dergı ı

advertisement
T.C.
MARMARA ÜNivERSiTESi
. " .
..
.
ILAIDYAT FAKULTESI
DİN EGİTİMİ ANABiLiM DALI
•
DI E GiTİMİ
ARAŞTIRMALARI
•
•
DERGI I
YIL:2006
SAYI:17
Prof. Dr. Hasan Mahmut ÇAMDİBİ
Doç. Dr. Adil BEBEK Y.Doç.Dr. Aynur URALER Dr. H.İbrahim KAÇAR
Doç.Dr. Ali COŞKUN Doç.Dr. Abdulaziz HATİP
Doç.Dr. Hasan ELiK
İSTANBUL ARALIK 2006
KUR' AN ve SÜNNET'TE ÇALIŞMANIN ÖNEMİ
Doç. Dr. Abdulaziz HATİP*
"The Importance ofWork in the Qur'an and the Traditions of the Prophet"
Abstract
This article deals with the importance of work in the Ho Iy. Qur'an and the traditions of the
Prophet. The introduction provides with a general outlook. Then, under same headings, it
tries to explain the place of work in the Qur'an. Among the examples showing the importance of work in the Qur'an are that useful works are praised, paying attention to worldly affairs while working for the hereafter is advised, that nobody's work is futile is reminded, that
one's work and products are his only help, that people should keep working even on Fridays,
the fact that prophets kept working during their lifetimes, that searching for one's livelihood
araund the earth is advised, that being prepared against one's enemy is recommeııded and
that lllegitimate ways of. eaming are prohibited. Lastly, the religiously legitimate ways of
working and eaming one's life is examined. Eaming one's livelihood through working is a
divine order and worship, while being lazy is going against God orders in religion and in
creation.
GİRİŞ
Allah bazı güzel neticeleri, bir kanun halinde bir takım sebeplere bağ­
O sebeplere sanlmadan o güzel neticeleri elde etmeyi isternek bir
deliliktir. Mesela, tohum ekıneden ekin alınmaz. Kurtuluşu ümit eden onun
lamıştır.
Marmara Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Tefsir Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
DiN EGİTİMİ ARAŞTIRMALARI DERGiSi
90
sebeplerine sanlmalıdır. Hayal ve ümit etmek güzel ise de, bu fiili teşebbüse
ön ayak olmalıdır. Sade ve kuru kuruya bir ümitle olumlu hiçbir yere vanlamaz. Tembellikle hiçbir güzel sonuca erişilemez. Tembellik, hayatın tezahürü olamaz. Tembellik, hayattan ziyade ölüme yakındır. Tembelliğin sonucu
sefalettir. Buna karşın çalışmanın sevabı servet, sebatın mükafatı galibiyet,
sabnn karşılığı zaferdir. Bunlar dünyada görülen hesaplardır. Ahiretteki
hesap ise daha daklk ve daha çetindir.
Çalışıp kazanma, Allah'ın bir emri ve bir ibadettir. Tembellik, Allah'ın
hem teşri! (din!) hem de tekvin! (kozmolojik) emirlerini çiğııemektir.
Çalışma
büyük bir mutluluk kaynağı, hatta mutluluğun kendisidir. Fıtra­
hareketli olan insanın gerçek rabatı çalışıp didinmededir. işsiz, güçsüz ve tembel insanlann, hallerinden ve vaktin bir türlü
geçmeyişinden yakınmalan; zamanla yanşırcasına çalışıp didinenlerin. ise
şükredici hali bunu gösterir.
tı heyecanlı, yaradılıştan
Şöyle bir etrafımıza baktığımızda tembel, atalet içinde hareketsiz duran
hiçbir varlık görebiliyor muyuz? Öyle sandıklanmız varsa, aslında bir' göz
yanılgısıdır. Çalışmak, varlıklann fıtri görevleridir. Güneş ve yıldızıann
uzun seyir, seyahat ve ahenkli hareketlerinden, zerrelerin kıpır kıpır kaynaş­
ma ve titreşimlerine kadar her şeyde bir şevk seziliyor. Arı, sinek ve tavuktan tutun; ta güneş ve aya kadar her şey bu şevk ve heyecanla vazifesini
sürdürüyor. Yer ve gök adeta ayakta, çalışıp didinmektedir. İnsan bu umumi
ahenge iradesiyle ayak uydurmak durumundadır.
Mü'min, dünyayı ahiretin
hesabına ekip biçmeye çalışır.
tarlası
bilir ve var gücüyle bu
tarlayı
ahireti
Çalışma, geçmişimize karşı
bir vefa borcu ve teşekkür, geleceğimize
ise bir görevdir. Geçmiş insaniann temelini attıklan teknik ve medeniyet sayesinde bugün çok uzak mesafelere birkaç saat zarfında ulaşabiliyor,
en müzmin hastalıklann tedavisini başarabiliyor ve uzayla haberleşebiliyo­
ruz. Onlara teşekkür için kalb! minnettarlığın yanı sıra, bir de fiili görevimiz
vardır. O da-, düşünce ve emeklerin birbirine eklenmesiyle bize kadar gelmiş
ilm! ve teknik birikime çaba ve katkılanmızı da ekleyerek gelecek kuşaklara
aktarmaktır. Aksi halde hayırsız mirasyediler durumuna düşmüş oluruz.
karşı
İnsan, tabiatı itibariyle sosyal olduğundan, çalışmasının meyvelerini
hemcinsleriyle mübadele etmeye mecburdur. İnsan, bizzat elde edemediği,
en azından profesyonelce mükemmel üretemediği pek çok şeye muhtaçtır.
GiyJiği ayakkabıdan, bindiği arabaya, içtiği ilaçtan kullandığı bilgisayara
kadar pek çok şeye ihtiyacı olduğundan, kendisi de belli bir alanda ihtisaslaşacak ve profesyonelce imal edip kazandığı ürünleri başkalannın çalışması­
nın meyveleriyle mübadele edecektir. Onurunu düşünen, manev! değerinin
KUR'AN VE SÜNNET'TE ÇALIŞMANIN ÖNEMİ
farkında
olan gerçek insan olmanın gereği budur. Bu şuurda olmak da
bütün gayretiyle sevk ve teşvik eder.
91
insanı
çalışmaya doğru
İslamiyet'in yükselişi maddeten ilerlemeye, dolayısıyla Müslümaniann
çalışmasına bağlıdır. Günümüzde Müslüman fert ve milletler her zamankinden daba fazla çalışmaya, helal yoldan bolca kazanmaya, dinine ve maneviyatma destek olmaya mecburdur. Kendileri olarak varlıklannı sürdürebilmeleri buna bağlıdır.
İşte böylesine önemli bir konuya Yüce İslam dininin bakışını merak ettik. İki temel kaynağı olan Kur'an ve Sünnet'in yaklaşımını ana hatlanyla
ortaya koymaya çalıştık. Çalışmamız bu iki temel kaynak eksenli olmakla
birlikte gerektiğinde tefsir kitaphınrnıza ve hadis şerhlerine de müracaat
ettik.
A. KUR'AN'DA
1. Salih Anıelierin Övülmesi Çalışmaya Teşviktir
İnsanın kasıtlı ve niyetli davranışları "amel" olarak nitelendirilir
(Isfahan1). Kur' an' da iyi işlerin tamamı "arnel-i salih" olarak tanımlanır ve
bu kavram, yüzden fazla ayet-i kerimede geçmektedir 1• Kur'an, imandan
bahsettiği hemen her yerde, arkasından "salih amel"i de ekiernekte ve gerçek
imanın arnelle bütünleşmesi gerektiğine, insanın dünya ve ahiret saadetine
ancak bu şekilde erişebileceğine dikkat çekmektedir. İstediği arneli "salih"
diye nitelemekle insanın her davranışının, doğru, dürüst, yerinde, faziletli,
erdemli, yararlı, yapıcı ve yeryüzünde banş ve huzuru gerçekleştinneye
yönelik olması gerektiğine işaret etmektedir. Bu öyle geniş ve genel ifadedir
ki, faydalı ve hayırlı olan her işi içine almaktadır. Dolayısıyla insan, bu
ayetlerde zımnen çalışmaya davet edilmektedir: ''Hayır olarak her ne yaparsanız, Allah onu bilir ve mükafatını verir. "2 "Onlar ki iman edip iyi işler
3
yaptılar. Elbette Biz, işi güzel yapanın ecrini zayi etmeyiz." "Kendileriniz
için peşin olarak ne hayır işlerseniz, onun sevabını Allah katında daha hayırlı
ve mükafat bakımından daha büyük bulacaksınız." 4 "inanıp iyi işler yapan
ve Rablerine gönülden boyun eğenlere gelince, işte onlar Cennet halkıdır,
onlar orada ebed1 kalacaklardır."5
Bkz. Abdülbaki, Muhammed Fuad, el-Mu'cemu'l-Miifelzres, Kahire, 1378, "Salih" ve "Salihat"
maddeleri.
Bakara, 2/215.
Kehf, I 8/30.
Müzzemmil, 73/20.
Hud, 11/23.
DİN E(JİTİMİ ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
92
2. Ahirete Çalışırken Dünya Da İlımal Edilmemelidir
Yüce Allah, Allah'ın verdiği ·imkanlarla, ahiret yurdunu istemeyi, ama
dünyadan da nasibini unutmamayı emretmekte, Allah'ın bunca iyilik ve
lütuflarını hatırıayarak insanlara iyilik etmeyi, tersine davranarak (sevmedi6
ği) bozgunculardan olmamayı istemektedir • Ahiret kazaneını talep edenlere,
Allah onun kazaneını arttıracağını vaadeder. Sırf dünya kfuım isteyenlere de
dünyadan bir şeyler vereceğini, ama böylesinin ahiretten bir nasibinin olmayacağını haber verir7 . Müfessirler, bu ayetin tefsirinde, İbn Ömer'in şu
sözüne yer verirler: "Hiç ölmeyecek gibi dünyana, yarın ölecekmiş · gibi
ahiretine çalış" 8 •
3. Dünya veAhiret İçin Yapılan Çalışmalar Boşa Gitmez
"Ben, erkek olsun kadın olsun -ki hep birbirinizdensiniz- içinizden, ·çalı­
9
şan hiçbir kimsenin yaptığını boşa çıkarmayacağım" ayeti en geniş anlamda
bu gerçeği açıkça ifade etmektedir. Yüce Allah aynca, "Kötülük yapanların,
kendilerini, iman edip faydalı işler yapan kimseler gibi kılacağını, hayatiarını
ve ölümlerini eşit tutacağım mı zannediyorlar, ne kötü hükmediyorlar?"diye
iğneleyici bir ifadeyle belirttikten sonra "Allah, gökleri ve yeri hak olarak,
herkese çalıştığının karşılığı verilsin ve kimseye haksızlık edilmesin diye
10
yaratmıştır" buyunnuştur • Bundan açıkça anlaşılıyor ki, kötülük yapanla
yararlı çalışmalarda bulunanların ·dünyası da ahireti de bir olmayacak, iyi
işler yapanlar çalıştıklarının karşılığını dünyada kısmen, ahirette ise tamamen göreceklerdir. "Her kim bu çarçabuk geçen dünyayı dilerse ona, yani
dilediğimiz kimseye dilediğimiz kadarını dünyada hemen verir, sonra da
onu, kınanmış ve kovulmuş olarak gireceği cehenneme sokarız. Ahireti
dileyen ve mü'rnin olarak yaraşır bir çaba ile ona çalışan kimsenin bu çabası
kabul görecektir. Hepsine, onlara da bunlara da (dünyayı isteyenlere de
ahireti isteyenlere de) Rabbinin ihsanından (istediklerini) veririz. Rabbinin
ihsanı kısıtlanınış değildir. Baksana, biz insaniann kimini kiminden nasıl
üstün kılmışızdır! Elbette ki ahiret, derece ve üstünlük farklan bakırnından
daha bü:Yüktür." 11 Kur'an'da, dünya nimetini isteyenlere kendisine ondan
verileceği, ahiret sevabını isteyenlere de bundan verileceği ve şükredenlerin
6
Kasas, 28/77.
