OBEZİTE CERRAHİSİ DİYETİNDE NELERE EDİLMELİDİR? SONRASI DİKKAT OBEZİTE CERRAHİSİ ÖNCESİNDE BESLENMEMİZDE NELERE DİKKAT ETMELİYİZ? OBEZİTE CERRAHİSİ SONRASI PROTEİN SAYARAK NASIL DİYET YAPILIR? OBEZİTE CERRAHİSİ ÖNCESİ HERKESE AYNI DİYET Mİ UYGULANIR? OBEZİTEYE BAĞLI UYKU APNESİNE ÇÖZÜM CERRAHİ! – AKŞAM GAZETESİ Obstrüktif Uyku Apne Sendromu (OSAS) çok bileşenli etiyolojisi olan, horlama, uykuda tekrarlayan nefes durmaları ve buna bağlı olarak gelişen oksijen düşüklüğü ve gündüz uyku hali ile karakterize oldukça sık görülen bir hastalıktır. Tanıda gece uykusunun izlenmesinden oluşan polisomnografi kullanılmaktadır. Bu sendroma neden olan büyük faktörlerden biri de obezitedir. Obezitenin yaygınlığı son yıllarda tüm dünyada artış göstermektedir. OSAS hastaların yaşam kalitesinde ve süresinde de ciddi bir azalmaya sebep olmaktadır. Hastalığa neden, en büyük faktör olan obezitenin cerrahi yöntemle tedavisine gidildiğinde, hastaların uyku apnesi sendromu kadar diğer uyku sorunlarının da dramatik biçimde iyileşme gösterdiği gözlenmiştir. OSAS’ın morbid obez (Vücut Kitle İndeksi, VKİ>40 kg/m2) hastalarda görülme sıklığı yaklaşık %80 dir. VKİ>28 kg/m² üzerindeki obez hastalar ise risk grubundadırlar. Ülkemizde nüfusun 1/3 nün fazla kilolu, 1/3 nün obez ve sadece 1/3 nün normal kiloda olduğu düşünüldüğünde toplumumuz için durumun ciddiyeti ortadadır. OSAS tedavisinde değişik tedavi alternatifleri olmakla birlikte obezite tedavisinde uygulanan cerrahi teknikler (tüp mide ve gastrik bypass ameliyatları) oldukça etkili sonuçlar vermektedir. Obezite cerrahisinde hastanın diyet alışkanlıkları, yandaş hastalıkları, yaşam tarzı gibi birçok faktör göz önünde bulundurularak hastaya en uygun cerrahi tedavi seçeneği uygulanmalıdır. Cerrahi tedavi kalıcı kilo kaybını sağlayan, yandaş hastalıkların düzelmesine neden olan ve yaşam süresini uzatan efektif bir tedavi şeklidir. Kişinin kilosundaki %10’luk artışın dahi Apne-Hipopne Indeksi (AHI) de yaklaşık %32’lik bir artışa sebep olduğu saptanmıştır. Şiddetli apnesi olan hastaların değerlendirildiği bir çalışmada obezite ameliyatından 6 ay sonra AHI’nin 88.8’den 11.8 olay/saat’e düştüğü bulunmuştur. Diğer bir çalışmada ise obezite cerrahisinden 17 ay sonra fazla kiloda %65 lik azalma, AHI’de 61.6’ten 13.4 olay/saate bir düşüş, ek olarak uyku kalitesinde, diurnal uyuklama ve yaşam kalitesinde büyük bir iyileşme tespit edilmiştir. Diyet ile kilo vermede başarılı olan hastalardan yalnızca %5-10’u birkaç yıl boyunca kilolarını korudukları düşünüldüğünde obezite cerrahisi uzun dönemde uyku apnesi tedavisi için de son derece etkili bir yöntemdir. Obezite cerrahisi, kilonun çok daha düşük seviyelere düşürülmesinde, uzun vadede kilo kaybının sürdürülmesinde ve aralarında OSAS’ında bulunduğu yandaş hastalıkların düzeltilmesinde iyi sonuçların