Yıl: 14 Sayı: 69 Ocak/Nisan 2013 Türkiye Hastanesi Yayınıdır • Bronşit • Sosyal Fobi • İlaç Alerjileri • İnsulin Direnci • Hemoroid Nedir? • Gebelikte Depresyon ANLAŞMALI KURUMLAR LİSTESİ Özel Sigorta Şirketleri Özel Kurumlar • Acıbadem Sağlık ve Hayat Sigorta A.Ş. • Anadolu Anonim Türk Sigorta Şti. (San.) • Barsan Global Loj. A.Ş. • Beşiktaş Spor Kulübü (BJK) • Back-up-card • Cihan Haber Ajansı • CompuGroup Medical (CGM) A.Ş. • Darüşşafaka Cemiyeti • Esnaf ve Sanatkarlar Derneği • Europ Asistance Turkiye • İDO • İSPARK • Fem Dersaneleri • Gümrük Müsteşarlığı Vakfı • IBM • İGDAŞ A.Ş. • IPA (Inter Partner Assistance) • IRCICA (İslam, Tarih ve Kültür Arafltırma Merkezi) • İSTAÇ A.Ş. • İstanbul Bilgi Üniversitesi • İstanbul Sanayi Odası-İSO • İstanbul Ulaşım San. ve Tic. A.Ş. • Müstakil İşadamları Derneği-MÜSİAD • Özel Saint Michel Lisesi • Perpa Ticaret Merkezi • Shell Club Smart Card • Şahinler Holding A.Ş. • Şeker Sigorta A.Ş. Yardım Sandığı Vakfı • Türk Barter İnternational A.Ş. • Türk Hava Yolları • Türk Telekom Vakfı • Türkiye Petrolleri A.O. Personeli VAKFI • Ufuk Sema Eğitim İşl. Tic. A.Ş. • Maliye Vakfı • Yeşilay Vakfı • Ak Sigorta A.Ş. • Allianz Sigorta A.Ş. • American Life Sigorta A.Ş. • Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi • Ankara Sigorta Anonim Türk Sigorta Şirketi • AXA Hayat Sigorta A.Ş. • AvivaSa Emeklilik ve Hayat A.Ş. • Demir Hayat Sigorta A.Ş. • Dubai Group Sigorta A.Ş. • Ergo İsviçre Sigorta A.Ş. • Eureko Sigorta A.Ş. • Garanti Sigorta A.Ş. • Generali Sigorta A.Ş. • Groupama A.Ş. • Güneş Sigorta A.Ş. • Halk Sigorta A.Ş. • HDI Sigorta A.Ş. • Işık Sigorta A.Ş. • Mapfre Genel Yaşam Sigorta A.Ş. • Ray Sigorta A.Ş. • Sombo Japan Sigorta A.Ş. • Yapı Kredi Sigorta A.Ş. • Zürich Sigorta A.Ş. • Ziraat Sigorta A.Ş. Bankalar ve Finans Kurumları • Akbank T.A.Ş. • Arap Türk Bankası • Asya Katılım Bankası A.Ş. • Dışbank T.A.Ş. (Fortis) • Esbank Eskişehir Bankası A.Ş. • İMKB Takas ve Saklama Bankası A.Ş. • Şekerbank T.A.Ş. • T.C. Merkez Bankası • T. Halk Bankası A.Ş. • T. İş Bankası A.Ş. • T. Sınai Kalkınma Bankası A.Ş. • T. Vakıflar Bankası T.A.O. • Yapı Kredi Bankası A.Ş. Resmi Kurumlar • T.C. Sosyal Güvenlik Kurumu (SSK. Bağkur ve T.C. Emekli Sandığı) • TBMM Milletvekilleri ve Hak Sahipleri • TBMM Çalışan Memurları ve Hak Sahipleri (Milli Saraylar Daire Başkanlığı) • İMKB • Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) • Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) • PTT Genel Müdürlüğü Sağlık Yardım Sandığı merhaba merhaba Yeni Yıldaki Yenilikler... Faruk Koca Türkiye Hastanesi Başhekimi Her yerin beyazlara büründüğü güzel ‹stanbul’umuzda yeni bir y›la ve k›ş mevsimine giriyoruz. Geçtiğimiz ayda sizlere daha faydal› olabilmek amac›yla Göğüs Hastal›klar› bölümünü ruhsat›m›za ilave ettirerek Prof. Dr. Recep Aydilek’ i bünyemize katt›k. Bundan sonra SGK mensubu olan hastalar›m›z sağl›k güvencelerini kullanarak göğüs hastal›klar› ve alerji bölümünden faydalanabilecekler. Yine özellikle bayan hastalar›m›za hizmet verebilmek için diyetisyen Ayşenur Cumurcu da hasta kabulüne başlad›. Bütün hastanelerin yan›nda sizleri de yak›ndan ilgilendiren e-Reçete uygulamas› 15 Ocak itibariyle ülke çap›nda başlayacak. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) taraf›ndan uzun bir çal›şman›n sonucunda ortaya konulan uygulamaya göre art›k doktorlar hastalar›na kâğ›t reçete yerine bilgi işlem sistemi üzerinden e-Reçete yazacak. Bu ayki reçete dergimizde; Horlama ve Uykuda Nefes Durmas›, Longo ve Lazer ‹le Hemoroid Tedavisi, ‹laç Alerjileri, Karda Yürüme Zorluklar›, Sosyal Fobi, Bronşit, K›ş Aylar›nda Beslenme, Gebelikte Ultrasonografinin Yeri, Doğum Şekline Karar Verilmesi, ‹nsülin Direnci, Gebelikte Depresyon ve Bebeklerdeki Göz Problemleri gibi beğeneceğinizi umduğumuz konulara yer verdik. Bu vesile ile yeni y›l›n›z› ve vefakâr sağl›k çal›şanlar›m›z›n da 14 Mart T›p Bayram›n› tebrik eder, sağl›kl› günler dileriz efendim. En içten sayg›lar›m›zla. Ocak/Nisan 2013 3 * $"!-& * "%(+" * ,)+$$ * ,!%'!+$! * "$"+$ * &+#$%("! Y›l: 14 Say›: 69 Ocak/Nisan 2013 Türkiye Hastanesi ad›na imtiyaz sahibi ve Başhekim Dt. Faruk Koca Sorumlu Yaz›işleri Müdürü Hayati Odabaş› Yay›n Kurulu Opr. Dr. Şerafettin Özer Uzm. Dr. Y›lmaz Kendirli Opr. Dr. Nevra Topalismailoğlu Oktay Sever Yönetim Yeri Türkiye Hastanesi Darülaceze Cad. Nadide Sk. No: 7 34381 Şişli-‹stanbul Tel: 0212 314 14 14 Faks: 0212 314 14 15 www. turkiyehastanesi. com Dan›şma Kurulu Acil Dr. Ayhan C›blak Dr. Iş›l Çekin Dr. Hüseyin Öztoprak Anestezi spot Uzm. Dr. Şaban Bayyozgat Uzm. Dr. R. Elif Balan Uzm. Dr. Nezih Berksoy Beyin Cerrahisi Opr. Dr. Levent Akduygu Biyokimya Uzm. Dr. Özkan Özbaş Cildiye Uzm. Dr. Metin Oğuz Opr. Dr. Çolpan Oval› Opr. Doç. Dr. Mehmet Çak›r ‹ç Hastal›klar› Doç. Dr. Sabahattin Gül Uzm. Dr. Ahmet Faruk Yağc› Uzm. Dr. Canan Çelebi Kad›n Doğum Opr. Dr. Nihal Çak›r Opr. Dr. Nevra Topalismailoğlu Opr. Dr. Mehtap Karaaslan Opr. Dr. Figen Ezen ‹şler Opr. Dr. Özge Coşkun Opr. Dr. Roza Eskandari Kalp Damar Cerrahisi Opr. Dr. Cafer Abbasoğlu Çocuk Cerrahisi Kardiyoloji Opr. Dr. Cem Kara Uzm. Dr. Arif Akgül Doç Dr. Sibel Enar Çocuk Hastal›klar› Uzm. Dr. Salim Erdoğan Uzm. Dr. Şükrü Cido Uzm. Dr. Mustafa Tengirşek Diş Ünitesi Kulak-Burun-Boğaz Opr. Dr. Ahmet Y›ld›r›m Opr. Dr. ‹lhan Özbek Opr. Dr. Cevat Uçar Dt. Yasin Bilen Dr. Dt. Ömer Atar Dr. Dt. Gökhan Yamaner Uzm. Dr. Y›lmaz Kendirli Diyetisyen Uzm. Dr. Ak›n Gürdil Dyt. Bahattin Arslan Dyt. Ayşenur Cumurcu Enfeksiyon Hastal›klar› Uzm. Dr. Suat Selçuk Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzm. Dr. Mehmet Saka Gastroenteroloji Uzm. Dr. Refik Okçu Nöroloji Nöro-Psikiyatri Ortopedi ve Travmatoloji Opr. Dr. Mehmet Helvac› Opr. Dr. Tar›k Şener Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Opr. Dr. Tekin Gümüşoğlu Opr. Dr. Hanife Ak›noğlu Psikiyatri Uzm. Dr. Aytül Gürbüz Genel Cerrahi Radyodiagnostik Opr. Dr. Şerafettin Özer Opr. Dr. Cavit Hamzaoğlu Uzm. Dr. Necati Sönmez Uzm. Dr. Nilgün Eren Uzm. Dr. Funda Akaçl› Göğüs Hastal›klar›-Alerji Prof. Dr. Recep Aydilek Üroloji Göz Hastal›klar› Opr. Dr. Ahmet Talha Beş›ş›k Opr. Dr. Ahmet Ayd›n Opr. Dr. Hanefi Çak›r Opr. Dr. Nusret Baş Opr. Dr. H. Ahmet Baş Opr. Dr. M. Kadir Egemenoğlu Klinik Psikolog Uzm. Psk. Çağla Tuğba Dortluoğlu Uzm. Psk. Gülşah Dursun Yay›n - Tasar›m - Renkayr›m› - Bask› ‹HLAS GAZETEC‹L‹K A. Ş. 29 Ekim Cad. No: 23 Yenibosna-‹stanbul Tel: 0212 454 30 00 4 Reçete Dergisi Türkiye Gazetesi Hastanesi’nin sağl›k sektöründeki mesleki süreli yerel yay›n›d›r. 3 ayda bir yay›nlan›r. Dergide yer alan bilgiler kaynak gösterilerek kullan›labilir. Ocak/Nisan 2013 içindekiler 6 ‹nsülin Direnci 22 Karda Zordur Yürümek... 8 Gebelikte Depresyon 24 Sosyal Fobi K›ş› Sağl›kl› ve Formunuzu Koruyarak geçirin. 26 ‹laç Alerjileri 10 Doğum Şekline Karar Verirken... 10 12 Bronşit 14 Gebelikte Ultrasonografi 30 Sağl›kl› Yaşam 16 Uykuda Nefes Durmas› Hastal›ğ› 31 Çengel Bulmaca 32 Türkiye Dostlar› 34 Anlaşmal› Bölümler 18 Bebeklerin Göz Özellikleri 20 Hemoroid Nedir? Ocak/Nisan 2013 5 dahiliye dahiliye Genetik faktörler, fiziksel aktivite eksikliği ve aş›r› enerji yüklemesi sonucu oluşan hastal›k... İnsülin Direnci Uzm. Dr. Canan Çelebi ‹ç Hastal›klar› Uzman› Yemekten sonra uyku hali, kan şekerinde iniş ç›k›şlar, çarp›nt›, terleme, uyku bölünmeleri, unutkanl›k, halsizlik, çabuk sinirlenme gibi belirtiler; kilo vermede güçlük, s›kl›kla insülin direnci problemini akl›m›za getirmektedir 6 Ocak/Nisan 2013 Son zamanlarda hastalar›m›zdan s›kl›kla duyduğumuz çabuk ac›kma, tatl› krizleri, yemekten sonra uyku hali, kan şekerinde iniş ç›k›şlar, çarp›nt›, terleme, uyku bölünmeleri, unutkanl›k, halsizlik, çabuk sinirlenme gibi belirtiler; kilo vermede güçlük, göbek çevresinde art›ş s›kl›kla insülin direnci problemini akl›m›za getirmektedir ancak problemin nedeni ve çözümü ise kafam›z› kar›şt›rmaya devam etmektedir. ‹nsülin pankreas bezinde üretilen bir hormondur. Birinci görevi yemeklerden sonra kan›m›zda artan kan şekerinin vücudumuzda yak›t olarak kullan›lmak üzere hücrelerimizin içine girmesini sağlamak ve enerji kaynağ› olarak kulla- n›lmas›n› sağlamakt›r. Normalde herhangi bir yemek öğününden sonra, yemeğimizi yediğimiz zaman kan›m›zdaki şeker oran› h›zla yükselir, bununla beraber pankreas organ›m›z sisteme bir miktar insülin salg›lar ve artan kan şekerimiz bu insülin yard›m›yla enerjiye çevrilmek üzere hücrelere girer. Kan şekerimiz kullan›ld›kça yavaş yavaş düşer ve yemekten yaklaş›k 3 – 4 saat sonra iyice azal›p normal seviyelere iner ve yeniden ac›k›r›z, sistem böylece dengede kalm›ş olur. Yani besinlerle ald›ğ›m›z şekeri biz enerji üretimi için kulland›ğ›m›z müddetçe vücudumuz bunu düzenli olarak yakar ve kilo almay›z. Eğer gereğinden fazla yüksek enerji veren şekerli g›dalar vücudumuza girerse dahiliye dahiliye ve de yeterli fiziksel aktivite yapmazsak insülin-şeker dengemiz bozulur, kan şekerimizde iniş ç›k›şlar başlar, pankreas›m›z dolaş›ma aş›r› insülin gönderir ve kan›m›zda gereksiz, ihtiyac›m›z›n üstünde insülin dolaş›r ve hiperinsülinemi (insülin fazl›ğ›) oluşur. ‹nsülin-şeker aras›ndaki bu dengenin değişimi hücrelerimizde insülin direnci oluşumuna yol açar ve hücre duvar›ndaki insülin reseptörlerinde insüline karş› duyars›zl›ğa yol açarak şekerin insülin taraf›ndan hücreye sokulamamas›na yol açarak kanda şeker ve insülinin birikimine yol açar. Bu durumda insülin hormonunun ikinci görevi, yani kanda fazla biriken şekeri yağ olarak depolama görevi devreye girer ve fazla şeker trigliseride dönüştürülerek yedek enerji kaynağ› olarak depolan›r. Karaciğer yağlanmas›, büyümesi, pankreasta yağlanma, kar›n yağlar›n›n, göbek çevresinin artmas› ve doğal olarak şeker hastal›ğ› başlar. Ayr›ca hiperlipidemi, hipertansiyon, reaktif hipoglisemiler, polikistik over hastal›ğ›, fibrokistik meme, fibromiyaljiler s›kl›kla bunlar› takip eder. ‹nsülin direncine yol açan nedenlerin baş›nda genetik faktörler, fiziksel aktivite eksikliği, sigara kullan›m›, aş›r› unlu, nişastal› ve yağl› g›dalar›n tüketimi, şeker, ekmek, pirinç, makarna, meşrubat ve tatl›n›n fazlaca tüketimi, artm›ş vücut ağ›rl›ğ› (santral obesite), kortizon gibi birtak›m ilaçlar, gebelik, cush i n g , akromegali gibi baz› endokrin hastal›klar, baz› hormonlar›n kontrolsüz kullan›m›, annelerin bebekleri gereğinden fazla beslemeleri ve kilo al›m›na yol açmalar›d›r. Bu faktörler aras›nda santral obesite özellikle çok önemlidir. Ayr›ca insülin direnci yaşa bağl› olarak da artar. En s›k görülen yaşlar 50 – 74 aral›ğ›d›r. Artan vücut kitlesi ile insülin direnci belirgin olarak artar, kar›n içi yağ kitlesindeki art›ş insülin duyarl›l›ğ›n› azaltarak insülin direncine sebep olur. Asl›nda bir k›s›r döngü olan insülin direncini k›rmak için doğru, dengeli, düzenli beslenme, düşük glisemik indeksli g›dalar›n al›m›, fiziksel aktivite art›ş›, düzenli spor, egzersiz, özellikle tempolu yürüyüşler en önemli çözüm yolu gibi gözükmektedir. Doktor kontrolünde metformin gibi ilaçlar da kullan›labilir. ‹nsülin direnci ölçümünde ise, pratikte açl›k insülin düzeyi bize oldukça yol göstericidir. 