vııı. kutlu dogum sempozyumu

advertisement
İLAHİYAT FAKÜLTESİ
İslam Felsefesi Anabilim Dalı
VIII. KUTLU DOGUM
SEMPOZYUMU
(TEBLİGLER)
18 NİSAN 24»05
ISPARTA
S.D.Ü. İLAHİYAT FAKÜLTESi
İslam Felsefesi Anabilim Dalı Başkanlığı
Bilimsel Toplantılar Yayın No: 3
TERTİP HEYETi
S.D.Ü. İLAHİY AT FAKÜLTESi
İslam Felsefesi Anabilim Dalı Başkanlığı
Prof. Dr. İsmail YAKIT (Başkan)
Doç. Dr. Kemal SÖZEN
Dr. Nejdet DURAK
Bilgehan Bengü TORTUK
EDİTÖR
Prof. Dr. İsmail YAKIT
ISBN 975-7929-94-8
Kapak ve İç Düzen
Nejdet DURAK
BASKI
Tuğra Matbaası,
(0246) 224 14 68
Yayınlanan tebliğierin dil,
Yayınlanan tebliğler
üslfip ve ilmi sorumluluğu yazarlaona aittir.
kaynak gösterilmek şartıyla iktihas ve atıf şeklinde
kullamlabilir;
©SDÜ İlahiyat Fa}..iiltesi İslam Felsefesi Ana Bilim Dalı-2006
iSTEME ADRESi
S.D.Ü. ilahiyat Fakültesi ISPARTA
Tel: (0246) 211 45 50
HZ. PEYGAMBER'İN DİL YETENEGİ VE DİLE DAYALI TEFSİRİ
Yrd. Doç.Dr. Ali Galip GEZGiN*
Giriş
Kur'an'ın
ınüfessiri
ilk
olan Hz.
Peygaınber'in, nfızil
1
2
olan vahiyleri,
öncelikle ashabına açık ve anlaşılır bir biçimde tebliğ , tebyin ve tatbik etmesi
gerekiyordu. Bundan
en
doğru
annenin
dolayıdır
bir biçimde,
dış
ki o, daha
tesirlerden
yanında yetiştiiiierek
çocukluğundan
itibaren Arap dilinin
an olarak konuşulduğu badiyede,
fasih Arapça' yı
öğrenmesi sağlanınış
bir süt
ve kendi
tabiriyle "Efsahu'l-Arap" haline getirilmiştir. Ayrıca "Cevô.miu'l-Kelim"4 olan
3
Hz. Peygaınber'in, diğer peygamberlerden farklı olarak kendisine verilen bu ve
benzeri dil yeteneklerini gereği gibi kullanınış; ayetlerde geçen ve ınanası kapalı
olan bazı kelimeleri kendisine balışedilen bu özel dil yeteneği sayesinde
ınuhatabının fikri ve ictiınai durumuna uygun ifadeler kul1anınak suretiyle tefsir
etmiştir. Ayrıca ayetler üzerinde düşünenlerin, idrak dereceleri hatta duygulanna
kadar inebilrnek suretiyle de bu yeteneğini tebarüz ettirıniştir.
• S.D. ü., İHüıiyat Fakültesi, Te fs ir Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
1
M ai de, 5/67.
2
Nalıl, 16/44, 64.
3
Suyfitl, CeHiluddln Abdurrahman, (ö. 911/1505), el-Müzlıir fi 'Ulılmi'l-Luğa ve Envfıilıtı,
(I-m, (Şerh ve Haşiye: Muhammed Ahmed Cadu'l-Mevla, Ali Muhammed el-Becavı:,
Muhammed Ebu'l-Fadl İbralıim), Dfuu İhyai'l-Kütübi'l-Arabiyye, y.y., t.y., c.I, s.209.
4
Buhan, Cihad 122 (c.IV, s.12), Ta'btr, 22 (c.VIII, s.76), İ'tisam ı (c.VIII, s.138); Müslim,
Mesacid 6 (c.I, s.371-372).
Hz. Peygamber,
kısa
ve özlü ifadeler kullanabilme;
teşbih
veya
temsiliere uygun biçimde, dünya ve ahiret hayatıyla ilgili konulan, mücerred
olmaktan çıkarıp müşahhas hale getirme ve neticede ayet-i keıimelerde geçen ve
anlamı
mücmel, müphem,
başka
umı1m1,
mutlak olan bir kelimeyi,
kelime ile, diğer bir deyişle mücmeli tafsil,
beyan, mutlakı takyid ile ve neticede umı1ml
aynı
ölçüde bir
müşkil olanı
olanı
tavzih, müphemi
tahsis etınek suretiyle
açıklamıştır.
İşte
bu bildiride, Allah'ın Elçisi'nin -sadece kendisinin- bu mümtaz
vasfı
olan özel dil yeteneğine dair bilgiler verdikten sonra, O'nun dile
tefsirlerine dair bazı örnekler sunmaya gayret edeceğiz.
dayalı
I- HZ. PEYGAMBER'İN DİL YETENEGİ
Ş urası
bir hakikattir ki, Kur' an 'ın dili ile ilgili
sayısız çalışmalar
yapıldığı halde, hadislerin dili için aynı şeyi söylemek mümkün değildir. 5
Nitekim konuyla ilgili yapılan bir değerlendirmede de ifade edildiği gibi,
6
çağımıza kadar -birkaç çalışma hariç-, hadislerin dolayısıyla Hz. Peygamber'in
dil yeteneği ve dilsel ifadelerine yönelik ciddi bir
kadanyla- yapılmadığı söylenebilir. 7
çalışmanın -görebildiğimiz
Bunun en önemli nedenlerinden birisi ve belki de en önemlisi,
hadisle$ mana ile rivayet edilmesi, ravllerin büyük bir
kısmının
gayr-i Arab
unsurlardan oluşması, filolog ve edebiyatçıların bu alana sıcak bakmamalandır.
Halbuki, "dil-düşünce" ve "dil-davranış" ilişkisi ile ilgili teorilerden hareketle,
Hz. Peygamber'in anlamlar dünyasını tesbit etınek için, bu tür çalışmalara
ihtiyaç vardır. 8
5
6
7
8
Görmez, Mehmet, Sünnet ve Hadisin Anlaşılması ve Yonımlanmasında Metodoloji Sonınu,
T.D.V.Y./235, Ankara 1997, s.241.
Mesela Ebu'l-Beka Ukberi (ö.310/922)'nin dörtyüz hadisi gramer açısından tahlil eden bir
eseri olan İ'rabu'l-Hadis'i (Beyrut 1968); Şerif Radiyn (ö.406!1015)'in üçyüz altmış
hadisi beHl.ğat yönünden değerlendiren el-Mecaziitu'n-Nebeviyye, (Daru'l-Halebi, Mısır,
t.y.) eserleri gibi. Bilgi için bkz. Görmez, M., a.g.e., a.y.
Hz. Peygamber'in diline ve hadislerindeki edebi üslfibuna dair; tez savunma aşamasına
gelmiş olan bir doktora çalışmasından burada bahsetmek yerinde olacaktır. Bu çalışma
S.D.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsünde Ramazan Kazan tarafından hazırlanmıştır. Çalışmanın
konusu "Edebf Üslı1p Açısından Hadis Metin/eri" dir.
Görmez, M., a.g.e., ay.
62
Hz. Peygamber'in dilsel · yetenekleriyle9 ilgili olarak yaptığımız
araştırmada,
onun bu özelliklerine yönelik oldukça sınırlı bilgilerle karşılaştık.
Bu bilgilerde, genellikle RasfilulHilı'ın nasıl konuştuğu, muhatabına meseleyi
işaretle, şekillerle, teşbih
ve temsillerle, soru sorarak ve bu sorulara cevap
vermek suretiyle izah ettiğine dair aynntılı olarak bahsedilmektedir. 10
Dolayısıyla
ışığında
9
sunacağımız
bu bildiride kaynaklarda
ulaşabildiğimiz
bilgiler
Hz. Peygamber' in dil yeteneğine yönelik bilgiler vereceğiz.
Hz. Peygamber'in dilsel yetenekleri bahse konu olduğu zaman akla ister istemez şu sorular
gelmektedir: Hz. Peygamber ümmi olduğuna göre bu yeteneği nasıl elde etti? Yetenek
dendiği zaman ne anlaşılacaktır? Öncelikle şu hususu belirtelim ki, Türkçe sözlüklerde
yetenek; "Dışarıdan gelen bir etkiyialabilme gücü" diye tanımlanmaktadır. (Bilgi için bkz.
T.D.K. Türkçe Sözlük, (Hazırlayan: Mehmet Ali Ağakay) (Denetleyip Tamarnlayanlar:
Nurettin Artam, Hasan Erem, Samim Sinanoğlu), (Yardım Eden: Ferit Devellioğlu), 4.
Baskı, T.T.K.Basımevi, Ankara 1966, s.782.) Yetenek dışarıdan gelen bir şeyi alabilme
gücü olduğuna göre, Hz. Peygamber'in dilsel yeteneği denildiği zaman, O'nun kendi
dışından gelen İHUıi kaynaklı bir vahyi alabilme, aniayabilme ve açıklayabilme gücü ile
donatıldığı anlaşılmalıdır. Yani O'nun bu yeteneği, dışarıdan gelen bir etkiyi alabilme
gücü, beşer olarak kendi kendine kazandığı bir olgu değildir. Sonradan kazanılınıştır.
Esasen yukarıda ki yetenek tanıınında geçen bu "güç"ün sonradan ını kazanıldığı; yoksa ..
önceden, fıtri olarak var olan bir güç mü olduğu açık değildir. Ancak burada biz kendi
açımızdan değerlendirdiğiıniz zaman görmekteyiz ki, Hz. Peygamber ümmi olmasına
rağmen bizatilıi Allah tarafından, özellikle Vahy-i İHUıi'yi açıklayacak şekilde iyi bir dil
.eğitirruİıden. geçiriesi sağlıminış, . o· daha çocukluktan itibaren, dil açısından yaşadığı
toplumun en fasih konuşanları arasında yetiştirilmiştir. Arapça'yı en iyi konuşup, anlatına
yeteneği kazanması sağlanınıştır. Kısaca, Hz. Peygamber'in dilsel yeteneği (=dışarıdan
gelen bir etkiyi alabilme gücü) sonradan kendisine kazandınlınıştır. · Eğer öyle olmamış
olsaydı Cahiliye devrinde yaşaınış olan diğer şair, hatip ve edipler de Kur'an gibi bir kitap
getirebilirlerdi. Halbuki Hz. Peygamber kensine vahyolunduğunu bildirineeye kadar, hiç
kimse böyle bir söylemi dile getirmeıniştir. Esasında ileride de değineceğimiz gibi
kendinsinin "Buistu" demesi de bu görüşümüzü te'yfd etınektedir. Burada şu hususu da
açıklığa kavuşturmak da gerekmektedir. Hz. Peygamber, bazı oryantalistlerin iddia ettiği
gi·oi Kur'an'ı Alıd-i Atik ve Alıd-i Cedfd'ten etkilenerek, onlardan alıntı yaparak
oluştumamıştır. Kur' an tamamen dışarndan yani Allah tarafından bir beşer
ve elçi
konumundaki Hz. Peygamber' e peyderpey indiriliDiş İHlhl orijinli bir vahiydir. Vahyin iHlhl
orijinli olması başka bir husustur. Hz. Peygamber'in ümmi olmasına rağmen, vahyi doğru
anlayıp, onu kitlelere doğru anlatıp, açıklayacak dilsel donanımlarla yetiştirilmesi ve böyle
bir yeteneğe sahip olması neticede Kur'an'ı tefsir etmesi ise tamemen daha başka bir
husustur. Bu ikisi birbiyle karıştınlmamalıdır. Bu konuda daha aynntılı ve geniş bilgi için
bkz. Gezgin, Ali Galip, Kur'an'da Hz. Peygamber'e Yapılan Uyanlar, Fakülte Kitabevi,
Isparta 2003, ss.25-49. Hz. Peygamber'in bu dilsel yeteneğini kendisinin bir mahareti
olmayıp, tamamen İlaru eğitim ve terbiye sayesinde kazandığı ve Kur'an'ın beşeri orijinli
olmayıp, ilaru orijinli olduğuna yönlik bazı ayetler için aynca bkz. En'am, 6/93; Yiinus,
10/49; Nalıl, 16/103; Kehf, 18/110; Meryem, 19/ 64; Ta Ha, 20/114; Furkan, 25/ 4, 5, 6;
Şuarii, 261192-195, 210-212, 221-227; Sebe', 34/ 43, 46; Fussilet, 41/6; Kalem, 68/2;
Kıyame, 75116-19; Tekvir, 81/22.
ıo Bu bilgilerin geçtiği kaynaklara, bildirimizde sıklıkla müracaat ettiğimiz için aynca burada
tekrar etınedik.
63
ÖnceUkle şu hususu belirtmeliyiz ki, Hz. Peygamber, çocukluğunu ve
gençliğini farklı bölgelerde geçirdiği için, risaletini tebliğ ederken farklı boy ve
kabilelere hitap ettiğinden, Arapçanın bütün lehçe ve ağızlanna aşina
olmuştur. 11 Cahız (ö.256/869), el-Beyan ve 't-Tebyfn adlı eserinde Hz.
Peygamber'in dilini edebi açıdan şu şekilde tasvir etmiştir:
"Hz. Peygamber'in sözleri, az harfle çok anlamlar ifade eden,
uzak, zorlamalardan berf sözlerdir. Tıpkı Allah Tefılfı'nın şöyle
yapmacıklıktan
L4 Ji
buyurduğu gibi:ÖA ~ ~ı
karşı
bir ücret istemiyorum. Ve ben
şeylerle
peygamberlik taslayanlardan)
Muhammed) de ki: 'Ben sizden buna
yapmacık
değilim"'
yapanlardan, (uydurma
~ı ()4 Uı La.; .;::.ı "(Ya
O fasih görünmek için ağzını eğerek, bükerek ediplik taslamak
isteyenleri kınamış, çalım satarak konuşanlan bundan vazgeçmeleri için
12
uyarmıştır.
Dili, uzatılması gereken yerde uzatmış, kısa ve öz olması gereken
yerde de oldukça vecfz ifadeZere müracaat etmişti... Lüzumsuz sözlerden yüz
çevirmiş, hikmetten başka bir şey konuşmamıştır. O ismet sıfatıyla donatılmış,
ilfıhf destek ile güçlendirilmiş, Allah'ın yardımıyla anlaşılması kolaylaştınlmış ·
sözler
söylemişken
onun sözüne
yapmacık olması
tatlılık vermiş,
beğenilmiş; aynı
Aynca sözünü
onun sözünün
asla
düşünülemez.
sözleri herkes tarafindan kabul
anda sözlerinde hem heybet hem de tatlılığı ifade
anlamsız
yere
tekrarlamamış,
Allah
görmüş
ve
edebilmiştir.
dinieyenin de sözünü tekrar
ettirmeye çok az ihtiyaç duyacak kadar az sözle güzel bir biçimde anlatmaya
muvaffak' olmuştur. Konuşmasında cümle düşüklüğü ve dil sürçmesi olmamış,
deliZlere dayanarak konuşmuş, itiraz eden bir hasım olmamış, herhangi bir hatip
de onu susturamamıştır. Aksine o veciz ifadeleriyle uzun söylemlerde
bulunanlardan daha güzel hitap etmiştir. Karşısındaki hasmını sadece bildiği
kelimelerle susturmuştur. Mantıksız delil getirmemiş, haksızlıkla başan elde
etmek istememiş, hile ve oyuna tevessül etmemiş, kaş göz işaretiyle alay
ıı Görmez, M., a.g.e., s.242.