7
Şura, 42/20.
8
Mesela bkz. ei·Kurtubi, Ebu Abdiilah Muhammed l:ı. Ahmed, el-Ciimi' Li Alıkiimi'l·Kur'iin, Şura,
42/20 ayetinin tefsiri.
Al-i İmran, 3/195.
Casiye, 45/21-22.
isra, 17/18-21.
9
10
11
KUR' AN VE SÜNNET'TE ÇALIŞMANIN ÖNEMİ
93
arnelinin mükafatlandınlacağı haber verilir 12 • Bilindiği gibi, örnenli bir
şubesi de fiili alandır. Yani, başta vücut organlan olmak üzere sahip verilen
her nimeti gayesi istikametinde çalıştırmak ve işlettirmektir. Söz konusu
ayet, Uhud Savaşında, ganimet için mevzilerini terkedenlerle, yerlerinde
sebat edip sonunda şehit düşen kimseler hakkında nazil olmuş ise de, ifade
ettiği gerçek umtimidir 13 • (Fiili ve kavli dua ile), dünyada da, ahirette de
iyilik isteyenler övülür 14 • İlgili ayetlerin tefsirinde, bunu diyenierin
mü'minler olduğu, Hz. Enes'ten, Hz. Peygamberin en çok ettiği duanın
"Rabbimiz, bize dünyada iyilik ver ahirette de iyilik ver ve bizi Cehennem
15
azabından koru!" mealincieki dua olduğu kaydedilir • Yüce Allah, birbirinden olan, erkek olsun kadın olsun hiçbir mü'minin yaptığını boşa çıkarma­
16
yacağını müjdelemektedir • Erkeklerin de kazandıklarından nasipleri var,
kadınların da kazandıklarından nasipleri var. Allah'tan lütfunu isteyin; şüp­
hesiz 'Allah her şeyi bilmektedir 17• Muhtevanın delaletiyle, ayette geçen
"lütfunu isteyin" deyimi, sadece sözlü duayı değil aynı zamanda, hatta
öncelikle fiili dua olan çalışıp çabalamayı da ifade etmektedir. En'am Süresi
132. ayetinde de, herkes için çalıştığının karşılığı olarak birçok derecelerinin
bulunduğu belirtilir. Görüldüğü gibi, bütün bu ayetlerde, yapılan çalışmala­
rın boşa gitmeyeceği, niyete göre dünyada veya ahirette karşılığının mutlaka
verileceği haber verilmektedir.
4. Herkesin Akıbeti Çalışmasına Bağlıdır
Yine herkesin kazancına bağlı olduğu haber veriliyor 18 • Bu ayete göre,
mü'min olsun kafır olsun hiçkimsenin çalışma ve çabasının neticesinden bir
şey eksiltilmeyecek, kimse başkasının günahından mes'ul tutulmayacaktır.
Bu Allah'ın adaletinin gereğidir. Yine Kur'an'da, mealen şöyle
buyurulmaktadır: "İnsan iÇin kendi çalışmasından başka bir şey yoktur. Ve
çalışması da ileride görülecektir. Sonra ona karşılığı tastamam verilecektir.
Ve şüphesiz en son varış Rabbinedir." 19 Bu ayetlerde belirtilmek istenen,
mü'minin de kafirinde ancak çalıştığının karşılığını alacağı, kötüye fazladan
bir günah yüklenmeyeceği, kimsenin günahının kimseye çektirilmeyeceğidir.
Bazı rivayetlerde yer alan ölü adına başkaları tarafından verilen sadakanın
12
13
14
15
16
17
18
19
Al-i İmran, 3/145.
Bkz. Kurtubl, a.g.e.. Al-i imran, 3/145. ayetinin tefsiri.
Bakara, 2/201-202.
Hud, ı 1/23.
Al-i İmran, 3/195.
Nisa, 4/32.
Tiir, 52/2.
Necm, 53/39-42.
94
DİN EGİTİMİ ARAŞTIRMALARI DERGiSi
veya yapılan haccın sevap olarak ulaşacağı20 ise şöyle izah edilir: Ölü için o
iyiliği yapan, ya ölünün hayırlı bir evladı, yakını veya samimi bir dostudur.
o eviadı yetiştiren, o yakınının ve samimi dostunun gönlüne daha hayatta
iken sevgisini yerleştiren yine ölüdür. Dolayısıyla verilecek sevap da ölünün
hayatta iken işlediğinin ve emeğinin karşılığıdır. Daha önce yapıp da hasta
olduğundan dolayı yapmaya devam edemediği ibadet ve taatlerin sevalıının
hasta için yazılması ise, niyetine binaendir. Çünkü niyeti, iyi olduğu takdirde
21
yapacağı yönündedir • Yapılan iyiliğin sevalıının da en az on, bazen yetmiş,
bazen yediyüz bazen de yetmiş bine vs. kadar fazlasıyla yazılması22 ,,yine
Allah'ın lütfu olup, niyetin halis olmasına, ortam ve şartların çetinliğine vs.
göre değişir.
5. Cuma Günü Bile Çalışma Emredilir
Müslümaniann haftalık bayraını olan Cuma gününde bile, cuma namazı
kılınır kılınmaz, hemen Allah'ın vereceği rızkı aramak üzere, yeryüzüne
dağılmalan emredilir, fakat, Allah'ı anınayı ihmal etmemeleri tavsiye .edilerek kurtuluş yolunun bu olduğu haber verilil3 • Söz konusu dağılmanın,
cumartesi için geçerli olduğu, yine dünyalık bir rneşgale ve kazanç için
değil, bir hasta ziyareti, cenaze merasimine katılmak ve Allah için bir' dostu
ziyaret kast edildiği bazılannca ifade edilmiş ise de, "fenteşirü ... " kelimesinin başındaki ":fa" harfinin ta'kibiye olması, namazdan hemen sonra dağıl­
manın istenildiği, "Allah'ın fazlı"rtın ise, maddi ve manevi her türlü meşru
nzık ve kazancı içine alması hasebiyle, sadece hasta ziyareti ve dost ziyareti
gibi güzel işlerle sınırlanarnayacağı kanaatindeyiz ki, zaten tefsirlerdeki
izahlar da urnurniyetle bu istikamettedir. Hatta bazı tefsirlerde, cuma günü
cuma namazı kılındıktan sonra yapılan alışverişin oldukça bereketli olduğu
kaydedilir24 •
Aynca bu ayette önemlerine binaen ibadet ve
çalışma aynı
anda emre-
dilrniştir. A.yetin dikkat çekici diğer bir yanı da, dünyev1 çalışmayı gerçekleştirirken de, Allah'ın hatırda bulundurulrnasını, O'nun arzu ve isteği doğ­
rultusunda· çalışılmasını vurgulaması dır. Çünkü Yüce Yaratacı her an hangi
işte bulunursa bulunsun, kulunu görüp gözetınekte25 ister hayır isterse şer
20
21
22
23
24
25
Bu rivayetlerin bazısı ve alimlerinin konuyla ilgili görüşleri için bkz. Kurtubi, a.g.e., Necm, 53/39.
ayetinin tefsiri.
Bkz. es-Safi, V, 96.
Bu ve benzeri rivayetler için bkz. Kurtubi, a.g.e., Necm: 53/39. ayetinin tefsiri.
Cum'a, 62/1 O.
Bkz. İbn Kesir, Ebu'l-Fida, İsmail, Tej:si111 '1-Kur'iini'/-Azim, Daru İhyai't-Türiisi'l-Arabl, Beyrut,
1388 (1969), Cum'a, 62/10 ayetinin tefsiri.
Bkz. Fecr, 89/14.
KUR' AN VE SÜNNET'TE ÇALIŞMANIN ÖNEMİ
95
olsun yapıp ettiklerine göre ona karşılık vermektedir26 •
6. Elinin Emeğiyle Geçinme Peygamberlerin Ortak Yoludur
Peygamberler tarihine bir göz attığımızda peygamberlerin birer meslek
sahibi olduğunu görüyoruz. Onlar marangoz, terzi, çiftçi, demirci, ayakkabı­
cı gibi mesleklerle meşgul olmuşlardır. Mealen vereceğimiz şu ayet-i kerimeler peygamberlerin birer meslek ve san'at sahibi olduklannı göstermektedir: "Biz Davud'a, sizi savaşta korumak için zırh yapma sanatını öğrettik."27
Tefsirlerde kaydedildiğine göre, ilk defa zırhı imal eden Hz. Davud'tu~ 8 •
"Biz Nuh'a şöyle vahyettik: 'Murakabemiz altında gemiyi vahyettiğimiz gibi
yap'" 29 Kur'an-ı Kerim'de Hz. Musa'nın nasıl istihdam edildiği şöyle anlatı­
lır: "(Şuayb'ın) iki kızından biri: 'Babacığım, onu (Musa'yı) ücretli olarak
tut. Çünkü, ücretle istihdam edebileceğin en iyi kimse, bu güçlü ve güvenilir
adamdır' dedi. Babası: 'Bana sekiz yıl çalışınana karşılık bu iki kızımdan
birini sana nikahlamak istiyongn.. .' dedi. " 30 Ayrıca hadis lerde, Zekeriyya
31
(a.s)'ın marangoz olduğu ifade edilmektedir • Hepsinin müşterek olarak
yaptıklan iş ise çobanlık olmuştıır. Hz. Peygamber bu tarihi gerçeği anlatır­
ken, "Allah davar gütmeyen hiçbir peygamber göndermemiştir" deyince
"Sen de mi ey Allah'ın Peygamberi?" diye sordular. Hz. Peygamber, "Evet
ben de birkaç kırat karşılığında (ücretle) Mekkeliler hesabına davar güdüyordum" diye cevap verde 2 •
7. Allah Yeryüzünde Gezip Dolaşmayı V e Rızıklarından İstifade
Etmeyi Emreder
Yine Cenab-ı Hak, yeryüzünde gezip dalaşmayı ve Allah'ın yarattığı
33
rızıklardan istifade etmeyi emretmektedir • Biz bu ayetin mealen kaydedip,
Bizim Mülk Süresi Tefsiri isimli çalışmamızdan konumuzia ilgili olan
kısmını aynen naklediyoruz:
"0, yeri sizin faydamza olarak itaatkar kılandır. Haydi onun
da yürüyün. O'nun nzkından yeyin. Son dönüş ancak O'nadır."
"Omuzlarında
26
27
28
29
°
3
31
32
33
yürüyün" emrinin
işaretiyle,
omuzların­
at veya deve gibi daha ziya-
Zilzal, 99/7-8.
Enbiya, 21/80.
Bkz. Kurtubi, a.g.e., Zilzal, 99/7-8. ayet! erin tefsiri; İbn Kesir, a.g.e., aynı ayetlerin tefsiri.
Mu'miniln, 23/27.
Kas as, 28/26-27.
İbn Mace, Muhammed b. Yezid, Sımemi '/-Mustafa, Mısır, 1372 (1952), Ticarat 5.
Buhari, Muhammed b. İsmail, e/-Ciimiu's-Salıilı, İstanbul 1315, İ care 2.
Mülk, 67/15.
96
DİN EÖİTİMİ ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
de binilmesi adet olan en önemli bir hayvana benzetildiği anlaşılıyorsa da-:ki, ilk akla gelen Arap atı ve hecin denilen cins deve türüdür-"O'nun nzkından yiyin" buyurolması da, bu bineğin aynı zamanda uysal bir koyun
gibi, eti yenen, sütü sağılan, yünü kırpılan bir varlık olduğuna işaret ediyor.