5 iü/ml üstü değerler dikkat çekicidir. Normal bireylerde OGTT’de glikoz verilmesinden 2 saat sonra insülin düzeyi 80 mU/ml alt› olmal›d›r; bu değerlerin üstündeki rakamlar insülin direncini gösterir. Ayr›ca pratikte kulland›ğ›m›z HOMA IR dediğimiz değer ise, “Açl›k plazma insülin değeri x Açl›k kan şekeri / 22,5” formülü ile hesaplan›r ve bu değer normal bireylerde 2,1 – 2,7 aras›nda olmal›d›r. Ocak/Nisan 2013 7 psikiyatri psikiyatri Anne adaylar›n› etkileyen tehlikeli gelişme... Gebelikte Depresyon Uzm. Dr. Aytül Gürbüz Tükel Psikiyatri Uzman› Eğer gebelikte yaşanan depresyon tedavi edilmezse intihar düşünceleri ve girişimi olabilir, anne ve dolay›s›yla bebek kötü beslenir ve buna bağl› olarak yeni doğanda doğumsal sorunlar görülebilir 8 Ocak/Nisan 2013 Kad›nlarda östrojen düzeyinin değişmesi depresyon riskini de art›r›r. Geçmişte düşünülenin aksine gebelik kad›nlarda psikiyatrik hastal›klara karş› koruyucu değildir. Daha önce geçirilmiş depresyon, premenstrüel disforik bozukluk (adet öncesi gerginlik) yaşayanlar, genç yaşta hamile kalanlar, s›n›rl› sosyal desteği olanlar, çocuk say›s› fazla olanlar, evliliğinde sorunlar yaşayanlar, gebelikle ilgili çelişkili düşüncelerde olan kad›nlarda gebelikte ve doğum sonras› dönemde depresyon riski daha fazlad›r. Eğer gebelikte yaşanan depresyon tedavi edilmezse intihar düşünceleri ve girişimi olabilir, anne ve dolay›s›yla bebek kötü beslenir ve buna bağl› olarak yeni doğanda doğumsal sorunlar görülebilir, eğer hamilelikte depresyon tedavi edilmezse doğum sonras›nda da depresyon devam edebilir, bu da emzirme dönemini etkileyebilir. Gebe bir kad›n› tedavi ederken yaln›zca anneyi değil anne karn›ndaki fetüsü de düşünmek gerekir. Çünkü anneyi etkileyecek her şey fetüsü de etkileyecektir. Tedavi seçenekleri hastayla görüşülüp psikiyatri psikiyatri kar zarar hesab› yap›lmal›d›r. Eğer depresyon ilaç d›ş› müdahalelerle tedavi edilebiliyorsa bu yollar öncelikle tercih edilmelidir. Asl›nda depresyon tedavisinde kullan›lan ilaçlar›n hiçbirisi ABD G›da ve ‹laç ‹daresi (FDA) taraf›ndan onaylanmam›şt›r. Hamilelikten önce depresyon geçiren ve antidepresan kullanan kad›nda hamilelik oluşmas›yla ilac›n ani kesilmesi depresyonun tekrarlama riskini çok art›rmaktad›r. Bu sebeple planl› bir gebelikse kad›n›n ilaç tedavisi bittikten sonra hamile kalmas› daha uygundur. annenin duygu durumu değişkenlik gösterir, ağlamakl› bir hali vard›r, huzursuzluk, gerginlik, kayg›, endişe, uyku ve iştah bozukluklar› görülür. Eğer bu belirtiler 2 haftadan fazla sürerse doğum sonras› depresyon Gebeliğin ilk 3 haftas› bebekle anne kan dolaş›m› aras›nda bir ilişki olmad›ğ›ndan bu dönemde ilaç kullan›m›n›n sak›ncas› yoktur, birçok kad›n hamile olduğunu anlad›ğ›nda birkaç hafta geçmiş olabiliyor, bu dönem de bebek için sak›nca oluşturmaz. Gebeliğin 1-3 ay› organ gelişimi dönemi olduğundan bu dönemde ilaç kullan›m› sak›ncal›d›r. olarak değerlendirilmelidir. Yap›lmas› gereken şeyler 1- Kad›n gebe kalmadan önce eğer depresyon bulgular› iyileşmişse ilaç azalt›larak kademeli kesilmelidir. 2- Mümkün oldukça ilk 12 haftada ilaç kullan›m›ndan kaç›n›lmal›d›r 3- Eğer ilaç gerekirse hamilelik döneminde bebeğe zarar vermeyecek uygun ilaçlar seçilmelidir. 4- ‹ntihar riski varsa, psikotik bulgular varsa, beslenmeyi ciddi şekilde etkileyecek derecede depresyon varsa EKT (elektroşok tedavisi) hamilelikte uygulanabilir. Doğum Sonras› (Loğusal›k) Depresyonu Kad›nlar›n %30–75’i doğumdan sonra 4–10 gün süren hafif bir doğum sonras› hüznü yaşarlar. Bu dönemde Gebelikten önce depresyonda olmas›, premenstrüel disforik bozukluk yaşayanlar, ilk doğum olmas›, gebelikte olumsuz şeyler yaşanmas›, yeterli sosyal desteğin olmamas›, evlilik sorunlar› olmas› riski art›r›r. Bu dönemde de yine kar-zarar durumu değerlendirilmeli ve buna göre tedavi planlanmal›d›r. ‹laç seçiminde de dikkatli olmak gerekir, ilac›n süte geçiş oran› ve bebekte yapacağ› yan etkiler dikkate al›narak ilaç seçilmelidir. Ocak/Nisan 2013 9 diyet diyet Soğuk günler için s›cak tavsiyeler Kışı Sağlıklı ve Formunuzu Koruyarak Geçirin Ayşenur CUMURCU Diyetisyen K›ş aylar›nda yaza oranla daha az hareket etmemize; besin ögeleri bak›m›ndan yetersiz ama enerji getirisi fazla olan, dengesiz beslenme düzeni de eklendiğinde k›ş aylar›nda bağ›ş›kl›k sisteminin zay›flamas› ve kilo art›ş› kaç›n›lmaz olur K›ş aylar›nda günlerin k›salmas›, havalar›n soğumas›yla birlikte vücudumuzda baz› değişiklikler meydana gelir. Bazal metabolizma h›z›n›n düşmesi enerji ihtiyac›n› azalt›r, güneşin kendini daha az göstermesi ise kendimizi daha mutsuz hissetmemize sebep olabilir. Buna aç›k havada geçirilen zaman›n azalmas›, daha az hareket etmek, besin ögeleri bak›m›ndan yetersiz ama enerji getirisi fazla olan, dengesiz beslenme düzeni de eklendiğinde k›ş aylar›nda bağ›ş›kl›k sisteminin zay›flamas› ve kilo art›ş› kaç›n›lmaz olur. K›ş mevsiminde bu tür olumsuzluklar yaşamamak için antioksidan içeriği zengin g›dalarla beslenmek önem kazan›r. Antioksidanlar, pek çok metabolik soruna neden olan, bağ›ş›kl›k sistemini zay›flatan ve yaşlanma sürecini h›zland›ran serbest radikalleri uzaklaşt›rarak veya yok ederek vücut sağl›ğ›n›n korunmas›na yard›mc› olur. A, C, E vitamini, çinko, selenyum mineralleri en iyi bilinen antioksidanlard›r. K›ş aylar›nda sebze meyve tüketimine önem vermek, yeterli ve dengeli karbonhidrat, protein ve yağ al›m›na dikkat etmek ve vücudumuzu susuz b›rakmamak birinci önceliğimiz olmal›d›r. Yeterli D Vitamini K›ş aylar›na önem kazanan bir diğer konu da yeterli D vitamini almakt›r. Güneşlenme zaman›n›n az olduğu k›ş aylar›nda, bulutsuz günleri f›rsat olarak değerlendirin, aç›k havada en az 30 dk yürüyüş yap›n. D vitamininin temel kaynağ› güneş olsa da besinlerden de fayda sağlamak mümkün. Yumurta sar›s›, süt ve bal›k yeme düzeniniz içinde mutlaka yer als›n. D vitaminin yetersizliği bağ›ş›kl›k sisteminin zay›flamas› başta olmak üzere pek çok olumsuzluğa neden olur. Vücudunuzda yeterli seviyede bulunup bulunmad›ğ›n› öğrenin, gerekliyse takviye al›n. Güçlü Bağ›ş›kl›k Sistemi Soğuk ve yağ›şl› havalarla birlikte bağ›ş›kl›k sisteminin savunmaya olan ihtiyac› artar. Bağ›ş›kl›k sistemini güçlendirecek 10 Ocak/Nisan 2013 diyet diyet besinlerin tüketimi bu aylarda daha çok önem kazan›r. Sistemimizi sağlam tutman›n temel kural›; yeterli ve dengeli beslenme düzeninin sağlanmas›d›r. Bunu yaparken en büyük destekçimiz sebze ve meyvelerdir. A,C, E vitamini, selenyum, magnezyum, çinko içeren sebze ve meyveler vücudun ihtiyac› olan gerekli besin ögelerini içerir. Yeşil yaprakl› sebzeler, p›rasa, lahana, brokoli, kereviz, karalahana, karnabahar, brüksel lahanas›, havuç, maydanoz, tere, roka, turp, semiz otu, k›rm›z› pancar, k›rm›z› soğan, sar›msak, bal kabağ›, turunçgiller, elma, ayva, armut gibi besinler günlük yeme düzenimiz içinde mutlaka yer almal›d›r. Ayr›ca E vitamini kaynağ› olan badem, ceviz, f›nd›k, kabak ve ay çekirdeği miktarlar›na dikkat edilerek tüketilebilir. Kilo Almadan Sağl›kl› Bir K›ş Metabolizma h›z›n›n yavaşlamas› ve hareketin azalmas› enerji ihtiyac›n› azalt›rken, ruh halindeki dalgalanmalar ve soğuk hava karbonhidrat ve yağ içeriği fazla olan kalorili yiyeceklere eğilimi artt›rabilir. ‹şte bu durumu engellemenin alt›n kurallar›: 1. Üç ana üç ara öğün tüketin. 2. Kahvalt›y› asla ihmal etmeyin, haftada 2–3 gün haşlanm›ş yumurta tüketerek daha uzun süre tok kal›n. 3. Mercimek, tarhana, sebze çorbas› gibi krema ve un eklenmemiş kalorisi yüksek olmayan ve tok tutan çorbalar› tüketin. 4. Her gün salata yiyin. Salatalar›n›z› mümkün olduğunca farkl› besinler kullanarak renklendirin, çeşitlendirin. 5. K›ş›n vazgeçilmezi kuru baklagilleri haftada 1–2 defa tam tah›l ekmeği veya bulgur pilav› ile birlikte tüketin. Kuru baklagiller magnezyum, demir, çinko, B6 vitamini, folik asit ve posa aç›s›ndan zengindir. 6. Protein al›m›na dikkat edin. Haftada 1–2 defa, ›zgara ya da buğulama bal›k tüketin. Bal›ktaki omega 3 yağ asitleri, kan yağlar›n› düzenler, kardiyovasküler hastal›klara karş› korur, depresyonu iyileştirici etki yapar. Depresyonda olan kişilerde omega 3 yağ asitlerinin düşük olduğu gözlemlenmiştir. 7. Yeterli s›v› al›n. K›ş aylar›na terlemenin azalmas›yla birlikte su al›m›nda azalma görülür, fakat bu vücudun su ihtiyac›n›n olmad›ğ›n› göstermez. Al›nan her bir kalori için 1 ml suya ihtiyaç vard›r. 2000 kalori alan bir kişinin günde 2 litre su tüketmesi gerekir. S›v› ihtiyac› asitli içecekler, siyah çay, kahve gibi kafeinli içecekler yerine su, C vitamini kaynağ› olan kuşburnu çay›, yeşil çay gibi bitki çaylar›ndan sağlanmal›d›r. Ayr›ca antioksidan kaynağ› olan nar suyu haftada 1 defa bir çay bardağ› olacak şekilde tüketilebilir. 8. Günde 3-4 adet meyve, 6-8 yemek kaş›ğ› kadar sebze tüketin. 9. Günde 2–3 porsiyon süt, yoğurt, ayran tüketin. Yoğurt içindeki faydal› bakteriler barsak floras›n›n düzenlenmesine yard›mc› olarak bağ›ş›kl›k sistemini güçlendirir. 10. Ara öğünlerde sağl›kl› at›şt›rmal›klar tercih edin.1–2 ceviz içi, 5–6 adet kavrulmam›ş f›nd›k veya 6–8 adet kavrulmam›ş badem hem tok kalman›za yard›mc› olur hem de sağl›kl› yağ asitlerini alman›z› sağlar. Bir avuç beyaz leblebi de iyi bir seçenek olacakt›r. Dengeli ve yeterli beslendiğiniz, mutlu ve enerjik bir k›ş geçirmeniz dileğiyle. Ocak/Nisan 2013 11 çocuk hastal›klar› çocuk hastal›klar› Çevre ve iklim şartlar›ndan etkilenen hastal›k... Bronşit Uzm. Dr. Salim Erdoğan Çocuk Hastal›klar› Uzman› ‹nsan burnundan nefes al›r. Bu şekilde hava ›s›t›l›r, nemlendirilir, mikroplardan temizlenir. Soğuk alg›nl›ğ›, burun kemiğinin eğriliği gibi sebepler soğuk, kirli ve kuru havan›n al›nmas›na yol açar ve bronşite sebep olur. 12 Ocak/Nisan 2013 Bronşit, nefes borusunun dallara ayr›larak akciğerlere yay›lan hava borular›n›n iç k›sm›n› örten mukoza dokusunun akut ya da kronik iltihab›na denir.