T. B. M. M. B :8 adlar altında kurulmuş açık ve gizli teşkilâtla faaliyette bulunanlar, aslında Türk Ceza Kanu­ nunun 125 nci maddesinde öngörüldüğü gibi, Devletin birliğini bozmaya matuf bir fiil işle­ mektedirler. Arkadaşlar; Mart ayında yayınlanmış bir dergi.. Bu dergiyi dehşete kapılmadan okumak mümkün değildir. Türk Vatanını parçalamak, Türk Milletini ikiye, üçe, dörde bölmek için mümkün olan her tahrik yapılmakta, hattâ bi­ razdan arz edeceğim, DİSK adlı örgütün «Türk İşçi ıSınıfı» tâbirini bir bildirisinde kullanmış olması şiddetle yerilmek suretiyle, ancak «Tür­ kiye işçi sınıfı»» tâbirini kullanabilirsin, çün­ kü bu memlekette yalnız «Türk işçi sınıfı» diye bir sınıf yoktur, başka halklar vardır, başka işçi sınıfları vardır, isimlerini de sayıyor - bü­ tün bunlar «Türkiye işçi sınıfı» diye vasıflandınlabilir, hale parti karan haline geldikten sonra diyor; malûm komünist partisinin karan haline geldikten sonra hâlâ «Türk işçi sınıfı» tâbirini kullanmak ve «Türkiye Halklan» tâbi­ ri yerine Türk Milletinden bahsetmenin bir parti suçu olduğunu Mart 1971 sayısında hâlâ ilân edebiliyor. Anayasamızın 2 nci maddesi; «Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına ve başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, millî demok­ ratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir» der. Bu maddenin atıf yaptığı Anayasanın başlan­ gıç kısmında; Türk Vatanının bütün fertlerini kaderde, kıvançta ve tasada bölünmez bir bü­ tün halinde millî şuur ve ülküler etrafında toplıyan, birleştiren Türk milliyetçiliği ilkesi var­ dır. Şu halde Türk vatandaşlan arasında ırk kavgalan yaratmaya kalkışmak, mezhep ayınmlan yaparak; toplayıcı, birleştirici, yücelti­ ci Atatürk milliyetçiliği esasından saparak, millet bütünlüğünü parçalamaya çalışmak Cumhuriyetimizin temel ilkelerine kargı girişil­ miş bir saldırıdır. Aynı suretle, sınıf kavgası tahrikçiliği, millî huzuru ve millet bütünlüğü­ nü yok etmek amacına yönelen, Anayasamızın da kanunlann da yasaklandığı bir suçluluk ha­ lidir. Anayasamızın temel ilkelerine yönelen bu çeşitli saldırılar karşısında Türk Ceza Kanunu­ nun 141 ve 142 nci maddeleri, aşın faaliyet er­ babının pek yakındıkları, fakat Anayasa Mah- 25 . 5 . 1971 O : 1 kemesinin çok şükür sahip çıktığı 141 ve 142 nci maddeleri hatırlanmak gerekir. Türk Ceza Kanununun 142 nci maddesi, yalnız Anayasa ve kanun dışı eylemlerin değil, maddenin belirttiği istikametlerde her ne su­ retle olursa olsun, propaganda yapan kimsele­ rin de ağır surette cezalandırılmasını emret­ miştir. O halde zaman zaman duyulan; bizim yalnız eylemlerle meşgul olmamız gerekirmiş intibaını veren iddialar hilâfına, bugünkü mev­ zuatımız yalnız bu istikametteki eylemleri de­ ğil, fakat bu istikamette, her ne suretle olursa olsun, yapılan propagandalan da suçlamakta­ dır. Kanunun yasakladığı bu gibi propaganda­ lar, kanunsuz eylemlerin, silâhlı saldınlann, ayaklanma teşebbüslerinin ve Türkiye Cumhu­ riyetini temelinden yıkmak için girişilen örgüt­ lenmelerin, iç kavgalann kaynağını teşkil eder. Bu itibarla bu propagandalarla tesirli şekilde, eylemlerle olduğu gibi, tesirli şekilde mücadele edilmesi şarttır. Bunun için, ne sağ uçta hilâ­ fet, teokratik devlet, saltanat isteme sapıklıklannı, ne de sol uçta, memleketimizin jeopoli­ tik durumu bakımından özel bir tehlike teşkil eden komünizm propagandasını, «fikir hürriye­ ti» diye kabul etmeye ve başıboş bırakmaya, akıl bakımından da, mevzuatımız bakımından da imkân yoktur. Avrupa İnsan Haklan ve Temel Hürriyet­ leri Koruma Anlaşmasının 10 ncu maddesi 1 nci fıkrasında; fikir ve kanaat hürriyetine yer vermiş, 2 nci fıkrasında şuiıükmü vaz'etmiştir: «Kullanılması vazife ve mesuliyeti gerekti­ ren bu hürriyetler demokratik bir toplulukta zaruri tedbirler mahiyetinde olarak millî gü­ venliği, toprak bütünlüğünü veya âmme emni­ yetini muhafaza, suçun önlenmesi, sağlığın ve­ ya ahlâkın korunması, başkalarının şöhret ve­ ya haklarının korunması, gizli haberlerin ifşa­ sına mâni olunması veya adalet kuvvetinin tarafsızlığının sağlanması için muayyen merasi­ me, şartlara, tahditlere ve müeyyidelere tabi tutulabilir.» Bu hüküm mevzuatımızın bir parçasıdır, Kanunla onaylanmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisinden kanunla onaylanmak suretiyle geç­ miştir, Anayasamıza da tamamiyle uygundur. Demek oluyor ki, insan haklannın ve hürri­ yetlerin inançlı savunucusu olan medenî mil- — 332 —