlanarak OECD Bakanlar Konseyi’ne sunulmuştur.
Daha sonra 2004 yılında güncellenen OECD Kurumsal Yönetim İlkeleri 6 ana baslık
altında toplanmaktadır (OECD, 2004).
OECD kurumsal yönetim ilkleri altı ana başlıktan oluşmaktadır;
• Etkin Kurumsal Yönetim Çerçevesi Temelinin Tesisi
• Hissedarların Hakları ve Temel Sahiplik işlevleri
• Hissedarların Adil Muamele Görmesi
• Kurumsal Yönetimde Paydaşların Rolü
• Kamuya Duyuru Yapma ve Şeffaflık
• Yönetim Kurulunun Sorumlulukları
1.4.1.1.
Etkin Kurumsal Yönetim Çerçevesi Temelinin Tesisi
Etkin kurumsal yönetim çerçevesi, şeffaflığı ve piyasa verimliliğini
desteklemektedir. Yine bu ilkede değişmez hukuk kuralları ve sorumluluğun
yöneticiler, devlet otoritesi ve diğer birimler açısından dağıtılmasını da içermektedir.
OECD bu ilkesini aşağıdaki maddelerle açıklamaktadır;
• Kurumsal yönetim çerçevesi; şirketin genel ekonomik performansı artırıcı,
pazar bütünlüğünü sağlayıcı ve piyasa katılımcılarına şeffaf ve etkin
piyasayı teşvik edici şekilde geliştirilmelidir.
• Kurumsal yönetim uygulamalarını etkileyen yasal ve düzenleyici koşullar
hukukun üstünlüğü ile uyumlu, şeffaf ve uygulanabilir olmalıdır.
• Bir organizasyonda farklı otoriteler arasındaki sorumluluk paylaşımı açık
olarak ifade edilmelidir ve kamu menfaatine olması temin edilmelidir.
• Denetleyici, düzenleyici ve uygulayıcı otoritelerin görevlerini profesyonel
ve objektif bir şekilde yerine getirmeleri için yetki ve olanaklar
11 sağlanmalıdır. Ayrıca, yönetimle ilgili kurallar zamanlı, şeffaf, açık ve
anlaşılır olmalıdır (OECD, 2004: 17).
1.4.1.2.
Hissedarların Hakları ve Temel Sahiplik işlevleri
Kurumsal yönetim çerçevesi, hissedar ilişkilerini korumalı ve uygulanmasını
kolaylaştırmalıdır. Bu bağlamda hissedarların hakları ve temel sahiplik işlevleri
aşağıdaki maddeleri kapsamaktadır;
• Mülkiyet tescil yöntemlerini güvence altına alma, hisseleri devir ve temlik
etme, şirketle ilgili olarak zamanında ve düzenli açıklayıcı bilgi elde etme,
genel hissedarlar toplantısına katılma ve oy kullanma, yönetim kurulu
üyelerini seçme ve şirketin karlarından pay alma gibi imtiyazlar, temel
hissedar haklarını oluşturur.
• Tüzükte ya da kuruluş sözleşmesinde veya şirketin benzeri temel
belgelerinde yapılan değişiklikler; ek hisse çıkarma yetkisi, şirketin satışı
ile sonuçlanan olağanüstü işlemler gibi şirketle ilgili köklü değişiklikleri
ilgilendiren kararlara katılma ve bu kararlar hakkında yeterince
bilgilendirilme, hissedarların şirketle ilgili olarak sahip oldukları haklardır.
• Hissedarlar genel hissedarlar toplantısına etkin bir şekilde katılma ve oy
kullanma fırsatına sahip olmalı ve oy kullanma usulleri dahil olmak üzere,
genel
hissedarlar
toplantısını
düzenleyen
kurallar
hakkında
bilgilendirilmelidirler.
• Bazı hissedarların sahip oldukları pay ile orantısız bir şekilde belirli bir
kontrol elde etmelerine olanak tanıyan sermaye yapıları ve düzenlemeleri
kamuoyu ile paylaşılmalıdır.
• Şirket kontrolü ile ilgili piyasaların etkin ve şeffaf bir tarzda işlemesine
olanak sağlanmalıdır
• Kurumsal yatırımcılar dahil olmak üzere hissedarlar, kendi oy haklarını
kullanırken maliyet ve faydalarını da göz önünde bulundurmalıdırlar
• Kurumsal hissedarlar da dahil olmak üzere bütün hissedarların, hakkın
kötüye kullanılmasına yönelik istisnalar dahilinde ve ilkelerde belirtildiği
sekliyle sahip oldukları hissedarlık hakları ile ilgili konularda görüş
alışverişinde bulunmalarına olanak tanınmalıdır (OECD, 2004: 18-19).
12 1.4.1.3.
Hissedarların Adil Muamele Görmesi
Kurumsal yönetim çerçevesi, azınlık ve yabancı hissedarlar dahil, bütün
hissedarlara eşit muamele yapılmasının güvence altına almalıdır. Bütün hissedarlar,
haklarının ihlali karşısında yeterli bir telafi ya da tazminat elde etme fırsatına sahip
olmalıdır. Dolayısıyla bu ilke doğrultusunda hissedarlar aşağıdaki haklara sahip
olmalıdırlar;
• Aynı tipten hissedarlara eşit muamele yapılmalıdır.
• İçerden bilgi alarak gerçekleştirilen kural dışı alım satım ve usulsüz kişisel
işlemler yasaklanmalıdır.
• Yöneticiler ve yönetim kurulu üyelerinin, şirketi etkileyen işlem ve
konularla ilgili maddi çıkar konusu olabilecek her türlü bağlantılarını
açıklamaları gerekmektedir (OECD, 2004: 20).
1.4.1.4.
Kurumsal Yönetimde Paydaşların Rolü
Kurumsal yönetim, doğrudan çıkar sahiplerinin haklarını yasalarda belirtildiği
şekilde tanımalı, servet ve yeni is alanları yaratmada şirketler ile doğrudan çıkar
sahipleri arasında etkin bir işbirliğini ve mali olarak güçlü isletmelerin
desteklenmesini teşvik etmelidir. Aşağıdaki maddelerde kurumsal yönetimde
paydaşların rolü belirtilmiştir;
• Menfaat sahiplerinin kanunlar veya ikili anlaşmalarla oluşturulmuş olan
haklarına saygı gösterilmelidir.
• Menfaat sahipleri çıkarları yasalarla korunduğu durumlarda, haklarının
ihlali dolayısıyla yeterli telafi ya da tazminat elde etme imkanına sahip
olmalıdır.
• Çalışanların
yönetime
katılımı
açısından
performans
geliştirici
mekanizmaların hayata geçirilmesine izin verilmelidir.
• Menfaat sahipleri kurumsal yönetim sürecine katıldıkları durumlarda,
zamanında ve düzenli olarak konu ile ilgili, yeterli ve güvenilir bilgilere
erişebilmelidirler.
• Çalışanlar ve onların temsil organları da dahil olmak üzere menfaat
sahipleri kanunlara aykırı ve etik olmayan uygulamalar hakkında
13 kaygılarını yönetim kuruluna serbestçe iletebilmeli ve bu şekilde hareket
etmeleri yüzünden hakları tehlikeye girmemelidir.
• Kurumsal yönetim çerçevesi, etkin ve etkili bir iflas çerçevesi ve alacaklı
haklarının etkin şekilde icraya konulması ile tamamlanmalıdır.
• Kurumsal yönetim çerçevesi, menfaat sahiplerinin haklarını yasalarda
belirtildiği şekilde tanımalı, servet ve yeni iş alanları yaratmada şirketler
ile menfaat sahipleri arasında etkin bir işbirliğini ve mali olarak güçlü
işletmelerin ayakta kalması teşvik etmelidir (OECD, 2004: 21).
1.4.1.5.
Kamuya Duyuru Yapma ve Şeffaflık
Kurumsal yönetim çerçevesi, mali durum, performans, mülkiyet ve şirketin
idaresi dahil, şirketle ilgili bütün maddi konularda doğru ve zamanında açıklama
yapılmasını güvence altına almalıdır. Bu ilke aşağıdaki maddeleri içermektedir;
• Şirketlerin yapacağı açıklamalar; şirketin mali ve faaliyet sonuçlarını ve
isletme kar-zarar hesabını, şirket hedeflerini, büyük hissedarları ve oy
kullanma haklarını, yönetim kurulu üyeleri hakkındaki bilgilerini, ilgili
taraf işlemlerini, öngörülebilir risk faktörlerini, çalışanlar ve diğer
paydaşlar ile ilgili konuları, kurumsal yönetim yapısını, politikalarını ve
uygulama sürecini içermelidir.
• Mali tabloların, şirketin mali durumunu ve performansını her açıdan doğru
bir şekilde yansıttığı güvencesinin yönetim kuruluna ve hissedarlara
objektif olarak verilebilmesi amacıyla yıllık denetim; bağımsız, yetkin ve
uzman bir denetçi tarafından gerçekleştirilmelidir.
• Dış
denetçiler,
hissedarlara
karsı
sorumlu
olmalı
ve
denetimin
gerçekleştirilmesinde gerekli mesleki ihtimamı göstermekle şirkete karsı
yükümlü olmalıdır.
• Bilgi yayma kanalları, ilgili bilgiye, kullanıcıların eşit şekilde, zamanında
ve masrafsız olarak erişimini sağlamalıdır.
• Kurumsal yönetim çerçevesi, analiz veya tavsiyelerin güvenilirliğini
zedeleyecek maddi çıkar çatışmalarından bağımsız bir şekilde, analizciler,
brokerler, kredi derecelendirme kuruluşları ve diğer kişi veya kuruluşlarca
14 yatırımcılar tarafından alınan kararlarla ilgili analiz veya tavsiyelerin
hazırlanmasını sağlayan etkin bir yaklaşımla desteklenmelidir (OECD,
2004: 22-23).
1.4.1.6.
Yönetim Kurulunun Sorumlulukları
Kurumsal yönetim çerçevesi, şirketin stratejik rehberliğini, yönetim kurulu
tarafından yönetimin zamanında etkin denetimini, yönetim kurulunun şirkete ve
hissedarlara karşı hesap verme zorunluluğunu teminat altına almalıdır. Kurumsal
yönetim çerçevesi, şirketin stratejik rehberliğini, yönetim kurulu tarafından
yönetimin zamanında etkin denetimini, yönetim kurulunun şirkete ve hissedarlara
karşı hesap verme zorunluluğunu teminat altına almalıdır. Bu bağlamda ilke
aşağıdaki maddeleri içermektedir;
• Yönetim kurulu üyeleri; tam bilgilenmiş olarak, iyi niyetle, gerekli titizlik
ve özenle, şirketin ve hissedarların en uygun çıkarları doğrultusunda
hareket etmelidirler.
• Yönetim kurulu kararlarının değişik hissedar gruplarını farklı şekilde
etkilediği durumlarda, yönetim kurulu, bütün hissedarlara adilane
davranmalıdır.
• Yönetim kurulu, yürürlükteki yasalara uygunluğu teminat altına almalı ve
doğrudan ilgili çıkar sahiplerinin çıkarlarını dikkate almalıdır.
• Yönetim kurulu; şirket stratejisini, baslıca eylem planlarını, risk
politikalarını, yıllık bütçeleri ve iş planlarını yönlendirmeli ve gözden
geçirmeli; performans hedeflerini saptamalı; uygulamaları ve kurumsal
performansı takip etmeli ve büyük sermaye harcamalarını, devralmaları ve
mal varlığı satışlarını yönetmeli, şirket kurumsal yönetim uygulamalarının
etkinliğini gözlenmeli ve gerektiğinde değişiklikler yapmalıdır.
• Yönetim kurulu, özellikle idareden bağımsız olarak şirket işlerinde
objektif muhakeme yürütebilme yeteneğine sahip olmalıdır (OECD, 2004:
24-25).
15 1.4.2. SPK Kurumsal Yönetim İlkeleri
Dünyadaki uygulamalara paralel olarak, Sermaye Piyasası Kurulu tarafından,
kurumsal yönetim ilkeleri oluşturulmuştur. İlkelerin hazırlanmasında bir çok ülkenin
düzenlemeleri incelenmiş, başta 1999 yılında yayınlanan “OECD Kurumsal Yönetim
İlkeleri” olmak üzere, dünyada benimsenmiş ve tavsiye edilen genel esaslar ile
ülkemizin kendine özgü koşulları dikkate alınmıştır. Başta halka açık şirketler olmak
üzere, özel sektör ve kamuda faaliyet gösteren tüm anonim isletmeler tarafından
uygulanabilecek kurumsal yönetim ilkelerini belirleyerek Temmuz 2003’te açıklamış
ve 2005’te tekrar düzenlenmiştir (SPK, 2005: 4).
SPK kurumsal yönetim ilkeleri;
• Pay sahipleri,
• Kamuyu aydınlatma ve şeffaflık,
• Menfaat sahipleri,
• Yönetim kurulu
olmak üzere dört ana bölümden oluşmaktadır (SPK, 2005: 4-5).
1.4.2.1.
Pay Sahipleri
Anonim şirketlerin yapısı içinde, pay sahibinin sermayedar olarak ekonomik
anlamda şirket malvarlığının mülkiyetine sahip olması nedeniyle, özel bir yeri ve
önemi bulunmaktadır (SPK, 2005: 7).
Pay sahiplerinin şirket yapısı içindeki önemine karşın, pay sahiplerinin
ülkemizde haklarını kullanmakta etkin olamadıkları, şirket yönetimi ile yeterli
düzeyde iletişim ve etkileşim içinde bulunamadıkları genel olarak kabul
edilmektedir. Bu eksikliklerin giderilmesiyle ilgili prensipler aşağıda yer almaktadır;
• Pay sahiplerinin bilgi alma hakkının kapsamı genişletilmiş; bu hakkın daha
etkin hale getirilebilmesi amacıyla esas sözleşmeye hüküm konulması,
bilgi alma talebinin ancak ticari sır ve şirket menfaati gerekçe gösterilerek
yönetim kurulunca reddedilebilmesi, soru sorma hakkının açıkça
tanınması, özel denetçi atanma talebinin bireysel hak haline getirilmesi,
genel kurul toplantı gündeminin internet ortamında gösterilmesi, yönetim
16 ile pay sahibinin sürekli iletişim halinde olması, oy kullanma prosedürüne
ilişkin bilginin önceden ilan edilmesi,
• Genel kurulun etkinliği artırılmış ve önemli kararların ancak genel kurulda
alınması yönünde düzenleme yapılması,
• Oy hakkının etkinliği artırılmış, oy imtiyazının sınırlandırılmasına yönelik
prensiplere yer verilmesi,
• Payın serbestçe dolaşımı önündeki engelleri giderici nitelikte prensipler
belirlenmesi,
• Pay sahipliğine ilişkin kayıtların güvenli bir şekilde tutulması ve periyodik
olarak güncellenmesinin sağlanması tavsiye edilmiştir (SPK, 2005: 7-8).
1.4.2.2.
Kamuyu Aydınlatma Ve Şeffaflık
Pay ve menfaat sahipleri şirketin yönetimi, finansal ve hukuki durumu ile
ilgili olarak düzenli ve güvenilir bilgiye erişim ihtiyacı duyarlar. Bu sözü geçen
bilgiden; periyodik mali tablo ve raporlar, yıllık ve ara dönem mali tablolar ile yıllık
ve ara dönemler itibarıyla hazırlanacak bağımsız denetim raporu, sermaye yeterliliği
tabloları ve benzeri raporlar kastedilmektedir (SPK, 2005: 20).
Bu ilke bağlamında bazı hususlara dikkat çekilmiştir;
Kamuyu Aydınlatma Esasları ve Araçları
• Kamuya
açıklanacak
bilgiler,
açıklamadan
yararlanacak
kişi
ve
kuruluşların karar vermelerine yardımcı olacak şekilde, zamanında, doğru,
eksiksiz, anlaşılabilir, yorumlanabilir, düşük maliyetle kolay erişilebilir ve
eşit bir biçimde kamunun kullanımına sunulur.
• Kamunun aydınlatılması ile ilgili olarak bir bilgilendirme politikası
oluşturulur ve kamuya açıklanır.
• Şirketin sermaye piyasası araçlarının değerine etki etme ihtimali bulunan
gelişmeler mevzuat ile belirlenen süre içerisinde zaman geçirmeksizin
kamuya duyurulur.
• Şirketin finansal durumunda ve/veya faaliyetlerinde önemli bir değişiklik
olması halinde veya yakın bir gelecekte önemli bir değişikliğin ortaya
17 çıkmasının beklendiği durumlarda, ilgili düzenlemelerde yer alan
hükümler saklı kalmak kaydıyla, kamuoyu bilgilendirilir.
• Şirketin finansal durumunda ve/veya faaliyetlerinde önemli bir değişiklik
olması halinde veya yakın bir gelecekte önemli bir değişikliğin ortaya
çıkmasının beklendiği durumlarda, ilgili düzenlemelerde yer alan
hükümler saklı kalmak kaydıyla, kamuoyu bilgilendirilir.
• Şirketin kamuya yapmış olduğu açıklamalar ile ilgili olarak sonradan
ortaya çıkan değişiklikler ve gelişmeler sürekli olarak güncellenerek
kamuya duyurulur.
• Yönetim kurulunun, bu ilkelerde yer alan prensiplerin uygulanıp
uygulanmadığını, uygulanmıyor ise gerekçesini ve bu prensiplere tam
olarak uymama dolayısıyla meydana gelen çıkar çatışmalarına ilişkin
bilgileri içeren tek taraflı irade beyanına ve varsa buna ilişkin uyum
raporuna, yıllık faaliyet raporunda yer verilir ve kamuya açıklanır.
• Kar payı dağıtım politikası faaliyet raporunda yer alır ve bilgilendirme
politikası çerçevesinde kamuya açıklanır.
• Oluşturulan etik kuralları bilgilendirme politikası çerçevesinde kamuya
açıklanır.
• Sermaye piyasası araçları yabancı borsalarda kote olan şirket, yurt dışında
açıklamakla zorunlu tutulduğu bilgileri yurt içinde bir zorunluluk
bulunmayan hallerde dahi, bu bilgilerin anlaşılmasını kolaylaştırıcı
bilgilendirme notu ile birlikte, yurt dışı borsalar ile eşzamanlı olarak yurt
içinde de kamuya açıklar.
• Proforma mali tablolar ve raporlar dahil, kamuya yapılacak açıklamalarda
yer alan geleceğe yönelik bilgiler, tahminlerin dayandığı gerekçeler ve
istatistiki veriler ile birlikte açıklanır. Bilgiler, dayanağı olmayan abartılı
öngörüler içeremez, yanıltıcı olamaz ve şirketin finansal durumu ve
faaliyet sonuçları ile ilişkilendirilir.
Kamunun aydınlatılmasında, şirkete ait internet sitesi aktif olarak kullanılır
(SPK, 2005: 21-24).
18 Şirket ile Pay Sahipleri, Yönetim Kurulu Üyeleri ve Yöneticiler Arasındaki İlişkilerin
Kamuya Açıklanması
• Mevzuat hükümleri saklı kalmak kaydıyla, bir kişi veya grubun şirket
sermayesinde veya oy haklarındaki payının şirketin sermayesinin veya oy
haklarının %5, %10, %25, %33, %50 ve %66,67’sine ulaşması, aşması
veya bu oranların altına inmesi durumları şirket tarafından öğrenildiği
anda zaman geçirmeksizin kamuya açıklanır.
• Şirketin gerçek kişi nihai hakim pay sahibi/sahipleri dolaylı ve karşılıklı
iştirak ilişkilerinden arındırılmak sureti ile kamuya açıklanır.
Şirketin
ortaklık yapısı, sadece gerçek kişi pay sahiplerinin isimlerinin, pay miktarı
ve oranları ile hangi grup paya sahip olduklarına ilişkin bilgilerin yer
aldığı bir tablo haline getirilir ve bu tabloya faaliyet raporunda ve mali
tablo dipnotlarında yer verilir
• Yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve sermayenin doğrudan ya da dolaylı
olarak %5’ine sahip olan pay sahipleri, şirketin sermaye piyasası araçları
üzerinde yapmış oldukları işlemleri kamuya açıklarlar.
• Şirketin Yönetim Kurulu üyeleri, yöneticiler ve şirket sermayesinin
doğrudan ya da dolaylı olarak en az %5’ine sahip olan pay sahipleri; pay
sahibi olduğu grup şirketleri ile grup şirketi olmamakla beraber, şirketin
önemli miktarda ticari ilişki içerisinde bulunduğu şirketlerin sermaye
piyasası araçlarında gerçekleştirdikleri alım ve satım işlemlerini derhal
kamuya açıklarlar.
• Yönetim Kurulu üyelerinin, yöneticilerin ve şirket sermayesinin doğrudan
ya da dolaylı olarak en az %5’ine sahip olan pay sahiplerinin,
sermayesinin %5’inden fazlasına sahip olduğu veya bu orana bağlı
kalmaksızın, yönetim kontrolünü elinde bulundurduğu veya yönetiminde
etkisinin olduğu şirketlerle şirket arasındaki ticari ve ticari olmayan iş ve
işlemler kamuya açıklanır.
• Pay sahipleri, şirket yönetiminde etkinlik sağlamak için oy sözleşmeleri
yapabilirler. Şirket bu amaçla imzalanmış oy sözleşmelerinin varlığının
öğrenilmesi halinde konu hakkındaki bilgileri derhal kamuya açıklar (SPK,
2005: 24-26).
19 Kamunun Aydınlatılmasında Periyodik Mali Tablo ve Raporlar
• Periyodik mali tablo ve mali tablo dipnotları, şirketin gerçek finansal
durumunu gösterecek şekilde hazırlanır ve kamuya açıklanır.
• Faaliyet raporu, kamuoyunun şirketin faaliyetleri hakkında her türlü
bilgiye ulaşmasını sağlayacak ayrıntıda hazırlanır (SPK, 2005: 26-27).
Bağımsız Denetimin İşlevi
• Bağımsız denetim kuruluşları ve bu kuruluşlarda istihdam edilen denetim
elemanlarının bağımsızlığı esastır. Bağımsızlık ilkesi; bağımsız denetim
faaliyetlerinin, bağımsız denetçinin mesleki takdir ve tarafsızlığını
zedeleyebilecek nitelikteki herhangi bir ilişki, çıkar veya etkiden
etkilenmeksizin yürütülmesini ifade eder.
• Bağımsız denetim kuruluşları belirli aralıklarla rotasyona tabi tutulur.
• Bağımsız denetim faaliyeti ile danışmanlık faaliyetleri birbirinden ayrılır
(SPK, 2005: 29).
Ticari Sır Kavramı ve İçerden Öğrenenlerin Ticareti
• Ticari sır niteliğindeki bilgilerin belirlenmesinde, şirketin şeffaflığı ile
çıkarlarının korunması arasındaki denge gözetilir.
• İçerden öğrenilen bilgilerin kullanımının önlenmesi için gerekli her türlü
tedbir alınır. Şirketin sermaye piyasası araçlarının değerini etkileyebilecek
nitelikteki bilgiye ulaşabilecek konumdaki yöneticilerin ve hizmet aldığı
diğer kişi/kurumların listesini hazırlar ve bilgilendirme politikalarında yer
alan esaslar çerçevesinde kamuya duyurur (SPK, 2005: 29-30).
1.4.2.3.
Menfaat Sahipleri
Menfaat sahibi, işletmenin hedeflerine ulaşmasında ve faaliyetlerinde ilgisi
olan herhangi bir kimse, kurum veya çıkar grubu olarak nitelendirilmektedir. Bu
grupların işbirliği içerisinde olmasının uzun dönemde şirketin kendi menfaatine
olacağı dikkate alınarak, menfaat sahiplerinin mevzuat, karşılıklı anlaşma ve
sözleşmelerle elde ettikleri haklar korumalıdır. Bu bağlam aşağıdaki başlıklar altında
bazı hususlara dikkat çekilmiştir (SPK, 2005: 32);
20 Menfaat Sahiplerine İlişkin Şirket Politikası
• Şirketin kurumsal yönetim uygulamaları, menfaat sahiplerinin mevzuat ve
karşılıklı sözleşmelerle düzenlenen haklarını garanti altına alır.
• Menfaat sahipleri arasında çıkar çatışmaları ortaya çıktığında veya bir
menfaat sahibinin birden fazla çıkar grubuna dahil olması durumunda
sahip olunan hakların korunması açısından mümkün olduğunca dengeli bir
politika izlenir, her bir hakkın birbirinden bağımsız olarak korunması
hedeflenir (SPK, 2005, 33).
Menfaat Sahiplerinin Şirket Yönetimine Katılımının Desteklenmesi
• Başta şirket çalışanları olmak üzere menfaat sahiplerinin şirket yönetimine
katılımını destekleyici mekanizma ve modeller şirket faaliyetlerini
aksatmayacak şekilde geliştirilir (SPK, 2005, 33-34).
Şirket Malvarlığının Korunması
• Yönetim kurulu üyeleri ve yöneticiler menfaat sahiplerini zarara uğratmak
kastıyla malvarlığının azalmasına yol açacak tasarruflarda bulunamaz
(SPK, 2005, 34).
Şirketin İnsan Kaynakları Politikası
• İşe alım politikaları oluşturulurken ve kariyer planlamaları yapılırken, eşit
koşullardaki kişilere eşit fırsat sağlanması ilkesi benimsenir.
• Katılımcı bir yönetim ortamının oluşturulmasını teminen, şirketin finansal
imkanları, ücret, kariyer, eğitim, sağlık gibi konularda çalışanlara yönelik
bilgilendirme toplantıları yapılarak görüş alışverişinde bulunulur.
• Çalışanlar ile ilgili olarak alınan kararlar veya çalışanları ilgilendiren
gelişmeler çalışanlara veya temsilcilerine bildirilir.
• Şirket çalışanlarının görev tanımları ve dağılımı ile performans ve
ödüllendirme kriterleri yöneticiler tarafından belirlenir ve çalışanlara
duyurulur. Çalışanlara verilen ücret ve diğer menfaatlerin belirlenmesinde
verimliliğe ve diğer önemli görülen faktörlere dikkat edilir.
• Çalışanlar için güvenli çalışma ortam ve koşulları sağlanır ve bu ortam ve
koşullar sürekli olarak iyileştirilir.
21 • Çalışanların özlük hakları ile çalışma ortamı ve koşullarındaki
değişikliklere ilişkin kararlarda ilgili sendikalardan görüş alınır.
• Çalışanlar arasında ırk, din, dil ve cinsiyet ayrımı yapılmaması, insan
haklarına saygı gösterilmesi ve çalışanların şirket içi fiziksel, ruhsal ve
duygusal kötü muamelelere karşı korunması için önlemler alınır (SPK,
2005: 34-35).
Müşteriler ve Tedarikçilerle İlişkiler
• Şirket, mal ve hizmetlerinin pazarlamasında ve satışında müşteri
memnuniyetini sağlayıcı her türlü tedbiri alır.
• Ticari sır kapsamında, müşteri ve tedarikçiler ile ilgili bilgilerin gizliliğine
özen gösterilir.
• Şirket ile müşteriler ve tedarikçiler arasında haksız menfaatten uzak iyi
ilişkiler kurulması ve taraflar arasında yapılan anlaşma koşullarına uyum
sağlanması için şirketçe gerekli önlemler alınır (SPK, 2005: 35-36).
Etik Kuralları
• Şirketin faaliyetleri, yönetim kurulu tarafından hazırlanan, genel kurulun
bilgisine sunulan ve kamuya açıklanan etik kuralları çerçevesinde
yürütülür. Oluşturulan etik kuralları ile ilgili uygulamalar kamuya
açıklanır (SPK, 2005: 36).
Sosyal Sorumluluk
• Şirket, sosyal sorumluluklarına karşı duyarlı olur; çevreye, tüketiciye,
kamu sağlığına ilişkin düzenlemeler ile etik kurallara uyar ve bu
konulardaki politikalarını kamuya açıklar (SPK, 2005: 36).
1.4.2.4.
Yönetim Kurulu
Yönetim kurulu bir şirketin stratejik karar alma, temsil ve en üst seviyede
yürütme (yönetim) organıdır. Bu gücünü genel kurulda pay sahiplerinin kendisine
vermiş olduğu yetkiden almaktadır. Yönetim kurulunun pay sahiplerine karşı olan
sorumluluğu ise, her türlü çıkar çatışmasından ve etkiden uzak, karar alma, yürütme
22 ve temsil görevlerini bağımsız bir şekilde yerine getirmesidir (SPK, 2005: 37).
Aşağıdaki maddeler bu ilkenin şirketlere olan tavsiyelerini içermektedir;
Yönetim Kurulunun Temel Fonksiyonları
• Yönetim kurulu bir şirketin en üst seviyede stratejik karar alma, yürütme
(yönetim)
ve
temsil
organıdır.
Yönetim
kurulu,
şirketin
misyonunu/vizyonunu belirler ve kamuya açıklar.
• Yönetim kurulu yöneticiler tarafından oluşturulan stratejik hedefleri
onaylar.
• Yönetim kurulu, sürekli ve etkin bir şekilde, şirketin hedeflerine ulaşma
derecesini, faaliyetlerini ve geçmiş performansını gözden geçirir. Bunu
yaparken her konuda uluslararası standartlara uyum sağlamaya çalışır.
Gerektiği durumda gecikmeden ve sorun ortaya çıkmadan önce önlem alır.
• Yönetim kurulu,
şirket faaliyetlerinin mevzuata, esas sözleşmeye, iç
düzenlemelere ve oluşturulan politikalara uygunluğunu gözetir.
• Yönetim kurulu şirket ile pay sahipleri arasında yaşanabilecek
anlaşmazlıkların giderilmesinde ve çözüme ulaştırılmasında öncü rol oynar
(SPK, 2005: 39-40).
Yönetim Kurulunun Faaliyet Esasları ile Görev ve Sorumlulukları
• Yönetim kurulu faaliyetlerini eşitlikçi, şeffaf, hesap verebilir ve sorumlu
bir şekilde yürütür.
• Yönetim kurulunun yetki ve sorumlulukları; fonksiyonları ile tutarlı ve hiç
bir şüpheye yer bırakmaksızın, her bir yönetim kurulu üyesi, yönetici ve
genel kurula tanınan yetki ve sorumluluklardan açıkça ayrılabilir ve
tanımlanabilir biçimde şirketin esas sözleşmesinde yer alır. Bu çerçevede
yönetim kurulu üyeleri arasında görev dağılımı yapılır. Yönetim kurulu
üyelerinin ve yöneticilerin yetki ve sorumlulukları açık ve anlaşılabilir
olur; faaliyet raporunda yer alır ve kamuya açıklanır.
• Yönetim kurulu üyesi görevini basiretli biçimde ve iyi niyet kuralları
çerçevesinde yerine getirir. Görevin basiretli ve iyi niyet kuralları
çerçevesinde ifa edilmesi, benzer durumlarda ve benzer koşullar altında,
23 asgari olarak gösterilmesi gereken dikkat ve özenin gösterildiği anlamına
gelir.
• Yönetim kurulu üyelerinin, görevlerini tam olarak yerine getirebilmelerini
teminen her türlü bilgiye zamanında ulaşmaları sağlanır.
• Yönetim kurulu üyeleri mevzuat, esas sözleşme ve genel kurulun
kendilerine yüklediği görevleri kasten veya ihmalen yerine getirmemeleri
halinde müteselsilen sorumlu olur.