‹ltihap bronşiyol dediğimiz küçük hava yollar›nda olursa bronşiolit ismini al›r. Akut Bronşit Akut bronşit aniden gelişen bir hastal›k olarak kabul edilir ve genellikle soğuk alg›nl›ğ›n›n ard›ndan gelişir. Çok yayg›n olup hastal›k etkeni olan virüsler genellikle üst solunum yollar›nda bulunmaktad›r. Başlang›çtaki virüs enfeksiyonlar›na daha sonra bakteri enfeksiyonu eklenebilir.Ancak zaman›m›zdaki ilaç tedavileri ile bu komplikasyonlar kontrol alt›na al›nabilir. Hastal›ğ›n Sebepleri Akut bronşitin iki önemli nedeni vard›r: 1- Enfeksiyonlar 2- Fizikokimyasal sebepler. • Enfeksiyonlar, Soluk borusu dediğimiz trakea’n›n ve bronşlar›n iltihab› olan bronşit, üst solunum yollar› dediğimiz burun, boğaz, g›rtlağ›n gribal enfeksiyonu s›ras›nda çok s›k gelişen bir komplikasyondur. Bunun d›ş›nda boğmaca ve k›zam›k s›ras›nda da bronşit s›k rastlan›r. Özellikle çocuklarda ve gençlerde görülen akut bronşitlerde, başl›ca etken virüslerdir. Ama bazen bakteriler de akut bronşite neden olabilir. Bakteriler bronşlara hava yoluyla veya kan dolaş›m› vas›tas›yla ulaşabileceği gibi, solunum yollar› mukozas›nda saprofit olarak bulunmaktad›r.Bunlar normal koşullarda bir hastal›ğa yol açmazlar. Herhangi bir nedenle vücudun çocukçocuk hastal›klar› hastal›klar› direnci zay›flar ve savunma sistemi görevini yapamazsa zarars›z olan saprofit bakteriler de bronşite yol açabilir. Kronik Bronşit Sağl›kl› Fizikokimyasal sebebler….. Bunlar genellikle gaz halinde olup soluduğumuz havada bulunan ve bronş mukozas›na zarar veren birçok madde dir. Fabrikalar ve ev bacalar›ndan ç›kan dumanlar ile taş›tlar›n egzos borular›ndan ç›kan gazlar ve solunum yollar›nda tahribata yol açt›ğ› kesinlikle bilinen sigara duman› bunlar›n baş›nda gelmektedir. ‹ltihap ve aş›r› salg› Amfizem Sağl›kl› Hava kesecikleri zarlar›nda parçalanma Bronşiti Haz›rlayan Etkenler Bronşit hastal›ğ›n› haz›rlayan etkenlerin bas›nda çevre ve iklim koşullar› yer al›r. Ani s›cakl›k ve mevsim değişikliklerinde, devaml› çok s›cak ve çok kuru ya da tam tersi aş›r› tozlu ve nemli ortamlarda bronş mukozas›n› koruyan s›v› salg›s› azal›r. Bu da bronşite zemin haz›rlar. Bronşitin sonbahar ve k›ş aylar›nda artmas›n›n sebebi ani bast›ran soğuklar ve hava değişimlerinden dolay›d›r. Akut bronşitin öbür etkenleri ise soğuk alg›nl›ğ›, burun kemiğinin deviasyon dediğimiz eğriliği, polip dediğimiz burun içi mukozas›n›n şişlikleri gibi oluşumlard›r. Bunlar burun solunumunu engelleyerek soğuk,kuru ve kirli havan›n ağ›z yolu ile al›nmas›na yol açar.Bu havada bronşlarda hastal›k yapabilir.Normal şartlarda insan burundan nefes al›r.Bu şekilde hava ›s›t›l›r,nemlendirilir ve mikroplardan ar›nd›r›l›p vücuda girmesi sağlan›r.O zamanda hastal›k olmaz. Bronşitin Belirtileri Genellikle soğuk alg›nl›klar›ndan sonra öksürük,h›r›lt› ile birlikte hafif ateş görülür.Ateş 37,5°C- 38,5°C aras›nda seyreder. Nefes borusu ve bronşlarda gelişen iltihap göğüs kemiğinin arkas›nda yanma hissi, öksürüğün art›rd›ğ› bir ağr›yla birlikte ortaya ç›kar. Bazen daha hafif olan ağr›lar bütün göğse yay›labilir.Öksürükten dolay› solunum kaslar›n›n zorlanmas›yla solunum fazlalaş›r.Bazen öksürük inatç› bir hal al›r. Bronşit dediğimiz bronş iltihab›n›n en önemli belirtisi olan öksürük bronşlardaki savunma mekanizmas›n›n bir göstergesidir. Normal koşullarda da, bronş yüzeylerini irrite eden, uyaran herhangi bir etkene karş› şiddetli bir öksürük cevab› görülebilir ve uyar›c› etkenin d›şar› at›lmas›na kadar devam eder. Fakat bronşitte bronş mukozas› iltihaplanarak zedelenmiştir. Bu durumda bronş mukozas› mukus salg›s›n› büyük ölçüde art›r›r, ve bronş damarlar›nda toplanan aş›r› miktardaki kan›n s›v› bölümü bronş boşluğuna s›zar ve bronşlarda yabanc› madde etkisi yaparak öksürüğe yol açar. ‹şte hastal›ğ›n en önemli ikinci belirtisi olan balgam ç›karma, damar d›ş›na s›v› s›zmas› ve mukus salg›s›n›n artmas›n›n sonucu meydana gelmektedir. Başlang›çta az ve koyu k›vaml› olan balgam, hastal›k ilerledikçe daha sulu ve boldur. Günde yar›m litre, seyrek olarak da bir litre kadar balgam ç›kar›labilir. Hastal›ğ›n Seyri Akut bronşit genellikle fazla zarar vermeden geçer. Hasta iki hafta içinde düzelebilir. makta bu da buralarda bakterilerin de üremesini kolaylaşt›rmaktad›r. Bu durumda hastal›ğ›n gidişi daha kötü seyreder. Bakteri enfeksiyonlar›n›n eklendiği bronşitlerin en kötü komplikasyonu zatürredir.Zatürre akciğer dokusunun iltihab›d›r. Bronşitin Tedavisi Akut bronşitin sebebi genellikle virüsler olduğu için antibiyotik tedavisinin faydas› yoktur. Fakat virüs enfeksiyonuna bakteri enfeksiyonu ilave olmuşsa antibiyotik kullanmak gerekir. Bu nedenle virüslerin etken olduğu farzedilse bile akut bronşitli hastalara olas› bakteri enfeksiyonuna karş› antibiyotik tedavisi uygulanmal›d›r. Ayr›ca bronş salg›lann›n ak›c›l›ğ›n› art›ran balgam yumuşat›c› ilaçlar verilerek balgam›n at›lmas› sağlanmal›d›r. Ateş yükseldiğinde ateş düşürücü ilaçlar verilir. Bol ve ›l›k s›v› içilmeli, istirahat etmeli, aş›r› efordan sak›nmal›, üşütmemelidir Hastal›k kalp hastal›ğ› olanlarda, çocuklarda ve ihtiyarlarda daha uzun sürebilir. Daha önce belirtildiği gibi öksürük aş›r› miktarda artan bronş salg›s›n›n temizlenmesi için gerekli bir savunma mekanizmas› olduğundan öksürük kesici ilaçlar› fazla kullanmamal›d›r. Virüslerin sebeb olduğu bir enfeksiyonlarda bronşlarda doku y›k›m› ol- Hekim tavsiyesi olmadan ilaç kullanmak uygun değildir. Ocak/Nisan 2013 13 radyoloji radyoloji Hamilelik döneminin izlenmesinde vazgeçilmez bir uygulama... Gebelikte Ultrasonografi Uzm. Dr. Funda Akaçl› Radyoloji ‹lk aylarda oluşabilecek embriyonun gelişmediği boş keseler, mol gebeliği dediğimiz anormal trofoblastik gelişimler, uterus ve overlere ait ve gebeliği etkileyebilecek patolojiler(myom, kist gibi) ilk aylarda yap›lan ultrasonla tespit edilebilir. 14 Ocak/Nisan 2013 Ultrason muayeneleri günümüzde gebelik izlemlerinin vazgeçilmez bir parças› haline gelmiştir. Ultrasonun temel prensibi yüksek frekanstaki ses dalgalar›n›n hasta üzerine uygulanan prob arac›l›ğ› ile doku ve organlara gönderilmesiyle bu dokulardan yans›yan dalgalar›n yine ayn› prob ile al›narak bir ekran üzerine yans›t›lmas›d›r. Normal gebeliklerde gebeliğin ilk bulgusu, uterusun orta k›sm›nda yer alan gebelik kesesinin görülmesidir. Böylece anne için risk taş›yan d›ş gebelik olas›l›ğ› ekarte edilmiş olur. Kar›ndan yap›lan ultrasonografi ile bir embrionun 6-7 hafta- l›kken kalp at›şlar› ve 8 haftal›kken de hareketleri görülebilir. Transvajinal yaklaş›m ile bu ölçümler ortalama 6 gün daha öncedir. ‹lk aylarda oluşabilecek embrionun gelişmediği boş keseler, mol gebeliği dediğimiz anormal trofoblastik gelişimler, uterus ve overlere ait ve gebeliği etkileyebilecek patolojiler( myom, kist gibi) yine ilk aylarda yap›lan ultrasonla saptanabilir. CRL( crown rump lenght) yani embrionun baş popo uzunluğu ilk trimestirde bebeğin yaş›n› belirlemede en önemli kriterdir. 11-14 haftalar aras›nda fetusun (bebeğin) ense kal›nl›ğ› (NT) ve burun radyoloji radyoloji kemiği (NB) de değerlendirilir. NT 3 mm ‘nin alt›nda olmal›d›r. Ayn› gün verilen kanda yap›lan laboratuar incelemesi ile bebekte kromozom anomalileri yönünden yüksek risk olup olmad›ğ› değerlendirilir. Ancak ikili test tan› koymak amaçl› değildir. Sadece riski belirler. Riskin düşük olmas› %100 anomali olmad›ğ›n› göstermez. Ancak riskin yüksek olmas› durumunda ileri tetkikler yap›l›r. Fetal ense kal›nl›ğ›n›n artt›ğ› durumlar, kromozom anomalileri (Trisomi 21-Down sendromu, Trisomi 18, Trisomi 13), kalp anomalileri, boşalt›m sistemi anomalileri ve değişik genetik sendromlard›r. Ayr›ca ilk 3 ayda ultrasonografi ile anensefali gibi beyin ve kafatas› gelişiminin yetersiz olduğu sendromlar, ağ›r iskelet, sindirim sistemi ve idrar yollar› anomalileri kesin olarak tan›nabilmekte ve gebelik sonland›r›labilmektedir. Çoğul (ikiz-üçüz) gebeliklerde ikili test yap›lmamaktad›r. Ancak ense kal›nl›ğ› ölçümü yap›lmal›d›r. 15 ile 18 haftalar aras›nda üçlü test yap›l›r. Bu test ikiz gebelikler, ikili testi yapt›rmayan gebeler ve ikili testi olup kad›n doğum uzmanlar›n›n gerekli gördüğü hallerde yap›lmal›d›r. Bu testte kanda Beta hCG, alfa fetoprotein ve estriol değerlerine bak›larak Trisomi 21 (Down sendromu), trisomi 18 ve nöral tüp defekti (omurga aç›kl›ğ›) riski belirlenir. Bu esnada ultrasonografide fetal ölçümler yap›larak gebelik haftas›n›n belirlenmesi gereklidir. Doğumsal problemlerin tan›nmas›na yönelik yap›lan detayl› ultrasonografiye ikinci düzey ultrasonografi denir. ‹kinci düzey ultrasonografinin gebeliğin 1822 inci haftalar› aras›nda yap›lmas› en uygun zamand›r. Bu haftalar bebeğin yap›sal gelişimini büyük ölçüde tamamlad›ğ› ve en iyi görüntülenebildiği haftad›r. Kafatas›, beyin, beyincik, yüz, omurga, kalp, göğüs ve kar›n boşluğu, iç organlar, kollar, eller, bacaklar ve ayaklar s›rayla sistematik olarak değerlendirilir. Ancak ne yaz›k ki en gelişmiş makineler ve en iyi uzmanlarla dahi doğumsal problemlerin hepsini saptamak mümkün olmamaktad›r. Optimal bir inceleme ile anomalilerin %65-70 ‘i ekarte edilebilmektedir. Doppler ultrasonografi ise gebelikte kan damarlar›na ait verilerin değerlendirilmesinde kullan›l›r. Gebelik esnas›nda Doppler ultrasonografi, gebelik ile ilgili komplikasyonlar (preeklampsi riski, rahim içi gelişme geriliği riski) hakk›nda değerli öngörüler sağlar. Uterusa giden atardamarlardaki (sağ ve sol arteria uterina) kan ak›m› özellikleri, ilerleyen gebelik haftalar›nda preeklampsi riski ve bebekte rahim içi gelişme geriliği riskine ait uyar›lar verir. Göbek kordonundaki atardamara (umbilikal arter) ait kan ak›m› ise bebeğin plasenta yoluyla yeterli besin ve oksijen al›p almad›ğ› konusunda yani plasental yetmezliğin ekarte edilmesinde güvenilir bir yöntemdir. Doppler ultrasonografinin amac› bebekte anomali taramas› değildir. Gebelik esnas›nda kan damarlar›ndaki ak›m özelliklerini değerlendirmektedir. 