Yeni Dünya İçin ÇAĞRI • Özel Sayı • Nisan 2015 • Fiyatı: 1,00 TL 1 MAYIS’TA ALANLARA... Fotoğraf: Ali Osman Abalı BEDAŞ DİRENİŞİ 200. GÜNÜ GERİDE BIRAKTI TÜRK İŞ’TEN KIDEM TAZMİNATI İÇİN EYLEM Tunus Dersleri Güvercin Anıldı TEZ KOOP İŞ SENDİKASI İSTANBUL 1 NO’LU ŞUBE... TEZ KOOP İŞ SENDİKASI 10. OLAĞAN GENEL KURULU YAPILDI Emekçiler Torba'ya Girmeyecek! Nisan 2015 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ 1 MAYIS’TA ALANLARA… 2 İşçi sınıfının birlik, mücadele, dayanışma günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Biz işçilerin yaşadığı sorunlar saymakla bitmez. İşsizlik, kölece çalışma koşulları, sendikasızlaştırma, taşeronlaştırma, güvencesizlik, düşük ücretler, iş cinayetleri vb. bu sorunların en önemlileri. Çalışan, yaratan, üreten biziz. Yönetenler, zenginleşen onlar. Yani kapitalistler! Ücretli köle durumundayız. Ölmeye çok, yaşamaya az bir ücretle yaşamaya, ayakta kalmaya çalışıyoruz. Kendi gücümüzün farkında değiliz. Örgütlü değiliz. Bilinçli değiliz. Egemen sınıf partilerinden kurtuluş bekliyoruz. Gücümüzün farkına varmalı, bilinçlenmeli ve örgütlenmeliyiz. Sorunlarımızı dile getirmek için kendi bayramımız olan 1 Mayıs’ta alanlara çıkmalıyız. Taleplerimizle, gücümüzle alanları doldurmalıyız. 1 Mayıs yaklaşırken, İstanbul’da 1 Mayıs’ın nerede kutlanacağı konusu öne çıkıyor. İstanbul Valisi Vasip Şahin katıldığı bir televizyon programında 1 Mayıs ile ilgili bir soruya; “Toplantı ve gösteri yapılabilecek yerler belli. Taksim bunlardan biri değil” yanıtını verdi. Vali’nin bu açıklamasına DİSK ve KESK’ten yanıt gecikmedi. DİSK, KESK 1 Mayıs’ta Taksim’de olacaklarını, yasağı tanımayacaklarını açıkladılar. Türk İş ise bu yıl 1 Mayıs kutlamasını Zonguldak’ta yapmaya karar verdi. Taksim 1 Mayıs alanının biz işçiler için özel bir önemi var. 1977 1 Mayıs kutlamasında, işçi sınıfının alanı dolduran gücünden korkan devlet alanı kana boyadı. 34 işçi kardeşimiz katledildi. Yüzlercesi yaralandı. Bu katliamdan sonra, uzun yıllar Taksim alanı 1 Mayıs kutlamalarına kapatıldı. Taksim’in 1 Mayıs’a kapatıldığı yıllarda, Taksim’e çıkmak için verilen mücadeleler içinde devrimciler katledildi. Onlarcası yaralandı. Yüzlercesi, binlercesi gözaltına alındı. Uzun yıllar can bedeli verilen mücadele sonucu, hükümet Taksim alanını 1 Mayıs kutlamasına açmak zorunda kaldı. Fakat bu uzun sürmedi. Son iki yıldır Taksim alanı 1 Mayıs kutlamalarına yeniden kapatıldı. Sadece 1 Mayıs değil, gezi direnişinden sonra Taksim alanında her türlü gösteri, eylem yasaklandı. 1 Mayıs’ı Taksimde kutlamayı talep etmek doğrudur. 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak için yasağı zorlamak doğrudur. Ancak bu yapılırken, 1 Mayıs kutlaması bir alana sıkıştırılmamalıdır. Taksim ilke haline getirilmemelidir. Dikkat edilmesi gereken diğer bir nokta da şudur: 7 Haziran’da 25. dönem genel seçimleri yapılacak. Seçim ortamında olması olası provokasyonlara da dikkat etmek gerekiyor. AKP ile diğer düzen partileri -CHP, MHP, BBP, SP, DP, DSP, DYP, vb.- arasındaki dalaşta taraf olmamalıyız. Egemenler arasındaki kayıkçı kavgasında taraf olmamalıyız. 1 Mayıs kutlamasını bunlar arasındaki kavgaya heba etmemeliyiz. Bizim yapmamız gereken egemenlerin kavgasından bağımsız sınıf mücadelesini geliştirmek olmalıdır. Biz işçilerin bağımsız siyaseti olmalıdır. Bağımsız sınıf mücadelesi olmalıdır. Sermaye partilerinin, düzen partilerinin iktidarında ezilen, sömürülen hep yine biz olacağız. Bunu istemiyorsak, “hepiniz aynısınız, hepinize, topunuza hayır” demeyi bilmeliyiz. Peki, seçimde ne yapmalıyız? Türkiye’nin en önemli sorunu burjuva anlamda da olsa demokratikleşme sorunudur. Faşizmin çözülmesi ve demokratikleşme sürecinin ilerletilmesi için Kuzey Kürdistan’da yaşanan savaşın bitirilmesi gerekiyor. Savaşın sonlandırılması hem Kuzey Kürdistan’da hem de Türkiye’nin diğer alanlarında sınıf mücadelesinin öne çıkmasının yolunu açacaktır. Sınıf mücadelesi için şartları olgunlaştıracaktır. Biz işçiler bu yüzden Kuzey Kürdistan’da yürüyen ve gelinen yerde artık halklara hiçbir yararı olmayan savaşın sonlandırılmasından yana olmalıyız. Kürt ulusal Hareketinin HDP üzerinden parlamento içinde olması bu açıdan yararlı ve gereklidir. HDP yalnızca ulusal sorunda değil, birçok başka sorunda da burjuva demokratik hakları savunan bir partidir. Bu partinin parlamentoda temsili, liberal burjuva görüşlerin parlamentoya taşınması, Kuzey Kürdistan/Türkiye de faşizmin çözülme sürecinin ilerletilmesi açısından da yararlıdır. HDP’nin %10 barajı aşamaması, parlamento dışında kalması, öncelikle yürüyen savaşın sonlandırılması açısından da olumsuz bir rol oynayacaktır. Biz bu nedenlerle seçimlerde HDP’ye destek vermeli, oy vermeliyiz. HDP’ye destek vermemiz, HDP’yi devrimci bir parti olarak gördüğümüz, HDP’ye eleştirilerimiz olmadığı anlamına gelmemelidir. HDP bir yanı ile Kürt ulusal hareketinin legal partisi olarak, Türk şovenizmine ve Türk devletinin Kürt ulusu üzerindeki milli baskıya karşı çıkan tavrıyla, diğer burjuva partilerinden ayrı, bu noktada demokratik bir mücadele yürüten bir partidir. HDP’nin savunduğu görüşler burjuva demokrasisi sınırlarını aşmıyor. HDP reformist bir burjuva partisidir. HDP’ye getirdiğimiz eleştirilerden vazgeçmeksizin onu seçimde desteklemeliyiz. Halk ların Kardeşliği için, Kuzey Kürdistan’da savaşın durması için oylar HDP’ye! 18.03.2015 BEDAŞ DİRENİŞİ 200. GÜNÜ GERİDE BIRAKTI 200 gün önce can güvenliği talep ettikleri için işten atılan BEDAŞ işçileri direnişin 200. gününde yürüyüş ve basın açıklaması düzenledi. Taksim Talimhane bölgesinde bulunan Simit Sarayı önünde toplanan işçilerin yanı sıra, birçok devrimci, demokrat kişi ve kurumlar da yürüyüşe destek verdi. Toplanma yerinde BEKSAV üyelerinin müzik yapmasıyla işçiler halay çekti. Yürüyüşe destek veren kur u m la r: HDP, E SP, EM EP, LÖB, EMEK Gençliği, Kuzey Ormanları Savunması, Üniversite Öğrencileri, DİSK, milletvekilleri vb. Yürüyüş boyunca: “Atılan İşçiler Geri Alınsın!, Yaşasın Sınıf Dayanışması!, “Hırsız CLK!, Bedaş İşçisi Direnişin Simgesi!” vb. sloganları atıldı. İşçiler sloganlar eşliğinde BEDAŞ önünde bulunan direniş çadırına geldi. İşçiler adına Enerji-Sen Başkanı Ali Duman bir konuşma yaptı. Konuşmasında : “Bizler can güvenliğimiz için bu direnişi başlattık. BEDAŞ Ermenek olmayacak…” dedi. Ali Duman’ın ardından Süleyman Çelebi kısa bir konuşma yaptı. Süleyman Çelebi’nin ardından direnişe destek için gelen Ülker İşçileri, Maltepe İşçileri ve direnişte olan BEDAŞ işçileri adına kısa konuşmalar yapıldı. Konuşmalar yapıldıktan sonra önce ENERJİ-SEN adına basın açıklaması okundu, ardından İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi üyesi Coşkun Canıvar, Şubat ayı iş cinayetleri raporunu açıkladı. Basın açıklamasının ardından Emeğe Ezgi türküler okuyarak mini bir konser verdi. Konserin ardından Yaşar Kemal anıldı. Kitle “Yaşar Kemal Onurumuzdur!” sloganı atarak dağıldı. 02.03.2015 Koc ael i Gebze’ de Ku r u lu bulunan ve 739 işçinin çalıştığı Namet Entegre Et ve Et Ürünleri Fabrikasında Tekgıda-İş Sendikası’na üye oldukları için 10’u kadın olmak üzere 22 işçi işten atıldı. Namet patronu, işten çıkarmaya gerekçe olarak "performans düşüklüğü", "tuvalet ya da yemekten dolayı üretime geç başlanmasını” gösterdi. Ancak asıl neden, işçilerin Türk-İş'e bağlı Tekgıda-İş Sendikası'na üye olmalarıydı. Tekgıda-İş yaklaşık 5 aydır fabrikada örgütlenme çalışması yürütüyor. Ağır çalışma koşulları, düşük ücretler, ödenmeyen mesailer, hafta sonu yaptırılan zorunlu mesai, amirlerden işitilen hakaret vb. nedeniyle işçiler sendikaya üye oldular. Patronun örgütlenmeye verdiği cevap, işçileri işten atmak oldu. İşçiler fabrikada zorunlu olarak 12-14 saat çalıştırılıyor. Ancak mesai ücretleri hiçbir şekilde tam olarak ödenmiyor. Üretim boyunca işçilerin tuvalete gitmemesi için su içmeleri yasak! Sendikaya üye olan işçiler "ikna odaları"na çekilip zorla istifaya etmeye zorlanıyor. İşveren vekilleri işçilerin evine giderek sendikadan istifa etmesi için işçileri ikna etmeye çalışıyor. İstifa etmeyen iş- çiler ise işten çıkarılıyor. Baskılar bununla da bitmiyor. İşçilerin e-devlet şifreleri de isteniyor ve sendikadan istifayı işveren kendi eliyle yapıyor. Tüm bunları tespit eden Tek Gıda-İş Gebze Şube Başkanı Yunus Durdu, Gebze Adliyesi'ne giderek sorumlu- lar hakkında suç duyurusunda bulundu. Tekgıda-İş Sendikası yaşananları protesto etmek, işçilerin geri alınması, Namet patronunun sendikal örgütlenmeye saygı göstermesi için 3 Mart’ta Namet önünde basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasına, Tekgıda-İş Sendikası’na üye işçiler, Petrol İş Gebze Şubesi, SGBP Kadın Koordinasyonu, Tez Koop İş Sendikası İstanbul 1 No Şube yönetimi katıldı. 03.03.2015 Nisan 2015 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ NAMET’DE İŞTEN ÇIKARMA 3 YURT GAZETESİ ÇALIŞANLARI TİS’Sİ YAPILMAMASINI VE İŞTEN ATMALARI PROTESTO ETTİ 2 4 Ş u b a t g ü nü Tü r k i ye Gazeteciler Sendikası, Yurt gazetesinde çalışan işçilerin işten atılmasını protesto etti. Sendikanın Çalışma Bakanlığı’nca yetkili sendika olmasına rağmen, işverenin Toplu İş Sözleşmesi masasına oturmaması üzerine gazetenin bulunduğu Mecidiyeköy Profilo Alışveriş Merkezi önünde toplanan gazeteciler, sendikalar ve sivil toplum örgütleri basın açıklamasına destek verdiler. