global strateji enstitüsü

advertisement
HABER BÜLTENİ
18 Aralık 2007
Haber Özetleri
Irak

ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, bugün sürpriz bir ziyaretle Irak'ın
Kerkük şehrine gitti. Ziyaretin gayesinin, Birleşmiş Milletler'in yeni Irak
temsilcisi Steffan de Mistura'nın şehirde dini ve etnik olarak farklı gruplar
arasındaki uzlaştırma teşebbüslerine destek vermek olduğu ifade edildi.
Ziyaretin güvenlik endişesiyle daha önceden açıklanmadığı ifade edildi. Rice,
kent yöneticileriyle görüşmeden önce yaptığı konuşmada, Kerkük’ün “Irak’ın
geleceği, demokratik ve herkesin olacak bir Irak için önemli bir kent olduğunu”
ifade etti. Rice, Kerkük'te il yönetimi yetkilileri ile Kürt ve Türkmen
topluluklarının temsilcileriyle görüşmeler yaptı. Amerikalı yetkililer, Rice'ın bu
ziyaretinde Iraklı liderlerden siyasi uzlaşma sağlamalarını isteyeceğini belirtti.
Öte yandan Rice’in Kerkük’te bulunan bir sivil-askeri onarım birliğini ziyaret
edeceği bildirildi. (AA)(AP)(İHA)(REUTERS)(www.aswataliraq.com)

KDP lideri Mesud Barzani, Erbil'in Selahattin kentinde, İngiltere Dışişleri
Bakanı David Miliband ile baş başa görüştü. Yaklaşık 4 saat süren toplantı
sonrası basının karşısına çıkan ikili açıklamalarda bulundu. Mesud Barzani,
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin düzenlediği sınır ötesi operasyonu 'sert bir dille
kınadıklarını' belirterek, "Bu operasyonu kınıyoruz. Kürt kanının akması ucuz
değildir. ABD'nin kendi ahlaki ve görev değerlerini gözden geçirmesini
istiyoruz. Çünkü burası da onların sorumluluk alanından sayılır", ifadesinde
bulundu. İngiltere Dışişleri Bakanı David Miliband ise, "Biz bu sorunun üçlü
mekanizma ile çözümünü savunuyoruz. Bağdat, Kürtler ve Türkiye den
oluşacak üçlü mekanizma ile bu sorunun siyasi yolla çözüleceğine inanıyoruz",
dedi. (AA)

Irak hükümet sözcüsü Ali El Dabbağ, ülkesinin, savunmaya yardımcı olacak
yabancı askerlere 10 yıl daha ihtiyacı olduğunu, ancak Amerikan üslerine izin
vermeyeceklerini açıkladı. El Dabbağ, El Irak televizyonunda dün geç
saatlerde yayınlanan demecinde, "Elbette, uluslararası desteğe ihtiyaç
duyuyoruz. Güvenlik sorunlarımız var", dedi ve Irak ordusunun 10 yıl daha
savunmayı yalnız başına üstlenemeyeceğini belirtti. Sözcü El Dabbağ, ayrıca
Irak'ın işgali ya da bir savaşa karışmak gibi bir tehdit bulunmadığını, ancak
gelecek 10 yılda Irak'ı savunacak bir ordunun ülkeyi koruması gerektiğini
kaydetti. Hükümet sözcüsü El Dabbağ, diğer taraftan daimi ABD üsleri
bulundurulmasını kabul etmeyeceklerini, bu ülkede yabancı askerin varlığını
1
kabul edecek bir Iraklının bulunmadığını da söyledi. Sözcü, "Amerika
Amerika'dır, Irak ise Irak" diye konuştu. (AA)(REUTERS)

Irak’ın Necef kentini ziyaret eden sözde Kürt yönetimi yetkilisi Neçirvan
Barzani, Şii liderlerden Ali El-Sistani ile bir araya geldi. Neçirvan Barzani,
Kerkük referandumunun altı ay ertelenmesini kabul ettiklerini söylerken, 140.
maddenin uygulamasının teknik nedenlerle ertelendiğini belirtti. Barzani,
"Sorun, bu maddenin uygulanmasının ertelenmesi değil, maddenin hayata
geçirileceği sürenin uzatılmasıdır", dedi. (www.nahrain.com)

Irak Başbakan Yardımcısı Berham Salih’in, Suriye Başbakanı Mehmet Naci
Otri ile yaptığı görüşmede, iki ülke arasında ekonomi, ticaret ve güvenlik
konularında anlaşma imzalandı. Ancak anlaşmanın ayrıntıları konusunda bilgi
verilmedi. Naci Otri yaptığı açıklamada, Irak’ın güvenliğinin sağlanması ve Irak
halkı arasında ulusal uzlaşmanın gerçekleşmesi için Suriye hükümetinin
destek sağlayacağını belirtti. (www.alsumaria.tv) (www.alsabaah.com)

Irak hükümet sözcüsü Ali El-Dabbağ, Irak Uzlaşma Cephesi Adnan
Duleymi’nin oğlunun ve korumalarının, Duleymi’nin kendisinin ve bazı
korumalarının teröristlerle işbirliği içinde olduğunu itiraf ettiğini açıkladı. El
Irakıye televizyonuna açıklamada bulunan hükümet sözcüsü Ali El-Dabbağ,
Adnan Duleymi’nin şimdiye kadar teröre karışmakla suçlanmadığını belirterek
güvenlik
güçlerinin
Adnan
Duleymi’yi
bu
konuda
sorgulayıp
sorgulamayacağının belli olmadığını ifade etti. (www.yakindoguhaber.com)

ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Tom Casey, terör örgütü PKK tehdidiyle
mücadelede her şeyin yapılması ve yapılırken de Türkiye, ABD ve Irak
arasında yakın bir koordinasyon bulunması gerektiğini söyledi. Casey, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin Irak'ın kuzeyine gerçekleştirdiği hava harekâtına ve
sonrasındaki gelişmelere ilişkin soruları yanıtlarken, ''PKK'nın Türkiye, Irak ve
ABD'ye yönelttiği tehditten kaygı duymaya devam ediyoruz. Sanırım, bu
tehditle mücadele için her şeyin yapılması önemli. Ancak aynı zamanda bu
yapılırken Irak, Türkiye ve ABD arasında yakın koordinasyon olmasını garanti
altına almak istiyoruz'', dedi. Sözcü Casey, ''bu olayda, Türk ve Irak tarafları
arasında koordinasyon konusunda herhangi bir soru işareti varsa bunun,
uygun bir diyalog kanalının mevcut olması için oluşturulan mekanizmalar
çerçevesinde çözümlenmesini isteriz'', diye konuştu. Casey, Türkiye'nin askeri
harekâtını ABD'nin benimseyip benimsemediğinin sorulması üzerine, ''bunu
kabul edecek veya reddedecek olan biz değiliz. Bu, Türk hükümeti tarafından
PKK'ya karşı son aylarda gerçekleştirilenlerle benzer bir eylem. Biz, kesinlikle
PKK'nın, Türkiye'de, Irak'ta veya başka bir yerde saldırılar düzenleyecek
konumda olmasını istemiyoruz ve buna karşı eylemlerin, politikaların koordine
edilmesinde Türk ve Irak hükümetleriyle birlikte çalışmayı sürdüreceğiz'',
ifadelerini kullandı. Sözcü Casey, ABD'nin, Irak içine geniş çaplı bir kara
operasyonunu istemediğini de yineledi. (AA)

İngiltere, Irak'ta şiddeti azaltma hedefini yerine getirmede başarısız olduğunu
bildirdi. Irak'ın güneyinde kontrolü altında tuttuğu dört vilayetten sonuncusu
olan Basra'nın denetimini Irak güvenlik güçlerine devreden İngiltere'nin
Savunma Bakanlığının yayımladığı performans değerlendirme raporunda, Irak
2
ordusu ve polisinin kapasitesi hakkında da ihtiyatlı ifadeler kullanıldı. Raporda,
koalisyonun Irak güvenlik güçlerinin kapasitesine bazı katkılar sağladığı,
ordunun polise göre daha etkin olduğu belirtilerek, her şeye rağmen güvenlik
güçlerindeki mezhepsel eğilimlerin ve milis etkisinin sürdüğü belirtildi.
İngiltere'nin görev yaptığı bölgelerde şiddet sorunun durdurulması ve
potansiyel sorun kaynaklarının en alt düzeye indirilmesinde ilerleme kaydettiği
bildirilen raporda, her şeye rağmen şiddet ve istikrarsızlığın Irak'ın bazı
bölgelerinde bir sorun olarak devam ettiğine dikkat çekildi. (AA)(AP)

Irak Petrol Tanker Şirketi, 27 yıl aradan sonra ilk petrol tankerini aldı. Yetkililer,
"Dicle" adı verilen yeni petrol tankerinin, ülkenin güneyindeki Basra liman
kentinde Vali Muhammed El Veli'nin de katıldığı törenle körfeze indirildiğini
kaydetti. Aynı yetkililer, 14 bin ton kapasiteye sahip Çin yapımı "Dicle"
tankerinin, ülkenin hayati öneme sahip petrol sanayinin ülkede yıllarca süren
savaşın sonuçlarından kurtulmaya çalıştığı bir dönemde karşı karşıya
bulunulan ihracat sorunlarının giderilmesine yardımcı olacağını belirtti. Irak'ın
3 ay içinde 2 tanker daha almasının beklendiği bildirildi. (AA)(AP)

Irak'taki Musul barajı yakınında bomba yüklü bir kamyon infilak etti, bir kişi
öldü. Ülkenin bu en büyük barajında hasara yol açmayan, ancak ana giriş
köprüsünün kısmen hasar görmesine sebep olan patlamada ölen kişinin polis
olduğu, bir polisin de yaralandığı bildirildi. Barajda çalışan bir mühendis,
barajdan 1 kilometre uzaklıktaki 250 metrelik köprünün bir kısmının tahrip
olduğunu söyledi. Saldırganın polise arızalı olduğunu söyleyerek bomba yüklü
kamyonu köprünün yakınına park ederek gittiği, kısa bir süre sonra da patlama
olduğu bildirildi. Geçen Ekimde Washington Post'ta yayınlanan bir raporda,
Dicle üzerindeki barajın çökmesi veya tahrip edilmesi halinde 2 Irak kentinin
sular altında kalacağı ve on binlerce kişinin ölebileceği belirtilmişti. Amerikalı
askeri mühendisler, barajın çürük olduğunu ve çökme tehlikesinin
bulunduğunu iddia etmişlerdi. (AA)(REUTERS)
Ortadoğu