32.haftadan sonra yap›lan incelemelerde bebeğin gelişimi, baş›n aşağ› dönüp dönmediği, plasentan›n yeri, amnios s›v›n›n yeterli olup olmad›ğ› kontrol edilir. Tüm bu çal›şmalar›n amac› dünyaya sağl›kl› bireyler getirmek ve daha sonralar› ortaya ç›kabilecek tehlikelerin önüne geçmektir. Ocak/Nisan 2013 15 KBB KBB Yaşl› kişilerde daha s›k rastlanan bir rahats›zl›k... Uykuda Nefes Durması Hastalığı Opr. Dr. Ahmet Y›ld›r›m KBB Hastal›klar› Uzman› Özellikle s›rtüstü uykuda ve uyku derinleşince nefes durmaya başlar. 10 saniye ile ortalama 25 saniye aras›nda solunum durmalar› veya çok yüzeysel nefes almalar olur. Bir saatte 20 ila 70 defa nefes durmas› veya azalmas› olabilmektedir. Uykuda nefes durmas› hastal›ğ› bizler t›p fakültesinde okurken ne kitaplar›m›zda ne de hocalar›m›z›n notlar›nda ismi olmayan bir konuydu. Hatta 6 y›ll›k t›p fakültesinden iki sene sonra başlad›ğ›m›z ihtisasta horlama operasyonlar› yap›ld›ğ› halde uykuda nefes durmas› hastal›ğ› doktor camias›nda pek bilinmez durumdayd›. Ve aradan 10 sene geçtikten sonra bizler konunun önemini idrak etmeye başlam›şt›k. Uykuda nefes durmas› hastal›ğ› 18. ve 20. yüzy›l t›bb›nda şimdiki net tan›m›na kavuşmam›ş olsa da t›p tarihinde mesela şişko k›rm›z› bir adam›n gece gündüz uyuklamas› ve benzeri şekilde ve dolayl› olarak zikredilmiştir. Uyku laboratuarlar› 1960'l› y›llarda gelişmeye başlay›p 1990'larda yayg›nlaşmaya başlad›ktan sonra kendilerini ispat için büyük mücadele verdiler. Şimdi bir saat uykuda bir kişinin nefesini ne kadar dakika tutarsa ne etkileri olacağ› ve ne gibi hastal›klarla ilgili olabileceği kimyas›na kadar bilinmektedir. Uykuda nefes durmas› hastal›ğ› medyada yeterince tan›t›lm›şt›r. Art›k halk konu hakk›nda bilinçlidir. Özellikle ihtiyarl›ğa yüz tutmuş erkek nüfusta daha fazla olmak üzere uykuda nefes refleksleri ciddi olarak zay›flayabilmektedir. Özellikle s›rt üstü uykuda ve uyku derinleşince nefes durmaya başlar. 10 saniye Halva Yumuşak plaka bloklar nazal havayolu Dil Normal Pozisyon 16 Ocak/Nisan 2013 KBB KBB ile ortalama 25 saniye aras›nda solunum durmalar› veya çok yüzeysel nefes almalar olur. Bir saatte 20 ile 70 defa nefes durmas› veya azalmas› olabilmektedir. Uykuda vücut ölü gibidir. Yani irade olmad›ğ› için nefessizlik adeta k›smen boğulmak etkisi yapmaktad›r. Kan ile vücudun her yerine dağ›lan oksijen seviyesi giderek azal›r. Hatta ileri hastal›klarda vücut morarmaya başlar. Nefes sistemi bu hali acil bir olay olarak hissederse göğüs kafesi şiddetli hareketler gösterebilir. Kalp oksijen yetiştirebilmek gayesi ile at›m bozukluklar› gösterebilir. Zaman içinde hastal›k ilerler. Akciğerde kalpte ve damarlarda hatta bütün dokularda sürekli oksijensizliğin hasarlar› ortaya ç›kmaya başlar. Kalp büyür, akçiğer tansiyonu olur, damar sertleşmesi h›zlan›r . Vücudun yak›t tüketme yani enerji elde etme sistemi bozulur. Hormon sistemi dengeden ç›kabilir. Hastal›k başlang›c›ndan çok sonra farkedilir. Günümüz medyas›n›n s›k du- yurmas› bilinç sağlam›şsa da bireyin hastal›ğ›n› tan›mas› genellikle erken olmamaktad›r. Hastal›k geç tespit edilse de tedavisi genellikle yüz güldürücüdür. Uykuda nefes durmas› hastal›ğ› şimdi hastal›k olarak tan›n›yor fakat horlama tek baş›na hastal›k olarak tan›nmamaktad›r . Horlayan bir kişide, uykuda nefes durmas› hastal›ğ›n›n bulunma ihtimali kuvvetlidir. Bu bak›mdan bu kişilerin uyku kalitesi düşükse hekim desteği aramalar› gerekir. Uykuda nefes durmas› hastal›ğ›n›n en pratik tan›nmas› uyku kalitesizliğinin günlük hayat› önemli derecede etkilemeye başlamas›d›r. Sabah yatağa yap›şan ve genellikle horlayan veya gece garip sesler ç›karan yani uykuda garip nefes ald›ğ› belli olan ve günlük faaliyetlerinde zihni yorgun ve bedeni kabiliyetleri eksilmiş bir kişi uyku t›bb› ile ilgili bir hekimi aramaya başlamal›d›r . Gündüz s›k olarak uylu hali, yorgunluk, zihin yorgunluğu, unutkanl›k, dikkat kayb›, yüksek tansiyon, aş›r› kilo ile mücadelede başar›s›zl›k, libido kayb› ve daha pekçok hayat kalitesini bozan şikayet uykuda nefes bozukluğu olan bir kişide aranacak belirtilerdir. Hasta hekim ilişkisi bu hastal›ğ›n varl›ğ›n› düşündürüyorsa at›lacak ilk ad›m uyku laboratuar›nda test yap›lmas›d›r. Bu testler tarama şeklinde yani sadece var m› yok mu basitliğinde yap›labildiği gibi gizli şeker testi gibi saklanan hastal›ğ› ortaya ç›karmak maksad›yla daha teferruatl› olarak da yap›labilmektedir. Test hakk›ndaki seçimler uzman›n işidir. Hastal›ğ›n varl›ğ› bünyeyi ne kadar etkiliyorsa hekim bu etkiye göre tedavi hakk›ndaki seçeneklere karar verecektir. Ocak/Nisan 2013 17 göz göz Bebeklerde s›k görülen problemler... Bebeklerin Göz Özellikleri Opr. Dr. M. Kadir Egemenoğlu Göz Hastal›klar› Uzman› Yeni doğmuş bebekte görsel odaklanma vard›r. Ancak gözlerde paralel hareket 1. aydan sonra oluşur. 2–5 ayda görsel tehditte k›rpma refleksi gelişir. 4.ayda fovea denilen merkez gelişimini tamamlar. Renkli görme tamamlan›r. 18 Ocak/Nisan 2013 Yeni doğan’da gözün özellikleri nelerdir? Anne karn›nda ilk 3 ayda genetiği bozabilecek hastal›k, röntgen ›ş›nlar›, ilaçlar gibi faktörler göz gelişimini ciddi şekilde etkiler. Retina’n›n gelişimi doğumdan sonra 1–2 ayda tamamlan›r. Göz çukurunun boyutu önemlidir. Güdük göz veya göz küresinin hiç olmamas› halinde hayat›n ilk birkaç haftas›nda protez göz yerleştirilmesi ve protezin s›k aral›klarla büyütülmesi yahut genişletilebilen protezlerle takibi göz çukurunda bir asimetri gelişmemesi yönünden önemlidir. Doğumda iris rengi gri veya aç›k mavidir. Alt›nc› ayda iris rengi son haline yak›n olur. Zamanla biraz daha koyulaş›r. Yeni doğmuş bebekte görsel odaklanma vard›r. Ancak gözlerde paralel hareket 1.aydan sonra oluşur. 2–5 ayda görsel tehditte k›rpma refleksi gelişir. 4.ayda fovea denilen merkez gelişimini tamamlar. Renkli görme tamamlan›r. 6.ayda akomodasyonla (yak›na uyumla) beraber derin görme oluşmağa başlar. 1 yaş›nda kornea çap› erişkinin % 95 ine,3 yaş›nda göz çap› erişkin gözünün % 95 ine ulaş›r. Yeni doğanda mevcut görme bozukluğunun kal›c› göz tembelliğine yol açmadan düzeltilebilmesi için ilk 3 ayda müdahale gerekir. Görme sisteminin esnekliği 12 yaş›na kadar devam eder. Yeni doğan’da en s›k görülen göz problemleri nelerdir? Blefarit Göz kapaklar›n›n serbest kenarlar›ndaki salg› bezlerinin iltihabi hastal›ğ›na blefarit ad› verilir. Bu bezler yağl› bir salg› yard›m›yla kapaklar ile göz aras›ndaki yüzeyi kayganlaşt›rmak ile görevlidirler. Buradaki mikrop say›s›n›n artmas› ile birlikte vücut hem allerjik hem de iltihabi reaksiyonlarla bu duruma tepki gösterir. Kaş›nt›, kapak kenarlar›nda k›zar›kl›k, çapaklanma gibi belirtiler ortaya ç›kar. Bu seyir esnas›nda bazen salg› bezlerinin kanallar›nda bir t›kanma olmas› durumunda yağl› madde bez içinde birikip mikrop kaparak göz kapağ›nda ağr›l› bir şişliğe neden olur. Hordeolum (“arpac›k”) olarak bilinen bu durum s›cak pansuman ve yerel antibiyotik tedavisi gerektirir. Şalazyon ise ayn› yağ bezinin t›kanarak içinde salg› birikmesi ile oluşan şişliğe verilen isimdir, ancak şalazyonda hordeolumda olduğu gibi mikrobik bir iltihap sözkonusu değildir. Şalazyon tedavisinde s›cak pansuman ve anti-inflamatuar ilaçlar›n yan›s›ra cerrahi yoldan t›kanan salg› bezinin aç›lmas› ve biriken yağl› maddenin drenaj› da çoğu zaman gerekli olur. As›l tedavi ise blefarite yönelik olmal›d›r, ancak blefarit kronik özelliğinden dolay› tedavisi de uzun süreli ve sab›r gerektiren bir tedavi olmal›d›r. göz göz Konjunktivit Gözlerde k›zar›kl›ğa yol açan en s›k sebeplerden biridir. Göz küresinin en d›ş›n› saran saydam konjunktiva zar›n›n d›ş etkenler ve mikroplar ile oluşan iltihab›na verilen isimdir. K›zar›kl›ğ›n yan›s›ra çapaklanma, batma, kaş›nt› ve sulanmaya da neden olur. Bakteri ve viruslar›n yan›s›ra kimyasal etkenler ve allerjik faktörler de konjunktivite neden olabilir. Tedavisinde de nedene bağl› olarak antimikrobial veya antiallerjik ilaçlara başvurulabilir. Ancak bakteriyel konjunktivitler antibiyotik tedavisine iyi yan›t verirken, viral konjunktivitlerde tedavi güçtür. Konjunktivitten korunmada en etkili yol, el-göz temas›n›n kesinlikle önlenmesi ve ellerin temiz tutulmas›d›r. Bu arada gözdeki her k›zar›kl›k veya sulanman›n konjunktivitten kaynaklanmayabileceğini, başka hastal›klar›n da ayn› belirtileri verebileceği unutulmamal›d›r. Lökokori Kelime anlam› olarak “beyaz gözbebeği” demektir. Bazen normal ›ş›k koşullar›nda dahi kolayl›kla farkedilebilecek kadar bariz olabildiği gibi, sadece flaşla çekilen fotoğraflarda görülebilmesi de mümkündür. Ancak bir göz hekimi, özel optik gereçlerle yapacağ› muayene sonucu durumu tam olarak değerlendirebilir. Katarakt, retina dekolman›, göz içi iltahaplar›, retinan›n damarsal hastal›klar›, yenidoğan retinopatisi ve göz içi tümörleri lökokoriye sebep olabilecek birçok sebep aras›nda en s›k görülenleridir. Lökokoriye sebep olan durumlar›n hepsi de sağl›k aç›s›ndan büyük ciddiyet arzeden ve hemen tedavi gerektiren durumlard›r. Nistagmus Gözlerin ritmik titreme hareketleri yapmas›na verilen genel bir add›r. Merkezi sinir sisteminin baz› hastal›klar›nda görülebildiği gibi iç kulak hastal›klar›nda da rastlanabilir. Ayr›ca gözün doğuştan görmeyi etkileyen birçok hastal›ğ›nda da nistagmus gelişebilir. Gözünde titreme hareketleri görülen çocuklarda neden yönelik kapsaml› bir araşt›rma yapmak gerekir. Titreme hareketleri bazen belli bir bak›ş pozisyonunda hafifleme özelliği gösterir, böyle durumlarda hasta baş›n› aksi yöne çevirerek titremelerin görme üzerindeki olumsuz etkisini en aza indirmeye çal›ş›r. Böylece bir anormal baş pozisyonu al›şkanl›ğ› yerleşir. Tedavisinde göz kaslar›n›n kas›lma gücünü azaltacak cerrahi girişimler ve botulinum toksin tedavisinden yararlan›labilir. Katarakt Gözün içindeki lensin doğal saydaml›ğ›n› kaybederek matlaşmas› haline verilen genel bir add›r. Çocuklarda yaklaş›k olarak 100 binde 3 oran›nda görülür. Çocukluk çağ›nda görülmesi genellikle genetik veya metabolik lens gelişim kusurlar›na bağl›d›r. Bazen görmeyi etkilemeyecek kadar küçük olanlar› tedavi gerektirmeyebilse de, doğumsal katarakt çoğu zaman cerrahi tedavi gerektiren bir durumdur. Görme, ameliyatta yerleştirilecek bir göziçi merceği ile veya sonradan