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Tez Koop İş, Haber İş, Petrol İş, Deriteks gibi sendikalarda destek verdi. “Sendika hakkımız söke söke alırız! Susma haykır sendika haktır! Atılan işçiler geri alınsın! Yaşasın sınıf dayanışması!” Sloganlarıyla, Yurt gazetesi sahibinin hukuk tanımayan tavrını değiştirmeye ve gazete çalışanlarını işe almaya davet etti. Yurt gazetesi çalışanlarının sorunlarını anlatan TGS genel başkanı Uğur Güç; “CHP milletvekili de olan Durdu Özpolat’ın bir an önce gelip TİS masasına oturmasını, lafta değil gerçekte sosyal demokrat olduğunu göstermesi lazım. Atılan işçilerin geri alınması ve ödenmeyen ücretlerin derhal müzakere masasında sendika olarak bizimle görüşerek haletmesini istiyorum. Çalışma Sosya l Güven l i k Ba ka n l ığ ı, Yurt gazetesinde çalışanların çoğunluğunun sendikalı olduğunu tespit ederek TGS’nı yetkili sendika ilan etmiştir. Yurt gazetesini gazete yapan çalışanlarıdır, gelin masaya oturun makul talepleri kabul edin. Bu gerçekleşmediği takdirde grevde dahil olmak üzere her türlü meşru hak arama yöntemini kullanacağız” dedi. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti genel sekreteri Sibel Güneş, Haber İş İstanbul 1 No’lu şube başkanı Engin Başçı, Türk İş Konfederasyonu 1.bölge temsilcisi Faruk Büyükkucak “grevse grev, direnişse direniş” dedi… TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş: “Gazetecilere ve gazete çalışanlarına dönük hak ihlal- lerini kınıyorum. Gazetecilerin daha özgürce haber yapması zamanında parasını alması gerekir. TİS yapma hakkını kimse engelleyemez. Biz her koşulda gazeteci arkadaşlarımızın yanındayız” dedi. Yurt gazetesi çalışanlarının sorunlarını diğer çalışan sınıf kardeşlerimizden farklı değildir. Anayasal haklarını kullanan işçiler sendikalı olmuştur. Yurt gazetesi işvereni diğer işverenler gibi en fazla sömürüyü nasıl yapacağını hesaplamaktadır. Biz çalışanlara düşen görevse onların çarkını tersine döndürmek olmalıdır. Sermaye sınıfının hukuksuz kuralsız ve kölece dayattığı çalışma ve yaşam koşullarına hayır diyoruz. Örgütlü işçi sınıfı her şeydir, örgütsüz işçi sınıfı hiç bir şey! Onun için bulunduğumuz çalışma alanlarımızda örgütlülüğü güçlendirelim. Patronların kölece sömürü koşullarına da dur diyelim. 25.02.2015 Yeni İşçi Dünyası okuru Nisan 2015 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ SAĞLIK EMEKÇİLERİ BİR GÜNLÜK İŞ BIRAKTI 4 Kuzey Kürdistan Türkiye’nin birçok kentinde sağlık emekçileri, 14 Mart Sağlık haftası dolayısıyla “sağlığımız ve halklarımız için”, 'Sağlıkta dönüşüm' programına karşı ve sağlık emekçilerinin çalışma koşullarının düzeltilmesi talebiyle yürüyüş eylemleri gerçekleştirdi. Mersin Devlet Hastanesi önünde saat 12.00’de bir araya gelen sağlık emekçileri, "Eşit, nitelikli, ulaşılabilir, anadilinde ve parasız sağlık hizmeti, şiddetsiz, angaryasız çalışma ortamı, fiili hizmet zammı, insanca yaşamaya yetecek ve emekliliğimize yansıyacak temel ücret istiyoruz" pankartı açtı. Hastahane Caddesi ve İstiklal Caddesini trafiğe kapatan sağlık emekçileri, Özgür Çocuk Parkı'na doğru yürüyüşe geçti. Yürüyüşe, SES, Türk Tabipler Birliği, Aile Hekimleri Derneği'nin yanı sıra, Türk İş ve DİSK’e bağlı sendikalar, HDP Mersin İl Örgütü, CHP Mersin Milletvekilli Aytuğ Atıcı ve birçok sivil toplum kuruluşu temsilcisi katıldı. "Sağlıkta taşeron ölüm demektir", "Sağlık haktır satılamaz" ve "AKP sağlığa zararlıdır" sloganları atılan yürüyüşün ardından açıklamayı yapan Mersin Tabip Odası Genel Sekreteri Mehmet Antmen, sağlığımız, haklarımız ve halkımızın sağlığı için bu gün acil servisler dışında sağlık hizmeti vermediklerini belirtti. Sağlık çalışanlarının çalışma koşullarına dikkat çeken Antmen, "Özel de ciro, kamu da performans baskısı var" diye konuştu. Sağlık çalışanlarının kötü çalışma koşullarından en çok hastaların zarar gördüğünün altını çizen Antmen, sağlık çalışanlarının koşullarının düzeltilmesi için Sağlık Bakanlığı'nı acil göreve çağırdı. Sağlık Bakanı’nın Sağlık bakanı yerine sandık bakanı olduğunu ifade eden, Mersin Aile Hekimleri Derneği Başkanı Dr. Gürbüz Şen, "Nitelikli sağlık hizmetine bütün yurttaşlarımızın ücretsiz ulaşabilmesini ta- lep ediyoruz. Bakanlığa çağrımızdır. Birinci basamakta çalışanlarına her g ü n yeni bir göre v d ay atmaktan vazgeçi n. Bu rada n bir kez da ha hatırlatıyoruz. Nitelikli sağlık hizmetine bütün yurttaşlarımızın ücretsiz ulaşabilmesini talep ediyoruz. Bakanlığa çağrımızdır. Birinci basamakta çalışanlarına her gün yeni bir görev dayatmaktan vazgeçin. Ocak ayı başından beri her Cumartesi günü olduğu gibi 14 Mart’ta da aile hekimlerinin ve ASM çalışanlarının nöbet direnişinin süreceğini buradan bir kez daha hatırlatıyoruz. Biz sağlık alanındaki tüm örgütler dayanışma içinde mücadelemizi “herkes için, alan için de veren için de sağlık” gerçekleşene dek sürdüreceğiz." diye konuştu. Herhangi bir müdahalenin olmadığı eylemde kitle olaysız bir şekilde dağıldı. 14.03.2015 Yeni İşçi Dünyası/Mersin TAŞERONA HAYIR! Kartal'daki Anadolu Adliye Sarayı'nda çay ve yemek hizmetlerinin ihalesini alan Evrensel Hazır Gıda, hiçbir gerekçe göstermeden 60 işçiyi işten çıkardı. İşten çıkarılanların yarısından çoğunu kadın işçiler oluşturuyor. İşçiler kimliklerine bakılarak Alevi, Kürt, Dersimli, Sivaslı vb. yerlerden olanların işten çıkarıldığını, namaz kılan kılmayan işçiler olarak gözlemlendiklerini belirttiler. İhaleyi yeni almış olan Evrensel Hazır Gıda'nın yemeklerinde kullandığı malzemelerin uygunsuz olduğu gerekçesiyle Sağlık Bakanlığı’nın kara listesinde olduğu da verilen bilgiler arasında. BES İstanbul 3 No’lu Şube yönetici ve üyeleriyle yapılan basın açıklamasıyla işçiler direnişe başlayacaklarını duyurdu. Basın açıklamasına Çağdaş Hukukçular Derneği, Kartal Hukukçular Derneği, Yargıçlar Sendikası, Yargıçlar ve Savcılar Birliği yö- netici ve üyeleri, Emekçi Kadın Komisyonları katılarak destek verdi. BES İstanbul 3 No’lu Şube adına basın açıklamasını Yusuf Ergutekin okudu. Eylemde işçiler işlerine dönünceye kadar tüm ha- kimler, savcılar başta olmak üzere adliye çalışanları, avukatlar ve iş takibine gelenlere yemek ve çay almayarak boykot etme çağrısı yapıldı. Eylemde kurumlar adına da konuşmalar yapılarak Anadolu Ad l iye S a r ay ı Cu m hu r iye t Başsavcılığı'na seslenen temsilciler taşeron çalışma sisteminin bir adliyede bulunmasının en büyük adaletsizlik olduğunu belirterek işçilerin işlerine dönmeleri için gereğini yapmak üzere göreve çağırdı. İşçiler işbaşı yapıncaya kadar direnişte olacaklarını belirterek emek dostlarının desteğini bekliyorlar. 05.03.2015 Türk-İş’e bağlı sendikalara üye işçiler, kıdem tazminatının fona devredilmek istenmesine ve özel istihdam bürolarına karşı İstanbul’da yürüyüş ve basın açıklaması yaptı. Taksim Tünel’de Türk İş’e bağlı sendikalar –Türk Metal, Teksif, Belediye İş, Demiryol İş, Denizciler Sendikası, Tez Koop İş, Koop İş, Tümtis, Tek Gıda İşvb. işçiler toplandı. Burada kortej oluşturan sendikalar sloganlarla Galatasaray Lisesi önüne yürüdü. İşçiler sık sık “Tazminata uzanan eller kırılsın!, Hükümet istifa! Susma sustukça sıra sana gelecek!, Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz!, Gün gelecek devran dönecek AKP halka hesap verecek!” vb. sloganları attı. Yürüyüşün en önünde, fon uygulamasını eleştirmek için üzerinde “Kıdemini almadan gitti” yazılı siyah bir tabut taşındı. Galatasaray Lisesi önünde gelindiğinde, “Atatürk, asker ve polis şehitler, iş cinayetlerinde ölen işçiler için” saygı duruşu yapıldı. İstiklal Marşı okundu. Tü r k-İ ş M a r m a r a B ö l g e Temsilcisi Faruk Büyükkucak konuşma yaptı. Büyük kucak konuşmasında: “Kıdem tazminatı işçi sınıfının ve Türk-İş’in kırmızıçizgisi- dir. Türk-İş Genel Kurulu, bugün çalışanları ve gelecekte çalışacak olanlar için kıdem tazminatının mevcut haliyle korunmasından yanadır. Kıdem tazminatı hakkı bıçağın kemiğe dayandığı noktadır. Kıdem tazminatı yalnızca çalışan işçiyi değil, o emek ile geçinen işçi ailesini de ilgilendiren bir müessesedir. Ödemesi sonraya bırakılmış ücretin parçasıdır. Kızımızın gelinliği, oğlumuzun damatlığıdır. Geleceğimizin umudu ve güvencesidir” dedi. Türk İş, işçilerin çok az bir bölümünün yararlandığı mevcut kıdem tazminatı uygulamasının olduğu gibi sürmesinden yanadır. Oysa yapılması gereken mevcut uygulamanın ilerisine gitmek, daha iyisini işçiler için savunmaktır. Tüm işçilerin kıdem tazminatından yararlanması için primlerin patronlar tarafından ödendiği, mevcut kazanılmış hakların korunduğu, işçilerin istedikleri zaman primlerini çekebilecekleri, amacı dışında kullanılmayacak vb. Kıdem Tazminatı Fonu yanlış değildir. Mevcut haklar korunarak oluşturulan fondan tüm işçiler yararlanacaktır. Toplanma alanında Yeni İşçi Dünyası Şubat sayısı işçilere dağıtıldı. 