"CENNET KiMSENİN l;EKELİNDE ;DEGİLDİR" Prof.Dr.Süleyman ATEŞ OndolaızMayıs.Üniv. Ilahiyat Fakültesi Öğr. Üyesi Kur'an-ı Kerlın, evrensel bir mesaj getinniş, erip cennete girmek için gerekli şartları açıklamıştır. Bunlar: Allah'a şirksiz, ahirete şekSiz inanmak ve silih amel (dünyaya ve ahirete yararlı güzel işler) yapmaktır. Kur'an'a göre İslam, yalnız Allah'a tapmak, ibadeti yalnız O'na özgji kılmaktır. Bu anlamıyla bütün peygamberler islamı getirmiştir. Kur'an'da İslam kelimesi, yalnız Hz.Muhammed (s.a.v.) in getirdiği din için değil, bütün peygamberlerin getirdiği din için kullanılm.ıştır. Çünkü p~ygamberlere verilen mesajın mahiyeti aynıdır. Hepsi insanları tek Allah'a kulluğa, ahirete imana ve silih amele çağırmıştır.:J bu bakımdan misyonları aynı olan peygamberler arasında bir ayırım yapılamaz: s~adetine ahiret ı ~) ~ .;;ı ,; ~ .X • :-·- J 1 - • =ı ~ J:! ~ -- . .X • ,j!. ..iJI !J_jı . • t:;. . J.i ~1• ''Biz Nuh'a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. .." (2) ı: • -- .: lt;lı .:,ı ~i J ·-li ~ •ı• i~-~ -..:.. o..S""' )J ...m. /, ..J J'li ~1• ~ t ' <-:..ı~: .1Jı '$j ~L· -ı ;,liı ~., \ı,_:, ~·--....;.; ~ ı··ı .:r r ' JU .:r- r- u-...... efi · · ~J .., ~ A ~ 1 .;..r.iı "-:');; ~ ~~ ~~~ ~ ri 0~ ~ij ~! \ \ .!,l.:\.;'1 4!1 -. 1 2 3 4 \ il : ,, ,J ..........• ..L:.; . J , ı tı.; ~ _,;.; , ~ tS - . .X y .) ..t;; ) . • :; ,ı ı;~""' v~ ..._;,.,., -..-., ""'~ ....,...:. ..;~ fU ·C.-"~ J't' t:;. . )'i l:S- ) J.~::-~; ~v~ J' J;i t;j " "A/Idh'ın elçileri arasında bir ayınm yapmayız." (1). Yüce Allah, ilk elçisi olan Nfih'a neyi vahyetmiş ise, son elçisi Mı,ıhammed (ikisine"de selam olsun)e de onu vahyetmiştir: 0 _,;.; ''Rabbi ona (İbrahlm'e): 'İslam ol!' demişti. '.Aıem­ lerill Rabbine teslim oldımı' dedi. İbrôlıfnı de bunu kendi oğu/Ianna vasiyet etti. Ya'kııb da: 'Oğu//annı, Allah, sizin için o dini seçti; bundan dolayı sadece müslümanlar olarak ölünÜZI' (dedi). Yoksa siz, Ya'kub'a ölüm (hali) geldiği zaman orada mı idiniz? O. zaman (Ya'kOb), oğu//an11a: 'Benden sonra neye kulluk edeceksiniz?' demişti. 'Senin tannn ve atalan11 İbrahim, İsmafl ve İslıak'm tannsı olan tek Tann'ya kıtluk edeceğiz, biz O'na tes/tm olanlanz!' dediler." (3) ayetleri, bütün peygamberle~ müslüman olup islamı getirdikierini; ı... ~ ---·- "',. , .• ..:.ı:..;. ..... .., , "Allah'a, - •,.>u . bize :; .ı -...:> .. .,~ ql J;i ı..., .Jı~ cı ı)i • ı;~,., .,. , ~,.~ ~ c J .. ~ , .1G ~~; .::., ~; ... • J _, _, ,_;,_.ıJ _,., ....,,i-ı,.:~~~ ~ · ~' ".-~ ..J,.,..lU J ...--v--.. • "-"'" indirilene, . ~) 1 ,.· İbrahim'e, . _. '-'' .J .1 "':. İsmliil'e, İshôk'a, Ya'kub'a ve toriınlar(ın)a indirilene, Mı'lsa'ya ve İsli'ya verilene ve (diğer) peygamberlere Rableri tarafından verilene inandık, onlar arasmda bir ayınm yapmayız, biz de A//alı'a teslim olanlanz.' deyin!" (4) ayeti de peygamberlerin mesajının bir olduğunu, onlar arasında bir ayırım yapılmayacağını bildirmekledir. lf,:.ij lti ı)li .};... ~j ~ ı~i'.;i ~h;,ıı J! ~ ji ~b -· j;ç_: 11~ ,, Jü Bakara SGresi: 2&5 Nisa SGresi: 163 BakaraSOresi: 131-133 Baka.r a So.resi: 136 t ~--- -·~--- - . . . . .. . . ,. ·- ·:~- - .. : -- ·--: ..... İsliimi Araştınnalar Cilt:3, Sayı: 1, Ocak 1989 8 "Haviirilere: 'Bana ve elçime inanın!' diye valıyet­ miştim. 'İnandık, bizim müslümanlar olduğumuza şii/ı id ol!' demişlerdi." (5) ayeti, Hz..