• Yönetim kurulu üyesi, pay sahipleri aleyhine sonuç doğurabilecek
baskılara boyun eğmez ve maddi menfaat kabul etmez. Yönetim kurulu, bu
hususlara oluşturulan etik kurallarında yer verir ve bu kuralların tüm şirket
çalışanları tarafından da uygulanmasını sağlayıcı önlemleri alır.
• Yönetim kurulu üyesinin şirket işleri için yeterli zaman ayırması esastır.
Bu kapsamda, üyenin şirket dışında başka görev veya görevler alması belli
kurallara bağlanır ve sınırlandırılır.
• Yönetim kurulu üyesi prensip olarak şirket ile işlem yapamaz ve rekabet
edemez.
• Yönetim kurulu üyesi şirket ile ilgili gizli ve/veya ticari sır niteliğindeki
bilgileri kamuya açıklayamaz. Bu husus şirketin etik kurallarında yer alır.
Yönetim kurulu bu bilgilerin şirketin diğer çalışanları tarafından da şirket
dışına çıkarılmasını önlemeye yönelik gerekli tedbirleri alır.
• Yönetim kurulu üyesi, şirket hakkındaki gizli ve kamuya açık olmayan
bilgiyi kendisi veya başkaları lehine kullanamaz, şirket hakkında yalan,
yanlış, yanıltıcı, mesnetsiz bilgi veremez, haber yayamaz ve yorum
yapamaz.
• Yöneticiler şirketin iflası halinde; iflasın istenmesinden önceki son üç yıl
içinde her ne ad altında olursa olsun hizmetlerine karşılık aldıkları ve
emsallerine göre bariz derecede farklı olan maddi menfaatin fazla olan
kısmını şirkete iade ederler.
• Yönetim kurulu üyeleri, şirkette göreve başlamadan önce, mevzuata, esas
sözleşmeye,
şirket içi düzenlemelere ve oluşturulan politikalara
uyacaklarını ve uymadıkları takdirde şirketin, pay ve menfaat sahiplerinin
24 bu nedenle uğrayacakları zararları müteselsilen karşılayacaklarını yazılı
olarak beyan ederler.
• Yönetim kurulu; periyodik mali tabloların mevcut mevzuat ve uluslar arası
muhasebe standartlarına uygun olarak hazırlanmasından, sunulmasından
ve gerçeğe uygunluğu ile doğruluğundan sorumludur. Yönetim kurulu,
periyodik mali tablolar ve yıllık faaliyet raporunun kabulüne dair ayrı bir
karar alır.
• Yönetim kurulunun temel fonksiyonlarının haricinde, komitelerin görüş ve
önerilerini de dikkate alarak, yerine getireceği başlıca görev ve üstleneceği
sorumlulukları şunlardır.
• Yönetim kurulu başkanı, diğer yönetim kurulu üyeleri ve icra
başkanı/genel müdür ile görüşerek yönetim kurulu toplantılarının
gündemini belirler.
• Yönetim kurulu toplantılarında gündemde yer alan konular açıkça ve her
yönü ile tartışılır. Yönetim kurulu üyesi, toplantılarda muhalif kaldığı
konulara ilişkin makul ve ayrıntılı karşı oy gerekçesini karar zaptına
geçirtir ve yazılı olarak şirket denetçilerine iletir.
• Yönetim kurulu toplantıları etkin ve verimli bir şekilde planlanır ve
gerçekleştirilir
• Yönetim kurulu toplantı ve karar nisabına esas sözleşmede yer verilir.
• Yönetim kurulu toplantıları ile ilgili dokümanın düzenli bir şekilde
tutulması amacıyla tüm yönetim kurulu üyelerine hizmet vermek üzere
yönetim kurulu başkanına bağlı bir sekreterya oluşturulur.
• Yönetim kurulu üyesi, kendisinin, eş ve üçüncü dereceye kadar kan ve
sıhri hısımlarının menfaatini ilgilendiren yönetim kurulu toplantılarına
katılamaz.
• Yönetim kurulu toplantılarında, bağımsız üyelerin muhalif kaldığı
konulara ilişkin makul ve ayrıntılı karşı oy gerekçeleri kamuya açıklanır.
• Yönetim kurulunun seyahat/toplantı giderlerini, görevi ile ilgili özel
çalışma isteklerini ve benzer masraflarını karşılayacak bir bütçesi olur
(SPK, 2005: 40-47).
25 Yönetim Kurulunun Oluşumu ve Seçimi
• Yönetim kurulu en üst düzeyde etki ve etkinlik sağlayacak şekilde
yapılandırılır.
• Yönetim kurulunda icrada görevli olan ve olmayan üyeler bulunur.
• Yönetim kurulu üyeleri içerisinde,
görevlerini hiç bir etki altında
kalmaksızın icra etme niteliğine ve potansiyeline sahip bağımsız üyeler
bulunur.
• Yönetim
kurulu
üyelerinin
seçiminde,
birikimli
oy
sisteminin
uygulanmasına öncelik verilir (SPK, 2005: 47-50).
Yönetim Kuruluna Sağlanan Mali Haklar
• Yönetim kurulu üyesine, ücretinin belirli bir oranını aşmayacak şekilde
huzur hakkı verilir.
• Yönetim kurulu üyelerine verilecek ücret, ilke olarak üyenin zaman
yatırımını ve üyelik gereklerinin yerine getirilmesini, asgari olarak
karşılayacak şekilde genel kurul tarafından belirlenir.
• Ödüllendirme yönetim kurulu üyelerinin performansını yansıtacak ve
şirketin performansı ile ilişkilendirilecek şekilde belirlenir. Bu konuda
kurumsal yönetim komitesi gerekçe göstermek sureti ile önerilerde
bulunur.
• Şirket, herhangi bir yönetim kurulu üyesine ve yöneticilerine borç
veremez, kredi kullandıramaz, verilmiş olan borçların ve kredilerin
süresini uzatamaz,
şartlarını iyileştiremez, üçüncü bir kişi aracılığıyla
şahsi kredi adı altında kredi kullandıramaz veya lehine kefalet gibi
teminatlar veremez (SPK, 2005: 50-51).
Yönetim Kurulunda Oluşturulan Komitelerin Sayı, Yapı ve Bağımsızlığı
• Şirketin içinde bulunduğu durum ve gereksinimlere uygun olarak, yönetim
kurulunun görev ve sorumluluklarını sağlıklı bir biçimde yerine
getirmesini teminen yeterli sayıda komite oluşturulur.
• Komite başkanları bağımsız yönetim kurulu üyeleri arasından seçilir.
26 • Komiteler, en az iki üyeden oluşur. Komitelerin iki üyeden oluşması
halinde her ikisi, ikiden fazla üyesinin bulunması halinde üyelerin
çoğunluğu, icrada görevli olmayan üyelerden oluşur.
• İlke olarak bir yönetim kurulu üyesi birden fazla komitede görev alamaz.
• Gerek duyulduğunda yönetim kurulu üyesi olmayan, konusunda uzman
kişilere de komitede görev verilir.
• Komiteler kendi yetki ve sorumluluğu dahilinde hareket eder ve yönetim
kuruluna tavsiyelerde bulunur, ancak nihai karar yönetim kurulu tarafından
verilir.
• Finansal ve operasyonel faaliyetlerin sağlıklı bir şekilde gözetilmelerini
teminen denetimden sorumlu komite kurulur.
• Şirketin kurumsal yönetim ilkelerine uyumunu izlemek, bu konuda
iyileştirme çalışmalarında bulunmak ve yönetim kuruluna öneriler sunmak
üzere kurumsal yönetim komitesi kurulur (SPK, 2005: 51-53).
Yöneticiler
• Yöneticiler görevlerini adil, şeffaf, hesap verebilir ve sorumlu bir şekilde
yürütürler.
• Yöneticiler şirket işlerinin; misyon, vizyon, hedefler, stratejiler ve
politikalar çerçevesinde yürütülmesini sağlarlar.
• Yöneticiler, yönetim kurulunun her yıl onayladığı finansal ve operasyonel
planlara uygun olarak hareket ederler.
• Yöneticilerin görevlerini ifa edebilmeleri için gerekli yetkiler kendilerine
verilir.
• Yöneticiler verilen görevleri ifa edebilmeleri için gerekli profesyonel
nitelikleri haiz olmaları gerekir.
• Yöneticiler görevlerini yerine getirirken mevzuata, esas sözleşmeye, şirket
içi düzenlemelere ve politikalara uyarlar; yapılan işlerin bunlara
uygunluğu ile ilgili olarak her ay yönetim kuruluna rapor verirler.
• Yöneticiler,
şirket hakkındaki gizli ve kamuya açık olmayan bilgiyi
kendileri veya başkaları lehine kullanamaz, şirket hakkında yalan, yanlış,
yanıltıcı, mesnetsiz bilgi veremez, haber yayamaz ve yorum yapamazlar.
27 • Yöneticiler, şirket işleri ile ilgili olarak doğrudan veya dolaylı hediye
kabul etmezler, haksız menfaat sağlamazlar.
• Yöneticiler görevlerini gereği gibi yerine getirmemeleri nedeniyle şirketin
ve üçüncü kişilerin uğradıkları zararları tazmin ederler.
• Yöneticilere verilecek ücret, kişilerin nitelikleriyle ve şirketin başarısına
yaptıkları katkıyla orantılı olur. Bu kişilere verilecek ücret, piyasa
koşullarına göre belirlenir.
• Sermaye piyasası mevzuatı, sigortacılık mevzuatı, bankacılık mevzuatı,
kara paranın aklanmasının önlenmesine dair mevzuat ile ödünç para verme
işleri hakkında mevzuata aykırılıktan ve/veya taksirli suçlar hariç olmak
üzere affa uğramış olsalar dahi ağır hapis veya beş yıldan fazla hapis yahut
zimmet, nitelikli zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık,
dolandırıcılık,
sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlar ile
istimal ve istihlak kaçakçılığı dışında kalan kaçakçılık suçları; resmi ihale
ve alım satımlara fesat karıştırma veya devlet sırlarını açığa vurma, vergi
kaçakçılığı veya vergi kaçakçılığına teşebbüs ya da iştirak suçlarından
dolayı hüküm giymiş olanlar yönetici olamaz.
• Şirketin menfaatlerini korumak için yöneticilerin görevden ayrılmaları
durumunda şirketin rekabet ettiği başka bir şirkette belli bir süre
çalışmayacağı ve bu hükme uyulmaması halinde uygulanacak yaptırımlar
sözleşme maddelerinde belirtilir.
• Yöneticilerin kendi aralarında ve üçüncü kişilerle olan iletişim sisteminin
oluşturulması icra başkanı/genel müdür tarafından sağlanır (SPK, 2005:
53-56).
1.5. Kurumsal Yönetimin Mekanizmaları
İşletmelerde mekanizmalar aracılığı ile hak sahipleri, söz sahiplerini kontrol
edebilme olanağı bulabilirler. Karşılıklı ilişkilerin her kesimi tatmin edebilecek
uyumlu bir şekilde gerçekleşebilmesi için, hak sahibi olan kişilerin söz sahibi olanlar
üzerinde egemenlik ve kontrol sağlayabilmesi gerekmektedir ve bu aşağıda açıklanan
mekanizmalar sayesinde sağlanmaktadır (Ülgen ve Mirze, 2006: 430);
28 Şekil 1. 1 Kurumsal Yönetim Mekanizmaları
Kaynak: Ülgen ve Mirze, 2006: 430
1.5.1. Genel Kurul
Hissedarların genel kurulda oy kullanmaları, hissedarlar ile yöneticiler
arasındaki güç dengesinin önemli ölçüde belirlenmesinde etkilidir. İşletmenin
yönetimine, sermayenin önemli miktarına sahip olanlar yön vermektedirler.
Mülkiyet yapısı kurumsal yönetim için önemli unsurlar içermektedir. Mülkiyet
yapısının oluşması için de genel kurulların gerçekleşmesi gerekmektedir (Yıldırım,
2007: 39).
Şirketler için gerçekleşmesinin önemi büyük olan genel kurullarda çeşitli
uygulamalara başvurulmaktadır. Bu uygulamalarda kontrol gücünü eline geçiren
hissedarların gücünü azınlık hissedarlar üzerinde arttırması gibi bir durumun ortaya
çıkması halinde ise, kurumsal yönetim kalitesinin azalacağı muhtemeldir ve
dolayısıyla şirket için önemli problemlerin ortaya çıkmasına neden olabilir (Arı,
2008: 52).
1.5.2. Yönetim Kurulu
Yönetim kurulu, işletmelerdeki pay sahibi sayısının artması sonucunda her
pay sahibi yönetimde bulunamayacağından hareketle ortaya çıkan, işletmenin pay
sahipleri tarafından vekalet ilişkisi ile görevlendirilen nitelikli insanlardan oluşan bir
gruptur. Burada söz konusu olan, yönetim kurullarının bir vekil olarak, onları seçen
ve görevlendiren asıl hak sahiplerine karşı sorumlu olarak işletmeyi yönetmesidir
(Ülgen ve Mirze, 2006: 430).
29 Yönetim
kurulu,
yukarıda
açıklandığı
üzere
hak
sahiplerine
olan
sorumlulukları doğrultusunda, yine onların çıkarlarına göre, şirketin yönetilmesi ve
paydaşların özellikle de ortakların şirket hakkında doğru bilgilendirilmesi
fonksiyonlarını üstlenmiştir. Bu üstlenilen fonksiyonlar, finansal raporlamanın
şirketin gerçek durumunu yansıtıp yansıtmamasında yönetim kurulunun da
sorumluluğu olduğunun bir kanıtıdır (Arı, 2008: 53).
1.5.2.1.
Yönetim Kurulu Yapıları
Çeşitli ülkelerde yönetim kurulları farklı yapılarda bulunmaktadır ABD,
İngiltere ve Japonya gibi ülkelerdeki şirketlerde tek kademeli yönetim kurulları
faaliyet göstermekteyken, Almanya, Hollanda, Finlandiya gibi ülkelerde ise çift
kademeli yönetim kurulları vardır. İkili yönetim kurullarında, tek kademeli yönetim
kurullarının görev ve sorumlulukları iki kurul arasında dağıtılmıştır (Weimer ve
Pape, 1999: 154; alıntılayan, Yıldırım, 2005: 42).
Tek-kademeli yönetim kurulları görev aldığı tip yönetim kurulları asıl hak
sahipleri adına vekil olarak işletmenin tüm anlamı ile yönetimini üstlenmişlerdir.
Yönetim kurulu üyeleri işletme içinden veya dışından olabilmektedir (Ülgen ve
Mirze, 2006: 431).
Diğer taraftan iki-kademeli yönetim kurulları; işletmenin normal yönetim
işlevlerini üstlenen yönetim kurulunun yanında, onların seçimini ve atamasını yapan,
izleyen ve yönlendiren, genellikle işletme dışındaki bağımsız üyelerden kurulu bir
yönetim izleme/denetim kurulu vardır. İki-kademeli kurullarda, dikkat edileceği gibi,
alışılmış tek-kademeli yönetim kurullarının güçleri ve görevleri daha öncede
değindiğimiz gibi farklı iki kurul arasında paylaştırılmıştır (Ülgen ve Mirze, 2006:
431).
30 Şekil 1. 2 Yönetim Kurulu Yapıları
Kaynak: Ülgen ve Mirze, 2006: 431
1.5.2.2.
Yönetim Kurulu Bileşimi
Yönetim kurullarında gerçek kişi üyeler görev almaktadır. Yönetim
kurullarının etkili görev yapabilmesi görev yapan üyelerin kişisel özellikleri ve
yetenekleri önemlidir. Üyelerin bazıları, işletme içindeki yöneticiler arasından
seçilirler. Bunlar iç üyeler olarak adlandırılan ve genellikle üst yönetimin bir üyesi
olarak o doğrultuda karar verebilen üyelerdir. Diğer bir kısım üyeler işletme dışından
seçilirler ve dış üyeler olarak isimlendirilirler. Bu üyeler, doğal olarak, kendilerini
seçen paydaş gurubunun temsilcisi olarak, üst yönetimin etkisi altında olmadan,
onlardan bağımsız olarak karar ve yönlendirme yapabilen üyelerdir (Ülgen ve Mirze,
2006: 432).
Kurumsal yönetim mekanizmaları için yukarıda bahsettiğimiz bağımsız
üyelerden oluşan bağımsız yönetim kurullarının gerekliliği birçok şirket için hayati
öneme sahiptir. İyi kurumsal yönetim için bağımsız yönetim kurulu üyelerinin
çoğunluk olması ve dış üyelerin gerçekten yönetimden bağımsız olmasının
gerekliliği birçok kaynakta belirtilmiştir (Arslantaş ve Fındıklı, 2010: 267).
31 Şekil 1. 3 Yönetim Kurulu Bileşimi
Kaynak: Ülgen ve Mirze, 2006: 432
1.5.2.3.
Yönetim Kurullarının Görev ve Sorumlulukları
Şirketlerde sorunlar olmasaydı, bir organizasyonda ilgili bireylerin tümü karı
veya net piyasa değerini maksimize etmek ya da maliyetleri en aza indirmek için
çalışırlardı. Şirketlerdeki bu sorunları çözmek yönetim kurullarının görev ve
sorumluluğundadır.
Bu
üyeler
sadece
talimatları
yerine
getirmek
için
çalışmamalıdırlar, ayrıca örgütün faaliyetlerinin sonucu da onlar için önemli
olmalıdır (Hart, 1995: 679).
Yukarıda belirttiğimiz yönetim kurullarının üyelerinin olması gereken görev
ve sorumluluk bilinci ile ilgili görüş, ülkeden ülkeye değişmektedir. İç üyelerin
çoğunlukta olduğu yönetim kurullarının bunduğu ülkelerde, işletmeyi yöneten üst
düzey yönetimin bir parçası olarak, farklı görüş ileri sürmek ve üst yönetimle çatışan
fikirler ortaya atmak zordur. Bu nedenle bu tip yönetim kurullarında genellikle tam
bir kontrol ve yönetim yapılamaz (Ülgen ve Mirze, 2006: 432).
Dış üyelerin bulunduğu yönetim kurullarının bulunduğu ülkelerde ise,
dışarıdan davet edilmiş ve üst düzey yönetimin mensubu olmayan üyeler, daha
bağımsız olabilmekte ve özellikle kendi uzmanlık alanları ile ilgili, üst yönetimle
çatışabilen görüşleri daha rahat ileri sürebilmektedirler. Ancak bu üyelerin görev
32 anlayışı da kendi uzmanlık alanları ile sınırlı kalabilmektedir (Ülgen ve Mirze, 2006:
432).
1.5.3. Yönetici Ücret ve Teşvik Sistemleri
Yönetici ücret ve teşvik sistemleri; üst yönetimin hak sahibi paydaşların
çıkarını göz önüne alarak, stratejik karar ve yönetimlerini sağlamak için
kullanılabilecek kurumsal yönetim mekanizmalarından bir tanesidir. Yöneticilerin
ücret ve teşvik sistemleri paydaş çıkarına ve amaçlarına uygun olan stratejik
faaliyetler ve amaçlarla bağlantılı olabilirse bu takdirde üst yönetim kendi çıkarlarını
da gerçekleştirmeye neden olabilecek bu faaliyetleri kararları kolaylıkla verebilecek
ve böylece hak sahibi paydaşların çıkarlarına uygun yönetim sergilenebilecektir.
Dolayısıyla, vekil yöneticilerin ödüllendirilmesi onların performanslarına göre
değişken
hale
getirilerek
bir
kurumsal
yönetim
mekanizması
olarak
uygulanabilecektir (Ülgen ve Mirze, 2006: 433).
Yöneticiler
yukarıda
belirttiğimiz
gibi
performanslarına
göre
ödüllendirilmeleri gerekmektedir ancak bunda, çaba ve diğer maliyet türleri gibi
doğrudan geri dönüş elde edilememektedir ve teşviklerle insanları motive etmenin
geri dönüşü için biraz zaman gerekebilir. Ayrıca sorunlar teşvik yöntemlerinden
alınan geri dönüşle kendiliğinden çözülmeye başlayınca hiçbir yönetim yapısının,
anlaşmazlıkları çözmek için gereği kalmaz (Hart, 1995: 679).
1.5.4. Güçlendirilmiş Pay Sahipleri
Genellikle işletmenin kaynaklarını ve olanaklarını elinde bulunduran üst
düzey yönetim, vekalet yolu ile çeşitli pay sahiplerinin oylarını genel kurul
toplantılarında kendilerine yönlendirebilmekte ve kendi oluşturdukları yönetim
kurulları
aracılığı
ile
kendilerini
üst
yönetime
seçtirebilmektedirler (Ülgen ve Mirze, 2006: 433).
yeniden
ve
defalarca
33 1.5.5. Sermaye Piyasasında Oluşan Satın Alınma Tehditleri
Gelişmiş ülkelerdeki sermaye piyasası işletmeler arası birleşme ve satın
almalar son derece yaygındır. İşletmelerin satın alınmasında, alıcıları yönlendiren en
önemli etkenlerden birisi, finansal zorluklar içinde bulunan işletmelerin satın
alınması ve yeniden yapılandırılarak, belirli bir zaman sonunda el değiştirmesidir. Bu
şekilde satın alan işletme belirli bir yeniden yapılanma dönemi sonunda ortalamanın
üzerinde getiri sahibi olabilmektedir (Ülgen ve Mirze, 2006: 434).
Son küresel mali krizde de görüldüğü üzere kriz dönemlerinde satın almalar
daha da hızlanmıştır ve satın alma sonrasında satın alınan şirketlerde etkili kurumsal
yönetim yapılarının öneminin yeterince vurgulanmadığı anlaşılmıştır. Mevcut teorik
modellerin kusurlu kurumsal kontrolleri ve vekalet çatışmaları varlık fiyatlandırma
etkilemektedir. Dolayısıyla kriz dönemlerinde iyi kurumsal yönetime sahip güçlü
şirketler için zayıf rakiplerini satın almak için bir fırsattır (King ve Wen, 2011 : 512).
1.5.6. Yönetici Emek Pazarı
Çalışanların hizmetlerini arz ettikleri ve işletmelerin de işgücü talebinde
bulundukları, her mal ve hizmetin olduğu gibi bir pazarı vardır. Üst düzey yöneticiler
de bu pazarda belirli bir bölüm içinde bulunmaktadır. Bu pazarda başarılı yöneticiler
her zaman iş bulabilmekte ve kendilerine talep gelebilmektedir. İşlerinde başarısız
olan yöneticilerin ise fazlaca bir talebi olmama ve iş bulabilmekte zorluk
çekmektedirler (Ülgen ve Mirze, 2006: 434).
Kurumsal yönetim, yöneticileri başarılı başarısız ayrımına tabi tutmaktadır.
Bunun amacı anonim ortaklığın en iyi şekilde yönetilmesi sağlamaktır. Söz konusu
ilkenin uygulama alanı, ortaklığın yönetiminde ortaya çıkan aksaklıkların en kısa
zamanda giderilmesini ve sorumluların gereken yaptırıma tabi kılınması başarısız
sınıfına dahil edilmesini kapsamaktadır. Bu nedenle, yöneticilerin sorumluluğu
meselesi, bir anonim ortaklıkta işleyen kurumsal yönetim mekanizmalarının başarıya
ulaşması açısından vazgeçilmez bir öneme sahiptir (TKYD, 2008: 16).
34 1.5.7. Denetim Komitesi
Denetim komitesi bağımsız denetçi ile yönetim arasında bir sınır belirlemek
amacıyla geliştirilmiştir. Denetim komitesinin hedefleri, finansal raporlama sürecini
izleyerek gerçeğe uygun finansal raporların üretilmesine olanak sağlamayı, olası hata
ve hilelere, yönetim başarısızlıklarına engel olmak suretiyle ortakların çıkarlarını
korumayı, bağımsız dış denetim ve iç denetim çalışmalarını gözlemleyerek onlara
yardımcı olmayı hedeflemektedir. Finansal raporlamaya güven kazandırılması
açısından denetim komitelerinin çok önemli roller üstlenmişlerdir olduklarını,
denetim komitesi üyelerinin bağımsız ve uzman üyelerden oluşması hileli finansal
raporlamayı azaltacağını göstermekte, dolayısı ile finansal raporlamanın güvenirlik
algılamasına olumlu yönde katkı yapabileceğini ortaya koymaktadır (Arı, 2008: 54).
Ortaklık kayıtlarının düzenli tutulmasında, ortaklığın iç sistemleri (denetim
sistemi) ve ortaklığı denetleyen bağımsız denetim kuruluşları kadar denetim
komitesine de önemli görevler düşmektedir. Zira, ortaklığın kayıtlarının düzensizliği,
çoğu zaman bağımsız denetçinin kaçınma raporu vermesini zorunlu kılan bir olgudur
ve finansal raporların güvenilirliğine zarar verir (TKYD, 2008: 14).
1.5.8. Üst Yönetim Takımı
Üst yönetim takımı stratejik üst yönetim organı olmasından hareketle şirketin
değerini en üst seviyeye çıkarma, bu yönde çaba gösterirken şirketin büyüme ihtiyacı
ile menfaat sahiplerinin haklı menfaatleri ve özellikle istikrarlı olarak kâr elde etme
hakları arasında esaslı bir denge kurmaya çalışmaktadır. Üst yönetim takımının
sorumluluğuna ilişkin hukuki düzeni, hem şirketin zararını tazmin etmeye yönelik bir
mekanizma olarak görmekte, hem de yöneticileri özenli ve basiretli davranmaya
yönelten bir yaptırım olarak algılamaktadır (TKYD, 2008: 12).
Üst yönetim takımının en büyük sorumluluğu, finansal raporlama ile ilgili
sorumluluklarıdır, çünkü finansal raporlamanın güvenirliği üzerinde üst yönetim
takımının sorumluluğunun önemi büyüktür. Ayrıca bir şirkette etkin kurumsal
yönetimin sağlanabilmesi başta işletme yönetimi tarafından, kurumsal yönetim ile
ilgili uygulamalara destek verilmesine bağlıdır. Kurumsal yönetim yapısı
35 güçlendirildiği zaman, finansal raporlamanın güvenirliliği de güçlenecektir (Arı,
2008: 55)
1.5.9. İç Denetim ve İç Denetçiler
İç denetim; bir kurumun faaliyetlerini geliştirmek ve onlara değer katmak
amacıyla gerçekleştirilen bağımsız, tarafsız bir güvence ve danışmanlık sağlama
faaliyetidir. İç Denetim, kurumun risk yönetimi, kontrol ve kurumsal yönetim
süreçlerinin etkinliğini değerlendirmek ve geliştirmek amacına yönelik sistemli ve
disiplinli bir yaklaşım getirerek kurumun amaçlarına ulaşmasına yardımcı olur
(TKYD, 2010: 10).
Açıklandığı üzere kurumun amaçları doğrultusunda işletmenin elamanı olarak
çalışan iç denetçilerin bağımsız denetçiler kadar bağımsız olmaları beklenemez, fakat
iç denetçilerin çalışmalarını yürütürken tarafsız olmaları gerekmektedir. İç
denetçilerin güvenilir olarak algılanmasında sadece tarafsız olmaları yeterli olmayıp
aynı zamanda mesleki yeterliliğe sahip olmaları lazım gelmektedir. İç denetçilerin
“tarafsız” ve “yeterli” olarak algılanması finansal tablolara olan güven algılamasını
da olumlu yönde katkı sağlayacaktır (Arı, 2008: 56).
1.5.10. Bağımsız Denetim ve Bağımsız Denetçiler
Bağımsız denetim, iyi kurumsal yönetimi destekleyen; yasalar, düzenlemeler
ve yönetmelikleri de içerisine alan, birbiri ile bağlantılı olan geniş bir çerçevede
algılanmalıdır. Kaliteli bağımsız denetim, iyi liderlik, deneyimli yargılama, teknik
yeterlilik, etik değerler, uygun müşteri ilişkileri, düzgün çalışma uygulamaları, etkin
kalite kontrol ve inceleme süreçlerinin izlenmesi gibi birçok faktöre bağlıdır Büyük
denetim firmalarının kamuoyunda belirli bir prestiji olması ve yüksek dava risklerine
etkilenebileceği düşünüldüğü için, büyük denetim firmaları tarafından denetimden
geçmiş finansal tablolara olan kamuoyu güveni daha yüksek çıkabilir (Arı, 2008: 58).
36 1.6. İMKB Kurumsal Yönetim Endeksi (XKURY)
İMKB Kurumsal Yönetim Endeksi (XKURY), Kurumsal Yönetim İlkeleri'ni
uygulayan şirketlerin dahil edildiği endekstir. İMKB Kurumsal Yönetim Endeksi,
hisse senetleri İMKB pazarlarında işlem gören ve kurumsal yönetim ilkelerini
uygulayan şirketlerin fiyat ve getiri performansının ölçülmektedir. Kurumsal
Yönetim İlkelerine uyum notu, SPK tarafından belirlenmiş derecelendirme
kuruluşları listesinde bulunan derecelendirme kuruluşlarınca, şirketin tüm kurumsal
yönetim ilkelerine bir bütün olarak uyumuna ilişkin yapılan değerlendirme
sonucunda verilmektedir.
İMKB Kurumsal Yönetim Endeksinin oluşturulma amacı;
İMKB
pazarlarında işlem gören ve Sermaye Piyasası Kurulu’nun “Sermaye Piyasasında
Derecelendirme Faaliyeti ve Derecelendirme Kuruluşlarına İlişkin Esaslar Tebliği”
kapsamında kurumsal yönetim ilkelerine uyumuna ilişkin olarak belirlenmiş
derecelendirme notuna sahip şirketlerin aşağıda belirtilen kurallara göre fiyat ve
getiri performanslarının ölçülmesidir.
Kurumsal Yönetim Endeksi’nin hesaplanmasına 31.08.2007 tarihinde
başlanmış olup, endeksin başlangıç değeri 48.082,17'dir. İMKB Kurumsal Yönetim
Endeksi kapsamındaki şirketlerin derecelendirme notlarına, şirketlerin Kamuyu
Aydınlatma Platformu'ndaki açıklamalarından ulaşılabilmektedir.
Endekse alınma şartı; bir bütün olarak tüm kurumsal yönetim ilkelerine uyum
notu en az 6 olmasıdır. İMKB pazarlarında (Gözaltı Pazarı hariç) işlem gören
şirketlerin hisse senetleri derecelendirme notunun Borsa'ya bildirildiği günü takip
eden iş gününde endekse alınırlar.
Endeksten çıkarılması ise;
1. Hisse senetlerinin işlem gördüğü pazardan Gözaltı Pazarına alınması,
2. Hisse senetlerinin işlem gördüğü pazardan sürekli çıkarılması,
3. Hisse senetlerinin işlem sırasının kesintisiz 5 iş gününden fazla süre ile
kapalı kalması,
4. Yeni bildirilen kurumsal yönetim ilkelerine uyum derecelendirme notunun
6’dan düşük olması,
37 5. Derecelendirme notunun verildiği tarihten sonraki 1 yıllık dönem sonuna
kadar yenilenmemesi veya teyit edilmemesi,
6. Derecelendirme sözleşmesinin herhangi bir nedenle sona erdiğinin
Borsa’ya bildirilmesi,
7. Derecelendirme
“Derecelendirme
kuruluşunun
Kuruluşları
Sermaye
Listesi”nden
Piyasası
çıkarıldığının
Kurulu’nun
Borsa’ya
bildirilmesi,
8. Derecelendirme kuruluşunun bağımsızlığının ortadan kalktığının Borsa’ya
bildirilmesi durumlarına bağlıdır.
Çalışmamızın yapıldığı dönem itibariyle Kurumsal Yönetim Endeksi’ne dahil
şirketler ve kurumsal yönetim ilkelerine uyum derecelendirme notları tablo 4.1’de
gösterilmektedir.