25.02.2015 Nisan 2015 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ TÜRK İŞ’TEN KIDEM TAZMİNATI İÇİN EYLEM 5 İŞ CİNAYETLERİNE DUR DE! “İşçi Cinayetlerini Durduralım Platformu”nun düzenlemiş olduğu basın açıklaması Taksim Tünel’de yapıldı. İş cinayetlerine dikkat çekmek için TMMOB tarafından ilki 2013 yılında düzenlenen "3 Mart İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü", bu yıl DİSK, KESK, TMMOB ve TTB ile birlikte gerçekleştirildi. Saat 18.00 de Tünel’de bir araya gelen 50 kişilik gurup, “işçi cinayetlerini durduralım, kader değil, fıtrat değil, kaza değil cinayet, bir imzada sen ver! DİSK, KESK, TMMOB, TTB” yazılı pankart açtı. İmzacı kurumlardan birer kişinin konuşma yapmasından sonra, 16 Mayıs’ta Soma’da bitecek olan imza kampanyasına destek çağrısı yapıldıktan sonra basın açıklamasına geçildi. Basın açıklaması yapıldıktan sonra kitle, Kaza değil, fıtrat değil cinayet!, Çalışırken ölmek istemiyoruz!, Taşerona hay ır! Vb. sloganlar atarak TMMOB’un Karaköy’de bulunan şubesine doğru yürüyüşe geçti. TMMOB’un konferans salonunda bir araya gelen kitleye, eylemi organize eden kurumların temsilcileri tarafından yapılan kısa ko- nuşmalardan sonra, iş cinayetlerine dair çekilen reklam filminin gösterimi yapıldı. Sonrasında ise direnişte olan Ülker, Dora, Bedaş, BROSS ve Zet Farma işçileri kitleye hitaben konuşma yaptılar. Biz eyleme YDİ ÇAĞRI gazetesi çalışanı ve okurları olarak katıldık. Yeni İşçi Dünyası Mart sayısı satışı ve 8 Mart’a dair bildirilerimizi dağıttık. Genel itibari ile eylemde ya- pılan bütün konuşmalar, AKP Hükümetinin yürütmüş olduğu neo liberal politikaları teşhir etmeye yönelikti. Türkiye’de sadece iş hayatında yaşanılan katliam ve kazalar değil, bir bütün olarak kadın katliamları çocuk istismarı ve sömürüsü, çevre politikalarının yol açmış olduğu sorunlar, inançlar bağlamında ve etnik yapılara karışı geliştirilen tutumun esasen çözümsüzlük ürettiği vurgulandı. İşyerlerinde yapılan denetimlerin esasen kağıt üzerinde kalmaktan öteye geçmediği ve bununda iş kazaları ve katliamlarının önünü açtığı, gelinen noktada işyerlerinin denetiminin bağımsız kurumlarca yapılması gerektiği ve sağlık alanında tedavi edici sağlık hizmetinden ziyade önleyici sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi gerektiği gibi talepler dile getirildi. Kuşkusuz ki ifade edilenler gayet olumlu ve günümüz Türkiye’sine göre somut bakarsak gayet ileri talepler, fakat bunları bizlerin talep etmesi burjuvazinin vereceği anlamına gelmez! Bugünün toplum yapısına bakarsak, toplumun hala büyük oranda dinin ve milliyetçiliğin etkisinden kurtulamamış bir yapıda olduğunu çok rahat görebiliriz. Burjuvazinin her gün din ve milliyetçilik zehri ile uyuttuğu bir toplumda devrimciler için en acil görev sınıf partisini inşa edip kitlelerin içine kök salmaktır. Her an her gün yaşanılan binlerce trajediyi bitirecek olan ancak ve ancak demokratik halk devrimi ile sosyalizme yürümektir. 04.03.2015 Nisan 2015 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ GREV ERTELEMESİNİN NEDENİ ANLAŞILDI: DAHA FAZLA TOMA ÜRETMEK! 6 29 Ocak’ta Birleşik Metal İşçileri Sendikası’nın 22 Fabrika ve yaklaşık 12 bin işçiyi kapsayan grevi, 30 Ocak günü Bakanlar Kurulu tarafından 60 gün süre ile ertelendi. Birleşik Metal İşçileri Sendikası grevin Bakanlar Kurulu tarafından ertelenmesi üzerine, 02.02.2015 tarihinde “yürütmenin durdurulması” istemiyle Danıştay’a başvuru yaptı. Davaya bakan Danıştay 10. Dairesi, Başbakanlık’tan 10 gün içinde vermek üzere savunma istedi. Başbakanlık savunmayı 23 Şubat tarihli yazısıyla Danıştay’a iletti. B a ş ba k a n l ı k , D a n ı ş t ay'ı n "Grevlerin ‘milli güvenliği bozucu nitelikte olduğu’nun nasıl ve ne şekilde belirlendiği, milli güvenliği bozucu hususların neler olduğu” konusundaki sorusuna 33 sayfalık bir yanıt gönderdi. Başbakanlık 33 sayfalık yanı- tında "Ekonomik menfaatlerin korunmasının doğrudan milli güvenliği ilgilendirdiğini” belirtti. Yürütmeyi durdurma talebinin reddini istedi. “E konom i k me n f a at l e r i n korunması”ndan anlaşılması gereken, sermayenin çıkarlarının ko- runmasıdır. Burjuva hükümetlerin görevi sermayenin çıkarlarını korumaktır! “Milli güvenlik” ise halkın milli güvenliği değil, yine sermayenin çıkarlarını korumanın ifadesidir. Hükümet görevini yapmıştır!! Sermayenin çıkarlarını koruduğunu belgelemiştir!! Başbakanlık savunmasında İçişleri ve Ekonomi Bakanlıkları ile Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği'nin yazılarına da yer verdi. İçişleri Bakanlığı'nın yazısında da, "Söz konusu grev ile ilgili olarak, kararın uygulanmasına başlamadan önce 21-30 Ocak 2015 tarihleri arasında 9 ilimizde 13 bin 944 kişinin katılımı ile 38 eylemin düzenlendiği" söylendi. Metal işkolunda grev öncesinde eylemlerin düzenlenmesi neredeyse suç olarak gösteriliyor. Bakanlık yazısında, erteleme kararının ardından da, Bakanlar Kurulu erteleme kararını protesto etmek amacıyla 27 ilde 69 eylem düzenlendiği belirtilerek, bu eylemlerde çeşitli afişlerin de asıldığına dikkat çekti. Hak almanın bir biçimi olan grevi erteleme adı altında yasaklama suç değil, grevin yasaklan- masını protesto etmek suç! Ekonomi Bakanlığı yazısında, "2014 yılı ihracatı 24 milyar dolar olan otomotiv ana ve yan sanayi, 9.6 milyar dolar olan makine ana sanayi, 2.7 milyar dolar olan beyaz eşya ve 2.4 milyar dolar olan kablo üretimi sektörlerinin olumsuz etkileneceği öngörülmektedir" denildi. Hükümeti ilgilendiren işçilerin hak alma mücadelesi değil, sermayenin kârlarını artırmasıdır! Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği yazısında, "savunma sanayinde dışa bağımlılığının azaltılması ve yerli üretimin güçlendirilmesi" hedefine değinilerek, "Ertelenen grevin yapıldığı işyerlerinde üretilen malzemelerden kayda değer bir kısmının başta TSK olmak üzere güvenlik, istihbarat ve savunma sanayi kuruluşlarımızın ihtiyacının olduğu" belirtildi. Savunmada yedi sayfa Birleşik Metal-İş Sendikası'nın grev kararı aldığı işyerlerinde üretilen TOMA ve benzeri zırhlı araçların fotoğraflarına, dört sayfa da bu araçların adlarının sıralandığı listeye ayrıldı. Listedeki birden çok firmanın TOMA ve zırhlı araç ürettikleri görüldü. Hakim sınıfların, egemenlerin “milli güvenlik”ten anladıkları tam da bu! Daha fazla TOMA, zırhlı araç üretmek. O TOMAlar, zırhlı araçlar ne için üretiliyor? İşçilerin, emekçilerin eylemlerini, gösterilerini bastırmak için! Toplumsal gösterileri bastırmak için! Hü kü met işi ni yapmışt ı r. Sermayenin çıkarlarını korumanın gereğini yapmıştır. İşçiler, emekçilerde kendi çıkarlarının gereğini yapmalı, bilinçlenmeli, örgütlenmeli, kapitalist düzeni yıkarak kendi iktidarlarını kurmalıdırlar…. Mart 2015 Kısa... Kısa... Öz Gıda-İş’ten istifa ederek DİSK/Gıda-İş Sendikası’na üye olduktan sonra işten atılan Ülker işçilerinin direnişi 4 ay sonra kazanımla sona erdi. İşçileri ahlaksızlık, verilen görevi yapmama, amire itaatsizlik ATAPOL NAKLİYAT’DA SENDİKA DÜŞMANLIĞI gibi gerekçelerle tazminatsız işten atan Ülker patronu, işçilerin ihbar tazminatlarını ödemeyi, 16 aylık ücret tutarında sendikal tazminat ödemeyi, 4 ayın sigorta primlerini ödemeyi kabul etti. İşçiler “İçeride üyelerimiz var bize gönül vermiş direnişimize değişik biçimlerde destek olmuş, olmaya çalışan işçi arkadaşlarımız var. İçeride kısmen bir rahatlama sağlansa da ağır ve kötü çalışma koşulları devam ediyor. Taşeron sistemi kangren olarak duruyor. Bütün bu koşulları değiştirmek için işçi arkadaşlarımızın yanındayız. Sekiz arkadaşla yaktığımız bu ateş bütün Yıldız Holding Ülker fabrikalarına yayacağız” dediler. GEBZE ARAÇ MUAYENE İSTASYONU’NDA DİRENİŞ TÜMTİS, Adana, İçel, Hatay, Ordu ve Gi resu n’ da n sonra Tüvtürk ’ün Kocaeli araç muayene istasyonlarında da örgütlenme ç a l ı şma sı ba ş l at t ı . Çoğunluğu sağlayan sendika yetki başvur u s u nd a bu lu ndu . Ancak Tüvtürk-Tem Kocaeli Araç Muayene İstasyonları İşletim A.Ş, 11 işçiyi işten çıkardı. İşçiler direnişe geçti. Mersin Uluslararası Liman İşletmeleri’nin (MIP) nakliyat işlerini yapan Atapol Nakliyat, TÜMTİS’e üye oldukları için 12 işçiyi işten çıkardı. MIP yönetim binası önünde bir araya gelen işçiler, sendika yöneticilerinin, demokratik kitle örgütlerinin ve siyasi parti temsilcilerinin katılımıyla bir eylem gerçekleştirdi. Eylemde, atılan işçilerin işe alınması ve sendika hakkının tanınması talep edildi. KAFKAS ŞEKERLEME SENDİKALAŞMA MÜCADELESİ Bursa’ da faaliyet gösteren Kaf kas Pasta ve Şekerleme’de Tek Gıda-İş’te örgütlenen işçiler, patronun işten atma saldırısı ile karşılaştı. 4 işçi sendikaya üye oldukları için işten çıkarıldı. Bunun üzerine işçiler iş bırakma eylemi yaptı. Kafkas işçileri, çalışma koşullarının düzeltilmesi için 2014’te sendikalaşmaya karar verdiler. Mayıs 2014’te başlayan sendikalaşma sürecinde beyaz yakalılar dâhil işçilerin yüzde 87’si Tek Gıda-İş’e üye olmuş ve bunun üzerine Çalışma Bakanlığı tarafından da 22 Mayıs 2014’te çoğunluk tespiti yapılmıştı. Ancak işçilerin sendikalaşmasını istemeyen Kafkas patronu, yetkiye itiraz etti ve ardından bu süreçte öncü rol oynayan işçileri işten çıkardı. İşçilerin eylemleri sürüyor. Nisan 2015 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ ÜLKER İŞÇİLERİ KAZANDI 7 CHP’Lİ BELEDİYEDE SENDİKA DÜŞMANLIĞI Bakırköy Belediyesine bağlı taşeron BYUAŞ firmasında çalışan 3 işçi Belediye-İş 2 No’lu şube de örgütlendikleri için işten atıldı. Sendikaya üye olan bir işçi ise hayvan barınaklarına sürüldü. Belediye-İş 2 No’lu Şube Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda yaptığı basın açıklaması ile işten atma saldırısını protesto etti. Nisan 2015 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ DANONE İŞÇİLERİ KAZANDI 8 Danone’ de Türk-İş’e bağlı Tek Gıda-İş’ten istifa ederek DİSK’e bağlı Gıda-İş’e üye olan ve “Sözleşme yetkisi işçinin iradesidir” diyen işçilerin fiili mücadelesi kazanımla sonuçlandı. Patron, 5 ay süren direnişin ardından anlaşma yapmak zorunda kaldı. Anlaşmayla yasalarda sözleşme için şart koşulan işkolundaki işçilerin yüzde 1’ini üye yapma şartı da yıkılmış oldu. İlerleyen günlerde yaşanabilecek işten atma tehditlerine