Kanoburlar

advertisement
Mine G. Kırıkkanat
Kanoburlar...
boğazladılar.
Adı IŞİD değil de MİA (Silahlı İslam Hareketi), FİS (Selametçi İslam
Cephesi) GİA (Silahlı İslam Ordusu) ve sonradan El Kaide diye
anılan Selefi Cihat kasapları, 1991’den öteye mezbahaya
çevirdikleri Cezayir’i 8 Şubat 2002’ye kadar 200 bin kişinin
öldürüldüğü, 1 milyon kişinin göçe zorlandığı ve maddi zararı 22
milyar dolara ulaşan bir iç savaşa gömdüler.
Aynı zaman kesitinde Taliban da Afganistan ve Pakistan’da
benzer « kan ayinleri » yapıyordu. Taliban’la iç içe El Kaide
2001’de İkiz Kuleleri vurarak yaratıcısı ABD ile besleyicisi Suudi
Arabistan’a savaş ilan etti.
***
Güneş, olacakları görmemek için batmıştı o gece.
Omaria köyünde el ayak çekilmişti. Uyuyordu bebeler, uyuyordu
çocuklar; kadınlar ve erkekler, yorgun bedenlerini birer ot
yatağın kokulu sertliğine bırakmışlardı.
Tepelere gizlenen caniler, suçlu karanlıklarından çıktılar.
Ellerinde, bir gün önce başka boğazlarda biledikleri, kanlarını
kurbanların eteklerine sildikleri palalar, yollu kurban bıçakları,
uzun kılıçlar vardı.
«Allah Allah! » nidalarıyla daldılar kerpiç evlere. Palalar, kılıçlar
ve kasap bıçaklarıyla o gece, 17 kadın, 22 erkek ve 3 çocuk
kurban edildi.
Kara sakallı, kara cüppeli kasaplar, özellikle üç çocuğun küçücük
kellesi keserken, ulvi bir hazza kapılmışlardı.
Koyun boğazlamaya alışık elleri ve bıçakları, çocuk
boyunlarında, kuzulardaki kadar kalın bir deri ve postun
direnciyle bile karşılaşmamıştı.
Tanrı ne o gece, ne de başka geceler, köylerde kurban edilen
çocukların yerine gökten kurbanlık koyun indirdi.
Uzun süredir iğreniyordu Tanrı, kendi adına işlenen bu
cinayetlerden. Umudunu kesmişti, kanoburların insanlığından.
***
Bu satırlarla IŞİD’in Ortadoğu’da yaptığı herhangi bir katliam
gecesini anlattığımı düşünüyorsunuz değil mi?
Oysa Omaria köyü Cezayir’de ve yazıya döktüğüm vahşet,
1997’de yaşandı. İslamcı teröristler, o yıl Nisan ayının son
haftası, Cezayir’in Medea ve Blida bölgesinde tam 350 kişi
http://www.mgkmedya.com
Sonrasını biliyoruz. Peki sonunu biliyor muyuz?
Hatta, artık tüm dünyadan akın akın acemi kasapların katıldığı,
çokuluslu bir mezbaha şirketi gibi örgütlenen bir din devletinin,
yani IŞİD’in temsil ettiği bu vahşet sarmalının başında mıyız,
ortasında mıyız, o bile belli değil. Kesin olan, sonun hiç de yakın
olmadığı…
Bugün İslamcı terörün Suruç’ta katlettiği o iyi yürekli, cömert
gençlere, 31 cana ve bazıları ömür boyu sakat kalacak 104
yaralıya ağlıyoruz.
AKP iktidarı, Cumhurbaşkanı ve Başbakanı ve dahi tüm
kurmaylarıyla teröre karşı « milli birlik »ten söz edip durdular.
Hatta Başbakan Davutoğlu, parti başkanı olduğunu da
vurguladığı konuşmasında, Suruç katliamını gerçekleştiren
örgütten çok, teröre karşı « ortak deklarasyon » yapmaktan
kaçınacak muhalefet partilerine yüklendi. Öyle bir abandı ki,
yarım kulak dinleyenler intihar saldırısını muhalefet
gerçekleştirdi, örgütün adı da « ortak deklarasyon » sanabilirdi!
Sıyırtmak neye deniyordu?
Deliliğini cinayetle destekleyene fanatik denir.
Voltaire
«G» NOKTASI
AKP iktidarı ve mutlak muktediri, IŞİD’e terör örgütü diyemediği
gibi, IŞİD de demiyor. İçerdiği « İslam Devleti » kavramını
kullanmamak için Fransa’nın uyduruğu DAESH’i benimseyip,
onu da sanki elektrik şirketinden söz ediyormuş gibi DEAŞ diye
söylüyor!
Başbakan Davutoğlu, Suruç’taki saldırıyı şiddetle kınadı, terörü
lanetledi, ölenlere rahmet, kalanlara baş sağlığı diledi, Fransa’da
Çarşamba, Temmuz 22, 2015 - Sayfa 1 / 2
Mine G. Kırıkkanat
Kanoburlar...
12 kişinin öldüğü benzer saldırıdan sonra oluşan « milli birlik
ruhu »nu örnek verdi, ama Fransa’nın yaptığı ve zaten yapılması
gereken ilk iş, bir türlü aklına gelmedi: « Milli Yas » ilan etmek!
Oysa AKP hükümeti, 24 Ocak 2015 gününü, ne milli ne ümmi
kimsenin umurunda olan Suudi Arabistan Kralı’nın ölümü
dolayısıyla Türkiye’de « milli yas günü» ilan etmişti.
Bu iktidarın bu halkla hangi acıyı paylaştığı açık değil mi?
http://www.mgkmedya.com
Çarşamba, Temmuz 22, 2015 - Sayfa 2 / 2
Download