Dünyamız gerçekten bu her iki tür özelliği de kendinde bulunduruyor. Özellikle her türü istifadeye elverişli olarak binilen ve incitıneden yürüyen uysal
bir binek halinde tasvir edilmiştir ki, bu da onun hissedilmeyecek kadar rahat
ve seri bir hareketle sarsmaksızın yürüyüşüne de bir işaret vardır. Demekki
Allah TeaH1, bize arzın hareketini realitede olduğu gibi hissedilmez- bir
şekilde bildirmiştir. Bilindiği gibi bu gibi teşbih ve istiareleri takviye eden
karınelere "terş!h" denilir. Burada da maksadın öyle bir binit teşbihi olduğu
"Onun omuzlannda yürüyün" buyurularak belirtilmiştir, yani terş!h yapıl­
mıştır.
Bunda dört türlü yürüyüş anlaşılır: a) Onun üzerinde omuzlan arasında
yürümektir ki bu bildiğimiz şekilde yerküresi üzerinde bizim kendi yürüyüşümüzdür. Bu ihtimale göre, "Fı"nin müteallakı "meşy"dir. ''Menakib" ise
mefulun fihtir. ·Biz de sadece yerkürenin sınırlan içinde yürümüş olurıiz. b)
Bir at veya gemi sırtında gittiğimiz gibi, arzın sırtında olarak onun yürüyüşü
ile bilvasıta yürümemizdir. Bu durumda "kainen fi menakibiha" takdirinde
ve zarf-ı mustakar olarak yürümenen faili olan muhataplann halidir. Buna
göre, aslında Allah'ın emriyle önce arz yürüyor, onunla birlikte biz de dalaylı olarak yürümüş oluyoruz. Bir gemi veya uçakla yol almamız gibi. Bizim
yürüyüşümüz arzın sınırlan içinde değil de uzay boşluğundadır. Bundan
sonraki ayette semadan bahsedilmesi buna açık bir işarettir. c) Sadece yeryüzünün yüzeyinde kalınmayıp, kömür ve benzeri madenieri çıkaraniann
yaptığı gibi veya petrol ve su arayanlar misali sondajlar atarak yerin derinlikIerine doğru inin, merkezine doğru nüfuz edin şeklinde de anlaşılabilir ki, bu
da dünyanın ne kadar uysal, istifadeye elverişli ve itaatkar olduğunu daha iyi
gösterir. d) Bize göre muhtemel olan ve dil açısından hiçbir engeli bulunmayan, realiteye de uygun düşen bu görüşlerin hepsi aynı anda Allah'ın muradı
olabilir.
Arzın menakibinde yürümek için, öncelikle onu keşfedip tanımaya ihtiyaç vardır. Bu ise, yeryüzünün özelliklerini konu alan ve coğrafya denilen
bilgiler ile olur. Öyleyse, burada o bilim dalını öğrenmeye ve geliştirmeye
bir teşvik vardır. Yeryüzünde dalaşına, onun üzerinde incelemelere ve
gözlemlere sevkedeceği için diğer bazı bilim daUanna da teşvik bulunmaktadır.
Ayette geçen, "omuzlanndan yürüyün" ve "O'nun nzıklanndan yeyin"
emirleri, mübahlık için ve "yürüyeblirsiniz", "yiyebilirsiniz" şeklinde olduğu
belirtiliyorsa da, burada sözün akışı, söz konusu emirlerin sadece mübahlık
KUR' AN VE SÜNNET'TE ÇALIŞMANIN ÖNEMİ
97
için olmayıp, bir teşvik ve hatta yerine göre zorunluluk için olduğunu gösteriyor. Nitekim, bu gezip dolaşma ve nzıklardan yeme bir İHl.h'i lütuf olduğu­
na göre buna teşvik söz konusudur. Hatta bazen nzkını temin etmek ve
ölmeyecek kadar yemek vacip olduğu üzere bunlara vesile olacak seyahatler
ve nimetlerden i~tifadeler de vacip olur.
"O'nun nzkından yeyin." "Yemek" deyimi sadece yiyeceklerden istifade
has, irade-i amın kabilinden olarak, içmek, giyinmek ve benzeri her türlü intifa' ve istifadeleri kapsar. Zaten nzık da, sadece
kursaktan geçen ve mideye sevkedilen yiyeceklerden ibaret değildir. Hatta
ilim, akıl, yetenek gibi manevi meziyetler de birer nzıktır.
anlamında olmayıp zikr-ı
"Nüşı1r
ancak O'nadır." ''Nüşı1r" yayılmak anlamına geliyorsa da daha
çok hayat ve özellikle ölümden sonraki hayat, diğer deyişiyle diriliş demektir. Bu ifadenin verdiği mesaj şudur: Yeryüzünde yürüyün, çalışın, yeyin,
fakat bu kuvvetleri ve yetkileri size veren Allah'ı ve O'nun huzuruna vanp
hesap vermeye vesile olan ölümü unutmayarak, O'na hesap vereceğinizi
düşünerek hareket edin. Haksızlık, zulüm, israf, seffihet vs gibi kötü gayeler
için değil, Allah için ve Allah'a gideceğinizi hesap ederek, kısacası Allah'tan
korkarak yürüyün, yeyin. O'nun nizarn ve alıkarnından çıkmaya yeltenmeksizin, küfur ve nankörlük, zulüm ve isyan, kötülük ve şeytanlık yollanna
sapmaksızın nimetlerinin karlrini bilip herbirini yerinde sarf edip, en güzel
arneller için çalışın. Kısaca, her zaman O'na iman ve O'ndan korkınakla dolu
olup azabından korunarak, lütuflanna şükrederek O'nun yanında vaadedilen
en yüksek hayata ermek için yürüyün34 :
8. Çalışıp Teknik İlerlemeler Kaydedilerek Düşmana Galip Gelme
E mr edilir
Bir ayet-i kerimede de, düşmana karşı çalışarak teknikte ilerleyerek üstün gelinmesi isteniyor: "Onlara karşi gücünüzün yettiği kadar savaş malzemesi hazırlayın ki, bununla Allah'ın düşmanı ve sizin düşmamnızı ve daha
bundan başka sizin bilmediğiniz, fakat Allah'ın bildiği diğer düşmanlan
korkutasınız. Allah yolunda ne harcarsanız, karşılığı size eksiksiz ödenir,
asla haksızlığa uğratılmazsınız. " 35
Elmalılı bu ayetin açıklamasında şunlan kaydetmektedir: "Ve ey müminler! Hepiniz onlar için kuvvet olabilecek her şeyden ve bağlı atlardan
gücünüzün yettiğince hazırlayın. Yani savaş için kuvvetli olmanıza sebep
olabilecek her neye gücünüz yetiyorsa onu hazırlayın, her zaman hazırlıklı
34
35
Elmalılı, Muhammed Harndi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, Eser Neşriyat, istanbul, Mülk, 67/15
ayetinin tefsiri.
Enflil, 8/60.
98
DİN EÖİTİMİ ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
olmaya bakın. Bedir'de olduğu gibi, aletsiz ve hazırlıksız bulunrnayın. Bu
hazırlık ile Allah'ın düşmanı ve aynı zamanda sizin de düşmanınız olan o
düşmanları, o Mekke müşriklerini ki, onlardan başka daha nicelerini ki;
Onları siz bilmezsiniz, (sayılarını veya düşmanlık derecelerini) Allah bilir.
İşte bütün bunları irhab edersiniz, yani yapmış olduğunuz hazırlıklada
sindirirsiniz. Gücünüz yettiği ölçüde bu korkutınayı gerçekleştirecek bir halde kııvvet hazırlayınız. Ve Allah yolunda sarfedeceğiniz
her şey size ecir olarak aynen ödenecekir. Ve siz hiçbir şekilde zulme, haksızlığa uğrahlmazsınız. Arneliniz boşa giderilmez, kesiniilde faydasını
görürsünüz, sevabmdan zerre kadar eksik bırakılmazsınız. " 36
bunları korkııtur,
Hz. Peygamber (s.a) ayette geçen "kuvvet"in "atmak" olduğunu "Dikkat
edin, kııvvet atmaktır" şeklinde ifade etmiştir37 • Çağın şartlarına göre düş­
manın sahip olduğu silahiara , hatta daha ileri, daha üstün silahiara sahip
olmakla güçlü ve kuvvetli olmak mümkündür. Hz. Peygamber (s.a) zamanında kııllanılan savaş araç ve gereçleri ile bugün kullanılan araç ve gereçlerin aynı olması düşünülemez. Dolayısıyla günümüzde kullanılan her çeşit
savaş aleti olan roket, bomba, füze, top, top, uçaksavar vb. araçlan klınan­
maktan müstağni kalınamaz 38 .
9. Gayr-i Meşru Kazanç Yollarının Yasaklanması da
Çalışmaya
Teşviktir
Kur' an, gayr-i meşru, kolay yoldan, mesuliyete ve çabaya başvurmadan
elde edilen kazançlan yasaklamakla, yine çalışmaya, zihnen ve bedenen
yorulmaya teşvik etmiştir. Kazancın temiz ve helal yoldan elde edilmesi
konusunda şu ayet-i kerimeler birer temel prensiptir: "Ey insanlar! Size
39
verdiğimiz rızıklann temiz ve helal olanından yiyin."
Merhum Elmalıh bu ayet hakkında şu açıklamayı yapar: "Ey mürninlerı
Siz o hayvanlar gibi almayınız. Size kısmet ettiğimiz nzıkların maddi ve
manevi temiz olanlanndan yiyiniz. Çünkü yaratılış aleminde nzkın hararnı
da var, helali de; pisi de var, temizi de. Fakat siz, bunların temizlerinden ve
kimsenin hakkı geçmeyerek meşru şekilde kazanılan helallerinden insanca
yiyiniz. Hem hayvanlar gibi pis boğaz almayınız, hem de bir takımlannın
yaptığı gibi helal, hoş ve temiz şeylerden kendinizi mahrum etrneyiniz.
Temiz temiz, helal helal yiyiniz.
Onları
36
37
38
39
yaratan, veren Allah'a
şükrediniz.
O helal ve temiz nzıklarla bes-
Elmalılı, a.g.e., Enfiil, 8160. ayetin tefsiıi.
Bkz. Müslim, İbn Haccac, el-Kuşeyri, el-Ciimiıı's-Salıilı, Mısır 1374 (1955), İmare 167.
Saffet Sancaklı, Diyanel İ/mi Dergi, "Hz. Peygamber ve Çalışma Hayatı", c. 35, sy. 3, s. 87.
Bakara, 21172.
KUR'AN VE SÜNNET'TE ÇALIŞMANIN ÖNEMİ
99
lenen vücudunuzu, görünen ve görünmeyen organlannızı, ne için yaratılmış­
larsa onda, yani yaratılış gayelerinde kullanınız. Çünkü yukarda da açıklan­
dığı üzere şükrün gerçek bir şekilde yerine getirilmesi, nimeti ihsan edene bu
suretle karşılık vererek saygı göstermektir.
Vücudun organlanndan her birinin bir yaratılış hikmeti vardır. Bunun
bir kısmı genel olarak herkes için bellidir. Diğer kısmını da "Organlann
faydalan bilimi" (Fizyoloji) denen ilimle yavaş yavaş, ardarda tetkik etmek
mümkündür. Mesela neslin devamı için verilmiş olan bir organı, nesli kaybetmek için kullanmanın, yine aynı şekilde gerçekleri keşfedip, Allah'ı
tanımak için bahşedilmiş olan aklı, bozgunculuğu körüklemek ve hukuku
iptal için sarf etmenin, nirnete karşı büyük bir nankörlük olduğu ne kadar
açıktır. İnsanlığın kıymetini bilmeyerek pis ve haram şeyler yiyenler, böyle
nimete karşı nankörlüğe düşecekleri gibi, nimete nankörlük edenler de
madd1 ve manevi pislikten kurtulamazlar. Birinden korunsalar, diğerine
mutlaka bulaşırlar. (...)
Ey mürninleri Böyle temiz temiz yiyiniz de Allah'a şükrediniz. Eğer siz
gerçekten yalnız Allah'a ibadet ve kulluk ediyorsanız böyle yaparsınız.