Fransa'nın başkenti Paris'te düzenlenen Filistin'e Bağış Konferansı sona erdi.
Evsahibi Fransa'nın Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner, konferansın ardından
düzenlediği basın toplantısında, Filistin'e yardım için konferansa katılan
ülkeyle çeşitli kurum ve kuruluşların 3 yıl içinde 7,4 milyar dolar vermeyi
taahhüt ettiğini söyledi. Filistin yönetiminin konferanstan beklentisinin 5 ile 6
milyar dolar olduğunu kaydeden Kouchner, bu rakamın üzerine çıkılmasından
memnuniyet duyduklarını belirtti. Bir Fransız TV'sinde konuşan Kouchner,
''bütün dünyanın uzun zamandır beklediği, İsrail'le yan yana yaşayan Filistin
devletinin kuruluşuna verilen siyasi destek, aslına bakarsanız vaat edilen 7,4
milyar dolardan çok daha kayda değer bir şey...'', dedi. Kouchner, ''Bu elbette
bağışçıların toplantısıydı, ama siyasi bir toplantıydı...'', diye konuştu. Fransız
Bakan, Filistin'e verilecek yardım paralarının, özellikle radikal Hamas
hareketinin eline geçmemesi için sıkı kontrol gerektiğini de söyledi.
Konferansta ABD 550 milyon dolar, Fransa 300 milyon dolar ve AB 440 milyon
avro yardımda bulunma sözü verirken, Dışişleri Bakanı Ali Babacan,
Türkiye'nin de 150 milyon dolar yardımda bulunacağını açıkladı. Bu arada
Babacan'ın konferans sırasında ABD, Rusya, Fas, Bahreyn, Avusturya, İsveç,
3
Finlandiya, Lüksemburg, Kuveyt, İspanya ve İsrail dışişleri bakanlarıyla kısa
görüşmeler yaptığı öğrenildi. Görüşmelerde Babacan'ın, kendisine konuyu
gündeme getiren bakanlara, sınır ötesi operasyon konusunda bilgi verdiği
öğrenildi. Babacan, ayrıca Fransız İşadamları Derneği MEDEF Başkanı
Laurence Parisot ile görüştü. (AA)

İsrail Başbakanı Ehud Olmert, "terörle savaşımda kendilerine yardımcı olacak,
güçlü ve istikrarlı bir Filistin devletine ihtiyaç olduğunu" söyledi. Partisi
Kadima'nın üyeleriyle bir araya geldiği toplantıda konuşan Olmert, Paris'te
düzenlenen Filistin Bağışçılar Konferansını, "Filistin'in başkalarına
bağımlılığının sona ermesi için bir başlangıç" olarak niteledi. Paris'te Filistin'e
yardım için toplanan ülkelerin Filistin Yönetiminin ekonomik ve siyasi alt
yapısının kurulmasına yardımcı olacaklarını belirten Olmert, "Terörle
savaşımda bize yardımcı olacak, güçlü ve istikrarlı bir Filistin devletine
ihtiyacımız var", diye konuştu. Olmert, Filistin Yönetiminin geliştirilmesi ve
güçlendirilmesine yardımcı olmak için "her şeyi yapacaklarını" belirtti ve
"İsrail'in güvenliğinden taviz vermeyeceklerini" ifade etti. (AA)

İsrail, bu sabah Gazze şeridine yine hava saldırısı düzenleyerek 3 Filistinliyi
daha öldürdü. İsrail'in dün akşamdan bu yana düzenlediği saldırılarda ölen
Filistinlilerin sayısı 8'e yükseldi. Hastane kaynakları, Gazze şeridinin
kuzeyindeki Beyt Lahya kasabasında düzenlenen hava taarruzunda ölen 3
kişinin İslami Cihad örgütünün silahlı kanadı Kudüs Tugayları'na mensup
olduğunu bildirdi. İsrail'in dün akşamki 2 hava saldırısında da, aralarında
Kudüs Tugayları'nın önde gelen isimlerinden Macit Harazin'in de bulunduğu 5
Filistinli hayatını kaybetmişti. AFP'nin çıkardığı bilançoya göre, İsrail-Filistin
çatışmasında 2000 yılından bu yana hayatını kaybedenlerin sayısı 5984'e
yükseldi. (AA)(AFP)

Lübnan'da cumhurbaşkanı seçimi 9. kez ertelendi. Bir Lübnanlı üst düzey
siyasi kaynak, dün yapılması planlanan seçimin 22 Aralık'a ertelendiğini
belirtti. Devlet Başkanı Emil Lahud'un görev süresinin 23 Kasım'da
dolmasından bu yana meclisin yeni devlet başkanını seçememesi nedeniyle
bu makam hala boş bulunuyor. Bu arada ABD ile bazı Avrupa ve Ortadoğu
ülkeleri, "daha fazla gecikmeden" Lübnan'da cumhurbaşkanı seçilmesi
çağrısında bulundu. Filistin'e yardım konferansı için Paris'te bulunan ABD,
Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Fransa, İtalya, İspanya
ve İngiltere'nin temsilcilerinin açıklamasında, "Lübnan'daki uzayan siyasi
krizden duyulan derin kaygıyı paylaşıyoruz. Lübnan cumhurbaşkanlığı
seçimlerinin artık daha fazla ertelemeden koşulsuz yapılması çağrısını
tekrarlıyoruz", denildi. Ülke temsilcileri, Lübnan'ı sarsan siyasi suikastleri de
kınadı. (AA)(AP)(REUTERS)

İran Devrim Muhafızları, Basra Körfezi'nde deniz tatbikatı yapıyor. Devrim
Muhafızları Deniz Kuvvetleri 2. Bölge Komutanı Tuğamiral Ali Razmcu, Basra
Körfezi'nde dün başlayan ''Şahamet'' (Cesaret) adlı tatbikatın Çarşamba
gününe kadar süreceğini söyledi. Tuğamiral Razmcu, Buşehr eyaleti ve
Asaluye kenti arasındaki sularda yürütülen tatbikatta, Devrim Muhafızları deniz
kuvvetlerine verilen yeni teçhizatın kullanıldığını belirtti. Tatbikatın, Basra
Körfezi'nin hava güvenliğini sağlamak için düzenlendiğini söyleyen Razmcu,
4
''tatbikatın Devrim Muhafızlarının denizdeki caydırıcı gücünü göstermeyi
amaçladığını'' da kaydetti. İran'da ordu, Devrim Muhafızları ve klasik ordu
birlikleri olarak ikiye ayrılıyor. Her iki silahlı güç de İran'da her konuda son
sözü söyleyen dini lider Ayetullah Ali Hamaney'e bağlı bulunuyor. (AA)
Kafkasya ve Orta Asya

Kırgızistan'da Pazar günü yapılan parlamento seçimlerine ilişkin kesin
olmayan ilk sonuçlar iktidar partisinin önde olduğunu gösterdi. Merkez Seçim
Komisyonu'ndan yapılan açıklamada, oyların yüzde 75,94'ünün sayıldığı ve bu
sonuçlara göre iktidardaki Ak Yol Halk partisinin oyların yüzde 47,43’ünü aldığı
bildirildi. Komisyonun açıklamasında, yarışı önde götüren partilerden Ata
Meken Sosyal Partisinin yüzde 9,51, Sosyal Demokrat Partinin yüzde 4,65,
Komünist Partinin yüzde 2,78, Turan Demokrat Partisinin de yüzde 1,95 oy
aldığı belirtildi. Kırgızistan'da yapılan genel seçimlere siyasi partiler en çok 100
aday ile katıldı. Seçimde yüzde 5 barajını aşan partiler parlamentoya
girebiliyor. Bu arada Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), Kırgızistan
seçimlerini demokratik normlara uygun bulmadı. Bişkek'te yazılı açıklama
yapan AGİT gözlem heyeti, "16 Aralık meclis seçimlerinin, AGİT'in demokratik
kriterlerine uymadığını" bildirdi. Seçimlerin ilk sonuçları, sadece iktidar partisi
Ak Yol'un meclise gireceğini gösteriyor. Açıklamada, "seçimlerin, 2005
başkanlık seçiminde kaydedilen ilerlemeden sonra seçim sürecinin daha da
güç kazanacağına ilişkin beklentilerin uzağında kaldığı ve bir fırsatın
kaçırıldığı" görüşü dile getirildi. Açıklamada, özellikle oy sayımının saydam
şekilde yapılmaması eleştirildi. Dün sabah yayınlanan ilk sonuçlara tepki
gösteren muhalefet, seçimde hile yapıldığını öne sürerek sokağa dökülme
tehdidinde bulundu. (AA)(AFP)

Rus lideri Vladimir Putin, Mart ayındaki başkanlık seçimini Dmitri Medvedev'in
kazanması halinde başbakan koltuğuna oturmaya hazır olduğunu bildirdi.
"Birleşik Rusya" partisinin kongresinde konuşan Putin, "Seçmenler
Medvedev'e itimat eder ve onu başkan seçerse ben de çalışmamı hükümet
başkanı olarak sürdürmeye hazırım...", dedi. Kongrede, "Birleşik Rusya" lideri
Boris Grizlov da, Putin'in başbakan olması için mecliste destek vereceklerini
belirtti. (AA)(AFP)

Rusya'nın İran'a Buşehr santrali için nükleer yakıt göndermeye başladığı
bildirildi. Rus Ria Novosti ajansının haberine göre, Buşehr santralini inşa
etmekte olan Rus şirketi Atomstroyeksport'tan yapılan açıklamada,
Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) tarafından daha önce mühürlenen
ilk yakıt konteynerlerinin dün gönderildiği ve özel bir depoya konduğu belirtildi.
Açıklamada, Buşehr'e yakıt naklinin iki ay alacağı ve bu işlemin aşamalar
halinde tamamlanacağı kaydedildi. Rusya Dışişleri Bakanlığı açıklamasında
ise Rusya'nın İran'dan yakıtın başka bir amaçla kullanılmayacağı hususunda
ek yazılı güvence aldığı bildirildi ve Tahran yönetimine uranyum
zenginleştirme programından vazgeçilmesi çağrısında bulunuldu. (AA)
Balkanlar
5

Rusya, AB'nin Kosova'ya "büyük bir misyon" yollama kararını "yasa dışı"
olarak nitelendirdi. İnterfaks ajansının haberine göre, Rusya'nın Kosova
temsilcisi Aleksandır Botsan-Harçenko, AB'nin Kosova'ya misyon gönderme
kararının hukuki temelden yoksun olduğunu iddia etti. Rus temsilcisi, "Hukuki
temel şart. BM Güvenlik Konseyinin 1244 sayılı kararı, Kosova'da bulunan
uluslararası varlığın bugünkü yapısını keyfi şekilde değiştirme hakkı vermez",
dedi. AB, Cuma günü sona eren zirvede, Kosova'ya misyon göndermeyi ilke
olarak kabul etmişti. 1800 Avrupalı polis ve hukukçudan oluşacak misyonun
Kosova'ya yılbaşından sonra gönderilmesi bekleniyor. Rusya, Kosova'daki
durumun "kritik aşamaya geldiğini" ve "kontrolden çıkabileceğini" düşünüyor.
Rusya Dışişleri Bakanlığınca yayımlanan açıklamada, Kosova'nın nihai
statüsünün belirlenmesi için diyaloğun sürdürülmesi çağrısında bulunuldu.
"Kosova kritik aşamaya gelmiştir" denilen açıklamada, "Kosova sorununa
uluslararası hukuk çerçevesinde çözüm bulunmazsa, durum kontrolden
çıkabilir", ifadesi kullanıldı. Batılıları Kosova'nın tek yanlı bağımsızlığı fikrini
desteklememesi için uyaran bakanlık, "bölgesel ve uluslararası istikrara ciddi
zararlar verebilecek böyle bir yasa dışı girişime bazı ülkelerin sıcak baktığının
görüldüğünü" bildirdi. ABD ve birçok Avrupa ülkesinin desteklediği Kosovalı
Arnavutlar, bağımsızlık istiyor. Sırplar ve başta Rusya olmak üzere onları
destekleyen ülkeler ise bağımsızlığa karşı çıkıyor. BM Güvenlik Konseyi,
Kosova konusunu Çarşamba günü ele alacak. (AA)(AFP)
Diğer Haberler

