CUMARTESİ 12 EKİM 2013 V2 10 KEYİFLE YE... Prof. France Bellisle/ Laval Üniversitesi Tatlıya hep yerimiz var! YASEMİN BRADLEY Twitter: @yaseminbradley [email protected] Yaşam süreniz beslenme şeklinize bağlı İspanya, Granada’da tam bir hafta süren Uluslararası Beslenme Kongresi’ne katıldım. Dünyanın dört bir yanından gelen önemli bilim insanlarını, araştırmacıları dinlemek için toplanmıştık. Beslenme-sağlık alanındaki son araştırma sonuçları paylaşıldı, bilgiler aktarıldı. Ben de katıldım, sorular sordum, notlar aldım. Bazı araştırmacılarla özel olarak görüştüm. İşte sizin için derlediklerim. Prof. Berthold Koletzko Münih Ün. Çocuk Hastalıkları Metabolizma ve Beslenme Bölümü Prof. Dr. Fred Brouns/ Biyomedikal Araştırmacı/ Maastricht Üniversitesi (Hollanda) Bir hayatı değiştirmek annenin elinde Çocuklara enerji içeceği içirmeyin ➥ Anne karnındaki beslenme ve metabolizma bireyin tüm yaşamını programlayabiliyor. ➥ Çocuğun geleceği için ilk 1000 gün çok önemli. Bir hayatı değiştirmek, bir geleceği belirlemek annenin elinde. ➥ Anne sütüyle beslenme hem çocuğun şişmanlamasını engelliyor, hem de ileride şişman olmasını. Anne sütü şişmanlık riskini yüzde 22 düşürüyor. Çocukların yağ dokusu da etkileniyor. ➥ Son araştırmalar, anne karnındaki beslenmenin çocukluk döneminde ➥ Karbonhidrattan yoksun kalmak spor yapan insanların kaslarında iyileşme zamanını uzatıyor, performansı düşürüyor. ➥ Her karbonhidrat aynı değil, metabolizmada farklı işlemlerden geçip farklı etkiler yaratıyorlar. ➥ Küçük çocuklar enerji içeceği içmemeli. Çocuk bir kutu enerji içeceği içerse 1 saat 45 dakika yürümeli. ➥ Şeker ve şekerli içecekler ciddi spor yapan sporcular için önemli bir enerji kaynağı. İşleri için buna ihtiyaçları var. ➥ Meyve suyu tatlandırılmış büyümeyi etkilemesinin yanı sıra diyabete kadar önleyici olabileceğini ortaya koyuyor. ➥ Hamilelik ve çocukluğun ilk dönemlerindeki beslenme genleri etkiliyor. ➥ Anne sütü yerine biberonla beslenen çocukların büyüme hızları farklılık gösteriyor. ➥ Protein düzeyi çok yüksek bebe formülleriyle beslenen çocuklarda erken dönemde kilo artıyor ve ileride şişman olma riskleri de yükseliyor. ➥ İlk 1-2 yaşta aşırı kilo alımı erişkinlikte şişman olma riskini yükseltiyor. içeceklerle aynı kalori değerine sahip. Ancak vitamin ve mineral de içerdiği için tercih nedeni olabilir. ➥ Meyve suları Amerika’da olduğu gibi kocaman bardaklarla verilmemeli. Etkisi azalmadan tüketilmeli. Prof. Keith Godfrey/ Southampton Üniversitesi (İngiltere) Prof. Anne Mc Tiernan/ Fred Hutchinson Kanser Araştırma Merkezi Menopoz sonrası sakın kilo almayın! Kilonuz anne karnında belli olabilir ➥ Menopoz sonrasında kilo veren kadınlar kanlarındaki hormon seviyelerini azaltıyor ve kanser riskini düşürüyor. “Toplam kilonuzun yüzde 5’ini veya daha fazlasını kaybetmek östrojene duyarlı meme kanser riskini yüzde ➥ Kadınların yüzde 50’si hamilelik öncesi ve sonrasında yeterli sebze-meyve yemiyor. ➥ Bu deney bize çocuğun 6-9 yaş arası şişmanlığının daha anne karnındayken belirlendiğini gösterdi. 