Gerçekten tek Allah'a inanmış mürnin olanlar, böyle yaparlar."
"Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda batıl yere doğru olmayan sebeplerle yemeyin, kendi rızanızla yaptığınız ticaret olursa başka .. .'.4°
Yine Elmalılı, bu ayeti şöyle tefsir eder: "Mallarınızı kendi aranızda yani ister genel olarak ve ister kan-koca ve akraba arasında haksız, meşru
olmayan bir şekilde boşu boşuna yemeyiniz. Ayrıca birbirinizin malını haklı
ve meşru bir sebep olmaksızın almayınız. Hem de o malları boş yere harcarriayınız. Bakara süresindeki "Birbirinizin mallarını haksız yere yemeyin.
İnsanların bir kısım mallarını bile bile günaha girerek yemek için onları
hakimiere aktarmayın.''41 ayetine bakınız.
Batıl: Hırsızlık, hainlik, gasbetmek, kumar, faiz, geçersiz (haksız) değiş­
tirmeler ve sefıhlik, israf ve bütün meşru olmayan sebepler ve maksatların
hepsini, yani hem kazanma sebebini ve hem harcama şeklini kapsar. Ancak o
malların aranızdaki karşılıklı rızadan elde edilen bir ticaret olması müstesna.
Yahut (... ) ancak aranızda karşılıklı rızadan meydana gelen bir ticaretin
bulunması başka, bundan ve bunu yemekten nehyedilmiş değilsiniz. (... )
Ticaretin özellikle zikredilmesine gelince: Bunun hikmeti olarak deniliyor
ki: Bununla ticaretin mülkiyet sebepleri içinde en önemli ve en fazla vuku
bulan bir esas ve şeref sahipleri için en uygun bir kazanç yolu olduğu anlaşılmıştır.
•o
N isa, 4/29.
••
Bakara, 2/188.
DİN EGİTİMİ ARAŞTIRMALARI DERGiSi
100
"Allah anş-verişi helal, faizi haram kılmıştır."42
Bu ayetin tefsirini de Elmalılı'dan alıp kaydedelim: İşte Hak Teala bunlann bu hallerini açıklamak üzere buyuruyor ki: "faiz yiyenler", yani faizcilik yapan ve böylece servet elde ediyoruz diye muhtaçlann kazançlannı
ellerinden alan ve üretimin hedefini kamu yaranndan kişi çıkarianna doğru
kaydıran, gerçekte ise üretimden ziyade tüketime hizmet eden, velhasıl hayır
yoluna infak amacının tamamen zıddına gidenler, saradan, cinnetten kalkamazlar; ancak kıyamet gününde şeytan çarpmış saralı veya deli gibi perişan­
lık içinde kalkarlar. Esasen dokunmak demek olan "mess" Arap dilinde
"delirmek" anlamına da gelir, mecnfina ve saralıya "memsfis" yani' dokunulmuş, çarpılmış denilir. Bunlar anlaşılmaz gizli sebeplerden ileri gelen
fena hastalıklar olduğu için cinlere ve şeytana nisbet edilerek "cin tutmuş",
"şeytan çarpmış" denilegeldiği de herkesçe bilinen bir husustur. Buniann
böylece şeytana nisbet edilmesi hakikat mı, mecaz mı olduğu meselesi ayrıca
tartışma konusu yapılmış ise de, burada asıl mana aşikardır ki, fenalığın
dehşetini ve gizli sebeplere dayandığını göstermektir. Bunlar riba ile _emek
ve iş sahiplerinin çalışmalannın ürünü olan şeyi alıp, onunla geçindiklerinden tembellik içinde yatar, rahat ve hızlı bir şekilde uyanamazlar, hemen
kalkamazlar; pek çoğu yataklarında şeytan çarpmış gibi saatlerce gemeşerek,
ağzını, yüzünü buruşturarak, sendeleye sendeleye kalkarlar. Bütün hayatlan
riba düşüncesi ile ve onun dedikodusu ile geçer, düştükleri zaman da bellerini doğrultamazlar. Fakat asıl mesele bu değil, bunlar karınlannı riba ile
doldurduklanndan dolayı bir hadis-i şerifte de beyan -buyurulduğu üzere,
kabirierinden kalkarken genellikle saralı veya deli halinde kalkacaklar ve bu
hal onların belirgin özellikleri olacaktır. Mrrac gecesinde Resulullah,
riMeılan bu ayetin tasvir ettiği şekilde görmüş, bunlar kimdir diye sorduğu
zaman da Cebrail bu ayeti okumuştur.( ... )
Riba insanlan cidden çalışıp kazanmak ve üretim ile meşgul olmaktan
uzak tutar. Çünkü herhangi bir suretle beş on kuruş para sahibi olmuş bulunan bir kimse faizeilikle parasını peşin veya veresiye arttırmak imkanını
bulunca artık- geçimini kazanmak için az veya çok kolay bir yol elde etmiş
olur. Ve o zaman zahmetli olan ticaret veya sanatlada çalışıp kazanmak
zorluğuna ve sıkıntısına dayanamamaya başlar. Bu durum, yüksek üretim
yapmaya kabiliyedi birçok kimsenin çalışmalanndan iş dünyasının mahrum
kalmasına ve bundan dolayı da halkın genel çıkarlannın kesilmesine sebep
olur. Halbuki dünya ve toplum düzeni ticaretler, üretimler, sanatlar ve bayındırlık faaliyetleri ile gerçek boyutunu kazanır. Yüksek çalışmanın, yüksek
sermayelerin dahi yakından ilgili olduğu bu açıdan bakılınca sermayeyi
arttırmak için ribanın da bu anlamda kamu yaranna hizmet edebileceği iddia
42
Bakara, 2/275.
KUR'AN VE SÜNNET'TE ÇALIŞMANIN ÖNEMİ
!Ol
olunamaz. Çünkü bu arttırrna, yalnızca ribadan beklenecek olursa emek ve
çalışmaya hiç önem verilmemiş ve iltifat edilmemiş olur. Halbuki bayındır­
lık ve kamu yararı paraya, bir araç olarak bağlı gibi görünüyor ise de, emek
ve çalışmaya bizzat geçerli bir sebep olarak dayalıdır. Bundan dolayı sermaye sahiplerinin nakitleriyle birlikte kendi emek ve çalışmalan da üretime
eklendiği takdirde meydana çıkacak sonuç ile, bunların emek ve çabalarını
kısmen de olsa ribaya terketmeleriyle diğer çalışanların ve üretenlerin ortaya
koyduklarını tüketmekten doğacak sonuçlar arasındaki fark pek büyüktür.
Eğer ticaret ve iş dünyasında riba sayesinde iktidar ve güçlerini sürdüren
sermaye sahiplerinin faizeilikleri ellerinden alındığı zaman bunların ticaretteki kıymetlerinin kalmayacağı düşünülüyorsa, o .zaman da bunların zaten
faydalı ve kıymetli bir kesim olmadıklannın ve işe yaramadıklarının kabul
edilmesi ve bu yüksek sermayeleri ellerinde hapsetmeye haklannın olmaması lazim gelir. Yok eğer bu sermaye sahipleri cidden ticari gücü yerinde ve
kabiliyetli kimseler ise o zaman da ribacılık, bunların gerçek değerlerini
engellediği ve mesailerinden ticaret dünyasını mahrum bıraktığı için, onlara
ve kamuya zarar veriyor demektir.
Buna göre İslam, meşru ve helal yollardan, çalışarak kazanç sağlamanın
ve öneminden çokça sözetmiştir. Faiz, rüşvet, karaborsa,
yalan-dolan gibi gayr-i meşru yollardan uzak kalınmasını, kara paraya bulaşılmamasını istemektedir. Çünkü insan, müspet-menfı her ne yaparsa onun
hesabını Allah'a vermekle mükellef tutulmuştur. Hz. Peygamber de, bu
durumu şöyle açıklar: "Hiçbir kul, kıyamet gününde, ömrünü nerede tükettiğinden, ilmiyle ne gibi işler yaptığından, malını nereden kazanıp nerede
harcadığından, gençliğini nerede yıprattığından sorolmadıkça bulunduğu
yerden kıpırdayamaz43 •
gereldiliğinden
10. Pozitif Ve Üretici Faaliyet Yüce Allah'ın Bir Vasfı Olup Kul İçin
Güzel Bir Örnektir:
Mehmed Akif, "O her an bir şe'ndedir"44 ayetini açıklarken, "Ne dinlenir ne de atıl kalır bir an 1 Şuun-ı hilkati teksif edip yaratmaktan." Demektedir. Kainatı sonsuz kudretiyle meydana getiren yüce yaratıcı, söz konusu
ayetin ifadesi yle, ilahı iradenin her an bir çalışma içinde olduğuna dikkatleri
çekmekte ve yeryüzünde, İlahl iradenin "halife"liğini gerçekleştirrnek gibi
çok kutsal ve seçkin bir görevle donattığı insana yürüyeceği yolu göstermektedir.
43
44
Tirmizi, Ebu İsa Muhammed b. İsa, Sıineııii '!-Tirmizi, Kahire ı 938, Kıyamet ı.
Ralıman, 55/29.
DİN EGİTİMİ ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
102
ll. Cennete Ulaşmak, Dünyada Adeta Durup Dinlenmeden
Çalışarak Güzel Bir İz Ve Hoş Bir Seda Bırakınakla Mümkündür
Yüce Allah, "Rabbinizin bağışına ve takva sahipleri için hazırlanmış
olup genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşun" 45 ayetiyle, cennete
ulaşmanın ve Allah'ın bağışlamasına mazhar olmanın ancak durup dinlenmeksizin sürecek bir çalışmanın ürünü olabileceğini vurgulamaktadır. Ayetteki "sariı1" ifadesi oldukça dikkat çekicidir. "Koşunui, yanşınız" derken
Yüce Yaratan, yürümekten bile üşenen insanların ne bu dünyada ne de
hayatın devarnı olan ahirette bir şey başarabilmeleri, iyi bir iz bırakabilmele­
rinin mümkün olduğuna işaret eder. Oysa kutsal bir yürüyüş olan şu dünya
hayatında çalışıp yorulanlar, kendisi, ailesi, toplumu ve tüm insanlık adına
faydalı, hayırlı bir başlangıca imza atanlar, arkalannda anılmaya ve takdire
değer izler bırakabilir. Bu izierin İlahi kudret tarafından daima gözedendiği­
nin bilinci içinde hareket ederek Yasin Suresi'ndeki şu ayeti her zaman
hatırlar: "Şüphesiz ölüleri ancak biz diriltiriz. Onların yaptıklan her işi,
bıraktıklan her izi yazanz. Biz her şeyi apaçık bir kitapta sayıp yazmışız­
dır."46
B. SÜNNET'TE
1. Çalışmak, Hz. Muhammed'in Fiili Sünnetidir
Hz. Peygamber, çocukluğunda çobanlık yapmıştır. Daha sonra da gençlik döneminde uzun bir süre ticaretle meşgul olmuştıır47 • Amcası Ebu
Talib'in himayesinde olduğu zamanlar pek çok bölgeye ticari kervanlarla
48
gitmiş ve ticaretin bizzat içinde olmuştur • Hz. Peygamber, peygamberlik
döneminde de, devlet başkanlığı, hakimlik, komutanlık gibi dünyevi yönü
bulunan görevler de ifa etmiştir. Hz. Peygamber, ömrü boyunca hiç dunnamış, boş yere vakit geçinnemiş, sürekli bir çalışma içinde olmuştıır. Mescid-i
Nebevi'nin inşa edilmesinde, Hendek Savaşı öncesinde hendeğin kazım
işinde bir işçi gibi çalışmıştır. Sahabe, hendelderin kazımında onun çok
yarolduğunu görünce İstirahat etmesini, çalışmamasını istemiş, ancak o,
çalışmayı bırakmayarak devam etmiştir. Yaptığı savaşlarda da her türlü
tedbiri almış ve her türlü çalışmayı yerine getirmiştir. Tembelliği hiçbir
şekilde sevmeyen ve tasvip etmeyen Hz. Peygamber, ev işlerinde dahi aile
fertlerine yardımcı olmuş ve onların işlerine katkıda bulunmuştur. Hz. Aişe,
onun bu durumunu şöyle anlatır: "Hz. Peygamber (s.a), ayakkabısını tamir
45
46
47
48
Al-i İmran, 133.