karşı birlik içerisinde olmanın önemine dikkat çeken Danone işçileri, sözleşme imzalanana ve resmiyet kazanana kadar sakal bırakma, iş giriş-çıkışlarında bekleme, slogan atma, düdük çalma gibi eylemleri sürdürme kararı da aldı. ADORE İŞÇİLERİ AÇLIK GREVİNE BAŞLADIt Adore Oyuncak ve Eğitim Araçları Fabrikası’nın İstanbul MARMARA PARK AVM İNŞAATINDA ÖLEN İŞÇİLER ANILDI Marmara Park AVM inşaatı şantiyesinde, 11 Mart 2012’de çadırda çıkan yangında 11 işçi öldü. Aradan 3 yıl geçti. Sorumlular yargılanmadığı gibi, suç işçilere çıkarıldı, davanın tek tutuklu sanığı da salıverildi. İş cinayetinin 3. yılında AVM önünden yangının çıktığı yere yürüyen işçi aileleri bir kez daha adalet talebini dile getirdi Yapılan açıklamanın ardından AVM’nin önünden katliamın yaşandığı alana yürüyen aileler, ölen işçiler anısına fidan dikip, karanfil bıraktılar. Can veren işçilerin anısına bir anıt park yapılması içinde yaptıkları başvuruya yanıt verme- İmza kampanyası kent merkezinde ve madenlerde 3 Nisan 2015’e kadar devam edecek. yen Esenyurt Belediyesi’ni inat, anıt parkı diktikleri fidanlarla kendilerinin yaptığını dile getiren aileler, 28 Nisan’ın diğer ülkelerde olduğu gibi iş cinayetlerinde hayatını kaybedenler için anma ve yas günü ilan edilmesini istedi. DORA DİRENİŞİ MADEN İŞÇİLERİNDEN İMZA KAMPANYASI Zonguldak maden işçileri, TTK’nin özelleştirilmesine karşı hakları için imza kampanyası başlattı. İş ç i ler k a mpa ny a la r ı nd a ; TTK’nin en kısa sürede ve yeterli sayıda işçi almasını, maden işçileri arasındaki ücret farklılıklarının giderilip eşit işe eşit ücret uygulanmasını, gruplu işçilerin dahiliye getirilmesini, kıdem tazminatının artırılmasını ve TTK’nin özelleştirilmek yerine halka devredilmesini istedi. Tuzla'da bulunan deposunda çalışan ve DİSK'e bağlı Limter-İş Sendikası'na üye oldukları için işten atılan 7 işçi açlık grevine başladı. İşten atıldıktan sonra Kadıköy Caddebostan'da bulunan mağaza önünde direnişe geçen işçiler, direnişin 27'nci gününde süresiz dönüşümlü açlık grevine başladı. Sendika üyesi oldukları gerekçesiyle işten atılan işçiler, işe geri alınmak ve alacaklarının ödenmesi talepleriyle direnişlerini sürdürüyor. Tüm Emek Sen üyesi oldukları için işten atılan Dora Otel işçilerinin sendikal haklarıyla birlikte işlerine geri dönmek için verdiği mücadelede sürüyor. Her hafta Pazar günleri Dolapdere’de otel önünde buluşan işçiler 25. haftada eylemdeydi. Dora Otel İşçileriyle Dayanışma Pl a t f o r mu , Ta l i m h a n e C a d d e s i ’n d e t o p l a n d ı . Yapılan yürüyüşte çevre otellerde çalışan turizm işçilerine seslenen işçiler turizm sektöründeki sömürü koşulları nedeniyle sendikalı olduklarını ve işten atıldıklarını, turizm sektöründeki tüm işçilerin düşük ücretlerle ve ağır sömürü koşullarında çalışmak zorunda bırakıldıklarını, izinlerini kullanamadıklarını, işten çıkış saatlerinin ve tatil günlerinin belli olmadığını, mobbinge ve baskılara maruz kaldıklarını bunlara son verebilmenin tek yolunun örgütlü mücadeleden geçtiğini anlattı. Mart 2015 TEZ KOOP İŞ SENDİKASI İSTANBUL 1 NO’LU ŞUBE YÖNETİMİ İLE SÖYLEŞİ: “38 YILLIK HANEDANLIK DÖNEMİNİ BİR ANDA SİLMEK, ORTADAN KALDIRMAK MÜMKÜN DEĞİL.” Yeni İşçi Dünyası: 2014 Haziran ayında yapılan Genel Kurul’da çok önemli bir şeyi başardınız. 1 No’da uzun yıllardır egemen olan aile hanedanlığını yıktınız. Genel Kurul sürecine giderken hangi zorluklarla karşılaştınız? Necla Önder: Bizimle söyleşi yaptığınız için öncelikle teşekkür ediyorum. Bizler uzun yıllardır mağazalarda çalışan işçileriz. Tabandan işçi arkadaşlarımızın desteği, isteği ile yönetime geldik. Hanedanlığın karşısına çıktığımız zaman sendikal yapıyı iyi bilmiyorduk. Ne yapacağımızı doğru dürüst bilmiyorduk. Bize yol gösteren arkadaşlarımız vardı. Bu vesile ile Sinan beye, Hazal hanıma teşekkür ediyorum. Onların bize yol göstermesi, yardımlarıyla bugüne geldik. Üzerimizde çok baskı vardı. Örneğin, “mağazaya gitmişsin duydum, orada ne işin vardı”, toplantılarda yanımıza akrabalarını oturtuyorlardı. İşçilerle yalnız kalmamızı engelliyorlardı. Eylemlerde de aynı durum yaşanıyordu. Sürekli denetim altındaydık. Ne yapıyoruz, kiminle görüşüyoruz? Kontrol etmeye çalışıyorlardı. Eylemlerde, eğitimlerde işçi arkadaşlarla tanışmamızı, ilişki geliştirmemizi, çeşitli yöntemlerle engellemeye çalışıyorlardı. Tüm bu zorluklara, baskılara rağmen; biz de dikkatli davranmaya çalışıyorduk. Mecburen Necla Önder Berat Şeker çalışmamızı gizli yaptık. Berat Şeker: Sendikaya üye olduğumuz zaman örgütlenme nedir? Sendika nedir? Şube nedir? Bilmiyorduk. Carrefoursa’yı Sinan bey ve Hazal hanım örgütledi. Carrefoursa örgütlenmesi tamamlandığı zaman şube sözü verildi. 2007 yılı sonunda TİS imzalandı. Sadık başkan seçimi kaybetti. Gürsel Doğru genel başkan oldu. 6 Carrefoursa mağazasında, çalışan herkesten imza aldık. 970 imza topladık. Ankara’ya gittik. Carrefoursa’ya şube açılmasını istedik. Şube açılmadı. Gürsel Doğru Carrefoursa’ ları kendi şubesi 1 No’ya bağladı. Biz de bize maden şube açtırılmıyor, o zaman biz de 1 No’yu kendi şubemiz yapacağız dedik. Genel Kurul’da ayrı liste çıkardık. Kağıt üzerinde kaybettik. Aslında kaybetmedik. 7 üst kurul delegesi çıkarttık. Deneyim kazandık. Gürsel Doğru genel merkez seçimini kaybetti. 2010 yılında Genel Kurul’da ayrı liste çıkarmamız bizi bugünlere getirdi. Sendikanın bugünlere gelmesini sağladı. Umarım sendika daha iyi yerlere gelir. Necla Önder: 7’den fazla çıkardık. O zamanki şube başkanı 8. sıraya düştü. Onlar için çok büyük deprem oldu. Berat Şeker: 25 oy aldık. 2010 şube Genel Kurulu’nda 25 delege ile üst kurul delegesi çıkarttık. Genel merkez genel Kurulu’na gitmemiz şube başkanı tarafından engellendi. İzinlerimizi ayarlamıştık. İzinlerimizi iptal ettirdiler. Bu şubede başkan ne demişse, hep o olmuş. İşçilerin söz hakkı hiç olmamış. Aile yönetimi kurulmuş. 38 yıl aile yönetmiş. Kayınpederden damada, damattan kayınçoya geçmiş yönetim. Özcan Kopal: Ben Reel çalışanıyım. İşçi arkadaşlarımızla, temsilcilerle sürece dahil olduk. Şubenin başında Gürsel Doğru Yeni İşçi Dünyası: 1 No’lu şubede aile yönetimi yanında, Gürsel Doğru’nun taşeron, yani işveren olması olgusu var. Gürsel Doğru sendika genel başkanı. Aynı zamanda Carrefoursaların temizlik işlerini yapan temizlik şirketi sahibi. Hem aile yönetimine hem de taşeron genel başkana karşı mücadele ettiniz. Zoru başardınız yönetime geldiniz. Necla Önder: Biz dizi arkadaşımız siz çok emek verdiniz. Ama nasıl olur 25 oy alırsınız dediler. Demek ki içinizdeki insanlar sizi desteklemedi dediler. 2010 Genel Kurulu bir yatırımdı. Aile yönetiminde bir gedik açtık. Merdivenleri adım adım çıktık. Hızlı çıkmaya kalkmış olsaydık, bugün burada olmazdık. Onlar üstten işverenlerle görüşüyorlardı. İşverenle ilişkileri delege seçimlerine de yansıdı. Buna rağmen biz kazandık. Yeni İşçi Dünyası: 2010 Genel Kurulu’nda gedik açtınız. Bu gedik 2011 Olağanüstü Genel Kurulu’nda daha da büyüdü. Aile yönetimi sarsıldı. 2014 Genel Kurulu ile hanedanlığı bir bütün olarak yıktığınızı söyleyebilir miyiz? Berat Şeker, Necla Önder: Tam anlamıyla yıktığımızı söyleyemeyiz. Özcan Kopal: Sancılarını bugün çok ciddi bir şekilde hissediyoruz. İşverenle ilişkinin çok ciddi kalıntıları var. İzleri var. Etkileri var. 38 yıllık bir dönemi Nisan 2015 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ vardı. Carrefoursa’ da çalışan işçilere şube sözü verilmişti. Arkadaşların bir çalışması, örgütlenmesi vardı. Şube Genel Kurulu’na bir ay kala ilişki kurabildik. Geç kalmıştık. Biz şube yönetimi ile çalışırken, zaten onlara muhaliftik. İşverenle işbirliği içerisinde olduklarını biliyorduk. Bu acı bir şey. Bizler de bu işe yatkın olsaydık, şubede hanedanlık devam ederdi. Bir yerden başlamak gerekiyordu. Birleştirdik çalışmalarımızı. Karşılıklı olarak bir birimize destek verdik. Başarılı bir çıkış yapıldı, bugüne kadar gelindi. Tez Koop İş Sendikası İstanbul 1 No’lu şube, sendikanın önemli şubelerinden biri. Bu önem sadece Carrefoursa işçilerinin bu şubeye bağlı olması, üye sayısının 3600 civarında olması ile sınırlı değil. 1 No’lu şube uzun yıllar hanedanlıkla yönetilen bir şubeydi. Tabandan gelen işçiler hanedan yönetimini yıkarak şube yönetimine geldiler. Bu başarıya imza atan, öncülük eden şube yönetimi ile görüştük. Necla Önder, (Şube başkanı) Özcan Kopal, (Şube idari sekreteri) Berat Şeker, (Şube mali sekreteri) Nurettin Karaman (Şube örgütlenme sekreteri)sorduğumuz sorulara cevap verdiler. 