50’ye varan oranda düşürüyor. ➥ Alkol tüketimiyle birlikte meme kanser riski de artıyor. ➥ Kilolu olmak menopoz sonrası meme kanseriyle ilişkili, ancak menopoz öncesi meme kanseriyle ilişkisi yok. Dr. Teresa Norat Kraliyet Koleji- Londra Gerda Feukenes/ Diyetisyen (Hollanda) İnce olun ama normalin altına inmeyin Türkler ve Hintliler çok tuz kullanıyor ➥ Çinliler, ülke sağlığı için 2015’e kadar tuz tüketimini 9 grama indirmeye karar verdiler ve bunun için çalışmalara başladılar. Şu anki ortalama tüketimleri günde 12 gramın ➥ Annenin hamilelikte aşırı kilo alması çocuğun ileride daha çok yağ dokusuna sahip olmasına yol açıyor. ➥ Hamilelerde D vitamin eksikliği çok yaygın ve çocuğun kemik gelişimi üzerinde kalıcı etkileri var. üstünde. ➥ Değişik ülkelerdeki insanlara sorduğumuzda kimse fazla tuz kullanmadığını söylüyor ancak yine insanların çoğu daha yemeği tatmadan tuz döküyor. ➥ 12 yıl boyunca 9 Avrupa Birliği ülkesinden 380 bin kişiyi araştırdık. ➥ Mümkün olduğunca ince olun. Kanser riski yüzde 22 düşüyor. Ancak normal kilonun altına düşmeyin . ➥ Daha çok bitkisel besin yiyin. Risk yüzde 21 düşüyor. ➥ Alkolü azaltmak ve bitkisel besinlerle beslenmek yine kanser riskini çok düşürüyor. ➥ 1 günde tüketilen lif 10 gram artınca kanser riski yüzde 10 düşüyor. ➥ Hareketsiz olmak ise en başta rahim kanseri riskini artırıyor. ➥ Şekerli tatlar ana tatlardan biri. Şeker bizim içecek ve yiycekleri daha rahat kabul etmemizi sağlıyor. ➥ Bebekler şekerli tatları nötr tatlara tercih ediyor. Tatlıya düşkünlük yaşın ilerlemesiyle azalıyor. ➥ Deneylerde şunu görüyoruz: Ne yersek yiyelim, tatlıya hep yerimiz var. ➥ 30 yıldan fazla süren araştırmalar tatlandırıcıların diğer yiyeceklerden farklı olmadığını gösteriyor. ➥ Şekerli tat tatmin duygusunu ve memnuniyeti artırıyor. ➥ Tatlı bazı kişilerde daha fazla yemeye yol açabilir. Prof. Dr. James O. Hill/ Colorado Üni. Atıştırmaktan vazgeçmiyoruz! ➥ Neden mi şişmanladık? Yiyecek hiç bu kadar ucuz ve kolay ulaşılabilir olmamıştı! ➥ Enerji balansı kilo vermek için çok önemli. ‘O kadar spor yapıyorum niye kilo veremiyorum’ diye soruyor. Çünkü yaktığından fazla yiyor. Enerjiyi her azalttığımızda kilo veremeyebiliriz. ➥ Kontro edilebilen ve kontrol edilemeyen bölgelerimiz var. Kontrol edilebilen alanda beyin kilonuzu hep aynı yerde tutabiliyor. Bu noktayı aşıp kontrol edilemeyen alana geçtiğinizde artık hakimiyet ortadan kalkıyor. Kilo alıp başını gidiyor! ➥ Kaloriyi kısıtlamak çözüm değil, kısa vadede başarı getiriyor, ama uzun vadede işe yaramıyor. ➥ Küçük adımların daha çok işe yarayacağını düşünüyorum. Kilo fazlası olan birinden her gün 100 kalori kesmesini isteyin. Prof. Wiseman/ Kanser Araştırma Vakfı Hareketsiz olanda kanser riski artıyor ➥ Kanser artıyor ve daha da artacak. ➥ Kanser türlerinin çoğu beslenme şeklini değiştirerek ve egzersizle önlenebilir. ➥ Şişmanlık meme, kolon, rahim, yemek borusu, pankreas, safra kesesi, böbrek kanserleri riskini artırıyor. ➥ Fiziksel aktivite eksikliği, meme ve kalın bağırsak kanser risklerini artırıyor. ➥ Anneler anne sütüyle beslenmiş olmalı, bebeklerini de anne sütüyle beslemeliler. ‘Sorunların kökeni geçmiş kuşaklarda’ Y unan terapist Dr. Dimitris Stavropoulos, Türkiye Sistem Dizimleri Enstitüsü’nün davetlisi olarak İstanbul’a geldi, hayatımızı nesiller boyu etkileyen psikolojik sorunların kökenindeki suçlu ile mağdur ilişkisini irdeledi. Buradan yola çıkarak; kişilerin çözemediği bazı sorunların, aslında atalarının yaşadığı büyük travmaların uzantısı olduğunu savunan, aile dizimi konusunda uzman terapist Mehmet Zararsızoğlu ile konuştuk. BÜTÜNÜN PARÇALARIYIZ Bir odanın içinde bir terapist, bir danışan ve danışanın aile bireylerini temsil eden beş ya da altı kişi, danışanın onları dizdiği sırada ve konumda duruyorlar. Geçmişlerine yapacakları yolculuk için bekliyorlar. Danışan onları, odada konumlandırırken, omuzlarından tutarak bulundukları yere koyduğu için, terapist ondan gelen etkiyi alıp almadıklarını merak ediyor. Biraz sonra başlayacak olan seansın ilk hazırlıkları bunlar... Profesör Bert Hellinger’in “Aile dizimi” adını verdiği bu terapi yöntemi bildiğimiz terapilerden çok farklı. Kişilerin geçmişlerini ön plana çıkartan ve geçmiş kuşakların yaşadıklarının, birey üzerindeki etkisinden hareket ederek psikolojik sorunlarını çözmeye çalışan bir yöntem. Mehmet Zararsızoğlu da bu yöntemi Türkiye’de uygulayan bir isim. Zararsızoğlu’na göre; hepimizin ait olduğu bir bütün var ve biz onun parçalarıyız. Böyle hareket edersek, o bütünü olduğumuz parçanın işleyişine dair gördüklerimizin ötesine bakabiliriz. Zararsızoğlu, “Burada cesaretle kişinin yaşamı üzerine gidiyorum. Karşılaşacağım acılar, ödeyeceğim bedeller sizden bir enerji alıyor ama otoriter yaklaşımımda bir düzen buluyor. Bu psikoterapiyi diğer terapi yöntemlerinden ayıran bu” diyor. TERAPİ VE MANYETİK ALAN Morfojenetik alan geçmişle ilgili sorunların genlerle değil alanlarla da geçtiğini açıklıyor. Bunlar elektromanyetik alanlar. Yani dünyada olan her şey bu alanlarda hafızaya alınıyor. Bunlar nesiller boyu aktarılıyor. Örneğin Japonya’da maymunlardan biri normal patatesi alıp denize sokarak yıkıyor ve tuzlu bir tat oluşuyor. Bu daha evvel hiçbir maymunda olmayan bir davranış biçimi ama diğer maymunlar da üç dört ay sonra patatesi denize sokarak yemeye başlıyor. Olanları hissetmek gibi. Zararsızoğlu’na göre, kayıt yoluyla daha önce olanlar devam ediyor. Hellinger’in 1989’da bir toplantıda yaptığı açıklamaya kadar böyle bir konudan dünyanın haberi yoktu. Onun tecrübelerine göre, bugün yaşanan psikolojik sorunların temeli, nesiller evvelinden atılıyor. Ailede bir çocuğun küçük yaşta ölmesi veya çocukların çok küçük yaşta başka birilerine verilmeleri, ebeveyn kayıpları, aileden birinin intiharı, aile dışına itilme; kabile vicdanı denen ağır yaşamsal kaderler arasında yer alıyor. Bu sorunlar kollektif aile vicdanı tarafından hafızaya alınıyor. Ailelerde bir sevgi düzeni var. Sistemin dışına itilmeler, zoraki kopuşlar kayıt ediliyor ve bunun aktarımı nesiller boyu devam ediyor. Terapist Mehmet Zararsızoğlu