TÜRKİYE’NİN DEMOGRAFİK DÖNÜŞÜMÜ VE EKONOMİK YANSILAMALARI – I Neslihan Can Merve Özer Atılım Üniversitesi, Siyasi ve Ekonomik Araştırmalar Laboratuarı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk olarak 2008 yılında yaptığı “3 çocuk” açıklaması ve bu açıklamayı takip eden politika paketlerinin hazırlıkları ülkemizin nüfus yapısı ve yaratacağı ekonomik etkilerle ilgili tartışmaları ülke gündemine taşımıştır. Başbakan Erdoğan’ın yaşlı bir nüfus yapısına sahip olmanın getireceği ekonomik olumsuzlukları vurgulayarak yaptığı açıklamalara rağmen son dönemlerde nüfus artış hızı düşmeye devam etmektedir. Nüfus artış hızındaki düşüşün arkasında yatan nedenleri ve nüfus yapısındaki değişimin ekonomik getirilerini akademik yazın ışığında inceleyecek olan bu yazı dizisiyle ülkemiz genelinde yapılan bu tartışmalara katkı sunmayı amaçlamaktayız. Son 60 yılda sadece Türkiye’de değil, tüm gelişmekte olan ülkelerde nüfus yapısını belirleyen doğum ve ölüm örüntülerinde önemli değişimler yaşanmıştır. Bu değişimlerin dinamikleri literatürde demografik geçiş kuramı tarafından açıklanmaktadır. 1940’lı yıllarda ABD’li nüfusbilimci Notestein’ın çalışmalarıyla şekillenmiş olan demografik geçiş kuramı, tarımsal üretim yapısından sanayileşmeye doğru giderken, toplumların yüksek doğum ve yüksek ölüm hızına sahip bir nüfus yapısından düşük doğum ve düşük ölüm hızına sahip bir nüfus yapısına geçiş yaptığı tezine dayanmaktadır. Ekonomik kalkınma ve modernleşme sürecinin getirileri olan aşılanma, tedavi yöntemlerindeki gelişim, artan kamu sağlık ve temizlik hizmetleri sonucu salgın hastalıklarda görülen azalma, tarımsal üretim yöntemlerinde ve ulaşım imkânlarında görülen gelişim sonucu beslenme olanaklarının daha iyi hale gelmesi ve kıtlıkların azalması ve bütün bunlara paralel olarak yaşam standartlarındaki iyileşme ölüm oranlarındaki düşüşe önemli ölçüde katkı sağlamıştır. Diğer taraftan sanayileşmenin getirdiği üretim yapısı içinde nitelikli emeğin ön plana çıkması sonucu eğitimin getirilerinin ve eğitime verilen önemin artması, tarımsal yapının ve geniş aile sisteminin çözülmesi nedeniyle çocuk bakımının ve eğitiminin maliyetinin artması, kadınların eğitim seviyesinin yükselmesi ve işgücüne katılımının artması gibi faktörler çocuk sahibi olmanın fırsat maliyetini önemli derecede arttırmıştır. Eğitim seviyesinin ve doğum kontrol yöntemleri hakkında bilincin yükselmesi ile birlikte doğum oranlarında düşüşün gerçekleşmesi beklenmektedir. Demografik geçiş kuramı her ne kadar 19. ve 20. yüzyılda Avrupa’da yaşanan deneyimi temel alarak oluşturulmuş bir model olsa da, 1950’li yıllardan sonra gelişmekte olan ülkelerde yaşanan nüfus değişimleri modelin çıkarımlarını genelleştirmeyi mümkün kılmaktadır. Türkiye için de yukarıda bahsedilen gelişmelerin rol oynadığı benzer bir sürecin işlemekte olduğunu söylemek mümkündür. Şekil 1: Türkiye’nin nüfus büyüklüğü ve nüfus artış hızı, 1927-2012 Kaynak: TÜİK, Nüfus Sayımları 1935-2000 TÜİK, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi, 2007-2012 Demografik geçişin yüksek doğum ve ölüm oranları ile ayrışan ilk evresini Türkiye’nin 1923-1955 yılları arasında tamamladığı tahmin edilmektedir. Bu evredeki yüksek ölümlülük düzeyi II. Dünya Savaşı’nın bitimine kadar nüfus artış hızlarının düşüşüne neden olmuş gibi gözükmektedir. Dolayısıyla 1927 yılında yapılan ilk nüfus sayımına göre 13,7 milyon olan nüfus, 1955 yılına gelindiğinde ancak 24 milyona ulaşmıştır. Ölümlülük düzeylerinin düşmeye başladığı ama doğurganlığın bir süreliğine hızını korumaya devam ettiği evreyi ise Türkiye’nin 1955-1985 yılları arasında tamamladığı tahmin edilmektedir. Bu evrede ölüm ve doğum hızları azalmaktadır, fakat ölüm hızındaki azalma doğum hızındaki azalmadan fazladır dolayısıyla nüfus artışı oldukça hızlıdır. 