Afganistan'ın güneyinde yola yerleştirilen bombayla düzenlenen saldırıda, aynı
aileden 3'ü çocuk 5 kişi öldü. Uruzgan vilayetinin polis yetkilisi, ailenin Kurban
Bayramı için kıyafet almak üzere Trin Kot kentine gittiği sırada bombanın
patladığını bildirdi. Bombanın ailenin bulunduğu araca isabet etmesi sonucu,
anne ve baba ile 5, 7 ve 2 yaşlarındaki çocukları öldü. Saldırı düzenlenen
yolda NATO komutasındaki askerlerin sık sık devriye gezdiğini belirten yetkili,
saldırıdan Taliban militanlarını sorumlu tuttu. Yetkili, yine Afganistan'ın
güneyinde çıkan bir çatışmada 20 Taliban militanının öldürüldüğünü açıkladı.
Öte yandan Afganistan'da özel bir Amerikan güvenlik şirketinin 15 Afgan
muhafızı Taliban tarafından öldürüldü. Güvenlik yetkilileri, USPİ adlı şirketin
muhafızlarının, Ferah vilayetine bağlı Bala Buluk kasabasında Taliban
militanlarınca pusuya düşürüldüğünü bildirdi. Bu sabah düzenlenen pusuda,
10 muhafız da yaralandı. (AA)(AP)(AFP)

