Silivri Rotary 14072011 - İstanbul Silivri Rotary Kulübü

advertisement
KALYAN BANERJEE
UR Rotary Başkanı
Üyelere Duyurudur
Kuruluş : 08.04.2010 Charter : 27.05.2010
Adres : Piri Mehmet Paşa Mah. Fikret Gündoğan Sok.
No:26 Kat:1 34570 Silivri / İstanbul
Tel : 0532 464 84 84 Fax : 0212 728 52 92
E-mail : [email protected]
Web : www.silivrirotary.org
FATİH SARAÇOGLU
Bölge Guvernörü
ERDAL ATAÖZDEN
Guvernör Yardımcısı
Toplantı Yeri
Toplantı Tarihi
Toplantı No
Bülten No
Park Otel Silivri
Saat : 19.00 - 20.00
14 Temmuz 2011 Perşembe
61
13
TOPLANTI : BİZBİZE
07 TEMMUZ 2011 TOPLANTISI
Aramızda Göremediklerimiz :
MUSTAFA BALIKOĞLU
MEHMET ÇİMŞİR
NASUF TÜRKYILMAZ
AYŞEGÜL ÜSTÜN UTKANER
AYNUR SÜLEYMANOĞLU
GÜLER KARAKAŞ
BORA KÖKSALAN
ADNAN GÜNEYSU
Katılan Üye Sayısı : 12
Oranı : %60
DUYURU :
MUTLU GÜNLERİMİZ :
14 Temmuz - Rtn.Mustafa Yazıcı'nın doğumgünü.
22 Temmuz - Rtn.Nasuf Türkyılmaz'ın doğumgünü.
21 Temmuz - Rtn.Mürsel Serter ve eşi Melek Hanım'ın evlilik yıldönümü.
BAŞKANIN YAZISI :
Sevgili Rotaryen Dostlarım,
Yeni dönemin ilk toplantısını güzel bir ortamda, ancak bazı dostlarımızın
yokluğunda gerçekleştirdik. Söylemek istediğim, hepimizin katıldığı %100'lük
toplantılarımızın yapılması istek ve özlemimdir. Özen göstereceğinize eminim.
Mevsim tatil mevsimi, ondan olduğunu biliyorum. Şunu da biliyorum ki; yeni
dönemde güzel projelerimizi hayata geçirmek için sabırsızlandığınızı.
Sevgili dostlarım; çalışmalar son hızla yapılmaktadır. Sizlerden isteğim, hangi
projede daha faydalı olabilirsiniz onların notlarını bana iletirseniz çok sevinirim.
Böylece 1. Asamblemizi revize ederek, çalışma gruplarını yeniden değerlendirme
şansımız olur. Hepimizde biliyoruz ki; istekli olduğumuz, ilgili olduğumuz
çalışmada daha da başarılı oluruz. Tek tek bizlerin başarılı olması kulübümüzün
başarısı olacaktır.
Evet sizlere güveniyorum, desteklerinizi ve çalışmalarınızı şimdiden başladığınızı
görmek beni ve yönetimimizi son derece mutlu etmektedir. Kulübümüzün en büyük
ve değerli sermayesi ve hatta olmazsa olmazlarının başında geleni üyelerimiz.
Bizler biz bize buradayız.
Yeni dönemde büyük hedefimiz bizlerle birlikte olacak güzelliklere imza atacak,
güzel dostlara ihtiyacımız var. Bütün Rotaryen dostlarımdan en az bir dostunu
Rotaryen olarak aramıza almamızda önderlik yapmasıdır. Yeni dostlarımızı
toplantılarımıza davet etmeye devam edelim ve tanıtımlarını güzel bir ortamda
yapalım istiyorum, ilginize şimdiden teşekkür ederim.
Gelecek güzel günlerde birlikte olmak dileklerimle.
Hüseyin DERTOP
YÖNETİM KURULU
Başkan
Genel Sekreter
Sayman
Geçmiş Dönem Başkanı
Gelecek Dönem Başkanı
Hüseyin DERTOP
Yasin ELMASLI
Sevgi GÜLÜCÜ
Mehmet ÇİMŞİR
Ülkü BÜYÜKGÖNENÇ
Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)
07 TEMMUZ 2011 TARİHLİ TOPLANTININ DEĞERLENDİRİLMESİ :
Toplantıda tüm üyeler, tek tek devir teslim töreni ve 1.Asamble ile ilgili fikir, görüş ve düşüncelerini aktardılar.
