794 - Tbmm

advertisement
M. Meclisi
B : 45
ğu bir araştırmanın sonuçlarını kısaca bildirmek
isterim. Bu araştırmaya göre: Eğer ithalât ve
ihracat fiyatlarının oranı yani dış ticaret hadlerimiz 1956 dan 1964 e kadar hiç değişmeselerdi,
hep o fiyatlarla satış yapmış olsaydık ve alış yap­
mış olsaydık, 9 yılda yani 1955 ile 1964 yılı ara­
sında 939 milyon dolar kazancımız olurdu. Yani
aşağı - yukarı şu dış borç, dövizle ödiyeceğimiz
dış borcu ödemiş olurduk. O da o kadar bir şey:
986. Yani diğer bir deyimle bu dış ticaret had­
leri aleyhimize bir seyir takibettiği için bu dokuz
yılda 939,5 milyon dolar kayba uğramış bulunu­
yoruz. Tabiî 1956 yılını başlangıç tarihi almaz da
başka tarihi alırsanız, başka rakam çıkar, falan.
Tabiî bu gerçek değişmez. Ve buradan, burada
uğradığımız kaybın büyüklüğü hakkında fikir
vermek için bunu söylemiş bulunuyorum. Ve
1956 yılı bir abes yıl değildir, özel neticeler çı­
kacak bir yıl değildir. Şimdi dış münasebetleri­
mizin böyle yabancı özel sermaye, dış krediler,
dış ticaret, Müşterek Pazar falan bunların hep­
sini bir arada düşündüğümüz zaman, yani zararlı
çıkıyoruz, bu işte. Halbuki, kalkınmamız için za­
rarlı çıkmamamız lâzım. Böyle hem ileri sanayici
memleketlerle olan münasebetlerimiz, çünkü bu
onlarladır, zararlı çıkıyoruz, hem de kalkınaca­
ğız, bu mümkün değildir. Bu durumu tashih et­
mek için yapılacak iş, yani bir hassasiyet göster­
mek, bu dış iktisadi münasebetlerimiz üzerinde,
hassasiyetle üzerinde durmak ve yararımıza bir
yöne sokmakla uğraşmaktır. Halbuki Hükümet
tamamiyle ters bir yöndedir. Aksine dış ımünasebetlerimizin bizim lehimize işlediği kanaatinde­
dir. Bunları geliştirmek istemektedir. Hiçbir kri­
tik gözden geçirmeyi düşünmemektedir. Böyle
olduğuna inanmıyan arkadaşlarıma Hükümet
programından bir kısım okuyacağım, Hükümet
programındadır. «Türkiye'nin bugün katılmış
olduğu GAG yani Milletlerarası Ticaret ve Tari­
fe Anlaşması yani, Milletlerarası Para Fonu, Av­
rupa İktisadi Kalkınma Teşkilâtı, Ortak Pazar
gibi kuruluş ve müesseselerin anahedefleri mille­
timizin iktisadi alanda diğer memleketlerle en
geniş hacimde iktisadi işbirliğinde bulunmasını
öngörmektedir.» Böyle bir şeyi öngörüyorlarmış
bunlar. Biz hiç bahis mevzuu olmadığımız zaman­
larda kurulmuş olan, meselâ Müşterek Pazar bi­
zi bizim bu işbirliğinde bulunmamızı öngörmüş.
Sonra bâzı şeyler de söylüyor. Meselâ, «İktisadi
gelişme hızlandıkça, yabancı sermaye hareketleri
14 . 2 . 1966
O : 3
de hudutlararasmda da geniş şekilde cereyan
etmektedir.», Yani yabancı sermayeden yanadır.
Binaenaleyh, memleketimizde bâzı çevrelerin tah­
rik etmeye çalıştığı yabancı sermaye aleyhtarlığı
ne kısa vadeli kalkınma hamlemizi - bu noktaya
bilhassa dikkatinizi çekerim - ne de uzun vadeli
olan katılmaya hazırlandığımız Ortak Pazar gibi
milletlerarası iktisadi birliklerin kuruluş hedef­
leriyle bağdaşabilir. Yani biz, iyi bir şey yapıp
yapmadığımızı Ortak Pazar ve bunun gibi mil­
letlerarası kuruluşların hedeflerine uygun mu­
dur, bu yaptığımız şey, değil midir, diye baka­
cağız, uygunsa iyi bir şey, değilse fena bir şey
yapmış olacağız. Bu ne demektir? Bu işi esasa al­
mak demektir. Yani bunu beğenmek. Milletlerara­
sı ilişkilerimizi çok beğenmek, hep bizim lehimi­
ze işlediğini farz etmek demektir ki, öyle bir şey
yoktur. Aksine deminden beri aleyhimize işledi­
ğini belirtmeye çalışıyorum. Halbuki Türkiye'­
nin kalkınması dış münasebetlerimizde bir silkin­
me göstermemizde ve bunu kendi yararımıza bir
yöne çevirmemizle mümkündür. Bu kolay bir şey
değildir, kabul ediyorum, fakat bu gayret, bu
çaba gösterilmelidir.
Arkadaşlar, şimdi de kısaca son yıllarda baş­
lamış olan hayat pahalılığından, yani enflâsyon­
dan bahsetmek istiyorum. Bu konuda enflâsyo­
nun yani son bir yıllık fiyat artışının yüzde 8,9
mu, yüzde 13 mü, daha mı fazla daha mı az bu­
nun münakaşasını yapmıyacağım ki, bir nok­
tada anlaşalım. Hepimizin anlaştığı bir nokta­
dan hareket edeceğim. Yani, 1964 yılının sonla­
rından itibaren o zamana kadar teessüs etmiş
olan fiyat istikrarı bozulmuştur. Ve fiyatlarda
bir yükselme olmuştur. Az, çok falan bir yük­
selme vardır ve bunda herkes müttefiktir. Hızlı
bir fiyat yükselmesi şeklini alırsa bu daha hız­
lanırsa yani herkesin keyfine göre buna enflâs­
yonda dersiniz, daha hızlanmadı falan da der­
siniz, fakat meselenin yalnız iktisadi değil, aynı
zamanda sosyal ve politik bir yönü olduğunu,
enflâsyon meselesinin dar mânada bir iktisadi
mesele olmadığını da belirtmek isterim. Ve bu­
na dikkati çekmek isterim. Bir enflâsyonda
bâzı insanlar yararlanır, bâzı insanlar bundan
zarar görür. Kimler yararlanır? Büyük borç­
lanma yapılacak, bu yaptığı borçlanma ile stok
yapabilecek yahut tesisler yapabilecek, yahut ev
yapabilecek insanlar yararlanırlar. Büyük ser­
mayedarlar falan yararlanır, iş adamları yarar-
-^794 —
Download