M. Meclisi B : 105 yolu ile yapalım dedik. Niye müzakere yolu ile yapalım dedlğiımizi 'de, yüne müsaade 'ederseniz, Yunanlılarla teati 'ettiğimiz komisyonlarda müza­ kere yolu ile yapalım dediğimizi ve niye bunu 'zirve toplantısıma kadar götürüp, bugün dünya kamuoyuna işte (benim İngilizce telâffuzunla kim­ se kusura (balamasın, nota geldi. Yunanlıların kıta sahanlığı ile ilgili notaları İngilizce gelir, öıbeki notaları Fransızca gelir. Çünkü, [uta sahanlığı konusunu biir bankası yazar ve çoğu kez de tazen öteki notaları 'başka (bir 'devlet (memuru nm diye­ yim, yetkilisi mi diyeyim, o yazar. Onun için aralarında çelişkiler de 'vardır: «... thc HeTlenic G-overnıment are not opposed 'to 'a deliımiıtaıtiom of tbe continamtal shelf between tıbe two eountries..» vesaire,.. Ba;şlbafcanm dediği (budur. Arkadaşlarım, biz Ottawa'da, Yunanlıların müzakereyi kabul .ile, 'kabul edememe arasında 'sıkışmış olduklarını -gördük. En nihayet ben, Tür­ kiye Cummuıiyetinin Meclise kamı mesul bir Dış­ işleri Bakanıyım, Hükümete karşı aiiesülüm, Hü­ kümetin politikasını Başbakan koordtino eder, be­ nim en nihayet yapacağım tek -ş'ey, çok sıkışırsam, Ühıtâya da düşersem telefonu çevirip Başvekille görüşüp bir ş&y teklif 'etmekti. Bir parlamenitoya dayanan parlaımenter düzende (bir Dışişleri Baka­ mımın ne kada;r yetkisi varsa-, benlimi de o kadar yetkim var idi. Ama açık vakıa şu: Yunan Dışişleri Bakanı; (büyükelçi, sonra da terfi eder gibi Dışişleri Bakanı olmuş. E, adam. talimat almak mecburiyetinde ve talimatın kim­ den alınacağı da çok kesin olarak belli 'değil. Baiktık karşımızda Yunanistan'm Dışeşler'i Bakanına., diğerlıerli var, adam «olsun» diyor, öteki «'Oİma'Sin» diyor, aralarında konuşuyorlar. İçinizde her­ kes (bilir ya,, bakanlık yapmış olanlar daha fazla (bu (işi 'bilirler; n'e kadar güler yüzlü, sempatik ve her türlü tenkide açık bir (bakan olsa 'dahi, dev­ letin memurları, Bakan konuşurken «orası yanlış, (burası doğru» demezler. 'Karşımızdaki manzara (bu. Onun üzerine dedik ki, «'Bize şimdi cevap veTomliyorsani'Z, îbirkaç gün sonra Brüksel'de 'topla­ nacağız. Eğer talimat 'almanız gerekiyorsa 'bu taliaitı alın.» dediler ki, «T'amam, öyle olsun, 'Zaten Başbakanlar da (gelüyor, ;bıı nıfâcleyi göıüşüıier.» Bir adım daha gittik, dedik ki, «Başbakanlar bu­ luşacak, onların karara varmaları için tazı metin­ lere ihtiyaç var.» mademki ımüzaikei'C ille meseleler yürüyecek, ne şekilde müzakere edileceğine 3 . 7 . 1974 0:1 dair Başbakanlar karşılıklı oturup iki saat metlim hazırlaımazlar. Atina 'dafci Türk Büyükelçisi, An­ kara 'daki (Efendiım, özür dilerim bu izahatı ver­ diğim için; fakat zannediyorum bunları bilmeye hakkınız var on aızındam ve bunları söylenıeye toenüm için (mecburiyet var) Yunan Büyükelçisli ve Ankara'da Yunan 'masasına, Atina'da Türk ma­ sasına -bakam devittin ıbir ibüyük memuru bir ara­ ya gelsinler ve 'bu komisyon]arın nasıl kurulacağı, (müzakerelerin nasıl yapılacağını karara (bağlaşım­ lar, (bir vesüka, hamlasınlar, bir draft hazırlasın­ lar, burada görüşülsün, konuşulsun 'dedik. Yunan­ lılar bumu da kabul ot ti ler ve'Dışişlerii Bakanlığı 'memurlarından Sayın Eomei Barutçu Türkiye ta­ rafından, onlar (tarafından Metaksas, bizim ta­ rafımızdan Atina. Büyükelçiımiz Kâmuran Gürün, onların tarafından buradaki Sayın Büyükelçileri Kozımodopulos'un 24 sabahı Brüksel \Je toplanıp, bu belgeyi hazıria<ma:larına ve Başbakanların tas­ dikine sunulma sına karar 'verildi. Buna taraftar Oldular, «Doğrudur» -dediler. Bu, hakikaten ileri ve olumlu bir adımdır; fa­ kat bu durumu da Sayın Barbakanımıza, tabiî Hükümet oıkâmrn'a, Ankara'ya 'telle özet olarak bildirdik; fakat, içimizde (bir şüphe vardı. Karşı­ mızdaki Yuman delegasyonunun hepsi; demin de­ diğim (gibi, vakıa biri balkan, öbürleri »memur ama, herkesin kendime göre fikri olabilecek bir dunun var, muilıltemelem Atina'da iberkesim kendine (göre (bir fikri var. Orada ıbu vaziyeti tespit etmiştik, onun içim içimizde Ibir şüphe var idi. Brüksel'de ayın 24'ünden önce, ben daha Paris'ten hareket 'ederken, Paris'teki Yum'aın Büyükelçisi bizıim Se­ faretimize telefon etti ve 'dedi ki, «Bu yüksek me­ murların toplantısı, Başbakanların görüşmesinden sonraya bırakılsın.» Hakikatte, Ibizim iç değerlen­ dirmemiz olarak, o andan litii'baron müzakerelerin somut sonuç vermeyeceği anlaşılıyordu, Ne anla­ şılıyordu? Ne elde etmek işitiyordu Yunanlılar? Yunanlılar, -herhangi bir somut karara, 'Varılmadaın, ıbir müzakere planı yapılmadan «Kardeşlik dostluk» diyecekler, NATO'da tayan ettikleri -gi­ bi, «Müzakere ©dilmeğimi kabul ettik» diyecekler ve omdan sonra 'dünyanın 'huzuruna «E müzakere edeceğiz of endim. Türkler hâlâ daha (geımi gönde­ riyor.» ''diyecekler. «Müzakereye oturulacak bir mevzuda, sulh yolu ile halledilecek bir mevzuda gemi 'gönderiyorlar, zorluyorlar» diyecekler. Türkiye mim şimdiye kadar bu konuda haklı ol­ duğunu dünya kamuoyuna 'gösteren şu olmuştur: