Aptallar için `İslam` kitabıyla `Cihad`a gitmek

advertisement
On5yirmi5.com
Aptallar için 'İslam' kitabıyla 'Cihad'a gitmek
Ceren Kenar, İngiltere'den kalkıp IŞİD'e katılmak için Suriye'ye giden iki gencin “İslam
adına” savaşmaya giderken aslında İslamı pek de bilmediklerine dikkat çekiyor.
Yayın Tarihi : 26 Ağustos 2014 Salı (oluşturma : 10/21/2017)
İşte Ceren Kenar'ın o yazısı...
Yusuf Sarwar ve Muhammed Ahmed, geçtiğimiz mayıs ayında, doğdukları ve büyüdükleri
İngiltere'den, Suriye'ye gittiler. Sebeb-i ziyaretleri o zamanki ismiyle Irak Şam İslam Devleti (IŞİD),
yeni ismiyle ise İslam Devleti (İD) adına savaşmaktı.
Suriye'ye gitmeden önce bu iki genç militanın hangi kitapları sipariş ettiğini tahmin edin diye
soruyor, İngiliz siyaset yorumcusu Mehdi Hasan, New Republic isimli dergide yayınlanan yazısında.
“Seyyid Kutup'un Yoldaki İşaretler eseri? Hayır. Veya Dünyaya mesajlar: Usama Bin Ladin'in
beyanatları? Hayır.
Yusuf ve Muhammed, Suriye'ye gitmeden önce İslam for Dummies (Aptallar/Cahiller için İslam) ve
Kur'an for Dummies (Aptallar/Cahiller için Kur'an) kitaplarını sipariş etmiş. Bu kitaplar esprili bir
serinin parçası. Bahsi geçen konularda hiçbir altyapısı olmayan okurlar için, resimler ve basit anlatım
ile o konuyu açıklayan kitapları içeren bir seri...
Yani Yusuf ve Muhammed, Suriye'ye “İslam adına” savaşmaya giderken aslında İslamı pek de
bilmiyorlardı. Bu kitaplara ihtiyaç duymaları, bugüne kadar dinî bilgilerinin asgari düzeyin de altında
olduğunu gösteriyor.
Vahşi bir görsel şov hâline getirdikleri korkunç infaz görüntüleri ile tüm dünyada haklı bir nefret
kazanan İD'nin yayılmasını açıklamak için siyasi, sosyolojik, askerî birçok neden bulunabilir. Peki, İD
için çatışanların motivasyonunu anlamak için nereye bakmak lazım? İslam'a mı?
İD, aslında bir grup seri katilden oluşan bir örgüt. Bu seri katillerin her birinin kendine özgü hikâyesi
ve patolojisi var. Bu seri katiller sürüsüne bakıp, 1400 yıllık İslam geleneğine, tarihine, bilgeliğine
dair sonuç çıkarmak mümkün mü?
Amerika'da okul basan ve otomatik makineli tüfekleri ile sınıf arkadaşlarını öldüren gençler, bir
psikolojik vaka olarak değerlendiriliyor. Ki hakikaten de öyle... Peki, Fransa'da kalkıp Suriye'de sadist
duygularını tatmin etmek için savaşan gençlerin motivasyonu, okul basan Amerikalı gençlerden
farklı mı? Veya Meksika'da uyuşturucu kartellerine katılan, silahlı eğitim alan, işkence konusunda
ihtisas yapan gençler, sosyo-ekonomik gerekçelerle izah ediliyor. Ekonomik eşitsizlik, sosyal
dışlanma, eğitim gibi faktörler sıralanıyor. Bir yere ait olamayan genç erkeklerin, adolasan
enerjilerinin yıkıcı bir dışa vurumu olarak görülüyor. Peki, İngiltere'nin bir banliyösünden kalkıp
Suriye'de savaşan bir gencin halet-i ruhiyesi bundan farklı mı?..
