KadınKomisyonuBülteni2011 mayı s ÇağdaşHukukç ul arDer neğiİ s t anbulŞubes i Ö LÜ MÜ DENİR Ölü mü denir şimdi onlara Durmuş kalbleri çoktan Ölü mü denir şimdi onlara Kımıldamıyor gözbebekleri Ölü mü denir peki En büyük limanlara demirlemiş En büyük gemiler gibi Kımıldamıyor gözbebekleri Ölü mü denir şimdi onlara. Suratları gergin Suratları kararlı Belli ki çok beklemişler Kabuğundan çıkan bir portakal gibi gelen sabahı Suratları gergin Bir savaş alanına benziyor suratları Dudakları nemli Son defa kendi etini öpüp Yani son defa gerçek bir insan etini Hazla kapanmışlar öyle Geçirmiyor gövdeleri soğuğu Geçirmiyor sıcağı da Ve ikiye ayrılmış bir nehir gibi bacakları Akıyorlar sonsuza Ölü mü denir şimdi onlara. Kimse hüzünlü olmasın Sırası değil hüznün daha Bir gün bir şehrin alanında Bir mermer yığınının gözlerine Omuzlarına düşerse bir çınar yaprağı Hüzünlensin yaşayanlar o zaman Sırası değil hüznün daha. Öylesine sıkılmış ki yumrukları İyice sıkılsın yumruklar Saklansın diye bir armağan gibi bu katılık Öylesine sıkılmış ki yumrukları Kimse hüzünlü olmasın Kimse hüzünlü olmasın diye Sırası değil hüznün daha. Unutulsun bir gövdeye duyulan hasret Unutulsun bu alışılmış duyarlık O kadar sade, o kadar kalabalık ki Unutulmaya değer onların insan gövdeleri Ve unutulmalı mutlaka Dolsunlar diye yüreklere Dolsunlar damarlara. Ölü mü denir Ölü mü denir şimdi onlara. Edip Cansever Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi kadın Komisyonu Bülteni - mayıs 2011 1 ŞİDDETE MARUZ KALDIĞIMIZDA Kadına yönelik şiddet toplumda üst seviyeye çıkmış durumda. Her gün birçok kadın şiddetin değişik şekillerini yaşamaktadır. Günümüzde kadına yönelik şiddetin tanımı ve kapsamı genişlemiştir. Kadına yönelik şiddet, cinsiyete dayanan, kadına zarar veren fiziksel, psikolojik ve cinsel tahribatlara neden olan bazen de ölümle sonuçlanan her türlü davranış ve kadının yaşamının kısıtlanması olarak tanımlanabilir. Kadına yönelik şiddet doğacak çocuğun kız olmasının istenmemesi ile başlamakta, kız çocuklarının cinsel istismarı, dövülmesi, başlık parası, namus cinayetleri, flörtte şiddet, evlilikte dayak, tecavüz, ekonomik, psikolojik şiddet ve işyerinde ekonomik ve cinsel şiddet ile devam etmektedir. Şiddet uygulayan erkek çoğu zaman bunu toplumsal yapının kendisine verdiği bir hak olarak görmekte ve bu davranışları gösterdiğinde toplumda erkek olarak daha kabul göreceğini düşünmektedir. Şiddete maruz kalan kadınların da azımsanmayacak bir kısmı şiddeti hakettiğini düşünmektedir. Şiddetin herhangi bir türüne maruz kalan kadınlar yaşadıklarını kabullenmekte ve buna karşı hukuki yollara başvurmamaktadır. Bu durumun en temel nedenlerinden biri kadının kendini çaresiz hissetmesi sonucu maruz kaldığı şiddeti önleyebileceğine inancının olmamasıdır. Oysaki şiddet mağduru bir kadın gerekli başvuruları yapıp failin cezalandırılmasını sağlarsa fail üzerinde bir caydırıcılık sağlayıp şiddetin devamını önleyebilir. Aile içi şiddete maruz kalan bir kadının ilk yapması gereken gördüğü şiddeti belgeleyecek doktor raporunu almak olmalıdır. Bu nedenle şiddete uğrayan kadın en yakın hastaneye gidip yüzündeki yada vücudundaki hasarları doktora gösterip, bu yönde rapor almalıdır. Şiddet mağduru kadın 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun kapsamında cumhuriyet savcılıklarına yada sulh hukuk hakimine başvurmalıdır. Bu