1985 yılı itibariyle Türkiye’de demografik geçiş sürecinin bir diğer aşamasına geçmiştir. Bu evrede ölüm hızındaki düşüşün yanı sıra doğum hızında da belirgin bir düşüş vardır. Bunun sonucunda nüfus artış hızı azalmaktadır, fakat geçmiş dönemlerdeki yüksek doğurganlık oranlarının etkisi nedeniyle nüfus artışı hala devam etmektedir. Birleşmiş Milletler tarafından yapılan tahminler doğrultusunda Türkiye’de doğuşta yaşam beklentisi 47,5 yıl iken günümüzde 70’e kadar yükselmiştir Birleşmiş Milletler tarafından yapılmış tahminlere göre Türkiye’de 1950’li yıllarda toplam doğurganlık oranı 6,30 iken, 2008 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması sonuçlarına göre toplam doğurganlık oranı 2,15’e kadar düşmüştür. Türkiye’nin nüfus yapısında gerçekleşen bu değişimleri demografik geçiş kuramı bağlamında ele aldığımızda, bu değişimlerin değişen ekonomik yapının beklenilen, doğal bir sonucu olduğunu görmek mümkündür. Akademik yazın ışığında görmekteyiz ki, nüfus yapısındaki bu dönüşüm ekonomik olumsuzluklardan ziyade sunduğu ekonomik gelişme fırsatlarıyla birlikte gelmektedir. 1960’lı yıllarda Doğu Asya ülkelerinin deneyimlediği benzer bir nüfus dönüşümünün yüksek ekonomik büyüme rakamları ve insani kalkınmayla el ele ilerlemesi nüfus artış hızı yerine nüfusun yaş yapısının ekonomik kalkınma üzerinde daha fazla belirleyici olabileceği yönünde bir akım başlatmıştır. Demografik geçiş sürecini yaşayan ülkelerde yaşam beklentisinin artması ve doğum oranlarının azalması sonucu nüfusun yaş yapısı çalışma çağı nüfusu olarak adlandırılan 15-64 yaş grubunun toplam nüfus içindeki oranı lehine değişmektedir. Çalışma çağındaki nüfusun toplam nüfus içindeki oranının ekonomik olarak bağımlı olan, diğer bir deyişle üretken olmayan çocuk ve yaşlı nüfustan daha fazla olması bu süreci yaşayan ülkelere önemli bir ekonomik kalkınma fırsatı getirmektedir. Bu dönem demografik fırsat penceresi olarak adlandırılmaktadır. Türkiye’de doğum ve ölüm oranlarında yaşanan değişimler sadece nüfus artış hızı üzerinde değil, nüfusun yaş yapısı üzerinde de belirleyici bir rol oynamaktadır. Türkiye’de 2000’li yıllar itibariyle 15 yaş altı çocuk nüfusun oranı %30’ların altına gerilemiş ve yaşlı nüfus olarak tanımlanan 65 yaş üstü nüfusun toplam nüfus içindeki oranı da henüz %15’lerin altında kalmıştır. Dolayısıyla Türkiye genç bir nüfusa sahip olma özelliğini yavaş yavaş kaybetmeye başlasa da henüz yaşlanmış bir nüfusa sahip değildir. Şu anda Türkiye, 2000’li yıllarla birlikte başlayan ve 2040’lara kadar sürmesi tahmin edilen demografik fırsat penceresinin içinde bulunmaktadır, diğer bir deyişle Türkiye nüfus yapısının ekonomik kalkınma adına en elverişli olduğu dönemi yaşamaktadır. Akademik yazında önemli bir örnek olarak gösterilen Doğu Asya ülkelerinin yaşadığı benzer süreç ışığında çalışma çağındaki nüfusun oransal olarak artışının işgücü piyasası, tasarruflar ve eğitim kanallarıyla ülke ekonomisine katkı sağlaması beklenmektedir. Ne var ki, aynı yazın bu sürecin kendiliğinden işleyen bir süreç olmadığını da göstermektedir. Doğru politikalarla desteklenmediği takdirde Türkiye’nin demografik fırsat penceresini değerlendiremeden kaçırması riski şu anda karşımızdadır. Bu yazı dizisinin ilerleyen bölümünde de üzerinde durulacağı gibi, bahsedilen alanlarda Türkiye’nin durumunu incelemek, demografik fırsat penceresini değerlendirip değerlendiremeyeceğimiz sorusunu yanıtlayabilmek adına önemli olacaktır. Kaynakça Bloom, D. E., Canning, D. & Sevilla, J., 2003. The Demographic Dividend: A New Perspective on the Economic Consequences of Population Change, Santa Monica, CA: RAND. Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü, 2009. Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması 2008, Ankara: Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü. Kirk, D., 1996. Demographic Transition Theory. Population Studies, 50(361-387). Koç, İ., Eryurt, M. A., Adalı, T. & Seçkiner, P., 2010. Türkiye'nin Demografik Dönüşümü Doğurganlık, Aile Planlaması, Anne-Çocuk Sağlığı ve Beş Yaş Altı Ölümlerdeki Değişimler: 19682008, Ankara: Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü. Milliyet, 2012. '3 çocuk' isteği nüfusu arttırmadı. [Online] http://gundem.milliyet.com.tr/-3-cocukistegi-nufusu-artirmadi/gundem/gundemdetay/06.06.2012/1549854/default.htm [Erişim tarihi: 31 Ekim 2013]. Türkiye İstatistik Kurumu. Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi Nüfus Sayımı 2007-2012 , Ankara: TÜİK. Türkiye İstatistik Kurumu. Genel Nüfus Sayımları 1935-2000, Ankara: TÜİK. United Nations, Department of Economic and Social Affairs, Population Division, 2013. World Population Prospects: The 2012 Revision, CD-ROM Edition.