Bu yeni dönemde yoğun bir program olduğunu dile getirdiler.
Silivri Rotary'nin bölgesinde gerçekleştireceği etkinlik ve hizmetlerin önceki dönemlere nazaran daha da artacağı
görüşünde birleştiler.
Roteşlerin yapacağı toplantıların her ay düzenli yapılması gerektiği vurgulandı.
Silivri'de bulunan diğer sivil toplum örgütleri ile birlikte faaliyette bulunulması gerektiği görüşü ortaya kondu.
ONURSAL ÜYEMİZ LERZAN ÖKE'NİN GÖNDERDİĞİ YAZI :
HAYATIMA YÖN VEREN ATA SÖZLERİ :
1 - NAMUSLULAR EN AZ NAMUSSUZLAR KADAR CÜRETKAR OLMADIKÇA O ÜLKEDE YAŞANMAZ.
2 - CÜRET CEHALLETTEN İLERİ GELİR.
İSMET İNÖNÜ
3 - FAZLA TEVAZU , SENİ SAHİDEN ZAYIF ZANNEDERLER. İSMET İNÖNÜ
4 - DOĞRUYU İSTE , İYİYE TUTUN , SEVGİYLE DOL , SANATLA İLERLE , İNSANIN İYİ YAŞAMASININ SIRLARI
BUNLARDIR . CONFICYUS
5 - DOSTLAR ARASINDA UYUM DEĞİL MELODİ VARDIR. HENRY DAVID THREAU
6 - BİR ELİNDE İKİ EKMEK VARSA BİRİNİ ÇİÇEKLE DEĞİŞTİR ZİRA BİRİ KARNINI DOYURURSA DİĞERİ
RUHUNU DOYURUR. HZ. MUHAMMED (S.A.V)
7 - VEREN EL ALAN ELDEN DAHA MUBAHTIR. HZ. MUHAMMED (S.A.V)
8 - SABAHLARI ELİNİ YÜZÜNÜ YIKAYIP SAÇINI TARADIKTAN SONRA AYNADA TEBESSÜM EDEREK KENDİNİ
SAYGI VE SEVGİYLE SELAMLA. ZİRA KENDİSİNE SAYGISI VE SEVGİSİ OLMAYAN İNSANLARIN BAŞKASINA
DA SEVGİSİ VE SAYGISI OLMAZ. YOGA ATASOZU
9 - MESELELERİ EN İYİ ÇÖZÜMLEMENİN YOLU “ÜÇÜNCÜ YOLU ÜÇÜNCÜ GÖZ” DEDİĞİMİZ AKIL GÖZÜNÜ
DEVREYE SOKMAKTAN GEÇER.
10 - DOSTLARIMIN SAMİMİ SEVGİSİYLE HUZURA , DOST OLMAYANLARIN SAYESİNDE DE BAŞARIYA
ULAŞTIM. LERZAN ÖKE
11 - SANATÇILAR ARASINDA DA KISKANÇLIK VARDIR . BENİMLE YARIŞ ETMEK İSTEYENLERİ DİKKATE
ALIR , BAŞARI İPİNİ GÖĞÜSLEDİKTEN SONRA DÖNER ELLERİNİ SIKARAK TEŞEKKÜR EDERİM . ZİRA İDDİA
BENİ KAMÇILAMA ETKİSİ YAPAR. LERZAN ÖKE
12 - ÖZELLİKLE YURT DIŞI SERGİLERİMDE BİZ SANATÇILAR İÇİN ZOR GÜNLERİMDE OLDU , ÖNÜME ÇIKAN
ZORLUKLARI DEĞERLİ ATAMIZIN BİZ SANATÇILAR İÇİN SÖYLENMİŞ ŞU VECİZ SÖZLERİNDEN GÜÇ ALARAK
YENDİM.
“ HERKES HER MEVKİYE GELEBİLİR VE HATTA BAŞBAKAN BİLE OLABİLİRSİNİZ AMA SANATÇI OLAMAZSINIZ,
BU ÇOCUKLARIMIZI SEVELİM VE KORUYALIM” MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)
ÖNEMLİ BİLGİLER :
Her doktor öğrenciliği sırasında Otto Warburg'un buluşunu öğrenir. 1930'lu yıllarda Warburg kanserin en temel
biyokimyasal sebebini, yani sağlıklı bir hücreyi kanser hücresinden ayıran şeyin ne olduğunu bulmuştur.