başvuru sonucunda savcı yada hakim şiddet uygulayan eşin bir daha bu davranışlarda bulunmaması, ortak yaşanan evden uzaklaştırılması yönünde tedbir kararı vermektedir. Hakkında tedbir kararı verilen eş, tedbir kararına uymazsa, mahkeme tarafından 3 aydan 6 aya kadar hapis cezasına çarptırılmaktadır. Ayrıca aile içinde kadına yönelik şiddet, kötü muamele, eziyet ve kadının hürriyetinin kısıtlanarak eve hapsedilmesi davranışları ceza kanununda ağırlaştırıcı neden olarak yer almaktadır. Evliliklerde kadın, şiddetin bir türü olan eşin cinsel şiddetine ve tecavüzüne maruz kalmaktadır. Eşin rızası olmadan erkek tarafından zor kullanılarak gerçekleştirilen cinsel birliktelik ceza kanununda şikayete tabi bir suç olarak yer almıştır. Bu nedenle evlilik içinde eşinin tecavüzüne uğrayan kadın karakola yada cumhuriyet savcılığa başvurarak şikayetçi olmalıdır. Kişinin vücut bütünlüğüne karşı gerçekleştirilen cinsel suçlarda delillerin korunması amacıyla anında harekete geçmek, failin cezalandırılması açısından büyük öneme sahiptir. Tecavüze maruz kalan kadın banyo yapmamalı, faile ait üzerinde kalan izleri yok etmemelidir. Mağdur hemen en yakın polis merkezine başvurup olayı anlatıp doktor raporu alınmasını sağlamalıdır. Bu tür suçlarda mağdurun vücudunda ya da giysilerinde kalan tükürük ve sperm lekelerinden failin kim olduğu tespit edilmektedir. Yine birçok kadın otobüste, işyerinde, sokakta, dokunma yada sözle taciz edilmektedir. Bu şekilde tacize uğrayan kadın faili deşifre ederek çevresinden yardım almalı ve failin kaçmasını önlemelidir. Mağdur en yakın karakola giderek yada 155’i arayarak olayın polise intikalini sağlamalıdır. Olay yerinde olup mağdurun yaşadıklarını gören kişilerin polis merkezinde tanık olarak ifadesinin alınması sağlanmalıdır. Telefonda sözlü olarak tacize uğrayan kadınlar da savcılığa dilekçe vererek, kayıtlardan taciz eden kişinin kimliğinin tespitini ve yargılanmasını sağlayabilirler. Zamanında ve doğru davranışlar bu suçları işleyen kişilerin cezalandırılmasını sağlayacak ve böylece belli bir caydırıcılık gerçekleştirilmiş olacaktır. Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi kadın Komisyonu Bülteni - mayıs 2011 2 “SIĞINTI” DEĞİL, GÜVENLİ BİR YAŞAMA KAVUŞANA KADAR SIĞINAK “Yaşamak, özgürlük ve kişi güvenliği herkesin hakkıdır.” İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi Madde 3/ 1948 olarak bulunmuştur. Bu kadınların yaklaşık olarak dörtte biri, şiddete bağlı olarak yaralandığını belirtmiştir. Şiddet kadınların kendilerini gerçekleştirmelerindeki en büyük engellerden biri olarak halen çözüm bekleyen bir sorun. Kadınların yüzyıllardır ikincileştirmelerine Şiddete uğrayan veya risk altında bulunan neden olan toplumsal kalıplar içerisinde kadınların ve çocukların geçici süre ile “sığınma” yaşamalarını sağlamak için en etkin araçlardan ihtiyacını karşılayacak yerler “kadın sığınma evi, biri şiddet! Erkeğin kadın üzerindeki fiziksel, kadın sığınağı, kadın konukevi” gibi adlarla ekonomik, psikolojik, sözel ve cinsel şiddeti, anılmaktadır. Kadına yönelik şiddetle mücadelede, fiziksel yaralama ve sakat bırakmanın yanında şiddet mağduru kadın ve çocukların güvenliğinin kadınlarda aşırı korku, özgüven eksikliği ve sağlanması ve güçlenmesini amaçlayan kadın yetersizlik duygusu da yaratmakta. Şiddet en sığınmaevleri büyük önem taşımaktadır. Telefon yardım