alındığı etkili bir tedavi seçeneğidir. Obezite cerrahisi deneyimli cerrahlarca yapıldığında güvenli, ancak uyku apnesi yüksek riskler içeren bir hastalıktır. Doç. Dr. Halil COŞKUN (Obezite ve metabolik cerrahi uzmanı) [email protected] 27/11/2014 AKŞAM Gazetesi makalesidir. http://www.aksam.com.tr/yasam/saglik/obeziteye-bagli-uyku-apne sine-cozum-cerrahi/haber-357669 OBEZİTE EVLİLİĞİ TEHLİKEYE SOKUYOR! AKŞAM GAZETESİ Geçtiğimiz günlerde gazetelerde yer alan bir haberde aşırı kiloları yüzünden ayrılan ve kilo verdikten sonra tekrar evlenen bir çiftin haberi vardı. 31 yaşındaki Bihter Cihay ile 32 yaşındaki Vahdet Altun aşırı kiloları nedeniyle ayrılmış, tüp mide ameliyatı olup toplamda 125 kilo verdikten sonra tekrar evlenmişlerdi. Biz de obezitenin kadın erkek ilişkileri üzerindeki etkisini psikiyatri uzmanı Yrd. Doç. Dr. Güzin M. Sevinçer’e sorduk, Doç. Dr. Halil Coşkun da evlilik kurtaran obezite ameliyatlarını anlattı. OBEZ KADIN HAKARETE UĞRUYOR Kilo problemi, özellikle kadınlarda evlilikte problemlere yol açıyor. Eşi tarafından kilosu nedeniyle sürekli aşağılanan, hakarete maruz kalan kadının benlik saygısında ciddi düşüş meydana geliyor. Böylece kadının kendine olan güveni zedeleniyor. Haliyle de kendini başarısız, yetersiz ve sevgiyi hak etmeyen biri olarak hissediyor. Kadının kendini cinsel olarak da çekici bulmaması cinsel hayatlarında da olumsuzluklara sebep oluyor hatta boşanmaların kaynağı olabiliyor. Kadınlar bu ayrımcılıktan dolayı özellikle de romantik ilişkiler noktasında daha fazla sıkıntı yaşıyor. Çarpıcı bir örnek olarak arkadaşlık sitelerinde kendini kilolu veya obez diye tanıtan kişilerin daha az tercih edildiği ortaya konmuş. Obez kadınlar duygusal ilişkilerinden daha az memnuniyet duymaktadır. İlişkinin biteceği endişeleri ilişkinin geneline hâkimdir. Erkek arkadaşı ya da eşi tarafından çekici bulunmadığı hatta kilolu olduğu için eşinin kendisini aldatabileceği, böyle bir durumu yaşadığında ise kilolu olduğu için eşinin bu davranışının normal olduğu düşüncesi sık karşılaştığımız bir durumdur. Özellikle kadınlar kiloları nedeniyle partnerleri tarafından hakarete maruz kalmakta ve yine bu durumu sineye çekmektedirler. İDEAL KİLOYA ULAŞINCA BOŞANDI MI? Evlilik ve kilo ilişkisi her olguda farklılıklar gösterebiliyor. Tabii ki ameliyat sonrası kilo vermenin neticesinde özgüven artışı, fiziksel ve cinsel açıdan kişinin kendini daha çekici hissetmesi evlilik yaşamında olumlu sonuçlar sağlayabilir. Bazen de aksine kişinin kendine güveninin artışı kötü giden evliliği bitirmesi için cesaret de verebilir. Örneğin fazla kilosu nedeniyle eşi tarafından sürekli hakarete maruz kalan bir hastamın ameliyat motivasyonu, zayıflayarak bu hakaretlerden kurtulmak arzusuydu. Zayıflayınca eşinin artık kendisini beğeneceği ve hakaret etmeyeceğini