38 Tablo 4. 1 XKURY - İMKB Kurumsal Yönetim
No
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
Kod
AEFES
ALBRK
ARCLK
ASYAB
AYGAZ
CCOLA
DENTA
DOAS
DOHOL
DYHOL
HURGZ
IHEVA
IHLAS
ISFIN
LOGO
OTKAR
PETKM
PRKAB
PRKME
SKBNK
TAVHL
TOASO
TRCAS
TSKB
TTKOM
TTRAK
TUPRS
VESTL
VKFYT
YAZIC
YGYO
YKBNK
Şirket Adı
ANADOLU EFES
ALBARAKA TÜRK
ARÇELİK
ASYA KATILIM BANKASI
AYGAZ
COCA COLA İÇECEK
DENTAŞ AMBALAJ
DOĞUŞ OTOMOTİV
DOĞAN HOLDİNG
DOĞAN YAYIN HOL.
HÜRRİYET GZT.
İHLAS EV ALETLERİ
İHLAS HOLDİNG
İŞ FİN.KİR.
LOGO YAZILIM
OTOKAR
PETKİM
PRYSMIAN KABLO
PARK ELEK.MADENCİLİK
ŞEKERBANK
TAV HAVA LİMANLARI
TOFAŞ OTO. FAB.
TURCAS PETROL
T.S.K.B.
TÜRK TELEKOM
TÜRK TRAKTÖR
TÜPRAŞ
VESTEL
VAKIF YAT. ORT.
YAZICILAR HOLDING
YEŞİL GMYO
YAPI VE KREDİ BANK.
XKURY’de İşlem Görme Yılı
2008
2010
2009
2008
2010
2009
2008
2011
2009
2006
2007
2010
2010
2009
2009
2008
2009
2009
2010
2009
2009
2007
2010
2009
2009
2007
2007
2007
2009
2011
2007
2008
(Yukarıdaki işaretli şirketler XKURY - İMKB Kurumsal Yönetim ve XMESY İMKB Metal Eşya, Makina her ikisinde birden yer alan şirketlerdir.)
39 İKİNCİ BÖLÜM
FİNANSAL BİLGİ MANİPÜLASYONU
2.1. Finansal Bilgi
Dünya genelinde sermayenin serbest dolaşımı özellikle finans piyasalarında
rol alan yatırımcıların dış ülke firmaları üzerinde de yatırım yapmaya ilişkin
beklentiler içerisine girmesine sebep olmaktadır. Özellikle ülke firmaları üzerinde dış
yatırımcı ilgisinin artması, önceye nazaran finansal bilgilerin şeffaf olma arzusunu
daha hissedilir hale getirmektedir.
Finansal bilgi bir işletmenin faaliyetlerini açıklamak için üretilmektedir.
Bununla birlikte, halka açık, hisse senetleri borsalarda veya teşkilatlanmış diğer
piyasalarda işlem gören şirketler açısından finansal bilgi ele alındığında, şirketlerin
faaliyetleri ile ilgili olduğu ölçüde faaliyetlere ilişkin para ile ifade edilen niceliksel
veriler finansal bilginin kapsamına girmektedir (Küçüksözen, 2004: 10).
Bushman ve Smith’in (2001) tanımlamalarına göre; finansal bilgi, kurumsal
denetim mekanizmaları tarafından kullanılan girdilerdir. Finansal bilgi yardımıyla,
yönetici ve dış yatırımcı arasındaki kurumsal ayrımdan doğan çatışmaların
hafiflemesi sağlanır. Ayrıca finansal bilgi muhasebedeki yönetişim araştırmalarının
temel amacıdır. Diğer bir açıdan ise, finansal bilgi ekonomideki kaynak kullanımının
ve dağılımının anlaşılması için önem arz etmektedir (Bushman ve Smith, 2001: 328).
Finansal bilgi, şirketler muhasebesi ve raporlama sisteminin bir ürünüdür. Bu
raporlama sisteminin görevi; halka açık firmalara ilişkin mali durumlarını ve
performans ölçümlerini gösteren, denetlenmiş nicel verileri rutin olarak açıklamaktır.
Yatırımcılar ve düzenleyiciler için denetlenmiş bilanço, gelir tablosu, nakit akım
tablosu ve açıklamaları destekleyici biçimde bilgi seti halinde sunulmaktadır
(Bushman ve Smith, 2003: 65).
Bir muhasebe fonksiyonu olan finansal bilgiyi, sadece o işletmenin muhasebe
servisi ya da muhasebecileri toplamaz veya hazırlamazlar. İşletmenin bütün birimleri
finansal verilerin üretimine katkıda bulunurlar, ancak muhasebe sistemi ya da
40 muhasebeciler finansal verilerin toplanması, sınıflandırılması, analiz edilmesi ve
raporlanması
suretiyle
finansal
bilgiye
dönüştürülmesini
gerçekleştirirler
(Küçüksözen, 2004: 11).
Finansal bilgi yatırımcıların ve yöneticilerin değerlerdeki değişimlerinin
farkına varmaları için önemlidir. Yöneticilerin ve şirketin performansının
hesaplanmasında, yönetsel karaların verilmesinde, yönetsel teşviklerin verilmesinde,
stratejik yönetim planlamaların yapılmasında finansal bilgiden yararlanılır.
Yöneticiler bazı görevlerini yerine getirirken varlıkların değerlerinde meydana gelen
değişimlere ihtiyaç duyarlar (Bushman vd., 2004: 171).
Son muhasebe skandalları ortaya çıkmasından sonra finansal bilginin sermaye
piyasaları açısından ne kadar önemli olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır. Mali
raporların ve denetim işlevlerinin kalitesi özen gösterilmemesi, mali tablo
dolandırıcılıkları ve borsa düşüşleriyle sonuçlanmaktadır. Finansal bilgi skandalları;
• Güvenilir finansal raporlar hazırlanması
• Etkili kurumsal yönetim geliştirilmesi
• Dürüst üst düzey yöneticiler seçilmesi
• İç kontrollerin yeterli ve etkili olması
• Kaliteli denetim yapılaması
• Borsanın doğruluğunun sağlanması konularının önemini artırmıştır
(Rezaee, 2005: 288).
Borsada hisse senedi alan küçük yatırımcılardan ziyade büyük yatırımcılar
için kendilerine hedef edindikleri hisse senetlerinin fiyatları daha da önemlidir ve
karşılaştırmalı bir finansal bilgi araştırması yapmaları gerekmektedir. Bu nedenle
firmalar tarafından belirsizliği en az seviyelere indirecek şekilde yatırımcılara
finansal bilgi sağlanmalıdır (Aharon, 2010: 457).
Gelişmiş ülkelerdeki yatırımcılar gelişmekte olan ülkelerdeki yatırımcılara
göre finansal bilgilerin finansal olmayan bilgilerden daha önemli olduğunu
düşünmektedirler. Bu bağlamda firmaların her türlü kullanıcı ile iletişimini artırması
için uygun bir muhasebe bilgi sistemini geliştirilmesi önemlidir (Fortin ve Dicko,
2009: 90).
41 Mevcut finansal bilgilerin miktarı ve kalitesi bir ekonomide kaynak tahsisinin
verimliliğini ve sermaye maliyetini etkilemektedir. Kaynakların iyi bir şekilde tahsis
edilmesi ise, sermaye maliyetlerini en aza indirir ve aynı zamanda ekonominin
değerinin en yüksek seviyelerde olmasını sağlar. Kurumsal finansal bilgilerin yasal
olarak düzenlenmesi piyasa eksikliklerinin giderilmesi için önemlidir. Ek olarak,
finansal bilgilerin yasalarla düzenlenmesi, bilgisiz, ortalama veya sade yatırımcı için
teşvik edicidir (Kothari vd., 2010: 252).
Sermaye piyasasında yatırımcılar, yatırım kararı vermek için yeterli bir
biçimde, zamanında ve doğru bilgilendirilmeleri gereklidir. Bilgilendirilme ihtiyacı
esas itibariyle finansal sistemin diğer ayağını oluşturan para piyasaları için de gerekli
ve önemlidir. Bununla birlikte, sermaye piyasalarında yatırımcıların arz ettikleri fonu
kullanan şirketlerle doğrudan ortaklık ve borç ilişkisine girmiş olmalarını
sağlamaktadır. Bunun için yatırımcılar fon arz ederken, diğer bir ifade ile menkul
kıymet satın alırken-satarken ya da bu kararlarını gözden geçirirken, şirketler
tarafından
kendilerine
bilgilendirilme
sunulan
ihtiyacının
finansal
sermaye
bilgilere
piyasalarındaki
göre
hareket
önemini
etmeleri,
göstermektedir
(Küçüksözen, 2004: 15).
2.2. Genel Olarak Finansal Manipülasyon
Türk Dil Kurumu’na göre manipülasyon kavramı; yönlendirme, seçme,
ekleme ve çıkarma yoluyla bilgileri değiştirme ve varlıkları yapıcı açıklayıcı ve
yararlı bir biçimde kullanma işi şeklinde farklı anlamlarda kullanılabilmektedir.
Finansal manipülasyonun, genellikle serbest arz ve talep güçlerine müdahale,
diğer yatırımcıları işlem yapmaya yönlendirme, yapay fiyat oluşturma gibi
kavramlarla tanımlandığı görülmektedir (SPK, 2003: 2). Bu tanımlamadan yola
çıkarak finansal manipülasyon şu üç sorunu ortaya çıkarmaktadır (Chambers, 2004:
63);
1.
Yasal olan ve olmayan arz ve talebin tanımlanması sorunu
2.
Yapılan işlemlerden hangisinin ortada geçerli bir neden yokken,
hangisinin rasyonel bir amaca dayanılarak yapıldığını belirleme sorunu
42 3.
Hangi fiyat düzeyinin yapay, hangisinin gerçek olduğunu saptama
sorunu
Beneish’in (1999) yaptığı çalışmada finansal manipülasyonu, firmaların
finansal performanslarını iyi gösterip bundan fayda sağlamak için Genel Kabul
Görmüş Muhasebe Standartlarının ihlal edilmesi olarak tanımlamaktadır. Bunun için
finansal manipülasyon tipik olarak gelirleri artmış gibi gösterdiği gibi, giderleri
azalmış gibi de gösterebilir (Beneish, 1999: 27).
Diğer bir tanımda finansal manipülasyon, sermaye piyasalarında alım satıma
konu olan finansal varlıkların fiyat oluşumuna gerçek ve kabul edilebilir bir nedene
dayanmaksızın etkide bulunulması, kendi amaç ve istekleri doğrultusunda diğer
yatırımcıların yanlış yönlendirilmesi ve bunların menfaat sağlamaya yönelik olarak
yapılmasını içeren davranış ve işlemlerin bütünü olarak tanımlanabilir ( Chambers,
2004: 63).
Stolowy ve Breton’un (2003) yaptıkları çalışmada ise manipülasyon,
varlıkların
değişik
paydaşlar
arasında
yöneticilerin
istekleri
doğrultusunda
aktarılması şeklinde ifade edilmiştir (Stolowy ve Breton, 2003: 7).
Finansal manipülasyon, işletmenin finansal durumu ve faaliyet sonuçlarını
değiştirip; finansal bilgi kullanıcılarının algılarını etkilemeyi hedeflemektedir. En
önemli finansal bilgi kullanıcısı olan yatırımcılar, manipülasyonun en çok etkilenen
konumundadır. Yatırımcıların yeni hisse senetleri satın almaları için yöneticilerin,
yatırımcıların zihinlerinde iyimser bir “kar beklentisi” yaratmasına muhasebe
manipülasyonu denilmektedir (Demir ve Bahadır, 2007: 103).
Hisse senedi piyasalarının hem gelişmiş hem de gelişmekte olan Ülkelerde
manipüle edilebilir olma olasılığı önemli bir konudur. Hisse senetlerinin gerçek
değeri hakkında bilgi almak isteyen yatırımcılar manipülatörler tarafından
yanıltılabilirler. Hisse senetleri için çok fazla bilgi araştıranlar manipülatörlerin
işlerini kolaylaştırır. Böylelikle manipülatörler piyasa etkinliğini daha kötüye
götürmeyi başarabilirler (Aggarwal ve Wu, 2006: 1916).
Manipülasyonu olasılığı her zaman piyasa katılımcıları ve hükümetler için
büyük bir endişe konusu olmuştur. Manipülasyonun olasılığını göstermek için
araştırmacılar özel modeller geliştirmişlerdir. Bilgili yatırımcıların yanı sıra, likit
43 yatırımcılar vardır ve bunlar dışsal nedenlerle stok alırlar. Bu likit yatırımcılar paraya
ihtiyacı olan insanların hisse senetlerini alırlar. Bu likit tüccarlar aynı zamanda
satıcıdırlar. Bunlar daha fazla kazanmak için doğru zamanı bekleyip alış yaparlar.
Likit yatırımcılar önemli açıklamaları ve karlılıkları takip ederler böylelikle
giderlerini azaltırlar. Bu likit alış ve satış arasında doğal asimetri vardır. Kârlı ve
başarılı bir manipülasyonda alıcı tarafının bilgi bazlı, satıcı tarafının ise, bu bilgiden
yoksun olduğunu gözlemlemiştir (Allen ve Gordon, 1992: 624)
2.3. Finansal Manipülasyonun Sınıflandırılması
Manipülasyonu genel olarak üç grupta sınıflandırılmaktadır (Allen ve Gale,
1992: 505). Bunlar;
• Hareket bazlı manipülasyon
• Bilgi bazlı manipülasyon
• İşlem bazlı manipülasyon
2.3.1. Hareket Bazlı Manipülasyon
Bu türdeki manipülasyonlar, hisse senetlerinin beklenen gerçek değerlerini
etkilemeye yönelik yapılmaktadır. Hisse senedi fiyatları ile şirketin sahip olduğu
menkul kıymetlerin cari fiyatlarını dolayısıyla da piyasa değerini sürekli olarak
değiştirmeye yönelik işlemlerdir. Bir menkul kıymetin piyasada alım satıma konu
olan kısmının önemli bir bölümünü ele geçirmeyi veya şirket çalışanlarının elinde
bulundurdukları şirket hisselerini kendi lehlerine kullanmalarını, ayrıca bazı
durumlarda aracı kurumların müşteri emirlerini gerçekleştirmemelerini hareket bazlı
manipülasyona örnek olarak gösterebiliriz (Küçüksözen, 2004: 29).
Hareket bazlı manipülasyon, varlıkların gerçek veya algılanan değer
değişikliği işlemlerine (alım-satım hariç) dayanmaktadır. Devralma teklifleri
kullanılarak hareket bazlı manipülasyon yapılmaktadır. Bir manipülatör bir hisse
senedi satın alır, sonra devralma teklifini duyurur. Bu firmanın hisselerinin fiyatının
yükselmesine yol açar. Manipülatör bu nedenle daha yüksek fiyata o hisse senetlerini
satmayı başarır. Tabii ki, teklifi sonunda kesilir (Mei ve diğerleri, 2004: 5).
44 Hareket bazlı manipülasyon, hisse senedinin gerçek ya da tahmin edilebilir
değerini değiştirmek amacıyla yapılan davranışlar bütünüdür. Yapılan temel davranış
ise devralma fiyat teklifini yükseltmektir. Burada manipülatör bir şirketin hisse
senetlerini satın aldıktan sonra bu hisse senetlerini devretmek için fiyat teklifi verir.
Bu da şirketin hisse senetlerinin fiyatının yükselmesine neden olur. Fiyatlar
yükseldikten sonra da manipülatör elindeki hisse senetlerini bu yüksek fiyattan
satarak kazanç sağlar. Doğal olarak, bundan sonra da teklif fiyatı düşüşe geçer
(Chambers, 2004: 64).
2.3.2. Bilgi Bazlı Manipülasyon
Bilgi bazlı manipülasyon yanlış bilgi verme veya gerçek olmayan söylentiler
yayma esasına dayanır. Burada önce hisse senetleri satın alınır, daha sonra şirket
hakkında piyasaya gerçek dışı bilgi verilir ve karlı şekilde hisse senetleri satılır
(Chambers, 2004: 64).
Bilginin zamanlamasının manipülasyonu hisse senedi fiyat değişikliklerinin
zamanlamasıyla eşdeğerdir. İçerden alımlarda bilgi verimliliği üzerine yapılan
tartışmalarda birçok çalışmada içeriden pozisyon alanların hisse senedi fiyatını
artırarak manipülasyon yaptıkları düşünülmektedir. Hisse senedi fiyatı etkisi, iç
alıcıların ulaştıkları değerli bilgilerin etkisiyle meydana gelmektedir. Dışarıdan
alıcılar içerden alıcıların davranışlarını taklit edebilirler. Böylelikle dışarıdan alıcılar
yaptıkları alım satımla hisse senedi fiyat manipülasyonu yapabilirler. Kamuoyu
içerdekiler tarafından yapılan açıklamaları doğru kabul eder ve bu hisse sendi
fiyatında manipülasyona neden olmaktadır. Bu bilgi bazlı manipülasyon sayesinde
içerdekiler kazanç sağlarlar ve yanlış bilgiden kaynaklanan hisse senedi fiyat artışına
neden olurlar (Chauvin ve Shenoy, 2000: 7).
Bilgiye dayalı manipülasyon yanlış bilgi veya yanıltıcı söylentilerle
yapılmaktadır. 1920'lerde ABD'deki "alım-satım havuzları" operasyonları bilgiye
dayalı manipülasyon örnek verilebilir. Yatırımcılar bir grup olarak havuzda
birleşirler;
• Öncelikle hisse senedini alırlar
• Daha sonra firma hakkında olumlu söylentiler yayarlar
45 • Son olarak karlı bir şekilde hisse senedini satarlar.
2001 yılında Enron ve Worldcom gibi çarpıcı olgular da bilgiye dayalı
manipülasyon ile ilişkilidir. Bu olaylar bilgi bazlı manipülasyonda söylentilerin
rolünü göstermektedir (Mei ve diğerleri, 2004: 4).
Menkul kıymetin fiyatını doğrudan etkileyebilecek nitelikteki bilgilerin
kamuya açıklanması sürecinde, bu bilgilerin gerçeğe uygun olmayan şekillerde
yansıtılması ile menkul kıymet fiyatlarında dalgalanmalar yaratılması, bilgi bazlı
manipülasyon kapsamındadır. Buna göre, kamuyu aydınlatma ile yatırımcıların
korunması ilke ve kuralları çerçevesinde halka açıklanması zorunlu bilgi ve verilere
ilişkin olarak; asılsız, yanlış, yanıltıcı ve yetersiz beyanda bulunularak veya açıklama
yükümlülüklerini yerine getirmekten kaçınarak eksik açıklama yapılması söz
konusudur (Küçüksözen, 2004: 30).
2.3.3. İşlem Bazlı Manipülasyon
İşlem bazlı manipülasyon ise önlenmesi güç olan bir manipülasyon türüdür.
Burada tek başına ya da grup halinde manipülatörlerin yanlış bilgi yaymadan ya da
hisse senedinin fiyatını değiştirmek için gözle görülür bir davranışta bulunmadan,
yalnızca hisse senedini alıp satarak fiyatı manipüle etmeleri durumu söz konusudur
(Chambers, 2004: 64).
İşlem bazlı manipülasyon, büyük bir veya bir grup alıcının bir hissenin
fiyatını etkilemek için alım veya satım yaptıklarında gerçekleşir. Bu yaptıkları işlem
yanlış bilgiye sahip oldukları için gerçekleşmez, herkes tarafından gözlemlenebilir ve
bunu varlık değerini değiştirmek için yaparlar. Genellikle hedge fonlar genellikle
böyle büyük miktarlarda satın alma ve daha sonra da satma yaparlar ve bunu
yaparken görünüşe göre firma devralmakla ilgilenememektedirler. Böyle büyük
miktarlarda alım-satım yapanların tek amacı işlem bazlı manipülasyon yapmaktır
(Mei vd., 2004: 6).
46 2.4. Finansal Bilgi Manipülasyonu
Şirketlerin bir toplumda refah üretmek ve bunu dağıtmak için var oldukları
kabul edildiğinde finansal bilgi, şirketlerin bu faaliyetlerinin sonuçlarını başta şirket
ortakları olmak üzere, şirketle ilgili bütün taraflara, diğer bir ifade ile finansal bilgi
kullanıcılarına iletmektedir (Küçüksözen, 2004: 39).
Bu finansal bilgiler, gerek şirket yönetiminin yatırım kararlarında, gerekse
şirketle ilgilenenlerin bu şirketle ilgili kararlarında etkili olmaktadır. Alınan bu
kararlar esas itibariyle bir ekonomideki kaynakların tahsisi ile ilgili kararlardır.
Dolayısıyla, doğru finansal bilgilere dayalı olarak, zamanında verilen kararlar
ekonomideki kaynak tahsisinin etkin bir şekilde gerçekleşmesi ile sonuçlanarak
ekonomik büyümeye (gelişmeye) katkı sağlarken, yanlış ya da eksik finansal bilgiye
dayalı olarak alınan kararlar da ekonomide kaynak israfına neden olmaktadır
(Küçüksözen, 2004: 39).
Yukarıda belirtildiği gibi finansal bilgi manipülasyonu kaynakların verimli
kullanılmasını engellemektedir. Bunun yanında; hisse senedi fiyatlarının dolayısıyla
şirketlerin değerlerinin düşmesi, şirketlerin borçlanma maliyetlerinin artması ve çok
sayıda yatırımcının zarara uğraması gibi başka sonuçlara da neden olmaktadır
(Küçükkocaoğlu ve Küçüksözen, 2005: 165).
Kar yönetimi, karın istikrarlı hale getirilmesi, aldatıcı finansal raporlama,
yaratıcı muhasebe uygulamaları, agresif muhasebe, muhasebe usulsüzlükleri ve
muhasebe manipülasyonu olarak değişik ifadelerle tanımlanan ve esas itibariyle
“Şirketlerin finansal tablo ve raporlarında yer alan verilerin yöneticilerin istekleri ile
uyumlu olmasını sağlamak amacıyla, finansal raporlama sürecine müdahalede
bulunulması” olarak tanımlanabilen finansal bilgi manipülasyonu ile şirketlerin
finansal durumu, faaliyetleri ve faaliyet sonuçları hakkında ilgililere gerçeğe aykırı
bir bilgi sunulabilmektedir (Küçüksözen, 2004: 43).
Finansal bilgi manipülasyonu, yönetimsel olarak muhasebe tercihlerinin veya
işlemlerinin yönetilmesidir. Finansal bilgi manipülasyonu şirket, toplum ve fon
sağlayıcılar arasında varlık transferlerinin yapılmasıyla meydana gelir. Firmalar bu
varlık transferinden fayda sağlarlar (Stowoly ve Breton, 2000: 2).
47 2.5. Finansal Bilgi Manipülasyonu Yöntemleri
Stolowy ve Breton 1992’de yaptıkları çalışmada finansal manipülasyon
yöntemlerini şu şekilde sınıflandırmışlardır:
1. Kar yönetimi,
2. Karın istikrarlı hale getirilmesi,
3. Yaratıcı muhasebe,
4. Diğer finansal bilgi manipülasyonu yöntemleri (Stolowy ve Breton, 2000:
2).
2.5.1. Kar Yönetimi (Earnings Management)
Kar yönetimi; karın yüksek olduğu dönemlerde düşürülmesine, düşük olduğu
dönemlerde ise yükseltilmesine yönelik uygulamalar olarak tanımlanmaktadır.
Böylelikle şirketler istikrarlı bir şekilde kar elde etmiş ve daha az riskli oldukları
izlenimi yaratmış olacaklardır. (Küçüksözen, 2004: 50).
Başka bir tanımlama ile istenilen şirket performansını elde edebilmeyi
sağlamak için yapılması gereken değişiklikleri yapan finansal bilgi manipülasyona
kar yönetimi denir (Mulford ve Comiskey, 2002: 59).
Yöneticilerin, kendi faydalarını ve şirket değerlerinin en üst seviyeye
çıkaracak muhasebe politikalarını seçmeleri doğaldır. Bu yaklaşım kar yönetimi
ifade etmektedir. Buradan da anlaşılacağı üzere kar yönetimi muhasebe politikaları
sınırları içersinde gerçekleşebilir. Örneğin amortisman yöntemi seçimi bir kar
yönetimi şeklidir ve bu Genel Kabul Görmüş Muhasebe Standartlarının(GAAP) bir
esnekliğidir (Mulford ve Comiskey, 2002: 59).
2.5.2. Karın İstikrarlı Hale Getirilmesi (Income Smoothing)
Karın istikrarlı hale getirilmesi, bir çeşit kar yönetimi şeklidir. Bu yöntem
karı yüksek veya düşük çıkartarak normal bir gelir serisi haline getirmek diye
tanımlanmaktadır. Böylece yıllar boyunca düzleşen ve kötü giden yılları iyileştiren
bir durumu gerçekleştirmiş olur. Böylelikle daha az riskli gelir dalgalanmaları olmuş
olur. Karın istikrarlı bir hale gelmesi uzun dönemli bir kar yönetim şeklidir.
48 Beklenmedik piyasa koşullarında riski azaltır ve şirketin değerinin ani düşmesini
önler (Mulford ve Comiskey, 2002: 87).
Finansal bilgi manipülasyonuyla, yönetimin elde etmek istediği amaçlardan
birisi raporlanan karı istikrarlı hale getirmektir. İstikrar hareketi sayesinde gelirler
başarılı yıllardan başarısız yıllara aktarılmakta ve kardaki yıllık dalgalanmaların
önüne geçilmektedir Yatırımcıların zaman içinde istikrarlı bir dağılım sergileyen
karlara sahip firmaları tercih etmeleri ve raporlanan kar rakamlarına bağlı
anlaşmalar, yöneticileri raporlanan dönem karlarını istikrarlı hale getirmeye yönelten
sebepler olarak gösterilebilir (Demir ve Bahadır, 2007: 113).
Yöneticiler, karın istikrarlı hale getirilmesi için yapay (muhasebe) ya da
gerçek (işlem) değişkenleri manipülasyon yoluyla, raporlanan dönem karının
hedeflenen seviyenin etrafındaki dalgalanmalarını azaltmak için bir araç gibi
kullanırlar (Demir ve Bahadır, 2007: 113).
2.5.3. Yaratıcı Muhasebe Uygulamaları (Creative Accounting Practices)
Yaratıcı muhasebe finansal tablolardaki sayıları değiştirebilmek için yapılan;
agresif tercihler yapılması, muhasebe ilkelerinde esnekliklerin uygulanması, hileli
finansal raporların düzenlenmesini kapsamaktadır. Böylelikle ulaşılmak istenen
sonuç kar yönetimi veya karı istikrarını adım adım gerçekleştirmektir (Mulford ve
Comiskey, 2002: 3).
Yaratıcı muhasebe uygulamalarıyla katı muhasebe kurallarında bir esneklik
oluşması mümkün olabilmektedir. Bu adımlar geliri artırmak için yapılır böylelikle
de kar, dönen varlıklar, öz sermaye de artış ve borçlarda bir düşüşe neden
olmaktadır. Bir şirketin finansal sonuçlarında ve pozisyonunda yapılan bu tür
değişiklikler finansal oranların olması gereken miktarını ya karşılar ya da aşmasını
sağlar. Giderleri azaltıcı adımlarda yine aynı etkileri göstermektedir. Yaratıcı
muhasebe, bir şirketin görünen finansal durumunu iyileştirmek ve mevcut finansal
şartlara karşı bir koruma inşa etmek için kullanılmaktadır (Mulford ve Comiskey,
2002: 6).
Yukarıda açıklandığı gibi yaratıcı muhasebe uygulamaları koruma sağlamak
için kullanılmaktadır. Bunu finansal tablolarda nasıl bir bilgi açıklandığında nasıl bir
49 tepki alınacağının önceden kestirilerek, finansal bilgi kullanıcılarının beklentilerini
de göz önünde bulundurarak finansal tablolardaki görünümün değiştirilmesi esasına
dayanmaktadır. Bu değiştirme işlemi yapılırken bağımsız dış denetçilerin ve kamu
denetçilerinin beklentileri de göz önünde bulundurulmaktadır. Çünkü bu denetçiler
finansal bilgi kullanıcılarının haklarını savunma pozisyonunda olan kişilerdir
(Canbulut, 2008: 80).
2.5.4. Diğer Finansal Bilgi Manipülasyonu Yöntemleri
Diğer finansal bilgi manipülasyonu yöntemleri; agresif muhasebe, büyük
temizlik muhasebesi, aldatıcı finansal raporlama, muhasebe hata ve usulsüzlükleri
olarak sayılabilir.
2.5.4.1.
Agresif Muhasebe (Aggressive Accounting)
Agresif muhasebe, hedeflenen sonuçlara ulaşmak ve genelliklede yüksek
dönem karı elde etmek için kullanılacak muhasebe yöntemlerinin, yürürlükteki
muhasebe mevzuatına ve genel kabul görmüş muhasebe ilkelerine uygun olup
olamadığına
bakılmaksızın
kasıtlı
ve
zorlayıcı
bir
şekilde
seçilmesi
ve
uygulanmasıdır (Mulford ve Comiskey, 2002: 3).
Agresif muhasebe için önemli olan yüksek günlük kazancı elde etmektir ve
takip edilen genel kabul görmüş muhasebe ilkeleri uygulamalarının takip edilip,
edilmemesi ile çok ilgilenilmemektedir. Agresif muhasebe uygulamaların önemli bir
hilenin yapıldığı sadece sivil, idari veya cezai kovuşturma sonucunda ileri
sürülebilmektedir ve kasıtlı, önemli bir yanlışlığın mali tablo okuyucuları aldatmak
amacıyla yer almış olması gerekmektedir (Mulford ve Comiskey, 2002: 6).
Muhasebe politikaları büyük ölçüde yönetim kararı ve yönetimin bir
fonksiyonudur. Bu kararların finansal sonuçları kutuplaşmaya neden olmakta ve bir
yönde veya başka bir yönde pozisyon almalarına neden olmaktadır. Bu agresif
muhasebeyi ifade etmektedir. Eğer yapılanlar genel kabul görmüş muhasebe
standartlarının sınırları içerisinde gerçekleşirse, hileli finansal raporlama olarak kabul
edilmez (Mulford ve Comiskey, 2002: 39).
50 2.5.4.2.
Büyük Temizlik Muhasebesi (Big Bath Accounting)
Büyük temizlik muhasebesi, bazı kalemleri zarar yazmak suretiyle finansal
tablolardan çıkarmak veya bazı gelirleri ertelemek suretiyle cari dönem gelirini
azaltmak suretiyle uygulanan bir yöntemdir. Bu yöntemin uygulanması sonrasında
ortaya çıkan finansal sonuçlar, normal dönemlerdeki sonuçlardan büyük bir farlılık
göstermektedir. Büyük temizlik muhasebesi politikasının izleyen dönemlerde
istikrarlı şekilde artan bir kar trendi gözlemlenmektedir (Canbulut, 2008: 94).
Büyük temizlik muhasebesi, bir şirketin yönetimi değiştiğinde yeni yönetim
gelecekte karın istikrarlı hale getirilmesi için kullanılabilecek kalemleri finansal
tablolardan temizlemek suretiyle, geçmiş yönetimin aslında kamuya açıklanandan
daha kötü sonuçlar devrettiği izlenimi yaratmaya ve kendileri için karı ileri
dönemlerde arttırma imkânı sağlamaya çalışmaktadırlar (Stolowy ve Breton, 2000,8).