tak›labilecek bir kontakt lens ile sağlanmal›d›r. Doğumsal kataraktlar›n geç farkedilmesi veya tedavisinde gecikilmesi çocukta ambliopi (göz tembelliği) gelişmesi yüzünden ileride telafisi mümkün olmayan kal›c› görme kayb›na yol açar. Glokom Halk aras›nda “göz tansiyonu” olarak bilinen bu hastal›k çocuklarda yetişkinlerdekinden farkl› özellikler gösterir. Nedeni çoğunlukla göz içi yap›lar›n gelişimsel bozukluğudur. Çocuklarda gözün cidar› yetişkinlere göre daha esnek bir yap›da olduğu için yükselen göz içi bas›nc› gözün boyutlar›nda büyümeye neden olur. Gözün bu şekilde genişleyerek büyümesi, özellikle öndeki saydam korneada çatlamalara yol açarak bu dokunun içine su nüfuz etmesine ve böylelikle saydaml›ğ›n› kaybetmesine yol açar. Böylece kornea bulan›klaş›r, çocuğun görmesi bozulur, ›ş›ğa hassasiyeti artar ve gözde yaşarma oluşur. Tedavi- de göz damlalar› ve ağ›zdan al›nacak ilaçlarla artan göz içi bas›nc› düşürülmeye çal›ş›l›rken glokoma neden olan doğumsal bozukluğun giderilmesi çoğu zaman ancak cerrahi yoldan mümkün olabilir. Yeni doğmuş olan bebeklerde göz kaymas› normal midir? Şaş›l›k olabilir mi? Ne yap›lmas› laz›m? Yeni doğan bebeklerde özellikle ilk haftalarda göz bebeklerini buruna doğru yaklaşt›rma şeklinde ya da biri o yana biri bu yana bakar şekilde k›sa süreli göz kaymalar› olabilir. Bu henüz gözlerini fikse edebilme yeteneği kazanamam›ş olmalar›na bağl›d›r. Önemli olan göz kaymas› durumunun sebat etmemesidir. Bazen bebeklerin burun kökleri daha bas›k olduğu için de olmad›klar› halde şaş›ym›ş gibi görünebilirler. Zamanla art›k göz kaslar› kuvvetlenip gözlerini kontrol- fikse etmeyi, bir objeyi ya da anneyi izlemeyi başarmaya başlad›klar›nda şaş› bakmalar› sona erer. Eğer göz kaymas› günün her saati sürekli oluyorsa ve hiç düzelmiyorsa, ya da birinci aydan sonra da bazen olmaya devam ediyorsa o zaman bir göz hekimini ziyaret etme gereği doğar. 0–16 yaş grubundaki çocuklar›n göz sağl›ğ› korumak için ne yapmal›d›r? — Doğduktan hemen sonra, — 6 ayl›kken, — 3 yaş›ndayken, — Okula başlamadan önce, — Okul süresince her y›l, Periyodik olarak göz muayenelerinin yap›lmas› gereklidir. Ocak/Nisan 2013 19 genel cerrahi genel cerrahi Hayat›m›z› olumsuz etkileyen çok yayg›n bir sağl›k problemi... Hemoroid Nedir? Opr. Dr. Şerafettin Özer Genel Cerrahi Uzman› Makat bölgesindeki damarlar›n genişlemesi olarak tan›mlanan hemoroidin tedavisinde egzersiz yapmak, kab›z ollmamak, bol su içmek çok önemlidir T›p dilinde hemoroid (basur), makat bölgesindeki damarlar›n genişlemesi olarak tan›mlan›yor. Bir başka ifadeyle makattaki varis olgusuna hemoroid denir. Bir k›sm› tedaviye gereksinme duyulmayacak çapta olduğu için gözlem d›ş› kalan hemoroid, en yayg›n sağl›k sorunlar› aras›nda yer almaktad›r. Bu sorunun temelinde beslenme bozukluğu yat›yor. Kal›t›msal özellik de taş›yan hemoroidin oluşmas›nda kab›zl›k en önemli etken olmaktad›r. Bu konudaki veriler:hemoroid tedavisi görenlerin hemen hepsinin ailesinde benzer rahats›zl›ğ› çeken kişiler bulunduğunu ve kişinin uzun süre kab›zl›k çektiğini gösteriyor. 1- Tedavi Öncesi 2- Tedavi Sonras› 20 Ocak/Nisan 2013 Tedavi Yöntemleri Hemoroid tedavisi için öteden beri çeşitli yöntemler uygulan›yor. Belli başl› etkili tedavi yöntemleri aras›nda skleroterapi (iğne ile kurutma). bant ligasyonu (boğma) ve cerrahi uygulama yer al›yor. Lazer teknolojisi de hemoroid tedavisinde uygulan›yor. Ancak, klasik yöntem tan›m›na giren skleroterapi ve bant ligasyonunda nüks yani tekrarlama oran› yüksek oluyor. Klasik cerrahi yöntemde başar›l› sonuçlar al›nmas›na karş›n ameliyat sonras› iyileşme daha uzun süre istiyor. Longo + Laser Yöntemi Art›k hemoroid tedavisinde uygulanan bu son yöntemle klasik yöntem- genel cerrahi genel cerrahi Longo yöntemi ile 2. 3. ve küçük 4. derecede iç hemoroidlerde tam tedavi sağlanabiliyor. Büyük 4. derecede iç hemoroidler, d›ş hemoroidler, makat çevresinde şekil bozukluğu olanlarda (deri pilisi, doku sertleşmesi gibi) anal fissür (makatta çatlak), fistül art› hemoroid durumu olan hastalarda longo ile birlikte lazer uygulan›yor. Yöntem Tespiti lerinin sak›ncalar› ortadan kald›r›l›yor. Longo ve lazer kombinasyonu uygulan›yor. Uygulamada “longo stapler” kullan›l›yor. Hemoroid tedavisi için son teknoloji olanaklar› kullan›larak geliştirilen özel bir cihaz olan “longo stapler” tedavinin ana unsurunu oluşturuyor. Longo stapler, kal›n bağ›rsağ›n son bölümünü halka şeklinde otomatik olarak al›yor, hemoroid memelerini içeri çekip, beslenmesini engelliyor. Böylece yaklaş›k 1 ay içinde bütün iç basur memeleri yok oluyor. Cihaz her tedavi için bir kez kullan›l›p at›l›yor. Her hasta için yeni bir cihaz kullan›l›yor. Longo staplerin yapt›ğ› işlem, makat içinde Linea dendata üstünde olduğu için ameliyat sonras› ağr› yok denecek kadar az olmaktad›r. Hemoroid tedavisinde hangi yöntemin uygulanacağ› hekim taraf›ndan hastan›n , ayr›nt›l› muayenesi ile belirleniyor. Hastan›n durumuna göre klasik longo, lazer veya ikili kombinasyon şeklinde uygulanmaktad›r. Bu yöntemler genel anestezi (tam uyutma), spinal veya epidural anestezi (belden aşağ›s›n› uyuşturma) ile yap›labiliyor. Opr. Dr. Cavit Hamzaoğlu Genel Cerrahi Uzman› Yeni Yöntemin Özelliği Yeni uygulamada ameliyat toplam 15 dk sürüyor. Hastaya çok k›sa süreli anestezi verildiği için ay›lmas› ve ayn› gün içinde taburcu edilmesi kolay oluyor. Ameliyat sonras›nda hastalara 10-15 gün süre ile bağ›rsak yumuşat›c› kulland›r›l›yor. Özel bir perhiz bak›m ve pansumana gerek duyulmuyor. Hemoroidden Korunmak için: • Düzenli egzersiz yapmak, • Kab›z kalmamaya özen göstermek, • Düzenli tuvalet al›şkanl›ğ› edinmek • Bol su içmek, • Sulu yemekler yemek. • Posal› g›dalarla beslenin, • Sebze ve meyve tüketmek gerekir. Uzmanlar Diyork i: Hemoroid tedavisinde longo stapler ve lazer kombinasyonu ne sağl›yor? • ‹ç hemoroidler yak›lmadan ve kesilmeden tam iyileşiyor. • Makat anatomisi ve görevi tam düzeliyor. • Klasik ameliyata göre çok k›sa dönemde normal hayata dönülüyor. Ocak/Nisan 2013 21 ortopedi ve travmatoloji ortopedi ve travmatoloji K›ş›n beyaz güzelliği, dikkatsizlik sonucu kabusa dönmesin... Karda Zordur Yürümek... Opr. Dr. Birol Tar›k Şener Ortopedi ve Travmatoloji Uzman› Karda istekd›ş› kayarak düşme sonucu çok çeşitli yaralanmalar olabilir. Bunlarda en önemlisi kafa travmas›d›r. Yaşl›larda bel ve s›rt omurlar›nda omurga k›r›klar›, kuyruk sokumu kemiğinde k›r›k oluşmas›na da s›k rastlan›r Her taraf›n bembeyaz olduğu,yağan her kar tanesinin insanlara mutluluk verdiği bir günde basit bir dikkatsizlik sonucu kayarak düşmek bu güzelliğin sizin için kabusa dönüşmesine neden olabilir. ‹stanbul’da kar ve buzlanman›n s›n›rl› zamanlarda olmas› bizlerin bu ortamda yürümemiz için tecrübe sahibi olmam›za engeldir . Bizde bu ayki yaz›m›zda karda yürürken dikkat edilmesi gerekenlere ve eğer düşersek ne yapmam›z gerektiğine ay›rd›k. Kar ve buz varken en önemli şey ayakkab›m›z›n taban›d›r . Bast›ğ›m›z yer oldukça kaygand›r. Bu sebeple ayakkab› taban› lastik, kauçuk gibi maddelerden yap›lm›ş ve t›rt›kl› olmal›d›r. Ayakkab› topuklar› k›sa olmal›d›r. Haz›rl›ks›z kaygan tabanl› ayakkab› ile yakalan›rsak ayakkab›n› üzerine çorap giyerek geleneksel yöntemle düşme riskini azaltabiliriz. Karda ad›m atarken dengemizi daha sağlama almak için k›sa ad›mlar atmal›y›z. ilk bas›şta topuğa değil de parmak ucuna basmak da kayma riskini azalt›r. Yokuş ve merdiven inip ç›kmak karl› havalarda düşme riskini yüksek olduğu durumlard›r. Kucağ›m›zda çocuk veya eşyay› kucakta taş›mak önümüzü görmemize ve dengeyi sağlamam›za mani olduğundan tavsiye edilmez. Uzun mesafeli yürüyüşlerde mümkünse kar gözlüğü kullan›lmal›d›r. Yürürken her zamankinden daha dikkatle önümüze bakmal›y›z. Ellerimizin cepte olmas› dengemizi sağlamay› güçleştirir. Bu sebeple en az bir kolumuz mümkünse her ikisi de boşta olmal›d›r. Kol kola girerek yürümek denge sağlamay› güçleştirir ,birbirimizin düşmesine de sebep olur. Dengeyi sağlamak için alt› lastikli ,kaymayan bir baston kullanmak düşme riskini azalt›r. Özellikle yaşl›lar buz ve karda olabildiğince d›şar› ç›kmamal›, eğer ç›karlarsa da çok dikkatli davranmal›d›r. Osteoporoz sebebi ile yaşl›larda basit bir düşme ile ciddi k›r›klar oluşmaktad›r. Karda ve buzda kayarak düşme sonucu çok çeşitli yaralanmalar olabilir. Bunlarda en önemlisi kafa travmas›d›r. Özellikle yaşl›larda bel ve s›rt omurlar›nda omurga k›r›klar› 22 Ocak/Nisan 2013 ortopedi ve travmatoloji ortopedi ve travmatoloji oluşabilir. Kuyruk sokumu kemiğinde k›r›k oluşmas›na da s›k rastlan›r. Çoğu kez düşerken refleks olarak yüzümüzü ve baş›m›z› korumak için elimizi kullan›r›z. Bu sebeple karda düşme sonucu en s›k el bileği k›r›klar›na rastlan›r. Omuz bölgesinde omuz ç›k›ğ› ve k›r›klar gelişebilir. Özellikle yaşl›larda kalça k›r›klar s›k olur. Ayak bileği bölgesine bağ y›rt›klar› ve k›r›k gelişebilir. Karda düşme sonucu k›r›kla birlikte veya bağ›ms›z olarak çeşitli yumuşak doku yaralanmalar› da s›k görülür. Düştüğümlüz Zaman... Düşen kimsenin ilk değerlendirilmesi ve yap›lacak ilk müdahale çok önemlidir. Öncelikle düşen kimsenin hayati fonksiyonlar›, nefes al›p vermesi, kalp ve dolaş›m sistemi kontrol edilir. Bilinç durumu, ,kafa travmas› geçirip geçilmediğine, hayati organlarda yaralanma olup olmad›ğ›na bak›l›r. Hastan›n s›rt ve bel bölgesindeki ağr› ve hassasiyet omurga k›r›ğ›na bağl› olabilir. Bu durumda hastan›n kald›r›lmaya çal›ş›lmas› felç riskini getireceğinden bilinçsiz yaklaş›mlardan kaç›n›lmal›d›r. Kol ve bacaklar›n değerlendirilmesinde hastan›n ağr›s›, belirli bir bölgedeki şişlik ve hassasiyet, yumuşak dokudaki yaralanma ve kanamalara bak›l›r. El bileği bölgesinde şişlik şekil bozukluğu, ağr›, k›r›k işareti olabilir. Bu durumda acil olarak yap›lmas› geren bir destekle bilek bölgesindeki hareketi azaltmakt›r. Bandaj sarmak çok zararl› olabilir. K›r›k şüphe edilen bölge s›k›lmamal›d›r. O elde bulunan saat yüzük gibi eşyalar şişlik olabileceğinden ç›kar›lmal›d›r . Hasta mümkün olduğunca fazla oynat›lmadan hastaneye ulaşt›r›lmal›d›r. El Bileği K›r›klar›: Kar ve buzda düşme sonucu en s›k rastlanan k›r›klar el bileği k›r›klar›d›r. Hastan›n düşerken baş›n› korumak için refleks olarak avuç içini yere uzatmas› sonucu olur. Radius denen ön kemiği el bileği eklemine