Pakistan'ın Afganistan sınırında bulunan Kuzey Veziristan vilayetindeki
militanlar 2 haftalık ateşkes ilan etti. Militanların sözcüsü Gül Bahadır, gizli bir
yerden Reuters ajansına telefonla yaptığı açıklamada, 31 Aralık'a kadar
orduya saldırı düzenlemeyeceklerini belirtti. Sözcü, ateşkes ilanının sebebini
ise açıklamadı. ABD'nin önderliğindeki güçlerin Afganistan'da Taliban'ı
devirdiği 2001'den bu yana militanların çoğu, Afganistan sınırındaki kuzeybatı
bölgelerinin dağlık kesimlerine sığındı. Militanlar, buradaki sığınaklarından
Afganistan ve Pakistan'a saldırılar düzenliyor. (AA)(REUTERS)
Dünya Basını
6
Daily Telegraph, Paris'te düzenlenen Ortadoğu konferansında vaat edilen
yaklaşık 7 milyar doların Filistin'i iflastan kurtaracağı görüşünde.
Gelişmeyi başyazısında yorumlayan Times gazetesi ise, 3 yıllık bir dönem için
toplanan paranın ilk adım olduğunu söylüyor. ''Yapılması gereken Gazze ve
Batı Şeria'da ekonomik hayatı canlandırmaktır. Bu ise, paradan çok, siyaset,
güven, güvenlik ve iyi niyete bağlı. Gazze'de bir ilerleme sağlama umutları
şimdilik karanlık.'' ''Hamas'ın Abbas yönetimini dışarı atmasından bu yana
İsrail ve Mısır, sınırları kapatmış durumda. Para, yakıt ve enerji kurudu, bir
buçuk milyon kişinin yüzde 75'i yoksul. Batı Şeria'daki durumsa biraz daha iyi.
Hem İsrail hem de Batı, Abbas'ın diyaloğa açık olmasının meyve verdiğini
göstermek istiyor.'' Times, İsrail'in seyahat ve hareket sınırlamalarını bölgedeki
normal ekonomik faaliyetlerin yaşama geçirilmesinin önündeki en büyük engel
olduğuna dikkat çekerek, ''Dünya Bankası'nın da uyardığı gibi ne yaparsanız
yapın, seyahat sınırlamaları kaldırılmadıkça Filistin ekonomisi iyileşemeyecek''
diyor. Times'ın satırları şöyle: ''Yatırımcılar, işyerlerini yeniden inşa edip,
komşu ülkelere ihracat yapamadıkça, refah yaratmak, işsizliği ortadan
kaldırmak mümkün olmayacak. Filistinliler de dünyanın insafına, yardımlarına
mahkûm kalacak.'' ''Dilenci mantığının yaratacağı kadercilikle birleşecek olan
öfke de, siyasi istikrar ve toplumsal uyumun sağlanması için herhangi bir fayda
sağlamayacaktır.''
İngiltere'nin hafta sonu Basra'nın kontrolünü Iraklılara devretmesini
başyazısında değerlendiren Financial Times, ''İngiliz ordusu elinden geleni
yaptı ama geride bıraktıkları milis idaresi oldu'', diyor. El Kaide'nin iki numaralı
ismi Eymen El Zevahiri'nin İngilizlerin Basra'dan çekilmeleriyle alay etmesine
şaşırmamak gerekir'' diyen Financial Times, İngiliz ordusu bir açmazla karşı
karşıyaydı görüşünde. ''Zorunlu çekilmeyi andıracak herhangi bir adım cihad
savaşçılarınca bir zafer olarak görülecekti. Ancak kalmak da, Batı'nın gücünün
sınırlarını ortaya koyuyor, Batılı güçleri de işgalci olarak gösteriyor; cihad
teröristlerine paha biçilmez bir eğitim fırsatı sağlıyordu.'' ''İngiliz komutanlar,
uzun zamandır İngiltere ordusunun varlığının başlı başına Basra'daki güvenlik
sorununun bir parçası olduğunu söylüyordu.'' Basra'daki Şii grupların sabırla
İngiliz güçlerinin ayrılacağı ve kontrolü ele geçirecekleri günü beklediklerine
dikkat çeken Financial Times, şöyle devam ediyor: ''Şimdi güç bu gruplara
bağlı milislerin elinde. Özellikle Basra'da. Çok taraflı, ufuktaki etnik ve
mezhepsel savaşla sarmalanmış Irak'ta, İngiliz ve Amerikan birlikleri de,
sadece daha güçlü olsa da iki ayrı milis güç olarak görülüyorlar.'' ''Esnek
ancak uzlaşmaya dayalı bir konfederasyon; Şii bir din devleti ya da Balkanlara
benzer bir yapı. Sonuçta Irak nasıl yapılanırsa yapılansın, bunun bir başarı
olduğunu öne sürmek için gerçekten yüzsüz olmak gerekir.''
Bu sabah gazetelerde geniş şekilde işlenen konulardan biri de Rusya lideri
Vladimir Putin'in, devlet başkanlığı görevinde süresi dolduktan sonra,
başbakanlık görevini üstlenebileceği açıklaması. Putin, bu görevi eğer Rus
halkı halefi olmaya aday Dimitri Medvedev'e güvenini ortaya koyarsa kabul
edeceğini söylüyor. Independent'in Moskova'daki muhabiri Sahun Walker'un
haberine göre; bu pek zor olmayacak... ''Anketler, Rusya'da seçmenlerin
yarısından fazlasının Putin'in göstereceği adaya destek vereceğini ortaya
koyuyor. Hâlihazırda, başbakan devlet başkanından daha az yetkili. Başkanlık
7
sistemi de, başbakana pek de bağımsız hareket edebilme olanağı
sağlamıyor.''' ''Putin ise, görev dağılımı konusunda herhangi bir değişiklik
öngörülmediğinde ısrarlı. Medvedev'e güvendiğini, Rusya'nın kaderini böyle bir
isme teslim etmekten mutluluk duyacağını söylüyor.'' Independent, bazı
uzmanlara atfen, Medvedev'in kukla olmadığını yazıyor, ama yeni başkan
adayının seçilirse Putin'e sadakatini koruyacağının da altını çiziyor. ''Yine
Moskova'daki gözlemcilere göre, başbakan ve devlet başkanının rolleri
resmen değiştirilmeyecek belki; ama fiilen bir değişim yaşanacak.'' ''Batı'da
ise, Putin'in Kremlin'den ayrılmasından sonra Rusya'nın dış politikasında
radikal bir değişiklik beklemiyor. Ama umudu en azından Medvedev'in daha az