12
S~d, 38/86. Elınalılı, bu ayet-i keôme'yi şu şekilde Türkçe'ye çevirmiştir. ''De ki: 'Bir ecir
(ücret) istemiyorum sizden o (Kur'a)na; (o çok önemli/biiyük habere karşı (lık) ve (aynca)
ben, (kendinde bulunmayanı iddia edip kendine iş çıkaran/kendi kendine gelin-güvey olan)
o tekelliifçiilerden değilim. "'(Yani kendinde olmayan bir şeye özenerek gösterişle, sahte
tavırla, allayıp pullayarak satmaya çalışan iddiacılardan değilim. Ciddiyet ve samirniyetim
sizce bilinmektedir. Yok yere nübüvvet iddia etmeyeceğimi, Kur'an'ı uydurmaya
kalkışmayacağıllll kabul etmeniz gerekir.) Elınalılı Harndi Yazır, (ö.l361/1942), Hak Dfni
Kur'an Dili (I-IX), Eser Neşriyat, Haznedar Ofset, İstanbul 1979, c. VI, s.4ll I); Ayrıca
bkz. Kur'an-ı Kerim ve Medl-i Şerffi, (Hazırlayan ve Notlandıran: Ertuğrul Özalp), işaret
Yayınlan, İstanbul1421/2000, s.459.
64
etmemiştir... Hz. RasUlullô.h'ın
hitabetinden yarar
açısından
daha
kapsamlısını,
lafzt daha doğru, daha ölçülü ve düzgün üslflbu daha hoş, arzu ve isteğe daha
uygun, daha yerinde, telaffuzu daha kolay,
anlamı
daha
açık
ve fasih bir
konuşmayı insanlar hiçbir zaman duymamışlardır.'~ •
13
Hz. Peygamber'in, dinleyenlerin iyice
aniayıp kavramalarını sağlamak
için, anafikir mahiyetindeki cümleleri üçer defa tekrar ettiğini 14; hızlı
konuşmadığını; konuşması esnasında
net ve kelimeleri birbirinden
ayırarak
5
konuşt~ğunuı , herhangi bir kimsenin ara vermeden peş peşe sözünü sıraladığı
gibi, kelimelerini sıralamadığını 16 , dolayısıyla yanında oturanların O'nun
söylediklerini ezberlediklerini 17 ve konuşurken muhatabına kaba davranmadığını
da aynı kaynaklardan öğreniyoruz. 18
Hz. Peygamber gereksiz ve uzun
sahiptir.
19
konuşmaktan hoşlanmayan
bir :ınlzaca
Yine belağattı veya edebiyat parçalarnak için dilini eğip büken
insanları da hoş karşılamarnıştır. 20 Hz. Peygamber, genellikle hüzünlü21 , devamlı
13
Cahız, Osman b. Aınrb. Bahr (ö.256/869), el-Beyan ve't-Tebyfn, (I-IV), Daru'l-Fikr, y:y.
1968, c.II, s.43, 44.
Tirmizi, Menakıb 9 (c.V, s.601, Hadis No: 3640) Hadis'in metni şu şekildedir JJ..ı.ı..J
~ ı-....-:t ~ .tJs.ll .1A.ı .t... .<\.ık. .ı.\ı1 L, .ı.\ı1
~
~ -~~
~
.
15
Ebfi Davfid, Edeb 18 (c.l, s.121-122); Bu konuda aynca bkz. Osman Ayfid, "Belağatu'l­
Uslfibi'n-Nebevi", Mecelletıı'l-Ezher, Yıl: 49, Kahlre 1977, c.Vll, s.1258; Abdulfettah Ebfi
Gudde, Hz. Muhammed ve Öğretim Metodlan, (çev. Enbiya Yıldınm), Umran Yayınlan,
İstanbul1419/1998, s.32.
16
Müslim'de geçen Hadis'in metni şu şekildedir_WS:ı pJ
~ .ılıı ~ .ılı ı ~..)wl
wi.S
14
-
F.J
~J~ ~~~ J..>'-":1 Müsliın, Fed1illu's-Sahabe 160 (c.II, s.1940, Hadis No: 2493);Bahse
konu hadisin Sün~irmizi'de geçen metni ise şu şekildedir . .ı.\ı1 ~ .ı.\ı1 ~..) wi.S Lı
~ <.J.4 .ı.lib.: ,~ ~ ~ ıJS:i; wı.s .usJ.; 'ı.lkı ~Jy..ı
J..>'-":1
~.; ~
41Tirmizi, Menakıb 9 (c.V, s.600, Hadis No:3639). Hadiste geçen ( .ı..>"":! !Yesrudu)
kelimesi ara vermeden, arka arkaya konuşmak demektir. Bilgi için bkz. Münavi,
Abdurrauf, Şerhıı'l-Miiniivf alii Memi'ş-Şemiiil, (Kitiibıı Cemi'l-Vesiiili fi Şerhi'ş-Şemiiil
Hiimişinde), el-Matbaatu'l-Edebiyye, Mısır 1317, c.II, s.10.
17
Tirmizi, Menakıb 9 (c. V, s.600, Hadis No:3639.); Abdulfettah Ebfi Gudde, a.g.e., ay.
18
Yardım, Ali, Peygamberimizin Şemiiili, Erkarn Yayınevi, İstanbul1419/1998, s.291.
ı 9 Ebfi Davfid, Edeb 86 (c. V, s.276, Hadis No: 5008).
20
Ebfi Davfid, Edeb 86 (c. V, s.274, Hadis No: 5005).
21
Rafii, Mustafa Sadık, İ'ciizıı'l-Kıır'iin ve'l-Beliiğatıı'n-Nebeviyye, (Tahk. Muhanımed
Said), Matbaatu'l-İstikame, 2.Baskı, Beyrut 1359/1940, s.305-306. Bu konuda alimierin
bildirdiğine göre, Rasfil-ü Ekrem'in hüzünlü olmasının nedeni arzuladığı bir dünyalığın
kaçması veya hoş olmayan bir şeyin başına gelmesinden dolayı değildir. Zira bunlar Hz.
Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in hali olan durumlar değildir. Bilakis burada
kastedilen şudur: Hz. Peygamber, ileride karşılaşacağı büyük sıkıntılan, Allah'a davetiyle
ilgili sorunlan, insanlan bu davete çağınp dine dahil etmeyi daima düşünüp tefekkür
ederdi. Bir taraftan da devam ettirdiği müşrikler ve kafirlerle cihadı, cahilleri eğitmeyi ve
65
olduğu
tefekkür halinde
susar, ihtiyaç
hasıl
için rahat edip dinlenecek
olmadan
konuşmayan
bir
zamanı
da yoktur. Uzun süre
şahsiyettir. Konuşmasına Allah'ın
T
(
adını anarak başlar ve yine böyle bitirir. Özlü ifadelerle konuşur. 22
Hz. Peygamber' e büyük bir hikmet,
insanı
hayrete
düşüren
çok
değerli
ilimler verilmiştir. Oysa o üiiJIIli bir toplumda yaşayan bir kimsedir. Ne bir kitap
okumuş
ve ders
söylediğini
almış,
ne de bir alim ve muallimle
çok güzel ifade etmede,
bulunmuştur.
veren, zihinleri hayrete düşüren bir güce sahiptir.
peygamberlerden
altı şeyle
üstün
kılındığını bildirdiği
durgunluk
Esasen kendisi diğer
hadislerinde bu yönünden
bahsetmiştir. 24
Kaynaklann
bulunduğu
bildirdiğine
bir toplum içinde
göre, Hz. Peygamber,
hakim konumda
yetişmesine rağmen, çocukluğundan
şairlere pek olumlu bakmamıştır.
söylediği şeylerin
şürin
de kelimeleri
25
itibaren şiir ve
Kendisinin vezinli bir beyit söylemediği,
değişticilmiş
veya eksik olan
şiir
sözleri
olduğu
Allah'a ibadeti en güzel şekilde yerine getirmeyi düşünürdü. Onun özelliklerini anlatan
sahabinin bunun peşinden gelen sözü zaten durumu açıklamaktadır: "Devamlı tefekkür
halinde idi. Rahat edip dinfenecek zamanı yoktu. Uzun süre susardı." Abdulfettah EbO.
Gudde, a.g.e:, s.33.
.
22
Raft!, Mustafa Sadık, İ'ciizu'l-Kur'tin, s.305. Yani pek çok manayı içeren az kelimelerle
konuşurdu. Onun bu konuşmalarından bazı örnekler şunlardır: a) "Din nasihattır."; b)
"Allah 'ın haklannı gözet, Allah seni korusun."; c) "Her nerede olursan Allah 'tan kork"; d)
"Hel/il bellidir, haram da bellidir."; e) "Utanmazsan dilediğini yap."; f) "Sana şüpheli
geleni bırak, şüpheli gelmeyene yöne!."; g) "Allah her şeyde iyiliği farz kılmıştır."; h)
"Şüphesiz Allah temizdir ve sadece temiz olanı kabul eder."; ı) "Cennet hoşa gitmeyen
şeylerle çevrilmiştir, cehennem de nefs/inf istekler/e çevrilmiştir."; i) "Müslüman,
Müslümanların dilinden ve elinden emin olduğu kimsedir."; j) "Kendisini ilgilendinneyen
şeyleri terk etmesi kişinin İslam 'ının güzelliğindendir. "; k) "Ameller ancak niyetZere
göredir. Herkese niyet ettiği vardır.". Hz. Peygamber'in derin ve geniş anianıları ihtiva
eden bu ve benzeri veciz sözlerinin geçtiği yerler için bkz. İbn Receb, Zeynuddfn Ebi'lFerac Abdurrahman b. Şihabuddin, Ctimi'u'l-'Ulilm ve'l-Hikem, (I-m, (Tahk. Şuayb elAmaut, İbrahim Bacis), c.l, s.53-58 vd. (Bu eser, Hz. Peygamber'in bu tür veciz özlü
sözlerini incelemekte ve ayrıntılı bir Şekilde açıklamaktadır); Abdulfettah Ebu Gudde,
a.g.e., s.34, 35; Kazan, Ramazan, "Hz. Peygamber'in Üslubunda Cevamiu'l-Kelim"
S.D.Ü.İ.F., IV. Kutlu Doğum Sempozyumu (Tebliğler), 19-20 Nisan 2001, Isparta 2002,
s.445-456.
23
Abdulfettah Ebu Gudde, a.g.e., s.54-55.
24
Müslim, Mesacid 5. (c.l, s.371). Hz. Peygamber'in bu hadiste geçen diğer üstünlükleri
şunlardır: "Düşmanın kalbine korku salması; Ganimetierin ona helal kılınması;
Yeryüzünün temizlik vasıtası ve mescid kılınması; Evrensel ve son peygamber olması."
25
Gürkan, Nejdet, "Hz. Peygamber'in Şiir ve Şairlere Bakış Açısı", S.D.Ü.İF., Iv. Kutlu
Doğum Sempozyumu (Tebliğler), 19-20 Nisan 2001, Isparta 2002, s.181; Hz. Peygamber'in
şiir karşısındaki tutunıu hakkında ayrıntılı ve geniş bilgi için bkz.Yıldırıın, Kadri, "Hz.
Peygamber ve Şiir", Diyanet İlmf Dergi, Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV)-Özel
Sayı-, Ankara 2000, s.547-557.
66
(.
Buna rağmen,
oturaklı konuşmasında akıllara
23
1
1
i
bildirilmektedir.26 Hz. Peygamber şair olmamakla birlikte fesahat ve beHigat
sahtbi bir kimsedir. Bu fesahatın kaynağı ise fasih diliyle meşhur kabileler
içinde yetişmesine dayanmaktadır. Zira Mekke'nin ileri gelenleri çocuklannı süt
annelere vermektedirler. Çünkü Mekke'nin
çocuklar bu havaya
dayanamaınaktadırlar.
O
havası ağır
ve
sıcak olduğu
zamanın geleneğine
için
göre Mekke
eşrafı çocuklannı
öğrenmelerini
civar köylere gönderirler, bu suretle çocuklann halis Arapça
ve halis Arap adet ve gelenekleri üzere yetişmelerini isterlerdi.
Araplar, Emeviler'in Şam'da saltanatlannı ilan etmelerine kadar bu geleneğe
riayet etmeye devam ediyorlardı. 27 Badiyede dil, daha fasih ve yabancılarla
temas olmadığı için bozulınamıştır. 28 Hz. Peygamber'in içinde yetiştiği dilleri
Ram, İ'ciizu'l-Kur'iın, s.308-312.
Mevlima Şibli, Asr-ı Saadet (İslam Tarihi) (I-IX), (çev. Ömer Rıza), Arnidi Matbaası,
İstanbul 1346/1928, c.I, s.192; Ayırca bkz. Erul, Bünyamin, "Hz. Peygamber'in Risalet
Öncesi Hayatına Farklı Bir Yaklaşım", Diyanet İlmf Dergi, Peygamberimiz Hz.
Muhammed (SAV)-Özel Sayı-, Ankara 2000, s.38.
28
Badiye'de dilin bozulmadan kalmasnun Arap dili için özellikle de Kur'an'ın doğru
anlaşılabilmesi ve yorumlanabilmesi için ne derecede önemli olduğunu Muhammed Esed,
mealine yazdığı önsözünde şu sözlerle değinmektedir: " ... En mükemmel şekline ondört asır
önceki Arabistan'da ulaşmış bir dil olan Kur'an Arapçası'nın, öziinii doğru bir şekilde
yakalayabilmek için, Araplar'ın Kur'an 'ın nazif olduğu dönemde hissettiklerini ve
düşündüklerini hissedebiirnek ve düşünebilmek ve onların dilbilime ilişkin senıboilere
verdikleri anlamlan doğru kavrayabilmek şarttır. Biz Miisliimanlar, Kur'an'ın Allah
Kelamı olduğuna ve bir beşer dili vasıtasıyla Peygamberimiz Muhammed (s.)'e
vahyedildiğine inanırız. Bu dil, Arap Yanmadası'nın dili idi; çöliin ve onun alabildiğine
geniş, zaman-dışı sonsuzluk duygusunun kazandırdığı özgün bir kavrayış çabuk/uğu ile
donatılmış bir halkın dili; bir çağnşımdan öbürüne kolayca atiayan zihinsel imajlan hızlı
bir ilerleme ile birbirini izleyen ve çoğu zaman, ifade etmeyi ve af...1armayı amaçladıklan
fikre daha etkili bir biçimde ulaşmak için aradaki yani, 'kendiliğinden anlaşılan' düşünce
basamaklannı vecfz bir şekilde atlayarak (elliptically) ifade eden bir halkın dili... Bu
eksiltili ifade tarzı (ellipticism-Arap filologlannın ıng diye adlandırk/an şey), Arapça
deyimierin ve dolayısıyla Kur'an dilinin vazgeçilmez bir özelliğini oluşturur. Öyle ki, aynı
vecfz ve çağnşıma dayalı dilşiince niteliklerini kendi içinde içsel olarak yeniden
üreterneden Kur'an dilinin yöntemini ve öz anlamını kavramak imkansız hiile gelir. Eğitim
görmüş Arap, bu yeteneği, ilk çocukluk yıllanndan itibaren zihinsel bir intikal süreci ile
otomatik olarak kazanır... Demek ki Arap olmayan birinin Arap dilinin temel 'hissiyatı'nı
elde edebilmesi için, giinliik konuşmalarında dillerinin öziinii yansıtan ve Arapça'nın en
son rengini ve en derilnf şeklini kazandığı dönemde yaşamış Araplarınki ile benzer zihinsel
mekanizmalara sahip olan insanlarla uzun ve sıkı bir beraberlik içinde yaşanması gerekir.