yak›n yerden k›r›l›r. Bu k›r›klar ilk tarif eden hekimin ad›yla Colles k›r›ğ› olarak adland›r›l›r. Colles k›r›klar› yaşl›larda ve bayanlarda osteoporoz sebebiyle daha s›k görülür. Hastan›n el bileğinde çatal s›rt› şeklinde bir deformite ve şişlik oluşur. El bileği dokunmakla son derece hassasd›r. Bu şikayetle acil ortopedi polikliniğine başvuran hastan›n muayenesi yap›ld›ktan sonra el bileğinin en az 2 yönlü röntgen grafisi çekilir. Şüpheli durumlarda bilgisayarl› tomografi ile değerlendirmek de gerekebilir. El bileği k›r›klar› röntgende değerlendirilerek tedavi uygulan›r. Kaymam›ş çatlak şeklindeki k›r›klara basit alç› uygulamas› yap›l›r. Çoğu kez k›r›k bölge yerinden kaym›şt›r. Bu durumda lokal ve ya genel anestezi uygulanarak özel manevralarla k›r›k yerine oturtulur ve alç› uygulan›r. Kapal› olarak yerine oturtulamayan ve eklem yüzeyinde bozulmalara yol açan k›r›klar›n tedavisinde ise ameliyat gerekir. Karl› havalarda düşmemek ve üşütmemek dileklerimizle…. Ocak/Nisan 2013 23 çocuk psikoloji çocuk psikoloji Orta Çocuklukta (6-12 yaş) bir kayg› bozukluğu: Sosyal Fobi Gülşah Dursun Uzm. Klinik Psikolog Okul öncesi dönemde görülen aş›r› utangaçl›ğ›n, okul çağ›nda şekil değiştirerek sosyal fobi şeklini ald›ğ› düşünülmektedir. Çocukluk y›llar›nda yaşanan sosyal kayg›ya, ergenlikte depresyon ve madde kullan›m› eşlik edebilir. Korku, genellikle çevresel bir tehdide gösterilen normal bir reaksiyon olarak tan›mlanabilir. Hayatta kalmak için gerekli ve önemlidir, çünkü bireyleri bir durumun fiziksel ya da psikolojik olarak zarar verici olabileceği konusunda uyarmaktad›r. Kötü, hoşa gitmeyen ve korkunç bir şey olacakm›ş gibi bir beklenti içinde olma durumu ise kayg› olarak tan›mlanabilir. Kayg›ya, s›kl›kla motor-fizyolojik belirtiler eşlik eder. Kayg› yaşayan çocuklarda taşikardi, tansiyon yükselmesi, solunum s›kl›ğ›nda art›ş, solunum k›sal›ğ› hissi, ishal, terleme art›ş›, vücutta uyuşma ve kar›ncalanma hissi, titreme, kramplar, kar›n veya göğüs ağr›s›, uykusuzluk, baş dönmesi ve s›k idrara ç›kma Tablo 1. 24 Ocak/Nisan 2013 gibi belirtiler görülebilir. Öte yandan, bu kişilerde sinirlilik, gerginlik, odaklanamama, ve derealizasyon gibi psikolojik belirtiler de gözlenebilir. Kayg› yaşayan çocuklar, davran›şsal-sosyal alanda da başkalar›na bağ›ml› olma, sosyal ilişkilerde çekingenlik ve huzursuzluk, etkinliklerden kaç›nma veya aş›r› risk alma gibi davran›şlar da sergileyebilirler. Çocukluk döneminde bir şeylerden korkmak genellikle çok yayg›nd›r. Çocukluk döneminde görülen ortak korkular› aşağ›daki tabloyla özetleyebiliriz. (Bkz. Tablo 1) Normal gelişim sürecinde, çocuklar korkular›n›n üstesinden savunma mekanizmalar›n› ve baş etme stratejilerini kullanarak gelebilmektedirler. Yani bu Çocuklukta Yayg›n Korkular Yaş Aral›ğ› Endişeler ve Korkular 0–12 ay Yüksek sesler, gölge veya karart› gibi görünen nesneler, destek kayb› 12–24 ay Ayr›l›k, yabanc›lar 24–36 ay Ayr›l›k, hayvanlar, köpekler 3–6 yaş Ayr›l›k, yabanc›lar, hayvanlar, karanl›k, hayali varl›klar 6–10 yaş Karanl›k, yaralanma, yaln›z kalma, hayvanlar 10–12 yaş Yaralanma, okul başar›s›zl›ğ›, alay edilme, gök gürültüsü 12–18 yaş Sosyal alanda başar›s›zl›k, akranlar› taraf›ndan d›şlanma, savaş, doğal afetler, gelecek çocuk psikoloji çocuk psikoloji günü partileri, teneffüsler ve arkadaşlarla gezip tozma ve sportif faaliyetler çoğu çocuk için eğlenceli etkinliklerdir ancak bu çocuklar için bu etkinlikler şiddetli bir rahats›zl›k kaynağ› olmaktad›r. Fobi veya diğer kayg› bozukluklar›na sahip olan çocuklar genellikle bağ›ml›, talepkar, ailelerine sürekli ihtiyaç duyan kimseler olarak yetişirler. Korku ve fobileri ile baş etmek için uyumsuz davran›şlar geliştirir ve korku karş›t› savunmalar kullan›rlar. çocuklar kötü bir rüya gördüklerinde “Bu bir rüya, gerçek değil” diye düşünerek veya okulda s›navlar› kötü geçtiğinde “s›navda başar›s›z oldum ama bu dünyan›n sonu değil” diyerek kendilerini sakinleştirebilirler. Korkular›n› bu şekilde yat›şt›ramayan çocuklar›n yaşad›ğ› kayg›, patolojik kayg›d›r. Bu noktada korkunun yoğunluğuna, süresine ve çocuğun duruma ilişkin tepkilerine dikkat edilmesi gerekir. Çocukluk döneminde normal korku ile kayg›y› ay›rt etmek zor olsa da, belirtilerin istenmeyen, s›k›nt› verici nitelikte olmas›, gerçekçi olmayan korkular›n ve kayg›lar›n sosyal yaşamda bir bozulmaya neden olmas›, kayg›n›n yaşand›ğ› yer ve zaman tan› koymada önemli olan unsurlard›r. SOSYAL FOB‹ NED‹R? Sosyal fobi yaşayan çocuklar, yanl›ş bir şey yaparak veya söyleyerek kendisini zor durumda b›rakabileceklerini ve bu nedenle dikkati kendi üzerinde toplayabileceklerini düşünerek sosyal ortamlarda bulunmaktan korkar. Çocuklar, bu gibi sosyal ortamlarda bulunduklar›nda aş›r› bir kayg› yaşarlar. Bunun yan› s›ra, yaşad›klar› kayg›n›n başkalar› taraf›ndan da anlaş›larak rezil olmaktan korkarlar. Sosyal fobisi olan çocuklar sosyal ortamlarda rahats›z edici fiziksel semptomlar (kalp at›şlar›n›n h›zlanmas›, terleme, titreme, ishal, yüz k›zarmas› vb.) yaşamaktad›rlar. Bu belirtiler baz› zamanlarda panik düzeyine ulaşmakta ve çocuk bay›lacağ›n›, kontrolünü kaybedeceğini ve hatta öleceğini düşünebilmektedir. Sosyal fobi ile ilgili olduğu düşünülen seçici konuşmazl›k durumunda ise sözel becerilerinde sorun olmayan çocuklar yabanc›larla iletişim kurmazlar. Bu çocuklar›n sözel olmayan iletişimleri daha başar›l›d›r. Yap›lan çal›şmalarda bu bozukluğa sahip olan çocuklar›n sosyal fobi tan›s›na başka ruh sağl›ğ› bozukluklar›n›n da (özgül fobi, depresyon, yayg›n anksiyete bozukluğu vb) eşlik edebildiği görülmüştür. Ülkemizde, 4-8. S›n›flarda okuyan çocuk ve ergenlerde sosyal fobi % 3.9 olarak tesbit edilmiştir. Çocukluk y›llar›nda yaşanan sosyal kayg›ya, ergenlikte depresyon ve madde kullan›m› eşlik edebilir. Yetişkinlikte ise mesleki sunum yapmaktan kaç›nma ve sosyal ilişkilerde k›s›tl›l›k gözlemlenebilir. Ayr›ca, sosyal fobi yetişkinlikte; sosyal izolasyon ve okulu b›rakma gibi ciddi boyutlara ulaşabilmektedir. Sosyal çekinmeden ve normal kayg›lardan farkl› olan sosyal fobi ile ilgili uzman yard›m› al›nmas› ve tedavi program›na ailelerin dahil edilmesi oldukça önemlidir. Ayn› zamanda seanslarda terapistin sunduğu duygusal destek de çocuğun kayg›s›yla baş etmesine önemli derecede katk› sağlar. Çocuklarda sosyal fobi tan›s›n›n düşünülmesi için belirtilerin yan› s›ra, kayg›n›n sadece sosyal ilişkiler bağlam›nda yaşanmas› ve en az 6 ay sürmesi gerekmektedir. Sosyal fobi tan›s› genellikle ergenlikte koyulmaktad›r. Okul öncesi dönemde görülen aş›r› utangaçl›ğ›n, okul çağ›nda şekil değiştirerek sosyal fobi şeklini ald›ğ› düşünülmektedir. Okul; kendisinden akademik performans ve sosyal etkileşim beklenen bu çocuklar için korkunun odak noktas› olmaktad›r. Doğum Ocak/Nisan 2013 25 alerji göğüs hastal›klar› alerji veve göğüs hastal›klar› Hafife al›nmamas› gereken rahats›zl›klardan biri... İlaç Alerjileri Prof. Dr. Recep Aydilek Alerji ve Göğüs Hastal›klar› Uzman› T›bbi tedavide kullan›lan ilaçlar faydal› olduklar› gibi alerjik reaksiyonlar da oluşturabilmektedir. ‹laç alerjisi bulunan kişi gerekirse boynuna alerjisi olduğu ilaçlar› içeren bir künye takmal›, alerji olduğu ilaçlar konusunda bilinçlendirilmeli, kişi doktora gittiğinde alerji olduğu ilaçlar› bildirmeli ve hasta kendiliğinden rastgele ilaç kullanmamal›d›r. 1. Hangi ilaçlar en çok alerji oluştururlar? Penisilin, sulfonamd, sefalosporinler, asprin, novalgin gibi ağr› kesici ileçalar, antiromatizmal ilaçlar, soğuk alg›nl›ğ› ilaçlar›, epilepsi ilaçlar›, lokal ve genel aneztezide kullan›lan ilaçlar. 2. Bir ilac›n alerji s›kl›ğ› nelere bağl›d›r? d- Kad›nlarda daha fazla alerjik reaksiyon oluşur. Bunlar hastaya ve ilaca bağl› özellikler olabilir. e- Yaş ilerledikçe alerjik reaksiyon riski artar. a- Karmaş›k yap›da olan ilaçlar daha fazla alerji yapar. f- Karaciğer ve böbrek yetmezliği gibi hastal›klar ilaç metabolizmas›nda değişiklik oluşrurabilir. b- ‹lac›n veriliş yolu önemlidir. En fazla alerji deri alt› ve damar içine uyguland›ğ›nda görülür. Oral yolla oluşan reaksiyonlar daha hafif seyreder (genellikle). c- Genetik faktörler alerji oluşumunu etkiler. 26 Ocak/Nisan 2013 3. Kaç çeşit alerjik reaksiyon vard›r? En önemlileri ve en çok görülenler hangileridir? 4 çeşit alerjik reaksiyon vard›r. Tip1, Tip2, Tip3, Tip4 alerji vealerji göğüs hastal›klar› ve göğüs hastal›klar› Tip1 (anaflaksi, anjiödem, ürtiker) Tip2 (hemoltik anemi) Tip3 (serum hastal›ğ› ve immün kompleks hastal›klar›) Tip4 (lenfositlerle oluşan PPD reaksiyonu) En önemli Tip1 reaksiyonudur. Ürtiker , anjiödem , burun ak›nt›s›, hapş›rma, nefes darl›ğ›, h›r›lt›l› solunum, bulant›, kusma, kar›n ağr›s› bu tip alerjinin organ bulgular›d›r. 4. En çok görülen antibiyotik alerjisi hangisidir? ‹laç alerjilerinden en çok görülen ve önemli penisilin alerjisidir. Penisilin geniş spektrumlu olmas› , ucuz olmas›, kolay bulunmas› ve toksisitesinin çok düşük olmas› nedeni ile çok kullan›lan bir ilaçt›r. 4 yaş›na kadar olan çocuklar›n büyük çoğunluğuna , 4-9 yaş›ndakilerin yar›s›na penisilin içeren antibiyotikler yaz›lmaktad›r. Penisilin alerjisi en çok enjeksiyon şeklinde uygulamalarda görülür. Bu şekilde uygulamalarda ölüm oran› yaklaş›k 100.000 de 1-2 civar›ndad›r. Oral yolla kullan›mlarda ölüm oran› çok azd›r. Penisilin gibi ilaçlar; romatizmal ateş, bakteriyel endokardit menenjit, pnömoni, son zamanlarda art›ş gösteren frengi tedavisinde mutlaka kullan›lmas› gerekir. Hasta penisiline alerjik ise penisilin dilue edilerek artan dozlarda hastaya k›sa aral›klarla verilir. Böylece penisiline karş› DESENS‹T‹ZASYON oluşturulur. 5. ‹laç alerji tan›s› nas›l konulur? ‹laç alerjilerinin tan›s›, iyi bir sorgulama, laboratuar› tetkikleri ve deri testleri ile konur. Ancak deri testlerinde kullan›lan antijenler her zaman kolayl›kla bulunamaz ve her koşulda uygulanamaz. Bunun için alerji oluşturan ilac› kullanmay›p bunun yerine başka bir seçenek tercih edilmelidir. 6. Alerjisinin en tehlikelisi hangisidir? ‹laç alerjilerinde en korkulan› anaflaksi oluşmas›d›r. Anaflakside ürtiker anjiödem larinks ödemi, asfiksi , nefes darl›ğ› ve şuur kayb› görülebilir. Anaflaksi en çok 20-50 yaş aras›nda görülür. 12 yaş›n alt›nda görülme s›kl›ğ› çok seyrektir. 7. ‹laç alerjisi tedavisinde ne yap›l›r? - Hasta öncelikle çok iyi sorgulan›r. Gerçekten ilaç alerjisi mi ? Yoksa basit bir senkop mu? belirlenir. - Alerji olduğu ilac› ve bu ilac› içeren başka preparatlar› bir süre almamas› önerilir. - Hasta da bulunan diğer hastal›klar araşt›r›l›r. - Alerji olduğu bilinen ilac›n yerine kullan›labilen başka ilaçlar önerilir. - ‹laç alerjisi olan kişinin özellikle ağr› kesici ilaçlar ve boyal› yiyecekiçeceklerden kaç›nmas› söylenir. - Alerji olabileceği düşünülen ilac›n test için bilinen alerjeni varsa bununla deri testi yap›labilir. - Hastan›n yan›nda acil tedavide kullan›labileceği ilaçlar bulundurmas› önerilir. (kortikosteroid . antihistamin, adrenalin vs.) - ‹laç alerjisi bulunan kişi gerekirse boynuna alerjisi olduğu ilaçlar› içeren bir künye takmal›, alerji olduğu ilaçlar konusunda bilinçlendirilmeli, kişi doktora gittiğinde alerji olduğu ilaçlar› bildirmeli ve hasta kendiliğinden rastgele ilaç kullanmamal›d›r. Ocak/Nisan 2013 27 kad›n doğum kad›n veve doğum Hasta bazl› düşünüp karar verilmesi gereken bir olgu... Doğum şekline karar verirken... Opr. Dr. Figen Ezen ‹şler Kad›n Doğum Uzman› Gebeliğin hangi doğum şekli ile nihayete ereceğine karar vermek hem doktorunuz hem de sizin için kolay değildir. Her gebeliğin baş›nda gebeliğin normal şekli ile sona ermesi hedeflenmeli, bu amaçla her tür tedbir al›nmal›d›r. Oldukça güncel olan ve spekülasyonlara aç›k bu konuda söylenebilecek son sözü başta belirtmek isterim; “Hastal›k yoktur, hasta vard›r”. Yani yerleşik t›p öğretilerine göre hasta bazl› düşünüp karar vermek; hasta için en uygun olan› yapmak; t›p fakültelerinde doktor adaylar›n›n eğitiminde temel düsturdur. Doğum yapacak kişiye mevcut anlay›şta hasta dendiğine ve doğum olay›na da t›bbi girişim muamelesi yap›ld›ğ›na göre konuya bir hastal›k olarak bakmak yanl›ş olmayacakt›r. ‹nsanl›k tarihinin bilinen en eski hastal›ğ› yani gebelik ve gebeliğin finali olan doğum; hakk›nda en çok bilgiye sahip olunan hastal›kt›r. Bu tecrübeye rağmen ‘obstetri’ yani gebelikle ilgili bilim dal› halen ilerlemekte, mevcut bilgiler her geçen gün artmakta ve baz› eski bilgiler geçerliliğini yitirmektedir. Dolay›s›yla zaman›n belirli bir noktas›ndan bakarak doğum ile ilgili sonsuza dek geçerliliğini koruyacak keskin cümleler kurmak evrensel bağlamda doğru olmayacakt›r. Normal Spontan Doğum (NSD) ad›ndan da anlaş›lacağ› üzere bebeğin ve plasentan›n vajinal yoldan ç›kmas› ile gebeliğin sonland›ğ› fizyolojik, ayn› zamanda da ilahi ve mucizevi bir doğa olay›d›r. Bunun yan›nda tam tarihçesi kesin olmamakla birlikte yüzy›llard›r uygulanan sezaryen ameliyat› da normal doğuma alternatif bir doğum şeklidir. Güncel tar- 28 Ocak/Nisan 2013 tişmalar içerisinde küçümsenen, kötülenen, ve doktorun keyfiyet ve menfaat amac›yla başvurduğu iddia edilen sezaryen ameliyat› da bilinmelidir ki bir tak›m t›bbi ihtiyaçlar sonucu keşfedilmiştir ve gerektiğinde de başvurulmal›d›r. kad›nkad›n ve vedoğum doğum T›bbi şartlar›n elverişli olduğu durumlarda anne ve bebek sağl›ğ› aç›s›ndan doğal olan›n Normal Spontan Doğum olduğu dünyada yayg›n olarak kabul görmektedir. Sezaryen ameliyat› ile gerçekleşen doğumlara göre NSD’un baz› avantajlar›, anne ve bebek aç›s›ndan faydalar› vard›r. Dolay›s›yla gebelere zorunlu olmad›kça sezaryen yap›lmamal› ve gebeliği süresince anne aday› normal doğuma teşvik edilmelidir. Normal Spontan Doğum ve Sezaryen ameliyat›n› karş›lat›rd›ğ›m›zda; - Normal doğumda bebek doğum kanal›ndan geçerken uğrad›ğ› bask›dan dolay› akciğerlerindeki amniyon s›v›s›n› att›ğ› için doğduktan sonra solunum s›k›nt›s› gelişme riski sezaryenle doğuma göre daha azd›r, - Normal doğumdaki sanc›l› süreç bebeğin d›ş dünyaya uyumunu haz›rlar ve anne-bebek aras›ndaki duygusal bağ› güçlendirir, - Normal doğum yapan anne k›sa sürede mobilize olmaya ve erkenden beslenmeye başlayabilir, - Normal doğum yapan anne bebeğini hemen emzirmeye başlayabilir, - Normal doğum yapan bir annenin hastanede kal›ş süresi sezaryen yapana göre daha k›sad›r, - Normal doğum s›ras›nda kandaki düzeyi yükselen ve rahim kas›lmas›n› sağlayan oksitosin hormonu ayn› zamanda prolaktin hormonunun etkisi ile üretilen anne sütünün gelmesini kolaylaşt›r›r. Ayn› hormon sezaryen yap›lan annede de yükselse de ilk sütün gelmesi normal doğum yapan annede daha erken olmaktad›r. - Normal doğum s›ras›nda annenin vajinal ve intestinal mikrobik floras› ile temas, yenidoğan bebekte kolonizasyonun erkenden başlamas› için önemli bir faktördür. erken ve geç dönem sorunlar› normal doğum yapan bir annenin yaşama olas›l›ğ› daha düşüktür; bu sorunlar: • Erken dönemde kendi ağr›lar› nedeniyle bebeğiyle yeteri kadar ilgilenemeyebilir, • Barsak hareketlerinin etkilenmesi nedeniyle beslenme ve d›şk›lama faaliyetinde erken dönemde yaşanabilecek s›k›nt›lar, • Sezaryen olan kişinin oluşacak kar›n içi yap›ş›kl›klar› nedeniyle ihtiyaç duyulmas› halinde gelecekteki kar›n ameliyatlar› daha zorlu hale gelebilir, • Bir kere sezaryen ameliyat› olan kişinin sonraki gebeliklerinde de büyük ihtimalle tekrar sezaryen ameliyat›na ihtiyaç duyulacakt›r. - Normal doğumun da sezaryen ameliyata göre dezavantaj› olarak da organ sarkmalar›, epizyotomiye bağl› sorunlar, erken dönemde oturma güçlüğü, idrar kaç›rma ihtimalleri say›labilir. Bu durumda isteğe bağl› olarak düzeltme ameliyatlar› yap›labilir. Baz› durumlarda normal vajinal yoldan doğum mümkün olmaz; bu durumda sezaryen yap›lmas›n›n gerekliliği de gözden kaçmamal›d›r. Bu durumlardan baz›lar›; • Daha önce sezaryen ameliyat› geçirmiş olmak, • Bebeğin kafas› ile annenin doğum kanal› aras›ndaki uyumsuzluk, • Bebeğin ters gelişi, • ‹ri bebek, • Gebelik zehirlenmesi ad›yla halk aras›nda bilinen eklampsi ve ağ›r preeklampsi, • Daha önce rahim ameliyat› geçirmiş olmak (myomektomi gibi), • Bebek kalp at›şlar›n›n bozulmas› ( fetal distres), - Sezaryen ameliyat ile doğmuş olan çocuklar›n normal yolla doğmuş çocuklara göre alerji, ast›m ve immün arac›l›kl› çocukluk çağ› hastal›klar› ile karş›laşma ihtimali daha fazlad›r. • Doğum eyleminin ilerlememesi, normal doğum sürecindeki bebeğin s›k›nt›ya girmesi, annenin yetersiz ›k›nmas›, - Sezaryen ile bebeğini dünyaya getiren annenin ameliyat sonras› yaşayacağ› • Bebeğin eşinin zaman›ndan önce ayr›lmas› yada bebekten önde gelmesi, • Kordon sarkmas›, • Annenin aktif HPV, HSV ve HIV enfeksiyonlar›, • Doğum kanal›n› kapatan kitleler, • Anne anksiyetesi, doğum korkusu gibi psikolojik faktörler . Yukar›da belirtilen nedenlerden de anlaş›labileceği gibi gebeliğin hangi doğum şekli ile nihayete ereceğine karar vermek hem doktorunuz hem de sizin için kolay değildir. Her gebeliğin baş›nda gebeliğin normal şekli ile sona ermesi hedeflenmeli, bu amaçla her tür tedbir al›nmal›d›r. Bu nedenle düzenli gebelik takibi önemlidir. Takip süresince oluşacak normalden sapmalar erken belirlenmeli; mümkünse düzeltilebilmelidir. Ancak her türlü tedbire ve gebelik takibindeki normal seyre rağmen doğum eylemi başlad›ktan sonra anormal durumlar gelişebilir. Oluşabilecek böylesi durumlar erken tespit edilmeli, h›zla müdahale edilmelidir. Yap›lacak müdahale bir ilaç ya da serumun verilmesi olabileceği gibi acil sezaryene almak da olabilir. Buna karar verecek kişi muhakkak sizinle birlikte olan doktorunuz olacakt›r. Bu yetkinlik ve donan›m şüphesiz eğitim ve tecrübe gerektirmektedir. Bu noktada yaz›m›n baş›nda da belirttiğim gibi “hastal›k yoktur, hasta vard›r”, hiçbir hasta ayn› hastal›ğa sahip başka bir hasta ile ayn› değildir. Yapt›rd›ğ›m binlerce doğuma ve kişisel tecrübeme dayanarak şunu söylemeliyim ki; her bir annenin doğum tecrübeleri ve yaşad›klar› birbirinden farkl›d›r. Ocak/Nisan 2013 29 sağl›kl› yaşam sağl›kl› yaşam Greyfurtun faydalar›na Şaş›racaks›n›z! Hem görüntüsüyle, hem verdiği sağl›kla, hem de mayhoş tad›yla çok sevilen greyfurtun bilmediğiniz o kadar çok faydas› var ki… 01) Sindirimi kolaylaşt›r›r. 02) Diş etlerinin kanamas›n› azalt›r. 08) Yemeklerden önce yenirse iştah açar. 09) Mikrop öldürücü ve kab›zl›k gidericidir. 10) Karaciğerin çal›şmas›na yard›mc› olarak kan› temizler. 03) K›lcal damarlardaki kan dolaş›m›n› h›zland›r›r. 11) Vücuttaki zararl› maddeleri uzaklaşt›rmaya yard›mc› olur. 04) Mide ve pankreas kanserlerine yakalanma riskini azalt›r. 12) Uyar›c› bir meyve olan greyfurt, bedensel ve zihinsel yorgunluğu gidermeye faydal›d›r ve stresi azalt›r. 05) Tansiyonu dengeler. 06) ‹drar sökücüdür. 07) Yağl› yemeklerin ard›ndan içilen greyfurt suyu, yediklerinizin ağ›rl›ğ›n› izale eder. 13) Antioksidan hususiyeti de olan greyfurt, cildin kolajen sentezini art›rmas› ve yap›s›n› kuvvetlendirmesi sebebiyle akne tedavisinde de tesirlidir. Mutfağ›m›z›n vazgeçilmezi: BULGUR! Bulgur, Türk mutfağ›nda Anadolu'da önemli yeri olan besin öğelerinden biridir. Bulgur B grubu vitaminler, potasyum, demir ve fosfor bak›m›ndan zengindir. Kuru baklagillerle birlikte pişirildiği zaman besin kalitesi daha çok artmaktad›r. Bu da bizim için vazgeçilmez olmas›n› sağlamaktad›r. - Bulgur kandaki yağlar› düşürücü yönü olduğu bilinen posa/lif bak›m›ndan oldukça zengin bir g›dad›r. Karbonhidrat değeri düşük, protein değeri yüksektir. Ayr›ca bulgurda bulunan B1 vitaminleri, sinir ve sindirim sisteminde önemli rol oynamaktad›r. - ‹çerdiği folik asitten dolay›, çocuk ve hamile kad›nlar için çok önemli bir g›da maddesidir - Doymam›ş yağa sahiptir ve toplam yağ oran› düşük olduğu için sağl›kl› bir besin maddesidir. - Kolesterol içermez. - Hububat ürünlerinin en büyük dezavantaj› olan fitik asit, bulgurun sahip olduğu pişirme ve kurutma işlemlerinden dolay›, bulgurda bulunmaz. - Yüksek mineral ve selülozdan dolay› besin emilimini h›zland›r›r, kab›zl›ğ› engeller ve bağ›rsak kanserini önler. - Bakliyatlarla kar›şt›r›ld›ğ›nda dünyadaki en önemli besin kaynağ› durumuna gelmektedir. - Radyasyonu emmez ve radyasyona karş› dayan›kl›d›r. Bu nedenle baz› ülkelerde nükleer savaşlara karş›, askeri ve sivil amaçlar için stokta tutulan ürünlerdendir. - Pişirme işlemi esnas›nda tanenin ruşeym k›sm›nda bulunan besin maddeleri tane içerisine nüfuz ettiğinden besin değeri diğer ürünlerden (ekmek, makarna) daha yüksektir. Bulgurun içeriğindeki potasyum oran› yüksek olduğun- 30 Ocak/Nisan 2013 dan böbrek hastalar›n›n kan›nda potasyum değerleri yükseldiği zaman tüketilmemesi