9 Nisan 2015 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ Özcan Kopal 10 bir anda silmek, ortadan kaldırmak mümkün değil. Ekonomik ili şkiler i var. Taşeron ilişkileri var. Bir mağazada iki işçi Gürsel Doğru’yu görüyor. Bir işçi “genel başkanım” geldi diyor. Diğer işçi “senin başkanın, benim patronum” diyor. Böyle bir yapı var. Bu yapının sadece bizim sendikamıza özgü olmadığını, birçok sendikada bu yapının olduğunu biliyoruz. Bu sendikal yapıdan kurtulmamız lazım. Tabanda işçileri eğitmek lazım. İşçilerin yönetime gelmelerini teşvik etmeliyiz. Bunlar için çalışmamız lazım. Necla Önder: Sendikal yapının nasıl olduğunu, nasıl işlediğini, ne yapmak gerektiğini her işçi arkadaşımızın bilmesi gerekiyor. Biz bunları bilmiyorduk. Sendika olsun, haklarımız olsun, daha fazla ücretimiz olsun anlayışındaydık. Süreç içinde öğrendik. Benim az da olsa sendikal deneyimim vardı. Sendikal bir işyerinden, grev yapan bir işyerinden Carrefoursa’ya geçtim. Örgütlenme döneminde çok başarılı bir çalışma yaptık. Çok iyi çalışan, ileri çıkan bir dizi arkadaşımız işten ayrıldı. Onlar ayrılmasaydı, belki süreç daha farklı gelişebilirdi. Şube yönetimi belki daha erken değiştirilebilirdi. Tabandan gelen arkadaşlarımızın çalışması lazım. Emek harcaması, uğraşması lazım. Her arkadaşımız üzerine düşeni yaparsa bugün olduğumuzdan daha ileride oluruz. Yeni İşçi Dünyası: Şube yönetimine geldikten sonra kısaca neler yaptınız? Berat Şeker: 2010 yılında aday olduğumuz zaman, işçiyi işin içine katma, 1 No’lu şubeyi sendikamızın örnek şubesi yapma sözü verdik. Sınıf mücadelesine katkı yapma amacımız vardı. Şube yönetimine geldiğimizden beri şubenin yapısı büyük oranda değişti. Hanedanlıktan kalma temsilci sistemi önemli oranda değişti. İşçileri, temsilcileri bir araya getirmiyorlardı. İşçileri, temsilcileri bir araya getirdik. Birbirlerini tanımalarını, birlikte mücadele etmelerini sağladık. 7-8 temsilci toplantısı yaptık. Geçmişte temsilcilerin tamamı yan yana getirilmiyordu. Kadın temsilci sayısı çok azdı. 8 aydır yönetimdeyiz. % 200 artış yaşandı. 40’a yakın kadın temsilcimiz var. Temsilcisi olmayan işyerlerine atama yapacağız. Kadın temsilci sayısını artıracağız. TİS taslağını işçilerle, temsilcilerle birlikte hazırladık. İşçi arkadaşlarımızın önerileri alındı. Temsilcilerle tartışıldı. Temsilcilerden oluşan bir komisyon kuruldu. Bunlar geçmişte olmayan şeyler. Şube başkanı ne derse o oluyordu. İşyerlerini sadece seçim döneminde değil düzenli dolaşıyoruz. 10 yıldır yapılmayanı, bu şubede 8 ayda yaptık. Hemen hemen bütün işyerlerine gittik. Mağazalara gittiğimiz zaman, işçi arkadaşlarımızı ziyaret ediyoruz. Temsilci arkadaşlarla birlikte müdürle görüşüyoruz. Eskiden şube başkanı mağazaya gider, müdüre çıkar, çayını içer çeker giderdi. Ne işçiyi görürdü, ne de temsilciyi. Daha önceleri disipline gidiyorlardı, imzalayıp çıkıyorlardı. Ne işçi ile ne de temsilci ile konuşmuyorlardı. İşçinin hakkını aramıyorlardı. Bunu da ortadan kaldırdık. Necla Önder: Yönetime geldikten sonra sorumluluğumuz arttı. Eski yönetimin çalışma tarzındaki yanlışları biliyorduk, yaşıyorduk. Bu yanlışlardan kopmaya çalışıyoruz. İşçi için doğruyu yapmaya çalışıyoruz. Müdürlerle görüşmelerde mutlaka temsilci arkadaşımız oluyor. Temsilci arkadaşla beraber işçi arkadaşlarımızla konuşuyoruz, sohbet ediyoruz. Uygulama ile ilgili ciddi sorunlar var. Bu konuda arkadaşlara hiçbir şey öğretilmemiş. Biz uygulamaları yaşayarak öğrendik. Arkadaşlarımıza öğretmeye çalışıyoruz. İşçinin ne olduğu, nasıl davranması gerektiği, işverene karşı tutumunun nasıl olması gerektiği konusunda eğitim veriyoruz. 10 yıllık işçi bizim yaklaşımımızı gördüğünde, “ben hiçbir şey bilmiyormuşum” diyor. Uygulamaları, toplu sözleşmeleri, sendikayı işçi arkadaşlarımızın bilmeleri gerekiyor. Bu işçi arkadaşlar içerisinden yönetici arkadaşlar mutlaka çıkacak. Yaptığımız çalışmaları kayıt altına alıyoruz. Eksiklerimiz olabilir. Eleştir iye açığ ız . Önerilere açığız. Yeni İşçi Dünyası: Tez Koop’un örgütlü olduğu işyerlerinde çalışan sendika üyesi önemli oranda kadın işçi var. Buna rağmen bu durum şube yönetimine, genel merkeze yansımıyor. Sizde Genel Kurul’da özel kadın çalışması yapma sözü vermiştiniz. Kadın komisyonu kuracağınızı söylemiştiniz. Kadın temsilci sayısını artıracağınızı, kadın komisyonu kuracağınızı söylemiştiniz. Bu konuda neler yaptınız? Berat Şeker: Kadınlara yönelik etkinlikler yaptık. 25 Kasım, 8 Mart ile ilgili yoğun katılımlı etkinlikler yaptık. Özcan Kopal: Çürümüş bir yapı vardı. TİS ile hak olan uygulamaların işyerlerinde yapılmadığını, yaptırılmadığını, TİS hakkında işçilerin bilgilendirilmediğini, kitapçıkların dağıtılmadığını biliyoruz. Şube yönetimi işverenle ilişki geliştirmiş. Temsilci ile çalışma yerine üstten işverenle çalışmayı seçmiş. Bu nedenle şube başkanı işyerine gittiği zaman temsilcinin haberi olmuyor. Bunun gibi çok sorun yaşadık. Biz şunu yapmaya çalışıyoruz. Her mağaza temsilcisini işin içine katmaya çalışıyoruz. Necla Önder: İşyerlerinde sorun çıkaran değil, sorun çözen bir yönetimiz. İşçi arkadaşlarımızı eğitmeye çalışıyoruz. Sorunlarını çözmeye çalışıyoruz. Genel Kurul’da kadın çalışması hakkında verdiğimiz sözlerin arkasındayız. Yönetim olarak aynı düşüncedeyiz. Kadın çalışmasına özel önem veriyoruz. Aslında geç kalmış bir çalışma bu. 25 Kasım’da bir çalışma yaptık. 8 Mart hafta sonuna geldiği için hafta içi etkinlik yapmak zorunda kaldık. Bu günlerin anlamını anlattık. Kadın sorununun önemini anlattık. Güne uygun tiyatro oyunları oynandı. Film gösterildi. Müzik yapıldı. Kadın arkadaşlarımıza karanfillerle gitme yerine yaptığımız etkinliklerle onlara bir şeyler vermeye çalıştık. Konu hakkında duyarlı olmalarını sağlamaya çalıştık. Bu şubede bir ilki gerçekleştirdik. Kadınlara yönelik özel etkinlikler yaptık. Kadın sorununu tartıştık. Bu şube için muazzam bir şey. Bunu geliştireceğiz. Berat Şeker: Biz gelmeden olan yapıda kadın hemen hemen yoktu. 20 üst kurul delegesinin %20’si kadın. Geçmişte 1 kadındı. Yönetim, denetim, disiplin asıl ve yedeklerle toplam 22 kişi içinde kadınlar %35’i oluşturuyor. Temsilciler içinde kadın oranı şu anda %30-35 seviyesine gelmiş durumda. Bu anlayış meselesi. Hedefimiz yüzde 50’yi yakalamak. Kadınları bu işin içine katarsak, yolu daha iyi yürürüz. Ye n i İ ş ç i D ü n y a s ı : Önümüzdeki dönemde neler yapmayı planlıyorsunuz? Berat Şeker: Eğitimlere devam edeceğiz. İşçinin ihtiyaç duyduğu eğitim nedir? Bordro eğitimi, Tez Koop İş’in tarihi, sendikaların tarihi, Türkiye işçi sınıf tarihi, TİS üzerine eğitim vb. Hem bizim, hem de işçi arkadaşlarımızın eğitime ihtiyacı var. İşçiyi eğitmek, sendikal mücadele içine çekmek istiyoruz. Biz de öğrenip işçiye aktarmak istiyoruz. Arkadaşlarımızı yetiştirmek istiyoruz. Tüzüğün değiştirilmesi lazım. Tüzük demokratik bir tüzük değil. Yeni İşçi Dünyası: Bu ay içinde olağan genel kurul var. Tüzüğün değiştirilmesi yönünde bir hazırlığınız var mı? Berat Şeker: Var. Genel başkanımız da açıkladı. Necla Önder: Genel Kurula özel bir hazırlık yapacağız. 1 No’lu şube Tez Koop İş’in ikinci büyük şubesi, bu nedenle önemli bir şube. Uzun yıllar hanedanın egemen olduğu bir şube. Aynı zamanda hanedanlığı yıkan bir şube. Bu nedenle herkesin bu şubeyi önemsemesi gerekir. Tabandan geldik. Uzun yıllar işçi olarak çalıştık. Birçok şeyin işçilere sorularak değiştirilmesini istiyoruz. Profesyonel sendikacıların aldığı ücretler, dönem sınırlaması, kadın kotası vb. üzerine tartışılmalıdır. Tez Koop İş Sendikası’nı daha iyi yerlere taşımak hepimizin görevidir. Sözler vermek yetmiyor. Sözlerin pratiğe aktarılması gerekiyor. İşçinin neye ihtiyacı varsa, ona uygun eğitim yapılmalıdır. Eğitim programı tespit edilmeli, konular belirlenmeli, düzenli aralıklarla eğitim yapılmalıdır. Necla Önder, Özcan Kopal, Berat Şeker: Asıl biz teşekkür ediyoruz. Nurettin Karaman Yeni İşçi Dünyası: Söyleşi için teşekkür ediyorum. Şube Örgütlenme Sekreteri Nurettin Karaman çalıştığı için yönetim ile söyleşimize katılamadı. Kendisi ile telefonda konuştuk: “Ben kısaca özetlediğiniz konularda arkadaşlarımın söylediklerine katılıyorum. Ne yaptıysak arkadaşlarımızla birlikte yaptık. Yönetim olarak aynı düşünüyo- ruz. Aramızda ayrım yok. Şube Genel Kurulu’nda verdiğimiz sözlere uygun bir çalışma yaptık, yapmaya devam edeceğiz. Amacımız sendikamızı daha iyi yerlere getirmektir.” Son olarak sözü şube çalışanı olan Tolge Vergül’e bırakıyoruz. Tolga Vergül: Şubede çalışmaya başladığımda ilk edindiğim izlenim; şube bölünmüş, ikiye ayrılmış bir şube olarak gözüküyordu. Bir taraf geldiğinde, öbür taraf gelmiyordu. Şimdi öyle değil. İstanbul’da en faal şubeyiz. Etkinlik, faaliyetler, eylemlere katılım açısından faal bir şubeyiz. Güzel bir şube olduk. Eskiye nazaran çok iyi yere geldik. Eskiden temsilcileri tanımazdım. En fazla 10 temsilciyi tanıyordum. Şimdi 150’ye yakın temsilci var. Hem ismen hem de sima olarak hepsini tanıyorum. Çok daha iyi yere geleceğimize inanıyorum. 