Günilmiizde bu tiir insanlar, sadece, Arap Yarırnadası'nın özellikle merkezinde ve
doğusunda yaşayan Bedevflerdir. Çiinkii onlann konuşmalan, klasik Kur'an Arapçası'nın
farklı bir çok lehçe özelliklerini taşımasına rağmen, şimdiye kadar. Hz. Peygamber
zamanındaki deyim yapısına cak yakın kalmış ve bütün aslf vasıflannı muhafaza etmiş
bulunmaktadır. (Ancak Bedevlierin geleneksel hayat tarzlarını köklü bir biçimde değiştiren
ve onlan okul eğitimi ve radyo yoluyla şehirlerin Levantenlkoznıopolit kültürü ile doğrudan
ilişkiye sokan modem iktisadi şartların etkisiyle dillerinin safiveri hızla bozulmakta ve kısa
zamanda Arap dili öğrencileri için yaşayan bir önıek olma özelliğini kaybedecek gibi
görünmektedir.)" Bilgi için bkz. Esed, Muhammed, Kur'an Mesajı, Meal -Tefsir, (çev.
Calıit Koytak, Ahmet Ertürk). işaret Yayınlan, İstanbul 1418/1997, s.XXIII-XXIV.
26
Z7
67
T
fasih olan kabilelerden birisi mensup
bulunduğu
kabile olan
süt annesi Halime'nin kabilesi olan Sa'd oğullan
Amr oğullandır.
29
Kureyş; diğeri
ise
ve hicret ettiği kabile olan
30
Suyun'nin bildirdiğine göre, Kureyş kabilesinin en fasih
Arapça'yı konuştuğu hususunda fılologlar görüşbirliğine ulaşmışlardır. 31
Kur'an-ı Kerim'in bizatihl kendi dilini, "Apaçık/anlaşılır bir Arapça" 32
olarak nitelendirmesi, onun dilinin her Arabın zihin dünyasında var olan
standarda uygun ve işlek bir dil olduğunun ve anlaşılır bir Arapça olmayan Arap
lehçeleri ile ters düştüğünün de altını çizer. Bu noktada Kur'an'ın dilsel
hammadde olarak hangi Arapça'yı kendine esas aldığını tartışmak
gerekmektedir. Çünkü ilahi kaynaklı da olsa bir metnin değeri, ait olduğu dil
çevresi ile yakından ilgilidir. En fasih lehçeler konusu öteden beri tartışılmakla
beraber Kur' an ayetlerinin lehçe temelinde net bir haritası henüz çıkanlmış
değildir. 33 ~u durum, kısmen lehçeler konusundaki bilgisizlikten; kısmen de
cahiliyyede ve Kur'an'ın nüzillü sırasında Araplann edebi bir lehçede
birleştiklerinin, tartışmalı
bir konu
olmasından kaynaklanmaktadır.
Filologlann
lehçe bilgisine kayıtsız kalmalannın nedeni, dilin kaynağını aşkın boyuta
bağlayan "asaletu'l-luga" görüşünü benimsemiş olmalandır. Onlara göre dil,
vahiy ve tevklfiliğe istinat etmekte olup, en fasih lehçe Hz. İsmail'in dilidir. 34
Mustafa Sadık Rafil (ö. 1356/1937) gibi bir dilci bile, "Bize göre 'dil. tevkfff ve
ilhamfdirlilQhf kaynaklıdır' diyen mübalağa etmiş olmaz. Kur' an bunun
göstergesidir." demektedir. 35
Kur'an'ın
doğmamıştır.
29
36
ve cahiliyyedeki
şiirin kullandığı
edebi dil,
kendiliğinden
"Bu ortak edebi dil, diğer lehçelerin üstünde teknik bir dil olsa
İbn Hişfun, (ö.218/833), es-Sfratu'n-Nebeviyye (1-IV), (Tahk. ve Şerh: Mustafa es-Sakka,
İbrahim el-Ebyan, Abdu'l-hafiz Şelebi), Mektebe ve Matbaa Mustafa el-Babi el-Halebi,
Mısır 1375/1955, c.I, s.160-161; İbn Sa'd, Muhammed (ö.230/844), et-Tabaklitu'l-Kubra,
(I-VIII+ Fihrist) Dam Sader-Dam Beyrut, Beyrut 196011380, c.I, s.111-113; Berki, Ali
Himmet-Keskioğlu, Osman, Hatemu'l-Enbiya Hazreti Muhammed, D.İ.B.Y. Ankara 1986,
s.36.
İbn Sa' d, et-Tabaklitu'l-Kubra, c.I, s.I13.; er-Rfifii, a.g.e., s.285. Gürkan, N., a.g.t., .s.l82.
31
Suyfiti, el-Müzlıir, c.I, s. 210, 21 I.
32
Bu ibarenin geçtiği yerler için bkz. Yusuf, 12/2; Tahfi, 201113; Zümer, 39/28; Fussilet,
41/3; Şfira, 42n; Zuhruf, 43/3.
33
Gündüzöz, Soner, "Kur'an'da Yerleşik Gramer Kurallarına Aykırı Dil Yapıları ve
Kur'an'ın Lehçe Haritası Üzerine Bir İnceleme" (I-m, (Makalenin birinci bölümü) Nüslıa
Şarkiyat Araştırmaları Dergisi, Yıl:II, Sayı:6, Yaz 2002, s. 78.
34
Mustafa Sadık er-Rfifii, Tan/111 Adabi'l-'Arab, Daru'l-Kitabi'l-Arabf, (I-III), 4. Baskı,
Beyrut 139411974, c.I, s.136.
35
M. Rfifil, Tannu Adabi'l- 'Arab, c.I, s.179.
36
Gündüzöz, S., ag.m., s. 78.
30
68
1
da bütün lehçelerden beslenmiştir." 37 Cahiliyyede standart bir edebi lisanın olup
olmadığı
hususu,
Kureyş'e
ait lehçe
mevcuttur.
hakikattir.
38
geçmişten
olduğunu
beri süregelen bir
tartışma
söyleyenler var ise de bu
konusudur. Bu
görüşe karşı çıkanlar
(.).:
da
Ancak Kureyş lehçesinin bütün Arapların llsanı olmadığı da bir
39
Hz. Peygamber'in bizatihl kendisi de crı-.JJ ,j..ı..J ~
~
lisanın
Ul ~_pl ül
~ ~ c.:ıı-..J "Ben sizin en fasih olanınzzım (en iyi Arapça
konuşanınızım) ve ben Kureyş'tenim. Dilim Sa'd b. Bekr oğullannın dilidir." 40
en fasihiyim, zira ben Kureyş'tenim ve
Sa'd b. Bekr oğullan içinde yetiştim"41 buyurarak buna vurgu yapmıştır.
ve
diğer
bir rivayette de "Ben
Arabın
Nitekim, Hz. Peygamber'in dedelerinden Ka'b b. Luey, Haşim b. Abdümenaf,
Abdulmuttalib b. Haşim ve Süheyl b. Amr'ın meşhur hatipler arasında yer aldığı
da kaynaklarda nakledilmektedir. 42 Aynca "Beni Rabbim terbiye etti ve en güzel
terbiye etti" 43 hadisi de onun en güzel sıfatlarla yetiştirildiğine işarettir.
Hz. Peygamber zamanında Arap dilinin fesahat ve belagat sahasındaki
yüksekliği tartışmasız kabul edilmektedir. Zira oldukça zengin bir lisan olan
Arap dili, çeşitli lehçelerden meydana gelmektedir. Arap diliyle, maddi ve
manevi kavramlar ifade
edilebildiği
gibi, bu dilde yeni kelimelerin
teşekkülü
için zengin bir iştikak (kelime türetme) husfisiyeti de bulunmaktadır. Önceleri
Brockelmann, Cari, Tarihu'l-Edebi'l-Arabi, (1-VI), (çev. Alıdulhalim en-Neccar), Daru'lMa'arif, 5. Baskı, Kahire, ty., c.l, s.42.
38
Gündüzöz, S., a.g.m. s.79. (Nöldeke, Theodor, el-Lugatu's-Sfimiyye, (çev. Ramazan
'Abdu'ttevvab), Daru'n-Nehdaıu'l-Arabiyye, Kahire, t.y., s.77'ye atfen.)
39
Gündüzöz, S., a.g.m., a.y. (Temmam Hassan, el-Luga beyne'l-Mi'yfiriyye ve'l-Vasfiyye,
Mektebeıu'l-Anglo'l-Mısriyye, Kahire 1958, s.91 'e atfen).
40
İbn Sa' d, et-Tabakô.tu'l-Kubrfi, c.I, s.l13; Suyfiti, Cela:Iuddin Abdurrahman, (ö. 91111505),
el-Cfimi'u's-Sağir fi Ehiidisi'l-Beşfri'n-Nezir, Daru'l-Fikr, Beyrut 1981, c.l, s.413; elMüzhir, c.l, s.210; (Suyfiti, bu hadisin "sahih" olduğunu belirtmektedir. Münavı: ise, Hz.
Peygamber'in "Dilim apaçık olan Arap dilidir." buyurduğunu nakletmektedir. Bilgi için
bkz. Münavi, Abdurrauf, Feyzu'l-Kadir, el-Mektebeıu't Ticariyyeıu'l-Kübrli, Mısır 1356,
c.ll, s.255; el-Cürcam, Ahmed b. Muhammed, el-Müntehab, Daru'l-Kütübi'l-llmiyye,
Beyrut 1984, s.162.
41
Suyfiti, el-Cami'u's-Sağir, c.l, s.109.
42
Corci Zeydan, Tfirihu Adfıbi'l-Lugati'l-Arabiyye, Daru'l-Hila:I, Kahire 1957, c.l, s.190-191;
Taha Hüseyin, Fi'l-Edebi'l-Cahili, Kahire 1927, s.366-371; Elmalı, Hüseyin, "Hitabet"
(Arap Edebiyatı), DİA, c.XVill, s.158; Ayrıca bkz. Sarıçam, İbrahim, "Hz. Muhammed
(SAV)' in Peygamber Olarak Gönderildiği Ortam", Diyanet İbni Dergi, Peygamberimiz Hz.
Muhammed (SAV)-Özel Sayı-, Ankara 2000, s.22.
43
İbnu'l-Esir, Mecdu'd-dtn Ebi's-Sa'adat el-Mubarek b. Muhammed, (ö.606/1209), enNihaye fi Garibi'I-Hadis ve'l-Eser, (Tahk. Tahir Ahmed ez-Zavi, Mahmud Muhammed etTanahi), Kahire 1383/1963, c.I, s.4.
37
69
yaygın
bir biçimde, Kureyş lehÇ_e~ini kullanmayan Araplar, Kur'an-ı Kerim'i
okurken bu lehçeyi benimsemey_e,-ye iyice anlamaya gayret etmişlerdir. Öte
yandan Kureyş lehçesini kullan<l:nlar da, başka lehçelerde bulunan birçok
Kur'an, Arapları
44
birleştirmede, dil ve edebiyatları.nın gelişmesinde en önemli amil olmuştur.
Bununla birlikte, Kur'an-ı Kerim'de Temim lehçesi Hicaz lehçesine tercih
kelimeleri
edilmiştir.
öğrenmişler
ve
benirnsemişlerdir.
Kur'an birden çok lehçe
özelliğine
Bu
bakımdan
sahip olsa da bu durum. Kur'an'ın
ağırlıklı olarak Kureyş lehçesindenazil olduğu gerçeğini değiştirmemektedir.
Allah'ın
lehçesinde ve
inmiş
45
Kureyşli olduğu
Elçisi,
diğer bazı
içindir ki, Kur'an'ın çoğu Kureyş
ayetlerde Peygamber'in bulunduğu yerin lehçesi ile
olabilir. Ya da bütünü
Kureyş
lehçesinde nazil
olduğu
farzedilse bile bu,
Kur' an' ın diğer Jelıçelere ait okuma özelliklerine kapalı olduğu anlarnma
gelmez. Başka lehçelerle konuşan Araplara söyleyiş kolaylığı sağlamak için
anlamı bozmamak kaydıyla bir hoşgörü gösterilmiş ve uygulama da bu yönde
olmuş46 fakat kıraat vechinin mütevatir olması da şart koşulmuştur. Kur'an,
Arap dilinin yayılmasında, Arap dilinin bozulmadan korunmasında da çok
önemli rol oynamış ve "Arap diline yepyeni müfredat kazandırmıştır." 47 Bu
müfredat içerisinde yer alan "Mel'ek" kelimesi buna güzel bir misaldir. İslam
öncesi, "Arap
inancına
göre mel'ek, bir parça
Tanrı niteliğinde
ya da cinnin
üstünü olaıi, saygıya, hatta tapılınaya layık gözle görülmez, ruhsal bir varlık idi.
Fakat tabiat üstü varlıklar hiyerarşisinde meleğin yeri belirlenmemişti. Bazen
ile insanlar arasında bir şefaatçi, ya da aracı idi; ama
çoğunlukla da tapınma objesi kabul edilirdi." 48 Kur'an gelince, Mel'ek
melek, üstün
Tanrı
kelimesindeki Tannlık
vasfını
Allah'ın yaratığıydılar.
49
ortadan kaldırdı. Çünkü onlar, artık ins ve cin gibi
"Kur'an, Arap dilini genel bir dil konumuna getirerek
Cerrahoğlu, İsmail, Tefsir Tarihi (I-II), D.İ.B.Y., Ayyıldız Matbaası, Ankara 1988,
c.I, s.275.
45
Suyil.u, el-Müzhir, c.I, s.210-211; Gündüzöz, S., a.g.m., s.81.
46
Ahrufu's-Seb'a ve kıraat konusunda serbesti hakkında bkz. Zerkeşi, Bedruddin Muhammed
b. Abdillah, (ö.794/1391) el-Burlıtınft 'Ulfimi'l-Kur'iin, (I-IV), (tahk. Yiisuf Abdurrahman elMaraşli, eş-Şeyh Cemal Harndi Zehebi, Şeyh İbrııhim Abdullah ), Daru'l-Ma'rife, 2.Baskı,
Beyrut 1410/1994, c.I, s.301-302; Muhammed Abdülaziın, Menôlıilu'l- 'İrfiinft Ulılmi'l-Kur'iin,
(I-m, Beyrut 140911988, c.I, s.l42-143; Menna'u'l-Kattan, Mebiihis ft 'Ulılmi'l-Kur'an,
Müessesetu'r-Risale,33. Baskı, Beyrut 1418/1997, s.156-158 vd.; Subhi Salih, Mebiihis ft
'Ulılmi'l-Kur'an, Daru'l-'İlm li'l-Melayin, 17. Baskı, Beyrut 1988, s.101, 102.
47
Küçükkalay, Hüseyin, Kur'an Dili Arapça, Denizkuşlan Matbaası, Konya 1969, s.162.
48
Izutsu, Toshihiko, Kur'an'da Allah ve İnsan, ( çev. Süleyman Ateş), Yeni Ufuklar
Neşriyat, İstanbul, ty., s.23.
49
Izutsu, T., a.g.e., s.24.
44
70
İslam'ın fethettiği krallıklarda ve memleketlerde resmi dil haline gelmesine
sebep oldu."50 Aynca Kur' an, filoloji ve dini ilimiere yeni bir çağ açmıştır. Arap
dili, "Nahiv", "Sarf', "Kıraat", "Tefsir", "Belagat" gibi ilimierin merkezi oldu.
Araplar fasih Arapça'yı koruyaınamışlardı. Kur'an'ın ezberlenmesiyle fasih
Arapça da korunmuş oldu."51 Kur'an gerek içerisindeki muhtevasıyla gerekse
kendine has eşsiz uslubuyla, Arap diline müsbet manada ayn bir zenginlik
kazandırmıştır.