Yeni yönetim, gelir artırıcı finansal tablo kalemlerini temizleme işleminden;
daha düşük kâr açıklamak suretiyle bir taraftan kendisinden önceki yönetimi
suçlamakta diğer taraftan gelecekteki kârların karşılaştırılacağı cari dönemdeki kâr
rakamını düşürmek ve yapılan gelir azaltıcı uygulamalarla gelecekteki kâr
rakamlarını yükseltmek suretiyle yükselen bir kâr trendi açıklamak şeklinde yarar
sağlamaktadır (Bayırlı, 2006: 48).
2.5.4.3.
Aldatıcı Finansal Raporlama (Fraudulent Financial Reporting)
Aldatıcı finansal raporlama, aldatma kastıyla ya da yeterli bilgi ve deneyime
sahip olunmadığı için yanıltıcı bir yolla idari, hukuki veya cezai işlem gerektirecek
nitelikte agresif muhasebe uygulamalarının yapılması şeklinde tanımlanmaktadır. Bu
yöntem, yaratıcı muhasebe uygulamalarına göre, kasıt unsuru açısından olmasa bile
sonuçları itibariyle daha tehlikeli ya da kötü olarak değerlendirilmektedir (Mulford
ve Comiskey, 2002: 40).
51 2.5.4.4.
Muhasebe Hata ve Usulsüzlükleri (Accounting Errors and
Irregularities)
Muhasebe hata ve usulsüzlükleri, kasıtlı olmadan, kaza ile ortaya çıkan
gerçeğe aykırı bilgi sunma, bazı bilgilere yer vermeme veya açıklamama durumudur
(Küçüksözen, 2004: 103).
Muhasebe usulsüzlükleri ise, finansal tablo kullanıcılarını yanıltmak üzere,
hesapların finansal tablolara bilinçli olarak yanlış yansıtılması ya da finansal
tablolardan çıkarılması veya açıklanması şeklinde tanımlanmaktadır (Mulford ve
Comiskey, 2002: 40).
Finansal tablolarda hata aşağıdaki durumlarda söz konusu olabilmektedir
(Küçüksözen, 2004: 105).
• Finansal tabloların hazırlanması sürecinde bilgilerin toplanması ve
işlenmesi sırasında yanlışlık yapılması,
• Olayların gözetimi, izlenmesi veya değerlendirilmesinden kaynaklanan
muhasebe tahminlerinin doğru olmaması,
• Finansal bilgilerin tutar, sınıflandırma, sunum ve kamuya açıklanması ile
ilgili muhasebe standart ve prensiplerinin uygulanması sırasında yapılan
yanlışlıklar, hatalar
Şirketlerin yaptıkları hata ve usulsüzlükler genellikle denetçiler tarafından
tespit edilir. Böyle bir durumun varlığının fark edilmesi şirkete olan güvenin
azalmasına ve şirketin zarar görmesine neden olur (Lin ve Rogers, 2002: 74).
Sonrasında firmanın finansal raporlarının yeniden düzeltilmesi gerekir. Böyle bir
haberin yatırımcılar tarafından duyulmasıyla da firmanın hisse senedi fiyatları
olumsuz etkilenir (Gleason ve diğerleri, 2007: 2).
52 2.6.
Finansal Bilgi Manipülasyonunu Nedenleri
2.6.1. Şirketlerin Zayıf Yönetim Yapıları
Dechow, Sloan ve Sweeney (1996) tarafından yapılan araştırmaya göre,
ABD’de1982-1992 yılları arasında finansal bilgi manipülasyonu yaptıkları, tespit
edilen şirketlere ilişkin olarak, şirketlerin genelinde;
Yönetim kurulu üyelerinin çoğunluğu, şirketin aynı zamanda genel müdürü
ve diğer üst düzey yöneticilerinden oluşmaktadır,
• Büyük çoğunluğunun genel müdürü aynı zamanda yönetim kurulu
başkanlığı görevini de yürütmektedir,
• Büyük çoğunluğunun genel müdürü aynı zamanda şirketin kurucusudur,
• Çoğunluğunda bağımsız denetim komitesi yoktur,
• Çoğunluğunda yönetim dışında bulunan ve önemli miktarda paya sahip
ortak bulunmamaktadır,
• Çoğunluğunun bağımsız denetimini yapan şirket altı büyük bağımsız
denetim şirketinden biri değildir (Küçüksözen, 2004: 108).
Bu tespitler sonucunda, şirketlerdeki zayıf yönetim yapılarının finansal bilgi
manipülasyonuna neden olduğu görülmektedir.
2.6.2. Yöneticilerin Menfaatleri ve Şirketlerin Ortaklık Yapıları
Yöneticilerin ve şirket ortaklarının kişisel çıkar ya da beklentileri finansal
bilgi manipülasyonuna başvurmalarına neden olabilir. Çünkü yönetici veya ortaklar;
• Yöneticiler kendi menfaatlerini artırmak için hareket ederler,
• Kardaki dalgalanma ve karın tahmin edilememesi piyasanın risk
ölçümündeki nedensel belirleyici unsurlardır,
• Kar payı rasyosu hisse fiyatını nedensel olarak belirleyen bir ölçüdür ve
• Yöneticilerin menfaatleri şirketin hisse fiyatlarına doğrudan bağlıdır
(Küçüksözen, 2004: 109).
53 Başarılı yönetimlerin yanı sıra, tam rekabetçi olmayan işletmelerin hâkim
olduğu yeni ekonomik dünya düzeyinde, var olan ekonomik ve finansal krizlerin
etkisiyle, gönüllülük, demokratik katılım, ortakların çıkarlarının tam olarak
korunması, üyelerin çıkarlarının korumak, artırmak ve diğer işletmelerle işbirliği
içersinde olmak gibi prensipler ön plana çıkmıştır. Önümüzdeki yıllarda da bu
yoğunlaşmanın artarak devam edeceği varsayıldığında, küçük ölçekli işletmelerin bir
araya gelerek daha güçlü bir yapı sergilemesi gerekmektedir. Güçlü yapılarda, güçlü
sermaye
ve
finansal
yapıların
yanı
sıra
güçlü
yönetim becerilerini
de
gerektirmektedir (Altınkaya, 2010: 5).
2.6.3. Yetersiz İç Denetim Sistemi, Bağımsız Denetim Komitesinin
Yapısı ve Bağımsız Denetim
Etkin bir kurumsal yönetim, etkin bir iç denetimi gerektirir. Etkin bir iç
denetim ise, iç denetimin bağımsız bir faaliyet olarak yapılandırılması ve iç
deneticilerin tarafsız görev yapmalarıyla mümkündür (Keleş, 2006: 11).
İç denetçiler, kurum içi kontrol süreçlerinin etkinliğinin ve yeterliliğinin
sistematik bir şekilde denetlenmesinden sorumludurlar. İç deneticilerin, risk yönetimi
ve kontrol süreçlerinin oluşturulması, yönetilmesi ve sistemin gözlemlenmesine
yönelik icrai herhangi bir sorumlulukları bulunmamaktadır (Keleş, 2006: 9).
Bağımsız denetim komitesinden beklenen şirketin finansal raporlama
sürecinin doğru ve gerçeğe uygun bilgi üretecek şekilde çalışmasını gözetlemektir.
Tabi bu komite üyesinin, seçilir seçilmez kendi asıl işinden istifa edip, bütün
zamanını şirkette harcayarak defteri kebir kayıtlarını incelemesi anlamına
gelmemektedir. Ancak komite üyelerinin, örneğin şirkette yeterli uzmanlığa sahip
finans ve muhasebe müdürü istihdam edilip edilmediğini, muhasebe servisinin doğru
ve güvenilir bilgi üretecek şekilde uzman personelden ve donanımdan oluşturulup
oluşturulmadığını araştırması, incelemesi beklenir. Dolayısıyla bağımsız denetim
komitesinin, özellikle de bağımsız üyenin bu çerçevede bir gözetim görevini yerine
getirecek bilgi ve deneyime sahip olması gerekmektedir (Küçüksözen, 2004: 111).
54 2.6.4. Tahakkuk Esası (Muhasebesi) ve Muhasebe Standartlarının
Sağladığı Esneklik
Tahakkuk esasında işlemler ve olaylar, ortaya çıktıklarında kaydedilirler ve
nakit akımlarının ne zaman olduğuna bakılmaz. Gelirler hesabı, mali yıl boyunca
tahakkuk eden, nakit olarak tahsil edilip edilmediklerine bakılmaksızın kaydedilmesi
gereken gelir işlemlerinin tamamını gösterir. Giderler hesabı da, yine, nakit olarak
ödenip ödenmediklerine bakılmaksızın, mali yıl boyunca tahakkuk eden giderlerin
toplamını gösterir. Önemli olan nokta genel kabul görmüş muhasebe ilkelerine uygun
olmasıdır. Anlaşılacağı gibi, tahakkuk eden gelir ve giderler meydana geldikleri mali
yılın hesaplarına ve raporlarına dahil edilirler. Bu yaklaşıma göre, ekonomik olaylara
ilişkin işlemleri ait oldukları mali yılda kaydedilir ve raporlanır. Dönemsel mali
raporlar böylelikle ilgili faaliyet dönemlerine ilişkin mali işlemleri tam olarak
yansıtır (Karaarslan, 2004: 63). Ayrıca tahakkuk esası yöneticiler için bir esnekliktir
ve bu manipülasyonlara neden olabilmektedir.
2.6.5. Periyodik Bilgilendirme Sistemi ve Analistlerin Kar Tahminleri
Küreselleşme ülke ekonomilerini ve işletmelerin bilgi sistemlerini önemli
ölçüde etkilemiştir. Özellikle internetteki gelişmeler ve bilgi teknolojilerindeki
gelişmeler, kamunun sürekli ihtiyaç duyduğu finansal bilgiye ulaşması açısından
önemlidir.
Finansal
raporlama
sürecinin
başında
şeffaflığın
sağlanması
gerekmektedir. Böylelikle finansal bilgilerin kamuya zamanında, güvenilir ve tam bir
şekilde açıklanması sağlanmış olur. Günümüzde daha az maliyet, daha geniş, sık ve
hızlı ulaşım gibi faydalar sağlayan internet üzerinden finansal raporlama; dünyada
birçok işletme ve yatırımcılar tarafından kullanılmaktadır (Uyar ve Çelik, 2006: 93).
Gelişen finansal sistemde bu bilgi boşluğu finansal analistler tarafından
doldurulmaktadır. Yatırımcılar genelde şirketler hakkında üç ayda bir finansal bilgi
alabilirler. Diğer bir taraftan ise finansal bilgi kullanıcıları, finansal analistlerin
kamuya açıkladıkları, daha güncel ancak doğru ya da yanlış finansal analist
değerlendirmelerini,
bekleyişlerini
içeren,
finansal
analistin
tahminlerine
ulaşabilmektedirler. Finansal analistin tahmini esas itibariyle resmi bir finansal veri
55 değildir, doğru ya da yanlış olabilir,
fakat ilgililer açısından elde edilebilir
niteliktedir (Küçüksözen, 2004: 114).
Şirketlerin
pay
sahiplerine
yönelik
olarak
bilgilendirme
politikası
oluşturmaları ve bu politikalara sadık kalarak periyodik finansal tablo ve raporlarda
yer alacak bilgileri doğru, açık ve şeffaf bir şekilde kamuya açıklamaları finansal
manipülasyonların önüne geçmektedir. Bu bağlamda işletmelerde etkin bir kurumsal
yönetim anlayışının geçerliliği, büyük ölçüde, iyi bir muhasebe bilgi sisteminin
kurulmuş
olmasına
bağlıdır.
Zira
kurumsal
yönetim
anlayışı
uygulama
mekanizmaları (yönetim kurulu, denetim komitesi) güvenilir bir muhasebe bilgi
sisteminden güç alacaktır. İşletme ile ilgili karar alıcı grupların doğru bir karara
ulaşabilmesi, muhasebe bilgi sisteminin işletme yönetimlerine sağladığı güvenilir
periyodik finansal tablo ve raporlarla mümkündür. Muhasebe bilgi sistemi,
yönetimin varlıklar üzerindeki yönetim sorumluluğunu yerine getirerek, işletmelerin
geleceğe ilişkin işletme eylemlerini planlamak için gerekli bilgileri sağlama
amacındadır. Diğer bir ifade ile periyodik finansal tablo ve raporlar, günümüzün
modern, ekonomik ve finansal dünyasının değişmez kaynağı olup, işletmelerin
kendisi ve yatırımcılar açısından daha verimli ve adil olma yolunda ilerlemelerinde
temel katkı unsurudur (Dinç ve Abdioğlu, 2009: 178).
2.6.6. Muhasebenin Gerçekleşme ve Tahsis Etme Kavramları
Tahsis esası, ilgili ekonomik olayın etkisi ile finansal tabloların doğru bir
şekilde yansıtılmasını engeller. Maddi olmayan duran varlıklara ilişkin bazı
giderlerin dönem gideri olarak kabul edilmesi ya da aktifleştirilip amortismana tabi
tutulması, raporlanan dönem karlarını doğrudan etkileyebilmektedir. Muhasebe ilke
ve standartları bu giderlerden yazılım geliştirme giderlerinin geliştirilmekte olan
yazılım projesinin, ancak teknik fizibilitesinin olumlu sonuçlanması halinde
aktifleştirilmesine ve amortismana tabi tutulmasına izin vermektedir(Demir ve
Bahadır, 2007: 107). Bu manipülasyon yapma kolaylığı mevcut muhasebe
standartlarının esnekliğinden kaynaklanmaktadır.
56 2.7. Finansal Bilgi Manipülasyonu, İç Denetim Sistemi ve Bağımsız
Denetim
2.7.1. İç Denetim Sistemi
İç denetimi kısaca belirtmek gerekirse; organizasyonların büyümesi, yoğun
rekabet baskısı sonucu kaynakların daha etkin kullanılma zorunluluğu ve
faaliyetlerin karmaşıklaşması nedeniyle risklerin doğru bir şekilde tanımlanma
ihtiyacıdır (Keleş, 2006: 5).
Uluslar arası İç Denetim Enstitüsü iç denetimi, bir kurumun faaliyetlerini
geliştirmek ve onlara değer katmak amacını güden bağımsız ve objektif bir güvence
ve danışmanlık faaliyeti olarak tanımlamaktadır. İç denetçiler, kurumun risk
yönetimi,
kontrol
ve
yönetişim
süreçlerinin
etkinliğini
ve
verimliliğini
değerlendirmek ve geliştirmek amacına yönelik, sistemli ve disiplinli bir yaklaşım
getirerek kurumun amaçlarına ulaşmasına yardımcı olmaktadırlar (Keleş, 2006: 5).
Yapılan bu tanım çerçevesinde iç denetimin unsurlarını şu şekilde
sıralayabiliriz:
• İç denetim faaliyeti, idarenin diğer faaliyetlerinden bağımsız olarak
yürütülür.
• İç denetçiler görevlerini yerine getirirken tarafsız olmak zorundadırlar.
• İç denetim faaliyeti bir güvence ve danışmanlık faaliyetidir.
• İç denetim faaliyeti ile kurumun hedeflerini gerçekleştirmek ve değer
kazandırmak amaçlanmaktadır.
• İç denetim; risk yönetimi, iç kontrol süreçleri ve yönetim süreçlerinin
denetimini öngörür.
• Sistematik ve disiplinli bir çalışma kültürünü gerektirir (Keleş, 2006: 5).
Şirketlerdeki iç denetimin yetersizliği şirketlerdeki finansal verilerin analizinin ve
finansal raporlama sürecinin doğru ve güvenilir bir şekilde yapmasına ve
denetlenmesine engel teşkil etmektedir. Şirket içinde bulunan denetim sisteminde
yetkili kişilerin görev alması doğru bir finansal raporlamayı sağlayarak şirket
yönetimine katkı sağlayacaktır (Canbulut, 2008: 24).
57 2.7.2. Bağımsız Denetim
Günümüzde bilindiği üzere sermaye piyasaları uluslar arası bir hale
bürünmüştür. Çok uluslu şirketlerin faaliyetlerinin yaygınlaşması, bağımsız denetim
faaliyetlerinin uluslararası boyut kazanması, ülkeler arasında ekonomik işbirliği ve
birlik oluşturma girişimleri ile gelişmekte olan ülkelerin dünya piyasalarına girme
çabaları muhasebe standartlarının uluslararası rolü ve önemini artırmış, bu ekonomik
ortamda finansal raporlarda aynı dilin kullanılması ihtiyacını ortaya çıkarmıştır
(Üstündağ, 2006: 160).
Bağımsız denetimde olması gereken bir boyutta önemlilik yargısıdır.
Bağımsız denetimde önemliliğin tespit edilmesi tüm ilgili koşulların, nicel ve nitel
konular kadar bunların etkileşimlerinin dikkatlice göz önüne alınmasını gerektirir.
Hem nitel hem de nicel faktörlerin değerlendirilmesi gerektiği için bu süreç
zorlaştırmaktadır. Önemlilik hakkındaki bağımsız denetim standartları, önemliliğin
ölçülmesi için yeterli resmi destek sağlanmamaktadır. Sonuç olarak, bağımsız
denetçiler önemliliği mesleki yargıya dayanarak tayin etmekten uzaklaşmaktadırlar.
Bununla birlikte, yargısal bir kavram olarak önemlilik suiistimale açık hale gelmekte
ve finansal bilgi manipülasyonu yolları açılmaktadır (Erdoğan, 2006: 112).
Kurumsallaşmamış ekonomilerde genellikle bağımsız denetim takdirlerinde
sonuç farklılıklarının esastan farklılığı, denetimsel yargı çatışmalarını beraberinde
getirmektedir. Muhasebe uygulamaları uygunluk gerekçesi ile farklılaştırılmasına
finansal manipülasyonlarında farklılaşmasına neden olmaktadır. Bağımsız denetim
takdirlerinde de uygunluğun uygunluğu, doğruluğu ifade etmeyip doğruluğun asgari
ölçüsüdür. Bunun yanı sıra bütünlüğün doğruluğu ile eşdeğer de kabul edilemez ve
bu durum finansal bilgi manipülasyonuna açık bir ortam sağlar (Ünsal, 2010: 45).
2.8. Finansal Bilgi Manipülasyonunun Amaçları
Finansal bilgi manipülasyonlarının yapılma amaçları ile ilgili çok sayıda
unsur sayılabilir. Duruma ve şartlara göre çok farklı amaçlar için finansal bilgi
manipülasyonuna başvurulabilecektir. Bununla birlikte genel olarak finansal bilgi
manipülasyonu
amaçlarını
özetlemek
(Küçükkocaoğlu ve Küçüksözen, 2005: 163);
gerekirse
aşağıdakiler
sayılabilir
58 • Şirket yönetimi tarafından şirketin hisse senedi fiyatını ve riskini azaltmak,
• Borç sözleşmelerindeki finansal koşulları sağlamak,
• Kreditörler, yatırımcılar ve çalışanlarla ilişkileri daha iyi hale getirmek,
• Halka açılmak veya sermaye artırımı suretiyle sağlanacak fon tutarını
artırmak,
• Politik ve hukuki düzenlemelerden kaynaklanabilecek riskleri azaltmak,
• Yatırımcıların şirketle ilgili olarak algıladıkları riskten kaçınmak,
• Şirketin gelecekteki performansı hakkında piyasaya olumlu izlenim
vermek
• Vergi avantajı sağlamak
Diğer taraftan bazı durumlarda, yöneticiler kişisel kazanç elde etmek için
muhasebe
manipülasyonuna
başvura
bilirler.
Bu
nedenle
finansal
bilgi
manipülasyonlarının, yöneticilerin menfaatleriyle pozitif yönlü bir ilişkisi vardır.
Kişisel kazanç doğrultusunda yöneticilerin yaptıkları bu manipülasyonlar, sermaye
piyasası kurallarını ihlal etmekte ve birçok yatırımcının dava açmasına neden
olmaktadır (Lev, 2003: 35).
2.8.1. Hisse Senedi Fiyatlarını Etkilemek
Yatırımcılar tarafından muhasebe bilgilerinin gelecekteki hisse senedi
değerlerini tahmin etmek amacıyla yaygın bir şekilde kullanılması, yöneticileri kısa
vadeli hisse senedi fiyat performansını etkilemek için karı manipüle etmeye
yöneltmektedir (Healy ve Wahlen, 1999: 373).
Yöneticiler, şirket hisse senedi fiyatlarında meydana gelebilecek aşırı bir
düşüşten kaçınmak için şirket karının piyasa beklentilerinin altında gerçekleşeceği
görünüyorsa manipülasyona başvurabilirler. Bu durumda, şirket hisse senetlerinde
olası bir fiyat düşüşünden kaçınmak üzere, piyasadaki beklenti düzeyinde kar
rakamına ulaşmak için, o dönem sonuna kadar mal satışlarını artırmak, bu kapsamda
mal sevkiyatını hızlandırarak şeklinde bir finansal bilgi manipülasyonu yapılması
mümkün olabilmektedir. Bunu bir sonraki dönem için satışların gösterildiği seviye
gelecek dönemlerde sürdürülebilecek seviyenin çok üstünde olacaktır. Bu finansal
59 sonuçları
piyasanın
beklediği
kar
rakamına
ulaşılmış
gibi
gösterilecektir
(Küçüksözen, 2004: 172).
Yatırımcılar yüksek ve sürekli kar payı dağıtan işletmelerin hisse senetleri
için daha yüksek fiyat ödemeye hazırdır. Kar payı dağıtılması, gelecekte kar payı
dağıtılacağına yönelik beklenti ya da işletme hisselerinin sermaye kazancı
sağlayacağı beklentisi işletmeye yatırım yapılmasını ve işletmenin hisse senetlerinin
değer kazanmasıyla sonuçlanmaktadır. Hisse senetlerinin değer kazanması hem
işletmenin piyasa değerini artırmakta hem de işletmenin sermaye maliyetini
azalmasını sağlamaktadır. Yöneticiler, hisse senedi değerini ne kadar yükseltirlerse,
o kadar yüksek prim alacakları anlamına gelmektedir. Bu nedenle, bazı işletmeler
hisse senedi fiyatının yükselmesini sağlamak amacıyla finansal tablolarında
manevralar yapmakta ve yatırımcılara işletmenin yüksek kar payı dağıtan bir şirket
olduğu izlenimini vermektedirler (Demir ve Bahadır, 2007: 109).
2.8.2. Borçlanma Maliyetleri
Yüksek kar ve yüksek kar sonucunu doğuran büyük tutarlı varlıklar, düşük
tutarlı yükümlülükler veya yüksek tutara sahip özkaynaklar şirket için iyi bir izlenim
yaratır. Bu iyi izlenim sayesinde tahvil yatırımcısında ya da işletmeye borç ve kredi
sağlayan diğer kişi ve kurumlarda, işletmenin kredi kalitesinin iyileştiğini düşünürler.
Kredi kalitesi iyi olan işletmeler borçlanma maliyetleri kredi kalitesi iyi olmayan
şirketlere göre daha düşüktür. Bu nedenle, bazı işletmeler düşük maliyetle
borçlanabilmek amacıyla finansal tablolarında manipülasyonlar yaparak karlarını,
varlıklarını ve özkaynaklarını olduğundan yüksek; yükümlülüklerini ise olduğundan
daha düşük göstermeye çabalamaktadırlar (Wilson ve Shailer, 2007: 255; Demir ve
Bahadır, 2007: 109).
Yüksek raporlanan kar, yüksek kara eşlik eden büyük tutarlı varlıklar, düşük
tutarlı yükümlülükler ve daha yüksek özsermaye miktarı; tahvil yatırımcısında ya da
işletmeye borç ve kredi sağlayan diğer kişi ve kurumlarda, işletmenin kredi
kalitesinin geliştiği izlenimini yaratabilmektedir. Bu nedenle işletmeler yaratıcı
muhasebe uygulamalarını kullanılarak oluşturdukları finansal tablolar ile kurumsal
60 borçlanma maliyetlerinin düşürülmesini sağlamaya çalışmaktadırlar (Mulford ve
Comiskey, 2002: 5).
2.8.3. Yönetici Ücret ve Primleri
İşletme yöneticileri, hisse senedi değerindeki artışlardan nakit primler elde
ederek fayda sağlamaktadırlar. Genellikle yöneticilerin ücret ve primleri işletmenin
karına göre belirlenmektedir. Bu durumda daha fazla ücret ve prim elde etmek
isteyen yöneticiler, finansal raporlardaki karı manipüle etme yoluna gitmektedirler
(Shah, 1998: 92; Demir ve Bahadır, 2007: 109).
Bergstresser ve Philippon’un (2004) yaptıkları çalışmada, CEO’ların
potansiyel toplam kazançlarını artırmak için finansal manipülasyon yollarına
başvurdukları gözlemlemişlerdir. Kazançlarını artırmaları onların stok değerlerini ne
kadar artırdıkları ve ellerinde ne kadar opsiyon tuttuklarıyla ilgili olduğu sonucuna
ulaşılmıştır.
Yapılan çalışmada CEO’ların olağandışı şekilde bir çok opsiyon
tuttukları ve daha sonra şirket içinden yüklü miktarlardan satışlar yapıldığı
anlaşılmıştır.
Feng ve diğerleri tarafından (2011) yapılan çalışmada şirketlerin finans
müdürlerinin finansal bilgi manipülasyonu yapıp yapmadıkları araştırılmıştır.
Bulunan sonuçlarda finans müdürlerinin yasal maliyetleri azaltmak için finansal
bilgileri manipüle etme yoluna başvurdukları gözlenmiştir. Yine çıkan sonuçlarda
finansal bilgi manipülasyonuna başvurmayan finansal yöneticilerinin de bu
maliyetlere duyarlı oldukları gözlenmiştir. Diğer bir çıkan sonuç ise finansal bilgi
manipülasyonuna başvuran finansal yöneticilerin bunu kendi alacakları prim ve ücret
gibi çıkarlarından çok kendi üst yöneticileri istekleri doğrultusunda yapmalarıdır.
Şirket yönetimini ödüllendirmenin en iyi yolu, kara dayalı teşvik primi
uygulamasıdır. Bu nedenle, yöneticiler ücretlerinde istikrarlı bir eğilim sağlamak
üzere, şirketin finansal bilgilerini (karını) manipüle etmektedirler. Bu kapsamda
yöneticiler, ücretleri kar düzeyinden etkilenmeyecekse, diğer bir ifade ile kar düşük
gösterilse bile ücret tutarları değişmeyecekse, bu durumda gelir azaltıcı, tahakkuk ya
da diğer muhasebe işlemleri gerçekleştirmektedirler. Eğer karın biraz yükselmesi
kendi ücret tutarlarının artmasını sağlıyorsa, bu durumda gelir artırıcı ya da gider
61 azaltıcı tahakkuk ya da diğer muhasebe işlemleri gerçekleştirmektedirler (Healy ve
Wahlen, 1999: 376).
2.8.4. Politik Maliyetler
Finans sektöründeki şirketler ile enerji, gaz ve telekom gibi faaliyetleri
stratejik öneme sahip sektörlerde faaliyet gösteren şirketler diğer şirketlerden daha
farklı bir gözetim ve denetim sistemine tabi tutulurlar. Bu tür stratejik öneme sahip
şirketlere yönelik olarak muhasebe verilerine dayalı bir kamu gözetim ve denetimi
söz konusudur. Bu kapsamda banka ve aracı kurumların muhasebe verileri ile ifade
edilen sermaye yeterliği düzenlemelerine uymaları, sigorta şirketlerinin asgari bir
finansal yapıya sahip olmaları ve enerji ve telekom şirketlerinin ise uygulayacakları
fiyatlar için ilgili otoritenin belirleyeceği sınırlara göre hareket etmeleri zorunluluğu
vardır. Bu durum söz konusu şirketlerin belirli düzeylerde kar etmeleri ya da etmiş
gibi görünmeleri gerekliliğini de beraberinde getirmektedir. Sonuç olarak bu tür
şirketler açısından, tabi oldukları yasal düzenlemenin gerektirdiği şartları sağlamak
finansal bilgi manipülasyonu için bir amaç olarak ortaya çıkmaktadır (Küçüksözen,
2004: 185).
Eaton ve Nofsinger’ın (2004) yılında yaptıkları çalışmada emeklilik
şirketlerine, hükümetler tarafından uygulanan sıkı mali kısıtlama ve kontrollerin, bu
sigorta şirketlerinin finansal raporlarında manipülasyon yapmalarına sebep
olmaktadır. Bu şirketlerin maaş artış beklentileri, amortisman periyotları ve beklenen
getiri oranları gibi şirketin finansal pozisyonu bilgi alınabilecek kalemler kontrol
edildiğinde bu sıkı mali kısıtlamaların sonucunda bu şirketlerin onları iyi olmadıkları
halde iyi gösterdikleri anlaşılmıştır. Sonuç olarak, bu emeklilik şirketleri üzerine
yapılan mali kısıtlamalar ve siyasi baskılar, şirketlerin manipülatif işlemlerle finansal
durumlarını iyimiş gibi göstermelerine sebep olmuştur.
Bazı dönemlerde yüksek karlı işletmeler yasal düzenlemelerin baskısını
maruz kalmamak için karlarını daha düşük göstermeye çalışırlar. 1970'li yıllarda
OPEC'in petrol ambargosu, A.B.D'deki petrol firmalarının fiyat artırmalarına ve bu
sayede yüksek kar elde etmelerini sağlamıştır. Sürekli yükselen fiyatları düşürmek
için A.B.D Kongresi petrol firmalarının elde ettikleri gelirlere yeni bir vergi
62 getirmiştir. Bu duruma engel olmak için, birçok firma gelirleri erteleyerek ya da
giderleri artırarak düşük kar açıklamış ve bu verginin olumsuz etkilerini hafifletmeyi
sağlamışlardır (Demir ve Bahadır, 2007: 109).
2.8.5. Halka Açılmak veya Sermaye Artırımı Suretiyle Sağlanacak Fon
Tutarını Artırmak
Halka açılma, halka açık şirketin sermaye artırmasından biraz farklıdır.
Çünkü halka yeni açılan şirketin hisse senetleri ile ilgili bir piyasa fiyatı olmadığı
için, yatırımcılar böyle bir bilgiden haberdar değildirler. Dolayısıyla, halka açılan
şirketin hisse senedini alma kararlarını dayandıracakları ya da güvenecekleri tek
bilgi, finansal tablolarda yer alan bilgilerdir. Bu durumda, finansal bilgi
manipülasyonu ile karın manipüle edilmesi halka açılan şirketin ortakları açısından
manipüle edilmiş bilgilerle şahsi servetlerini artırmak için önemli bir fırsattır
(Küçüksözen, 2004: 188).
Diğer taraftan şirket açısından düşük maliyetle özkaynak sağlama
motivasyonu, kâr manipülasyonunun ekonomik olarak en önemli nedenlerinden
birisidir. Şirketlerin sermaye artırımlarının hisse senedi fiyatlarının en yüksek olduğu
zamanlara rastlaması bu bulgunun en önemli kanıtıdır. Halka yeni açılan şirketin
hisse senetleri için bir piyasa fiyatı yoktur. Dolayısıyla finansal bilgi kullanıcılarının
halka yeni açılan şirketin hisse senedini alma kararları verebilmek için
başvurabilecekleri tek bilgi kaynağı finansal tablolardır. Bu durumda, finansal
tabloların manipüle edilmesi halka açılan şirketin ortakları açısından yanlı bilgilerle
kişisel servetlerini artırmak için önemli bir fırsat olmaktadır ( Bayırlı, 2006: 37).
2.8.6. İçerden Öğrenenlerin Ticareti
Sermaye piyasalarının etkinliği, bilgisel anlamda etkinlik olarak da bilinen ve
sermaye piyasalarında hisse senetlerine ilişkin olarak gerçekleşen fiyatların, o senet
ve onu ihraç eden şirkete ilişkin bütün bilgileri yansıttığı kabulüne dayanmaktadır.