gerekmektedir. Yap›s›nda folik asit de bulunduğu için hamile kad›nlar›n tüketmesi önemlidir. Folik asit, anneler için önemli olduğu kadar bebeklerin gelişimi için de önemlidir. Bulgur sar› veya biraz daha esmer bir tonda renklere sahip olabilir, rengi aç›ld›kça daha çok soyma işlemi geçirdiğinden besin değeri düşmektedir. "Besin kalitesi kuru baklagiller ile birlikte kullan›ld›ğ› zaman daha çok artar' . Örnek vermek gerekirse; Mercimek köftesi, ezogelin çorba ve müceddere akla ilk gelen yemeklerdir. Çok da lezzetli olur Bulgurdan Faydalan›n! Bunlar›n d›ş›nda bulgurdan pirincin kullan›ld›ğ› bir çok yemekte yararlan›labilir. Maydanoz çorbas›na bulgur çok yak›ş›r. Ispanağ› bazen Pirinç yerine bulgur koyarak pişirebilirsiniz. K›s›r, yine çocuklar›n da severek tükettiği bir besindir. Besin kalitesini düşündüğümüz zaman bulgur, yemek kültürümüzdeki yerini unutmadan tüketmesi gereken önemli bir besindir. Sağl›kl› nesillerin yetişmesi için elimizde olan değerleri değerlendirmeliyiz. çengel bulmaca çengel bulmaca Resimdeki oyuncu Ana konu Bir ilimiz Yerli halk Baya€›, s›radan Bir ço€ul eki Güldürücü Güzel, giyinmifl olan Asker yeme€i ‹stemeyerek, zorla Geminin arkas› Muhtemel Ç›k›fl, bafllama (spor) Sevgili Feza Üye Güvence paras› Nikelin sembolü Tan›t›m Kurnaz, cin fikirli Ac›mas›z, gaddar Çok ac›kl› olay Ziyan Haks›z, gereksiz Ça€lar, devirler Yabani hayvan yakalama Aç›klamalar Para birimimiz Hor görülen, afla€› tutulan Uyarma Çanakkale ’nin bir ilçesi Köpek Fazla bön, avanak Yap›lan ifl, fiil Büyük ve gösteriflli ev Bir renk Öz su Ceylan Bir yerde oturma, e€leflme Difli s›€›r Karakter Soylu Çevik, hareketli Gelenek Belli, aç›k Özen Efl, benzer Hastal›kl›, sakat Kök boyas› Saha Bir renk Ba€lant› Cerahat K›sa radyo oyunu Bir hayvan Boyun e€en Zay›f, güçsüz ‹flinde yeni, toy Notada durak Korunacak eflya ‹lgili Bir organ›m›z Özel gezinti gemisi Mesaj Etraf› su ile çevrili kara Gerçeklik Evre, merhale Bir mevsim ‹nleme, inilti Kurum, caka Saçma sapan söz ‹dare lambas› Yemek kab› Say›, adet Kifli, flah›s Süslü cadde kemeri Her tür müzik arac›, çalg› Cilve Bir nota Gözlem Büyükbafl hayvan Yas San› Bo€a gürefli alan› Sancak Nezaket olarak, nazik davranarak Ocak/Nisan 2013 31 türkiye dostlar› ki türkiye dostlar› diyor diyor ki Hastanemizde, Septoplasti ameliyat› olarak şükürler olsun ki sağl›ğ›ma kavuştum. Bu süreç boyunca benimle ilgilenerek sağl›ğ›ma kavuşmama yard›mc› olan Dr.‹lhan Özbek ve Dr.Cevat Uçar beye, anestezi uzman›m Dr.Şaban Bayyozgat beye, kendimi evimdeymiş gibi hissettiren tüm sağl›k ekibi arkadaşlara ve serviste özveriyle çal›şan tüm görevli arkadaşlar›ma çok teşekkür ederim. Osman Şimşek Doğum sürecimiz boyunca bize yard›mc› olarak oğlumuz Kuzey’e kavuşmam›zda desteğini esirgemeyen başta K.Doğum uzman›m›z Dr.Figen Ezen ‹şler han›m olmak üzere tim kad›n doğum servisi hemşire ve personellerine teşekkürlerimizi iletiriz. Biraz üzgün, biraz tedirgin ve rahats›z olarak geldiğim Türkiye Hastanesinden üç gün sonra bütün üzüntümü, tedirginliğimi atm›ş sağl›ğ›ma kavuşmuş olarak ayr›l›yorum. Bu süre zarf›nda Türkiye Hastanesi’ne neden evim gibi dendiğini anlad›m. Tüm personel o kadar iyiler o kadar candand›lar ki kendilerinden biriymişim gibi davrand›lar yani burada ablalar, ağabeyler, kardeşler var. Bahçesi evimin bahçesi gibi her köşesi huzurlu, odalar› evimin odas› sanki. Gecesi ayr› gündüzü ayr› güzel. Bundan önce olduğu gibi bundan sonra da sağl›ğ›mla ilgili bütün yolculuklara buradan ç›k›cam. Biliyorum ki benim burada hep bir odam ve güzel dostlar›m var. K›ymetli doktor ve personelinizle, Ayten, Hilal, Gülizar, Candan hemşirelere binlerce kere teşekkür ederim. ‹yi ki vars›n›z, dilerim hep olursunuz canlar›m. Zeynep Ayşegül Tüzüntürk Sevinç-Selçuk Manas Uzun zamand›r heyecan ve sab›rla beklediğimiz bebeğimiz Türkiye Hastanesinde dünyaya gözlerini açt›. Bu uzun ve zorlu süreç esnas›nda bize yard›mc› olan ve doğumumuzu başar›yla gerçekleştiren K.doğum uzman› Dr.Figen Ezen ‹şler han›ma, anestezi uzman› Elif Balan han›ma , yatt›ğ›m süre içinde özveriyle yak›na alaka ve ilgi gösteren hemşireler ile tüm servis personeline can› gönülden teşekkür ederim. Esra-Faruk Özden 32 Ocak/Nisan 2013 Çocuklar›m›z Alperen ve Halil ‹brahim hastanenizde dünyaya geldiğinden beri tüm takip ve muayenelerini yaparak ilgisini esirgemeyen Çocuk Doktorumuz Mustafa Tengirşek beye ayr›ca tedavi süreçlerimiz boyunca bizimle ilgilenip emeği geçen tüm hemşire ve personele gösterdikleri yak›n ilgi ve alaka için çok teşekkür ederiz. Erol-Remziye Akbulat türkiyetürkiye dostlar› diyor dostlar› diyorki ki Merhaba, hastanenizle tan›şal› uzun y›llar oldu. Bu zaman zarf›nda ald›ğ›m›z hizmetlerden çok memnun kald›k. Bu vesile ile torunlar›m Kuzey, Mert,Demir’in sünnetlerini başar›yla yapan Çocuk Cerrahi uzman› Dr.Cem Kara beye, anestezi uzman› Dr.Şaban Bayyozgat beye, özveriyle çal›şan tüm Türkiye Hastanesi çal›şanlar›na teşekkür ederim. Cahide Ardal Y›llard›r ›zd›rab›n› çektiğim bel ağr›lar›ma nihayet son verildi.Bana bu günleri gösteren yüce Allah’a hamd-ü senalar olsun.Ameliyat›m› başar›yla gerçekleştiren say›n Dr.Levent Akduygu beye,anestezi uzman›m›z Dr.Şaban Bayyozgat ve ekibine teşekkür ederim.Rahats›zl›ğ›m s›ras›nda ziyaretime gelen ilgi ve alakalar›n› hep hissettiğim,başta Say›n Başhekim Faruk Koca bey olmak üzere bütün idarecilerimiz ile diğer tüm ziyaretçi arkadaşlar›ma teşekkür ederim.Ayr›ca yatt›ğ›m süre esnas›nda benimle ilgilenen kat görevlileri Halil beye,kat sekreteri Fahriye han›ma,Derya,Belgin,Mehtap,Zuhal hemşirelere diğer tüm yard›mc› personel arkadaşlar›ma en kalbi duygular›mla teşekkür eder,sayg›lar›m› sunar›m. Muhsin Öktem Hastanenizin Cerrahi 1 bölümünde yatan Ersen Alkaşi ve refakatçi Mert Kaplanoğlu olarak hastanenizdeki hemşire ve hastabak›c› arkadaşlar›m›z›n hasta ve refakatç›lar›na karş› bu kadar s›cak kanl›,güler yüzlü davran›p insana güven vermeleri gerçekten çok hoş bir durum.Ben refakatçi olarak hastam› bu mükemmel hemşirelere ve hasta bak›c›lara gözüm arkada kalmadan,herhangi birine gönül rahatl›ğ› ile b›rak›p ç›kabiliyorum.Hastaneniz de ki bak›m olanaklar› mükemmel bir seviyede olup,titizliğe de çok önem verildiği çok aç›k ortada.Özellikle hasta bak›c›lardan Süleyman bey,Adem bey,Adnan bey ve hemşirelerden cerrahi sorumlu hemşiresi Fatma hemşire ve BULMACANIN ÇÖZÜMÜ ekibi,Ayşe han›m,Hatice han›m,Duygu han›m,Elif han›m ve kat sekreteri ‹lknur Angun han›ma ilgi ve alakalar›,hastalara güler yüzlü,s›cak kanl›,kalite seviyesi çok S V K B Ş P K yüksek hizmetlerinden dolay› hem hastaneniz ad›na hem de kendi ad›m›za çok T E M A O L A S I U Z A Y teşekkür ederiz.Son olarak şunu da belirtmek isterim ki ad›na yak›şan hastanenize L A N S M A N K A P O R A H İ N T İ R A N Z A R A R ve bu muazzam ekibinize çok teşekkür ederiz. N A H A K L İ R A A V Ersen Alkaşi - Mert Kaplanoğlu E D V A R E Y›llard›r Türkiye Hastanesine gidip geliyoruz ve çok memnunuz.Hastalar›n bir sağl›k kuruluşundan beklediği hizmet,sevgi ve disiplini sizde gördük.Bu vesile ile bize uygulad›ğ› başar›l› tedavi ile sağl›ğ›ma kavuşmam› sağlayan Beyin Cerrahi uzman› Dr.Levent Akduygu beye anestezi uzman› Dr.Şaban Bayyozgat beye bizimle ilgilenen Cerrahi-1 servisinin güler yüzlü çal›şanlar› ile tüm görevli personele kendim ve akrabalar›m ad›na teşekkür ediyorum. Rahmiye Ayd›n İ İ T E Z A M E L İ T İ A İ R O S A C E M İ A L A K A L İ T E İ Y A T Y A Z Ç A L Ş N A N A Y D T A B A K M A L M A T E M L R A M A R E A L İ İ İ A T A K N A N A L A S A K İ N E A H U A Y A N İ İ A N E K I R A K A Z İ V A E S İ I M L Z A T R A S A T L I L E T N A Z A R E N A N E Z A K E T E N Ocak/Nisan 2013 33 SSK, BAĞKUR ve EMEKLİ SANDIĞI MENSUPLARINA HİZMET VERİLEN BÖLÜMLER DAHİLİ BÖLÜMLER • İç Hastalıkları • Çocuk Hastalıkları • Cildiye • Nöroloji • Kardiyoloji • Gastroenteroloji • Fizik Tedavi CERRAHİ BÖLÜMLER • Kulak Burun Boğaz • Göz Hastalıkları • Beyin ve Sinir Cerrahisi • Genel Cerrahi • Çocuk Cerrahi • Ortopedi ve Travmatoloji • Üroloji • Kadın Hastalıkları ve Doğum • Hastalar›m›z›n randevu almalar› gerekmektedir. • SUT fiyatlar› üzerinden fark al›nmaktad›r. Randevu ve Bilgi İçin: 0212 314 12 12 TANI ve TEDAVİ BÖLÜMLERİ Tanı Bölümleri Tedavi Bölümleri • Acil Servis ve Ambulans Hizmetleri • Ağız ve Diş Sağlığı • Klinik Laboratuvar • Ağız,Diş ve Çene Cerrahisi • Oral İmplantoloji • Ortodonti • Pedadonti • Periodontoloji • Protez • Anestezi • Beslenme ve Diyet • Beyin Cerrahisi • Çocuk Cerrahisi • Çocuk Psikiyatri • Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları • Dermatoloji • Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji • Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon • Gastroenteroloji • Gastroduedonoskopi • Kolonoskopi • Rektoskopi • Genel Cerrahi • Endokrin Cerrahi • Gastroenteroloji Cerrahisi • Karaciğer,Pankreas,Safra Yolları Cerrahisi • Meme Cerrahisi • Göğüs Hastalıları • Allerji ve Aşı • Solunum Fonksiyon Testleri • Göz Hastalıkları • Glokom • Katarakt ve Refraktif Cerrahi • Kornea ve Kontakt Lens • Lazer Tedavileri • Okulaplastik Cerrahi • Retina ve Diyabet • Şaşılık • İç Hastalıkları • Kadın Hastalıkları Ve Doğum • Kalp ve Damar Cerrahisi • Kardiyoloji • Efor- Treadmill • Holter (24 saat EKG) • EKG • Ekokardiyografi • Allerjenler • Biyokimya • Endokrinoloji • Hematoloji • Mikrobiyoloji • Moleküler Biyoloji • Seroloji • Kulak, Burun ve Bogaz Hastalıkları • Nöroloji • EEG • EMG • Nöro-Psikiyatri • Odyoloji • Ortopedi ve Travmatoloji • Artroplasti-Kalça Cerrahisi • Ayak Cerrahisi • Diz Cerrahisi • Omuz ve Dirsek Cerrahisi • Spor Yaralanması • Plastik, Estetik ve Rekonstruktif Cerrahi • Psikiyatri • Psikoloji • Radyoloji • Bilgisayarlı Tomografi • Direkt Röntgen • Kontrastlı Tetkikler • Kemik Dansitometri • Mamografi • MR (Manyetik Rezonans) • Renkli Doopler Ultrason • Ultrasonografi • Uyku Laboratuvarı • Üroloji • Yoğun Bakımlar • Genel Yoğun Bakım • Neonatal(Yeni Doğan) Yoğun Bakım • Cerrahi Yoğun Bakım • Koroner Yoğun Bakım • Check-Up Programları • Ayrıntılı Check-up • Erkek Sağlığı Check-up • Genel Check-up • Göz Sağlığı Check-up • Kadın Sağlığı Check-up 24 saat açık ACİL SERVİS (0212) 314 14 14 evim gibi 0212 314 14 14 www.turkiyehastanesi.com SSK BAĞ-KUR DEVLET MEMURLARI EMEKLİ SANDIĞI MENSUPLARINA HİZMET VERMEKTEYİZ.