• Yine Hz. Peygamber, diğer peygamberlerden farklı olarak sadece
kendisine verilen özellikleri saydığı bir hadiste "Ben cevô.miu'l-kelim52 ile
54
gönderildim." 53 ve "Bana cevô.miu 'l-kelim verildi'' buyurınaktadır. "Bazı
:.
alimler, bahse konu hadisin bir rivayetindeki "gönderildim" (~) ifadesini
dikkate alarak, "cevô.miu'l-kelim"in Kur'an-ı Kerim olduğunu, diğer bazıları da
"cevô.miu '1-kelim"le Kur'an ve hadisin birlikte kastedildiğini söylemişlerse de
başta İbn Şihab Zühri (ö.l24n41) olmak üzere bir çok alim "cevô.miu'l-kelim"i
hadis olarak anlamışlardır. Buna göre Hz. Peygamber kendisine verilen fesahat
ve belağat kabiliyederi sayesinde manatarın derinliğine kolaylıkla nüfUz
edebilmekte, daha önce gelen ilahi kitaplardaki uzun balıisieri ve kendisine
ilham edilen konuları hikmetli sözlerle kısaca ortaya koyabilmektedir. Zira
O'nun sözleri vahyin nuru ile aydınlanan bir gönülden kaynaklanmakta, bu
husus sözlerinin zengin muhtevasından da anlaşılmaktadır." 55
Peygamber'in hayatta olduğu süre içerisinde, Kur'an'da,
anlaşılınayan bir husus olduğu zaman, bizzat Rasulullah ayetleri ve ayetlerde
geçen kelimeleri açıkladığı için problem anında çözülüyordu. Hz. Peygamber
Kur'an'ın hepsini tefsir etmediği için, O'nun vefatından sonra Hz. Ömer, İbn
Abbas gibi, önde gelen sahabeleri_n bile, manasım anlayamadıkları kelimeler
olduğu hususu da göz önüne alırursa işin önemi daha iyi anlaşılacaktır. Hz.
Peygamber'in Kureyş lehçesiyle birlikte, çevredeki lehçeleri de iyi bildiği ve en
Hz.
so Özli, Muzaffer, "İslam'ın İlk Asnnda Kur'an'ın ve Hadis'in Arap Dili ve Edebiyatma
Olan Tesiri", F.Ü.İF. Dergisi, Sayı: 2, Elazığ 1997, s.228.
sı Özli, M., ag.m., s.229.
sı Cev1inıiu'l-Kelim: Hz. Peygamber'in veciz sözlerini ve kendisinin veciz konuşma özelliğini
ifade eden bir tabirdir. Bilgi için bkz. İbn Receb, Cô.mi'u'l-'Ulum ve'l-Hikem, c.l, s.53-58;
Kandemir, M. Yaşar, "Cev1inıiu'l-Kelim", DİA, c.Vll, s.440.
s3 Buhan, Cihad 122 (c.IV, s.l2), Ta'blr, 22 (c.VIll, s.76), İ'tisam 1 (c.VIll, s.l38); Müslim,
Mesacid 6 (c.I, s.371-372).
54
Müslim, Mesacid 5 (c.l, s.371), 7-8 (c.I, s.372).
55
Kandemir, M. Y., a.g.m., ay.; Hz. Peygamber'in "cevô.miu'l-kelfm" hususiyetiyle ilgili
olarak geniş bilgi için aynca bkz. Kazan, R., a.g.t., s.445-456.
71
fasih bir
şekilde Arapça'yı
da
konuştuğu şu
rivayetten
anlaşılmaktadır:
Ebi Talib, O'nun muhtelif Arap kabilelerinden gelen elçilerle
kastederek Hz. Peygamber'e: "Ey
olmamıza rağmen,
Allah'ın
elçisi, biz bir
görüyoruz ki siz, elçilerle bizim
Ali b.
konuşmasını
babanın oğullan
çoğunu anlayamadığımzz
şekilde
(üslUpla) konuşuyorsunuz" der. Bunun üzerine Hz. Peygamber "Rabbim
beni en güzel şekilde eğitti, bundan sonra benim eğitimimi güzel yaptı"
buyurmuşlardır." 56 Bu eğitimden maksat, Hz. Peygamber'e Allah tarafından
verilen dilsel ve edebi eğitimdir.
Kur'an'ın
ilk
müfessiri
çevresindekilere elbette
Yukarıda
da
bulunduğu
etkili
Onun
içindir ki, sözünün
konuşması
diğer
bir gerçektir.
olmasıdır.
Hz.
onların anlayacağı
belirttiğimiz
bulunmakta ise de
57
Peygamber
dille
olduğuna
göre
Kur'an'ı anlatıp, açıklıyordu.
gibi, Kur'an'da her ne kadar Kureyş lehçesi daha çok
kullanılan
lehçelerde
Raslllullah'ın
başlıca
hedefi,
açık, anlaşılır,
esas
amacı,
Allah'ın
fasih
ve garip olan kelimelerin de
sözlerinin
emirlerini
olması;
tebliğ
anlaşılması
etmek
olduğu "merfu"
ve
olduğu
garip olmayan kelimelerle
gerekiyordu. Bu sebepledir ki Beyhaki'nin Ebu Hureyre'den
58
O,
yapmış
bir rivayette Hz. Peygamber'in "Kur'ô.n'ın irabını yapınız,
onun gariplerini araştınnız" 59 buyıırduğu nakledilmektedir. İbn Abbas'tan gelen
bir başka rivayette ise "Hz. Peygamber' e bir adam gelerek
56
şöyle
bir soru sordu:
İbnu'l-Esir, en-Nihaye ft Ganoi'l-Hadis, c.l, s.4. Bu rivayet diğer bir kaynakta şu şekilde
geçmektedir. Hz. Ebu Bekir, Hz. Peygamber'e hitaben: " Araplar arasında dolaştım
Onlann fasihlerini dinledim. Fakat sizden daha fasihini işitmedim; Sizi (bu konuda) kim
eğitti ?(yani size kim öğretti?~ c,ŞI )". Bunun üzerine Hz. Peygamber sallallahu aleyhi
vesellem: "ı,r.;JU ~li I.F...J cJı.:-liEddebeni Rabbi fe Ahsene Te'dfbf' "Rabbim beni en
güzel şekilde eğitti, bundan sonra benim eğitimimi güzel yaptı." buyurdu. Bilgi için bkz.
Rlifii, Mustafa Sadık, İ'cazu'l-Kur'an, s.309.
57
Görmez, M., a.g.e., s.242.
58
"Merfu: Özellikle Hz. Peygamber' e isnad edilen söz, fiil ve takriflerden -ister munkatı
isnadla rivayet edilmiş olsun ister muttasıl isnadla rivayet edilmiş olsun btitiin hadisiere
merfu denilir. (Bu tarifve geniş bilgi için bkz. Koçyiğit Talat, Hadis lstılahlan, A.Ü.İ.F.Y.
No: 146, Ankara 1980, s.217.)
59
Bu rivayet için bkz. Hakim Neysabfui, Ebu Abdiilah Muhammed b. Abdiilah (ö.405/1014),
el-Müstedrek ale's-Sahfhayn, (Thk. Abdiilkadir Ata), Daru'l-Küttibü'l-İlmiyye, Beyrut
1990, c.II, s.477; Heysem1, Nuredilin Ali b. Eb! Bekr (ö.807/1404), Buğyetü'r-Raid ft
Tahkiki Mecmeu'z-Zevaid ve menbeu'l-Fevaid, (Tahk. Abdullah Muhammed ed-Derviş),
Daru'l-Fikr, Beyrut, 1994, c.VII, s.340 (el-Heysemi bu rivayetin sened zincirinde ismi
geçen Abdullah b. Said b. Ebi Said Makbfui'nin men·uk olduğunu söylüyor. Hadis Istılahı
olarak Metrnk: Hz. Peygamber'in hadislerinde yalancılıkla itharn olunan veya hadiste
yalanı görülmese bile diğer konuşmalarında yalancı olarak bilinen kiınselerin, mlilum
kaidelere aykırı olarak rivayet ettikleri ve bu rivayetlerinde münferid kaldıkları hadisiere
metrfik denir. Geniş bilgi için bkz. Koçyiğit, T., a.g.e., s.221.
72
"Kur'ô.n'ın
hangi ilmi daha
hayırlıdır?"
Hz. Peygamber bu soruya
şu cevabı
60
verdi: "Kur'ô.n 'ın irabını yapınız, onun frabını araştınnız" şeklindedir.
Hz. Peygamber,
konuşmalarında açık
ve
dediğini
Bu tercihi nedeniyle, onu dinleyenler, ne
anlamışlardır.
kendisiyle
kendi
Yukarıda
görüşmek
da
değindiğimiz
etmesi~e neden olmuşutur.
61
lehçelerle
Kureyş
şekilde
gayet iyi bir
diğer
gibi,
üzere gelen heyetlere,
konuşmalarında kullandıkları
anlaşılır olmayı tercih etmiştir.
Arap kabilelerinden
lehçesiyle
konuşmuş,
Mesela, Himyer lehçesinde
bu da
değil,
onlann
ashabın
hayret
(JI) takısı
yerine
<rıl)
takısı kullanılmaktadır. Onlar(~ I._HJI '":IU:ı) demek istediklerinde_ (~l,.~i '":IU:ı)
şeklinde konuşurlar. 62 Hz. Peygamber de bir hadislerinde rı~l ._»ll (.)4 ~
~1 ~ yerine Himyer lehçesiyle~l ~ rı~l j.l-41 (.)4 ~
buyurmuştur. 63
Kur'an'ın
doğru
Peygamber'in tefsirlerine ihtiyaç
açıklayabilmek
ı:ur'an'ı
için
şöyle
anlaşılıp,
olarak
olduğu
açıklanabilmesi
için
Hz.
izahtan varestedir. Bu hususu
bir misal vermek yerinde
olacaktır:
"VucO.h ilmi,
tefsir etmenin bir yolu olup, burada esas olan ayeti ayetle tefsir
etmektir. Mesela, bir kimse Kur'an'da geçen bir kelimenin
kelimeye, Kur'an'da
geçtiği
her yerde
aynı anlamı
vermeye
anlamını
çalışsa
bilse, o
büyük bir
İbn Atiyye, el-Muharraru 'l-Vecizfi Tefsiri Kitabi'I-Aziz'in Mukaddimesi (Neşreden Arthur
Jeffery, Mukaddimetan fi Ulumi'l-Kur'iln ve Huma Mukaddimatu Kitabu 'l-Mebilnf ve
Mukaddimetü İbn-i Atiyye), Kahire 1954, s.261. Bu rivayetle ilgili olarak Prof. Dr. İsmail
Cerrahoğlu hocamızın kanaati, Hz. Peygamber hayatta iken Kur'an'ın irabı ve garipleri
hakkında bir fikir münakaşasının olamayacağı, bunun olsa olsa ikinci asırdaki filolojik
faaliyeti gösteren bir haberin Hz. Peygamber' e ulaştınlrnış yanlış bir isoadı olabileceğidir.
Bilgi için bkz. Cerrahoğlu, İsmail, Tefsir UsUlü, Elif Ofset, 3.Baskı, Ankara 1979, s.l56;
Tefsir Tarihi, c.I, s.276. Burada şu hususu da belirtelim ki, ünıini olan Hz. Peygamber'in
-henüz Arap kültüründe yer almadığı gözüken "irab ve gramer" kavrarnlannı tavsiye etmesi
ihtimali de yoktur. Aynca bu haberde geçen irab olayı, Basra ve Küfe ekolleriyle ele
alınmış bir kavram olsa gerektir. Kaldı ki Kur'an'da iraba ve gramere uymayan özellikler
de bulunmaktadır. Bu konuda geniş bilgi için bkz. Gündüzöz, Soner, "Kur' an' da Yerleşik
Gramer Kurallanna Aykın Dil Yapılan ve Kur'an'ın Lehçe Haritası Üzerine Bir İnceleme"
(I-m, Makalenin birinci bölümü için bkz. Nüsha Şarldyat Araştırmaları Dergisi, Yıl:II,
Sayı:6, Yaz 2002, ss.77-94, makalenin ikinci bölümü için bkz. Niisha Şarkiyat
Araştırmalan Dergisi, Yıl:II, Sayı:7, Güz 2002, ss.l21-140.
61
İbni.ı'l-Esir, en-Nihaye fi Garfbi'l-Hadfs, c.I, s.4; Rafii, Mustafa Sadık, İ'cilzu'l-Kur'iln,
s.309.
62
Suyilti, el-Müzlıir, c.I, s.l77; Küçükkalay, H., a.g.e., s.l76; Kazan, Ramazan,Edebt Üslup
Açısından Hadis Metinleri, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), SDÜ, SBE, Isparta 2005,
s.83.
63
Buhfui, Savm 36 (c.II, s.76); Müslim, Sıyam 92 (c.I, s.768); Hadis Himyer lehçesiyle
Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. V, s.434'de rivayet edilmektedir.
60
73
hataya
düşebilir.
Çünkü kelimelerin anlamlan,
denebilecek manmar kazanabilir.
Diğer
bulunduğu
kontekse göre yeni
eserlerde de öyle olmakla beraber
bilhassa Kur'an'da ·bu husus daha da önem kazanmaktadır."
64
Bu nedenledir ki,
Afi--b ..~Ebi Talib, Abdullah b. Abbas'ı, Haricilerle tartışmak ve onlan ikna etmek
amacıyla
gönderirken ona
şöyle demiştir:
"Onlarla
tartışırken
delil olarak,
delil gösterme, çünkü onda, bir çok mfınfılan ifade eden, 'zu vücuh'
kelimeler vardır. Yalnız sünnet ile fikirlerini teyid et." 65 Çünkü sünnet,
Kur'fın'ı
Kur'an'ın yaşanmış, tatbik edilmiş bir tefsiridir.
nakletmiş
olduğu
"Kişi,
bir haberde ise:
66
Mukatil b. Süleyman'ın
Kur'an'daki bir çok vecihleri
görmedikçe hakiki bir fakfh olamaz"61 demektedir.
Şu
Kur'an'ın yaşanmış
halde,
Kur'an ayetlerini anlamaya
çalışmak
tefsiri olan Hz. Peygamber'in
gerekmektedir. Bir başka
anlatıınıyla
deyişle Kur'an-ı
Kerim'in tefsirinde, sünnet ile te'yid edilmeyen yorumlar, Kur'an'dan sonra
ikinci derecede önemli olan sünnet gibi önemli bir mesnedden yoksun
kalmaktadır. Dolayısıyla,
anlamaya ve yorumlamaya
pusulasız
çalışmak, karanlık
bir gecede fenersiz,
kılavuzsuz,
olarak denizde yol almaya benzer. Hz. Peygamber'in tefsirleri, Kur'an
okyanusuna dalanlar için bir fener, bir
Kur'an'ı
Kur'an'ı
sünnete ve sahih hadise müracaat etmeden,
kılavuz
anlamak isteyen bir kimsenin bundan
ve bir pusula
niteliğinde
olup,
müstağni kalması düşünülemez.
Çünkü, apaÇık bir Arapça ilenazil olan Kur'an-ı Kerim' i tebliğ, tebyin ve tatbik
eden Hz. Peygamber; Kur' an dili olan Arap dilinin inceliklerine ve
farklı
deyişlerine de sahiptir. Kadi Iyaz'ın da belirttiği gibi, Allah'ın Rasfilü, sözün
nereden
başiatılıp
kimsedir. Sözleri
nerede
söyleyiş bakımından
sahiptir. Sözleri serapa
doğruluğu
bitirileceğini
belağat
ve
en mükemmel bir
berrak ve son derece
fesahattır.
şekilde
anlaşılır
bilen bir
bir
Söz ve kelimelerinde
mananın
adeta kendini göstermektedir. Büyük bir ifade gücüne sahip
için, konuşurken yorulmayan, külfet çekmeyen bir şahsiyettir.
