Türk Göğüs Kalp Damar Cerrahisi Dergisi Turkish Journal of Thoracic and Cardiovascular Surgery Kardiyovasküler literatürden seçmeler Şahin Şenay, Acıbadem Universitesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı N Engl J Med 2008;359:2025 J Thorac Cardiovasc Surg 2008;136:1117 Hamilelikte görülen venöz tromboembolik hastalıklar ile ilişkili olarak risk faktörleri, genetik yatkınlık, prevalans, klinik bulgular, tanı ve tedavi yöntemlerinin yanında profilaksi konusunda güncel yaklaşımlar içeren bu derleme, hamilelik süresince, doğumda ve doğum sonrası dönemde hastaların bilgilendirilmesi ve yönlendirilmesi konusunda bizlere bir kılavuz niteliğinde yardımcı olabilecek bir çalışma. 2008 American Association for Thoracic Surgery (AATS) kongresine onur konuğu olarak davet edilen Dr. Marko Turina’nın konuşmasından derlenen metinde kalp cerrahisinin dünü, bugünü ve geleceğine yönelik düşünceler ve öngörüler yer almakta. Kalp cerrahisinin değişen yüzünü anektodal ve akıcı bir anlatımla aktaran ve şu anki mesleki yapılanmamızı eleştiren bu yazıda ‘surgical interventionist’ kavramı gündeme getirilmekte. J Thorac Cardiovasc Surg 2007;134:1121 Eur J Cardiothorac Surg 2004;25:299 2008 yılında düzenlenen European Society of Cardiology (ESC) ve European Association for Cardiothoracic Surgery (EACTS) kongrelerinde sonuçları ilk kez açıklanmış olan SYNTAX çalışması üç damar hastalığı ve ana koroner damar hastalığı olanlarda stent tedavisinin cerrahi tedavinin yerini tutmadığını gösterdi. Buna göre cerrahi tedavi, işlem sonrası görülen nörolojik komplikasyonlar ve inme gelişimi dışında, sonuç parametreleri üzerinde stent tedavisinden belirgin şekilde üstün. Kalp cerrahisinde gelişen teknik ve deneyime rağmen hala nörolojik sonuçlar açısından stent tedavisinin gerisindeyiz. Belirtilen çalışma, kalp cerrahisi sonrası görülen inme ile ilişkili olarak epidemiyolojik analiz, risk faktörleri ve risk modellemesi içermekte. Kalp cerrahisinde nörolojik açıdan riskli hastaların belirlenmesi, tedavilerinin yönlendirilmesi ve sonrasındaki nörolojik sonuçların iyileştirilmesi açısından faydalı olabilecek bir çalışma. Randomize kontrollü çalışmaların sonuçları bilimsel açıdan en yüksek kanıt seviyelerinden biri olarak kabul edilmesine rağmen, bu yazıda cerrahi alanda yapılan bu tür çalışmalar için bu öngörünün geçerliliği sorgulanmakta. Yazarlar, kalp cerrahisinin önde gelen üç dergisinde yayımlanmış olan randomize kontrollü çalışmaları tasarım ve sunum açısından CONSORT ölçütlerini de göz önünde tutarak değerlendirmişler ve sonuç olarak kalp cerrahisinde yayımlanmış önemli sayıdaki randomize kontrollü çalışmanın tasarım, örneklem seçimi ve üzerinde çalışılmış olan sorunun yanıtını bulmada yetersiz kaldığını tespit etmişlerdir. Kaliteli bilimsel kanıt elde etmek için dikkatleri geniş serili olgu gruplarının karşılaştırılması ve veritabanı analizine çekmektedirler. Cerrahi pratiğimizin her aşamasında bizleri yönlendiren en önemli parametrelerden biri olan literatür takibi ve bilimsel kanıtların irdelenmesi konusunda yararlı bir çalışma. Ann Thorac Surg 2008;86:1856 J Thorac Cardiovasc Surg 2008;136:1172 Leipzig Kalp Merkezi’nin çalışmasında hibrid yöntem ile koroner revaskülarizasyon uygulanan 117 hastanın orta ve uzun dönem sonuçları yer almakta. MIDCAB veya TECAB yöntemi ile LAD-LIMA revaskülarizasyonuna ek olarak diğer koroner damarlara stent uygulanması sonucunda bir ve beş yıllık sağkalımın yanı sıra kardiyak ve serebral istenmeyen olayların gelişimi değerlendirilmiş. Bu çalışma, sternotominin önerilemediği seçilmiş hasta gruplarında uygulanabilecek alternatif bir yöntem olması nedeniyle değer taşımakta. Bristol Kalp Enstitüsü’nün bu çalışmasında 15 yıllık bir zaman diliminde geniş bir olgu serisi ile tip A aort diseksiyonunun cerrahi sonuçlarındaki gelişim değerlendirilmiş. Kohort niteliğindeki çalışmada, gelişen cerrahi teknik ve deneyime rağmen tip A aort cerrahisi sonuçlarında bir ilerleme olmadığı vurgulanmakta. Yüksek mortalite ile seyreden bu hastalıkla ilgili olarak, cerrahi ve teknolojik gelişmelerin önemi vurgulanmakta, aynı zamanda risk faktörlerine karşı korunma ve riskli hasta gruplarında yakın takip önerilmekte. Biomaterials 2008;29:3936 Bilindiği gibi, kalp cerrahisinde kullanılan kanın temas ettiği herhangi bir yüzey eğer normal vasküler endotelin yapısında değil ise, artan inflamatuvar yanıt, kan hücrelerinin hasar görmesi ve kullanılan suni yüzey deformasyonu ile karşılaşılmaktadır. Bu durum, her gün kullandığımız kardiyopulmoner bypass devreleri, vasküler greftler ve stentler için de geçerlidir. 144 Bu yazıda, kullandığımız materyallerdeki yüzeylerin biyolojik olarak işlenmesi ile doku mühendisliği ürünü olarak endotel yapısına benzer yüzey elde edilmesi ile ilişkili güncel çalışmalar derlenmiş. Kalp cerrahisinin gelişimine ışık tutabilecek anahtar niteliğindeki bu konunun paylaşılması ülkemizde bu alandaki çalışmalara önayak olabilir. Turkish J Thorac Cardiovasc Surg 2009;17(2):144