hatları ve kadın danışma yakınlar olarak bilinen baba, koca, merkezleri ile yakın işbirliği içinde ağabey ve sevgili tarafından çalışan sığınmaevleri, şiddete uygulandığınsa kadınlarda Her üç kadından biri uğrayan kadın ve çocukların çaresizlik duygusunu daha çok yaşamı boyunca evde güvenli bir ortamda arttırıyor. Devletin kadınları kocasının ya da barınma, korunma ve korumuyor oluşu da erkek sevgilisinin fiziksel güçlenme egemenliğini körüklediği gibi, şiddetine maruz kalıyor. gereksinimlerini sistemli olarak devamını da Kadınlar şiddete karşı karşılamakta, psikolojik, sağlıyor. çıktıklarında, ayrılmak sosyal ve ekonomik destek istediklerindeyse şiddetin sağlamaktadır. 5393 sayılı dozu artıyor ya da Belediye Kanunu’nun 14. “Büyükşehir kadınlar öldürülüyorlar. Maddesinde Belediyeleri ile nüfusu 50.000’i geçen belediyeler, kadınlar ve çocuklar için koruma evleri açar.” ifadesi ile belediyelere bu konuda görev verilmiştir. 1960’lardan beri kadınlar, kadına yönelik şiddetin son bulması için çalışıyorlar. Ev içi şiddet mağduru kadınların yaşadıkları şiddet döngüsünden kurtulabilmeleri için kadın sığınaklarının varlığının gereği çok acil bir ihtiyaç olarak karşımızda duruyor. Türkiye’de aile içi şiddet sorunun boyutunu anlamak üzere 2008 yılında ülke çapında yapılmış olan “Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet” (H.Ü. 2009) araştırmasında, eşleri ya da partnerleri tarafından fiziksel ve cinsel şiddete uğrayan kadınların oranı %41.9, son 12 ay içinde fiziksel ya da cinsel şiddete uğrayan kadınların oranı %13.7 Avru pa’d a 1970 ’lerd en itiba Kanunda ve uygulamada eksiklikler olmakla birlikte etkin bir yargılama olması için üzerimize düşeni yaparsak bu tarz suçların tekrarlanmasının önüne geçmiş oluruz. Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi kadın Komisyonu Bülteni - mayıs 2011 3 ren kurulmaya başlayan kadın sığınmaevlerinin Türkiye’de kurulması 1990 yılına denk gelir. 1990 yılında Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) Bakırköy ve Şişli Belediyeleri tarafından; 1993 yılında Kadın Dayanışma Vakfı, 1995 yılında Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı tarafından sığınma evleri açılmıştır. Bunu izleyen dönemde SHÇEK, belediyeler, kadın örgütleri, kaymakamlıklar tarafından sığınmaevleri açılmıştır. Bu sığınmaevlerinin bir bölümü mali destek kesildiği için kapanmıştır. Günümüz itibariyle ülkemizde sığınmaevi hizmetleri başta Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü olmak üzere, sivil toplum kuruluşları, belediyeler, kaymakamlıklar ve valilikler tarafından hala yürütülmektedir. Halihazırda ülkemizde SHÇEK’e bağlı 47; sivil toplum kuruluşu, kaymakamlıklar, valilikler ve yerel yönetimlere bağlı 22 olmak üzere toplam 69 sığınmaevi/konukevi hizmet vermektedir. İstanbul’da yer alan kadın sığınma evleri ve iletişim bilgileri şöyledir; Başvurulabilecek Yerler: “Alo 183″ Alo 183′le illerdeki SHÇEK Aile Danışma merkezlerine ulaşmak mümkün. SHÇEK İstanbul İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü 0212 511 42 75(5) SHÇEK İstanbul Gazi Mahallesi Toplum Merkezi 0212 650 33 21 SHÇEK İstanbul Bağcılar-Evren Toplum Merkezi 0212 489 09 41 SHÇEK İstanbul Kocamustafapaşa Toplum Merkezi 0212 632 00 17 SHÇEK İstanbul Sultanbeyli Toplum Merkezi 0216 496 45 99 SHÇEK İstanbul Yakacık Toplum Merkezi 0216 309 91 25 SHÇEK İstanbul Mustafa Kemal