üslı1ba
olduğu
68
Hz. Peygamber'in hadislerinin -de Arap dili üzerindeki tesirleri
mevcuttur. Bundan
64
65
66
67
68
dolayı bazı
kelimeler, ya hiç
kullanılmaınışken
Rasfil-ü
Özek, Ali, Mukatil b. Siileyman'ın Hayatı, Şahsiyeti ve Eserleri, el-Vücıüı ve'n-Nezair
(Mukatil b. Süleyman) (ö.150n67), (Hazırlayan: Ali Özek), İ.İ.S.A.V., İstanbul, 1993, s.27.
Suyuti, Ceıaluddin Abdurrahınfuı, (ö. 911/1505), el-İtkô.n fi 'Ulfimi'l-Kur'an, (1-II), Dam
İbn Kesir-Daru'l-'Ulfuni'l- İnsaniyye, Dımaşk-Beyrut 1414/1992, c.l, s.446.
Karadavi, Yusuf, Keyfe Neteamelü mea's-Sünneti'n-Nebeviyye, Mısır, 1992, s.23.
Zerkeşi, el-Burhan, c.l, s.193; es-Suyliti, el-İtkô.n, c.I, s.445.
Kadi İyaz, eş-Şifa bi Ta'rifi Hukı1ki'l-Mustafa, Şifa-i Şerif (çev.Naim Erdoğan, Hüseyin
S.Erdoğan), Çile Yayınevi, İstanbul 1397/1977, s.74.
74
Ekrem
tarafından
ilk olarak
kullanılmış
veya
kullanılıyorsa bazılanna
yeni
manalar kazandınlmıştır. 69 Mesela, eceliyle ölen bir kimse için ~\ ü:i.::ı.. ~\.4
"Mô.te hatfe enfih" tabirini ilk olarak Hz. Peygamber kullanmıştır. Daha önce bu
terkibin kullanıldığı bilinmemektedir.
Ayrıca 6f.ı.JA ~ DA ()ı\.jAJI t~":l "Lô.. Yuldeğu'l-mu'minu min
cuhrin merrateynt' yani "Mü'min
sokulma~."
10
(yılan
tarafindan)
sokulduğu
yerden iki kere
şeklinde bir ifadeyi Hz. Peygamber ilk defa dile getirmiştir. Yine
yürüyüşü hoşuna giden bir at için Hl"el-Bahr" kelimesi de ilk olarak
Rasfilullah tarafından kullanılmıştır. Daha sonra edebiyat dilinde ~ (..)#~.)
(Ferasiin Bahrun) şeklinde geçmiştir. 71 Bu hususta diğer bir misal de şudur:
Ahlak bakımından düşük bir kadın için &.J\.4jll "ez-Zemmara" tabiri şu hadis-i
şerifte geçmektedir: Ô.J\.4Jll ~(.fo ~ı~ .&ı~..)~
72
Fakat
mevcut bir değerlendirmede de ifade edildiği gibi Ebu Ubeyde; "Ben, kelimenin
hangi kökten alındığını bilemedim" demektedir. Bazı ilim adamlan ise bu
kelimenin "kaş ile işaret etmek" anlamında kullanılan
.J-f'-J
"R-M-Z"
kökününden müştak olduğunu ve nahv ilmince bilinen~I.S.JI yl.Qll "el-Kalbu'lMekô.nf" usUlüyle
Bir
kısım
kullanılan
Ô.J\.4Jll (ez-Zemmô.ra) şekline geldiğini ileri sürmektedirler.
ilim adarnlanna göre de ney ve benzeri
J-r.J (Z-M-R) maddesinden, yine
şeyleri
kullananlar için
aynı yolla elde edilmiştir. Daha
önce bu kelimenin de duyulduğu bilinmemektedir. 73 Ayırca onun dağarcığında
daha önce Araplar tarafından bilinmeyen ve ilk defa onun kullandığı sözler de
mevcuttur. Mesela ~.jll
~ c.:.ı":/1 "el-ô.ne hamiye'l-vatfs" "Harp
şiddetlendi" sözü bunlardandır. 74 "Kapı aralığı" anlamındaki ~ı "es-Sir"
69
70
71
72
73
74
Cllliız, el-Beyan ve't-Tebyfn, c.II, s.43; Suyiltl, el-Miizlıir, c.I, s.209; Allah Rasillü'nden
önce hiçbir Arap tarafından kullanılmamış ifade örnekleri için aynca bkz. Küçükkalay, H.,
Kur'an Dili Arapça, 165.
Suyiltı:, el-Müzhir, c.I, s.209.
Suyiltl, el-Miizhir, a.y.; Küçükkalay, H., a.g.e., a.y.
İbnu'l-Esir, en-NiMye fi Garfbi'l-Hadfs, c. II, s.312.
Küçükkalay, H., a.g.e., s.165-166.
Suyiltı:, el-Miizhir, c.I, s.209; Cllliız, el-Beyan ve't-Tebyfn, c.II, s.43; Bu hadisin geçtiği
yerler için aynca bkz. İbnu'l-Esir, Dıyauddin Nasrullah, el-Meselii 's-Safr fi Edebi'l-Katib
ve'ş-Şair, (Tahk. Ahmed el-Hilfi ve Bedevi Tabane) (I-IV), Kahire 1962, c.I, s.78; Kadi
İyaz, eş-Şifa, s.80.
75
kelimesini de ilk defa Rasill-ü Ekrem teHiffuz
etmiştir.
kelimenin ancak hadiste varid oduğunu iler sürmüştür.
Sadece Hz. Peygamber'in
kullandığı
Ebfr Ubeyde bu
75
bir kelime de, evlenmeyi terk
eden/evlenmeyen bir kimse için ;..)J~ "Sarf1ra" demesidir. 76 Bunlardan başka
daha pek çok kelime ve terkipler, Rasill-ü Ekrem tarafından Arap diline hediye
edilmiştir. Bu kelime ve terkipiere luğat kitaplarında çok rastlanır. 77
Allah'ın
sonra,
şimdi
Elçisi'nin dil
de O'nun dile
yeteneğine
dayalı
tefsiri
dair
verdiğimiz
hakkında
da
bu özet bilgilerden
kısaca
bilgiler vermeye
çalışalım.
ll- HZ. PEYGAMBER'İN DiLE DAYALI TEFSİRİ
Hz. Peygamber'in Kur'an'ı tefsiri geneli itibariyle bir değerlendirmeye
tabi tutulduğunda, O'nun tefsirinin dilsel ağırlıklı olduğu görülecektir. Zira, Hz.
Peygamber, ayetlerde geçen bilinmeyen ve anlamı aniaşılamayan kelimeleri,
yine Arap dilinin ve o zamanda kullanılan, yaşayan lehçelerden de yararlanarak
tebyin ve tefsir ediyordu. Bununla birlikte Allah Rasftlü'nün Kur'an tefsiri,
Kur'an'ın
neshe
mücmel ayetlerini tafsil, umumi hükümlerini tahsis,
deıalet
etme, tavsif ve tasvir ederek
müşahhas
müşkilini
tavzih,
hale getirme, edebi:
incelikleri muhtevi:. ayetlerin maksudunu bildirme gibi belli
başlı kısırnlara
taalluk etmekle birlikte78 dilsel!lugavi: temele dayanmaktaydı. Bütün bunlara
ilave olarak
Rasftlullah'ın
tefsi:rine yönelik
şu hususların
da bilinmesinde fayda
vardır:
Hz. Peygamber'in, Kur'an ayetleriyle ilgili açıklamaları iki ana bölüme
ayrılabilir. Bunlardan birincisi, hiç kimsenin üzerinde görüş beyan edemiyeceği
açıklamalardır ki, daha ziyade RasG.lullah'ın ahiretle ilgili, ibadetler, muamelat
ve . ukG.batla ilgili konularda
anlaşılınayan bazı
Mesela cennet ve cehennemle ilgili ayetleri
75
ibarelere ait
açıklaması,
açıklamalarıdır.
kabir alıvali ve kıssalarla
Sıhah'ta ifade edildiğine göre Hadis-i Şerifin metni şöyledir:..)~ ~ ~ ()4 ..fod Ü"'
,-.;ğğ& 1.:14~ (Men nazara min sfri bilbirıfefuqıet ayrıuhılfe hiye hedenm). Bilgi için
bkz. Cevheri, İsmail b. Hammad (ö.393/1002), es-Szhiih, Tiicu'l-Luga ve Szhahu'l'Arabiyye (I-VI), (Tahk. Ahmed Abdulgafur Atar), Dfuu'l- Kitabi'l-Arabi, Mısır t.y., c.JI,
s.718.
76
İbnu'l-Esir, en-Nihiiyefi Garfbi'l-Hadfs, c.III, s.66.
77
Suyiiti, el-Müzhir, c.I, s.209; Küçükkalay, H., a.g.e., s.I66.
78
Yıldırım, Suat, Peygamberimizin Kur'iin'ı Tefsiri, Kayıhan Yayınevi, I. Baskı, İstanbul
1983, s. 31.
76
r
ı
ilgili beyanlan inimler de dahil hiç kimsenin bilemeyeceği
ve "es-Seb'Ul-Mesô.nf" gibi tabirler, Hz.
Saiatu'l-Vusta"
açıklaması olmadan anlaşılamaz.
ayetlerinin vermek
Peygamber'in
şeylerdir.
istediği mesajı doğrular
yönüyle birbirlerinden
farklıydılar.
Peygamber'in
İkincisi ise, öncelikle Kur' an' ın bazı
79
muhatapları anlayış
Mesela "es-
mahiyetteki
ve zeka derecesi
açıklamalandır.
bakımından
Hz.
ve bilgileri
RasUlullah, hemen her seviyeden
insanın
sorularına cevap vermek durumunda idi. İşte bu nedenle O, karşısındaki
muhat"abın durumuna göre, zaman zaman misaller vererek ayetleri açıklıyordu. 80
Hz. Peygamber' e soru soranlar, müslüman veya gayri müslim olabilirdi. Burada
önemli olan O'nun venniş olduğu cevapların mahiyetidir. Hz. Peygamber
venniş olduğu cevaplarda o dönemdeki Arap dilinin özelliklerini kullanıyordu.
Dolayısıyla, onu dinleyenler, söylediklerini anlayabiliyorlardı. 8 ı "Arap dilinin
hususiyederinden biri olan cümlelerin
kısa
Kerim'de mevcut idi. Bu gibi ibarelerin
Peygamber ·bu
:kapalı
olan
olmayan iki
,noktaları izahı esnasında
noktaları açıklamış
kişi
eı.igerininkini :ise
hacetten
başka
için
batibin rolü çok mühimdir.
müşkül
hareket ve mimikleriyle
aynı
ibareyi biri hatib,
olanınkini
diğeri
ve
hatib
izaha lüzum görmeden anlar,
anlayamaz. İşte Hz. Peygamber susması icab eden yerde susar,
konuşmasında
laf etmez,
Zamanının icabatı
konuşurdu.
manasının geniş oluşu Kur'an-ı
izahında
olurdu. Zira
söylese, muhatab hatib
ve
olan
lafzı,
lüzumsuz
uzatmaktan ziyade bütün
fazlalıklar . bulunmazdı.
manayı
cem ederek beliğ
(... ) Sonra o zamanda iman kuvveti hakimdi. Peygamber o zaman
anlaşılması
güç olan
veyahutta çok basit
bazı
anlatmıştı.
kelam meselelerinden ya hiç
Bunun da böyle
olması
bahsetmemiş
icab ederdi.
Eğer
bu
kelam meselelerini muhatablarına geniş olarak anlatmış olsaydı, İslam'da vicdan
ve fikir hürriyeti donmuş olurdu. İslamiyet böyle bir şeyi asla isteyemezdi."
Hz. Peygamber'in dile
dayalı
tefsirinin belli
başlı
özellikleri
82
şu şekilde
hülasa edilebilir:
"1)
Muhatabın fı.kıi
ve ictimai durumuna uygun ifadeler kullanmak,
ayetler üzerinde düşünenlerin, idrak dereceleri hatta duygulanna kadar
inebilınektir.
79
80
81
82
Albayrak, Halis, Kur'fm'ın Bütünlüğü Üzerine, Kur'iin'm. Kur'an'la Tefsiri, Şfıle
Yayınlan, 2. Baskı, İstanbul 1993, s.l39-141.
.
Albayrak, H., a.g.e., s.l41.
•
.. . ·
Cerrahoğlu, İsmail., Kur'an Tefsiri'nin Doğuşu ve Buna Hız Veren Amiller, A.U.I.F.Y.
LXXX, A.Ü.B., Ankara 1968, s.43.
Cerrahoğlu, i., a.g.e., s.43.
77
2) Allah Resillü'nün dikkatleri çeken ikinci önemli yönü
ifadeler kullanmasıdır. Bu
bakımdan
Hz. Peygamber'in tefsiri,
kısa
kısa
ve özlü
ve özlü bir
tefsirdir.
3) Resillün tefsirinde görülen üçüncü önemli yön, ayetlerdeki
hayatıyla
veya temsiliere uygun biçimde, dünya ve ahiret
ilgili
teşbih
konuları,
mücerred olmaktan çıkarıp muşalıhas hale getirmektir.( ... )
4) Allah Resillü ayetteki bir kelimeyi,
açıklamış,
ayetin daha kolay
ölçüde bir başka kelime ile
aniaşılmasını sağlamıştır.
Hüküm ifade eden bir
sınırları
içinde kalan yeni hüküm ilavesinde
gibi Hz. Peygamber,
Kur'an'ın çizmiş olduğu sınırların
ayette yer almayan fakat, ayetin
bulunmuştur."
aynı
83
Görüldüğü
dışına taşmadan
ayetleri tefsir
etmiştir. Dolayısıyla
bir bakıma Hz. Peygamber,
Kur' an tefsirinde izlememiz gereken metodu minimum ölçülerde de olsa
göstermiştir.
özen
gösterdiği
Ashab, Allah Rasulü'nün
göstermişler,
Kur'an'ı
yine
Kur'an'ın
dışına çıkmamaya
bu yolun
temel ilkelerine göre tefsir
etmişlerdir.
Rasillullah'ın,
çoğunlukla
Kur'an
sorulara muhatap
hakkında
olması
dile
neden
dayalı
olarak
olmaktadır.
yaptığı
O'nun
tefsirlerine,
yorumları
ve
açıklamalatı genelde~ filolog ve müfessirlerin dilsel açıklamaları gibi değildir.
Ayrıntılara
girmeden,
anlaşı~ını
.
soranın
amaçlamaktadır.
kısa
durumuna göre, en
Dolayısıyla,
yoldan
mananın
bazan ·. . , kelimenin
:
sadece
~
eşanliımlısını_ söylemekte, baza~ nitelemeye yönelik-"taıllinlar yapmakta ya da
ondan amaelli ne olduğunu bildirmektedir. Bazı hallerde ise kelimenin fıkhi
· anlamını belirtmektedir. 84
Günümüzde de,
gereksiz
ayrıntılara
Kur'an'ı
girmeden, en
yorumlarken, okuyucu kitlesini de
kısa
yoldan
anlarnın
ortaya
düşünerek,
kanmasına
ihtiyaç
vardır. İşte Hz. Peygamber asırlar önce, bunun usUlünü ve ilkelerini bizatihi
kendisi uygulayarak göstermiştir. Fakat daha sonraları bu usUl terk edilmiş,
bireyi Kur'an'ın rUhundan uzaklaştıracak şekilde İsrailiyyat ve hurafeler
tefsirleri doldurmuştur.
83
84
Yıldız, Silip, "Günümüz Tefsiri ve Problemleri", Günümüz Din Bilimleri Araştırmaları ve
Problemleri Sempozyumu (27-30 Haziran 1989), Ondokuz Mayıs Üniversitesi ilahiyat Fak.
Yayını No: 55, Samsun 1989, s.l76.
Yıldınm, S., Peygamberimizin Kur'iin'ı Tefsiri, s. 278.
78
Şimdi
de, bu
açıklamplar
çerçevesinde, Hz. Peygamber'in dile
dayalı
tefsirlerine dair misaller sunalım.