14.03.2015 Tez-Koop İş Sendikası, İstanbul 1 No’lu Şube’de 26 Şubat’ta 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü ile ilgili bir etkinlik gerçekleştirildi. Etkinliğe Tez Koop İş Sendikası 1 No’lu şubenin örgütlü olduğu değişik mağazalardan yaklaşık 50 temsilcisi kadın işçi katıldı. Etkinlik, Şube Başkanı Necla Önder’in açılış konuşması ile başladı. Necla Önder, 8 Mart’ın ortaya çıktığı tarihsel koşulları aktardıktan sonra, 8 Mart’ın işçi ve emekçi kadınlar için önemine vurgu yaptı. Ardından Birleşik Metal İşçileri Sendikasından Melek Özer “toplumda ve sendikalarda kadının yeri” konulu bir konuşma yaptı. Türkiye’de kadınlara yönelik ayrımcılığın ve şiddetin çok yoğun bir şekilde yaşandığını, ayrımcılığın ve cinsiyetçi yetiştirme tarzının küçük yaşlarda başladığını ve kız çocuklarına sürekli yasaklar getirilerek kişiliği ve yeteneklerinin daha o yaşlarda bastırıldığını vurguladı. Herhangi bir işte çalışan kadınların son derece zor koşullarda, genellikle kalifiye gerektirmeyen, tekstil sektörü, gündelikçilik, hizmet sektörü, mevsimlik işçilik gibi alanların kadınların yoğun olarak çalıştığı alanların başında geldiğini, kadınların kazandığı paraya genel olarak bir yardımcı para gibi bakıldığını ve bunun kadın emeğini daha da değersizleştirdiğini belirtti. Kadın işsizlik oranının erkek işçilerden daha fazla olduğunu, kadınların eşdeğer işe eşit ücret alamadıklarını ve meslekte fırsat eşitliği tanınmadığını istatistiki verilerle ortaya koydu. Kadına yönelik şiddete de yer verilen sunumda kadına yönelik şiddetin hangi boyutlarda olduğu, kadına yönelik şiddetin kaynağının ne olduğu, devletin bu konudaki yaklaşımının ne olduğu ve buna karşı nasıl bir mücadele yürütülmesi gerektiği üzerinde detaylı bir şekilde duruldu. Üzerinde uzunca durulan bir diğer konu ise kadınlar ve sendika idi. Bu bölümde kadınların genel olarak sendikalardaki yerine bakıldı. Kadınların sendikalardan uzak durmalarının bir dizi toplumsal nedeni üzerinde durulduktan sonra sendikalardaki erkek egemen anlayışların da kadınların sendikalardan uzak durmalarında önemli bir rol oynadığı dile getirildi. Sendikaların sahip çıkması gereken en önemli sorunlar olarak şunlar ifade edildi: Kadın temsilci yok. Ya da çok az var. Eşit iş olanağı yok. İşyerlerinde kreş sorunu var. İlk önce kadınlar işten atılıyor. Hamile kadınlar ev ve işyeri arasında tercih yapmak zorunda kalıyor. Hamile kadınlar kötü koşullarda çalıştırılıyorlar. İşyerlerinde cinsel taciz ve cinsel istismar yaşanıyor. Eşit işe eşit ücret sorunu var. Meslek eğitiminde fırsat eşitliği yok. Sendikalarda kadın kurullarının yaptırım gücü yok. Sendika kurullarında kadınlar temsil edilmiyor. İşyerinde kadının söz hakkı yok, ciddiye alınmıyor. Bu sorunların çözümüne yönelik ise şunlar dile getirildi: Kadın temsilci sayısının arttırılması. Şubelerin kadın işçilere yönelik eğitim yapması. 8 Mart ve 25 Kasım gibi kadın mücadelesi günlerinde etkinliklerin örgütlenmesi. Gönüllülük esası temelinde her işyerinde kadın komisyonlarının oluşturulması. Merkezi Kadın Komisyonu oluşturulması. Şube kadın komisyonlarının oluşturulması. Delege seçimlerinde kadın adaylarının belirlenmesi için çalışmak. Kadın kotası uygulanmalı ve kota sorunu tüzükte yer almalı. Kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık ilkesinin tanınması. İşçi alımlarında kadın kotasının konulması. Kadınların işçi temsilcisi olmaları için bilinçlendirilmesi ve teşvik edilmesi. Kadınların diğer büro ve komisyonlarda yer alması. ( İSİG, Disiplin Kurulu, İzin Kurulu vb.) Özer, konuşmasının sonunda bu taleplere öncelikle kadın işçilerin sahip çıkması ve hayata geçirilmesi için daha aktif bir mücadele yürütmesi gerektiğini vurguladı. Sendikaların sadece erkek işçilerin örgütleri olmadığını kadın-erkek tüm işçi ve emekçilerin örgütü olduğunu ve bu nedenle işyerlerindeki temsilci kadın işçilere önemli görevler düştüğünü dile getirdi. Toplantı boyunca canlı tartışmalar gerçekleştirildi. Tartışma esas olarak Özgecan’ın katledilmesi ve kadına yönelik şiddete karşı nasıl mücadele edileceği üzerinde yoğunlaştı. Kadınların önemli bir bölümü kadın katliamlarında ve tecavüzlerinde idam ve hadımı savunurken, bir bölümü ise caydırıcı cezaların uygulanmasının daha doğru olduğunu savundu. Kadınların sendikalara çekilebilmesi için nasıl bir çalışmanın yürütülmesi gerektiği, üzerinde tartışılan diğer bir konu idi. Tartışma aralarında kadına yönelik şiddeti ve ayrımcılığı konu edinen kısa filmler gösterildi. Bu filmler kadınların tartışmaya daha aktif çekilmesi açısından faydalı oldu. Tartışma-sohbet bölümünün ardından bir kadın arkadaş tek kişilik bir tiyatro oyunu oynadı. Oyun ilgi ile izlendi. Kadın işçiler hazırladıkları şiirleri okudular. Son olarak müzik dinletisi ile etkinlik sona erdirildi. Kadın işçiler yaptıkları değerlendirmelerde sendikanın yapacağı bu tür etkinlikleri çok faydalı bulduklarını ve önümüzdeki dönemde de bu çalışmaların devam etmesi gerektiğini belirttiler. Şubat 2015 Nisan 2015 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ TEZ-KOOP İŞ SENDİKASI 1 NO’LU ŞUBEDE 8 MART ETKİNLİĞİ 11 Nisan 2015 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ TEZ KOOP İŞ SENDİKASI 10. OLAĞAN GENEL KURULU YAPILDI 12 Tez Koop İş Sendikası 10. Olağan Genel Kurulu, 21-22 Mart tarihlerinde Ankara’da Tes İş Sendikası Konferans Salonu’nda yapıldı. Tez Koop İş Sendikası Genel Yönetim Kurulu, Genel Kurul tarihini ve gündemini aylar önce açıklamıştı. Fakat 10. Genel Kurul üzerinde tedbir konulduğu için Genel Kurul’un yapılıp yapılmayacağı belli değildi. Son anda 20 Mart Cuma günü akşam saatlerinde Genel Kurul’un yapılacağı netleşti. Genel Yönetim Kurulu ile Genel Kurul’a tedbir kararı koyduran kişilerin uzlaşması, davalarını geri çekmesi sonucu Genel Kurul yapılabildi. Tarafların uzlaşması Genel Kurul’un havasına da yansıdı. Genel Başkan Osman Gürsu açılış konuşmasında bu konuya da değindi. Gürsu; Tez Koop Sendikası’nın kritik süreçlerden geçtiğini, çalkantılı dönemde sendikaya kayyum getirildiğini, Genel Kurul’un son anda yapılacağının belli olduğunu anlatarak; sendika içinde birliğin, beraberliğin perçinlendiği bir Genel Kurul’u yaptıklarını ifade etti. Tüm şube başkanlarının özverisi ile genel Kurulu yaptıklarını belirten Gürsu; “gün birlik olmanın, el ele tutuşmanın, kenetlenmenin, sendikayı ileriye taşımanın günü” olduğu çağrısı yaptı. Genel Kuru l ’ da Divan Başkanlığına Petrol İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın, yardımcılığa Kristal İş Genel Başkanı Bilal Çetintaş, üyeliklere Tez Koop İş Sendikası İstanbul 1 No’lu Şube Başkanı Necla Önder, Muğla Şubesi İdari Sekreteri Rabia Güner Demirci seçildi. Genel Kurul’da: A na Tü zü k Değ işi k l iğ i Komisyonu, Ta h m i n i B ü t ç e K o m i s y o nu , He s a p Tetkik Komisyonu, Kararlar Komisyonlarının aldığı kararlar okundu. Oylandı. Kabul edildi. Kabul edilen kararlar içinde, kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık ilkesinin uygulanması için mücadele edileceği, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün resmi tatil günü ilan edilmesi için ve yönetimlere daha fazla kadının gelmesi için çalışma yapılacağı, mücadele edileceği kararı önemli bir karardır. Sendika tarihinde bir ilktir. Tez Koop İş Sendikası örgütlü olduğu işyerlerinde önemli oranda kadın işçi üyeye sahip. Buna rağmen kadın işçilerin delege, şube yönetimi, genel merkez yönetiminde temsil edilme oranları çok az. Bu nedenle pozitif ayrımcılık ilkesinin kabul edilmesi, yönetimlere daha fazla kadın işçinin yer alması için mücadele edileceği kararı önemli bir karardır. Şimdi yapılması gereken önümüzdeki dönemde bu kararın gereğini yerine getirmektir. Genel Kurul’da İstanbul 2 No’lu şubenin kapatılması, bu şubeye üye işyerlerinin 5 No’ya bağlanması kararı bir kez daha alındı. 2009 yılında Genel Yönetim Kurulu 2 No’lu şubeyi kapatma kararı almıştı. Bu karar 2011 yılında yapılan Olağan Genel Kurul’da oylanmış ve kabul edilmişti. Fakat Yargıtay bu Genel Kurulu tüm sonuçlarıyla iptal et- miş, sendikaya kayyum atanması kararı vermişti. 2014 yılında kayyum tarafından yapılan Genel kurul aynı kararı almış, fakat bu Genel Kurul da mahkemeye verildiği için sendikayı hukuki olarak zor durumda bırakmamak için 10. Genel Kurul’da aynı kararı aldı. Tez Koop İş Sendikası perakende sektörünün gelişmesine bağlı olarak büyüme potansiyeline sahip olan, örgütlenme alanında başarılı olan bir sendika. Carrefour, Rell, Mediamarkt gibi mağazaları örgütleyen sendika, genel Kurul’da da ifade edildiği gibi sendika içi sorunlar, mahkemeler, kayyum, taşeron vb. sorunlar sendikanın büyümesinin önünde engel teşkil ediyor. Bu engeller kaldırılırsa sendika büyümeye devam edebilir. Perakende sektöründe örgüt- süz olan bir dizi işyeri/mağaza örgütlenebilir. 10.Genel Kurul’da yapılan konuşmalarda, kavgaları bir yana bırakmak gerektiği, birlik, beraberlik içinde sendikayı büyütmek gerektiği konuşmacılar tarafından dile getirildi. 10. Genel Kurul öngününde sağlanan uzlaşmanın, sendikanın büyümesinin önünde engel olan sendika içi sorunların devam edip etmeyeceğini süreç gösterecek. Genel Kurul'un ikinci gününde yönetici organlar için seçimler yapıldı. Osman Gürsu'nun Genel Başkan adayı olduğu, tek liste ile yapılan seçimde: 196 delege oy kullandı. 194 oy geçerli sayıldı. Osman Gürsü 184 delegenin oyunu alarak yeniden Genel Başkanlığa seçildi. 22.03.2015 OCAK VE ŞUBAT AYI İŞ CİNAYETLERİ 11 işçi; Patlama, Yanma nedeniyle 6 işçi; Zehirlenme, Boğulma nedeniyle 5 işçi; Elektrik Çarpması nedeniyle 2 işçi; Nesne Çarpması, Düşmesi nedeniyle 1 işçi can verdi... Ocak ayında iş cinayetlerinde 5 kadın, 3 çocuk ve 6 göçmen işçi can verdi. Şubat ayında ise 4 kadın, 1 çocuk ve 3 göçmen işçi hayatını kaybetti. sonraki sayımızda ise Mart ayının verilerini paylaşarak devam edeceğiz. İSİG Meclisinin verdiği bilgiye göre 2015 yılının Ocak ayında 125, Şubat ayında 81 olmak üzere toplam iki ay içerisinde en az 206 işçi yaşamını yitirdi. Ocak ayında ölen işçilerin işkollarına göre dağılımı şöyle: İ nş a at , Yol işkolu nda 29 işçi; Taşımacılık işkolunda 23 işçi; Tarım, Orman işkolunda 13 işçi; Enerji işkolunda 10 işçi; Belediye, Genel İşler işkolunda 7 işçi; Ticaret, Büro, Eğitim, Sinema işkolunda 6 işçi; Madencilik işkolunda 5 işçi; Metal işkolunda 5 işçi; Çalıştığı işkolu belirlenemeyen/öğrenilemeyen 5 işçi; Tekstil, Deri işkolunda 4 işçi; Ağaç, Kağıt işkolunda 4 işçi; Savunma, Güvenlik işkolunda 3 işçi; Gıda, Şeker işkolunda 2 işçi; Petro-Kimya, Lastik işkolunda 2 işçi; İletişim işkolunda 2 işçi; Basın, Gazetecilik işkolunda 1 işçi; Banka, Finans, Sigorta işkolunda 1 işçi; Çimento, Toprak, Cam işkolunda 1 işçi; Sağlık, Sosyal Hizmetler işkolunda 1 işçi; Konaklama, Eğlence işkolunda 1 işçi can verdi...