düşünüyordu. Ameliyat sonrası fazla kilolarını verdikten sonra eşinin beğenisini kazandı ve hakaretlerden kurtuldu. Bu sefer hastam eşinin kilolu döneminde kendisine takındığı tavırla ilgili aslında çok öfkelendiğinin farkına vardı, “O kadar aşağılamayı nasıl kaldırabildim? Bana böyle davranmasını affedemiyorum” diyen hastamın evliliği ciddi bir krize girdi. TÜP MİDE AMELİYATI Dünyada ve ülkemizde en çok tercih edilen ‘Tüp Mide’ ameliyatı. Bu ameliyatla midenin yaklaşık yüzde 80’lik bölümü dikey olarak kesilip çıkarılıyor, böylelikle yemek yeme miktarında ciddi anlamda azalma oluyor. Midenin çıkarılan bölümünde yoğun olarak bulunan açlık hormonu azaldığı için iştah duygusu da azalıyor. İkinci sırada ise ‘Gastrik Bypass’ var. Bu ameliyatta hem midenin hacmi küçültülüyor hem de küçültülen mideye ince bağırsakla bağlantı sağlanarak, yenilen gıdaların emilimi azaltılıyor. Bu ameliyat özellikle Tip2 Diyabet hastalarında yüzde 85 oranında iyileşme sağlıyor. Obezite ameliyatları ‘Laparoskopik ve Robotik Cerrahi’ teknikleriyle yapılıyor. Normal yatış süresi 3 gündür. Hastalarımız 7-10 gün içinde iş ve sosyal hayatlarına dönebiliyor. Ameliyattan sonra özel bir diyet değil de, yeni bir beslenme düzeni için eğitim alınması önemli. Özellikle bu konuda özelleşmiş beslenme uzmanlarıyla hastalarımızın yemek yeme alışkanlıkları düzenleniyor. ‘Beslenme Terapisi’ dediğimiz bu durumla hastalarımız daha uyumlu oluyor hem de sağlıklı kilo veriyorlar. KİMLER YAPTIRABİLİR? - 18-65 yaş arasında olan herkese uygulanabilir. Tecrübeli merkezlerde 18 yaş altı ve 65 yaş üstü hasta ameliyatları da başarılı şekilde yapılmaktadır. - Vücut Kitle Endeksi 40 kg/m2’nin üzerindeki Morbid Obez hastalar. - Vücut Kitlesi 35-40 kg/m2 olup Tip2 Diyabet, hipertansiyon, karaciğer yağlanması ve uyku apnesi olanlar yaptırabilir. - Kronik alkol ve uyuşturucu bağımlısı olmamak! - Psikiyatik aktif hastalığın olmaması gerekiyor. Ancak psikiyatri değerlendirmesi ve tedavisinden sonra onay alınırsa cerrahi tedavi için değerlendirme yapılabilir. ESKİ KİLOSUNA DÖNMÜYOR Obezite ameliyatlarıyla 18 aylık bir periyotta fazla kilonun (total kilonun değil ama) yaklaşık yüzde 80’ini vermek mümkün. Obezite ameliyatları birer mucize değildir ancak çok etkili bir araçtır. İkinci yıldan sonra beslenme düzenlerinde rahatlama ve psikolojik sebeplerden dolayı yüzde 5-20 oranında geri kilo alımı bildirilmekte. Ancak hiçbir hastamızın eski kilosuna kolay kolay geri dönmesi mümkün görünmüyor. Tüm cerrahi yöntemlerde olduğu gibi obezite ameliyatları da kendi içinde birtakım riskler içeriyor. Genel olarak bu riskler bilimsel çalışmalarda yüzde 1’in altında gösteriliyor. Riskleri; kanama, enfeksiyon, kaçak (sızıntı), emboli ve akciğer sorunları olarak sayabiliriz. AKŞAM Gazetesi – 22 Kasım 2014 SİBEL ATEŞ YENGİN [email protected]