ID- HZ. PEYGAMBER'İN DİLE DAYALI TEFSİRLERİNE
DAİR MİSALLER
85
l.Kur'an'da Geçe:ı Bir Kelimeyi Eşanlamlısı İle Tefsiri
• 1.1. Vasat/Adi
Hz. Peygamber; ~l.lll ~ sı-l~
l.,g.i_JS.ll ~.J .tııı r-s~ ımlsj
1~ ~ JJ.wı..)l UJS.ı...J ·~ve işte sizi doğru bir caddeye çıkanp qrtada
yürüyen86 ( iidil ve haynlı) bir ümmet kıldık ki: Siz bütün insanlar üzerine ·adalet
numunesi,
hak
şahitleri
olasınız,
Peygamber de sizin üzerinize
şahit
olsun." ayetinde geçen ve bir çok anlamı olan "l.b.ı..ı.J "(Vasat) kelimesinin bu
87
ayette "adil" anlamına geldiği şeklinde tefsir etmiştir. 88
1.2.
Harac/Dfyk/Darlık
Yine Rasfilullah; [~ 1.)4 U;J.İI ~ ~ ~ lA.j "Din (işlerin)de
üzerinize hiçbi': güçlük de yüklemedi..." 89 ayetinde geçen [~ "Harac"
kelimesinin_ ne anlama geldiğini soran Hz. Aişe'ye, bu kelimenin ~1
"darlık" anlamına geldiği şeklinde cevap verir. 90 Bu konuda vereceğimiz diğer
bir misal de
şudur:
Hz. Peygamber'in dile dayalıllugavi tefsirlerine dair çok sayıda örnek için bkz. Yıldınm,
S., a.g.e., ss.278-298.
86
"Vasat'' kelimesi, Elmalılı Harndi Yazır'ın günümüz diline sadeleştiriimiş mealinde
"ortada yiiriiyen" diye çevrilmiştir. "Adil" anlamına gelmektedir. Ey Muhammed ümmeti!
İşte sırat-ı mustakime hidayet etmek suretiyle sizi böyle vasat, merkez ve her tarafı denk,
mu'tedil, hayırlı bir ümmet yaptık ki: Diğer insanlar üzerine kavlen, fiilen veya hal'en adil
şalıit ve numfuıe-i irntisal olasınız. Elmalılı Muhammed Harndi Yazır, Kur'an-ı Kerim ve
Meal-i Şerfji, s.23.
87
Bakara, 21143. (Ayetin meali Elmalılı Harndi Yazır'ın önceki dipnotta geçen mealinden
alınmıştır. Elmalılı, a.g.meal, s. 23.)
.
88
Buhan, Kitabu Tefsiri'l-Kur'an, 13 (c.V, s.151); Tirmizi, Kitabu Tefsiri'l-Kur'an 2, (c.V,
s.207, Hadis no:S/2961; Suyfitl, el-İtkô.n, c.II, s.1239.
89
Hac, 22178.
90
Hakim Neysabfui, el-Miistedrek, c.II, s.391.
85
79
1.3. Sô.ihUn/Saimun/Oruç Tutanlar
WJ:LSI)I UJ:ı.J\.ı.JI 6,JJ.41.:ı.ll 6J~WI ~ül...
"Tevbe edenler,
ibadet edenler, hamd edenler, seyahat edenler, ruku edenler ... " 91 ayetindeki
UJ.=ı..ilwıll "Saihiln"un hangi anlama geldiğiyle ilgili soru üzerine, Hz.
UJ-4.l~l ~ "oruç tutanlar" anlamına geldiği cevabını
Peygamber,
vermiştir.
92
Yine bir rivayete göre Hz. Peygamber, Kur'an'da geçen c.:.ı~ "Kunut"
kelimesinin93 , viirid olduğu her yerde "taat" anlamına geldiğini belirtmiştir. 94
2.Kelinıelerin Fıkhi Terıninolojideki Anlamlarını
2.J.Abdestte
Yüzün
Yıkanması
Farz
Beyan Etmesi
Kısmının
Olan
Sznzrlannz
Belirlemesi
Allah'ın
kelimelerin
beyan
etmiştir.
~P.>J....
Elçisi (s.), Kur'an'da geçen
fıkhi
.t....:._li.,o.,..-·'·-'1
l..;ı--
Mesela
"Ey
inanan lar,
yüzlerinizi... yzkayınzz ... "
etmek üzere
kulakları
oı-ıi)l
yüzden
alıkarn
ayetlerinde viirid olan
terminolojide günümüzde kullamlan
(.)4
95
kalkacağznzz
lA
~•1 Lı
..
vakit,
ayetinde geçen ~P.>J ibaresinin kapsamım beyan
uüj';il "Kulaklar, başa dahildir"% buyurmak suretiyle,
ayırmış; dolayısıyla
ayette emredilen yüz
kulaklar dahil edilmeyerek sadece yüzün
Hatta bir keresinde,
tl r
~
• 1 0:!
° ~~
- ljl 1~
ı.r
namaza
bazı
anlamlarım ashabına
sakalını
yıkama
emrine
yıkanması gerektiğini vurgulamıştır.
örten birine; "Onu
(sakalı)
aç; çünkü sakal
veehelyüze dahildir" buyurmuştur.
97
91
Tevbe, 91112.
İbn Kesir, İınaduddin Ebu'l-Fida İsın3.il, (ö.774/1372), Tefsfru'l-Kur'iini'l- 'Azim (l-V111),
Dfuıı'l-Endelus, l.Baskı, Beyrut 1385/1966, c.m, s.458; Hakim Neysabilıi, a.g.e., c.ll, s.335;
Suyılti, Abdurrahı:nfuı Celiiluddin, ed-Düm1'l-Mensı1r .fi't-Tefslri'l-Me 'sur, (I-Vlll),
Dfuu'l-Fikr, Beyrut 1414/1993, c.IV, s.298; el-İtkfln, c.ll, s.1253. Yıldınm, S., a.g.e.,
s.279, 280.
93
..:.ı.Jli"Kunut" kelimesinin geçtiği ayetler için bkz.Bakara, 21116, 238; Al-i imran, 3117, 43;
Nisa, 4/34; Nahl, 16/120; Rum, 30/26; Ahzab, 33/31, 35; Zümer, 39/9; Tabrim, 66/5, 12.
94
Taberi, Ebu Ciifer Muhammed b. Cerir, (ö.310/922), Ciimi'u'l-Beyiin an Te'vfli Ayi'l. Kur'an (I-XXX), Dfuu'l-Fikr, Beyrut 141511995, c.l, s.707-708.
95
Maide, 5/6.
96
İbn Mace, Talıaret 53 (c.l, s.152 Hadis No: 443-445); Taberi, a.g.e., c.VI, s.160-161; İbn
Kesir, a.g.e., c.ll, s.508.
97
İbn Kesir, a.g.e., a.y.
92
80
ı
2.2.Gıybet'in
Tefsiri
Bu bağlamda vereceğimiz diğer bir misal ise; ...~ ~
'/li: "i.J
"Biriniz diğerini arkasından çeldştinnesin" 98 ayetinde geçen "Gıybet etmenin"
ne demek olduğunu, ashabına sorduğu zaman, onlann; -"Allah ve Rasiilü bilir."
diye cevap vermeleri üzerine; "Gıybet, din kardeşini hoşlanmayacağı bir şeyle
anmandır."
. hakkında
buyurur. Bu cevap üzerine orada bulunanlar: "
konuştuğum
şey,
(Kardeşimiz)
onda bulunuyorsa, buna ne buyurusun? Ya
Rasfil~llah" diye bir soru daha yöneltirler. Hz. Peygamber: "Eğer senin
söylediğin
husus onda varsa, onun gıybetini yapmış olursun, onda böyle bir
husus bulunmuyarsa ona iftira etmiş olursun. " 99 buyurarak, gıybet etmenin
anlamını açık bir şekilde ortaya koymuştur.
2.3.Rafes/Fusfik/Cidal Kelimelerinin Tefsiri
"i.J ~ ~...9 c!J.) ~ ~1 ~ ~_)
... ~1
c} Jl~ "Hac,
u.J ~\.4~ ~1 ~1
bilinen aylardadır. Kim o aylarda haccı (kendisine)
gerekli kılarsa, (bilsin ki) hacda refes,fusfik ve cidfıl yoktur.. .'' 100 ayetinde geçen
ı.
•
~:ı!.) "rafes" kelimesinin, kadınlarla cinsi münasebete ·dair kötü söz veya ima;
~ ''fusfik" kelimesinin ise "her türlü ,günıilia/masiyete dalmak";JI~
'iddllf"in de
"kişinin ·yanındaki kims~yle ckavga!rnünakaşa
;geldiğini belirtmiştir:
etmesi"
anlamına
101
3. Ayetlerde Geçen Kelimeleri Tanıınlayarak Tefsir Etmesi
Hz. Peygamber, bir ayette geçen kelimenin ne anlama
geldiğini,
o
kelimeyi ayrıntılı olarak tanımlamak suretiyle tefsir etmektedir.
3.1. Birr ve İsm
Mesela Nevvas b.
Sem'an'ın
naklettiğine
göre, bir adam Hz.
Peygamber' e gelerek, Kur'an'da geçen "birr" ve "ism" kelimelerinin ne anlama
geldiğini sorunca, Allah'ın Elçisi şöyle cevap vermiştir: ' ~1 ~ ~1
~\.lll ~ ~- wl ~.JS.J ~
<) ~b
\.4 f-1~1...9.'' "Birr, güzel ahlfıktır.
98
Hucurat, 49112.
Mansur Ali Nilsıf, et-Tacu'l-Cami'u li'l-UsiU fl Ehiidfsi'r-RasUl, (I-V), Mektebetu
Pamuk, 3.Baskı, İstanbul 138111961, c.V, s.25
100
Bakara, 21197.
99
101
Suyı1ti, el-İtklln, c.II, s.1240; Yıldınm, S., a.g.e., s.284.
81
Günah ise nefsinde
huzursuzluğa
yol
olmasından hoşlanmadığzn şeydir. "
açan/tırmalayan
102
ve insaniann da muttalf
Bir başka rivayette ise, Allah Rasil.lü,
kendisine "el-İsm ve el-Birr"den soran Vabisa'ya hitaben: " '~ ~\
~\-.9 4 ,..ıı:ıe ~\ ... \.Q ~~IJ ,~\
.J~~A JJjlj u-J,ill
c}
&\;ll ul..J=IJ ,~\ &\;ll ~I..Ja\\.4 ,
~ı.:., .;:ll... " "Nefsine danış, kalbine danış ey
Vabisa! ... İyilik, nefsinin kendisine ıszndığı ve kalbinin itmi'nan duyduğu şeydir.
Günah ise, nefsini tırmalayan/huzursuz eden ve
açan d ır... ,!03 b uyurmuş tur.
3.2.~\
göğsünde
tereddüde yol
J#. İbaresinin Tefsiri
Bu konuda
vereceğimiz diğer bir misal de şudur: ~ J ~\ ~\
Ji.o
.Jlfll l+.ıA ~\
ôll fo
(.)4
.Jl.f..iiJ ~ .)JÜJ ~ ~
OA ôfoJ ~Ip\ JS
~,J....
Onda
(.)4
c)4
.Jl.f..iiJ ~\ Ji;. s:-\...4 (.)4
\+,ıi f+!J ~ ~ 6A .Jl.f..iiJ &.hı.JWJl
"(Kötülüklerden) korunanlara va'dolunan cennetin temsfli (
ırmaklar
var bir sudan ki:
Bozulması
yok,
ırmaklar
şöyledir):
var bir sütten ki:
Tadı
değişmez, ırmaklar var bir şaraptan ki: İçenZere lezzet (verir), ırmaklar var bir
baldan ki: Sô.fi (bulanık olmayan,
katkısız).
Hem onlara semerelerden (hasılatın)
her türlüsünden var, hem de Rablerinden bir mağfiret var... " 104 ayetinde geçen
~\
..>J:.
ibaresini, Hz. Peygamber; .ı.;i ..;.ı.S 'i c.5lıl uA~I ~ "Yani, sô.fi,
. bulanıklık bulunmayan" diye; ~ ..;::i"ı.ı ~ ~
~Wl E.J.)W::ı
~.J\.JJJ ôll
(.)4
[~
fo UA
6A .Jl.f..iiJ ibaresini ise; ~
"davarlann memesinden
çıkmamış
103
104
82·
,J~IJ
hakkında; ~1Ji4 J~..,>11 lA~ ~ "insanlann
ayaklanyla sıkzp çıkarmadığı şa;ap"; ~ ~ (.)4
102
olan";
.Jl.f..iiJ ibaresini de; ~
MUslim, Birr, 5 (c.III, s.1980, Hadis No:l5/2553) MUslim'de geçen bir diğer rivayette
hadis'teki "Nefs" kelimesi, "Sadr" şeklinde geÇmektedir. Bilgi için bkz. MUslim, Birr, 5
(c.III, .s.1980, Hadis No: 14/2553); Tirmizi, Zühd,S2 (c.IV, s.S97, Hadis No:2389);
Ahmed b. Hanbel, MUsned, c.N, s,l82, 227 (Bu sayfada geçen hadis'in metninde "elBirr'' şu şekilde tanımlanmaktadır: "~.)~ 4.l c.;Jül _;:.ll" "el-Birr/iyilik,
göğsüne/içine genişlik/ferahlık veren şeydir", c.V, s.251,252: İbn Kes!r, a.g.e., c.TI,
s.476; Suyilti, ed-DUrrii'l-Mensı1r, c.III, s. ll, 12.
Dfuimi, Buyu', 2 (c.II, s.559).
Muhammed, 47115.
~\ ~ Ô4 [~ "Annzn içi~den çıkmamış olan" şeklinde tavsif etmek
suretiyle açıklamıştır. 105
3.3.'::J.j:J_;
wl.)l\ ~.JJ Ayetinin Tefsiri
Allah'ın elçisi; '::J.j:J_; (J\.).1\ ~..)J "Kur'ô.n'ı tane tane oku!'' 106 ayeti
hakkında, "Kur'ô.n'ı vazıh
gibi savurma,
şiir
bir tarzda oku, kötü
kurmanın, ağızdan savrolması
gibi süratle okuyup geçmeyin, garip ve bedf husulannda
~
durup
düşünün,
onunla kalbieri harekete getirin,
sonuna gelmek olmasın."
107
kasdınız
(acele ile) suren in
buyurmuştur.
4. Kelimenin Geniş Anlamda Kullanıldığını B elirtmesi
4.1. Melik
RasıllulHih
bazen Kur'an'da geçen bir kelimenin
geniş
anlamda
kullanıldığını da, ashabın sorusu üzerine beyan etmiştir. Mesela; ~..J-4 Jtj j).J
~I.J \.S~ ~.J sı.~\~ Jt+ j\ ~ d»ı ~ I.J_JSj\ f',Jll.: o\..aji.l
~\ UA 1~1 ı.::.ı.J=
Kavmiıni Allah'ın
rJ \.4
"Bir vakit de Musa, kavmine şöyle demişti: 'Ey
size olan nimetini
vücuda getirdi ve sizi milluk (hür
hiçbirine vermediği şeyi verdi. "
anlamda
kullanıldığına
kişiler) yaptı
108
dikkat
düşünün,
zira içinizde peygamberler
ve size ô.lemfndenl(insanlardan)
ayetindeki \.S~ "MulUk" kelimesinin geniş
çekmiş
ve:
"İsrailoğullan 'nda
hizmetçisi, bineği ve kansı olunca onu melik/sultan sayarlardı."
109
birisinin
buyurmuştur.