agresif bir dış politika izlemesi.''
Haftanın Yorumu
Ufuk Turu
Bu haftaki, Ufuk Turu’nda Ortadoğu ile Kafkasya ve Orta Asya’daki gelişmeler
ele alınıp, kısa bir değerlendirme sunulmaya çalışılmıştır. Kerkük’le ilgili
gelişmeler, ABD-İran ilişkileri, Annapolis sonrasında İsrail-Filistin sorununun
gelişimi, Putin’in halefi Medvedev, Ukrayna’daki hükümet belirsizliği ve
Kazakistan’ın AGİT başkanlığı değerlendirilmiştir.
Kerkük Sorunu
Türk Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın, TBMM Genel Kurulunda yapmış olduğu
konuşmada “Kerkük’te oldubittiyi kabul etmeyiz” ifadesi, Kerkük’teki gelişmeler
dikkate alındığında, Türkiye’nin Irak’a yönelik dış politikasını PKK ile
sınırlandırmış olduğu yönünde duyulan endişeyi hafifletmemektedir. Irak
Anayasasının 140. maddesine göre 2007 yılı sonuna kadar yapılması
öngörülen Kerkük referandumunun yapılamayacağı ortadadır. Türkiye’nin,
Kerkük referandumunun ertelenmesini, diplomatik girişimlerinin başarılı bir
sonucu olarak değerlendirmesine rağmen, referandumun 2008 senesi
içerisinde yapılması durumunda Kerkük sorununun Iraklılar ve bölge ülkeleri
tarafından kabul edilebilir bir şekilde çözülme ihtimalinin düşük olduğu
düşünülmektedir. Bundan dolayı, Kerkük’te oldubittileri kabul etmeyeceğini
açılayan Türkiye’nin, Iraklıların Kerkük konusunda neler düşündüğünü
öğrenmesi için çaba sarf etmesi ve Batı tarafından duyulmak istenmeyen bu
görüşleri dünya kamuoyuna yansıtması beklenmektedir. Irak parlamentosunda
Kerkük’ün sahibi olan Türkmenleri temsil eden milletvekillerinin ise ortak bir
hareket tarzı oluşturmaları ve kağıt üzerinde oluşturulan önerilerin hayata
geçirilmesi
için
altyapı
çalışmalarını
başlatmaları
gerektiği
değerlendirilmektedir. Aksi taktirde 2008 senesi içerisinde yapılacak olan
referandumun, normalleştirme ve sayım süreçlerinin askıya alınarak
yapılmasının engellenemeyeceği düşünülmektedir.
Son günlerde gündeme gelen Kerkük-Hayfa ve Kerkük-Banyas petrol boru
hatları
projeleri
de
bölgedeki
siyasi
gelişmeler
çerçevesinde
değerlendirilmektedir. Bu projelerin Kerkük petrollerinin dünya pazarlarına
ulaşımı konusunda, Kerkük-Yumurtalık hattına alternatif olamayacağı
düşünülmektedir. Ancak bu projelerle, Kerkük’ün Kürt bölgesine ilhakı
durumunda bölgedeki petrolün dünya pazarlarına ulaşımında Türkiye’nin tek
8
seçenek olmadığı mesajının verildiği değerlendirilmektedir. Aynı zamanda,
bölgedeki petrol gelirleri düşünüldüğünde Türkiye’nin ekonomik güç üzerine
kurduğu dış politika vizyonunun da bölgesel Kürt yönetimi ile işbirliğini
gerektirdiği yönünde ikna edilmeye çalışıldığı endişesi duyulmaktadır.
ABD - İran İlişkileri
ABD – İran ilişkilerini, Irak’taki gelişmelerin şekillendirdiği ortadadır. Her ne
kadar ABD, İran’ın nükleer programından rahatsızlık duysa da, Irak’ta devam
eden istikrarsızlıktan dolayı İran’ın nükleer programıyla ilgili tırmanan gerginliği
kontrol altında tutmaya çalışmaktadır. ABD’deki 16 istihbarat teşkilatının
raporlarına dayanılarak hazırlanan ABD Ulusal İstihbarat Raporu da bu
çerçevede değerlendirilmektedir. Rapora göre, İran’ın mevcut bir nükleer silah
programı yoktur. Bu sonuç, başta İran olmak üzere, nükleer programından
dolayı İran’a uygulanması öngörülen genişletilmiş yaptırımlara karşı çıkan
Rusya ve Çin’in elini kuvvetlendirmiştir. Diğer taraftan, İran’ın nükleer
tesislerine yönelik ihtimal dahilinde olan askeri operasyonun gerekçesini
zayıflatmıştır. Ancak raporun, İran’ın nükleer silaha sahip olmasının
engellenmesi konusunda ABD’nin, ısrarla üzerinde durduğu uluslararası
baskının önemine vurgu yaptığı göz ardı edilmemelidir. Ortadoğu’daki
gelişmeler çerçevesinde, ABD ve İran’ın işbirliği yapabileceği alanların arttığı
gözlenmekte, İsrail’in ise İran’dan tehdit algılamasının devam etmesiyle daha
agresif bir politika izlemesinin mümkün olabileceği değerlendirilmektedir.
Nitekim, İran Ulusal Direniş Komitelerinin eski sözcüsü Ali Rıza Caferzade’nin,
İran’ın 2003’de uluslar arası baskılarla askıya almış olduğu nükleer
programının 2004 senesinde tekrar başlatıldığını savunması, İran’a yönelik her
türlü yaptırımı savunan taraflarca kullanılabilecektir.
Annapolis Sonrası İsrail-Filistin Barış Görüşmeleri
Annapolis’de ortaya konan takvim gereği 12 Aralık’ta İsrail-Filistin nihai statü
görüşmelerinin ilki yapılmıştır. Ancak İsrail’in Kudüs’te devam eden 307
konutluk projesi, görüşmeye gölge düşürmüştür. İsrailli bir yetkilinin, devam
eden bu projeyi, “İsrail’in başkenti Kudüs içerisinde inşaat projesi” olarak
değerlendirmesi ve İsrail’in Doğu Kudüs’teki bu projeyi yerleşim faaliyeti olarak
görmemesi, iki taraf arasındaki temel görüş farklılığını ortaya koymuştur.
Böylelikle, Annapolis’de başlayan İsrail-Filistin görüşme süreci, var olanlarla
birlikte yeni sorunların çözüm sorumluluğunu da beraberinde getirmektedir.
Putin’in Halefi Medvedev