Sermaye piyasalarının temel fonksiyonu, bir ekonomideki sermayeyi ihtiyacı
olanlara sağlamasıdır. Genellikle, ideal bir piyasada fiyatlar kaynak tahsisi için doğru
sinyaller olarak algılanır. Diğer bir ifade ile hisse senedi fiyatlarının hisse senedi ile
63 ilgili elde edilebilir bütün bilgileri yansıttığı, hisse senedi fiyatları, şirketler için
yatırım üretim kararlarının, yatırımcılar için ise, yatırım yapılacak hisse senedi
seçimine ilişkin kararların verilmesini sağlayan araçlardır. Etkin piyasalar, fiyatların
elde edilebilir bilgileri tam olarak yansıttığı piyasalar olarak da adlandırılmaktadır
(Küçükkocaoğlu ve Küçüksözen, 2005: 161).
Bilgi kuşkusuz hisse senedi piyasalarında fiyatlama sürecinin en temel
unsurlarından birisidir. Taraflar arasında herhangi bir nedenle bilgi dağılımında
eşitsizlik ortaya çıkarsa, bilgideki farklılık bilgi sahibi yatırımcının fonlama
kapasitesi ile orantılı olarak fiyatların hareketlenmesine neden olmaktadır (Sevim,
2009: 137).
Ekonomi ile sektör gelişmelerinin yanı sıra, şirket faaliyetlerini yansıtan
bilgiler menkul kıymet piyasalarındaki fiyat değişimlerinde etkili olmaktadır.
İçerdeki bilgiler; kurumsal yapı ve mali bünyeye ilişkin ortaya çıkan yeni durumlar,
menkul kıymet fiyatını etkileyebilecek, henüz kamuya açıklanmamış şirket
bilgilerinden oluşmaktadır. Söz konusu bilgiye sahip herhangi birisi, menkul kıymet
yatırım kararını piyasadan önce vermek suretiyle menfaat sağlayıcı alım-satım
işlemleri ile büyük kazançlar elde edebilmektedirler. “İçerdeki kişi”, şirketin
faaliyetleri, dış olaylar ve gelişmeler sonucunda oluşan enformasyonu kendi
menfaatleri doğrultusunda kullanabilme potansiyeline sahip kişi veya kurumlardır (
Tezcanlı, 1996: 3).
2.8.7. Yöneticiler Tarafından Şirketlerin Ele Geçirilmesi
Uygulamalarında Ele Geçirme Maliyetini Düşürmek
Halka açık şirketlerin, çok sayıda yatırımcıya dağılmış olan hisse senetlerinin
geri alınması suretiyle halka kapalı hale gelmeleridir. Esasen yöneticiler tarafından
şirketlerin ele geçirilmesi olarak adlandırılan bu işlemlerde, yöneticiler çok ciddi
çıkar çatışmaları ile karşı karşıya gelmektedirler. Dolayısıyla, bir taraftan şirket
yöneticisi olarak halka açık şirket hissedarlarının haklarını koruması gerekirken,
diğer taraftan hisse senetlerini halktan mümkün olduğunca az maliyetli geri almayı,
şirket için amaç haline gelmiştir (Küçüksözen, 2004: 197). Böyle durumlarda şirket
64 yöneticileri hisse senetlerini ucuza geri alabilmek için finansal bilgi manipülasyonu
yapabilmektedirler.
Yöneticiler tarafından şirketlerin ele geçirilmesi olarak adlandırılan bu
işlemlerde, yöneticiler çok ciddi çıkar çatışmaları ile karşı karşıya gelmektedirler.
Şirket yöneticisi halka açık şirket hissedarlarının haklarını korumak durumundayken,
diğer taraftan hisse senetlerini halktan geri almayı şirket için mümkün olduğunca az
maliyetli hale getirme amacına sahip olmaktadır (Canbulut, 2008: 46).
2.8.8. Ödenecek Vergi Tutarını Azaltmak
Tüm dünyada şirketlerin daha az vergi ödeme eğiliminde olmaları yaygın bir
durumdur. Maydew’e (1997) göre, esas itibariyle karlı olan şirketler daha az vergi
ödemek amacıyla, faaliyet karlarını azaltmak suretiyle finansal bilgi manipülasyonu
yapma eğiliminde olmaktadırlar. Eilifsen, Knivsfla ve Saettem’e (1999) göre, eğer
vergilendirilebilir gelir, muhasebe karı ile bağlantılı ise bu durumda finansal bilgi
manipülasyonu otomatik bir güvenlik mekanizması olarak kullanılarak söz konusu
ödenecek vergiyi azaltma yoluna gitmektedirler (Küçüksözen, 2004: 197).
2.8.9. Şirket Performansının Gelecekte Daha İyi Görünmesini Sağlamak
Şirketlerde üst yönetimlerin değişmesi, bazı verimsiz aktiflerin kayıtlardan
çıkarılması için doğru zamanlamadır. Bunun nedeni bir taraftan geçmiş yönetimi,
olumsuz performans nedeniyle daha rahat suçlamak, diğer taraftan bu durumda
şirketin gelecek dönemlerdeki aktif karlılığı artacağı için, yeni yönetimin karlılığı
artırmaya yönelik vaatlerini kolaylıkla yerine getirebilmektir (Küçüksözen, 2004:
201).
2.8.10. Uzun Dönemli Bir Trendde Karı İstikrarlı Hale Getirmek
Şirket performansını daha iyi göstermek yönetim açısından oldukça
önemlidir. Şirketin daha önceki yönetiminin eksiklerini göstermek ve/veya kendi
başarılarının üstünlüğünü göstermek amacıyla karlılık yüksek gösterilmeye
çalışılmaktadır. Şirket yöneticilerinin hatalarını kapatmak ve başarılı olduğunu
65 göstermek, olumsuzlukları gizlemek amacıyla şirket durumunu iyi göstererek
başarılarını ispatlamak için finansal tablo manipülasyonu yaptıkları söylenebilir
(Canbulut, 2008: 39).
2.9. Finansal Bilgi Manipülasyonu Teknikleri
Muhasebe manipülasyonunda kullanılan birçok teknik mevcuttur. Bu
tekniklerden bazıları aşağıdaki gibidir:
• Muhasebe politikalarını değiştirmek,
• Araştırma ve geliştirme giderlerinin aktifleştirilmesi ya da dönem gideri
olarak kaydetme kararı verilmesi,
• Borçlanma maliyetlerinin aktifleştirilmesi ya da dönem gideri olarak
kaydedilmesi
• Stok değerleme yönteminin değiştirilmesi
• Bir işletmenin satın alındığında gerçeğe uygun değer üzerinden ya da
defter değeri üzerinden muhasebeleştirilmemesi,
• İşletme birleşmelerinde satın alma yöntemi ya da çıkarların havuzlanması
yönteminin kullanılması
• Hızlandırılmış amortisman yönteminden doğrusal amortisman yöntemine
geçilmesi (Demir ve Bahadır, 2007: 109).
Finansal Bilgi Manipülasyonu Teknikleri, gelirlerin muhasebeleştirilmesi ya
da finansal tablolara alınması, giderlerin ve karşılıkların muhasebeleştirilmesi, varlık
ya da yükümlülüklerin gerçeğe aykırı olarak sunulması, finansal tablolarda yer alan
kalemlere ilişkin sınıflandırmaların değiştirilmesi, işlem ya da faaliyetlerin amaca
uygun olarak oluşturulması, şeklinde gerçekleşmektedir (Küçükkocaoğlu ve
Küçüksözen, 2005: 164).
Finansal bilgi manipülasyonu uygulamasında kullanılan teknikler, faaliyet ve
uygulamalar
esas
itibariyle
ilgili
otoritelerin
denetimleri
sonucunda
fark
edilmektedir. Dolayısıyla, finansal bilgi manipülasyonu teknikleri, sıklıkla uygulanan
gerçek olaylarda yapılan işlem ve uygulamaları içermektedir. Finansal bilgi
manipülasyonu teknikleri aşağıdaki gibi sıralanabilir (Küçüksözen, 2004: 208);
66 • Gelirlerin muhasebeleştirilmesi ya da finansal tablolara kaydedilmesi,
• Giderlerin ve karşılıkların muhasebeleştirilmesi,
• Varlık ya da yükümlülüklerin gerçeğe aykırı olarak hazırlanması,
• Finansal tablolarda yer alan kalemlere ilişkin sınıflandırmalarda değişiklik
yapılması,
• İşlem ya da faaliyetlerin amaca uygun olarak oluşturulması ve
• Yapılan işlemlerin fark edilmemesi için suç olmasına rağmen bazı işlem ve
uygulamaların gerçekleştirilmesi.
2.9.1. Gelirlerin Muhasebeleştirilmesi ile İlgili Finansal Bilgi
Manipülasyonu Teknikleri
Gelir tahakkuk etmeden yani bir satış tamamlanmadan, bir ürün müşteriye
teslim edilmeden önce veya satışın iptalinin söz konusu olduğu durumlarda, gelir
yazmak suretiyle şirketler gelirlerini manipüle edebilmektedirler. Finansal bilgi
manipülasyonu tekniklerinde, bir mal ya da hizmet satış geliri dönemsellik ilkesine
aykırı
olarak,
henüz
tahakkuk
etmeden
cari
dönemin
geliri
olarak
muhasebeleştirilmektedir. Gelecek döneme ait olduğu açıkça belli olan mal
sevkiyatlarının, cari dönem satış geliri olarak kaydedilmesi ya da henüz mal
sevkiyatı yapılmadan satış geliri kaydedilmesi gibi işlemler söz konusudur. Olmayan
bir satışı gerçekleştirmek veya miktar olarak aslında gösterildiğinden daha az
olmasına rağmen yüksek miktarda gösterilen satış gelirleri finansal bilgi
manipülasyonu tekniklerine örnek olarak gösterilebilir (Canbulut, 2008, 52).
Küçüksözen (2004) gelirlerin muhasebeleştirilmesi ile ilgili finansal bilgi
manipülasyonu teknikleri;
• Gelirin Tahakkuk Etmeden Muhasebeleştirilmesi
• Konsinye Satışların Satış Geliri Olarak Kaydedilmesi
• Yazılım Gelirlerinin Muhasebeleştirilmesi
• Tamamlanma Oranının Değiştirilmesi
• Fiktif Gelir Kaydı şeklinde sıralamaktadır.
67 Karı gelecek dönemlere aktararak, alacakların tahsilinde, yüksek oranda
şüpheli alacak karşılığı ayırmaları, kefaletlerden doğacak yükümlülükler için daha
yüksek karşılık ayırmaları, maddi duran varlıkları ve sabit kıymetleri için de daha
kısa faydalı ömür tahmininde bulunmaları ya da sabit kıymetlerin hurda değerini
daha düşük tahmin etmeleri, şirketlerin karlılığın yüksek olduğu yıllarda
başvurdukları finansal bilgi manipülasyonu teknikleridir. Böylece mevcut dönem
gelirini erteleyip cari dönem karını azaltmaya yönelik işlemler meydana getirilebilir.
Bu işlemlerle karın düşük olacağı düşünülen ileriki yıllarda; şüpheli alacak ve
kefaletten doğacak yükümlülük karşılıklarının düşük tutulması, sabit kıymetler için
daha uzun faydalı ömür tahmin edilmesi, hurda değerinin yüksek tahmin edilmesi
gibi işlemlerle o yılki giderlerin düşük tutulması sağlanabilir. Ayrıca önceki
dönemlerde ayrılan yüksek karşılıkların zarar ya da gider gerçekleşmediği için
“konusu kalmamış karşılık geliri” olarak kaydedilebilmesi suretiyle karı istenen
hedefe uygun belirlenebilir (Bulut, 2008: 58).
Finansal bilgi manipülasyonunun genellikle gelirlerin manipüle edilmesi
yoluyla gerçekleşmesinin asıl nedeni gelirin dönem karı üzerinde direkt bir etkisinin
bulunmasından
kaynaklanmaktadır.
İşletmeler
henüz
doğmamış
bir
geliri
muhasebeleştirerek ya da fiktif gelir kaydı yaparak dönem karını istekleri
doğrultusunda değiştirebilmektedirler. Gerçek bir satışın genel kabul görmüş
muhasebe
ilkelerinin
öngördüğü
dönemden
önceki
bir
dönemde
muhasebeleştirilmesi, henüz doğmamış bir gelirin muhasebeleştirilmesi manasına
gelmektedir. Örnek vermek gerekirse, siparişi alınmış ancak henüz yüklemesi
yapılmamış ürünlerin müşteriye teslim edilmiş gibi gösterilerek, satış geliri kaydı
yapmak henüz doğmamış gelirin muhasebeleştirilmesi olarak kabul edilebilir. Var
olmayan bir satışa ait gelirin muhasebeleştirilmesine, fiktif gelir kaydı denir (Demir
ve Bahadır, 2007: 117).
Herhangi bir gelirin fiktif gelir olarak kaydedilmesinde, bir müşteri siparişi ya
da müşteri ile yapılan anlaşma olmasına gerek yoktur. Dolayısıyla sevk edilen mal
daha sonra iade edilmesine rağmen, müşteriye mal sevk edilmekte ve mal sevk
edildiği tarihte gelir kaydı yapılmakta ya da mal sevk edilmiş gibi gösterilerek satış
geliri muhasebeleştirilmektedir (Küçüksözen, 2004: 214).
68 Bir mal ya da hizmet satış geliri dönemsellik ilkesine aykırı olarak, henüz
tahakkuk etmeden cari dönemin geliri olarak muhasebeleştirilmesi bir manipülasyon
tekniğidir ve bu teknikle finansal bilgi manipülasyonu uygulamalarında çok sık
karşılaşılmaktadır (Küçüksözen, 2004: 209).
Malların ya da ürünlerin şube ya da acentalara veya perakendecilere satılmak
üzere gönderilmesi, şube ya da perakendeci tarafından satışın gerçekleştirilmesi ile
şirket açısından gelirin tahakkuk ettiği satış yöntemine konsinye satış denir. Şirket
tarafından gelir kaydının yapılması için bu satış işleminde, şube ya da acenta veya
perakendeci tarafından satışın gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Finansal bilgi
manipülasyonu ile ilgili olaylarda ise, şirketlerin konsinye satışları şube ya da
perakendeciye sevk ettikleri tarihte gelir olarak kaydettikleri, hatta dönem sonlarına
doğru konsinye mal sevkiyatını hızlandırarak o döneme ilişkin karı artırmaya
gittikleri gözlenmektedir (Küçüksözen, 2004: 2010).
2.9.1.1.
Gider ve Karşılıkların Muhasebeleştirilmesi ile İlgili Finansal
Bilgi Manipülasyonu Teknikleri
Küçüksözen’e (2004) göre gider ve karşılıkların muhasebeleştirilmesi ile
ilgili finansal bilgi manipülasyonu teknikleri;
• Giderlerin aktifleştirmesi
• Amortisman metodunun veya periyodunun değiştirilmesi
• Şerefiyenin itfa süresi
• Karı gelecek yıllara aktarmak üzere karşılıkların yüksek gösterilmesi
• Büyük temizlik muhasebesi
• Henüz tamamlanmamış araştırma ve geliştirme çalışmaları ile ilgili
harcamaların muhasebeleştirilmesi
• Özel harcamalar şeklinde sıralamaktadır.
Şirketler bazı giderlerini, özellikle faiz giderlerini ilgili aktifin maliyetine
ekleyerek muhasebeleştirmektedir. Belirli bir aktifin satın alınması, üretilmesi ya da
ithal edilmesi sürecinde katlanılan bütün giderler, o aktifin şirket faaliyetleri için
kullanıma hazır hale gelmesi, şirkete alınmasına kadar geçen süre içinde muhasebe
69 standartları çerçevesinde ilgili kalemin maliyetine ilave edilir ve böylece ilgili aktif
açısından elde etme maliyeti gerçekleşmiş olur. Bu kapsamda, ilgili kalemin
edinilmesi amacıyla kullanılan kredilerin kur farkı ve faiz giderleri gibi finansman
maliyetleri de muhasebeleştirilir (Bulut, 2008: 56).
Bazı işletmelerin giderleri azaltarak dönem karını artırmak için muhasebe
manipülasyonu uygulamalarına başvurdukları görülmektedir. Giderlerin azaltılması
için kullanılan en yaygın teknikler dönem gideri olarak kaydedilmesi gereken
giderleri agresif biçimde aktifleştirmek ya da amortismana tabi varlıkların
amortisman sürelerini uzatmaktır (Demir ve Bahadır, 2007: 118).
Genellikle yazılım geliştirme giderleri ve reklam giderleri gibi bazı giderlerin
aktifleştirilmesi ya da dönem gideri olarak kaydedilmesi yöneticilerin bu konudaki
kararlarına bağlıdır. Bir gider aktifleştirildiğinde faydalı ömrü boyunca amortismana
tabi tutulacak varlık haline dönüşmektedir. Bu durum yakın gelecekteki karın
yükseltilmesi sağlamaktadır (Demir ve Bahadır, 2007: 118).
Amortismanlar da giderlerin muhasebeleştirilmesi ilişkin manipülasyon
tekniklerindendir. Amortismanları kullanarak şirketler cari dönem karını amaca
uygun olarak değiştirmektedirler. Amortismanları kullanarak şirketler cari dönem
karını amaca uygun olarak değiştirmekte ve bunu bir manipülasyon tekniği olarak
kullanmaktadırlar. Finansal bilgi manipülasyonu kapsamında cari dönem karını
yüksek göstermek isteyen şirketler amortisman yöntemini azalan bakiyeler
yönteminden,
normal
yönteme
dönüştürmekte
veya
amortisman
süresini
uzatmaktadırlar. Buna zıt şekilde cari dönem karının daha az göstermek isteyen
şirketler ise, amortisman yöntemini normal yöntemden azalan bakiyeler yöntemine
dönüştürmekte ya da amortisman süresini daha az tahmin ederek kısaltmaktadırlar
(Bulut, 2008: 57).
Aktifleştirilmiş giderlerin amortisman sürelerinin uzatılması, giderleri
azaltarak dönem karını yüksek göstermek için kullanılan başka bir yöntemdir. Bu
yöntem binalar, tesis makine ve cihazlar ve demirbaşlar gibi maddi varlıklar için
kullanılabileceği gibi yazılım geliştirme giderleri gibi maddi olmayan giderler için de
uygulana bilmektedir (Demir ve Bahadır, 2007: 118).
70 Belirli bir aktifin satın alınması, üretilmesi ya da ithal edilmesi sürecinde
katlanılan bütün giderler, o aktifin şirket faaliyetleri için kullanıma hazır hale
gelmesi muhasebe standartları çerçevesinde malın maliyetine ilave edilir. Diğer bir
ifade ile işletmeye alınmasına yani yapılmakta olan yatırımlar veya akreditifler
hesabından ilgili aktif hesaba alınarak aktifleştirilmesine kadar geçen süre içinde
ilgili aktifin maliyetine ilave edilir. Dolayısıyla, ilgili aktif açısından elde etme
maliyeti gerçekleşmiş olur. İlgili aktifin edinilmesi amacıyla kullanılan kredilerin kur
farkı ve faiz giderleri gibi finansman maliyetleri de ilgili malın maliyetine eklenir
(Küçüksözen, 2004: 216).
Şirketlerin birleşmesi ya da bir şirketin satın alınması veya ele geçirilmesi
sırasında ortaya çıkmakta olup, edinilen varlıklar için ödenen tutar ile bu varlıkların
kayıtlarda görülen değeri arasındaki oluşan ekonomik farka şerefiye denilmektedir.
Şerefiye esas itibariyle, şirketin tek tek aktiflerinin değerinin, bu aktiflerin
toplamının değerinden daha fazla olduğu durumdur. Bunun sebebi edinilen
varlıklardan gelecekte sağlanacak faydanın varlıkların kayıtlarda görülen tutarından
daha fazla olacağı beklentisidir. Diğer bir ifade ile şerefiyenin ödenmesinin arkasında
ele geçirilen şirketin sahip olduğu marka, müşteri bazı, iyi bir dağıtım sistemine
sahip olması veya üretim teknolojisi ve tecrübesi gibi ekonomik nedenler
bulunmaktadır (Mulford ve Comiskey: 2002: 24; Bulut, 2008: 57).
Şerefiyenin en çok 40 yıllık bir sürede veya ilgili varlıkların tahmin edilen
ekonomik ömrü içinde giderleştirilmesi söz konusu olup, bu sürenin tahminine bağlı
olarak giderleştirilecek tutar da farklı olabilmektedir. Mevcut dönem karını düşük
göstermek isteyen şirketler, şerefiye için daha kısa bir itfa süresi belirleyerek
dönemsel olarak kaydedeceklerdir, mevcut dönem karını daha yüksek göstermek
isteyen şirketler ise, şerefiye için daha uzun bir itfa süresi belirleyeceklerdir,
böylelikle itfa giderini azaltılıp artırabilmektedir. Böylece dönem karını daha yüksek
ya da daha düşük göstermekte, diğer bir ifade ile karlarını değiştirmekte ve finansal
bilgi manipülasyonu yapmaktadırlar (Bulut, 2008: 57).
Finansal bilgi manipülasyonu için sıkça kullanılan araçlardan biriside yeniden
yapılanma harcamalarıdır. Diğer taraftan, gereğinden fazla karşılık ayırmak suretiyle
de kar manipüle edilebilmektedir. Özel karşılıklar ve harcamalar esas itibariyle şirket
birleşme ve ele geçirmelerinde ortaya çıkmaktadır. Genellikle, birleşmenin bazı
71 sinerjiler yarattığı, bu sinerjilerin üretim, dağıtım ve yönetimde gerçekleştiği ve
birleşme sonrası şirket ortakları için daha olumlu bir ortamın oluştuğu
düşünülmektedir. Bunun sonucunda birleşme sonrası için, birleşen şirketlerin
performansının üstünde bir performans beklendiği açıktır (Küçüksözen, 2004: 226).
Kıdem tazminatı, işten çıkarma tazminatı, kiralama işlemlerinin sona
erdirilmesinden kaynaklanan giderler, varlıkların sökülüp takılmasından kaynaklanan
zararlar muhasebeleştirilmekte ve böylece gelecekte beklenen sinerjilerin ortaya
çıkması için bazı özel giderlere katlanılmaktadır. Birleşme, ele geçirme işlemleri
sırasında gerçekleşen zarar ve giderler yanında, yukarıda belirtilen nitelikte tahmini
gider, karşılık ve yükümlülükler de aktifleştirilmektedir. Yatırımcılar bu süreçte
birleşme, ele geçirme ile ilgili kaydedilen giderleri-harcamaları ihmal ederek,
gelecekteki, birleşme ve ele geçirme sonrası karlılığa odaklanmaktadırlar. Finansal
bilgi manipülasyonu, birleşme sürecinde, birleşme ile ilgili yukarıda belirtilen
nitelikteki harcamalar yüksek kaydedilmek suretiyle yapılmakta ve gelecekte
finansal tablolara yansıtılacak harcamalar azaltılmakta, dolayısıyla da gelecek
dönemlerin daha karlı olması sağlanmaktadır (Küçüksözen, 2004: 226).
Finansal tablo manipülasyonu uygulamalarında karşılaşılan bir hususta
araştırma ve geliştirme giderlerinin muhasebeleştirilmesi aşamasında karşımıza
çıkmaktadır. Araştırma ve geliştirme giderlerinin muhasebeleştirilmesinde temel
sorun bu giderlerin hangi durumlarda gelir tablosunda dönem gideri olarak
raporlanacağı, hangi durumlarda ise bilânçoda maddi olmayan duran varlık olarak
aktifleştirilip raporlanacağı hususudur (Bayırlı, 2006: 168).
2.9.1.2.
Finansal Tablolarda Yer Alan Kalemlere İlişkin
Sınıflandırmanın Değiştirilmesi
İşlemleri gerçeğe aykırı bir şekilde kayıtlara geçirmek yanında, finansal
tablolarda yer alan kalemlerin yerlerini değiştirmek suretiyle de finansal bilgi
manipülasyonu gerçekleştirilebilmektedir. Bu bağlamda, finansal tablolarda yer alan
kalemlere ilişkin sınıflandırmayı değiştirerek finansal tablolar açıklanmaktadır. Diğer
bir ifadeyle faaliyet dışı ya da olağanüstü gelir ya da gider kalemlerini faaliyet gelir
72 ya da gider kalemi gibi göstererek de kamuya yanlış bilgi verilebilmektedir
(Küçüksözen, 2004: 227).
Olağanüstü gelirlerin olağan faaliyet geliri ya da diğer faaliyet geliri gibi
kaydedilmesi
ya
da
faaliyet
giderlerinin,
olağan
üstü
gider
olarak
muhasebeleştirilmesi, gelir tablosunda yer alan kalemlere ilişkin sınıflandırmanın
değiştirilmesiyle
gerçekleştirilen
finansal
manipülasyon
teknikleridir.
Bu
uygulamalarla gelir ya da gider tutarları değiştirilmeden, şirketin faaliyet karlılığının
arttığı ya da azaldığı veya brüt kar marjının yükseldiği finansal raporlarla
açıklanmaya çalışılmaktadır (Küçüksözen, 2004: 228).
Diğer yandan bilindiği gibi, nakit akım tablosunda nakit akımının temelde üç
kaynağı bulunmaktadır. Bunlar; esas faaliyetlerden, yatırımlardan ve finansal
işlemlerden sağlanan nakittir. Bu bağlamda esas faaliyetlerden sağlanan nakdin
yüksek olması şirketin nakit sıkıntısı olmadığını gösterir. Bu nedenle şirketler, esas
faaliyetlerden sağlanan nakdi yüksek göstermek üzere, faaliyet giderleri nedeniyle
oluşan nakit çıkışını, yatırım ya da finansal işlemlerden kaynaklanan nakit çıkışı gibi
ya da bir yatırımdan elde edilen nakit girişini, esas faaliyetlerden sağlanan nakit girişi
gibi gösterebilmektedirler. Bu işlemler sonucunda toplam nakit akımı değişmemekle
beraber, nakit giriş ya da çıkışının kaynağı değiştirilmekte, böylece şirketin nakit
sağlama gücünün yüksek olduğu izlenimi verilmektedir (Küçüksözen, 2004: 230).
2.9.1.3.
Varlık ve Yükümlülüklerin Gerçeğe Aykırı Olarak
Açıklanması
İşletmeler bazen varlıkların değerini olduğundan daha yüksek raporlayarak,
amortismana tabi olmayan ticari alacaklar, stoklar ve finansal duran varlıklar gibi,
giderleri en yüksek düzeyde göstermektedirler. Örnek vermek gerekirse, ticari
alacakların tahsil edilebilirliği için iyimser tahminde bulunulmakta ve olması
gerekenden daha düşük şüpheli ticari alacak karşılığı ayrılabilmektedir. Bir diğer
durumda ise, değeri düşen stokların ya da yatırımlar için karşılık ayrılmayarak
giderlerin ertelenmesi şeklinde de manipülasyon yapabilmektedirler. Bazı işletmeler
ise stok alımlarını ve ticari borçlarını düşük göstererek satışların maliyetini
73 azaltmaya; böylelikle de dönem karını yükseltmeye çalışmaktadır (Monem, 2003:
749; Demir ve Bahadır, 2007: 119).
Gelirlerin ve giderlerin muhasebeleştirilmesi ile ilgili finansal bilgi
manipülasyonu teknikleri çerçevesinde gerçekleşen işlem ve uygulamalar, bilanço ve
gelir tablosunun birbiri ile olan ilişkisi nedeniyle bazı varlık ve yükümlülüklerin
gerçeğe aykırı olarak açıklanması sonucunu doğurmaktadır. Bu bağlamda;
• Ticari alacaklar olması gerekenden daha yüksek görünmesi için satış
gelirlerinin öne çekilmesi veya fiktif gelir kaydı ya da şüpheli alacaklar
için düşük karşılık ayrılması,
• Stokların yüksek değerlenmesi ya da stok değer düşüş karşılıklarının
düşük ayrılması nedenleriyle stokların olması gerekenden daha yüksek
belirlenmesi,
• Stokların değerlenmesi ile ilgili; ilk giren ilk çıkar (FIFO) veya son giren
ilk çıkar (LIFO) metotlarına bağlı olarak, bilançoda stoklar daha yüksek,
gelir tablosunda satılan malın maliyeti daha düşük, dolayısıyla mal satış
karının daha yüksek ya da bilançoda stoklar daha düşük, gelir tablosunda
satılan malın maliyeti daha yüksek, dolayısıyla mal satış karının daha
düşük gösterilmesi,
• Bu yatırımlar bilançoda olması gerekenden daha yüksek belirlenmesi için
menkul kıymet ve iştirak şeklindeki yatırımlar için değer düşüklüğü
karşılığının ayrılmaması ya da düşük ayrılması,
• Faaliyet giderlerinin düşük gösterilmesi nedeniyle bilançoda gelecek
dönem giderlerinin olması gerekenden daha yüksek gösterilmesi,
• Satıcılara olan borçların düşük gösterilmesi nedeniyle satın alınan stokların
dolayısıyla satılan malın maliyetinin daha düşük belirlenmesi,
• Amortisman giderlerinin daha düşük ya da daha yüksek gösterilmesine
bağlı olarak, bilançoda duran varlıkların daha yüksek ya da daha düşük
gösterilmesi söz konusu olabilmektedir (Küçüksözen, 2004: 233).
74 2.9.1.4.
Bazı
Olağanüstü Gelir Yaratan İşlemler Yapılması
şirketler,
hedeflenen
kara
ulaşılmasının
mümkün
görülmediği
durumlarda, hedeflenen kar düzeyinde ulaşmak için, menkul kıymetler gibi dönen
varlıkların ya da iştirakler, bağlı ortaklıklar veya maddi duran varlıklar gibi duran
varlıkların satışı suretiyle gelir yaratmakta ve böylelikle kar hedeflerini
gerçekleştirmektedirler. Bu varlıkların satılması veya elden çıkarılması işlemleri,
fiyat ve zamanlama olarak şirketin uzun dönemli menfaatlerine aykırı yapılmışsa,
diğer bir ifadeyle şirket dışına örtülü kar aktarımı amacıyla bu işlemler
gerçekleştirilmişse veya bu işlemlerden sağlanan gelir ve nakitler gelir tablosunda
veya nakit akım tablosunda doğru bir şekilde gösterilmiyorsa esas itibariyle bu
uygulamalarda, finansal bilgi kullanıcılarını yanıltacak, dolayısıyla finansal bilgi
manipülasyonu olarak kabul edilebilir (Küçüksözen, 2004: 237).
2.9.1.5.
Finansal Bilgi Manipülasyonuna Yönelik İşlem ve
Uygulamaların Gizlenmesi Amacıyla Uygulanan Teknikler
Finansal bilgi manipülasyonu teknikleri çerçevesinde gerçekleştirilen işlem
ve uygulamaların ortaya çıkarılmasını engelleyen, konusu başlı başına ayrı bir suç
oluşturan işlem ve uygulamalar vardır. Diğer bir ifade ile bağımsız denetçiler veya
ilgili otoriteler tarafından tespit edilmesini önlemeye yönelik şirketler çeşitli
teknikler uygularlar. Bu durum hapis cezası gerektiren fiilleri yapma riskini göze
alan yöneticilerin olduğunu, dolayısıyla finansal bilgi manipülasyonunun çok önemli
bir sorun haline geldiğini göstermektedir (Küçüksözen, 2004: 242).