Bu, o kadar önemli bir buluştur ki, Otto Warburg'a Nobel Ödülü kazandırmıştır.
Otto Warburg'a göre kanserin bir temel sebebi vardır. Bu da, vücudun normal hücrelerinin oksijenli solunumunun,
oksijensiz - anaerobik- hücre solunumuyla yer değiştirmesidir.
Warburg'un buluşu bize başka neleri anlatmaktadır? Birincisi, kanser, normal hücrelerden çok farklı bir biçimde
metabolize olmaktadır. Normal hücreler oksijene ihtiyaç duyar; kanser hücreleri oksijenden kaçınır. Hiperbarik oksijen
terapisi alternatif kanser tedavisi uygulayan kliniklerde kullanılan bir yöntemdir.
Bu buluşun bize anlattığı başka bir şey de, kanserin bir mayalanma (fermantasyon) süreciyle metabolize olduğudur.
Kanserin metabolizması normal hücre metabolizmasından 8 kat daha büyüktür.
Yukarıda söylediğimiz her şeyi birleştirirsek ortaya şu tablo çıkıyor:
Vücut, kanseri beslemeye çalışırken mütemadiyen kapasitesinin üstünde çalışır. Kanser devamlı açlıktan ölmenin
eşiğindedir ve vücuttan kendisini beslemesini talep etmektedir. Besin alımı kesilirse kanser açlıktan ölmeye başlar.
Tabii kendisini beslemek için vücudun şeker üretmesini sağlayamazsa. ..
Proteinlerden Şeker :
Bu ziyan sendromuna kaşeksia (cachexia) denir. Kaşeksia vücudun proteinlerden (evet, doğru duydunuz,
karbonhidratlardan veya yağlardan değil de, proteinlerden) "glükoneogenez" (yeniden glükoz yapımı) işlemiyle, şeker
elde etmesidir. Bu şeker kanseri besler. Vücut sonunda, kanser hücresini beslemeye çalışırken kendisi açlık çeker.
Şimdi, kanserin şekerle beslendiğini öğrenmişken, onu şekerle beslemek mantıklı geliyor mu size?
Yani karbonhidratlardan zengin bir diyet uygulamak?
Bugün, kansere karşı uygulanan birçok besin terapisi mevcuttur (işe de yaramaktadırlar) çünkü günün birinde birisi
şeker ve kanser arasındaki bağlantıyı görmüştür. Bu terapilerde, karbonhidratlar bakımından zengin gıdalara izin
verilmez. Terapilerin hiçbirinde şekere de izin verilmez çünkü şeker kanseri beslemektedir.
Peki doktorunuz bu gerçekleri size neden söylemez? Kim bilir? Belki doktorunuz kanseri tedavi edecek kişinin siz
değil, kendisi olduğunu düşünmektedir. Belki Otto Warburg'un buluşunu duymuştur ama geri kalan parçaları
tamamlayamamıştır. Belki de beslenmeyle ilgili hiçbir şey öğrenmemiştir. Aslında 1978'e kadar ABD'nin resmi
kuruluşlarından biri, beslenmenin kanserle bir ilgisi olmadığını iddia etmekteydi!! !!
Kanser ve şeker bağlantısından haberdar olanlar ise,dikkate değer terapilerle ortaya çıktılar. Bunlardan biri 'Laetrile'dir.
Kaşeksialı hastaların yüzde 50'den fazlasında glükoneogenez sürecini durduran hidrazin sülfat bunlardan bir diğeridir.
Bugün, Minnesota Üniversitesi kemoterapi alanında bir "akıllı bomba" üzerinde çalışmaktadır. Akıllı bomba
diyebileceğimiz ilacın üzerinde bir kaplama vardır. İlaç, vücutta oksijensiz bir bölge ile karşı karşıya geldiğinde bu
kaplamayı üzerinden atar. Kanseri yok etmek için kemoterapiyi serbest bırakır. Çünkü, vücutta oksijensiz tek alan,
kanserli bölgedir.
Kanser hücresini aç bırakmaya çalışan besin terapileri de vardır. Kanserin ne sevdiğini bilen hasta, bunları yemekten
kaçınır. Kanser, çiğ yiyeceklerdense, pişmiş yiyecekleri sever. Pişirme işlemi, besinlerdeki enzimleri ve vitaminleri yok
etmektedir. Bir de, kanserin şeker sevdiğini aklınızdan çıkarmayın. Kanserinizi sevmiyorsanız, onu beslemeyin!