Yasin, 36/12
İbn Sa'd, et-Tabakiitii'/-Kiibra, Diiru's-Siidır, Beyrut trs., 1, 121, 131; Muhammed Hamidullah, İslam
Peygamberi, tre. M. S. Mutlu, S. Tuğ, Yağmur Yayınlan istanbul, I 965, I, 52.
İbn Sa'd, a.g.e., I, I 29, 13 I; Muhammed Hamidullah, a.g.e., I, 52-53.
KUR' AN VE SÜNNET'TE ÇALIŞMANIN ÖNEMİ
103
eder, elbisesini diker, koyun sağar ve ev işlerinde hanımıanna yardım ederdi"49. Yine Hz. Aişe, benzer bir soruya, "O ailesinin hizmetindeydi. Namaz
vakti geldiğinde de kalkıp nazına giderdi" diye cevap vermiştir50 .
2 .. Hz. Peygamber Tembellikten, Faydasız Çaba ve Çalışmalardan
Allah' a Sığmınıştır
İnsanlara faydalı işler yapmalannı tavsiye eden Hz. Peygamber dualannda da herşeyin faydalı, hayırlı ve iyi olanını Allah'tan niyaz etmiştir:
"Allah'ım! Ben, fayda vermeyen ilimden, korkmayan kalpten, doymayan
nefisten ve kabul olunmayan duadan Sana sığınınm" diyerek 51 insanlan
yararlı çalışmalar yapmaya teşvik etmiştir. "Allahım! Acizlikten, tembellikten, korkaklıktan, düşkün ihtiyarlıktan Sana sığınınm" diye de dua etmiştir52 .
Hadiste geçen "acizlik", faydalı bir işe güç yetirememek, tembellik ise, güç
53
yetirdiği ve yapma gerekçesi olduğu halde üşenerek yapmamaktır . Tembellik, gayret ve faaliyetin zıttıdır. Himmet gevşekliğidir. Rabata düşkünlüktür.
Tembellik ve rahat düşkünlüğü, her türlü mahrumiyetİn ve ümit kınklığının
sebebidir54 . Salih amellerden, fayda1ı işlerden geri bırakacağını veya terk
ettireceğini bildiği için Hz. Peygamber, tembellikten Allah'a sığınmakla,
sürekli bir gayret, çaba ve faaliyet içinde bulunma güç ve arzusunu Allah'tan
dilemektedir.
3. En Temiz Ve Hayırlı Kazanç İnsanın Kendi Elinin Emeğidir
Mikdam b. Ma'dikerib anlatıyor: "Resı1lullah buyurdular ki: "(Beni
Adem'den) hiç kimse elinin emeğinden daha hayırlı bir taamı asla yememiş­
tir. Allah'ın peygamberi Davud aleyhisselam elinin emeğini yerdi." 55
Her Peygamber'in kendi elinin emeğiyle geçindiği bir gerçek iken özellikle Hz. Davud'un örnek olarak belirtilmesi, onun bu tutumunun bir ihtiyaçtan dolayı olmamasıdır. Çünkü Hz. Davud aynı zamanda büyük bir hükümdardı. İsteseydi hizmetini başkalanna gördürürdü. Buna rağmen o zırh yapıp
56
satıyor ve geçimini sadece bu yolla sağlıyordu .
49
50
51
52
53
54
55
56
Mevlana Şibli, Asr-ı Saadet, tre. ö. Rıza Doğru!, Eser Neşriyat, istanbul I 997, ll, 98; aynca bk.
Saffet Sancaklı, Hz. Peygamber ve Çalışma Hayatı, DİB. ilmi Dergi, c. 35, sy. 3, s. 85.
Umdetü 'I-Karl, Xl, 187.
Müslim, Zikir 73.
Buhar!, Daaviit 38; Müslim, Zikir 73; Tirmizi, Daavat 116.
İbn Hacer el-Askaliinl, Fetlm'l-Biiri bi Şerh i Sahilıi '1-Bulıari, Mısır, 1378/1958, VI, s. 36.
el-Müniivl, Feyzu'l-Kadir, III, 507.
Buhaıi, Büyü' 15.
Askalanl, Fetlm'l-Biiri, IV, 306; VI, 455.
DiN EGiTiMi ARAŞTIRMALARI DERGiSi
104
"En temiz kazanç hangisidir?" sorusuna Hz. Peygamber, "Kişinin kendi
elinin emeği ile dürüst ticaretin kazancı olduğunu" söylemiştir57 •
"Yediğiniz en temiz lokma, kendi kazancınızdan olan lokmadır." 58
"Kazancın en şereflisi, kişinin elinin emeğiyle kazandığı dır. "
59
Kazancın
en temizi, konuştuklarında yalan söylemeyen, emanet bırakıl­
hiyanet etmeyen, söz verdiklerinde sözlerinden ·dönmeyen, satın
aldıklannda malı yermeyen, sattıklarında malı övmeyen, üzerlerinde alacak
olduğunda ödemeyi geciktirmeyen, alacaklı olduklarında borçluyu sılanayan
tüccann kazancıdır." 60
dığında
4. Maddeten Ve Man en Kuvvetli Mü 'min Zayıf Mü'minden
Hayırlıdır
.
"Kuvvetli mü'min zayıf mü'minden daha hayırlıdır. Her ne kadar ikisinde de hayır varsa da ... Sen, senin için faydalı olanı elde etmeye elinden
geldiğince çalış, acizlik gösterme. Eğer başına bir şey gelirse, 'şöyle yapsaydım, şöyle şöyle olurdu' deme. Aksine 'Allah'ın takdiri böyleymiş, O dilediğini yapar' de. 'Şayet şöyle yapsaydım' sözü, şeytan işine kapı açar" 61 .
"Kuvvetli mü'min zayıfmü'minden daha hayırlı ve (Allah'a) daha sevimli. ,62
dır.
5. "Veren El" Olmak İçin Çalışmak Gerekir
63
"Veren el, alan elden daha hayırlıdır." Hz. Peygamber'in bu sözünden
son derece etkilenen Hakim isimli sahabi, "Seni hak olarak gönderen Allah'a
yemin ederim ki, ey Allah'ın Elçisi, Senden sonra dünyadan ayrılıncaya
kadar hiç kimseden bir şey istemeyeceğim" demiştir. Nitekim daha sonraları
Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer devlet başkanlığı dönemlerinde Devlet gelirlerinden kendisinin hakkı olan bir şeyi vermek için Hakim'i çağınnışlar, o ise
kimseden bir şey almayacağına ilişkin verdiği sözüne sadık kalrak gidip
64
almayı kabul etmemiştir •
·
57
58
59
60
61
62
63
6-1
Ahmed, Miisned, IV, 141.
Tirmizi, Ahkam 22; İbn Mace, Ticarat 64; Ahmed, Miisned. Il, 179, VI, 162.
Ahmed,Miisned, Mısır, 1313, IV, 141.
es-Suyıiti, e/-Camu's-Sagir, I, 187.
Müslim, IV, 2052.
Müslim, Kadir 34; İbn Mace, Mukaddime 10.
Buhari, Zekat 18, 50, Nafakat 2; Müslim, Zekat 94-97, 107, 124; Ebu Davud, Zekat 28, 39; Tirmizi,
Zekat 38, Birr 77, Zühd 32; Nesai, Zekat 53, 60.
Bedruddin Ayni, Umdetii'/-Kari, XIV, 44.
KUR' AN VE SÜNNET'TE ÇALIŞMANIN ÖNEMİ
Hz. Peygamber'in meclisinde bir adam övüldü ve
hakkında
105
denildi ki:
".:Hayvanlara binip yola koyulduğumuzda mola verinceye kadar Allah'ı
zikreder. Mola verdiğimizde de tekrar yola koyuluncaya kadar da durmadan
namaz kılar. Bunu duyan Resulullah (s.a) sizden hanginiz onun devesini
yemliyor ve yiyec.eğini hazırlıyor?" diye sordu. Orada bulunanlar: "-Hepimiz
yapıyoruz" diye cevap verdiler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a) "Öyleyse hepiniz ondan hayırlısınız" buyurdu65 .
6. İyi Adamın Elinde İyi Mal Ne Güzeldir!
66
"İyi bir mal, iyi bir kimse için ne kadar güzeldir" • Hz. Peygamber bu
sözü, Amr b. As'ı çağırarak bir askeri harekata komutan tayin etmek istediğini, l;ıu seferde salimen ve ganimen (esenlik içinde ve büyük maddi kazançla) döneceğini söylemesi üzerine H. Amr'ın, "Ben mal kazanmak için Müslüman olmadım. Aksine İslam'ı sevdiğimden ve Allah'ın Elçisi'yle beraber
olmak istediğimden İslam'ı seçtim" demesi üzerine söylediği belirtilir67 .
'·
Helal yolla
kazanılmak
ve yoksulun
hakkı
ödenmek şartıyla mal ve ser-
vetİn İslam'daki yeri ve önemi konusunda şu hadis-i şerifler de oldukça
anlamlıdır:
"Servet, bir müslüman için ne güzel arkadaştır. Yeter ki o servetinden
fakire, yetime ve yolcuya vermiş olsun."68 "Takva sahibi bir kimse için,
zenginliğinin hiçbir mahzuru yoktur." 69
7. Kişinin, Ailesi İçin Çalışıp Kazanması ibadettir
Hz. Peygamber (s.a.s.), kişinin çalışıp, ailesinin geçimini temin etmesini, Allah yolunda cihad etmek ve gündüzleri oruç tutup, geceleri namazla
geçirmekle bir tutmuştur70 •
"Sen ev halkına bir harcamada bulunduğun zaman, şüphesiz ki ondan
sevap alırsın, hatta hanımının ağzına verdiğin lokmadan bile."71
Hatta ihtiyacı olan başka kimseler için
çalışmak
da
aynı sevabı kazandı­
m: "Dul ve yoksul için çalışan, Allah yolunda cihad etmiş ve usanmadan
6
;
66
67
68
69
70
71
el-Hufi, Resül ve Ahlak, s. 330.
Buhari, Edebu'l-Miifred. Daru'I-Ma'ıife, s. 97.
ei-Askalani, Feılw'l-Biiri, VIII, 75; ei-Münavi, Feyzu'l-Kadir, VII, ı8.
Ahmed, Miisned, III, 2ı.
İbn Mace, Ticaret ı.
Buhii.ri, Nafakii.t ı.
Buhar!, İman 4ı, Na fakat ı, Vesaya 2; Müsıim, Vasiyyet 58.
DiN EGİTİMİ ARAŞTIRMALARI DERGiSi
106
ibadet etmiş, kesintisiz oruç tutmuş gibidir."72 "Bir kimse din kardeşinin
73
yardımında bulunduğu sürece Allah da o kimsenin yardımında olur."
8. Helalinden Kazanmak İçin Çalışıp Yorgun Düşen, Allah'ın
Sevgili Kuludur:
"Allah kulunu, helalkazanç talebinden yorgun düşmüş görmeyi sever"74
Yani, Allah bu kazancıyla hem kendini ve çoluk çocuğunu muhtaç duruma
düşüp başkalanna el açmaktan koruduğu hem de kazancıyla üretime ve
topluma katkı sağladığı için böyle bir kulundan razı olur, ona kat be kat
sevap verir. Yeter ki, kazancında Allah'ın lütuf ve desteğini unutmasın, nzkı
Rezzak olan Allah'tan beklesin, kazandığını sadece kendi güç ve kuvvetinden bilmesin. Çalışıp kazanırken Allah'ı anınayı da unutmasın. Yine Hz.