Zeyd b. Eslem'den gelen diğer bir rivayette ise, ayette geçen\.S~ ~.J "Sizi
melikler yaptı" ibaresi hakkında Rasıllullah'ın ~ f'J~.J •'"•JJ -'\..1
wi.S
().4
~"Kimin bir evi ve hizmetçisi varsa, o meliktir."ııo buyurduğu da
nakledilmektedir.
105
106
107
108
109.
110
İbn Kesir, Tejsfr, c.VI, s.315; AskaHlııi, Ahmed b. Ali b. Hacer (ö.852/1448), Fethu'lBô.ri Şerhu Sahfhi'l-Buhô.n", (I-XVIII), Daru'l-Kütübi'l-İlmiyye, 3. Baskı, Beyrut
1421/2000, c. X, s.747.
Müzzeınmil, 73/4.
Taberi, a.g.e., c.XXIX, s.157-158.
Maide, 5120. (Allah'ın İsrailoğulları'nı mülfik yapmasından kasıt, esaret ve
mahkilmiyetten kurtarıp sultanlık demek olan hürriyete nail etmesidir. Geniş açıklamalar
için bkz. Elınalılı, Hak Dini Kur'ô.n Dili, c.m, s.1639-164l.)
.
Taberi, a.g.e., c. VI, s.230-232; Ibn Kesir, a.g.e., c.II, s.533, 534.
Taberl, a.g.e., c. VI, ay.
83
4.2. Cibt
UJ.l.4.J:ı ~ü.SJI ()A ~· l.ji._gl ():lll
RasUlulHih (s.);
u-11 .fJ
rJI
~ l.,.g.lAI U:ılıl &ı ~~\ 9-~~ l._gfo U:ıjjl UJljL...J ~$-U:ıll._g ~4
"Bahnaz mısın
cibt ve
şu
kendilerine okuyup yazmaktan biraz nasip
tağut'a inanıyorlar
da-
Allah'ı tanımayanlara
verilmiş
olanlara,-
'Bunlar mü'minlerden
yolca daha doğru' diyorlar." 111 ayetinde geçen "~" kelimesi sözlükte,
sanemiput anlamın dadır. Ayrıca kabine, kehaneti olan kimseye denir. 112 Hz.
Peygamber
bu
anlamlardan
hareketle
"cibt"
kelimesinin
anlamlan
içerisindeJ..;l=ll "Tark", 4A1.:ısJI "lyafe" ve ö..>:ıhll "Tiyara"nın da yer aldığını şu
şekilde belirtmektedir:~\ &ı ö~l._g J..;l=ll._g 4.!1.:ısJI wl "Şüphesiz ki,'
'ly/ife'
(Kuşlarla
tetayyur ve tefe'ul etmek/fal bakmak); 'Tark'(Yer çizgiler
çizmek, remil ilmiyle fal bakmak); 'Tiyara' (Kendisiyle
fal demektir.) cibt'tendir."
teşaüm
olunan yaramaz
113
4.3 ..ı.lt.i. ~ JS ~1 ı,?lll Ayetinin Tefsiri
Yine Hz. Peygamber; ...
.ul.i. ~
JS
~1 ~illi "O (Allah) ki
yarattığı her şeyi güzel yarattı ... " 114 ayeti hakkında yorum yaparken, wl \..al
~ ~1 4.lS.l._g ~ ~ ôJjill ı.:.w.ıl Maymunun makatının güzel
olmadığını, fakat onun yaratılışında muhkem kılındığını
ayette geçen ~~
belirtmiştir.
115
belirtmek suretiyle
"Ahsene" kelimesinin geniş anlaminın kastedildiğini
Hz. Peygamber'in böyle
söylediği
sabit ise, muhtemelen " (Bu) her
şeyi mulıkem, sapasağlam yapan Allalı 'ın san' /itzdır" 116 ayetini dikkate
almıştır. 117
5. Kelimenin Amacını Belirtınesi
5. I.
111
112
113
114
115
116
117
84
-
AlıdKelimesinin Amacı
Nisa, 4/51.
Fırfızablidi, Mecduddin Muhammed b. Ya'kfib, (ö.81711414), el-Okyanılsu'l-Basft ft
Tercemeti'l-Kamılsi'l-Mulıft, (1-lll), (çev. Mütercim Asım Efendi), Matbaatu'l-Osınfuıiyye,
İstanbul 1305, c.I, s.559.
İbn Kesir, a.g.e., c.II, s.314, 315.
Secde, 3'217.
Suyiiti', el-Itkan, c.II, s.l268.
Neml, 27/88.
Yıldırım, S., a.g.e., s.285-286.
1
"Bir zaman Rabbi İbrahim'i bir ta/am lcelimelerle sınamış•. o da onlan
· tam{lmlayınca: 'Ben seni insanlara önder yapacağun' demişti. 'Soyumdan da
(önderler yap, ya Rabbi!) dedi.
(Rabbi):~1 ($~
Jlii! 'i J.i 'Zalimlere
alıtlim ennez (onlar için söz vennem!)' buyurdu." 118 Ayetinde geçen "AM'
kelimesini, "nübüvvet" ile yorumlamıştır. 11 ~u kelimenin sözlülderde geçen bir
çok
anlamı
içerisinde nübüvvet
anlamı
nübüvvetin amaç olduğu belirtilmiştir.
yer
almamaktadır.
Fakat ondan
120
• 5.2. Eyyam Kelimesinin Amacı
<)6
Hz. Peygamber;
ı»ı
AA
Musa'yı
c4.t_,i [.fi.l ul ~4 ~.JA UL..Jl .ıil,;
~__,sj,J J,Joi.ll ~~ ~t.
"Celalim haklan için, ô.yetlerimizle
gönderdik ki: 'Kavmini zulumcit/ (karanlıklar)dan
Allah(zn) günlerivle
ı»ı ~ "Allah(ın)
121
öğüt
ver!' diye."
122
ve onlara
f'~
ibaresini
ayetinde geçen
nimetleriyle" diye tefsir
"baliyyet ve mahalliyet itibariyledir."
nılra çıkar
etıniştir. 123
.ibt
Bu anlama gelmesi,
124
6. Ayetlerdeki Dilsel NüansJara İşaret Etmesi
6.1. "Fekku Rakrıbe" ve "Ftak-ı Neseme" Arasındaki Nüansı Bildinnesi
Hz. Peygamber, yeri geldikçe ayet-i ketimelerdeki dilsel incelikiere de
değinmiştir. Kur'fuı-ı Ketim'de: ı) rlal:il .;' .~J ı4i .~1 ~ ı4ı.,.;JI L..J
.~
($l
f'...H
''Sarp yokuşun ne olduğunu sen nereden bileceksin? Bir boynu
(kölelik zincirinden) çözmek, veya şiddetli açlık gününde doyunnaktır"
ayetinde geçen ~J ~
125
"Fekku Rakabe" nin dilsel anlamdaki inceliklerini,
kendisine sorulan bir soru üzerinde şu şekilde açıklamaktadır. Bir gün
bedevilerden birinin: "Ya Rasıilallcih, beni cennete gönderecek bir amel
bildir/öğret'
118
119
120
121
122
123
114
125
demesi üzerine, "Veciz söz söylersem, meseleyi daha geniş
Bakara, 2/124.
Taberi, a.g.e., c.I, s.738; İbn Kesir, a.g.e., c.L s.294.
Yddınm, S., a.g.e., s.284.
"Tarihte ümmetierin başından geçen ve doğrudan doğruya Allah 'ın laulretini gösteren,
Allah dedirten acı tadı büyük vak'alan anlatarak nasihat et" veya "Allah'rn nimetlerin~
beldlanm hatırlatarak öğüt ver!" Bkz. Elmalılı, a.g.e., c. V, s.3015).
İbrahim. 1415.
Tabed, a.g.e., c.xm. s.241; İbn Kesir, Teftır, c.DI, s.458.
Fi':ı:Ozablidi. el-Okyaruls, c.N, s.539; Yıldınm, S., a.g.e., s.285.
Beled, 90/12,13.
85
anlatmış
olurum: Neseme i'tak et/azad et veya fekk-i rakabe yap (bir boyunu
kölelik zincirinden kurtar)" buyurur. Bunun üzerine o bedevi, "Bu ikisi aynı
şey
değil mi?" deyince, Rasfrlullab, "Hayır, İtak-ı Neseme, köleyi tek başına iizad
etmendir. Fekk-i Rakabe ise, kölenin {izfid edilmesine yardımcı olmandır." 126
buyurur.
6.2.Sidr-i Mahdud'u İzah Emiesi
Hz. Peygamber'e, Arabi'nin birisi gelerek; "Ey
cennette insana eza veren, inciten bir
Allah'ın
ağacın olduğUnu
Rasfrlullab (s.), "O nedir?" dfye sorunca, "sidr''
olduğunu
üzerine Hz. Peygamber; "Allah Teala J~ .)~
Elçisi, Allah,
bildiriyor" deyince,
söyledi. Bunun
.c}.'tr sidrin
mahdudin'
'(Onlar) Dikensiz kirazlar' buyurmuyor mu? Allah onun dikenini silmiştir de
her dikenin yerine bir meyve yapmıştır." 128 demek suretiyle, hem Kur'an'da
121
geçen bir kelimenin
açıklamış
anlamında
mündemiç olan
inceliğe değinmiş
ve bu
nüansı
oluyordu.
7. Dolaylı Dilsel Açıklamalan
Hz. Peygamber, Kur' an' da geçen herhangi bir garip kelimeyi, doğrudan
doğruya
ayeti
kullanmasıdır.
-··
açıklamaktan
ziyade,
başka
bir vesile ile ayetteki
anlamında
129
.-ı.tı
7.1.~
t:
Yakfn Kelimesini Açıklaması
Peygamber Efendimiz,
bildirirken." .... Namazı
insanların yaşayış
tarzlanmn en
hayırlısım
kılar, zekatı
verir, insanlardan yana da, hayırdan başka
bir işte bulunmayarak kendisine yakin gelinceye kadar ~abbine ibadet eder
durur. " 130 Bu hadiste geçen "yakin" kelimesi "ölüm" maı:iasına gelmektedir. Hz.
Peygamber:.~! ~~ ~ ~.) ~I.J "Sana yakin gelinceye kadar Rabbine
ibadet et." 131 Ayetindeki Uii;ll
"yakfn"in
manasımn
ölüm
olduğunu
anlamamıza yardım etmektedir.
126
127
ııs
129
130
131
86
Ahmed b. Hanbel, Müsned, c.JV, s.299; Askalant, Fethu'l-Biiri, c.X, s.913.
Vakı'a, 57128.
İb n K esir, a.g.e., c.VI, s.518-519; Hakim Neysabüıi, a.g.e, c.n, s.476; Suyfiu, edDürrii'l-Mensfir, c.Vm, s.12; Yıldınm, S., a.g.e., s.289.
Yıldınm, S., a.g.e., s.290.
MUslim, İmi\re, 34, (c. n, s. 1504); İbn Mace, Fiten, 13, (c. n, s. 1316).
Hicr, 15/99.
7.2.6-ı~ 'İzfn Kelimesini İzah Etmesi
ashabı ayrı
Hz. Peygamber,
"Bu
ned{r? Niçin
şekilde
bu
'izfn
oturduklarını
ayrıldağılmış
(ayn
görünce:
şekilde)
bir
diye sordu. Bu hadiste "'izfn" kelimesi, grup grup dağınık
oturuyorsunuz?"
132
bir
bulunmak
vaziyette
ayn gruplar halinde
anlamında
kullanılmıştır.
Peygamber'in;c.)ı~ J\,AJJI CP.J ~1
Bu
CP "Sağdan
kullanım,
Hz.
soldan, ayn ayn
grupidr halinde (gelip başına üşüşüyorlar)" 133 ayetinde geçen c.>ı..fo "'izfn"
kelimesini dalaylı olarak izah etmesi neticesinde daha iyi anlaşılmaktadır.
Genel Değerlendirme ve Sonuç
Hz. Peygamber, şehirlerin anası (=Ümmü'l-Kura) olan Mekke'de
rağmen,
dünyaya gelmesine
açıklamakla
değişik
gelecekte, ilahi vahyi insanlara anlatmak ve
görevlendirileceği
için fasih Arapça'ya ve dilin inceliklerine,
lehçelere vukfifiyet kesbetmesi
amacıyla
Badiye'ye gönderilmiş, böylece
ileride etkin olarak kullanacağı ve kendisine mevhibi olarak verilen dil yeteneği,
doğru
en iyi ve en
bir
ayrıcalıkları
Cevô.miu'l-Kelim
döndürülmüştür. Allah'ın
kullandığı
fesahatın
dil
şekilde geliştirilerek
yeteneği,
zirvesine
Elçisi'nin Arap dilinin
Çevresindeki
parçalamadan, bilgiçlik taslamadan
başlanmadığı
etkin bir
taşırnıştır.
ve
tekrar
olmasıyla
ashabına,
açık, anlaşılır
ve
Mekke'ye
ve en fasih haliyle
birlikte
belağat
ve
ayette geçen kelimelerden
kısa
bir
açıklamıştır. Esasında
şekilde,
o, uzun
edebiyat
konuşma
içindir ki, hem günlük konuşmalarında hem de ayetleri
kısa
yolu tercih
şekilde kullanmış,
O, bunu
olarak
bozulmamış
Kur'an ayetlerinin nazil
çıkmıştır.
açıklarken, anlaşılır
donanmış
ile
bilmedikleri var ise, onlan oldukça
yapmaktan
hem Efsahu'l-Arap hem de
yapş.rken
etmiştir.
Hz. Peygamber Arap dilini en
dedelerinden gelen
kimseyi hor
lıitabet
görmemiş,
kabiliyetini zirvelere
öncelikle fakir
ashabıyla
empati kurmasını bilmiştir.
Rasfilullll.h, kendisine Allah
yerine getirme
ashabımn
sorumluluğunu
tarafından
taşıdığı
verilen risillet görevini
için, öncelikle Kur'an ayetlerinde
anlamakta güçlük çektikleri bir çok hususu,
hitap etmek suretiyle. açıklamıştır. O dönemde Arap
diğer
132
133
kabHelerin
kullandıkları diğer
hakkıyla
onların anladıkları
dilde
yarımadasında yaşayan
lehçeleri de çok iyi
bildiği
için, onlardan
Müsliın, SaHit 119 (c.I, s.322, Hadis No:430); Ebii Dlivıld, Edeb 14 (c.V, s.163, Hadis
No: 4823); Taberi, a.g.e., c.X:XIX, s.106-107; Suyiiti, ed-Diirrü'l-Mensur, c.VIII, s.286.
Meliric, 70/37.
87
gelen heyetiere de, her kabilenin lehçesiyle hitap etmiştir. Böylece İslamiyet 23
yıl
gibi oldukça
kısa
denilebilecek bir sürede Arap
yanınadasımn sınırianın
aşacak şekilde yayılmıştır. İşte bu yayılınada Hz. Peygamber'in insanlarla
iletişimde kullandığı
dilin ve dil
yeteneğinin
fonksiyonu
tartışılmazdır.
Hz. Peygamber'in, Kur'an'ın ayetlerinde geçen kelimeleri dile dayalı
olarak yaptığı tefsirlerinin belli başlı hususiyederi şu şekilde özetlenebilir:
Allah'ın
Elçisi, ayetleri açıklarken kısa ve özlü ifadeler kullanmıştır.
O, dünya ve ahiret
somut hale
getirmiş,
hayatıyla
ilgili konulan, soyut olmaktan
bunu yaparken
teşbih
ve temsillerden
çıkanp
yararlanmasım
bilmiştir.
Ayet-i kerimelerde geçen ve anlamı "mücmel'', "müphem", "umumi",
"mutlak" olan bir kelimeyi, aym ölçüde bir
mücmeli tafsil,
müşkil olanı
başka
kelime ile,
tavzih, müphemi beyan,
diğer
mutlakı
bir
deyişle
takyid ile ve
neticede umUmi olanı tahsis etmek suretiyle açıklamıştır.