Toplum Merkezi 0216 472 72 99 SHÇEK İstanbul Zeytinburnu Toplum Merkezi 0212 416 25 53 Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Projesi Kuloğlu mad. Turnacıbaşı sk. Fikret Tuner İşhanı, Küçükçekmece Belediyesi Kadın Sığınağı Tel: 0 212 411 07 77 /Beyaz Masa no:55/57 K. 2 Beyoğlu Tel: 0 212 245 45 93 – 0 212 245 45 94 e posta: [email protected] İstanbul Kadıköy Belediyesi Kadın Sığınağı Tel: 0 216 414 38 61 Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı Kadınlarla Dayanışma Vakfı (KADAV) Tel: 0 212 251 58 50 – 0 212 251 58 51 Şahmaran Kadın Merkezi Ümraniye Tel: 0 212 292 52 31/32 İstanbul Pendik Belediyesi Tel: 0 216 585 11 00 Tel: 0 216 573 74 33 İstanbul Barosu Kadın Hakları Uygulama Merkezi Tel: 0 212 292 77 39 / 293 00 45 (Avrupa yakası) Tel: 0 216 414 68 53 / 414 68 43 (Anadolu yakası) İnsan Ticareti Mağdurlarına Hizmet Veren Kadın Sığınağı İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı Tel: 0 212 293 16 05 Eyüp Belediyesi Kadın Sığınma Evi Tel: 0 212 418 06 23 İstanbul Üsküdar Belediyesi Tel: 0 216 531 32 00 Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi kadın Komisyonu Bülteni - mayıs 2011 4 GÜNDELİKÇİ KADINLAR Sabah erkenden uyanır, çocuğuna kocasına kahvaltı hazırlar, evi toparlar ve biner otobüsüne gider hanımının evine. Evde kendisine binbir çeşit talimat verilir, ortalığı topla, yerleri sil süpür, pencere kapı sil, halıları sil, duvarları sil, her şeyi, her yeri sil. Hatta yere atılmış kirli donları topla, çamaşır makinesini çalıştır. Sonra illa ki beğenmeyecek ya işveren, bir şeyleri yeniden yaptırır nasıl olsa günlükçü, gündelikçi Ayşe, Fatma, Hatice, ismide yok, çalışma saati de yok. Evde bir şeyler kaybolduğunda o sorumlu tutulur, bazen hırsız, bazen köylü, bazen pasaklı, ama hep öteki ve kirli. Gündelikçi kadınlarla yapılan anketlerde hep aynı tablo karşımıza çıkıyor; “Güvencesiz Çalışma”. Çoğunluğunu kadınların oluşturduğu ev işçileri devletin emeklerini görmemesinden ve güvence altına almamasından muzdarip. Yıllardır mücadele veren kadınlar artık görünmek istiyorlar. Ülkemizde sayısız iş kolunda güvencesizlik yaşanırken gündelikçi kadınların çalışma alanları bir iş kolunun içinde dahi görünmemekte. Saat sınırı olmaksızın çalışılan, iş kazası ve ölümlerin sıkça rastlandığı bu alan, iş kanunda anılmamakta ve dolayısıyla evlere temizliğe giden kadınların da hiçbir sosyal güvencesi bulunmamakta. Gittiği evde saldırıya uğraması, düşmesi, kolunun bacağının kırılması ve hatta cam silerken düşüp ölmesi devletin hiçte önemsemediği bir şey, dolayısıyla kendilerinin çoğunlukla abla olarak ifade ettikleri işverenlerinin de sorumluluğu da bulunmamakta. Yani kadınların kendi evlerinde harcadığı emek zaten görünmezken bir başkasının evinde harcadıkları emek de yok sayılmakta. Bu durum, ev işçisi kadınların uğradığı haksızlığa, hor görülmeye ve emek sömürüsüne meşruluk kazandırmakta. Ev işçisi kadınlar üzerine yazarken “hor görülmekten” bahsetmemek elde değil. Zira hor görülmek, ev işçisi kadınlarla yapılan anketlerde kadınların sıkça bahsettiği ve kendilerini inciten bir konu. Esasında empati kurduğumuzda, güvencesiz çalışmanın kadınları mağdur etmesinin yanı sıra, insan olarak hor görülmenin verdiği psikolojik baskının kadınları ne denli yaraladığını da anlayabiliriz. Zira bahsettiğimiz alanda çalışan kadınlar genelde taşradan gelmiş kente