(Tablo içerisine alınsa daha iyi olur. Bn.) Ocak ayında yaşamını yitiren 125 emekçinin 115’i işçi, memur statüsünde çalışan ücretlilerden; 6’sı çiftçilerden/küçük toprak sahiplerinden ve 4’ü esnaf lardan olmak üzere 10’u kendi nam ve hesabına çalışanlardan oluşuyor. Şubat ayında ölen işçilerin işkollarına göre dağılımı ise şöyle: Taşımacılık işkolunda 16 işçi; Belediye, Genel İşler işkolunda 11 işçi; İnşaat, Yol işkolunda 10 emekçi; Tarım, Orman işkolunda 8 emekçi; Gıda, Şeker işkolunda 8 işçi; Metal işkolunda 5 işçi; Ticaret, Büro, Eğitim, Sinema işkolunda 4 emekçi; Gemi, Tersane, Deniz, Liman işkolunda 3 işçi; Sağlık, Sosyal Hizmetler işkolunda 3 işçi; Madencilik işkolunda 2 işçi; Petro-Kimya, Lastik işkolunda 2 işçi; Ağaç, Kağıt işkolunda 2 işçi; Çimento, Toprak, Cam işkolunda 2 işçi; Enerji işkolunda 2 işçi; Tekstil, Deri işkolunda 1 işçi; Sav u n ma, Güven l i k işkolunda 1 işçi; Çalıştığı işkolu belirlenemeyen/öğrenilemeyen 1 işçi can verdi.(Tablo) Şubat ayında yaşamını yitiren 81 emekçinin 77’si işçi, memur statüsünde çalışan ücretlilerden; 2’si çiftçilerden/küçük toprak sahiplerinden ve 2’si esnaflardan olmak üzere 4’ü kendi nam ve hesabına çalışanlardan oluşuyor. Şubat ayında ise iş cinayetleri en çok İstanbul, Mersin, Ankara ve Konya’da can aldı. Nedenlerine Göre İş Cinayetleri 9 ölüm İstanbul’da; 7 ölüm Ocak ayında; 41 işçi trafik servis Mersin’de; 5’er ölüm Ankara kazası, diğer nedenlerden dolayı ve Konya’da;4’er ölüm Bursa, (kalp krizi, intihar, silahlı saldırı, Hatay, İzmir ve Kütahya’da; 3’er çığ düşmesi, iç kanama) 25 işçi; ölüm Karabük, Kayseri, Kocaeli, Düşme Nedeniyle 21 işçi; Ezilme, Manisa, Samsun ve Şanlıurfa’da; Göçük nedeniyle 15 işçi; Elektrik 2’şer ölüm A nta lya, Aydın, Çar pması nedeniyle 9 işçi; Isparta ve Muğla’da; 1’er ölüm ise Patlama, Yanma nedeniyle 5 işçi; Afyon, Bolu, Denizli, Diyarbakır, Kesilme, Kopma nedeniyle 5 işçi; Erzincan, Eskişehir, Gümüşhane, Zehirlenme, Boğulma nedeniyle 4 Mardin, Niğde, Ordu, Rize, Tokat işçi can verdi. ve Trabzon’da yaşandı... Şubat ayında; Trafik, Servis Son üç yılda işçi ölümleri artaKazası nedeniyle 22 işçi; Diğer ne- rak devam etti. Ocak 2013 yılında denlerden dolayı (kalp krizi, inti- 81 işçi ölürken Ocak 2014’de 101 har, silahlı saldırı, çığ düşmesi, iç işçi, Ocak 2015’de ise 125 işçi hakanama) 18 işçi; Düşme nedeniyle yatını kaybetti. 16 işçi; Ezilme, Göçük nedeniyle Mart 2015 Nisan 2015 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ Her yıl binlerce işçi ve emekçi kötü çalışma koşulları nedeniyle hastalanıyor, sakat kalıyor ya da yaşamını yitiriyor. Adına ‘iş kazası’ denilen cinayetler ve sakatlanmalar önlenebilir olmasına rağmen kapitalistlerin kar hırsı buna izin vermiyor. Patronlar her konuştuklarında işçi maliyetlerinin yüksekliğinden söz ediyor. Güvencesiz çalışma koşulları, sendikasızlık, örgütsüzlük nedeniyle her yıl artarak devam eden işçi ölümlerinin büyük çoğunluğu resmi kayıtlara bile geçirilmiyor. İş koşullarından dolayı meslek hastalıklarına yakalananları yada iş kazası sonucunda sakat kalanları saymıyoruz bile! Bir ‘iş kazası’ ancak ölümle sonuçlandığında haber bültenlerinde yer veriliyor. 2011 yılından bu yana İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG Meclisi) işçi ölümlerini görünür kılmak ve buna karşı mücadeleyi geliştirmek amacıyla bir çalışma yürütüyor. Meclis, web sitesinde amaçları ile ilgili şu açıklamayı yapıyor: “İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi işçiler, kamu çalışanları, işçi aileleri, doktorlar, mühendisler, a kademisyenler, gazeteci ler, hukukçular... ve onların örgütlenmelerinin oluşturduğu; devletten ve sermayeden bağımsız; sağlıklı ve güvenli çalışma mücadelesini yürüten bir koordinasyon, bir emek örgütüdür...” İSİG Meclisi 2011 yılından bu yana her ay düzenli olarak ‘İş cinayetleri raporları’ yayınlıyor. Bizler de bu sayımızdan itibaren bu çalışmaya düzenli olarak yer vermek istiyoruz. İSİG Meclisinin yayınladığı tüm rapora yer veremesek te önemli gördüğümüz bölümlerini siz okurlarımızla paylaşacağız. Bu sayımızda Ocak ve Şubat aylarının verilerini aktaracağız. Bir İşçi Ölümlerinin Şehirlere Göre Dağılımı Ocak ayında iş cinayetleri en çok Antalya, İstanbul, Kocaeli, Adana, Antep ve Konya’da can aldı. 12 ’ş e r ö lü m A nt a l y a ve İstanbul’da; 9 ölüm Kocaeli’nde; 8 ölüm Adana’da; 6’şar ölüm Gaziantep ve Konya’da; 5’er ölüm Bursa, Kayseri ve Trabzon’da; 4 ölüm Mersin’de; 3’er ölüm Denizli, İzmir ve Sakarya’da; 2’şer ölüm Adıyaman, Balıkesir, B olu , D i y a r b a k ı r, E d i r ne , Erzurum, Malat ya, Mardin, Samsun, Sinop, Sivas ve Uşak’ta; 1’er ölüm ise Ankara, Bartın, Bitlis, Burdur, Çanakkale, Hatay, Karabük, Karaman, Kırklareli, Manisa, Muğla, Niğde, Ordu, Siirt, Şanlıurfa, Şırnak, Tokat, Z ong u lda k, Er men ist a n ve Sırbistan’da yaşandı... 13 Nisan 2015 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ 24 NİSAN 1915-2015 TARİHLE YÜZLEŞME ZAMANI! 14 Osmanlı, Türk devletinin 1915’de aldığı “Ermenilerin Hiç’e göç ettirilmesi” kararı, gerçekte devlet tarafından planlanan ve uygulanan Ermenilere yönelik Soykırım kararı idi. 24 Nisan 1915’ de Batı Ermenistan’ da Ermeni yaşamı ve kültürüne son vermeye yönelik bir saldırı başladı. Dönemin İttihat ve Terakki Partisi hükümeti ve Osmanlı ordusu Ermenilere yönelik yok etme seferinde Türk ve Kürt halklarını, diğer Müslüman olan halkları da Ermenilere karşı kışkırtmayı ve kullanmayı başardı. Müslüman halklar içinde Müslüman olmayan halklara karşı, Hıristiyanlara, en başta da Ermenilere karşı şovenist ve dinci nefret duyguları kışkırtıldı. Devlet onları Ermeni komşularını öldürmeye, Ermeni mülklerine el koymaya teşvik etti. Onlar birçok halde Ermeni halkının sürülmesinin failleri idiler. Çok az sayıda Türk ve Kürt emekçisi Soykırım günlerinde Ermeni halkının yanında yer alma cesaretini gösterdi. Türk ve Kürt emekçileri Ermenilere yönelik soykırım suçuna ve sorumluluğuna ortaktır ve artık bu tarihi sorumlulukla yüzleşmek zorundadır. Osmanlı imparatorluğunun yıkıntıları üzerinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti Batı Ermenistan’ı Ermenilerden” temizlenmiş” biçimde devraldı. Soykırımda birinci derecede sorumluluk sahibi birçok kişi “yeni” Türk devletinde çok önemli mevkilerde yer aldılar. Batı Ermenistan’ın birçok “yeni zengin” inin zenginliğinin temelinde Ermeni mülklerine haydutça el konulması yatıyordu. “Ermeni sorunu”nda yeni Türk devletinde yeni olan şey Anadolu’nun kadim yerleşik bir halkının büyük bir bölümünün yok edilmiş olması ve yeni devletin tarih yazımının Soykırımın inkarı üzerine kurulu olması idi. Soykırımdan kurtulan ve İstanbul’da yerleşik olan birkaç on bin Ermeni ırkçı ayrımcılığın, aşağılamaların ve saldırıların hedefi olmaya devam ettiler. Hrant Dink bütün bu olguların bilgisi ve bilinci temelinde, her şeye rağmen Türk ve Kürt halkı ile Ermeni halkı arasında bir halklar arasında bir anlayış ve evet barışma sağlamaya çalışıyordu. Bunun olabilmesi için Türk devletinin kayıtsız koşulsuz soykırımı inkar siyasetinden vazgeçip, tarihi ile yüzleşmesi, soykırımın varlığını bütün sonuçları ile tanıması gerekiyordu. Bunun ön şartı, Türk ve Kürt halkının suç ve sorumluluk ortaklığı ile yüzleşmesi ve Türk devletini soykırımın varlığını kabul etme konusunda zorlaması idi. Hrant sözlerinin gücüyle ve cesur eylemiyle “soykırımın faili konumunda olan halkların vicdanında mahkum edilmesi” ve soykırımın kurbanı konumunda olan “Ermeni halkının da af etmeye hazır olması” için mücadele ediyordu. Bu görüşler Hrant’ın Kuzey Kürdistan/Türkiyeli emekçilere bıraktığı mirastır. Hrant bu görüşleri savunduğu için hunharca katledildi. Onun cenaze töreni her kesimden insanın bu katliama verebileceği en iyi cevap oldu: “Hepimiz Ermeniyiz!” Türkiye tarihinde ilk kez yüz binlerce insan duyduğu üzüntüyü ve katillere duyduğu nefreti, soykırımın sürdürülmesine itirazını sokaklarda haykırdı. 24 Nisan 2015’de Soykırımın başla ng ıcı nı n 10 0. y ı l ı nda, “Hepimiz Ermeniyiz!” demek demokrasi, özgürlük, sosyalizm yanlısı, halkların kardeşliğinden yana olan herkesin görevidir. Bütün dünyada Ermeniler Soykırımın başlangıcının 100. yı- lında adalet istiyor. Sorumlulardan sorumluluklarını kabul etmesini istiyor, özür bekliyor. Bu haklı talepler karşısında Türk devleti, bugünkü AKP hükümeti ne yapıyor? 24 Nisan’da Çanakkale’de büyük bir “Barış Buluşması” gösterisi düzenliyor. 