Rusya’da Kremlin yanlısı dört parti, Başbakan Birinci Yardımcısı Dmitri
Medvedev’i Devlet Başkanlığı’na aday gösterdi. Putin’e yakınlığı ile tanınan
Medvedev, Gazprom’un Yönetim Kurulu Başkanlığı ve Ulusal Projelerden
Sorumlu Bakanlık görevlerini yürütüyor. Genç Medvedev’in tüm kariyerinin
Putin’e bağımlı ve Putin’in aksine sivil bir geçmişe sahip olması sebebiyle,
Devlet Başkanı olması halinde Putin gibi iktidarını bağımsız yürütebilmesi
şüpheli görünüyor. Putin’in siyasi iktidarını merkezileştirmesi, ancak güç
gruplarından ve Yeltsin’den aldığı destek ile devlet içinde denge
oluşturabilmesi ile mümkün olmuştu. Ancak bugün Medvedev’in böyle bir
desteğe sahip olmadığı ve Putin’e yakın ve bağımlı olduğu söylenebilir. Bu
durumun Rus siyasetini keskin bir şekilde etkilemesi beklenmemelidir, çünkü
siyasi ve ekonomik olarak sistem yerine oturmaktadır. Yakın gelecekte
9
Rusya’da kurumsal ve siyasi reform ile ulusal bir iyileştirme programı
uygulanması muhtemeldir. Ayrıca finansal açıdan daha istikrarlı bir Rusya,
Batı piyasaları için çekim alanı olabilir. Medvedev’in Batı’ya yakın bir imaj
çizmesi bu açıdan önemlidir. Putin’in, Sergei Ivanov’u değil de Medvedev’i bu
göreve uygun bulmasının sebeplerinden birisi de reform programını
uygularken, kendisinin siyasi olarak ülkeyi yönetmeye devam etmesi ve
iktidarını, güç gruplarından gelebilecek baskılara karşı korumak olabilir.
Reform programlarının Rusya’daki çıkar grupları tarafından bir tehdit olarak
algılanması durumunda, Putin siyasi dengeyi sağlarken Medvedev’in ülkenin
dönüşümünü sürdürmesi planlanıyor olabilir.
Ukrayna’da Hükümet Belirsizliği ve Dış Politikaya Etkileri
Ukrayna’da parlamento seçimleri üzerinden 3 aya yakın bir süre geçmiş
olmasına rağmen hükümet kurulamaması dış politikada zaaf yaratmaktadır.
Özellikle Türkmenistan’ın Rusya’ya sattığı doğalgazın fiyatını arttırması ile
Rusya, 2008’den itibaren doğal gaza çok daha yüksek fiyatlar uygulamaya
başlayacaktır. Karadeniz’deki Rus donanmasına ev sahipliği yapması ve Rus
doğal gazının Avrupa’ya ulaştırılması gibi konularda Rusya için en önemli
ülkelerden biri olan Ukrayna, hükümet kurulamadığı için Batı ile ilişkilerinde
etkili bir tavır ortaya koyamamakta, ayrıca Rusya ile pazarlık konusunda
zafiyet göstermektedir. Hükümet kurma konusundaki başarısızlıkların
temelinde, reformcu blok arasındaki anlaşmazlıklar ve daha önce yaşanan
huzursuzluklar olduğu kesindir. Timoşenko’nun Ukrayna’nın demir-çelik
patronları ve zenginler ile yakın ilişkileri, turuncu bloğun diğer aktörlerini
korkutmakta, işbirliği konusunda çekingen davranmalarına sebep olmaktadır.
Devlet Başkanı Yuşçenko’nun Rusya yanlısı Yanukoviç’e hükümet kurma
yetkisi verme olasılığı turuncu blok üzerinde baskı yaratmakta, ülkedeki krizi
daha da derinleştirmektedir. Seçimler parlamentodaki aktörlerin yer
değiştirmesi veya yenilerinin gelmesi dışında, önceki krizin çözülmesi
anlamında hiçbir fayda sağlamamıştır. Dışarıdan destekli siyasi kutuplaşmalar
Ukrayna siyasetini uzun süre meşgul etmeye devam edecektir.
Kazakistan’ın AGİT Başkanlığı Kesinleşti
Ağustos ayında Meclis seçimleri hakkında AGİT tarafından eleştirilen
Kazakistan, 2010 yılında kurumun başına geçmeye hazırlanıyor. Madrid’de
yapılan AGİT toplantısında başkanlığı kesinleşen Kazakistan, seçim sonrası
olumsuz havayı silebilmek için dini ve etnik tolerans konulu birçok konferans
düzenlemiş; hatta Kazakistan’ın adaylığını destekleyen Rusya, AGİT’in
çalışmalarını veto etmekle tehdit etmiş, Duma seçimlerine çok kısıtlı sayıda
seçim gözlemcisi kabul etmiştir. AGİT, Kazakistan’ın başkanlığına onay
verirken, 2001’de Romanya’ya uygulanmış olan “koşullu başkanlık” statüsünü
kabul etmiştir. Buna göre Kazakistan’a, Rusya’nın en hassas olduğu üç
konuda reform yapması şartı getirilmiştir: sivil-toplum – devlet ilişkilerinin
iyileştirilmesi, medya üzerindeki tekelin kaldırılması ve muhalefete propaganda
özgürlüğü getirilmesi. Kazakistan’ın başkan olması ile AGİT’te bazı reformları
gündeme getirmeyi arzulayan Rusya, Kazakistan ile ilişkilerinde oldukça
hassas olan dengeyi korumaktadır. Kazakistan, Rusya ile ilişkilerini iyi
tutmakta, Batı ile yakınlaşmasını da sürdürebilmektedir. Batılı yorumcular,
Kazakistan’ın koşullu başkanlığı kabul etmesini, AGİT içerisindeki Rusyayanlısı gruba karşı bir darbe olarak nitelemekte, Rusya-Kazakistan ilişkilerinin
10
özel durumunu görmemezlikten gelmektedirler. Tam aksine Kazakistan’daki
siyasi ortam, gittikçe reforma daha elverişli bir hale gelmektedir. AGİT’in
başına geçecek Kazakistan, sonuçta Rusya ile ciddi yakınlığı olan bir
Kazakistan’dır. Yakın dönemde AGİT içinde yaşanabilecek bir kriz, seçim ve
insan hakları gözleme görevlerini sekteye uğratabilir. Ancak Batı’nın Doğulu
ülkeler ile ilgili önyargılarının kırılabilmesi için Kazakistan gibi bir ülkenin
başkanlığı büyük önem taşımaktadır.
11
Download