Yasal düzenlemelerle finansal bilgi manipülasyonlarının önüne geçilmeye
çalışılmakta, özellikle de bireysel yatırımcının korunması için çaba gösterilmektedir.
Bununla birlikte yasal boşlukların giderilmesi ve uygulamaya yönelik gerekli
önlemlerin kısa sürede alınması önemlidir. Ekonomik kalkınmanın önemli
unsurlarından birisi, manipülasyondan uzak etkin bir sermaye piyasasıdır (Chambers,
2004: 62).
75 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
FİNANSAL BİLGİ MANİPÜLASYONUNUN ORTAYA
ÇIKARILMASI İLE İLGİLİ MODELLER
3.1. Healy Modeli
Healy (1985) çalışmasında, kazanç tabanlı teşvik planları ile şirket
yöneticilerinin ödüllendirilmesinin manipülasyon açısından önemini incelemiştir.
Kazanç tabanlı teşvik planları ile ödüllendirilen yöneticilerin alacakları primleri
tutarlarını artırmak için toplam tahakkukları kullanarak finansal bilgi manipülasyonu
yaptıklarını öne sürmüştür. Bu çalışmasında da yöneticilerin şirket kazancına göre
teşvik almalarının, tahakkuk ve muhasebe işlemlerinde karar verirken bu yöneticileri
etkilediğini test etmiştir (Healy, 1985: 86).
Aslında Healy bu modeli ile finansal bilgi manipülasyonu yöntemlerinden
“büyük temizlik muhasebesini” test etmiştir. Bu modelde “ihtiyari olmayan
tahakkuklar” aşağıdaki gibi hesaplanmıştır (Dechow ve Diğerleri, 1995: 197):
NDA
∑
TA
A
NDA t = Tahmini ihtiyari Olmayan Tahakkuklar
TA t = Toplam Tahakkuklar
A t-1 = Bir Önceki Yıl Toplam Aktifi
n = Gözlem Yılı Sayısı
Healy’in ortaya koyduğu beklentiler doğrultusunda, şirket yöneticileri
tanımlanan teşvik primine esas düzenleme çerçevesinde kendi faydalarını maksimize
edecek şekilde her dönemde finansal bilgi manipülasyonu yapmışlardır. Teşvik primi
tutarlarını artırmak istediklerinde gelir arttırıcı tahakkuklar yoluyla, o dönem için
teşvik primi tutarlarını daha fazla artırmak mümkün değilse bu sefer (gelecek
dönemdeki teşvik primi tutarının yüksek olmasını garanti altına almak üzere) cari
76 dönem karını azaltıcı tahakkuk politikaları ile karı manipüle etme yoluna
başvurmuşlardır (Küçüksözen, 2004: 256).
3.2. DeAngelo Modeli
DeAngelo (1986) yaptığı çalışmada, Amerika’da borsaya açık 64 şirketin
yöneticilerinin 1973- 1982 yılları arasındaki muhasebe kararlarını incelemiştir. Halka
açık bir şirketin yatırımcıların elindeki hisse senetlerini geri almadan önce,
yöneticilerin hisse senetlerinin değerini düşük göstermek amacıyla finansal bilgi
manipülasyonu yapıp yapmadıkları araştırmıştır (DeAngelo, 1986: 401).
Bu modelde, “ihtiyari olmayan tahakkuklar” aşağıdaki gibi hesaplanmıştır
(Dechow ve Diğerleri, 1995: 198):
TA
NDA t = Tahmini ihtiyari Olmayan Tahakkuklar
TA t-1 = Bir Önceki Yıl Toplam Tahakkukları
DeAngelo (1986) yaptığı çalışmasında, yöneticilerin halka açık hisse
senetlerinin alma süreci öncesinde sistemli olarak finansal bilgi manipülasyonu
yaptıklarına yönelik anlamlı sonuçlar elde edilememiştir. Çünkü yöneticiler, finansal
bilgi manipülasyonu yoluyla dolandırıcılık yapmalarının mahkeme kararıyla açığa
çıkarılması
sonucunda
kişisel
servetlerini
kaybetme
korkusuyla
buna
başvurmadıkları ortaya çıkmıştır (DeAngelo, 1986: 419).
3.3. Jones Modeli
Jones modelinde, finansal bilgi manipülasyonunun tespiti için ihtiyari toplam
tahakkuklar esas alınmıştır. Diğer çalışmalardan farklı olarak ihtiyari tahakkukların
tespit edilmesinde ihtiyari olarak kabul edilen tek bir tahakkuk hesabı yerine, toplam
tahakkuklar kullanılmış ve bu toplam içerisindeki ihtiyari bölümün esas alınması
amaçlanmıştır. Çalışmaya göre, toplam ihtiyari tahakkuklar karın manipüle
edilmesinde önemli bir rol oynamaktadır (Küçüksözen, 2004: 261).
77 Jones modeli aşağıdaki gibi formüle edilmiştir (Jones, 1991: 211):
TA it / A it-1 = α i [1/A it-1] + β 1i [ΔREV it / A it-1] + β 2i [PPE it /A it-1 ] + ε it
halini almaktadır. Burada;
TA it = Toplam tahakkukları,
A it-1 = Aktif büyüklüğünü,
ΔREV it = Gelirlerdeki değişimi,
PPE it = Brüt maddi duran varlıkları
ε it = t yılında i firmasının hata terimini
i = 1, …, N Firma Endeksi
t = 1, …, Ti Çalışmada kullanılan firma için endeks yıllarını göstermektedir.
Bu modelde, en küçük kareler yönteminin uygulanmasıyla bulunan beklenen
değerler, gerçek değerler arasındaki farkların bulunmasıyla elde edilen tahmin
hataları değerleri, t zamanındaki ihtiyari tahakkuk tutarlarını vermektedir. Zaman
serisi şeklinde elde edilen bu tahmin hatalarının anlamlı olup olmadığını belirlemek
amacıyla geliştirilen bir test istatistiği ile bu değerlerin 0’a eşit olup olmadığı
şeklindeki hipotez test edilmiştir. Sonuçta inceleme dönemlerinde, şirket yöneticileri
ihtiyari
tahakkukları
kullanmak
suretiyle
gerçekleştirdikleri
finansal
bilgi
manipülasyonu ile karı düşürdükleri sonucuna ulaşmıştır (Küçüksözen, 2004: 264).
3.4. Düzeltilmiş Jones Modeli
Dechow, Sloan ve Sweeney’e (1995) yaptıkları çalışmada Jones modelini
biraz daha geliştirmişlerdir. Bu modelin geliştirmesinin sebebi, ihtiyari tahakkukları
hatalı olarak ölçmesi, dolayısıyla gelirleri olduğundan daha fazla olarak
göstermesiydi. Düzeltilmiş jones modelinde ise tahakkuklar bir periyot boyunca
hesaplanmakta ve önceki modeldeki aksaklıklar giderilmiş olmaktadır (Dechow vd.,
1995: 199).
Düzeltilmiş Jones Modelin formülü aşağıdaki gibidir (Dechow vd., 1995:
199):
78 1
∆
∆
TA it = Toplam tahakkukları,
A it-1 = Aktif büyüklüğünü,
ΔREV it = Gelirlerdeki değişimi,
ΔREC it = ticari alacaklardaki değişmeyi
PPE it = Brüt maddi duran varlıkları
i = 1, …, N Firma Endeksi
t = 1, …, Ti Çalışmada kullanılan firma için endeks yıllarını göstermektedir.
3.5. Beneish Modeli (The Beneish Model)
Beneish (1999) kendi modelini, Jones (1991) modelindeki finansal bilgi
manipülasyonunu tespit etmek üzere kullanılan tahakkuk modeli ile karsılaştırmıştır.
Ayrıca Beneish kendi modelinin tek yıllık bir veri ile bile manipülasyonu ölçtüğünü
iddia etmektedir. Diğer taraftan Jones modelini uygulayabilmek için çok sayıda yıl
verisine ihtiyaç olmaktadır. Beneish modelinde üç yıllık kamuya açıklanan bilgiler
kullanılmak suretiyle daha çok şirkete ilişkin verilerin manipülasyon açısından
değerlendirmesi mümkün olabilmiştir (Bayırlı, 2006: 250).
Beneish 1997 ve 1999 yıllarındaki yaptığı çalışmalarda, olağanüstü finansal
performans
göstermiş
şirketler üzerinde yapılan analizlerle finansal bilgi
manipülasyonu uygulamasının olup olmadığını ortaya çıkaracak bir model ortaya
koymakta çalışmıştır. Beneish 1997’deki modelini oluşturmak üzere, 1987-1993
yılları arasında ABD muhasebe standartlarına aykırı davranmak suretiyle finansal
tablolarını manipüle ettikleri SEC tarafından yapılan denetimlerde tespit edilerek
kamuya açıklanmış ya da standartlara aykırı davrandıkları bir şekilde kamuya
yansımış 64 şirketin finansal tabloları üzerinde çalışmışken, Beneish 1999’daki
modelinde 74 şirketin manipülasyon yaptığını kabul etmiştir. Beneish’in 1997’deki
tespitlerine göre uygulanan finansal bilgi manipülasyonu teknikleri aşağıdaki tabloda
yer almaktadır.
79 Beneish’in 1997 yılındaki kontrol grubu yani manipülasyon yapmayan
şirketlerin sayısı 1.989’dur. Beneish’in 1999 yılındaki aynı sektörlerde faaliyet
gösteren ve finansal bilgi manipülasyonu yapmadığı varsayılan 2.332 şirket kontrol
şirketi olarak yer almıştır.
Tablo 3. 1 ABD’de Gerçekleştirilen Finansal Bilgi Manipülasyonu Teknikleri
Gelirin Belirlenmesi Prensibi Şirket Sayısı
Fiktif Gelir Kaydetmek
23
Henüz kazanılmamış ya da gerçekleşmemiş geliri kaydetmek
13
Satış iadelerini kayıt dışı bırakmak
4
Tamamlama oranını uygun olmayan şekilde kullanmak
2
Olağanüstü gelirleri normal faaliyet geliri olarak kaydetmek
1
Toplam
43
Karşılaştırma Prensibi
Fiktif stok kaydetmek
12
Tahsil edilemeyen alacakları ve yıpranmış stokları zarar/gider
kaydetmemek
7
Pazarlama ve araştırma geliştirme giderlerini aktifleştirmek
6
Borç ve yükümlülükleri düşük göstermek
3
Giderleri kayıt dışı bırakmak
2
Toplam
30
Diğer
Olmayan aktifleri var gibi göstermek
2
Leasing işlemlerinin standarda aykırı muhasebeleştirilmesi
2
Teknik sorunları kamuya açıklamamak
2
Şirketler arasındaki işlemleri yanıltıcı bir şekilde raporlamak
1
Aktifleri yanıltıcı bir şekilde açıklamak
1
Kefalet harcamalarını kayda almamak
1
Şartlı yükümlülükler hakkında gerekli uyarıda bulunmamak
1
Toplam
Kaynak: Küçüksözen, 2004:22
Beneish 1997 ve 1999 çalışmalarının ikisinde de kullanılan model aynıdır;
Model;
10
80 Mi = β' Xi + єi
Şeklinde olup burada;
Mi= Bağımlı değişkeni (Manipülatör şirketler için 1, kontrol şirketleri için 0),
Xi = Açıklayıcı değişkenlerin oluşturduğu matrisi,
єi = Hata terimini
ifade etmektedir.
Beneish modellerindeki, finansal tablolardaki manipülasyonları tespit etmek
üzere finansal tablolardan türetilmiş 1997 ve 1999 yıllarında 8 adet bağımsız
değişken kullanmıştır ama bunların bazıları birbirinden farklıdır. Bunlar;
Tablo 3. 2 Beneish Modelindeki Bağımsız Değişkenler
Beneish 1997
Beneish 1999
1. Ticari alacaklar endeksi,
1. Ticari alacaklar endeksi,
2. Brüt kar marjı endeksi,
2. Brüt Kar Marjı endeksi,
3. Aktif kalitesi endeksi,
3. Aktif kalitesi endeksi,
4. Amortisman endeksi,
4. Satışlardaki
yıllık
(büyüme) endeksi,
5. Amortisman endeksi,
5. Pazarlama, Satış, Dağıtım ve
Genel Yönetim Giderleri endeksi,
değişim
6. Toplam Tahakkukların Toplam
Varlıklara Oranı,
6. Pazarlama, Satış, Dağıtım ve
Genel Yönetim Giderleri endeksi,
7. Satışlardaki yıllık değişim,
7. Borçlanma yapısındaki yıllık
değişim
8. Toplam Tahakkukların Toplam
Varlıklara oranı
8. Hisse senetleri fiyatlarındaki
yıllık değişim
Kaynak: Küçüksözen,2004:23
Beneish modelinde manipülatör ve kontrol şirketlerinin yukarıda belirtilen
bağımsız değişkenler şeklindeki verilerini probit analize tabi tutarak aşağıda
belirtilen formüle ulaşmıştır.
81 M1= -4,840 + (0.920*DSRI) + (0.528*GMI) + (0,404*EQI) + (0,892 *SGI) +
(0,115 *DEPI) + (-0,172 * SGAI) + (4,679 * TATA) + (-0,327 * LVGI)
Bu denklemin sonucunda bulunan Mi değerinin normal dağılım fonksiyonuna
göre manipülasyon olasılığının;
¾ % 2,94’den daha düşük olması halinde o şirketin finansal bilgi
manipülasyonuna başvurduğuna dair bir bulgunun olmadığı,
¾ % 2,94 ile % 5,99 aralığında olması halinde, o şirketin finansal bilgi
manipülasyonu yapma olasılığını bulunduğu,
¾ % 5,99 ile % 11,32 aralığında olması halinde o şirketin finansal bilgi
manipülasyonu yapmış olma olasılığı hakkında ciddi bulgular olduğu,
¾ %11,32’den
yüksek
olması
halinde,
o
şirketin
finansal
bilgi
manipülasyonu yaptığına dair çok önemli bulgular olduğu değerlendirmesi
yapılmaktadır (Wiedman, 1999: 167).
Beneish
(1999)
modelini
Küçüksözen
(2004)
yılında
Türkiye’ye
uygulamıştır. Çalışmada İMKB’de hisse senetleri işlem gören ve reel sektörde
faaliyet gösteren 126 şirket örnek şirket olarak seçmiştir. Çalışma kapsamındaki
şirketlerin 1992-2002 yıllarına ilişkin bilanço ve gelir tabloları analiz etmiştir.
Finansal bilgi manipülasyonu yapan ve yapmayan şirket ayrımı yapabilmek
için İMKB’nin 01.01.1992- 31.07.2004 tarihleri arasındaki günlük bültenleri ve
SPK’nın 01.01.1996-31.07.2004 tarihleri arasında yayınlanan haftalık bültenleri
incelemiştir. Bu çerçevede 1997 yılı için 27 şirket finansal bilgi manipülasyonu
uygulamasına giden (manipülatör) şirket olarak belirlemiştir.
Bu çerçevede modelde kullanılan bağımsız değişkenler;
¾ Ticari alacaklar endeksi (TAE),
¾ Brüt kar marjı endeksi (BKM),
¾ Aktif kalitesi endeksi (AKE),
¾ Amortisman endeksi (AME),
¾ Pazarlama, satış, dağıtım ve genel yönetim giderleri endeksi (PSE),
¾ Kaynak yapısındaki değişim endeksi (KYE),
¾ Toplam tahakkukların toplam varlıklara oranı (TVE),
¾ Finansman giderlerinin satışlara oranı (FSE) ve
82 ¾ Stokların satışlara oranı (SSE) olarak belirlenmiştir.
Küçüksözen esas itibariyle Beneish’in 1999 yılındaki çalışmasındaki
bağımsız değişkenleri esas almış ise de çalışmasında analiz edilen finansal tabloların
ilgili olduğu (1992-2002) yıllarda Türkiye’de yaşanan yüksek enflasyon nedeniyle,
satışlar rakamında meydana gelen yıllık değişimin nominal değer üzerinden
hesaplanmasının anlamlı olmayacağı düşünülerek, satışlardaki büyüme endeksini
analize dahil etmemiştir. Diğer taraftan, Beneish (1999) modelinde yer almayan,
finansman giderlerinin satışlara oranı (FSE) ve stokların satışlara oranı (SSE)
bağımsız değişken olarak çalışmasına ilave etmiştir.
Analiz
sonuçları
çerçevesinde
ortaya
çıkan
katsayılar
kullanılarak
modelimizin gücü test edilmiş olup, bu amaçla aşağıdaki denklem kullanmıştır.
M1= -1,547 + (1,276*TAE) + (-1,770*BKM) + (0,082 *AKE) +
(0,225*AME) + (-0,488*PSE) + (-0,514*TVE) + (-0,341*KYE) + (0,972*SSE) +
(0,060*FSE)
Bu denklemde probit analiz sonucunda ortaya çıkan katsayılar yanında,
bağımsız değişkenlerin 1997 yılı verilerine göre hesapladığı değerleri yerlerine
konularak, 126 şirket için Mi değerleri bulmuştur. Bu Mi değerlerinin normal
dağılım fonksiyonuna göre manipülasyon olasılığı K-ortalamalar kümeleme analizi
yöntemi ile hesaplamış ve Mi değerinin;
¾ % 12,17’den daha düşük olması halinde o şirketin finansal bilgi
manipülasyonuna başvurduğuna dair bir bulgunun olmadığı,
¾ % 12,18 ile % 27,98 aralığında olması halinde, o şirketin finansal bilgi
manipülasyonu yapma olasılığının bulunduğu,
¾ % 27,99 ile % 58,50 aralığında olması halinde o şirketin finansal bilgi
manipülasyonu yapmış olma olasılığı hakkında ciddi bulgular olduğu,
¾ %58,51’den
yüksek
olması
halinde,
o
şirketin
finansal
bilgi
manipülasyonu yaptığına dair çok önemli bulgular olduğu değerlendirmesi
yapılmıştır.
Yapılan hesaplama sonuçlarına göre Küçüksözen modelinde;
• Manipülatör şirketleri (% 33-57 aralığında) ortalama % 38 oranında,
83 • Manipülatör olmayan (kontrol) şirketleri de (% 43-74 aralığında) ortalama
% 61 oranında doğru tahmin etmektedir.
Yukarıda belirtilen çerçevede modellerin finansal bilgi manipülasyonu yapan
şirketleri, finansal bilgi manipülasyonu yapmayan şirketlerden ayırmakla beraber, bu
belirlemenin yapılması sırasında iki tür hata söz konusu olabildiği belirtilmiştir.
Bunlar;
• Tip 1 Hata; Gerçekte finansal bilgi manipülasyonu yapan (manipülatör)
şirketlerin modelimizle manipülatör olmayan şirket olarak tahmin edilmesi
• Tip 2 Hata; Manipülatör olmayan bir şirketin modelimizle manipülatör
olarak tahmin edilmesidir.
84 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
XMESY - İMKB METAL EŞYA, MAKİNA ENDEKSİNDE YER ALAN
FİRMALARA YÖNELİK BİR UYGULAMA
4.1. Uygulamanın Amacı
Bu çalışmanın amacı; Kurumsal yönetimin, şirketlerin finansal bilgi
manipülasyonuna başvurmalarını etkileyip etkilemediğini araştırmaktır. Bu bağlamda
XMESY- İMKB Metal Eşya ve Makine endeksinde yer alan şirketler için finansal
bilgi manipülasyonunu tespit etmede kullanılacak bir model geliştirilecektir. Bu
model yardımıyla XMESY’de yer almakla birlikte aynı zamanda XKURY’de yer
alan şirketlerin bu endekse (XKURY) girdikten sonra finansal bilgi manipülasyonu
olasılıklarının ne değişme gösterdiğini tespit etmek amaçlanmaktadır. Başka bir
ifadeyle kurumsal yönetim yapısı ile finansal bilgi manipülasyonu arasında bir ilişki
olup olmadığını ortaya koymak amaçlanmaktadır.
4.2. Uygulamanın Kapsamı ve Kısıtları
Çalışmamızın
kapsamını
XMESY
endeksinde
yer
alan
şirketler
oluşturmaktadır. Bu endekste yer alan 27 şirketten 6’sı aynı zamanda XKURY
endeksinde de bulunmaktadır. Bu yönüyle söz konusu 6 şirketin XMESY’deki diğer
şirketlerden XKRY’e dahil olduktan sonra finansal bilgi manipülasyonu anlamında
farklılaşıp farklılaşmadığı tespit etmek mümkün olabilecektir. Bu nedenle
çalışmamızın örneklemi olarak XMESY endeksinde bulunan şirketler seçilmiştir.
85 Tablo 4. 2 XMESY - İMKB METAL EŞYA, MAKİNA
No
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
Kod
ALCAR
ARCLK
ASUZU
BFREN
BSHEV
DITAS
EGEEN
EMKEL
EMNIS
FMIZP
FROTO
GEREL
IHEVA
KARSN
Şirket Adı
ALARKO CARRIER
ARÇELİK*
ANADOLU ISUZU
BOSCH FREN SİSTEMLERİ
BSH EV ALETLERİ
DİTAŞ DOĞAN
EGE ENDÜSTRİ
EMEK ELEKTRİK
EMİNİŞ AMBALAJ
F-M İZMİT PİSTON
FORD OTOSAN
GERSAN ELEKTRİK
İHLAS EV ALETLERİ*
KARSAN OTOMOTİV
No
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
Kod
KATMR
KLMSN
MAKTK
MUTLU
OTKAR
PARSN
PRKAB
SILVR
TOASO
TTRAK
TUDDF
VESBE
VESTL
Şirket Adı
KATMERCİLER EKİPMAN
KLİMASAN KLİMA
MAKİNA TAKIM
MUTLU AKÜ
OTOKAR*
PARSAN
PRYSMIAN KABLO
SİLVERLİNE ENDÜSTRİ
TOFAŞ OTO. FAB. *
TÜRK TRAKTÖR*
T.DEMİR DÖKÜM
VESTEL BEYAZ EŞYA
VESTEL*
(Yukarıdaki işaretli şirketler XKURY - İMKB Kurumsal Yönetim Endeksinde yer alan
şirketlerdir.)
Çalışma kapsamındaki şirketlerin 2010-2006 yıllarına ilişkin bilanço ve gelir
tabloları analiz edilmiştir. Analiz kapsamındaki 27 şirketi, 1’den 27’ye kadar
numaralandırırsak 15.Şirket 2010 yılı itibariyle İMKB’de işlem görmeye başlamıştır
ve bu neden finansal tablolarına ulaşamadığımız için analiz dışında bırakılmıştır.
Çalışmamızda kullanılan bu 26 şirketten de 3 şirket yapılan incelemeler
sonucunda analizdeki güvenilirliği azatlığından dolayı Beneish (1999) yaptığı
çalışmada olduğu gibi analizden çıkarılmış ve 23 şirketle gerekli hesaplamalar
yapılmıştır.
4.3. Uygulamanın Metodolojisi
Çalışmamızda kullanılan model, Beneish (1999) ve Küçüksözen (2004)
çalışmalarından esinlenerek oluşturulmuştur. XMESY endeksinde yer alan 23 şirket,
örneklem olarak seçilmiştir. Bu 23 şirket içerisinde 6’sı aynı zamanda XKURY
endeksinde de yer almaktadır. Çalışmamızda finansal bilgi manipülasyonu
uygulamalarını tahmin etmek amacıyla, manipülatör ve kontrol şirketi olarak
tanımlanan şirketlerin 2006 yılı verileri analiz edilmiştir. Model;
86 Mi = β' Xi + єi
şeklinde olup burada;
Mi= Bağımlı değişkeni (Manipülatör şirketler için 1, kontrol şirketleri için 0),
Xi = Bağımsız (açıklayıcı) değişkenlerin oluşturduğu matrisi,
β= Model çerçevesinde her bir bağımsız değişken için bulunan katsayıyı
єi = Hata terimini ifade etmektedir.
Modelde, manipülatör şirketlerle kontrol şirketlerinin aşağıda açıklanan
bağımsız değişkenleri probit analize tabi tutulmuş, bu kapsamda bağımlı değişken
Mi’ye manipülatör şirketler için 1, kontrol şirketleri için 0 değeri verilmiştir. Bu
çerçevede, yukarıdaki denklemin sağ tarafındaki her bir değişken için bir katsayı ile
hata terimi (єi) hesaplanmıştır.
Modelin oluşturulabilmesi için değişkenlerin ve baz yılının belirlenmesi
gerekmektedir. Baz yılı olarak 2006 yılı esas alınmıştır. Bunun nedeni 2006 yılının,
Türkiye’de 2001 yılında yaşanan ekonomik krizden doğrudan etkilenmeyen, diğer
bir ifade ile diğer yıllara göre daha istikrarlı bir yıl olmasıdır. Krizlerden az etkilenen
bir yıl seçilmesinin nedeni daha önce yapılan çalışmalarda da baz yılı belirlenirken
bu kriter göz önüne alınmıştır.
Çalışmanın diğer bir boyutu ise seçilen bu örneklemdeki şirketlerin gerçekte
manipülasyon yapıp yapmamalarının belirlenmesidir. Finansal bilgi manipülasyonu
yapan ve yapmayan şirket ayrımı yapabilmek için SPK’nın 01.01.2000- 15.04.2011
tarihleri arasında yayınlanan haftalık bültenlerinden yararlanılmıştır. Bu bültenlerde
yer alan bilgiler çerçevesinde, SPK tarafından yapılan denetim ve incelemeler
sonucunda finansal bilgi manipülasyonu yaptığı belirlenerek kamuya açıklanan
ve/veya bağımsız denetim raporlarında kamuya açıklanan finansal tablolardaki
tutarları değiştirecek şekilde şartlı görüş bulunan ya da finansal tablolarında yer alan
tutarları daha sonra yaptıkları açıklamalarla değiştiren şirketler finansal bilgi
manipülasyonu yapan şirket olarak kabul edilmiştir. Bunlara ilave olarak, SPK’ya
yapılan kayda alma başvurularında finansal tablolarının incelenmesi sırasında, bu
tablolarda yer alan finansal bilgileri değiştirilerek kamuya açıklanan şirketler de
finansal bilgi manipülasyonu yapan şirket olarak dikkate alınmıştır. Bu çerçevede
87 2006 yılı için 6 şirket finansal bilgi manipülasyonu uygulamasına giden
(manipülatör) şirket olarak belirlenmiştir.
2000-2011 yılları arasında XMESY - İMKB METAL EŞYA, MAKİNA
Endeksinde faaliyet gösteren finansal bilgi manipülasyonuna başvuran şirketlerin
gerçekleştirdikleri finansal bilgi manipülasyonu uygulamaları ve/veya teknikleri
aşağıdaki tabloda verilmektedir.
Tablo 4. 3 XMESY - İMKB Metal Eşya, Makina Endeksinde Faaliyet Gösteren
Şirketlerin Finansal Bilgi Manipülasyonu Teknikleri
XMESY - İMKB Metal Eşya, Makina Endeksinde Faaliyet Gösteren
Şirketlerin Finansal Bilgi Manipülasyonu Teknikleri
1. Sahip olduğu hisse senetlerinin şirket sermayesinin %10’unu aşmasına, yine
aynı tarihlerde %10’un altına düşmesine ve gerçekleştirdiği alış veya satış
işlemlerinin şirket sermayesinin %1’ini aşmasına rağmen bildirim yapma
yükümlülüğünün yerine getirilmemiş olması.
2. Şirket tarafından yapılan özel durum açıklaması öncesinde Şirket hisse
senetlerinde Mali İşlerden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı tarafından
gerçekleştirilen işlemlerin, içeriden öğrenenlerin ticareti suçunun maddi ve
manevi unsurlarını içermesi
3. Şirket’in Kurul’un mali tablo ve raporlarla ilgili oluşturduğu standart ve
düzenlemelere gerekli uyumun gösterilmemesi ve düzenlenecek mali
tablolarda gerekli düzeltmelerin yapılmayıp, şüpheli haldeki alacaklar için
karşılıkların ayrılmaması.
4. Şirketin ilişkili taraflardan olan alacakların takibinin yapılmayarak söz
konusu alacakların şüpheli hale gelmesi ve borç nakilleri ile şirketin borç
ödeme kabiliyeti bulunmayan şirketlerden yüklü tutarda alacaklı hale
getirilmesi
5. Aktifleştirdiği faiz giderleri ile kur farkı tutarının geçmişten bugüne kadar
kamuya açıklanmaması, daha önce kamuya açıkladığı mali tablolarında yer
alan dönem karı/zararında ve ilgili bilanço kaleminde meydana gelen
değişikliklerin tutar olarak her dönem itibariyle ayrı ayrı olmak üzere kamuya
açıklanması
6. Şirketin mali tablolarını hazırlaması sırasında reeskont faiz gelirlerine ilişkin
vergi karşılığının ayrılmaması
Yukarıdaki tablodan anlaşılacağı üzere 2000-2011 yılları arasında XMESY Endeksinde faaliyet gösteren şirketlerin 6 tanesi finansal bilgi manipülasyonuna
başvurdukları gözlemlenmiştir. Bu 6 şirketten yalnız 1 tanesi XKURY Endeksinde
yer almaktadır. Finansal bilgi manipülasyonu yapan ve yapmayan şirket ayrımı için
88 2000-2011 arasındaki yıllar içinde araştırma yapılmasının sebebi firmanın Beneish
(1999) modelindeki uzun bir dönem içerisinde şirketin bir kez bile manipülasyon
yapmış olması daha sonrada manipülasyon yapma ihtimalini artırdığı düşüncesidir ve
bu
bağlamda
Beneish
(1999)
çalışmasında
1987-1993
yılları
arasındaki
manipülasyon olaylarını araştırmıştır. Daha sonra açıklanacağı üzere, bunun amacı
modelin finansal bilgi manipülasyonunu tahminde güçlü olup olmadığının test
edilebilmesidir.
Çalışmamızda dikkate alınan bağımsız değişkenler, esas olarak Beneish’in
(1999) modelindeki ve Küçüksözen’in (2004) Benesh’in modelini Türkiye’ye
uygulamasıyla oluşturduğu modelin bağımsız değişkenleri dikkate alınarak
oluşturulmuştur. Modelimizi oluştururken Beneish(1999) çalışmasındaki modeldeki
değişkenler çalışma için uygun olacağı düşünülmüştür. Küçüksözen’in Beneish’in
çalışmasını Türkiye’ye uygulamasında oluşturduğu modelde bulduğu sonuçlar
doğrultusunda, “satışlardaki büyüme endeksi (SBE)”’nin çalışmasına dahil
edilmemesini uygun görmüştür. Bu bağlamda çalışmamızda SBE’nin Küçüksözen’in
çıkarımları
doğrultusunda
Türkiye
şartlarında
doğru
sonuç
vermeyeceğini
düşünülerek, SBE kullanılmamıştır.
Finansal bilgi manipülasyonu uygulamalarını tahmininde kullandığımız
modelimizde Beneish’in (1999) çalışmasındaki değişkenler kullanılmış olup, buna
ilave olarak Küçüksözen’in (2004) yaptığı çalışmada kendisinin eklediği Beneish’in
çalışmasında bulunmayan “finansman giderlerinin satışlara oranı (FSE)” ve
“stokların satışlara oranı (SSE)” gibi bağımsız değişkeler, Beneish’in modelinin
orijinalliğini bozulacağı düşüncesiyle çalışmamıza dahil edilmemiştir. Böylelikle
çalışmamızın güvenilirliğinin sağlanmış olduğu düşünülmektedir.
