BASINA VE KAMUOYUNA Kadınlarımız çantalarında devlete verdikleri koruma dilekçeleriyle öldürülüyor! Yaklaşık iki yıl once çıkarılan kadına karşı şiddetin önlenmesine yönelik kanun kağıt üzerinde bırakılıyor, AKP hükümeti kanunun gereklerinin etkin biçimde uygulanması için kılını kıpırdatmıyor ve kadınlarımız çantalarında devlete verdikleri koruma dilekçeleri ile öldürülüyorlar! Hükümetin bu büyük sorun karşısında kafasını kuma gömmesine, sosyal ve ekonomik yaşamda kadınların maruz kaldığı her türlü ayrımcılığa dur demek ve kadınlarımızın her geçen gün artan erkek şiddeti ile öldürülmesine isyan etmek için bugün sokaklarda olan tüm kadınlarımızı selamlıyorum! Dünya’nın tüm gelişmiş demokrasileri kadına karşı şiddet ve ayrımcılığın önlenmesini özgür ve eşit bir toplumun olmazsa olmaz gereği kabul etmişken, Türkiye ne yazık ki 21.yy’de halen erkek egemen toplumun ilkel bir yansıması olan ‘kadın cinayetleri’ trajedisi ile yaşamaktadır. Kadına şiddet ve kadın cinayetleri konusundaki sicilimiz, AB ve OECD ülkeleri ile kıyaslanamayacak kadar kötü olmayı sürdürmektedir. Yalnızca içinde bulunduğumuz 2014 yılının ilk 6 ayında, tam 129 kadınımız, erkek şiddetine kurban gitti! Her ay 22 kadınımızın öldürüldüğü anlamına gelen bu utanç verici istatistik ve ülkeyi yöneten hükümetin bu büyük trajedi karşısında büyük bir pişkinlikle kafasını kuma gömmeyi sürdürmesi, hepimiz adına düşündürücüdür. Gerekli tedbirlerin alınmasının önündeki en önemli engel ne yazık ki ülkeyi yönetmekte olan AKP zihniyetinin kadına bakış açısıdır. Kadının adına bakanlığın isminde dahi tahammül edemeyen, henüz birkaç gün once hazırladığı ‘Kadına Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi’ raporunda kadın örgütlerinin görüşlerine yer verme gereği dahi hissetmeyen hükümet anlayışı ve onun ‘Kadınla Erkek Eşit Olamaz, bu bizim muhafazakar anlayışımıza ters’ diyen Başbakan’ı, kadın cinayetleri karşısında etkin bir tutum almaktan kaçınmakta ve bu yakıcı sorun karşısında ‘dostlar alışverişte görsün’ kabilinde oyalamaları, geçiştirmeleri sürdürmektedir. Hükümetin bu tutumu nedeniyle ortaya çıkan ve aşılamayan idari ve kurumsal yetersizlikler, halihazırda yürürlükte olan kanunların dahi etkin biçimde uygulanmasını imkansız kılmaktadır. Kadına karşı şiddetin önlenmesi kanununda polislere acil durumlarda mahkeme kararını beklemeksizin kadının korunması için gerekli tedbirleri alma yetkisi verilse de, Emniyet Teşkilatı bu konuda yeterince bilgilendirilmediği ve konu yeterince ciddiye alınmadığı için kadınlarımız çantalarında koruma dilekçesi ile koruma kararı beklerken öldürülmektedirler. Belediyeler kanunu, nüfusu 50 binin üzerindeki tüm yerleşim yerlerinde kadın sığınma evleri kurulmasını öngördüğü halde, birçok Belediye bu yükümlülüğü yerine getirmemektedir. Mahkemeden, korunmak için kimlik değişikliği hakkı talep eden ve bu talepleri kabul edilen kadınlar, nüfus müdürlüklerinden geri çevrilmektedir. Devlet kurumları arasında konuya dair hiçbir ciddi koordinasyon olmadığı için, kadın sığınma evlerinde kalan ve kimlikleri/adresleri saklı tutulması gereken kadınlara dair bilgiler Sağlık Bakanlığı sistemi üzerinden kocalarına verilebilmektedir. Giderek daha büyük bir sorun haline gelen kadın cinayetlerinin önlenebilmesinin ön şartı, hükümetin kadın meselesini yalnızca annelik ve kadının aile içerisindeki rolü üzerinden okuyan ‘ideolojik’ yaklaşımını terk etmesi ve derhal kamu kurumları arasında koordinasyonu sağlayarak meseleyi ciddiyetle ele almasıdır. CHP olarak bu doğrultuda gerek mecliste, gerek diğer tüm platformlarda kararlılıkla mücadele etmeyi sürdüreceğimizin, kadının birey olarak, "iyi bir eş ve anne" olmanın ötesinde de muteber sayıldığı, tüm alanlarda eşit haklara sahip olduğu bir toplum için çalışmaya kararlılıkla devam edeceğimizin bilinmesini isterim. Kamuoyuna saygı ile duyurulur, M.Sezgin Tanrıkulu CHP Genel Bşk.Yrd.