Peygamber'in, "Ben, hoşuma giden bir kimse görürüm. 'Bir mesleğin (işin)
var mı?' diye soranm. Eğer, 'Hayır' derse o kimse gözümden düşer" buyurduğu nakledilir75 .
Alimler, çalışıp kazanmayı her ne kadar bir açıdan farz görmüşlerdir.
Çünkü, bir insan ancak hayatı için zorunlu ihtiyaçlarını karşılayabildiği
takdirde ibadet edebilir ve Allah'a olan kulluğunu yerine getirebilir. Allah'a
kulluk da farz olduğun agöre ona vesile olan böyle bir çalışıp çabalama da
farz olur. Tembel tembel ve boş oturan kimse insanlık vasfından sıynlmış,
hatta hayvanlık (canlılık) niteliğini de yitirmiş, ölü ve cansızlar cinsine
76
katılmış olur •
9.
Haksız
ve Haram Kazançtan
Sakınma
Emri de Dolaylı Olarak
Çalışmaya Teşviktir:
Hz. Peygamber'den helal kazanca teşvike ilişkin bir hitabe: "Ey insanlar! Yüce Allah tayyibtir (temizdir), tayyibten (temiz ve helalden) başka bir
şeyi kabul etmez. Allah'ın mü'minlere emrettiği şeyler, peygamberlere
emretmiş olduklarının aynısıdır. Nitekim Yüce Allah: 'Ey peygamberler,
temiz olanlardan yiyin ve yararlı işler işleyin' 77 diye emretmiş, mü'minlere
de: 'Ey iman edenler, size rızık olarak verdikleriınİzin temizlerinden yiyin' 78
72
73
74
75
76
77
78
Buhar!, Nafakil.t ı, Ed eb 25, 26; Nesil. i, Zekat 78; Müslim, Züd 41; Tirmizi, Birr 44.
Müslim, Zikir 38; İbn Mace, Mukaddime 17.
el-Münil.vl, Feyzu '1-Kadir. II, 26.
el- Münavl, a.g.e.. II, 293.
el-Münavi, a.g.e.. Il, 293.
Mu'minün, 23/51.
Bakara, 2/172.
KUR'AN VE SÜNNET'TE ÇALIŞMANIN ÖNEMİ
107
buyurmuştur" . Haramla geçinenin duası kabul olmaz, vücudu Cehennem'e
80
layıktır • Haksız kazanç ateştir81 . Harama düşmernek için şüpheli şeylerden
de sakınmak gerekir82 . Rızık için endişeye kapılarak haram yollara sapılma­
malıdır83. "Emin (güvenilir) ve doğruluktan ayrılmayan ticaret ehli (ahirette)
peygamberler, sıddıklar, şehitler ve salihlerle beraberdir" 84 • Dürüst davranan
taraflar için alışveriş hayırlı ve bereketlidir85 . Aldatmak büyük günahtır86 .
79
10. Çalışma Bakımından Geri Olan Kimseyi Nesebi İlerletemez
"Amelinin geri bıraktığı kişiyi nesebi (soyu sopu) ilerletemez" 87 . Bu hadisten anlıyoruz ki, faydalı işler, salih arneller hususundaki ihmal ve kusurları yüzünden geri kalan kişinin soylu bir aileye mensup olması ahirette ona
hiçbir yarar sağlayamayacaktır. İnsanlar, başka hiçbir şeyle değil, sadece ve
sadece yararlı işleriyle yükseliş kaydederler. Ne soy sop, ne dış güzelliği, ne
de mal mülk insanlar için bir üstünlük vesilesi değildir. Dünyada da ahirette
de insan için emeğinin karşılığından başkası yoktur. İslam'ın bu eskimeyen
ölçüsüne herkesten önce Müslümanların ne kadar çok ihtiyaçları var!
ll. Faydalı Bir Eser Bırakanın Sevap Defteri Kapanmaz
"Kişi öldüğünde şu üş şeyden gelenler hariç, arneli kesilir: (1) Varlığı
devam eden ve istifade edilen hayırlı bir eser. (2) Kendisinden faydalanılan
bir ilim. (3) Kendisi için dua eden hayırlı bir evlat." 88
"Bir müslüman bir ağaç diker veya ekin eker de ondan bir
veya herhangi bir canlı yerse, bu onun için sadaka sayılır." 89
kuş,
insan
Bu ve benzeri hadis-i şeıifler de, insanı ciddi olarak çalışmaya, insanlara
faydalı olmaya, kalıcı eserler bırakmaya, bu uğurda yorulup terlerneye teşvik
edip gayrete getirir.
79
Müsıim, Zekat 65.
80
Müsıim, Zekat 65.
81
Buhar!, Hums 7.
Buhar!, İman 39.
İbrahim C anan, Kiitıib-i Sille ıHulıtasarı Tercüme ve Şerlıi, Akçağ Yay. Ankara, ı 988, H. No: 6623.
Tirmizi, Büyü 4.
Müsıim, lll, ı ı64.
82
83
84
85
86
Müsıim, İman ı64.
87
Müslim, Zikir 38; İbn Mace, Mukaddime ı 7.
Müsıim, Vasiyye ı4; Ebu Davud Yesilyil ı4; Tirmizi, Alıkarn 36; Nesai, Vesaya 8.
Buhar!, eı-Hars ve'ı-Müzaraa ı; Müsıim, Müsakilt, ı ı2.
88
89
DİN EÖİTİMİ ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
108
12. Hz. Peygamber Tembellik Ve Dilenciliği Kötülemiştir
Dinimizde çalışmadan, tembelçe boş vakit geçirmek, geçimini temin
etmemek, başkalarına muhtaç olmak ve neticede başkalarına el avuç açmak
yasaklanmıştır. Dilenmek, insanın kişiliğini yok eder, şeref ve haysiyetini
düşürür. Dilencilik bir toplumun yüzkarasıdır. Bir yerde, çalışamayacak
durumda muhtaç olan insanlar varsa, toplum onları bulmalı, dilenıneye
muhtaç bırakmadan ihtiyaçlarını gidermelidir. Bir mahallede açlıktan bir kişi
ölürse, bütün o mahalle manen sorumludur.
Hz. Peygamber'in, dilenciliği tasvip etmediğini gösteren pek çok hadisi
vardır:
"Birinizin, ipini alarak sırtıyla bir yük odun getirip satması ve böylece
Allah'ın, yüzünü dilencilikten koruması, ya veren veya vermeyen insanlar90
dan bir şeyle·r istemesinden daha hayırlıdır" •
"Her kim malını çoğaltmak için insanlardan mallarını isterse, ancak (cehennemden) ateş parçası istemiş olur. Artık kendi bilir, ister az, ister çok
istesin"91 •
.
·
"Dilenmekten sakınmak isteyenleri Allah haramdan korur, halka karşı
tok gözlü davranmak isteyenleri de Allah, insanlara muhtaç olmaktan kurta,92
rır
.
"Dilenmekte ısrar etmeyiniz. Allah'a yemin ederim ki, sizden biri benden bir şey ister, hoşuma gitmemesine rağmen istediğini benden kopanrsa,
93
verdiğim malın bereketini görmez" •
"Mal biriktirmek için dilenen, gerçekten (cehennemden) kor istiyor,
demektir. Artık ister az, ister çok dilensin"94 • "Dilenmek yüzkarasıdır. Kişi
dilenrnek suretiyle kendi yüzünü lekeler. Sadece devletten hakkını istemesi,
95
ya da zaruret sebebiyle dilenmesi böyle değildir" •
"Kim ki bana halktan hiçbir
96
de ona cenneti garanti ederim" .
şey dilenmeyeceğine
dair söz verirse, ben
"Kim Id ihtiyacı olmadığı halde başkalarından yardım isterse, kıyamet
gününde Allah'ın huzuruna yüzü yırtık ve tırmalanmış olarak gelecektir"97 .
9
'
°
1
92
93
9'
95
96
97
Fethu'l-Mübdi, ll, 88.
Müslim, Zekat 35.
Buhari, Zekat ı 8.
Müslim, Zekilt99.
Müslim, Zekat 105.
Tirmizi, Zekat 38.
Ebu Diivud, Zekilt27.
Ebu Dilvud, Zekiit24.
KUR' AN VE SÜNNET'TE ÇALIŞMANIN ÖNEMİ
109
Hz. Peygamber kendisine dilenrnek için gelenleri sürekli olarak
onlara çalışarak onurlu, şerefli yaşamanın yoUarını
çalışmaya teşvik etmiş,
göstermiştir:
Bir adam gelerek Peygamberimizden bir şeyler istedi. Hz. Peygamber
ona "Evinde bir. şey var mı?" diye sordu. Adam: "Evet, bir palto var, bazen
giyer, bazen da altımıza sereriz. Bir de kabımız var, onunla su içeriz" dedi.
Hz. Peygamber: "Onları bana getir" buyurdu. Adam getirdi, Hz. Peygamber
onlan eline alarak: "Bunları kim satın almak ister?"dedi. Bir adam, "Ben
onlan bir dirheme alırım" dedi. "Kim bir dirhemden fazla verecek?" diye
sordu. Başka bir adam:
"Ben iki dirheme alınm" dedi. Peygamberimiz de palto ve su kabını o
dama sattı, iki dirhemi alarak dilenrnek isteyen kişiye verdi ve buyurdu ki:
"Biriyle yiyecek al, çoluk çocuğuna yedir, diğeriyle de bir balta al bana
getir". Adam baltayı getirip Hz. Peygamber'e verdi. Hz. Peygamber, "Şimdi
git, odun yap ve sat, on beş gün sonra gel!" buyurdu. On beş gün sonra
geldiğinde on dirhem para kazanmıştı. Bir kısmıyla yiyecek, bir kısmıyla da
giyecek aldı. Bu kimseye, ABah'ın Elçisi şöyle buyurdu: "Bu senin için,
Kıyamet gününde yüzüne dilenci mührü vurulmuş olarak gelmekten daha
hayırlıdır. İstemek ancak ezici bir fakirlik, sıkıştıran bir borç ya da acı veren
bir kan bedeli için caiz olabilir"98 •
Biri, Hz. Peygamber' den bir şeyler istedi. O da verdi. Adam ayağını
Peygamberimiz şöyle buyurdu: "Eğer dilenmenin
99
günahını bilseydiniz, bir şeyler isternek için bir adım bile atmazdınız" .
eşikten dışarıya atınca
İki adam Hz. Peygamber'e gelerek sadaka istediler. Bakınca güçlü
kuvvetli olduklarını gördü ve buyurdu ki: "Dilerseniz ben size sadaka
vereyim, ancak sadakada zenginin ve kazanacak kadar kuvvetli olan kişinin
hakkı yoktur" buyurdu. Yani, Eğer zengin olduğunuz ya da çalışmaya
gücünüz yettiği halde sadaka alıyorsanız, bunun manevi sorumluluğu size
aittir.
13. Faydalı işlerle geçirilmeyen ömür dakikaları, yapıcı ve üretici
yollarda tüketilmeyen hayat enerjisi, ahirette sıkı sorguya tabi ve
cezayı gerektiricidir:
"Ömrünü nasıl geçirdiğinden, gençliğini nerede ve nasıl tükettiğinden,
malını nereden kazanıp, nereye harcadığından, sağlığının kıymetini bilip
98
Suyiitl, CeHl.lüddin, ed-Dıinii '1-Mensıir. Daru'l-Fikir, Beyriit, I 993, Il, 97
99
N esai, Zekat 83.