Bu çerçevede modelde kullanılan bağımsız değişkenler;
1. Ticari alacaklar endeksi (TAE),
2. Brüt kar marjı endeksi (BKM),
3. Aktif kalitesi endeksi (AKE),
4. Amortisman endeksi (AME),
5. Pazarlama, satış, dağıtım ve genel yönetim giderleri endeksi (PSE),
6. Kaynak yapısındaki değişim endeksi (KYE),
7. Toplam tahakkukların toplam varlıklara oranı (TVE) olarak belirlenmiştir.
89 Ampirik çalışmamız için belirlenen 7 bağımsız değişkenin hesaplanma
yöntemi ve modeldeki fonksiyonları aşağıda açıklanmaktadır.
Ticari Alacaklar Endeksi
Ticari Alacaklar / Brüt Satışlar
Ticari Alacaklar
/ Brüt Satışlar
şeklinde hesaplanmıştır. Bu endeks satışlara göre şirketin ticari alacaklarında t-1
yılına göre t yılında meydana gelen değişimi göstermektedir.
Brüt Satışlar
Brüt Satışlar
Brüt Kar Marjı Endeksi BKM
/Brüt Satışlar
Satılan Mal Maliyeti
Satılan Mal Maliyeti /Brüt Satışlar
şeklinde hesaplanmaktadır. Çıkan oranın 1’den büyük olması şirketin brüt kar
marjının kötüleşmekte olduğunu ve bir önceki yıl satışlardan daha iyi bir kar elde
edildiğini gösterir.
Aktif Kalitesi Endeksi AKE
1
Dönen Varlıklar
1 Dönen Varlıklar
/ Toplam Varlıklar
Duran Varlıklar
Duran Varlıklar / Toplam Varlıklar
şeklinde hesaplanmaktadır. Hesaplanan oran, toplam varlıkların içinde, dönen
varlıklar ve maddi duran varlıklar dışında kalan diğer duran varlıklarda bir önceki
yıla göre meydana gelen değişimi göstermektedir.
Amortisman Endeksi AME
Amortisman Gideri / Amortisman Gideri
Amortisman Gideri / Amortisman Gideri
Maddi Duran Varlıklar
Maddi Duran Varlıklar
şeklinde hesaplanmaktadır. Bu endeksin esas itibariyle, t-1 dönemindeki amortisman
giderinin dönem sonundaki maddi duran varlıklar ile amortisman gideri toplamına
bölünmesiyle bulunan değerin, t dönemi için aynı şekilde hesaplanarak bulunan
değere bölünmesi suretiyle hesaplanması gerekmektedir.
90 Pazarlama, Satış, Dağıtım ve Genel Yönetim Giderleri PSE
Pazarlama, Satış, Dağıtım Giderleri t
Genel Yönetim Giderleri t / Brüt Satışlar t
Pazarlama, Satış, Dağıtım Giderleri t ‐1
Genel Yönetim Giderleri t ‐1 / Brüt Satışlar t ‐1
şeklinde hesaplanmaktadır. Pazarlama, satış, dağıtım ve genel yönetim giderleri ile
satışlar arasında, yıllar arasındaki değişimini hesaplamamızı sağlar.
Kaynak Yapısındaki Değişim Endeksi KYE
Uzun Vadeli Borçlar t
Kısa Vadeli Borçlar t / Toplam Varlıklar t
Uzun Vadeli Borçlar t ‐1
Kısa Vadeli Borçlar t ‐1 / Toplam Varlıklar t ‐1
şeklinde hesaplanmaktadır. Bu değişken varlıklarının finansmanı için kullandığı borç
miktarının artıp artmağını gösterir ve 1’den büyük olması şirketin borçluluk oranının
arttığını sonucunu çıkara biliriz.
Toplam Tahakkukların Toplam Varlıklara Oranı TVE
∆ Dönen Varlıklar ‐ ∆ Hazır Değerler – ∆ Kısa Vadeli Borçlar ‐ ∆ Uzun Vadeli
Borç Anapara Taksit ve Faizleri ‐ ∆ Ödenecek Vergi ve Diğer Yasal Yükümlülük
Karşılığı – Amortisman Gideri t
Toplam Varlıklar t
şeklinde hesaplanmaktadır. Bu şekilde hesaplanan TVE oranı, tahakkuk esası
çerçevesinde oluşturulan borç-alacak ile gelir-gider kalemlerinde meydana gelen
değişimi göstermektedir.
4.4. Beneish Modeli
Beneish 1997 ve 1999 yıllarındaki yaptığı çalışmalarda, olağanüstü finansal
performans
göstermiş
şirketler
üzerinde
yaptığı
analizlerle
finansal
bilgi
manipülasyonu uygulamasının olup olmadığını ortaya çıkaracak bir model ortaya
koymaya çalışmıştır.
91 Beneish modelinde manipülatör ve kontrol şirketlerinin 8 bağımsız
değişkenini probit analize tabi tutarak aşağıda belirtilen formüle ulaşmıştır.
M1= -4,840 + (0.920*DSRI) + (0.528*GMI) + (0,404*EQI) + (0,892 *SGI) +
(0,115 *DEPI) + (-0,172 * SGAI) + (4,679 * TATA) + (-0,327 * LVGI)
Bu denklemin sonucunda bulunan Mi değerinin normal dağılım fonksiyonuna
göre manipülasyon olasılığının;
• % 2,94’den daha düşük olması halinde o şirketin finansal bilgi
manipülasyonuna başvurduğuna dair bir bulgunun olmadığı,
• % 2,94 ile % 5,99 aralığında olması halinde, o şirketin finansal bilgi
manipülasyonu yapma olasılığını bulunduğu,
ƒ % 5,99 ile % 11,32 aralığında olması halinde o şirketin finansal bilgi
manipülasyonu yapmış olma olasılığı hakkında ciddi bulgular olduğu,
• %11,32’den
yüksek
olması
halinde,
o
şirketin
finansal
bilgi
manipülasyonu yaptığına dair çok önemli bulgular olduğu değerlendirmesi
yapılmaktadır (Wiedman, 1999: 167).
Beneish
(1999)
modelini
Küçüksözen
(2004)
yılında
Türkiye’ye
uygulamıştır. Çalışmasında İMKB’de hisse senetleri işlem gören ve reel sektörde
faaliyet gösteren 126 şirket örnek şirket olarak seçmiştir. Çalışma kapsamındaki
şirketlerin 1992-2002 yıllarına ilişkin bilanço ve gelir tabloları analiz etmiştir.
Finansal bilgi manipülasyonu yapan ve yapmayan şirket ayrımı yapabilmek
için İMKB’nin 01.01.1992- 31.07.2004 tarihleri arasındaki günlük bültenleri ve
SPK’nın 01.01.1996-31.07.2004 tarihleri arasında yayınlanan haftalık bültenleri
incelemiştir. Bu çerçevede 1997 yılı için 27 şirket finansal bilgi manipülasyonu
uygulamasına giden (manipülatör) şirket olarak belirlemiştir.
Bu modelde kullanılan bağımsız değişkenler;
• Ticari alacaklar endeksi (TAE),
• Brüt kar marjı endeksi (BKM),
• Aktif kalitesi endeksi (AKE),
• Amortisman endeksi (AME),
• Pazarlama, satış, dağıtım ve genel yönetim giderleri endeksi (PSE),
92 • Kaynak yapısındaki değişim endeksi (KYE),
• Toplam tahakkukların toplam varlıklara oranı (TVE),
• Finansman giderlerinin satışlara oranı (FSE) ve
• Stokların satışlara oranı (SSE) olarak belirlenmiştir.
Küçüksözen esas itibariyle Beneish’in 1999 yılındaki çalışmasındaki
bağımsız değişkenleri esas almış ise de çalışmasında analiz edilen finansal tabloların
ilgili olduğu (1992-2002) yıllarda Türkiye’de yaşanan yüksek enflasyon nedeniyle,
satışlar rakamında meydana gelen yıllık değişimin nominal değer üzerinden
hesaplanmasının anlamlı olmayacağı düşünülerek, satışlardaki büyüme endeksi
analize dahil etmemiştir. Diğer taraftan, Beneish (1999) modelinde yer almayan,
finansman giderlerinin satışlara oranı (FSE) ve stokların satışlara oranı (SSE)
bağımsız değişkenlerini çalışmasına ilave etmiştir.
Analiz
sonuçları
çerçevesinde
ortaya
çıkan
katsayılar
kullanılarak
modelimizin gücü test edilmiş olup, bu amaçla aşağıdaki denklem kullanmıştır.
M1= -1,547 + (1,276*TAE) + (-1,770*BKM) + (0,082 *AKE) +
(0,225*AME) + (-0,488*PSE) + (-0,514*TVE) + (-0,341*KYE) + (0,972*SSE) +
(0,060*FSE)
Bu denklemde probit analiz sonucunda ortaya çıkan katsayılar yanında,
bağımsız değişkenlerin 1997 yılı verilerine göre hesapladığı değerleri yerlerine
konularak, 126 şirket için Mi değerleri bulmuştur. Bu Mi değerlerinin normal
dağılım fonksiyonuna göre manipülasyon olasılığı K-ortalamalar kümeleme analizi
yöntemi ile hesaplamış ve Mi değerinin;
• % 12,17’den daha düşük olması halinde o şirketin finansal bilgi
manipülasyonuna başvurduğuna dair bir bulgunun olmadığı,
• % 12,18 ile % 27,98 aralığında olması halinde, o şirketin finansal bilgi
manipülasyonu yapma olasılığının bulunduğu,
• % 27,99 ile % 58,50 aralığında olması halinde o şirketin finansal bilgi
manipülasyonu yapmış olma olasılığı hakkında ciddi bulgular olduğu,
• %58,51’den
yüksek
olması
halinde,
o
şirketin
finansal
bilgi
manipülasyonu yaptığına dair çok önemli bulgular olduğu değerlendirmesi
yapılmıştır.
93 Yapılan hesaplama sonuçlarına göre Küçüksözen modelinde;
¾ Manipülatör şirketleri (% 33-57 aralığında) ortalama % 38 oranında,
¾ Manipülatör olmayan (kontrol) şirketleri de (% 43-74 aralığında) ortalama
% 61 oranında doğru tahmin etmektedir.
Yukarıda belirtilen çerçevede modellerin finansal bilgi manipülasyonu yapan
şirketleri, finansal bilgi manipülasyonu yapmayan şirketlerden ayırmakla beraber, bu
belirlemenin yapılması sırasında iki tür hata söz konusu olabildiği belirtilmiştir.
Bunlar;
• Tip 1 hata; Gerçekte finansal bilgi manipülasyonu yapan (manipülatör)
şirketlerin modelimizle manipülatör olmayan şirket olarak tahmin edilmesi
• Tip 2 hata; Manipülatör olmayan bir şirketin modelimizle manipülatör
olarak tahmin edilmesidir.
4.5. Verilerin Analizi ve Sonuçları
Çalışmamızda sadece XMESY endeksinde yer alan 17 şirket ve aynı zamanda
XMESY ve XKURY endekslerinin ikisinde birden yer alan 6 şirket dikkate alınarak
bu şirketlerin, 2006-2010 finansal tablo verileri üzerinden bazı özellikleri itibariyle
analiz edilmiş ve analiz sonuçlarına aşağıdaki tablolarda yer verilmiştir.
Tablo 4. 4 XKURY Endeksinde Olan ve Olmayan Şirketlerin Toplam Varlıkları
(2006-2010)
Bağımsız Değişken Toplam Varlıklar XKURY’de Olmayanlar XKURY’de Olanlar Ortalama Ortanca Ortalama Ortanca 622.681.893 143.050.660 166.052.237 248.561.544 94 Yukarıdaki tablodan da görüldüğü üzere, XKURY endeksinde olan
şirketlerin, XKURY’de olmayan şirketlere göre; Aktif büyüklüğü dikkate alındığında
daha küçük şirketlerdir.
Tablo 4. 5 XKURY Endeksinde Olan ve Olmayan Şirketlerin Toplam
Borçların/Toplam Varlıklara Oranı (2006-2010)
Bağımsız Değişken Toplam Borçların/Toplam Varlıklara Oranı XKURY’de Olmayanlar XKURY’de Olanlar Ortalama Ortanca Ortalama Ortanca 0,438 0,350 0,508 0,457 Yukarıdaki tablodan da görüldüğü üzere, XKURY endeksinde olan
şirketlerin, XKURY’de olmayan şirketlere göre; Kaynak yapıları daha fazla oranda
borç ağırlıklıdır.
Tablo 4. 6 XKURY Endeksinde Olan ve Olmayan Şirketlerin Satışlarındaki
Büyüme (2006-2010)
Bağımsız Değişken Satışlarındaki Büyüme XKURY’de Olmayanlar XKURY’de Olanlar Ortalama Ortanca Ortalama Ortanca 1,109 1,096 1,135 1,103 Yukarıdaki tablodan da görüldüğü üzere, XKURY endeksinde olan
şirketlerin, XKURY’de Olmayan şirketlere göre; satışlardaki büyüme açısından daha
hızlı bir artış olduğu gözlenmektedir.
95 Tablo 4. 7 XKURY Endeksinde Olan ve Olmayan Şirketlerin TAE (Ticari
Alacaklar Endeksi) (2006-2010)
Bağımsız Değişken TAE XKURY’de Olmayanlar XKURY’de Olanlar Ortalama Ortanca Ortalama Ortanca 1,161 1,039 1,130 1,025 XKURY endeksindeki şirketlerde TAE daha düşük çıkmaktadır. Diğer bir
ifade ile kurumsal yönetimdeki şirketler, göreceli olarak daha düşük oranda kredili
satış yapmaktadırlar. Bu sonuç Beneish’in (1999) manipülatör ve manipülatör
olmayan şirketler için elde ettiğimiz sonuçlar ile paralellik arz etmektedir. Beneish’in
çalışmasında manipülatör şirketler için ulaştığı sonuçlar ile çalışmamızda
XKURY’de olmayan şirketler için ulaştığımız sonuçlar aynı doğrultudadır. Diğer
taraftan aşağıda yer alan probit analiz sonuçları, TAE açısından XKURY’de olmayan
şirketler ile XKURY’de olan şirketler arasında çok net bir farklılık ortaya çıktığını,
dolayısıyla bu değişkenin finansal bilgi manipülasyonunun tahmini açısından % 95
güven seviyesinde anlamlı olduğunu göstermektedir.
Tablo 4. 8 XKURY Endeksinde Olan ve Olmayan Şirketlerin BKM (Brüt Kar
Marjı Endeksi) (2006-2010)
Bağımsız Değişken BKM XKURY’de Olmayanlar XKURY’de Olanlar Ortalama Ortanca Ortalama Ortanca 0,742 0,964 1,056 0,989 Yukarıdaki tablodan görüldüğü üzere; XKURY endeksinde olan şirketlerin,
XKURY’de olmayan şirketlere göre daha fazla bir kar marjına sahip olduklarını
göstermektedir. Bu sonuç Beneish(1999) ve Küçüksözen’in (2004) yaptığı
çalışmadaki bulgularla da paralellik göstermektedir. Aslında bu durum XKURY’de
96 olmayan şirketlerin pek karlı şirketler olmadığına, dolayısıyla finansal bilgi
manipülasyonu yapma olasılıklarının yüksek olduğuna da işaret etmektedir. Bu
duruma zıt bir şekilde probit analiz sonuçlarına göre de, BKM açısından XKURY’de
olmayan şirketlerle XKURY’de olan şirketler arasında net bir ayrışma söz konusu
değildir. Diğer bir ifade ile BKM değişkeni finansal bilgi manipülasyonunun tahmini
açısından % 95 güven seviyesinde anlamlı değildir.
Tablo 4. 9 XKURY Endeksinde Olan ve Olmayan Şirketlerin AKE (Aktif
Kalitesi Endeksi) (2006-2010)
Bağımsız Değişken AKE XKURY’de Olmayanlar XKURY’de Olanlar Ortalama Ortanca Ortalama Ortanca 0,158 0,977 1,075 0,956 Yukarıdaki tablodan da görüldüğü üzere, XKURY endeksinde olan
şirketlerin, XKURY’de olmayan şirketlere göre; aktif kalitesi çok daha iyidir.
Yukarıdaki tablodaki analiz sonuçlarına aktif kalitesi (AKE) açısından baktığımızda,
Beneish’in (1999) çalışmasındaki sonuçlara paralel olarak manipülatör şirketlerin
aktif kalitesi, kontrol şirketlerine göre oldukça kötüdür. Bu doğrultuda XKURY
endeksinde olmayan şirketler, endekste olan şirketlere oranla daha fazla
manipülasyon
yapma
eğilimindedirler.
Bu
farklılık
Küçüksözen’in
(2004)
çalışmasında da net olarak ortaya çıkmaktadır. Çalışmamızda da çıkan sonuçlardan
anlaşılacağı üzere bu iki çalışmaya paralel bir durum ortaya çıkmıştır. Yapılan probit
analizi sonucuna göre bu değişken finansal bilgi manipülasyonunu tahminde % 95
güven seviyesinde anlamlı olduğu gözlenmektedir.
97 Tablo 4. 10 XKURY Endeksinde Olan ve Olmayan Şirketlerin AME
(Amortisman Endeksi) (2006-2010)
Bağımsız Değişken AME XKURY’de Olmayanlar XKURY’de Olanlar Ortalama Ortanca Ortalama Ortanca 1,037 1,010 1,077 0,984 Yukarıdaki tablodan da görüldüğü üzere, XKURY endeksinde olan şirketler,
XKURY’de Olmayan şirketlere göre; AME (Amortisman Endeksi) daha yüksektir.
Beneish’in (1999) ve Küçüksözen’in (2004) bulguları paraleldir ve XKURY’de
olmayan şirketlerin XKURY’de olan şirketlere göre amortisman endeksleri daha
yüksek olduğu gözlenmiş, dolayısıyla amortismanlar yoluyla finansal bilgi
manipülasyonu yaptıkları düşünülmektedir. Ancak probit analiz sonuçlarına göre bu
değişken finansal bilgi manipülasyonu tahmininde % 95 seviyesinde anlamlı
değişkenlerden biri değildir.
Tablo 4. 11 XKURY Endeksinde Olan ve Olmayan Şirketlerin PSE (Pazarlama,
Satış, Dağıtım ve Genel Yönetim Giderleri Endeksi) (2006-2010)
Bağımsız Değişken PSE XKURY’de Olmayanlar XKURY’de Olanlar Ortalama Ortanca Ortalama Ortanca 0,816 0,947 0,774 0,925 Yukarıdaki tablodan da görüldüğü üzere, XKURY endeksinde olan
şirketlerin, XKURY’de olmayan şirketlere göre; PSE (Pazarlama, Satış, Dağıtım ve
Genel Yönetim Giderleri Endeksi) daha düşüktür. Diğer bir ifadeyle, bu giderlere
nazaran satışlarda bir yükseliş olması, satışların manipüle edildiği ya da giderlerin
eksik kaydedildiği şeklinde yorumlanabilir. Bu Beneish’in (1999) ve Küçüksözen’in
(2004) bulgularına paralellik göstermemektedir, XKURY’de olmayan şirketlerin
98 XKURY’de olan şirketlere göre daha düşük bir PSE’ne sahiptirler. Bununla birlikte
modelimizde bu değişken açısından XKURY’de olmayan şirketlerle XKURY’de
olan şirketler arasında probit analizine göre bir ayrışma görülmemektedir.
Tablo 4. 12 XKURY Endeksinde Olan ve Olmayan Şirketlerin TVE (Toplam
Tahakkukların Toplam Varlıklara Oranı) (2006-2010)
XKURY’de Olmayanlar Bağımsız Değişken TVE XKURY’de Olanlar Ortalama Ortanca Ortalama Ortanca 0,035 0,119 0,128 0,091 Yukarıdaki tablodan da görüldüğü üzere, XKURY endeksinde olan şirketler,
XKURY’de Olmayan şirketlere göre; TVE oranı daha yüksektir. Diğer bir ifadeyle,
XKURY’de olmayan şirketler daha fazla oranda varlıklarını borçla finanse
etmektedirler. Sonuç olarak, XKURY endeksindeki şirketlerin nakit dışı işletme
sermayeleri daha fazla olduğu için manipülasyon riski daha düşüktür. Yapılan probit
analizi sonucunda bu değişkenin finansal bilgi manipülasyonunu tahminde % 95
güven seviyesinde anlamlı olduğunu göstermektedir.
Tablo 4. 13 XKURY Endeksinde Olan ve Olmayan Şirketlerin
KYE (Kaynak Yapısındaki Değişim Endeksi) (2006-2010)
XKURY’de Olmayanlar Bağımsız Değişken KYE Kaynak
XKURY’de Olanlar Ortalama Ortanca Ortalama Ortanca 1,090 1,080 1,023 1,012 yapısındaki
değişim
(KYE)
açısından
tablodaki
sonuçları
değerlendirdiğimizde, XKURY endeksinde olan şirketler, XKURY’de olmayan
şirketlere göre; faaliyetlerini daha düşük oranda borçla finanse ettikleri
görülmektedir.
Bu
sonuçları
değerlendirdiğimizde,
Beneish’in
(1999)
ve
99 Küçüksözen’in (2004)
bulguları ile paralellik göstermektedir. Bununla birlikte,
probit analizimizin sonuçlarına göre, XKURY’de olmayan şirketlerle XKURY’de
olan şirketler arasında bu açıdan bir ayrışma söz konusudur ve bu değişkenin finansal
bilgi manipülasyonunu tahminde % 95 güven seviyesinde anlamlı olduğunu
göstermektedir.
4.5.1. Analiz Sonuçları
Çalışmamızda, daha önce belirtilen kriterler doğrultusunda yapılmış olan
manipülatör ve kontrol şirketleri ayrımına göre ilgili şirketlerin 2006 yılı verilerine
göre yukarıda açıklanan 7 bağımsız değişkenin değerleri hesaplanarak, model
çerçevesinde probit analiz yapılmıştır. Analiz sonuçları aşağıda bir tablo olarak
verilmektedir.
Aşağıdaki tabloda görüldüğü üzere, modelimizin anlamlığı (McFadden Rsquared) %67,69 oranındadır. Beneish’in (1999) çalışmasında bu oran % 30-37
değerleri aralığında, Küçüksözen’in (2004) çalışmasında ise bu oran % 31,85
çıkmaktadır.
100 Tablo 4. 14 Bağımsız Değişkenlerin Probit Analiz Sonuçları
Method: ML - Binary Probit
Included observations: 23
Convergence achieved after 12 iterations
QML (Huber/White) standard errors & covariance
Değişkenler
Katsayı
Std. Hata
z-değeri
P-Değeri.
AKE
-0.809133
0.346525
-2.33499
0.0195
AME
-2.566797
1.696151
-1.513307
0.1302
BKM
0.368263
2.059623
0.178801
0.8581
KYE
-21.74515
7.158238
-3.037780
0.0024
PSE
1.150051
3.030305
0.379517
0.7043
TAE
-6.778527
2.540446
-2.668243
0.0076
TVE
-10.44472
3.800228
-2.748445
0.0060
C
30.04956
8.432309
3.563621
0.0004
Mean dependent var
0.230769
S.D. dependent var
0.429669
S.E. of regression
0.267915
Akaike info criterion
0.964393
Sum squared resid
1.292016
Schwarz criterion
1.351500
1.075866
Log likelihood
-4.537114
Hannan-Quinn criter.
Restr. log likelihood
-14.04531
Avg. log likelihood
LR statistic (7 df)
19.01639
Probability(LR stat)
0.008136
Obs with Dep=0
20
Obs with Dep=1
6
McFadden R-squared
Total obs
-0.174504
0.676966
26
Çalışmamızda yer alan bağımsız değişkenler açısından analiz sonuçlarını
değerlendirdiğimizde, ticari alacaklar endeksi (TAE) Beneish’in (1999) ve
Küçüksözen’in (2004) analiz sonuçlarına paralel olarak % 95 güven seviyesinde
anlamlıdır ancak negatif bir katsayıya sahip (-6.77) olmaktadır. Bu durum
Küçüksözen’in (2004) öngörülerine göre, ticari alacaklarda satışlarla uyumlu bir
artışın finansal bilgi manipülasyonu olasılığını azalttığına işaret etmektedir.
Yaptığımız çalışmadaki TAE’nin katsayısı incelendiğinde bu duruma zıt bir sonuç
ortaya çıkmıştır.
101 Çalışmamızda yer alan brüt kar marjı endeksi (BKM), pozitif bir katsayıya
(0.368) sahip olup, % 95 güven seviyesinde anlamlı bir bağımsız değişken olarak
ortaya çıkmamaktadır. Dolayısıyla bu endeksteki bir düşüş finansal bilgi
manipülasyonu olasılığını azaltmakta olup, bu durum düşük kar marjına sahip
şirketlerde finansal bilgi manipülasyonu olasılığının daha düşük olduğunu
göstermektedir.
Amortisman endeksi (AME) negatif bir katsayıya (-2.566) sahip olup, bu
değişken de modelimize katkısı açısından % 95 seviyesinde anlamlı değildir.
Dolayısıyla bu değişkendeki azalış finansal bilgi manipülasyonu olasılığının arttığını
göstermektedir.
Diğer taraftan, modelimizdeki aktif kalitesi endeksi (AKE) XKURY’de
olmayan şirketlerin, XKURY’de olan şirketlere göre aktif kalitesi daha iyidir.
Yapılan probit analizi sonucunda ilgili değişkenin finansal bilgi manipülasyonunu
tahminde % 95 güven seviyesinde anlamlı olduğunu göstermektedir.
Kaynak
yapısındaki
değişim
(KYE)
açısından
tablodaki
sonuçları
değerlendirdiğimizde, şirketlerin faaliyetlerini daha yüksek oranda borçla finanse
etmeleri manipülasyon yapma ihtimalini düşürdüğü görülmektedir. Bununla birlikte,
probit analizimizin sonuçlarına göre, manipülatör şirketlerle kontrol şirketleri
arasında bu açıdan bir ayrışma söz konusudur ve bu değişkenin finansal bilgi
manipülasyonunu
tahminde
%
95
güven
seviyesinde
anlamlı
olduğunu
göstermektedir.
Toplam tahakkukların toplam varlıklara oranı (TVE), yapılan probit analizi
sonucunda finansal bilgi manipülasyonunu tahminde % 95 güven seviyesinde
anlamlı olduğunu göstermektedir. Buna manipülasyon yapan şirketlerin nakit dışı
işletme sermayesi büyük ölçüde negatiftir. Diğer bir ifade ile manipülatör şirketler
(nakit dışı) işletme sermayelerini borçla finanse etmektedirler ama kontrol şirketleri
ise işletme sermayelerini borçla finanse etmemektedirler. Bu durum manipülatör
şirketlerde tahakkukların gelir azaltıcı yönde kullanıldığı şeklinde de yorumlanabilir.
Modelimizde yer alan diğer bir bağımsız değişken olan; pazarlama, satış,
dağıtım ve genel yönetim giderlerinin satışlara oranı (PSE), % 95 güven seviyesinde
istatistiki olarak anlamlı görünmemektedir. Bu durum bu değişkenler açısından
102 manipülatör şirketlerle kontrol şirketleri arasında pek farklılık olmadığı, diğer bir
ifade ile bu iki grup şirketlerin bu üç değişken açısından benzer özellikler gösterdiği
şeklinde yorumlanabilir.
Sonuç olarak çalışmamızda ulaştığımız bulgulara göre, finansal bilgi
manipülasyonunun ortaya çıkarılması açısından XMESY endeksinde; Ticari
alacaklar endeksi (TAE), Kaynak Yapısındaki Değişim Endeksi (KYE), Ticari
Alacaklar Endeksi (TAE) ve Toplam tahakkukların toplam varlıklara oranı (TVE) %
90 güven seviyesinde istatistiki olarak anlamlı olup, finansal bilgi manipülasyonu
yapılıp yapılmadığı konusunda gösterge teşkil edebilecektir.
4.5.2. Modelin Gücünün Test Edilmesi
Tablo 4.1’deki analiz sonuçları çerçevesinde ortaya çıkan katsayılar
kullanılarak modelimizin gücü test edilmiş olup, bu amaçla aşağıdaki denklem
kullanılmıştır.
M1= 30.049 + (-0.809*AKE) + (0.368*BKM) + (-21.745*KYE) +
(-2.566*AME) + (1.150*PSE) + (-6.778*TAE) + (-10.444*TVE)
Bu denklemde probit analiz sonucunda ortaya çıkan katsayılar yanında,
bağımsız değişkenlerin 2006 yılı verilerine göre hesaplanan değerleri yerlerine
konularak, 23 şirket için Mi değerleri bulunmuştur. Bu Mi değerlerinin normal
dağılım fonksiyonuna göre manipülasyon olasılığı K-ortalamalar kümeleme analizi
yöntemi ile hesaplanmış ve 4 kümeye ayrılmıştır;
¾ I. Küme: şirketin finansal bilgi manipülasyonuna başvurduğuna dair bir
bulgu yoktur. (mi < % 22,6)
¾ II. Küme: şirketin finansal bilgi manipülasyonu yapma olasılığının
bulunmaktadır. (% 22,6 < mi < 34,4),
¾ III. Küme: şirketin finansal bilgi manipülasyonu yapmış olma olasılığı
hakkında ciddi bulgular vardır. (% 34,4 < mi < % 41,6),
¾ IV. Küme: şirketin finansal bilgi manipülasyonu yaptığına dair çok önemli
bulgular vardır. (% 41,6 < mi)
103 Çalışmamızdaki örnek 23 şirketin her biri için, 2006 - 2010 dönemindeki
yıllara ilişkin bağımsız değişken değerleri hesaplanmış, bu değişken değerleri
yukarıdaki denklemde yerlerine konularak, her bir şirket için finansal bilgi
manipülasyonu olasılığı tahmin edilmiştir.
Ortaya çıkan tahmin sonuçlarına göre, daha önce yapılan manipülatör şirket –
kontrol şirketi ayrımımızdaki belirlemeler ile karşılaştırılmıştır. Böylece manipülatör
olarak belirlenen şirketlerin Model çerçevesinde manipülatör olarak tahmin edilme
olasılığı ile manipülatör olmadığı (kontrol şirketleri) varsayılan şirketlerin
manipülatör olmadığının tahmin edilme olasılığı hesaplanmıştır. Yapılan hesaplama
sonuçlarına göre Modelimiz;
• Manipülatör şirketleri (% 0 - 33 aralığında) ortalama % 20 oranında,
• Manipülatör olmayan (kontrol) şirketleri de (% 42 - 82 aralığında)
ortalama % 71 oranında doğru tahmin etmektedir. Bu doğrultuda aşağıdaki tablolarda XMESY’de yer alan tüm şirketler ve
ayrıca hem XMESY’de hem de XKURY’de bulunan şirketler için ayrı ayrı
kümeleme sonuçları verilmiştir. Tablo 4. 15 Manipülasyon Yapma – Yapmama Durumlarına Göre
XMESY’deki Şirket Sayıları
Yıl
Manipülasyon yapanların
sayısı
Manipülasyon yapmayanların
sayısı
2006
9
14
2007
4
19
2008
4
19
2009
6
17
2010
8
15
104 Bu kapsamda modelimiz kullanılarak yapılan tahmin sonuçlarına göre, 20062010 döneminde XMESY endeksinde işlem gören 23 şirketle ilgili analiz sonuçlarına
göre sırasıyla; 9, 4, 4, 6 ve 8 şirket finansal bilgi manipülasyonu yapmıştır.