Al Jazeera'da Ayşe Karabat'ın röportaj yaptığı, önemli Orta Doğu uzmanlarından Yezid Sayigh, şu
cümleleri kuruyor, İD'nin yabancı savaşçıları konusunda: “Nereden geliyor olursa olsunlar,
Çeçenistan ya da Çin ya da Avrupa, bunlar çoğunlukla ikinci ya da üçüncü kuşak göçmenler,
yabancılaşmış ve kültürel anlamda dışlanmış kişiler. Fakat bir de azımsanmayacak başka bir kesim
var; askerî hayattan hoşlanan, bundan heyecan duyan, aslında ABD ordusu ya da başka bir orduya
katılabilecekken IŞİD’e katılanlar. IŞİD sosyal medyada çok güçlü mesajlar veriyor, kendi imajlarına
epey yatırım yapıyorlar ve bütün bunlar dünyanın her yerindeki bu tip gençlere farklı geliyor. Hatta
bazıları Müslüman kökenli bile değiller, ya da öyle bir arka planları yok. Bazıları meseleye ‘dava’
olarak bakıyor; emperyalizmle, Amerikalılarla, Irak ve Suriye’de yapılmış bütün o korkunç şeylerle
savaşmak istiyorlar. 1930’larda Franco’ya karşı savaşmak için İspanya’ya giden binlerce Avrupalı
gibi. O zamanlar bu, komünizm ya da uluslararası dayanışma adına yapılıyordu. Dünyayı değiştirmek
isteyen ve bunun heyecan verici olduğunu düşünen insanlar. Bunun adına şimdi 'cihat' diyoruz ve
Franco yerine Amerikalılar, Maliki ya da Esad ile savaşılıyor...” Arap dünyasından gelen savaşçılar için ise şunları söylüyor: “Epey bir çeşitlilik var. Temel olarak
bugünkü Irak’tan dışlanmış Iraklılar; özellikle Saddam Hüseyin’in yenilmesi, Baas Partisi'nin yok
edilmesinden sonra. Aynı zamanda diğer Arap ülkelerinden, siyasal, ekonomik ve sosyal olarak
ötekileşmiş olduğunu hisseden insanlar. Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Ürdün’ün alt sınıflarından
gelen, çok fakir; çok fakir olmasa bile, kayıt içi ekonomiyi bırakıp kayıt dışı ekonomide çalışan ya da
iş gücünü satmak için başta Körfez ülkelerine olmak üzere yüksek oranda göç eden insanlar. Burada
milyonlarca insandan söz ediyoruz. Bu insanların bazıları militanlaşıyor ve çeşitli 'cihatçı' gruplara
katılıyorlar. Fakir mahallerden, mülteci kamplarından ve varoşlardan geliyorlar...” İD için savaşan militanların psikolojisini ve motivasyonunu açıklarken, dinî gerekçeler ve dindarlık
zannedildiği kadar önemli bir rol oynamıyor.
Bu minvalde Mehdi Hasan, İngiliz istihbaratının davranış bilimi bölümünün 2008 yılında 'radikal
İslam' adına terör faaliyetlerine katılan kişiler üzerine hazırladığı raporu hatırlatıyor. Raporda bu
kişilerin aslında dindar bile olmadıkları ve çoğunun dinî vecibeleri yerine getirmediği vurgulanıyor.
Aynı kişilerin dinî bilgilerinin son derece zayıf olduğu not düşülüyor. Ve hatta rapor, “köklü ve güçlü
bir dinî kimliğin, şiddet içeren radikalizmden koruduğunu” söylüyor.
11 Eylül saldırılarını planlayan Halid Şeyh Muhammed ve 1993'te Dünya Ticaret Merkezini
bombalayan yeğeni Remzi Yusuf'un aktif bir gece hayatı olduğu biliniyor. 11 Eylül saldırısını
gerçekleştiren teröristlerin, saldırıdan önce Florida ve Las Vegas'ta striptiz kulüplerinde bu saldırı
için moral topladığı not düşülüyor.
Bu kişilerin şiddetini meşrulaştırmak için İslami sloganları kullanması, bu şiddetin İslam'dan veya
dindarlıktan kaynaklandığını göstermiyor yani.
Müslüman Kardeşler'in kurucusu Hasan el-Benna'nın torunu, kendisi de bir din adamı olan Oxford
profesörü Tarık Ramazan'ın dediği gibi: “Kur'anda savaşa dair göndermeler de vardır, barışa dair
unsurlar da. Çünkü Kur'an insanlığa gönderilmiş bir kitaptır, İslam insani olanı düzenler. Ve savaş da,
barış da insana dairdir.”
Mehdi Hasan şu notu düşüyor: “Müslümanların hepsi 'İslamcı' değil, 'İslamcılar'ın hepsi 'cihadcı' değil
ve 'cihadcılar'ın hepsi dindar değil. Bunun aksini iddia etmek sadece maddi bir hata değil aynı
zamanda ölümcül bir hata.”
Yazının devamını okumak için tıklayınız! Bu dökümanı orjinal adreste göster
Aptallar için 'İslam' kitabıyla 'Cihad'a gitmek
Download