sonradan yerleşmiş ve kentin yoksullaştırdığı, çoğunlukla gecekondularda yaşayan kadınlar. Gün içerisinde iki farklı hayatı yaşayan dahası bu farklılığın kendini gösterdiği şeylere dokunan ve onları temizleyen gündelikçi kadınlar kentin dayattığı yoksulluğu her gün sonuna kadar hissetmekteler. Yoksulluk taşradan kente gelmiş kadınların bir yandan kendi emeği ile parasını kazanmasına ve <her ne kadar yine bir ev içine girme olsa dahi> kendi evlerinden çıkmalarına vesile olmuşsa da çalıştıkları alanın korumasız bir alan olması işverenleri tarafından ezilmelerine ve sömürülmelerine sebep olmakta. Bu nedenle ev işçisi kadınlar hayatın zorluğunu ve sınıfsal farklılığın dayatmalarını tam anlamıyla yaşamaktalar. Temizliğe gidilen evlerde kendilerine aşağı muamelesi yapan işverenleri çoğuna yemek için kendilerinin kullanmadıkları tabak çanağı vermekte bazı işverenler ise plastik tabak çatal vermekteler. Evlerdeki küçük çocuklar ailelerinin verdiği güven ve şımarıklıkla rahatlıkla gündelikçi kadınlarına saldırabilmekte, itip kakabilmekteler. Evde bir şeyler kaybolduğunda ilk gündelikçi kadınlara gözler çevrilmekte ve çok rahat hırsızlıkla suçlanabilmekteler. Her ne kadar işverenler güvenli evlerini ev işçisi kadınlara kısa bir süreliğine teslim etseler de aradaki sınıf farkı dolayısıyla tam anlamıyla bir güven ilişkisi kurmamaktalar. Dolayısıyla kaybolan şey bulunursa da yapılan suçlama, kuru bir özür ile çözülmekte, ev işçisi kadının kişiliği önemsenmemekte. İşverenle kurulan diyalog sınırlı olmakla birlikte, bazı ev işçisi kadınlar ise işverenlerinin birebirken kendilerine iyi davrandığını sohbet ettiğini ve bir arkadaş gibi sırlarını paylaştığını ancak eve işverenin bir tanıdığı geldiğinde yine üstten bir üslupla kendilerine yaklaşıldığını ve aradaki sınıfsal farkı işverenin dayattığını ifade etmekteler. Köylerinden, memleketlerin kente göçe zorlanmış ve kentin yoksullaştırdığı kadınların, sorunları ekonomik ve sosyal birçok soruna dayanmakta. Bu anlamda hukuk kanayan yararı yok etmese de ev işçilerinin harcadığı emeğin görünür hale gelmesinde ve haklarının tanınmasında ciddi bir ayağı oluşturmakta. Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi kadın Komisyonu Bülteni - mayıs 2011 5 KISA KISA … Avrupa Konseyi'nin “Kadına Karşı Şiddet Sözleşmesi” İstanbul'da imzalanacak. Avrupa’nın ve dünyanın kadına yönelik ve aile içi şiddetle ilgili ilk ve tek sözleşmesi Mayıs ayında İstanbul'da Avrupa devletlerinin imzasına açılacak. Fiziksel ve cinsel şiddet, tecavüz, zorla evlendirme, kadın sünneti ve namus cinayetleri gibi konularla ilgili hükümler içeren sözleşmenin en önemli yanını, öngördüğü denetim mekanizması oluşturuyor. Taraf devletler, Avrupa Konseyi'nin diğer denetim mekanizmalarında olduğu gibi, bu raporlarda yer alan tavsiyeleri yerine getirmekle yükümlü olacaklar. AİHM' nin, aile içi şiddetle ilgili ilk önemli içtihadı olan Nahide Opuz davası kararının, sözleşmenin hazırlanışına ışık tuttuğu belirtiliyor. Kalkınmada Kadın Hakları Derneği (The Association for Women's Rights in Development - AWID) Türkiye'de kadın hareketiyle güç birliği yapmak, ağlar oluşturmak ve strateji geliştirmek için 12. Uluslararası Forumunu 2012 Nisan'ında İstanbul'da düzenleyecek. Ana teması "Kadın Hakları ve Adaleti Geliştirmek İçin Ekonomik İktidarı Dönüştürmek" olarak belirlenen forum için dünyanın her yanından 2 bini aşkın kadın hakları aktivistinin katılımı bekleniyor. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD)'nin "Bir Bakışta Toplum" raporuna göre, Türkiye'de 2008 yılında bebek ölümü oranı OECD ortalamasının üç katından fazla çıktı. OECD'de bebek ölümü oranı ortalama binde 4,6 olurken, Türkiye bebek ölümü oranında binde 17 ile OECD ülkeleri arasında ilk sırada yer aldı. İş yerinde şiddetin, çalışanların üzerindeki etkilerine yönelik, hizmet, otomotiv ve tekstil olmak üzere üç farklı sektörde toplam 204 kişiyle görüşülerek yapılan ve TİSK Akademi'de yayımlanan araştırmaya göre, çalışanların yüzde 54,4'ü iş yerinde fiziksel, duygusal, sözlü veya cinsel şiddet türlerinden birine maruz kalıyor. İş yerinde, erkekler daha çok fiziksel şiddete (yüzde 55,6) maruz kalırken, duygusal baskı ve yıldırma davranışlarına maruz kalan erkeklerin oranı yüzde 31,3 olurken, bu oran kadınlarda yüzde 68,7 olarak belirlendi. Sözle saldırıya uğrayan erkeklerin oranı yüzde 31,9, kadınların oranı ise yüzde 68,1 çıktı. Samsun’da 21 yaşındaki Levent Fatih B. ile 31 yaşındaki Murat K., sözle tacizde ettikleri 17 yaşındaki E.I. adlı geç kadınının ağabeyi, 23 yaşındaki Y.I. ile kavga etti. Kavga ardından 2 şüpheli taciz ettikleri kadının evine molotof kokteyli atarak yangın çıkarttı. Gözaltına alınan şüpheliler, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı Adana’da kız kardeşi Pınar Dilek’i (29) bıçaklayarak öldüren Mehmet Devrim Demirci (34) hakkında ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası istemiyle dava açılırken, akıl sağlığının yerinde olmaması nedeniyle ceza verilmemesi istendi. Demirci’nin yüksek derecede ’bipolar bozukluk’ rahatsızlığının bulunduğu, bu yüzden işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamadığı bu nedenle koruma ve tedavi altına alınması istendi. Demirci cinayetten sonra “Kardeşimin içine cin girmişti, onu çıkarttım.” diye ifade vermişti. Şiddet gördüğü için Kırıkkale'deki evini terk edip Antalya'ya kaçan iki çocuk annesi S.Y.'yi (23), barışma teklifini reddettiği için bıçaklayarak öldüren kocası N.Y. (34), Antalya 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada müebbet hapse mahkum edildi. Mahkeme Başkanı tahrik indirimi uygulamadıklarını açıkladı. Zonguldak’ta, sevgilisi 17 yaşındaki Ş.G.’ye tecavüz ettiği iddiasıyla hakkında 15 yıla kadar hapis istemiyle dava açılan 23 yaşındaki Tuna T., Zonguldak 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde ilk kez hâkim karşısına çıktı. Tuna T., tecavüz gerekçesini “Dikkat ettiğim husus, cinsel arzusu çoktu. Hep bu konulardan bahsediyordu” diyerek açıkladı. Tuna T.’nin tutukluluk halinin devamına karar veren mahkeme, tanıkların dinlenmesi ve delillerin toplanması için duruşmayı erteledi. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, alkol bağımlısı olan kocasını tedaviye ikna edemeyen kadını haklı buldu. Yargıtay, alkolle mücadele etmesi için kocasına destek olan, ancak eşin tedavisini tamamlamaması sonucu evi terk eden kadına maddi ve manevi tazminat ödenmesine hükmetti. İstanbul Barış İçin Kadın Girişimi üyeleri, savaş oyuncaklarıyla, eğitimle, "vatan, namus, itaat" söylemiyle, gelenekler, resmi törenler aracılığıyla gündelik hayatın da askerileştirildiğini vurguladılar. Kürt coğrafyasında kadınlara karşı işlenen suçların faillerinin yargılanmasını istediler. Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi kadın Komisyonu Bülteni - mayıs 2011 6 KISA KISA … -2007 seçimlerinde 62 kadın aday gösteren AKP, 2011 seçimlerine 78 kadın adayla katılacak. Recep Tayyip Erdoğan bu aradaki yükselişi “Hanım kardeşlerin siyaset içindeki yerine büyük önem verdik. Parti içinde yerel partilerde önemli görevlendirmeler yapıldı. AK Parti'nin yeni dönemde meclisteki kadın milletvekili sayısında pozitif ayrımcılık yaptık. Listemizde 78 kadın aday bulunuyor ve yüzde 14'lük bir orana tekabül ediyor” sözleriyle açıkladı. Ancak ayrımcılığın pozitifini yaparak kadınlara siyasette yer açtığını iddia eden Erdoğan, sadece bir kadını 1. sıradan aday gösterdi. Başbakan YGS deki şifre skandalına karşı eylem yapan öğrencileri provokatör ilan etti. 15 nisan da haksızlığa karşı boykota giden ve Taksim Galatasaray Lisesi önünde buluşan liselilere annelerinden destek geldi: Çocuklarımızın yanındayız! Yemen'de başkent Sana ve diğer merkezi şehirlerde binlerce kadın, başkan Ali Abdullah Salih'in "kadınların gösterilere erkeklerle birlikte katılmasının islama aykırı olduğu" yönündeki sözlerine karşı sokaklardaydı. "Salih, kadınların onuru ile oynarken dikkatli ol!" sloganı ile sokağa çıkan protestoculardan profesör Cemile El-Kabzi, yaptığı açıklamada "Salih'in açıklamaları bizi erkeklerin yanında meydanda yer almak konusunda daha kararlı hale getirdi" dedi. Libya da İman El Obeydi isimli bir kadın, basın mensuplarının bulunduğu bir otel salonunu bastı. Trablus'taki bir kontrol noktasında gözaltına alındığını ifade eden İman El Obeydi isimli kadın, gözaltında olduğu 2 gün boyunca 15 güvenlik görevlisinin tecavüzüne uğradığını haykırdı. Obeydi “Tek başımaydım. Viski vardı. Beni bağladılar. Küfrettiler. Her şeyi filme aldılar... Üzerime işediler. Gururumu kırdılar." Obeydi’nin, olayın ardından bakanlık yetkilileri tarafından bir otomobile bindirilerek götürüldüğü belirtildi. Malatya 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde mahkeme, sanık Hüseyin Şanlı’yı önce karısını öldürdüğü için ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı. Ancak sanığın suçu (kendisini aldattığını iddia ettiği kadının sosyal paylaşım sitesindeki kişisel bilgilerinde ilişki durumunu boş bırakması nedeniyle) ‘haksız tahrik’ altında işlediğine kanaat getirerek, cezanın 20 yıla indirilmesine ve mahkemedeki iyi hali nedeniyle de 16 yıl 8 ay olarak uygulanmasına hükmetti. 42 yaşındaki Kadime Şanlı geçen yıl evinde kızı tarafından bıçaklanmış olarak bulunmuştu. Bıçakla yakalanan Hüseyin Şanlı, eşini bıçaklayarak öldürdüğünü söylemişti. Ağustos 2010’da 18 yaşındaki üniversite öğrencisi Ç.S., zanlı Ramazan D. tarafından alınkonarak götürüldüğü ablasının İstanbul’daki evinde tecavüze uğradı. Tecavüzcü mahkemede “Nitelikli cinsel saldırı” suçundan tutuklanarak cezaevine gönderildi. Ancak bir ay sonra avukatların başvurusu üzerine sanık Ramazan D.’nin tahliye edildiği ortaya çıktı. İstanbul, Çorlu, Saray mahkemeleri arasında gidip gelen dosyayı takip için adliyeye giden Ç.S.’nin teyzesi T.A., “Savcı bana ‘Serbest bırakıldı’ dedi. Nasıl olur da bırakırsınız diye sordum. Gayet rahat bir şekilde ‘Evlenmek için yapmış, suçunu itiraf etti, samimiydi, salıverdik’ dedi. Bu nasıl iş ben hâlâ anlamadım” diyerek şaşkınlığını anlattı. Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi kadın Komisyonu Bülteni - mayıs 2011 7