Yeme-içmede yeni eğilimler ve hijyen

advertisement
KÖŞE YAZISI
Yeme-içmede yeni eğilimler
ve hijyen
Doç.Dr. Nezih Müftügil
Büyük şehirlerde ev dışında yemek tüketmek gittikçe artan bir trend
olacaktır. ABD’de insanlar günde ortalama bir öğün yemeklerini ev
dışında tüketiyorlar. Bu sayı ülkemiz için muhtemelen çok daha az ama
hızlı geliştiğini görebiliyoruz. Bu gelişime karşılık, ev dışında yemek
tüketmenin gıda güvenliği açısından riskler getirdiğini kabul etmemiz
gerekir.
Y
aşadığımız dünyada herşey çok
hızlı değişiyor. Modern iletişim
teknolojileri ve kolaylaşan ulaşım olanakları farklı coğrafyadaki toplulukları birbirine yaklaştırıyor. Gelenek ve görenekler de haliyle bu iletişimden
etkileniyor. Özellikle, büyük şehirlerlerdeki
koşullar insanların yaşama biçimlerini şekillendiriyor ve yılların getirdiği alışkanlıkları
değiştirebiliyor. Bütün bunların sonunda kaçınılmaz olarak yeme-içme alışkanlıklarımız
da değişiyor. Örneğin; dünyanın uzak noktalarında yetiştirilen gıdaları tüketebiliyor,
mevsimsel olarak bildiğimiz ürünleri yılın her
zamanında bulabiliyoruz. Yediklerimiz çeşitleniyor. Farklı ülkelerin mutfaklarını öğreniyor, bazılarını beğeniyor ve sıklıkla yediğimiz
gıdalar haline getirebiliyoruz.
Günümüzde yeme-içme konusundaki alışkanlıklarımızı yönlendiren çeşitli faktörler var.
Sağlıklı beslenmeye olan eğilim bunların en
önemlilerinden biri. Beslenmenin sağlık açısından önemi yanında birçok ülkede önemli
bir sağlık sorunu olan kilo fazlalığı insanları
düşük kalorili gıdalara yönlendiriyor. Meyve ve sebzeler düşük kalori değerleriyle günümüzde daha tercih edilen gıdalar oldular.
Restoran menülerinde de salataların daha çok
yer aldığını görüyoruz. Bu yönelimin gıda
güvenliği açısından da sağlıklı bir yaklaşım
olduğu düşünülebilir. Gıda güvenliği terminolojisinde riskli gıdalar olarak tanımlanan
et, tavuk, balık, yumurta gibi gıdaların az
tüketilmesinin daha güvenceli olduğu ileri
108 Patisserie by Food in life
sürülebilir. Bununla birlikte, son yıllarda gelişmiş ülkelerde salgın şeklinde ortaya çıkan
mikrobiyal gıda zehirlenmesi vakalarında
hastalığa neden olan gıdaların kavun, ıspanak, salatalık, domates, böğürtlen gibi gıdalar
olması bitkisel ürünlerin daha güvenceli olduğu konusunda peşin hükümlü olunmaması
gerektiğini ortaya koydu. Meyve ve sebzelerin
mikrobiyal riskleri yanında, yetiştirilmeleri
sırasında kullanılan tarımsal ilaçları da göz
önüne alırsak bunların tüketilmesi sırasında
da dikkatli olunması gerekliliği ortaya bir
gerçeklik olarak çıkmaktadır.
Sağlıklı beslenmede son yıllarda mercek altında olan bir konuda şeker ve şekerli ürünlerin
tüketimidir. Şekerin metabolizma üzerindeki
olumsuz etkisi konusunda son yıllarda birçok
bilimsel yorum okumakta ve duymaktayız.
Bazı bilim adamları şekeri zehir kategorisine
koymaktadırlar. Tatlı, tuzlu, ekşi ve acımtrak
olarak bilinen dört temel tattan en sempatiği
olan şeker hakkındaki bu iddialar çoğumuzu
şaşırtıyor ve hatta üzüyor. Anne sütündeki
şekerle bu tata alışan insan oğlunun şekerden
vazgeçmesi kolay değildir. Bununla birlikte,
bu bilimsel iddialar artarak devam edecekse
önümüzdeki dönemlerde şekerli ürünlerin
tüketiminin azaltılacağı bir döneme geçmek
kaçınılmaz olacaktır. Pasta, kek üreticilerinin
ve unlu mamüller sektörünün bu gelişimi dikkatli takip etmesi gerekiyor.
Sağlıkla ilgili bir diğer önemli konu da tuz
ve tuz içeren gıda maddelerinin tüketimidir.
Tuzun kan basıncını artırdığı kanıtlanmış bir
gerçektir. Bu konuda da sözlü ve yazılı medya tüketicileri yoğun şekilde uyarıyor. Tuzun
daha az tüketileceği bir döneme gireceğiz.
Gıda mevzuatlarıda bunu destekleyecek şekilde değiştiriliyor.
Gıda güvenliği perspektifinden baktığımız
zaman gıda maddelerinde tuz ve şekerin azal-
www.foodinlife.com.tr
Download