DİN EGİTİMİ ARAŞTIRMALARI DERGTSİ
110
bilmediğinden
ve bildiklerini aksiyona geçirip
sorgulanacaktır."
geçirmediğinden
mutlaka
100
ÇALIŞMANIN ENGELLERİ
Çalışmaya
engel olup müslümanlan geri bırakan hususların başında, dinin bir emri olan tevekkülü yanlış anlamalan gelir. Dün böyle olduğu gibi
bugün de, ne yazık ki, büyük ölçüde böyledir. Müslümaniann geleceğini,
İslam'ın onurunu düşünen bütün münevver mü'minler, bu bilgisizliği ortadan kaldırmaya çalışmışlardır. Tevekkül, insanın gerçekleştirmek istediği bir
iş için gereken herşeyi yaptıktan sonra, sonucu Allah 'tan beklemesidir. İşte
bu güven duygusudur ki, insanı her sahada başanya götürür. Gerçekte tevekkül, insanı tembelliğe değil bilakis çalışmaya teşvik eden bir unsurdur.
İnsanı ümitsizliğe düşmekten kurtaran bir değerdir. Zira Allah'a gUven
duygusu insanı her sahada başanya götürür. Tevekkül, emeğinin meyvesine
razı olmaktır. Çalışma meyil ve arzusunu güçlendirir. Bu, işin başmda ve
sebeplerine başvurmadan yapılırsa, tembellik olur. Çalışmayarak mevcut ile
yetinmek, tevekkül değil, himmetsizliktir. Biri tembelliğin ünvanı, diğeri
hakiki ihlasm sedefidir. İkisini birbiriyle kanştıran ve gerçeği bilmeyen bazı
kimseler müslümaniann çalışıp insanlara faydalı olmaya olan şevklerini
kırmışlardır. Mehmet Akifbu acı gerçeği şöyle dile getirmiştir:
"Çalış
dedikçe
şeriat, çalışınadın
durdun 1 Onun hesabına bir çok hurafe
uydurdun.
Sonunda bir de "tevekkül"
onunla maskaraya." 101
sokuşturup
araya 1
Zavallı
dini çevirdin
Dünyanın hangi yönünün kötülendiğini bilmernek de çalışmanın önündeki engeldir. Çalışma, Allah'ın büyük nimeti olan dünyadan istifadenin
vesilesidir. Bazı ayet ve hadislerde dünyanın kötülenip aşağılandığı bir
gerçektir. Bununla dünya hayatını aşm sevip ona bağlanmaktan mü'minler
sakmdmlmıştır. Bu tür ayet ve hadislerde aşağılanan dünya, insaniann nefs-i
emmarelerine- bakan fuhşiyatm, şerlerin, zulümlerin, isyanlann işlendiği
dünyadır. Ahiretin tarlası olan, Allah'a kulluk icra edilen, Allah'ın isimlerinin aynası, tecelli ettiği yer olan dünya değildir.
Hz. Peygamber, yaşadığı hayat itibanyla dünya karşısında takınılması
gereken tavnn nasıl olması gerektiğini göstermiştir. Nitekim, "Uhud dağı
kadar altınım olsa, üç günden fazla saklamazdım" 102 demiş, hayatı boyunca
100
101
102
Tirmizi, Kıyamet ı.
Mehmet Akif Ersoy, Safalıat, s. 329.
Buhari, Zekat 4; Müsıim, Zekat ı O.
KUR'AN VE SÜNNET'TE ÇALIŞMANIN ÖNEMİ
lll
dünyalığa önem vermemiş, vefatından sonra birkaç şahsi eşyasından ve çok
az miktarda maldan başka bir şey bırakmamış, ilk iki halifesi de bu yolda
onu takip etmiştir. Bununla beraber Hz. Peygamber, "Dünya malı tatlıdır,
çekicidir" 103 sözüyle herkesin dünyaya ve maddeye karşı kendisi gibi davranamayacağını da ifade etmiştir.
Kısaca mal ve mülkle ilgilenmenin herhangi bir sakıncası yoktur. İç
alemimize hükmetıneye ve bizi esareti altına almaya kalkmadıkça, dünyanın
yiyecek, içecek vb. nimetlerine sahip olup istifade etmek yasak değildir.
Hatta· böyle bir yasaklık iddiasını Kur'an ağır ve iğneleyici bir ifade ile
reddeder: "De ki, Allah'ın kullan için çıkardığı süsü ve güzeJ nzıklan kim
haram etti?" 104 ; "Ey iman edenler! Allah'ın size helal ettiği o temiz ve güzel
şeyleri (kendinize) haram kılmayın. Normali aşmayın. Çünkü Allah normal
105
sınırı. aşanları sevmez" • Elmalılı, bu ayeti şöyle yorumlar: "Ne Allah'ın
nimetlerini beğenmemek, onlardan kaçınmak gibi bir nankörlüğe, ne de bu
dünya nimetlerini gaye zannedip Allah'tan ve ahiretten gaflet ederek hırs ve
şehvete esir olunmaz" 106 .
İslam dini insanın zengin olmasına engel değildir. Aksine pek çok ayet
ve hadiste zengin olmaya teşvik vardır. Dünya ile ilgili bazı ayet ve hadislerle, dünya hayatının geçici olduğu, asıl olanın ebedi hayat olduğu, dolayısıyla
dünya hayatının ahirete tercih edilmemesi gerektiği hususlan işlenmekte­
dir107. Bunlardan, dünyanın terk edilmesi, çalışmanın bırakılması şeklinde bir
anlam çıkarılması yanlıştır. İnsanın hem malı çok olmalı, hem de gönlü tok
olmalıdır. Gözü tok, gönlü zengin olan, başkalarına vermesini de bilir, cimri
olmaz. Kazandığının bir kısmını başkalarıyla paylaşmasını bilen kişi, böylece malının şükrünü de eda etmiş olur. İslam'da yerilen zenginlik, Allah'ı,
ahireti, ibadetleri ve fakirierin hakkını unutturan zenginliktir.
Dünyanın
aleyhinde uydurolmuş hadisleri sahih zannedip, dünya için
bakmak da çalışmayı engeller. Müslümanlarda çalışma
şevkini kıran ve temposunu bozan sebeplerden biri, bu tür uydurma hadislerdir. Söz konusu uydurma hadisiere birkaç örnek:
"Dünya bir leştir. Onu elde etmek isteyenler de köpeklerdir" 108 "Dünya
çalışmaya soğuk
ahiret
103
ıo.ı
105
106
107
108
adamlarına
haram, ahiret de dünya
adamlarına
haram, dünya ile ahiret
Buhari, Cihad 37; Tiımizi, Fiten 26.
A'raf, 7/32.
Maide, 5/87.
Elmalılı, Tefsir, III, 1799.
Bu ayetler için bkz. En'am, 6/32; Kasas, 28/60; Şura, 42/36; N isa, 4/77; Ra'd, 13/26; Mü'min, 40/39;
Nahi, 16/30; Ankebut, 29/64; Du ha, 93/4; T5.ha, 20/72.
es-Sağani, Radiyuddin ei-Husen, ei-Mevzıiat. Mektebetü'n-Nahdiyye, Kah ire 1411119991, s. 96; elAcluni, İsmail b. Muhammed, Daru İhyai't-Türasi'I-Arabi, 1351, 1, 140.
DiN EÖiTiMi ARAŞTIRMALARI DERGiSi
112
ise, Allah adamlarına haramdır" 109 • "Bu ümmetin en faziletlileri fa:kir olan110
lardır. En süratli şekilde Cennete yerleşecek olanlar da zayıf olanlardır" •
"Allah, dünyaya şöyle vahyetti: Bana hizmet edene hizmet et, sana hizmet
edene sıkıntı çektir" 111 •
Manevi yönünden soyutlamak ve ahiret boyutunu
düşünmemek
de ça-
lışmanın önündeki engellerden biridir. İman, her ne kadar gözve gönülleri
ahirete çeviriyorsa da, dünyayı ahiretin tarlası, çarşısı ve bir fabrikası göstermekle ona daha çok çalıştım. Üstelik inançsıziılda müthiş kınlan moral
gücünü, gayet kuvvetle canlandınr. Ümitsizlik içinde tembellik 've boş
vermişliğe dü,Şenleri şevke, gayrete getirip çalışmaya sevk eder.
Mesela, dünyalık geçimi için çalışan pir çiftçi düşünelim: Farz ibadetlerini yerine getirirse, iki büyük manevi kazanç kaynağı bulur: a) Bağ ve
bahçesinde yetiştirdiği çiçekli ve meyveli her türlü ağaç ve bitkiqin kendi
dillerince ettikleri zikir ve tespihlere ortaktır. Hepsi onun sevap defterine
yazılır. b) Elinin emeği olan meyve ve çiçeklerden hayvan olsun, insan
olsun, hırsız olsun müşteri olsun, her kim yerse onun için bir sadaka hükmüne geçer. Yeter ki, Allah'ın nimetlerini O'nun kullarına ulaştıran bir vasıta
gözüyle kendine baksın. Diğer bütün iş ve meslekler de böyledir. Bu şart ve
niyetle dürüst bir işçi, sanatkar, esnaf, memur vs. gün boyu sevap kazandığı
gibi yaptıklarından yararlanıldığı sürece de bu devam eder.
Bu inançtaki kişi ihtiyarlasa bile, kendisine kalıcı bir sevap çeşmesi bı­
rakmak için şevk ve heyecanla çalışır, helal kazanç yolundaki çabalarını son
nefesine kadar sürdürür. Böylece kabrine daha çok nur ve ahiret azığı göndermeye gayret eder. İmanı, büyük bir motivasyon, şevk ve eneıji kaynağı
olur. Demek ki, din sadece ahiret için değildir. Dünyayı da cennete çevirme
potansiyeline sahiptir.
Çalışmanın
önündeki engellerden biri de, dinimizin şiddetle yasakladığı
israf, kanaatsizlik ve aç gözlülüktür. Helal bir iş ve nzık kapısı bulan kişi,
gelirine kanaatle, şükürle çalışmasına devam etse, kazandığını zorunlu
ihtiyaçlarına harcasa, ele güne muhtaç olmayacak, işini sevecek, sürdürme
azim ve heyecanını bulacaktır. Gittikçe işini geliştirecek, zamanla başansını
katlayacaktır. İsrafçı ise, gereksiz yerlere harcar. Gelirinin giderine yetmediğini, çalışınakla kendisi için fazla bir şey değişmediğini görür. Daha çalış­
mak istemez. Çalışsa da şevksiz ve isteksiz olduğu için verimli olamaz. Bol
kazançlı sandığı hileli ve karanlık işlere eğilim gösterir. Televizyon ekranla109
110
111
el-Elbani, Muhammed Niisiruddin, Silsiletii '1-Alıadisi '1-Zaife ve '1-Mevzı/a, Mektebetü'l-Maarif,
Riyad, 1412/1992, I, 105.
el-Elbani, a.g.e., IL 40.
İbnü '1-Cevzi, Ebu '1-Ferec Abdurrahman, Kitabu'I-Mevzı/at, Daru'l-Fikr 1403/1983, lll, 136; Suytiti,
ei-Lefıiliu'I-Masnıia, Il, 270; Elbani, a.g.e., II, 218.
KUR' AN VE SÜNNET'TE ÇALIŞMANIN ÖNEMİ
113
nndan, mahkeme koridorlannda bazılannın dramatik sonlannı izledikçe
yerlerinde olmadığımıza bin şükrederiz. Sadece helal ile yetinrne anlamına
gelen kanaat ve nimeti yerli yerince harcama demek olan şükür, başan
sebebidir. İnsanlara yüz suyu dökmeye ve acı sonlara engel olur.
Allah 'ın
yasakladığı
kumar türü
şans
oyunlanna ve tefecilik gibi kolay-
cılıklara kaçmak da çalışmaya karşı şevki kırar; tembelliğe sürükler, yatınm
yapma ve emek harcama hevesini yok eder. Bu tür, kolay yoldan zengin
ettiği sanılan yöntemlere ilgi duyanlar, alın teriyle kazanma şevkini bulamazlar. Dinimizin, tabii geçim vasıtası olmayan bu gibi yollan yasaklamakla
birey ve toplum için ne büyük rahmet olduğu daha iyi anlaşılır.
