96. Birlesim:Mizanpaj 1.qxd

advertisement
TBMM
B: 96
27 . 4 . 2010
O: 3
Sivil toplum kuruluşlarının ekonomik karar sürecindeki etkinliği, ülkemizde katılımcı demokrasi
anlayışının geliştirilmesi açısından oldukça önemlidir. “Hak ile sabır dileyip bize gelen bizdendir. Akıl
ve ahlak ile çalışıp bizi geçen de bizdendir.” diyen Ahilik anlayışını, Türk milleti, kendi iktisadi
tarihinin akışı sürecinde ekonomik hayatın vazgeçilmez bir unsuru olarak görmüştür. Ayrıca, bu
millet, demokrasi ve rekabet anlayışını çok medeni bir seviyede ele alarak barış ve kardeşliğin
olmazsa olmaz ön şartını kavgada değil, sevgide aramıştır. Bu, sosyal hayatta da ekonomik hayatta
da böyledir. Gelişmiş ülkelerde sivil toplum kuruluşları, ekonomik gelişmeye ve demokratik
değerlerin toplumda yerleşmesine çok büyük katkı sağlamışlardır. Türkiye’de, hükûmetlerin katılımcı
yönetimi temin edecek şekilde sistemin içinde bulunması ve sivil toplum görüşlerinin oluşmasına
imkân verecek bir tarzda organizasyonun yapılması katılımcı ve demokratik bir yaklaşım olarak ele
alınmalıdır.
Bu değişiklik ile Türkiye’de sivil toplum örgütleri, karar verme sürecine anayasal güvence
altında daha etkin bir şekilde katılabileceklerdir. Bu sayede, toplumun çeşitli kesimlerinin katılımıyla
geniş yelpazede, ekonomik ve sosyal problemlere dair çözümler fonksiyonel ve kurumsal yapıyla
buluşmuş olacaktır.
Bu yeni Konsey yapılanması ile sivil toplum kuruluşları, meslek odaları ve hükûmet temsilcileri
bir araya gelerek, istişari nitelikte görüş oluşturma fonksiyonunun daha demokratik bir şekilde ele
alınmasını sağlayacaklardır.
Ayrıca, bu anayasal değişiklik ile Avrupa Komisyonu ilerleme raporları tarafından birçok defa
gündeme getirilmiş olan, Türkiye'nin ekonomik ve sosyal politikalarının belirlenmesinde sistemin
fonksiyonel bir yapıya tam olarak kavuşturulmamış olduğu eleştirisi de işlevsiz hâle gelmiş olacaktır.
Böylece, Avrupa Birliğiyle yürütülmekte olan müzakere sürecinde konuyla ilgili yapılabilecek
değerlendirmeler açısından Türkiye’nin eli güçlenmiş olacaktır.
Sosyal diyalog günümüz dünyasında ekonomik ve sosyal alandaki politikaların oluşturulmasında
en temel araç hâline gelmiştir. Örnek olarak Avrupa Birliği bünyesinde Ekonomik ve Sosyal Konseye
paralel bir yapılanma oluşturulmuştur. Bu yapılanma Ekonomik ve Sosyal Komite adı altında
çalışmalarını yürütmektedir. Amaçları arasında Avrupa Parlamentosuna tavsiyelerde bulunmak, sivil
toplumun Avrupa Birliği içinde daha katılımcı ve daha demokratik bir toplum gerçekleştirilmesine
katkı sağlamak, üye olmayan ülkelerdeki sivil toplum kurumlarıyla da ilişkiye girerek bir danışma
mekanizmasını oluşturmak gibi öncelikleri vardır.
Avrupa Birliği Konseyinde, Parlamento ve Komisyonda birçok karar alınmadan önce görüşleri
için Komiteye başvurulur. Merkezi Brüksel’de bulunan Komitenin üyeleri, üye hükûmetler tarafından
nüfus oranlarına göre dört yıllık dönemler için seçilirler ve çalışmalarını tamamen bağımsız olarak
yürütürler.
Türkiye açısından bakar isek Ekonomik ve Sosyal Konseyin ülkemizin kaynaklarını verimli ve
etkin kullanmak açısından oynayacağı rol önemlidir. Çünkü, bu Konseyin kamu yararı gözetilerek
hazırlanan kalkınma planlarına sağlayacağı katkı daha dinamik ve etkin hâle gelecektir. Bu anlamda
sadece demokratik bir devlet olmanın değil, aynı zamanda sosyal devlet olmanın da bir gereği olarak
Ekonomik ve Sosyal Konseyin önemi ön plana çıkmaktadır.
Ekonomik ve Sosyal Konsey, kazanacağı anayasal temel ile iktidara ışık tutan bir işlevi yerine
getirirken, iktidar ile toplumdaki sosyal kurumlar ve ekonomik güçler arasındaki iş birliği ve
dayanışmayı da geliştirecektir. Bu bakımdan, ekonomik istikrarın tesisi, ekonomik büyümenin
hızlandırılması, ülkemizin rekabet gücünün artırılması, istihdamın geliştirilmesi, işsizlik oranının
düşürülmesi ve gelir dağılımındaki dengesizliklerin iyileştirilmesi gibi sosyoekonomik meselelerin
– 584 –
DEMET
307-310
Download