Şeker yerine tatlandırıcı kullanmak çözüm değil.
Şeker yerine tatlandırıcı kullanmayı düşünüyorsanız, başka bir tuzağa düşmüş olursunuz.
Tatlandırıcıların da vücuda ciddi zararları olduğu, yapılan araştırmalarla kanıtlandı.
Örneğin, Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), sakarin içeren her türlü gıda maddesinin üzerine " Sağlığa zararlıdır.
Hayvanlar üzerinde yapılan testlerde kansere yol açmıştır." ibaresinin konmasını şart koştu.
Aspartam ve sükraloz gibi diğer tatlandırıcılar da yan etkileri nedeniyle uzak durulması gereken gıdalar arasında.
(Editörün notu: Ama maalesef hiç birinin üzerinde böyle bir ibare yok).
Kaynak: International Wellness Directory
Son iki yüzyıldır şeker tüketimi nasıl arttı?
İngiltere'de 1815'de 5 kg cıvarında olan kişi başına yıllık çay şekeri tüketimi 1970'de 50 kg 'ın üzerine çıkmıştır.
1970-2000 yılları arasında AB vatandaşları önceki yıllara oranla yılda 100 litre daha fazla şekerli meşrubat
tüketmişlerdir.
Türkiye'deki durum da artık çok farklı değildir.
Çocuğu ile büyüğü ile çılgınca şeker ve beyaz un kullanılmaktadır.
Bütün bu bilgiler kanserlerin niçin arttığını göz önüne açıkça sermektedir.
Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)
Aşağıdaki tedbirlerle kanserlerin en az üçte ikisi önlenebilir;
* Un ve şekerden kaçınarak insülin direncini yenin.
* Hiçbir şekilde tatlandırıcı ve tatlandırıcı içeren 'light' hafif yiyecek ve içecek tüketmeyin.
* Katkı maddesi ilave edilmiş, paketlenmiş gıdaları yemeyin. Taş devri diyetini uygulayın.
* Bol taze sebze ve meyve yiyin.
* Yeterli omega-3 alın; ayçiçeği, mısır, soya, pamuk ve margarin gibi yağları diyetinizden çıkartın. Bunların yerine
zeytinyağı ve doğal hayvani yağları (tereyağı, iç yağı ve kuyruk yağı) yiyin.
* Kefir, yoğurt, turşu, sirke, nar ekşisi ve boza gibi probiyotiklerden (faydalı mikroplar) zengin gıdalarla beslenin.
* Özgür dolaşan hayvanların etini ve yumurtasını yiyin.
* Pastörize sütlerden mümkün olduğunca kaçının. Kutu sütü tüketmeyin. Mümkünse marda sütü kullanın.
Süt yerine süt ürünlerini (yoğurt, peynir) tercih edin.
* Günde iki diş sarımsak ve/veya 1 baş kuru soğan tüketin.
* Günde 1-2 tatlı kaşığı zerdeçal tozu tüketin.
* Yeşil ve siyah çay tüketin (şekersiz!!!! ).
* Stresten uzak durun.
* İyi uyuyun.
* Çevresel toksinlerden ve sigaradan uzak durun.
* D vitamini düzeylerinizi yükseltmek için dengeli bir şekilde güneşlenin ya da D vitamini takviyesi alın.
* Yeteri derecede egzersiz yapın!!!!
* Aşırı alkol kullanmayın.
* İşlenmiş soya ürünü yemeyin.
* Yemekleri geleneksel yöntemler (buğulama, buharda pişirme) ile pişirin. Turbo fırınlar da kullanılabilir.
* Hızlı pişirme yöntemleri (mikrodalga gibi) besin kayıplarına yol açar; ayrıca kanserojen olabilirler !!!!
* Daha çok toprak (güveç), cam ya da kalaylı bakır kapları tercih edin. Emaye ve çelik tencere daha sonraki
tercihlerdir.
* Teflon ve alüminyumu ise kesinlikle kullanmayın.
Taş Devri Diyeti
Sağlıklı yaşam için et, sebze ve meyveden oluşan ''Taş devri diyeti'' önerildi.
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Aydın,
Taş Devri'nden bugüne kadar genlerde çok az değişiklik olmasına karşın çevresel şartlar ve yiyeceklerin büyük oranda değiştiği
söyledi.