Bazı
teknik araçlan ölçüsüzce ve gerçek amaçlan dışında kullanmak da
ve üretimin önündeki engellerden biridir. Evet, insan, sürekli ciddi
işlerle uğraşamaz. Eğlendinci bazı helal oyun ve uğraşlara da ihtiyacı var.
Ancak bu, vaktinin sınırlı bir kısmını tutmalı dır. Yoksa o aracın var ediliş
hikmetine ters düşer. Tembelliğe, başıboşluğa ve lüzumlu vazifelerin yüzüstü bırakılınasına sebebiyet verir. Nimet iken, bela olur. Mesela, inisiyatif
kullanarak kontrollü yararlanılmayan televizyonun; iradesi zayıf, faydalı bir
amacı olmayan ve ne aradığını bilmeyen kimse için internetİn (aslında nimet
iken) çalışmayı olumsuz yönden etkilediği, fikri dağıtıp insanı en lüzumlu iş
ve vazifelerinden alıkoyduğu bir gerçektir. Oysa ömür kısa, yapılacak işler
çok ve hayat boş işlerle geçirilemeyecek kadar değerlidir.
çalışma
Vaktin değerini bilmernek de çalışarak ömrü değerlendirmenin önündeki bir engeldir. Etrafımıza şöyle bir göz attığımızda nice insaniann vakitlerini heder ettiklerini, dünya ve ahiretlerine zerre kadar faydası olmayan işlerde
ömürlerini tükettiklerini görürüz. Vakit nimetinin farkında olmayan böyleleri, ömür dakikalannı ganimet bilme bilincinden uzaktırlar. Her gün ömür
binalanndan bir taş eksildiğini ve kabre bir adım daha yaklaştıklannı unutan
. bu kimselerin vurdumduymazlıklanna hayret etmemek elde değil. Geçirdiğimiz günlerimize seviniriz, oysa her geçen gün ömürden eksilen bir parçadır. Vakit, hayatımızın ta kendisi ve ömrümüzün sermayesidir. Vakti gözeterek onu heder etmemek her hayrın başı, onu ziyan etmek ise her kötülüğün
kaynağıdır.
İnsan bir şeyin değerini bilirse ancak, ona karşı duyarlı olur. Onu ziyan
ve heder etmekten korkar. Kur'an ve Sünnet değişik yönlerden ve çeşitli
biçimlerde vakte büyük özen göstermiştir. Mesela, birçok sürenin girişinde
Yüce Allah vakte yemin etmektedir. Örneğin, "Geceye andolsun" 112, "Gündüze andolsun" 113 , "Fecre andolsun" 114 , "Kuşluk vaktine and olsun" 115 , "Asra
112
Şems, 9114; Leyl, 92/1.
113
Şems, 9113
DİN EÖİTİMİ ARAŞTIRMALARI DERGiSi
114
(ikindi vaktine) andolsun" 116.. vs. Bilindiği gibi Allah'ın bir yaratığına yernin
etmesi, bir açıdan onun önem ve büyüklüğünü gösterirken, diğer yandan ona
dikkatleri celbetmekte ve faydasına dikkat çekmektedir.
Hz. Peygamber'in hadislerinde de vaktin önemi ve zamanın kıymeti
üzerinde durulmuştur. Nitekim Hz. Peygamber'in bildirdiğine göre, "Kıya­
met günü dört şeyden hesaba çekilmedikçe bir kul adımını bile atamaz:
Ömrünü nerede tükettiğinden, gençliğini nerede yıprattığıİıdan, malını
nereden kazanıp nerede harcadığından, ilmiyle ne amel işlediğinden" 117 •
Yine Hz. Peygamber, vaktin, Allah'ın kullan üzerinde bir nimeti olduğunu,
kulun bu nimetin şükrünü yerine getirmesi gerektiğini, aksi halde elden
kaçıp gideceğini haber vermiştir. Vakit nimetine şükür ise, onu Allah' ın
hoşuna gidecek şekilde kullanmak, kalıcı ve faydalı işlerde değerlendirmekle
olur. Hz. Peygamber şöyle buyurur: "İki nimet vardır ki, onlar konusunda bir
çok kimse aldanınıştır: Sağlık ve boş vakit" 118
ÇALlŞlP KAZANMANIN DİNİ AD ABI
Çalışıpkazanırkendinin öngördüğü birtakım
zetildiklerinde,
kişi
ölçü ve esaslar vardır. Gödaha çok başarılı olur. Dünyada da ahirette de kazançlı
çıkar:
1. Bir işe ve çalışmaya başlarken, insanlara muhtaç olmamak, dini ve
dünyevi onurunu korumak için çalışİp kazanacağına niyet etmelidir. Şahsi ve
ailevi ihtiyaçlarını temin etmenin de, Allah'ın emri ve dolayısıyla bir ibadet
olduğunu bilmelidir. Ayrıca, haram kazanç yollarına iltifat etmemeye, kendisi için arzu ettiğini diğer insanlar için de arzu etmeye, muamelelerinde adalet
ve iyilik yolundan ·ayrılmamaya, iyiliği tavsiye edip kötülüklerden alıkoy­
maya niyetli ve kararlı olmalıdır. Başta bu niyet ve düşünceyi taşıyan, çalış­
ması boyunca Allah yolundadır. Her kazancı mübarek, varsa kaybı ise ahireti
hesabına bir kazançtır.
2. Çalışıp kazanırken dini yükümlülüklerini ihmal etmemeli. Aksi halde
ömrü zayi olmuş olur. Aklı başında olan, ahiretini dünyasına satmaz. Dünya,
ahiret için vardır. Onun tarlasıdır. Bu tarla ekilip biçilirken ahiret boyutu
unutulmamalıdır.
3.
11
'
115
116
117
118
Seçtiği mesleğin, yaptığı işin
Fecr, 89/1.
Duhii, 93/1.
Asr, 103/1.
Tirmizi, Kıyamet I
Buhaıi, Rikak I; Tirmizi, Zühd I.
bir
farz-ı
kifaye,
dolayısıyla
önemli bir
KUR'AN VE SÜNNET'TE ÇALIŞMANIN ÖNEMİ
ı
15
dini vazife olduğunu bilmelidir. Kuşkusuz, sanat ve mesleklerden herhangi
biri bütünüyle terk ve ihmal edilirse, bu insan hayatını olumsuz etkileyecek,
belki de hayat duracaktır. Buna göre, insan meşru ve helal hangi mesleği
seçerse seçsin, o sanat ve meslekte çalışırken aynı zamanda dini bir vecibeyi
yerine getirdiğini bilmeli, bir farzı eda ediyor bilinci ve tüm gayretiyle
usulüne uygun çaba göstermelidir.
ve pazarları, cami ve cemaate devam etmekten insanı
Bunun için özellikle çarşıya pazara gitmeden veya günlük
işine başlamadan önceki vaktin bir kısmını Kur'an okumak, ilim öğrenmek
ve zikirle geçirmelidir. Geçmiş salih zatlar, gündüzün başı ile sonunu
ahirete, ortasını ise dünyaya ayırırlannış 119 • Kur'an da, alış verişin kendilerini Allah'ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekat vermekten alıkoymadığı
120
kimseıleri över •
4. Dünya
çarşı
alıkoymamalıdır.
5. İşi ve ticareti esnasında da, Allah'ı unutmamalı, zikri ihmal etmemeli
ve belirli dualan okumalıdır. Çarşı ve pazarlarda genellikle insanlar kendilerini dünya meşgalesine kaptım ve bazen bu çok ileriye, Allah'ı ve ahireti
unutınaya kadar vam. Bu gibi gaflet anlarında Allah'ı ananlar, ölüler arasın­
daki diriye benzetilmişler.
6. İş, sanat ve ticaretinde, çalışıp kazanmakta açgözlülükten kaçınmalı­
Kimisi buna kendilerini öylesine kaptımlar ki, para kazanacağım, başarı­
lı olacağım diye çoluk çocuklarını ihmal eder, sosyal ilişkilerine, akrabalık
bağlarına zarar verirler. Bu doğru bir davranış değildir. İnsan, servet ve
başarı istiyorsa, açgözlülükten kaçınmalı, kanaat ve soğukkanlılıkla hareket
etmelidir. Bunun için, herkesten önce çarşı ve pazara gitmek, herkesten
sonra çıkmak, İstirahat ve tatil bilmemek, çok kazanacağım diye aşırı risk
taşıyan yolculuklara çıkmak, öylesi yatırımlara teşebbüs etmek hoş karşı­
dır.
lanmamıştır.
7. Bir işi yaparken veya bir alışverişte bulunurken, dini ölçülerin
kalp ve vicdanına da danışmalıdır. Mesela, her çeşidiyle zulüm,
hıyanet, hırsızlık vs. ile meşgul olanlarla muameleden kesinlikle uzak durmalıdır. İnsan prensip sahibi olmalı, prensiplerini de inancı ve vicdanı belirlemelidir. Bu prensipiere göre, alışveriş yapacağı, iş bağlayacağı kimseleri
belirlemeli, bir işe karar vermeden gereldi araştırınayı yapmalıdır ki, şüpheli
kazançtan uzak kalabilsin.
yanısıra,
8. Muhatap olduğu, alışverişte bulunduğu, kendisine iş yaptığı veya işini
herkesin ahirette ayrı ayrı bir hesabının olacağını bilmeli. O büyük
mahkemedeki duruşmada yüz yüze getirilmeden önce bu dünyada muameleyaptırdığı
119
120
ei-Gazall, Ebu Hamid Muhammed, İlıyfıu U/ıimi'd-Din, Diiru'l-Kutubi'I-İimiyye, Beyrut tsz., Il, 106.
Nur, 24/37.
DİN EÖİTİMİ ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
116
lerine dikkat etmelidir. Ahirette vereceği cevabı şimdiden hazırlamalı. Bunun için söyleyeceği her sözü niye söyleyeceğini, yapacağı her hareketi niye
yapacağını tek tek düşünmeli, faydalı ve gerekliyse konuşmalı ve o harekette
bulunmalı, aksi halde yapmamalıdır.
9. Farkında olsun, olmasın, doğrudan veya dalaylı pek çok şey ve kimsenin, kazancında katkısı bulunduğunu düşünerek paylaşımı din! ve vicdanı
bir görev bilmelidir.
10.
Çalışıp kazanırken, başanlı
olup yüksek bir mevkiye gelirken bunu
bir lütuf ve ihsanı bilmeli, kibir, gurur ve şımanklıktan uzak durmalıdır. Yüce Allah o servet ve imkanı veren gerçek nimet sahibini unutan, bu
yüzden şükretmesini bilmeyen azgın ve şımank kimseler gibi olunmaması
konusunda şöyle ikazcia bulunur: "Allah'ın sana verdiği şeylerde ahiret
yurdunu gözet. Dünyadaki nasibini de unutma. Allah'ın sana ihsan etpği gibi
sen de ihsanda bulun. Yeryüzünde bozgunculuk yapma. Doğrusu Allah,
bozgunculan sevmez." 121
Allah'ın
Sonuç
Kur'an ve Sünnet tevekküle büyük önem vermiş ve mü'minin vazgeçilmez vasfı saymışlardır. Bunun yanı sıra, çalışma da pek çok ayet ve
hadiste övülüp teşvik edilmiştir. Bunda bir terslik ve anlaşılmazlık yoktur.
Hz. Peygamber ve onu örnek alan ashabı bu iki hususun nasıl bağdaşabildi­
ğini fıil ve yaşayışlanyla somut olarak göstermişlerdir. Çalışma konusunda,
İslam'ın temel iki kaynağı olan Kur'an ve Sünnete ciddi olarak riayet edilir
ve İslam alimlerinin tespitlerine kulak verilirse müslümanlann, gerek fert
gerekse ümmet olarak, maddeten ve manen ilerlemeleri önünde hiç bir engel
kalmaz.
121
Kas as, 28177.
Download