T.B.M.M. B:92 21.5.1998 0:2 Şimdi, az önce arkadaşlarımız değindiler; yürürlükteki yasa da, maalesef, yasaya karşı hile yapma yolunun açık olduğu bir yasadır. Anadolu Ajansı, önemi i bir haberleşme aracımızdır; ama, maalesef, radyo yayıncılığına girdiği andan itibaren de, şu anda, hile yoluyla bir ortaklar kurulu oluşturmuş ve işi o şekilde götürmektedir. "Peki, bunun çözümü nedir; getirilmek istenilen bu yasa değişikliği, bu sakıncaları ortadan kaldırıyor mu" diye sorarsanız; ona da hayır. Gerçekten, tekelleşmeye karşı, düşünce özgürlüğüne karşı bir yasal düzenleme isteniyorsa, RTÜK Yasasının, A'dan Z'ye kadar değiştirilmesi lazım. Türkiye, özellikle 1996 yılından bu yana, yani Refahyol Hükümetinin kurulmasından bu ya­ na, son derece olağanüstü ve gergin bir dönemi yaşamaktadır. Sevgili arkadaşlar, bu dönemde, de­ mokrasinin özgürlüklerini kullanarak iktidara gelenlerin, sonradan, demokrasiyi bir araç olarak gö­ rüp, siyasette esas alınması gereken demokrasiyi referans olmaktan çıkarıp, dinî esaslara dayalı bir devlet yapılanmasına gitmekte, maalesef, çok cüretkâr davrandıkları, televizyon kanallarını da, kit­ le iletişim araçlarını da, bu konuda, çok hunharca, cesaretle kullandıklarını gördük ve yaşadık. Tür­ kiye, son derece gergin bir ortama geldi. Sevgili arkadaşlar, şu anda, Türkiye genelinde, ulusal düzeyde yayın yapan bir televizyon ka­ nalı için, 100 milyon dolar dolayında bir işletme sermayesi gerekmektedir. Yine, ulusal düzeyde te­ levizyon yayıncılığını sürdürebilmek için, yıllık, 60 ilâ 80 milyon dolar dolayında bir para gerek­ mektedir. Oysa, şu anda, televizyon kanallarının tek gelir kaynağı olan reklamlara baktığımız za­ man, şunu görüyoruz: RTÜK'ün kayıtlarına göre, yıllık 200 - 224 milyon dolarlık bir reklam pas­ tası var; ama, gayriresmî edindiğimiz bilgilere göre de, sevgili arkadaşlar, 300 milyon dolar dola­ yında bir reklam geliri yar. Şimdi, ulusal düzeyde yayın yapan 17 televizyon var; bölgesel yayın yapan, il bazında yayın yapan da 225 dolayında televizyon var. Peki, şimdi, bu 300 milyon dolar­ lık geliri televizyonlar arasında bölüştürdüğümüz zaman, sevgili arkadaşlar, bütün, bölgesel yayın yapanları çıkarıyorum, ulusal yayın yapan televizyonlara, 17 televizyona düşen yıllık gelir 10-15 milyon dolar dolayında. Peki, şimdi, bu paranın diğer kaynağı nerede? Esas ortaya çıkması gere­ ken, gün yüzüne çıkması gereken konu budur. Yani, siz ulusal düzeyde bir yayın yapacaksınız, bu­ nun için gerekli olan para 60 ilâ 80 milyon dolar olacak; ama, sizin yıllık geliriniz, 10 veya bile­ mediniz 15 milyon dolar olacak... Peki, bunun gerisi nerede? Şimdi, demokrasi adına, özgürlük adına, tekelleşmeye karşı olmak adına ortaya çıkan arkadaşlarımızın esas saklamak istedikleri pa­ ra, kaynağını gösteremedikleri paradır. Şimdi, doğrusu, sevgili arkadaşlar, katillere, katil zanlılarına "şerefli" denirken suskun kalan arkadaşlarımızın, şimdi karşımızda özgürlükçü kesilmelerini anlayamıyorum. Susurluk çetesine karşı, sivil toplum örgütleri "sürekli aydınlık için 1 dakika karanlık" eylemini başlattıkları için "gu­ lu gulu dansı yapıyorlar" diyenlerin "bunlar mum söndü oynuyorlar" diyenlerin, şimdi, bu karanlık paranın kaynağı ortaya çıktığı zaman, karşımıza özgürlükçü diye çıkmalarının mantığını anlayamı­ yorum. Sevgili arkadaşlar, bu paralar nereden geliyor? Şimdi, mevcut yasaya göre de, önümüze geti­ rilen tasarıya göre de, siyasal partilerin radyo ve televizyon kurmaları, desteklemeleri, ona gelir kaynağı aktarmaları yasak; ama, sevgili arkadaşlar, bir siyasal partinin lideri, bir televizyonu, bir cihat aracı olarak ilan etti ve "bunu, ister tank olarak, ister tüfek olarak, ister uçak olarak kullanın" dedi ve döndü, işverenlere dedi ki "canınız acıyana kadar buna para verin; neden; çünkü, cihat ilan ediyoruz; o nedenle de, canınız acıyana kadar verin." KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) - Siz, tekelcisiniz. YILMAZ ATEŞ (Devamla) - Biz tekelciliği savunmuyoruz. -496-