Aydın, özellikle son 50-100 yıl içinde doğal olmayan, işlenmiş ve katkı konulmuş gıdalar, margarin gibi kimyasal yolla
katılaştırılmış, ayçiçeği, mısır gibi sıcak preslenmiş sıvı yağların aşırı şekilde kullanılmaya başlandığını vurguladı.
Buna karşılık taze sebze, meyve ve tencere yemeklerinin tüketiminde de belirgin bir azalma olduğunu ifade eden Aydın, şunları
kaydetti:
''Gen yapımız ve buna bağlı vücudumuzda gerçekleşen kimyasal reaksiyonlar doğal olmayan yiyeceklerin tümü ile başa çıkacak
yeteneğe sahip değiller. Genler ve yiyecekler arasındaki bu uyumsuzluk şişmanlık, diyabet, koroner kalp hastalığı, hipertansiyon,
felç, ülser, astım, romatizma, müzmin yorgunluk, kanser ve osteoporoz gibi çok sayıda kronik hastalığa neden oluyor. Bu
hastalıklardan korunmak yaşam süresi ve kalitesini artırmak için mümkün olduğunca Taş Devri'nde olduğu gibi beslenmeliyiz.''
Aydın, milyonlarca yıl avcı ve toplayıcılıkla geçimini sağlayan kişilerde genler ve idare ettikleri enzimlerin sadece et, meyve ve
sebze gibi doğal gıdalar ile baş edecek etkinliğe ve donanıma sahip olduğunu, günümüz insan genlerinin yüzde 99'unun 40 bin
yıl önceki homo sapien genleri gibi çalıştığını söyledi.
Yapılacaklar ve Yapılmayacaklar :
Prof. Dr. Aydın, genel olarak tuz, şeker ve un kullanılmaması gerektiğini, her yiyeceğin doğal şekline en yakın olarak
tüketilmesinin önemli olduğunu, yasaklar haricinde yeme sınırının olmadığını vurguladı.
Çiğ yiyeceklerin toplam diyetin en az yüzde 60'ını oluşturması gerektiğini belirten Aydın, kırmızı et kullanımının serbest olduğunu,
ancak, katkı maddelerinden dolayı salam-sosis gibi et ürünlerinin tercih edilmemesi gerektiğini anlattı. Aydın, beyaz etin de
mönüde yerini alması gerektiğini belirterek, şöyle devam etti:
''Ağır metal zehirlenmesi riskini azaltmak için küçük balıklar tercih edilmeli, çiftlik balıkları yenmemeli. Sakatatın yasaklanması
doğru değil. Fakat sadece veteriner gözetiminde kesilmiş hayvanların sakatatı yenmeli. Et ve hayvani yağ, balık, tavuk, zeytinyağı,
fındık yağı, yumurta, az şekerli meyveler, sebzeler, kabuklu kuru yemişler, süt ürünlerini istediğiniz kadar yiyin. Tahıllar ve unlu
gıdalar, patates, şeker, tatlıları yemeyin. Baklagiller ve çok şekerli meyveleri ise az tüketin.''
Aydın'ın ''taş devri diyet programı''na göre, sebzeler ve yeşil yapraklılar daha çok çiğ tüketilmeli, doğal yetiştikleri için ebegümeci,
kuzukulağı, ısırgan otu, semizotu, labada gibi yabani otlar tercih edilmeli. Diyet programında, kayısı, üzüm, muz, gibi şeker içeriği
yüksek meyveler sınırlı yenilirken, üzüm çekirdeği ve kabuğu, çilek, yaban mersini, kızılcık gibi meyvelerin çok yüksek antioksidan
etkilere sahip olması nedeniyle bolca tüketilmeli.
Diyet listesinde, sütten çok mayalanmış süt ürünlerinin tüketilmesi, günlük mandıra sütünün satın alınması gerektiği kaydediliyor.
Nohut, fasulye, mercimek, bezelye, börülce gibi baklagillerin ise haftada en fazla 2-3 kez tüketilmesi gerektiği vurgulanıyor.
Prof. Dr. Aydın, lokmaların iyice çiğnenmesi ve günde en az yarım saat hızlı yürüyüş yapılması veya yavaş koşulması,
merdivenlerin çift çift çıkılması gerektiğini de sözlerine ekledi.
Prof. Dr. Ahmet AYDIN
İÜ Cerrahpaşa Tıp Fak.
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ABD
Metabolizma ve Beslenme Bilim Dalı Başkanı
Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)
Download