Sonuç olarak diyebiliriz ki, Hz. Peygamber de, kendinden önce gelip
geçmiş diğer
peygamberler gibi, içinde
olan ilahi vahyi
araçlannın
doğduğu
layıkıyla duyurmuş, açıklamış
en ileri seviyede
olduğu
toplumun diliyle
ve
uygulamıştır.
günümüzde bile bir bireyin
gönderilmiş
Kitle
iletişim
başarabilınesi
oldukça zor ve riskli olan bu ulvi, ilahi risalet görevini; daha çocukluktan
dil terbiyesi ile döneminin edip ve
şairlerini, belağat
aldığı
ve fesahat duayenlerini
şaşırtacak bir başanyla deruhte etmiştir. Hz. Peygamber'in bu başansının
temelinde ise, kendisine hahşedilmiş husftsi dil yeteneği vardır.
Kaynakça
Abdulfettah EbU Gudde, Hz. Muhammed ve Öğretim Metodlan, (çev. Enbiya
Yıldınm), Ururan Yayınlan, İstanbul 1419/1998.
Ahmed b. Hanbel, (ö.2411855), el-Müsned (I-VI), Çağrı Yayınlan, Dam Sahnun,
İstanbul1413/ 1992.
Albayrak, Halis, Kur'an'ın Bütünlüğü Üzerine, Kur'an'ın Kur'an'la Tefsiri,
ŞUle Yayınlan, İkinci Baskı, İstanbul1993.
Askalani, Ahmed b. Ali b. Hacer (ö.852/1448), Fethu'l-Bari Şerhu Sahfhi'lBuhô.ri, (I-XVITI), Daru'l-Kütübi'l-İlmiyye, 3. Baskı, Beyrut
142112000.
Berki, Ali Himmet-Keskioğlu, Osman, Hatemu'l-Enbiya Hazreti Muhammed,
D.İ.B.Y. Ankara 1986.
Brockelınann, Cari, Tarihu'l-Edebi'l-Arabf, (I-VI), (çev. Abdulhalim en-
88
ı
Neccfu), Dam'l-Ma'anf, 5. Baskı, Kahire, ty.
Buhan, Muhammed b. İsmail, (ö.256/869), el-Camiu's-Sahfh, (l-VTII), Çağrı
Yayınlan, Dam Sahnfin, İstanbul1413/1992.
Cahız,
Osman b. Amr b. Bahr (ö.256/869), el-Beyan ve't-Tebyfn, (I-IV), Dam'lFikr, y.y. 1968.____
Cerrahoğlu, İsmail, Kur'an Tefsiri'nin Doğuşu ve Buna Hız Veren Amiller,
A.Ü.İ.F.Y. LXXX, A.Ü.B., Ankara 1968.
-----------;Tefsir UsUlü, Elif Ofset,
3.Baskı,
Ankara 1979.
-----------~ Tefsir Tarihi (I-m, D.İ.B.Y., Ayyıldız Matbaası, Ankara 1988.
Cevheri, İsmail b. Hammad (ö.393/1002), es-Sıh/ih, Tacu'l-Luga ve Sıhahu'l­
'Arabiyye (I-VI), (Tahk. Ahmed Abdulgafur Atar), Dam'lKitabi'l-Arabt, Mısır t.y.
Corci Zeydan, Tarihu Adabi'l-Lugati'l-Arabiyye, Dam'l-Hilal, Kahire 1957, c.I,
s.190-191; Taha Hüseyin, Fi'l-Edebi'l-Cahilf, Kahire 1927.
Cürcani, Ahmed b. Muhammed, el-Müntehab, Dam'l-Kütübi'l-İlmiyye, Beyrut
1984.
Ebu Davfid, Süleyman b. Eş' as Sicistani, (ö.275/888), Sünen (l-V), Çağrı Yayınlan,
Dam Sahnfin, İstanbul1413/1992.
Elmalı, Hüseyin, "Hitabet" (Arap Edebiyatı), DİA, c.XVIII.
Elmalılı
Harndi
Yazır,
(ö.1361/1942), Hak Dfni Kur'an Dili (I-IX), Eser
Neşriyat, Haznedar Ofset, İstanbul 1979.
Kerim ve Meal-i Şen"fi, (Hazırlayan ve Notlandıran: Ertuğrul
Özalp), işaret Yayınlan, İstanbul 142112000.
Erol, Bünyamin, "Hz. Peygamber'in Risalet Öncesi Hayatınu Farklı Bir
Yaklaşım", Diyanet İlmf Dergi, Peygamberimiz Hz.
Muhammed (SAV)-Özel Sayı-, Ankara 2000.
Esed, Muhammed, Kur'an Mesajı, Me/il -Tefsir, (çev. Cahit Koytak, Ahmet
Ertürk), işaret Yayınlan, İstanbul 141811997.
Fırfizabadi, Mecduddin Muhammed b. Ya'kfib, (ö.817/1414), el-Okyanusu'l-Basftft
Tercemeti'l-Kfımfisi'l-Muhft, (I-Im, (çev. Mütercim Asım
Efendi), Matbaatu'l-Osmfuıiyye, İstanbul 1305.
Gezgin, Ali Galip, Kur'an'da Hz. Peygamber'e Yapılan Uyanlar, Fakülte
Kitabevi, Isparta 2003.
Görmez, Mehmet, Sünnet ve Hadisin Anlaşılması ve Yorumlanmasında
Metodoloji Sorunu, T.D.V.Y./235, Ankara 1997.
Gündüzöz, Soner, "Kur'an'da Yerleşik Gramer Kurallanna Aykırı Dil Yapılan
ve Kur'an'ın--Lehçe Haritası Üzerine Bir İnceleme" (I-m,
(Makalenin birinci bölümü) Nüsha Şarkiyat Araştınnalan
Dergisi, Yıl:II, Sayı:6, Yaz 2002. (Makalenin ikinci bölümü)
Nüsha Şarkiyat Araştırmalan Dergisi, Yıl:II, Sayı:7, Güz
2002, ss.121-140.
--------;
Kur'an-ı
89
Gürkan, Nejdet, ''Hz. Peygamber'in Şiir ve Şairlere Bakış Açısı", S.D.O.İ.F., IV.
Kutlu Doğum Sempozyumu (Tebliğler), 19-20 Nisan 2001,
Isparta 2002.
Hakim Neysabfu1, Ebfı Abdilialı Muhammed b. Abdiilah (ö.405/1014), elMüstedrek ale's-Sahfhayn, (Thk. Abdülkadir Ata), Dam'lKütübü'l-İlmiyye, Beyrut 1990.
Heysemi, Nureddin Ali b. Ebi Bekr (ö.807/1404), Buğyetü'r-Rilid fl Tahkiki
Mecmeu'z-Zevaid ve menbeu'l-Fevllid, (Tahk. Abdullah
Muhammed ed-Derviş), Daru'l-Fikr, Beyrut 1994.
Izutsu, Toshihiko, Kur'lln'da Allah ve İnsan, ( çev. Süleyman Ateş), Yeni
Ufuklar Neşriyat, İstanbul, t.y.
İbn Atiyye, el-Muharraru'l-Veciz fl Tefsiri Kitabi.'l-Aziz'in Mukaddimesi
(Neşreden Arthur Jeffery) (Mukaddimetlln fl Ulumi'l-Kur' lin
ve Huma Mukaddimatu Kitabu'l-Mebllnf ve Mukaddimetü
İbn-i Atiyye), Kahire 1954.
İbnu'l-Esir,
Mecdu'd-dln Ebl's-Sa'adat el-Mubarek b. Muhammed,
(ö.606/1209), en-Nihaye fl Ganöi'l-Hadfs ve'l-Eser, (Tahk.
Tahir Ahmed ez-Zavi, Mahmud Muhammed et-Tanahi),
Kahire 1383/1963.
İbnu'l-Esir, Dıyauddin Nasrullah, el-Meselü's-Safr fl Edebi'l-Kiltib ve'ş-Şilir,
(Tahk. Ahmed el-Hufi ve Bedevi Tabane) (I-IV), Kahire
1962.
İbn Kesir, İmaduddln Ebu'l-Fida İsmail, (ö.774/1372), Tejsfru'l-Kur'llni'l- 'Azfm (I. VITI), Dam'l-Endelus, !.Baskı, Beyrut 1385/1966.
İbn Mace, EbU Abdilialı Muhammed b. Yezid Kazvini, (ö.275/888), Sünen (IÇağrı Yayınları, Dam Sahnun, İstanbul1413/1992.
İbn Hişfun. (ö.218/833), es-Sfratu'n-Nebeviyye (I-IV), (Tahk. ve Şerh: Mustafa
es-Sakka, İbrahim el-Ebyfui, Abdu'l-hafiz Şelebl), Mektebe
ve Matbaa Mustafa el-Babi el-Halebi, Mısır 1375/1955.
İbn Sa'd, Muhammed (ö.230/844), et-Tabaklltu'l-Kubr/1, (I-VIII+ Fihrist) Dam
Sader-Dam Beyrut, Beyrut 1960/1380.
Kadi İ yaz, eş-Şifa bi Tll'rifi Hukuki'l-Mustaf/1, Şifa-i Şerif (çev.Naim Erdoğan,
Hüseyin S.E!doğan), Çile Yayınevi, İstanbul 1397/1977.
Kandemir, M. Yaşar, "Cevamiu'l-Kelim", DİA, c.VII.
Karadavi, Yusuf, Keyfe Netellmelü mea's-Sünneti'n-Nebeviyye, Mısır 1992.
Kazan, Ramazan, "Hz. Peygamber'in Üslubunda Cevamiu'l-Kelim" S.D.O.İ.F.,
IV. Kutlu Doğum Sempozyumu (Tebliğler), 19-20 Nisan 2001,
Isparta 2002.
---------; Edebf OslUp Açısından Hadis Metinleri, (Yayımlanmamış Doktora
Tezi), SDÜ, SBE, Isparta 2005.
Koçyiğit Talat, Hadis Istzlahlan, A.Ü.İ.F.Y. No: 146, Ankara 1980.
m.
90
Küçükkalay, Hüseyin, Kur'an Dili Arapça, Denizkuşlan Matbaası, Konya 1969.
Mansur Ali
et-Tfıcu'l-Ctımi'u Wl-UsUl ft Ehô.dfsi'r-Rasul, (1-V),
Mektebetu Pamuk, 3.Baskı, İstanbul 1381/1961.
Nasıf,
Menna'u'l-Kattan, Mebtıhis fl 'UlUmi'l-Kur'tın, Müessesetu'r-Risale,33.
Beyrut 1418/1997.
Baskı,
Mevlana Şibli, Asr-ı Saô.det (İsltım Tarihı) (1-IX), (çev. Ömer Rıza),
Matbaası, İstanbul 1346/1928.
Arnidi
Münavi, Abdurrauf,
•
Şerhu'l-Münavf altı Metni'ş-Şemtıil, (Kitfıbu Cemi'l-Vesfıili
fl Şerhi'ş-Şemtıil
Hfımişinde),
el-Matbaatu'l-Edebiyye,
Mısır
1317.
--------;Feyzu'l-Kadfr, el-Mektebetu't Ticanyyetu'l-Kübra, Mısır 1356.
Müslim, Ebu'l-Huseyn Muslim b. Haccac Kuşeyri, Sahflıu Müslim, (1-V), Çağn
Yayınlan, Dam SahnOn, İstanbul 14i3/1992.
Osman AyOd,
"Belağatu'l-UslObi'n-Nebevi",
Mecelletu'l-Ezher,
Yıl:
49, Kahire
1977.
Özek, Ali, Mukatil b. Süleyman 'ın Hayatı, 'Şahsiyeti -:ve Eserleri, el-VücUh ve 'nNezfıir (Mukatil b. Süleyman) (ö.150n67), (Hazırlayan: Ali
Özek), i.i.S.A.V., İstanbul, 1993.
Özli, Muzaffer, "İslam'ın İlk Asnnda Kur'an'ın ve Hadis'in Arap Dili ve
Edebiyatma Olan Tesiri", F.Ü.İ.F. Dergisi, Sayı: 2, Elazığ
1997.
Rafii, Mustafa Sadık, İ'cfızu'l-Kur'tın ve'l-Beltığatu'n-Nebeviyye, (Tahk.
Muhammed Said), Matbaatu'l-İstikame, 2.Baskı, Beyrut
1359/1940.
----------; Ttırihu Adtıbi'l- 'Arab, Dtıru'l-Kitfıbi'l-Arabi, (1-ITI), 4. Baskı, Beyrut
1394/1974.
Sançam, İbrahim, "Hz. Muhammed (SAV)'in Peygamber Olarak Gönderildiği
Ortam"_. Diyanet İlmf Dergi, Peygamberimiz Hz. Muhammed
(SA V)-Özel Sayı-, Ankara 2000.
Subhi Salih, Mebtıhis fi 'Ulumi'l-Kur'ô.n, Dam'l-'İlm Ii'l-Melayin, 17. Baskı,
Beyrut 1988.
SuyOti, Celalurldin Abdurrahman, (ö.911/1505), ed-Dürrü'l-Mensur. fi'tTefsfri'l-Me'sur, (1-VITI), Dam'l-Fikr, Beyrut 1414/1993.
----------; el-Müzhir fl 'Ulumi'l-Luğa ve Envô.ihô., (1-m, (Şerh ve Haşiye:
Muhammed Ahmed Cadu'l-Mevla, Ali Muhammed elBecavi, Muhammed Ebu'l-Fadl İbrahim), Dam İhyai'l­
Kütübi'l-Arabiyye, y.y., t.y.
----------;
el-Cô.mi'u's-Sağfr
fl
Ehô.dfsi'l-Beşiri'n-Nezfr,
Dam'l-Fikr, Beyrut
1981.
----------; el-İtktın
fl
'Ulumi'l-Kur'ô.n, (1-m, Dam İbn Kesir-Dam'l-'Ulfımi'l­
İnsaniyye, Dımaşk-Beyrut 1414/1992.
91
Taberi, EM Cafer Muhammed b. Ceı:ir, (ö.310/922), Cami'u'l-Beyan an Te'vfli
Ayi'l-Kur'ô.n (I-XXX), Dfuu'l-Fikr, Beyrut 1415/1995.
Tirmizi, EbU 'İsa Muhammed b. İsa b. Serve, (ö.279/892), Sunenu't-Tirmizf, (lV), Çağrı Yayınlan, Dfuu Sahniin, İstanbul 1413/1992.
Yıldınm,
Suat, Peygamberimizin
Kur'ô.n'ı
Tefsiri,
Kayıhan Yayınevi,
1.
Baskı,
İstanbul1983.
Yıldınm, Kadri, "Hz. Peygamber ve Şiir", Diyanet İlmf Dergi, Peygamberimiz
Hz. Muhammed (SAV)-Özel Sayı-, Ankara 2000.
Yıldız, Sakıp,
"Günümüz Tefsiri ve Problemleri", Günümüz Din Bilimleri
Araştırmalan ve Problemleri Sempo:zyumu (27-30 Haziran
1989), Ondokuz Mayıs Üniversitesi ilahiyat Fak. Yayını No:
55, Samsun 1989.
Zerkfuıi, Muhammed Abdülazim, Menôhilu '1- 'İrfô.nft UlUıni'l-Kur'ô.n, (l-ll), Beyrut
140911988.
Zerkeş1,
92
Bedruddln Muhammed b. Abdillah, (ö.794/1391) el-Burhiin ft 'UlUıni'l­
Kur'ô.n, (I-IV), (tahk. Yiisuf Abdurrahman el-Maraşll, eş-Şeyh
Cemal Harndi Zehebi, Şeyh İbrahim Abdullah), Daru'l-Ma'rife,
2.Baskı, Beyrut 1410/1994.
Download