Tablo 4. 16 Manipülasyon Yapma veya Yapmama Durumlarına Göre
XKURY’deki Şirket Sayıları
Yıl
Manipülasyon yapanların
sayısı
Manipülasyon yapmayanların
sayısı
2006
4
2
2007
1
5
2008
0
6
2009
0
6
2010
1
5
Bu kapsamda modelimiz kullanılarak yapılan tahmin sonuçlarına göre, 20062010 döneminde XMESY endeksinde ve XKURY endeksinde de işlem gören 5
şirketle ilgili analiz sonuçlarına göre sırasıyla; 4, 1, 0, 0 ve 1 şirket finansal bilgi
manipülasyonu yapmıştır.
105 Tablo 4. 17 Manipülasyon Yapma-Yapmama Sayıları Açısından XKURY’de
Olan ve Olmayan Şirketlerin Karşılaştırması
XMESY
XKURY
Yıl
Manipülasyon
Yapan Sayısı
Manipülasyon
Yapmayan
Sayısı
Manipülasyon
Yapan Sayısı
Manipülasyon
Yapmayan
Sayısı
2006
5
12
4
2
2007
3
14
1
5
2008
4
13
0
6
2009
6
11
0
6
2010
7
10
1
5
Yukarıdaki tablodan görüldüğü üzere 2006-2010 dönemi için XKURY’de
olan ve olmayan şirketlerden kümeleme analizi sonuçlarına göre manipülasyon riski
yüksek olan III. ve IV. Bölgeye giren şirketlerin sayısı XKURY’de olanların lehine
önemli bir gelişme göstermiştir. Başka bir ifadeyle İMKB kurumsal yönetim
endeksinin hesaplanmaya başlandığı dönem öncesinde (2006 yılı) oransal olarak
manipülasyon yapan şirket sayıları neredeyse eşit durumda iken bu oran endeksin
oluşturulduğu dönemden itibaren gözle görülür şekilde kurumsal yönetim yapısına
sahip olan şirketler açısından azalmıştır.
Özetle XKURY endeksinin oluşturulduğu 2007 yılı öncesinde manipülasyon
riski bu endekste yer alan şirketler için daha yüksek iken ilgili şirketlerin kurumsal
yönetimlerinin bir nevi tescilini ifade eden XKURY endeksi sonrası da önemli
ölçüde azalmıştır. Aynı dönemde benzer şirketlerin yer aldığı sadece XMESY’deki
şirketler açısından manipülasyon riskinin azalmak bir yana oransal olarak artmış
olması kurumsal yönetimin finansal bilgi manipülasyonunu azatlığı yönündeki tezi
destekler niteliktedir.
Analiz kapsamına alınan XMESY’deki 23 şirketin Mi değerlerine göre
yapılan kümeleme analizi sonuçlarına göre her şirketin ayrı ayrı dahil oldukları
kümeleri gösteren tablo aşağıda verilmiştir. Tablodaki ilk 6 şirketin yer aldığı koyu
bölge aynı zamanda XKURY’de bulunan şirketleri göstermektedir.
106 Tablo 4. 18 XKURY Endeksinde İşlem Gören Şirketlerin Manipülasyon Yapma
veya Yapmama Durumlarına Bulundukları Bölgeler
Şirket
No
2010
2009
2008
2007
2006
1 I II I II III 2 I I II II III 3 I I II II I 4 I I I III III 5 III I I I IV 6 I I I I I 7 I I I II III 8 III II II II II 9 IV II II II I 10 I I I II I 11 II II I II I 12 II IV I II II 13 IV I III II IV 14 I IV IV III III 15 III III III I III 16 II I I I II 17 I III II III I 18 III I I I IV 19 II II I II II 20 III I II I I 21 II IV II I I 22 III I IV IV II 23 II III I II I 107 SONUÇ
Dünya genelinde sermayenin serbest dolaşımı, özellikle finans piyasalarında
rol alan yatırımcıların dış ülke firmaları üzerinde de yatırım yapmaya ilişkin
beklentiler içine girmesine sebep olmaktadır. Ulusal firmalar üzerindeki dış yatırımcı
ilgisi, yatırımcılar için önceye nazaran finansal tabloların şeffaf olma arzusunu daha
hissedilir hale getirmektedir.
Finansal bilgi manipülasyonu, finansal tabloların şeffaflığı anlamında büyük
bir engel olma özelliği taşınmaktadır. Özellikle kurumsal yönetim endeksinin menkul
kıymet borsalarında işlerlik kazanması, finansal tabloların şeffaflığıyla doğrudan
ilgili bir konu olma özelliği taşır. Artık menkul kıymet yatırımcıları, yatırım yapmayı
planladıkları firmalar üzerinde mali performansa odaklanmak kadar aynı zamanda da
finansal tablo bilgilerinin şeffaf ve güvenilir olup olmadığına da yoğunlaşmaktadır.
Kurumsal yönetim endeksine dahil olan işletmelerin kurumsal yönetim
ilkelerine uygun bir yönetim anlayışına sahip olmaları, söz konusu şirketlerin
finansal tablolarının tüm çıkar grupları adına daha şeffaf ve güvenilir olmasını
sağlamaktadır. Çalışmamızın yapılmasındaki temel beklenti, kurumsal yönetim
endeksinde yer alan şirketlerin bu endekse dahil olmadan önceye nazaran finansal
bilgi manipülasyonu yapmama konusunda daha özenli olmaları gerektiğidir.
Bu çalışma ile kurumsal yönetim endeksinin kendisinden beklenen şekilde
finansal tabloların güvenilirliğine katkı sağlayıp sağlamadığı, kurumsal yönetim
endeksi dışında kalan firmalarla endekste yer alan firmalar arasında finansal bilgi
manipülasyonu yapıp yapmama konusunda anlamlı bir farklılığın olup olmadığı
araştırılmıştır.
Beneish tarafından geliştirilen ve çalışmamızda ayrıntılı olarak açıklanan
model, şirketlerin finansal bilgi manipülasyonu yapma eğilimlerini tespit etmekte
bazı
finansal
oranların
kullanılabileceği
konusunda
bilgiler
sunmaktadır.
Araştırmanın örneklemini oluşturan şirketlerin finansal bilgi manipülasyonu yapıp
yapmadıklarını tespit etmekte kullanılan oranlar şu şekilde sıralanabilir. “Ticari
alacaklar endeksi (TAE)”, “Brüt kar marjı endeksi (BKM)”, “Aktif kalitesi endeksi
(AKE)”, “Amortisman endeksi (AME)”, “Pazarlama, satış, dağıtım ve genel yönetim
108 giderleri endeksi (PSE)”, “Kaynak yapısındaki değişim endeksi (KYE)”, “Toplam
tahakkukların toplam varlıklara oranı (TVE)”.
Yukarıda sayılan finansal oranların kullanılması yardımıyla örneklemi
oluşturan şirketlerin kurumsal yönetim endeksine dahil olmadan önceki finansal bilgi
manipülasyon düzeyleriyle endekse dahil olduktan sonraki düzeyleri arasında bir
farklılığın olup olmadığı tespit edilmeye çalışılmıştır.
Çalışmamızda XMESY endeksinde faaliyet gösteren 23 şirket örneklemimizi
oluşturmaktadır. Ayrıca XMESY endeksinde faaliyet gösteren 23 şirket içerisinde
XKURY - İMKB KURUMSAL YÖNETİM endeksinde de yer alan 6 adet şirket
bulunmaktadır ve çalışmamızdaki söz konusu bu 6 şirket ile diğer 17 şirket arasında
manipülasyon yapıp yapmama konusunda anlamlı bir farklılığın olup olmadığı
araştırılmıştır. Çalışmamızın veri setini söz konusu 23 şirketin 2006-2010 yıllarına
ilişkin finansal tablo verileri oluşturmaktadır.
Modelimizin oluşturulması sırasında, finansal bilgi manipülasyonu yapan
yapmayan şirket ayrımı, SPK denetim ve incelemeleri ile bağımsız denetim
çalışmaları sonucunda ortaya çıkan ve kamuya açıklanan bilgiler yardımıyla
yapılmıştır.
Öncelikle gerçekleştirilen lojistik regresyon analizi neticesi yukarıda ifade
edilen finansal oranlardan hangilerinin istatistikî açıdan şirketlerin finansal bilgi
manipülasyonu yaptıklarını tespit etmekte kullanılabileceği belirlenmiştir. Modele
bağımsız değişken olarak ilave edilen tüm finansal oranlar içerisinden AKE, KYE,
TAE ve TVE’nin, şirketlerin finansal bilgi manipülasyonu yapıp yapmadıklarını
tespit etmekte istatistikî açıdan anlamlı belirleyiciler oldukları sonucuna ulaşılmıştır.
Bu kapsamda Beneish tarafından geliştirilen model kullanılarak yapılan
araştırma sonuçlarına göre, 2006-2010 döneminde hem XMESY endeksinde ve hem
de XKURY endeksinde işlem gören 6 şirketle, sadece XMESY endeksinde işlem
gören 17 şirket manipülasyon yapma yüzdeleri kıyaslandığında ilgili analiz
sonuçlarına göre, XKURY endeksinde de işlem gören 6 şirketin 2008 ve 2009
yıllarında manipülasyon yapmadıkları diğer taraftan sadece XMESY endeksinde
işlem gören 17 şirketten 2008 ve 2009 yıllarında sırasıyla 4 ve 6 adet şirketin
manipülasyon yoluna başvurduğu yönünde kanıtlara ulaşılmıştır.
109 Bu kapsamda modelimiz kullanılarak yapılan tahmin sonuçlarına göre, 2006 2010 döneminde XMESY endeksinde işlem gören 23 şirketle ilgili analiz sonuçlarına
göre sırasıyla; 9 (% 39), 4 (% 17), 4 (% 17), 6 (% 26) ve 7 (% 30) şirket finansal
bilgi manipülasyonu yapmıştır. Bu sonuçlara göre en fazla manipülasyonun
gerçekleştiği yıl 2006’dır.
Modelimizden elde etiğimiz diğer bir sonuç ise, 2006 - 2010 döneminde
XMESY endeksinde ve XKURY endeksinde de işlem gören 6 şirketle ilgili analiz
sonuçlarına göre sırasıyla; 4 (% 66), 1 (% 16), 0 (% 0), 0 (% 0) ve 1 (%16) şirketin
finansal
bilgi
manipülasyonu
yaptığı
yönündedir.
Bu
sonuçlara
göre
manipülasyonların yoğun olarak gerçekleştiği yıl 2006’dır.
Yapılan kümeleme analizi sonuçlarına göre XKURY endeksinde yer alan 6
şirketten 4’ünün kurumsal yönetim endeksi oluşturulmadan önceki tarihte finansal
bilgi manipülasyonu yaptığına dair ciddi bulgular elde edilirken, kurumsal yönetim
endeksinde faaliyetlerine devam ettikleri 2010 yılı itibariyle 2006 yılında
manipülasyon yaptığına dair bulgular elde edilen söz konusu şirketlerin 3’ü için
manipülasyon yaptığına ilişkin bir bulguya rastlanmamıştır. Bu sonuç, araştırmanın
yapılma amacını destekler niteliktedir. Diğer taraftan sadece XMESY endeksindeki
şirketlere bakıldığında ise 2006 yılına nazaran sonraki yıllarda manipülasyon
riskinin, düşme eğiliminin aksine oransal olarak yıllar itibariyle yükseldiği tespit
edilmiştir. 2006 yılında finansal bilgi manipülasyonu yaptığına dair ciddi bulgulara
ulaşılamayan 5 şirketin 2010 yılı rakamlarına odaklanıldığında manipülasyon
yaptığına ilişkin ciddi kanıtlara ulaşılmıştır.
Analiz sonuçları göstermektedir ki, XKURY endeksinde yer alan şirketlerin
finansal tablolarının daha şeffaf bir yapıya sahip olması beklentisini destekler şekilde
bu şirketlerin finansal raporlarının giderek daha güvenilir hale geldiği, diğer taraftan
XMESY endeksindeki firmaların ise özellikle 2008 finansal krizi sonrasında mali
tablolarında finansal manipülasyona ilişkin daha fazla bulguya rastlandığı ortaya
konulmuştur.
SPK bültenlerinde finansal bilgi manipülasyonu yaptığına ilişkin bilgiler
sunulan şirketler, kurulan lojistik regresyon modeli yardımıyla yapılan tahmin
sonuçlarıyla karşılaştırıldığında; modelin, manipülatör şirketleri (% 0 - 33 aralığında)
110 ortalama % 20 oranında, manipülatör olmayan (kontrol) şirketleri de (% 47 - 82
aralığında) ortalama % 71 oranında doğru tahmin ettiği belirlenmiştir. Bu farklılığın
sebebi, SPK tarafından inceleme ya da denetim kapsamına alınmayan veya bağımsız
denetim çalışmaları sırasında ortaya çıkarılamadığı için gerçekte finansal bilgi
manipülasyonu yaptığı halde manipülatör olarak hakkında bir bilgiye rastlanmayan
şirketlerden kaynaklandığı ortaya konulmuştur.
Yapılan analiz sonuçları şirketlerin finansal bilgi manipülasyonu yapıp
yapmadıkları hakkında kesin bir görüş vermemekle birlikte,
finansal bilgi
manipülasyonunu ortaya koymak için bazı önemli ipuçları sunmaktadır. Bu
çerçevede
modelimizin
akademisyenlere,
sermaye
piyasa
katılımcılarına,
yatırımcılara ve SPK’ya karar süreçlerinde ve çalışmalarında katkı sağlayacağı
düşünülmektedir.
Kurumsal yönetim endeksinde işlem gören şirket sayısının artmasıyla birlikte
ileride kurumsal yönetim uygulamalarının finansal bilgi manipülasyonunu azaltıcı
yönde daha fazla etkinliğe sahip olacağı düşünülmektedir. Finansal bilgi
manipülasyonunu azaltıcı etkinliğe sahip olması sağlanan kurumsal yönetim
uygulamaları ile tüm çıkar gruplarının daha şeffaf ve güvenilir finansal tablolara
ulaşması sağlanacak, böylelikle yatırımcıların finansal piyasalara iştirak etme
konusundaki isteksizlik ve endişeleri ortadan kalkmış olacaktır.
111 KAYNAKÇA
Kitaplar:
KELEŞ, H., 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
Kapsamında Güncel Mali Sorunlar, Maliye Bakanlığı Muhasebat
Kontrolörleri Derneği, Ankara: 2006
KÜÇÜKSÖZEN, C., Finansal Bilgi Manipülasyonu: Nedenleri, Yöntemleri,
Amaçları, Teknikleri, Sonuçları Ve İMKB Şirketleri Üzerine
Ampirik Bir Çalışma, SPK Yayınları, No.183, Ankara: 2005
MULFORD, C. W. ve E. E. COMISKEY, The Financial Numbers Game,
Detecting Creative Accounting Practices, John Wiley & Sons: 2002
SAYIŞTAY, Kamusal Yönetişim: Kamu Sektöründe Kurumsal Yönetişim,
Niçin ve Nasıl?, Sayıştay, Ankara: 2004
SPK, Hisse Senedi Piyasasında Manipülasyon: Kullanılan Yöntem
Örnekleri, Manipülatif İşlem Kalıbı Örnekleri, Korunma Yolları
,Ankara: 2003
TKYD ve DELOITTE, Kurumsal Yönetimin Anonim Ortaklıklarda
Yansımaları, Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği ve Deloitte ortak
yayını: 2007
TKYD, Kurumsal Yönetim İlkeleri Işığında Aile Şirketleri Yönetim
Rehberi, Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği Yayınları, İstanbul: 2010
TKYD, OECD Kurumsal Yönetim İlkeleri-2004, TKYD Yayını, İstanbul:
2005
Web:
http://www.tkyd.org/files/downloads/oecd2004.pdf
adresinden 04 Ekim 2010 tarihinde alınmıştır.
ÜLGEN, H., ve K. MİRZE, İşletmelerde Stratejik Yönetim, Literatür
Yayıncılık, İstanbul: 2004
Makaleler:
ABDO, A. ve G. FISHER, “The Impact Of Reported Corporate Governance
Disclosure On The Financial Performance Of Companies Listed On The
JSE”, Investment Analysts Society of Southern Africa, No 66, s. 43-56,
2007
AGGARWAL, R. K. ve G. WU, “Stock Market Manipulations” Journal of
Business, 79(4), s. 1915-1953, 2006
AKTAŞ, R. ve M. M. DOĞANAY, “Gelişmekte Olan Hisse Senedi Piyasalarının
Piyasa Verilerine Göre Gruplanması”, Bankacılık ve Finansal
Piyasalar,1(2), s. 77-91, 2007
ALLEN, F. ve D. GALE, “Stock Price Manipulation”, Review of Financial
Studies, Vol:5, s. 503-529,1992
112 ALLEN, F. ve G. GORTON, “Stock Price Manipulation, Market Microstructure
and Asymmetric Information”, European Economic Review, Vol: 36, s.
624-630, 1992
ALTINKAYA, Z., 2010, “Türkiye’deki Kooperatiflerin Yapısı Değişmeli Mi ?”,
ABMYO Dergisi, Sayı 17, 2010
ARI, M., ” Kurumsal Yönetim ve Finansal Raporlamanın Güvenirliliği”, Eskişehir
Osmangazi Üniversitesi İİBF Dergisi, 3(2), s. 43-68, 2008
ARIKBOĞA, Ş. ve A. MENTEŞ, “Türkiye’de Kurumsal Yönetişim İklimi”,
İktisat Fakültesi Mecmuası, Cilt 59, Sayı 2, s. 85-120, 2009
ARSLANTAS, C. C. ve M. A. FINDIKLI, “İMKB-50’de Yer Alan Şirketlerin
Yönetim Kurulu Yapılanmaları”, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi
Dergisi, 39, 2, s. 258-275, 2010
BENEISH, M. D., “The Detection of Earnings Manipulation”, Financial Analysts’
Journal, 55, s. 24–36, 1999
BENEISH, M.D. ve E. PRESS, "Costs of Technical Violation of Accounting-Based
Debt Covenants." The Accounting Review, vol. 68, no. 2 (April), s. 233257, 1993
BENEISH, M.D., "Detecting GAAP Violation: Implications for Assessing Earnings
Management Among Firms with Extreme Financial Performance" Journal
of Accounting and Public Policy, vol. 16, no. 3, s. 271-309, 1997
BRIS, A., N. BRISLEY, C. CABOLIS, “Adopting Better Corporate Governance:
Evidence From Cross-Border Mergers”, Journal of Corporate Finance,
Volume 14, Issue 3, s. 224-240, 2008
BUSHMAN, R., PIOTROSKI, J., ve A. SMITH, “What Determines Corporate
Transparency?”, Journal of Accounting Research, 42, s. 207–252, 2003
BUSHMAN, R., ve A., SMITH, “Financial Accounting Information and Corporate
Governance”, Journal of Accounting and Economics, No:32, s. 237-333,
2001
CHAMBERS, N., “Sermaye Piyasalarında Manipülasyon ve İMKB'deki
Örnekleri”, Muhasebe ve Finansman Dergisi, (24), S: 62-72, 2004
CHAUVIN, K. W. ve C. SHENOY, “Stock Price Decreases Prior To Executive
Stock Option Grants”, Journal of Corporate Finance, 103, s. 2-26, 2000
CHEN, K., C. W. CHEN, Z. K. C. WEI, “Legal Protection Of Investors, Corporate
Governance, And The Cost Of Equity Capital”, Journal of Corporate
Finance, Volume 15, Issue 3, s. 273-289, 2009
ÇALIŞKAN, NEMLİ, E. ve B. İÇKE, TURAN, “Kurumsal Yönetim
Uygulamalarının Türk Bankacılık Sektöründeki Durumu”, İktisat Fakültesi
Mecmuası, Cilt 59, Sayı 2, s. 121-154, 2009
ÇITAK, L., “Kurumsal Yönetim Sistemlerinde Yakınsama”, İstanbul Üniversitesi
Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, (35), s. 145-172, 2006
113 DEANGELO, L.E., “Accounting Numbers as Market Valuation Substitutes: A
Study of Management Buyouts of Public Stockholders”, The Accounting
Review, Vol:61, No:3, s.400-420, 1986.
DECHOW, P. M., R. G., SLOAN, ve A. P., SWEENEY, “Detecting Earnings
Management”, The Accounting Review, Vol:70, No:2, s. 193-225, 1995.
DECHOW, P., R. SLOAN ve A. SWEENEY, “Causes and Consequences of
Earnings Manipulation: An Analysis of Firms Subject to Enforcement
Actions by the SEC”, Contemporary Accounting Research, Vol: 13,
No:1, s. 1-36, 2006
DEMİR, V. ve O. BAHADIR, “Muhasebe Manipülasyonu”, Mali Çözüm Dergisi,
Yıl:17, Sayı:84, s. 103-119, 2007
DEMİR, Y., “Kurumsal Verimliliğin Artırılmasına Yönelik Bir Anlayış: Kurumsal
Yönetişim”, Gümrük Dünyası Dergisi, Sayı 63, s. 1-8, 2004
DİNÇ, E. ve H. ABDİOĞLU, “İşletmelerde Kurumsal Yönetim Anlayışı Ve
Muhasebe Bilgi Sistemi İlişkisi: İmkb–100 Şirketleri Üzerine Ampirik Bir
Araştırma”, Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt
12 Sayı 21, s. 157-184, 2009
DİNLER, A. M., “Kurumsal Yönetişim”, PARADOKS, Ekonomi, Sosyoloji ve
Politika Dergisi, Yıl:5 Sayı:2, s. 1-7, 2009
EATON, T. V. ve J. R. NOFSİNGER, “The Effect Of Financial Constraints And
Political Pressure On The Management Of Public Pension Plans”, Journal
of Accounting and Public Policy, Volume 23, Issue 3, s. 161-189, 2004
ERDOĞAN, N., “Muhasebe Denetiminde Niteliksel Önemliliğin Gerekliliği”,
MUFAD, 31, s. 112-119, 2006
FAMA, E. F., “Agency Problems and the Theory of the Firm”, The Journal of
Political Economy, Vol. 88, No. 2, s. 288-307, 1980
FANTO, J. A., “Persuasion and Resistance: The Use of Psychology by AngloAmerican Corporate Governance Advocates in France”, Vanderbilt
Journal Of Transnational Law,Vol. 35, s. 1041-1103, 2002
FENG, M., W. GE, S. LUO, T. SHEVLİN, “Why Do Cfos Become İnvolved İn
Material Accounting Manipulations?”, Journal of Accounting and
Economics, Volume 51, Issues 1-2, s. 21-36, 2011
FORTIN, A. ve S. DICKO, “The İmpact Of The New Ohada Accounting System
On The Judgments And Decisions Of Cameroonian Bankers”, Advances in
Accounting, Volume 25, Issue 1, s. 89-105, 2009
GILLAN, S. L., “Recent Developments in Corporate Governance: An Overview”,
Journal of Corporate Finance, Volume 12, Issue 3, s. 381-402, 2006
HART, O., “Corporate Governance: Some Theory And Implications”, The
Economic Journal, Vol. 105, No. 430, s. 678-689, 1995
HEALY, P. M., “The Effect of Bonus Scehemes on Accounting Decisions”,
Journal of Accounting and Economics, Vol.7, s. 85-107 , 1985
114 HEALY, P. ve J. WAHLEN, “A review of the earnings management literature and
its implications for standard setting”, Accounting Horizons 13, s.365–383,
1999
JONES, J., “Earnings Management During Import Relief Investigations”, Journal
of Accounting Research, Vol: 29, No:2, s. 193-228, 1991
KAMAL, M., “Corporate Governance and State-owned Enterprises: A Study of
Indonesia's Code of Corporate Governance”, Journal of International
Commercial Law & Technology, Vol. 5 Issue 4, s. 206-224, 2010
KARAARSLAN, E., “Kamu Mali Yönetimi ve Tahakkuk Esaslı Devlet
Muhasebesi.” Maliye Dergisi, no.140, s. 58-75, 2008
KING, T. D. ve M. WEN, “Shareholder Governance, Bondholder Governance, And
Managerial Risk-Taking”, Journal of Banking & Finance, Volume 35,
Issue 3, s. 512-531, 2011
KOTHARİ, S.P., K. RAMANNA, D. J. SKINNER, “Implications For Gaap From
An Analysis Of Positive Research İn Accounting”, Journal of Accounting
and Economics 50, s. 246–286, 2010
KÜÇÜKKOCAOĞLU, G. ve C. KÜÇÜKSÖZEN, “Gerçeğe Aykırı Finansal
Tabloların Ortaya Çıkarılması: İMKB Şirketleri Üzerine Ampirik Bir
Çalışma”, Muhasebe ve Finansman Dergisi, Sayı 28, 2005
KÜÇÜKKOCAOĞLU, G., B. KESKİN, Benli, C. KÜÇÜKSÖZEN, “Finansal
Bilgi Manipülasyonunun Tespitinde Yapay Sinir Ağı Modelinin Kullanımı”,
İMKB Dergisi, 9(36), s. 1-30, 2007
LIN, C. ve R. C. ROGERS, “The Informatıonal Content And Valuatıon
Ramıfıcatıons Of Earnıngs Restatements”, International Business and
Economics Research Journal, 2002, V. 1, No. 5, s. 71-84, 2002
LO, A. W .Y. , R. M. K. WONG, M. FİRTH, Michael, “Can Corporate Governance
Deter Management From Manipulating Earnings? Evidence From RelatedParty Sales Transactions In China”, Journal of Corporate Finance,
Volume 16, Issue 2, s. 225-235, 2010
PORTA, R. L., F. LOPEZ-DE-SILANES, A. SHLEIFER, R. W. VISHNY,
“Investor protection and corporate governance”, Journal of Financial
Economics, Volume 58, Issues 1-2, s. 3-27, 2000
REZAEE, Z., “Causes, Consequences, And Deterence Of Financial Statement
Fraud”, Critical Perspectives on Accounting, 16, s. 277–298, 2005
SEVİM, A. ve F. TEMİZEL, “Geleceğin Finansal Bilgi Paylaşım Platformu: Xbrl
(Extensible Business Reporting Language-Genişletilebilir İşletme
Raporlama Dili)”, Selçuk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi, 9(17), s. 261-285, 2009
SEVİM, A., “İnternet ve Hisse Senedi Yatırımcısı”, Muhasebe ve Finansman
Dergisi, 2009,(42), s. 135-143, 2009
SHLEIFER, A. ve R. W. VISHNY, “A Survey of Corporate Governance”, The
Journal of Finance, VOL. LII, NO. 2, s. 737-783, 1997
115 STOLOWY, H., ve G. BRETON, “Accounting manipulation: A literature review
and proposed conceptual framework”, Review of Accounting and Finance,
3, s. 5–65, 2004
UYAR, S. ve M. ÇELİK, “Sürekli Kamuyu Aydınlatma ve Internet Ortamında
Finansal Raporlama Surecinde Kullanılan Diller”, Ege Üniversitesi
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Sayı, 20, s. 93-103, 2006
UYAR, S., “İç Denetçi İle Denetim Komitesi Arasında Nasıl Bir İlişki
Olmalıdır?”, Türkiye İç Denetçiler Enstitüsü (TİDE), İç Denetim Dergisi,
Sayı: 12, 2005.
ÜNSAL, A., “Bulanık Finansal Şeffafsızlık”, Mali Çözüm, (99), s. 49-86, 2010
ÜNSAL, A., “Denetim Takdirlerinde Neden-Sonuç Döngü Farklılığı: Kurumsal /
Kişimsel Denetim”, Mali Çözüm Dergisi, Eylül- Ekim, s. 45-74, 2010
WIEDMAN, C. I., “Instructional Case: Detecting Earnings Manipulation”, Issues
in Accounting Education, Vol: 14, No:1, s. 145-176, 1999.
YAO, Y., “Historical Dynamics of the Development of the Corporate Governance
in Japan”, Journal of Politics and Law, s. 167-174, 2009
Bildiriler:
AKTAŞ, R., Muhasebe Standartları ve Yönetişim, 1. Uluslararası Muhasebe
Sempozyumu, İstanbul, 3-4 Kasım, 2005.
GLEASON, C., A. JENKİNS, N. T. JOHNSON, W. BRUCE, The Contagion
Effects of Accounting Restatements, FARS Meeting Paper, 2007
KÜÇÜKSÖZEN, C., ve G. KÜÇÜKKOCAOĞLU, Finansal Bilgi
Manipülasyonu: İMKB Şirketleri Üzerine Ampirik Bir Çalışma, "1st
International Accounting Conference On The Way To Convergence"
Kasım 2004, İstanbul, Muhasebe Bilim Dünyası (Mödav) Bildiri Kitabı
(http://www.baskent.edu.tr/~gurayk/kisiselearningmanipulation2.pdf)
Diğer İnternet Kaynakları:
http://www.imkb.gov.tr
http://www.spk.gov.tr
http://www.tdkterim.gov.tr
http://www.tkyd.org/tr/
http://www.tusiad.org
Raporlar :
CADBURY, A., Committee On The Financial Aspects Of Corporate
Governance, Bank Of England, s. 1-53, 1991
116 MEİ, J., G. WU, C., ZHOU, Behavior Based Manipulation: Theory and
Prosecution Evidence, (yayınlanmamıştır.), 2004
OECD,
Principles
of
Corporate
Governance,
2004
Web:
http://www.oecd.org/dataoecd/32/18/31557724.pdf adresinden 16 Şubat
2011 tarihinde alınmıştır.
SPK, Kurumsal Yönetim İlkeleri, 2005
ŞEHİRLİ, K. Kurumsal Yönetim, Sermaye Piyasası Denetleme Kurulu
Denetleme
Dairesi,
Araştırma
Raporu,(
http://www.econturk.org/spk2.pdf)
TEKİN, A. G., Kurumsal Yönetişim ( Corporate Governance ), Kuvvetler
Ayrılığı İlkesi Ve Denetimden Sorumlu Komiteler, Ekonomistler
Bülteni, Mayıs 2003
TEKİN, A. G., Kurumsal Yönetişim ( Corporate Governance) Hakkında,
Ekonomistler Bülteni, Nisan 2003
ÜSTÜNDAĞ, S., Avrupa Birliği’nde Finansal Raporlama, Türkiye Sigorta ve
Reasürans Şirketleri Birliği, ss.159-163, 2006
Tezler:
BAYIRLI, R., Yaratıcı Muhasebe, Etik, Firma Değeri Ve Örnek Bir
Uygulama, Yayımlanmamış doktora tezi, Ankara: Gazi Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006
CANBULUT, G., Finansal Bilgi Manipülasyonu ve Örnek Bir Uygulama,
Yayımlanmamış yüksek lisans tezi. İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008
KÜÇÜKSÖZEN, C., Finansal Bilgi Manipülasyonu: Nedenleri, Yöntemleri,
Amaçları, Teknikleri, Sonuçları ve İMKB Şirketleri Üzerine
Ampirik Bir Çalışma, Yayımlanmamış doktora tezi, Ankara: Ankara
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2004
YILDIRIM, M., Türkiye’de Kurumsal Yönetim Ve Sirketlerin Finansal
Performansları Üzerine Etkileri, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü İşletme Ana Bilim Dalı Doktora Tezi, 2007
117 ÖZGEÇMİŞ
Kişisel Bilgiler:
Adı ve Soyadı :Ömer BİNİCİ
Doğum Yeri: ERZURUM
Doğum Yılı : 27.06.1986
Medeni Hali: Bekar
Eğitim Durumu: Lisans
Lise:2001-2004
Lisans: 2004-2009 Marmara Üniversitesi İİBF İngilizce İşletme
Yabancı Dil(ler) ve Düzeyi:
İngilizce- İyi
İş Deneyimi:
2009-… Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi - Bucak Zeliha Tolunay
Uygulamalı Teknoloji ve İşletmecilik Yüksekokulu – Araştırma Görevlisi
Download