1. Dünya Savaşı sırasında Çanakkale’de kimi Osmanlı devleti ordusu, kimi İngiliz, Fransız ordusu saflarında birbirine karşı savaşırken ölen yüz binlerce askerin anısına ve bir zaman düşman olanların şimdi dost olduğunu, savaşın kötü, barışın iyi olduğunu göstermek için düzenleniyor güya bu gösteri. Onlarca devlet başkanı davet edildi bu gösteriye. Bu arada yine “barış” adına Ermenistan devlet başkanı da davet edildi! Ne sahtekârlıktır bu? Yapılmak istenen açıktır: Ermenilerin bu yüzüncü yılda daha gür çıkan sesini bastırmak. Öncelikle de Kuzey Kürdistan Türkiye’de 24. Nisan’da olabilecek ve halklar arasında barış talebini, halkların kardeşliği isteğini, somut olarak Soykırımın tanınması talebiyle birleştirecek eylemlerin önünü almak, etkisini kırmak. Biz Türkiye/Kuzey Kürdistanlı ilerici, demokrat, devrimci işçiler ve emekçiler Türk ve Kürt halkının Soykırımdaki suç ve sorumluluk ortaklığı nedeniyle utancımızı belirtiyoruz. Biz bizim öncüllerimiz olanların bu soykırımı engelleyememiş olmasından utanıyor ve özür diliyoruz. Biz öncülümüz olanların Türk devletinin inkarcılığı ve yalanlarına karşı on yıllarca suskun kalmasının utancını taşıyor ve özür diliyoruz. Ne yazık ki geçmişte İbrahim Kaypakkaya somutunda olduğu gibi, çok az sayıda Komünist Ermeni halkına yönelik katliamları tarihi bir olgu olarak tespit ve mahkum ettiler. Şi md i gerçek le y ü zleşme zamanıdır. Şimdi Soykırımdaki suç ve sorumluluk ortaklığı ile yüzleşme zamanıdır. Yalnızca bu yolla halklar arasında bir barışma mümkündür. Şimdi Halk ların birbiriyle konuşma zamanıdır. Biliyoruz ki “Halklar konuşmaya başladı k larında, anlaşmaları kolay olacaktır.” Osmanlı devletinin mirasçısı Türk devletinden şunları talep ediyoruz: SOY K IR IM DER H A L V E K AY ITSIZ KOŞUL SUZ V E TÜM SONUÇLA R I Y LA TANIMALIDIR! *Kuzey Kürdistan Türkiye’deki Ermeni Cemaati için tam hak eşitliği; Ermeni cemaatinin tanınması ve desteklenmesi. *Anti- Ermeni ırkçılık ve şovenizmin her biçimine karşı mücadele ve bunların yasaklanması. *Ermeni soykırımı sırasında sürülen, öldürülen, ülkelerini terk etmek zorunda bırakılan tüm Ermenilerin bugünkü haleflerinin ülkelerine geri dönme hakkı! *Haydutça el konulmuş Ermeni mülklerinin geri verilmesi veya tazmin edilmesi. *Devletin mülküne geçirilmiş tüm ermeni mülkünün tazmin edilmesi. *Ermenilerin Batı Ermenistan’a dönme, yerleşme, ayrılma hakkı. *Türk devlet okullarında Türk egemenlerinin Soykırımcı politikası hakkında doğru bilgilerin öğretilmesi. *Doğrudan mirasçısı olmayan Ermeni mülklerinin tazminatının Ermenistan Cumhuriyetine ödenmesi. *Ermenistan/Türkiye sınırının bekletmeksizin açılması; Ermenistan Cumhuriyeti ile dostça komşuluk ilişkilerinin geliştirilmesi! Yalnızca bu taleplerin kayıtsız koşulsuz savunulması yoluyla Türk iye’ dek i, Diasporadak i, Ermenistan’daki Ermeni halkı ile halkların kardeşliği sağlanabilir. 24 Nisan’da Çanakkale’de egemenlerin şovunda değil, bütün ülkede sokaklarda Soykırımın tanınması haklı talebini yükselten eylemlerde buluşalım! Mart 2015 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜNDEN… İSTANBUL/KADIKÖY 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, çeşitli kadın kurumlarının bir araya gelerek oluşturdukları İstanbul 8 Mart Kadın Platformunun çağrısı ve öncülüğü ile binlerce kadın, 8 Mart Pazar günü Kadıköy’de bir araya geldi. Haydarpaşa Numune Hastanesi önü nde topla na n k ad ı n la r, Kadıköy iskelesine doğru yürüyüşe geçtiler. Biz de Yeni Kadın Dünyası olarak hazırlamış olduğumuz “Yas tutmuyor isyan ediyoruz, erkek egemen düzene başkaldırıyoruz!” imzalı pankartımızla kortej oluşturarak yürüyüşe katıldık. Yürüyüş boyunca çeşitli sloganlar attık. Bunlardan bazıları: “Yaşasın 8 Mart, yaşasın Kadın Dayanışması!, Jin Jiyan Azadi!, Kahrolsun erkek egemen Sistem!, Fıtrat dediniz, iffet dediniz kadınları katlettiniz!, Gözaltında tacize, tecavüze son!, Kadınlar el ele örgütlü mücadeleye!” Kadın Platformunun taşıdığı ana pankart: “Erkek Devlet Şiddetine, Kimliğimizin Yok Sayılmasına, Emeğimizin Sömürülmesine Karşı Dayanışmamız ve İsyanımız Büyüyor!” idi. Tüm kadın kurumları, platform tarafından isimleri okunarak coşkulu bir şekilde miting alanına girdiler. Kısa bir selamlamadan sonra platformun ortak hazırlamış olduğu basın metni sunucu Zeynep Derya tarafından okundu. Metinde; Özgecan’ın katledilmesiyle toplumun birçok kesimini sokağa döken erkek şiddetine karşı kadınların yıllardır isyanının sürdüğü, kadın kimliğiyle eşit bir biçimde, katılmak için direndikçe, saldırıların ve baskıların arttığı, AKP iktidarının kadına yönelik şiddet konusunda iki yüzlü davrandığı, kadınları hayatın her ala- nında biçimlendirmeye çalıştığı ve kendi iktidar döneminde erkek şiddetinin ne boyutlara vardığını inkar etmekten vazgeçmediği vurgulandı. Rojava’da ve Şengal’de binlerce kadını katleden ve tecavüz eden, Ezidi kadınları köle pazarlarında satan DAİŞ’e karşı kadınların zaferi, yaptıkları devrim ve tüm Kürdistan’da kadınların erkek ve devlet şiddetine karşı geliştirdikleri öz savunma, kadınların evde, işte, sokakta verdikleri mücadeleye güç kattığı, bu mücadelenin bir parçası olarak Türkiye’de yürütülen çözüm sürecinde de kadınlar olarak özne ve taraf olduğu belirtildi. Son olarak erkek egemenliğinin ve devlet şiddetinin yok saymaya çalıştığı LGBTİ bireylerin de AKP’nin muhafazakâr politikalarının hedefi olduğu, her fırsatta cinsel yönelim ve cinsiyet kimliklerini “sapkınlık, hastalık” olarak tanımlayan AKP, trans cinayetleri, nefret cinayetleri, erkek yargı tarafından cezalandırılmadığı, toplumda meşru görüldüğü, aynı zamanda kadınları ve transları her alanda ölüme mahkum eden iktidarın, hasta tutsaklardan da zulmünü esirgemediği, bu anlamda kadın hasta tutsakların biran önce özgür bırakılması talep edildi. Basın metni iki dilde okundu. Plat formu n konuşması nda n sonra “Cinayetlere Karşı Acil Önlem Grubu” adına ortak metin okundu. Konuşmalardan sonra Sarya Müzik Grubu sahne aldı. Müzik dinletisinden sonra Pervin Buldan konuşma yaptı. Buldan, AKP hükümetinin kadınları gerçekten koruyacak önlemler alması gerektiğini vurguladı. Pervin Buldan’ın konuşmasından sonra Ahu İrani Kürtçe ezgileriyle sahne aldı. Dinletinin ardından deği- şik dillerde selamlama yapıldı. Selamlamadan sonra değişik kadın guruplarının kısa konuşmalarıyla miting sona erdi. Miting alanında yer yer erkekler de seyir için gelmişlerdi. Erkeklerin mitingden çıkmaları için Platform tarafından birkaç kez çağrı yapıldı ve erkeklerin bizi korumasına ihtiyacımız olmadığı, kadınların kendi güvenliklerini kendileri sağladıkları, miting içerisinde bulunan erkeklerin derhal alanı terk etmesi çağrısı yapıldı. Biz, 8 Mart ile ilgili bildirilerimizin dağıtımını yaparak ve Yeni İşçi Dünyası Mart sayısının satışını yaparak miting alanından ayrıldık. ALMANYA/AACHEN Irkçılığa Karşı Enternasyonal Platform Aachen tarafından düzenlenen; Alman’ların, Güney kültür, sanat, edebiyat dergisi okurları ve YDİ Çağrı okurların da destek verdiği, kültürel bölümü olan bir etkinlik düzenlendi. Etkinlik de konuşmacı Güney yazarlarından Seher Yeğin’di. Etkinlik saygı duruşu ile başladı. Nazım Hikmet’in ‘Bizim Kadınlarımız’ adlı şiiri Erdoğan Egemenoğlu’nun sesi ile dinletildi. Platform adına bir arkadaş kısa bir konuşma yaptı. Kürtçe, Türkçe, Almanca yapılan konuşmanın bir bölümü şöyle: “Bugün Uluslararası işçi-emekçi kadınların mücadele günü 8 Mart. Bu mücadele günümüze sahip çıkalım! Mücadeleyle kazanılan bu tarihi gün için, işçiemekçi kadınlar binlerce bedel ödedi, ödüyor. 8 Mart’ın direniş ruhuna sahip çıkalım. Bu mücadele gününün unutturulmasına izin vermeyelim. Bu şanlı günü, mücadelemizde sonsuza dek yaşatalım. 8 Mart, biz işçi ve emekçi kadınların, toplumda kadınlara yönelik her türlü tacize, tecavüze şiddet ve katliamlara karşı, kısacası erkek egemen kapitalist sömürü düzenine karşı yürüttüğümüz mücadelenin günüdür. Kadınlar olarak bizler dünya nüfusunun yarısıyız. Ama erkeklerin sahip olduğu tüm haklara sahip değiliz. Biz kadınlar tüm haklara sahip olmak bir yana, bu düzenin, her gün çok çeşitli biçimlerde hedefi oluyoruz. Evde, okulda, fabrikada, sokakta her yerde tacize, tecavüze şiddet ve katliamlara maruz kalan bizleriz. Bunun en canlı örneği; Mersin de iki hafta önce bindiği bir minibüsün şoförü tarafından tecavüze karşı direndiği için hunharca öldürülen ve sonra cesedi yakılan Özgecan Aslandır.“ Seher Yegin de yaptığı konuşmada: “asıl sorunun kadın sorunu olmadığını, asıl sorunun sistem sorunu ve sistemin yarattığı erkek sorunu olduğunu” belirterek, kadınlar üzerindeki şiddete karşı nasıl mücadele yöntemlerinin kullanılacağı üzerine açıklamalarda bulundu. Sözlerine şöyle devam etti: “Tarihi, insanlığın ezilmişliği kadar eski bir sorundan söz ediyoruz. Yani cinselliğin, ezilmişliği problemi, insanlığın ezilmişliği kadar eskidir. Bundan dolayı kadınlar tarihin ezilen en eski sınıfıdır. Kadın ezilen en eski sınıf olurken, ezen ise kapitalist ataerkil sistemin kendisidir. O yüzden de bu sorunu ele alırken, sistemin çözümlenmesi ve bu sisteme karşı mücadele yöntemlerinin aranması gerekir. Toplumun kadını da erkeği de bu sistemden nasibini almıştır. Kadın bu kölelik ve ezilmişliği içselleştirerek nasibini almış, erkek te aynı şekilde kendisine biçilen rolleri içselleştirerek nasibini almıştır“ Etkinlikte, sanatçı Ali İhsan Doğa n Ku r ma nç-Z a z a k i ve Türkçe ezgileriyle müzik dinletisi sundu. Ayrıca Alman Gitar hocası Ulrike Hilles gitar dinletisi ile dinleyicilerin büyük beğenisini aldı. Dilan ve Rojda’nın müzik dinletisiyle etkinlik son buldu. Etkinliğe yüze yakın bir katılım sağlandı. Mart 2015 Nisan 2015 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ Dünya Emekçi Kadınlar Günü 8 Mart Kuzey Kürdistan/Türkiye’nin her yerinde yapılan etkinliklerle, eylemlerle coşkuyla kutlandı. İşte bu eylemlerden bazıları: 15 İŞ CİNAYETLERİ KAPİTALİZMİN FITRATINDA VAR! Yeni Dünya İçin ÇAĞRI Sahibi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Hüseyin Gül • Yönetim Yeri ve Adresi: Fatih Mah. Bahçeyolu Cad. Ülbeği İş Merkezi No: 11 Kat: 4 Esenyurt - İstanbul • Tel/Fax: (0212) 620 67 57 • e-mail: [email protected] • web: www.ydicagri.com YDİ ÇAĞRI Sayı 174 nin İşçi Özel Sayısı •Nisan 2015 • Fiyatı: Türkiye: 1,00 TL · Türkiye Dışı: 1,00 Avro Baskı: Berdan Matbaacılık Davutpaşa Cad. Güven San. Sit. C Blok No: 215-216-239 Topkapı/İstanbul Tel: (0212) 613 11 12 • Yayın Türü: Yerel Süreli