İsa'ya inanan Havarilerin de müslüman olduğunu söylemektedir. Demek ki İslam, sadece son elinin adı değil, bütün ilahi dinlerin ortak adıdır. Bu dinlerin, dillere göre adları başka başka olsa da ruhları İslamdır. Kur'an'a göre Allah, yalnız belli bir zümrenin rabbi değil, bütün alemierin Rabbidir. cennete ginneyecek'. O, on/ann laıruntulandır. Doğru iseniz (bu konuda) delilinizi getirin' de (9). Cennetin belli bir zümreye mahsus olduğu böylece reddeden Kur'an, onl!lD. iddia ile değil, gerçek iman ve eylem ile olacağını, Yahfidiliği ve hırıstiyanlığı getiren peygamberlerin atası İbrahim'in gerçek tevhidi getirmiş olduğunu; onun yolunda giden her insanın cennete gireceğini iddiasını açıklıyor: • ~Wl Y ; di ...t..J-1 '1 , iiiemierin Rabbine nıalısustur" ayeti, her rek'atinde okunarak, Allah'ın bütün yaratıkların Rabbi olduğu vurgularur. Alemierin Rabbi olan Allah'ın, rahmeti de belli bir zümreye özgü değil, her yaralığına şaınildir. Evet" O'nun · gazabı da var ama, rahmeti, gazabını geçmiştir: . lo "Övgü, . ·~. ;;.. . .. , ~~ ._~ Allah'ın pren- • , 1 ,, 'J : ·.)c.., r'!:< .JI. r· s:_;~" 1 -~ ı; , '··. ./.. )' .... r-r=' ~Dediler: 'Yalııidi, 5 (ı 7 8 'J 10 ı ı. ya da ~ J • .uı , , ~ ı : . 1: r--.:/1.5"' ı 1 , • , ~ ~ ~) . , •• .J_;;. Nisa Suresinde bu genel prensip, daha ve net olarak ortaya konmuştur: =· ·i~.)-"' ...;-:. i: !::, t:..<iı ~~~ ,J' ':7 . ...r ~ ~ (7). Bir kudsi (8). Her peygamber, insanlığa bu sonsuz İlahi rahmeti sunmağa çalışmış ve ALLAH'A ŞİRKSİZ, AHİRETE ŞEKSiZ İNANAN VE SALiH AMEL YAPAN her İlahi din mensubunu cennetle müjdelemiştir. Ama insanların bencilliği, İlahi me~ajın geniş ufkunu daraltmış, her din mensubu, sadece kendilerinin cennete girebileceğini iddia etmiştir. Yahudiler, cenneti yalnız ken. dilerine tahsis ederken, · Hıristiyanlar da kendilerinden başkasina cennet vizesi vermemişlerdir. , _, Y' ''Hayır, kim işini güzel yaparak özünüAlliilı'a teslfm ederse, onun mükafiitı, Rabbinin yamndadır. Onlara korku yoktur ve onlar üzelmeyeceklerdir" (10). ift7: < gazabını geçtiği buyıırulmuştur ~- " id:, açık ··ı;i '1')r·bL.t , ·ı ., . ...r-' Jıı ~)~ .X ~ ~ 'ıj ~ ;_w, ~_,.U...i.i .!.1;!-'~ ~;; ; j _;i } .?~ .:. "" ~.: ~: rahrnetinin, ~ ~ ~ ]:;; :/) ,i~'lj . , ''Ralın~etim, lıerş_eyi kaplamıştır." hadiste de (acımayı -- ~;;.i ~'ı j ,: !5~ namazın "Rabbiniz, kendisine ralınıeti yazmış sip edinmiş) tir." (6), ı ) ~.. )~ ~ . , ~ .r:-1 ~ ~~t:aJı ~ -'.: 11.:- ~;.; "(İş). Ne sizin kımmtıtlanmı, ne Kitab elılbıin kımm­ tu/anna göre olmaz. Kötülük yapan, onunla cezalandm/ır ve kendisine Allii/ı 'tan başka ne dost, ne de yardımcı bulamaz. Erkek veya kadmdan lıer kim inanarak güzel işler yaparsa, işte öyle kimseler cennete girerler ve ze"e kadar lı aksızlığa zığratılmaz­ lar." (ll) - işte bu genel prensibi her yerde vurgulayan Kur'an, Arabistan'da bilinen din mensupları içinde bu prensibe bağlı kalan insanlar1 cennetle müjdelemiştir: ~ L.l lıınstiyan ·olandan başkası Mflidc Süresi: 112 En'anı Süresi: 12 A'rafSGrcsi: 156 Buhtiri, Tcvhld: 55, Bcd'u'l-halk: 1; Müslinı, Tcvbc: 14-16; İbn Mficc, Zühd: 35. Bakara SO resi: ll ı. · Ilakara SOresi 112. Nisa Su resi: 123-124. Cennet Kimsenin Tekelinde Değildir/Prof.Dr.Süleynıan ATEŞ "Şüphesiz (Hz.Muhammed'e) ıman edenler, Yahudiler, Hınstiyanlar ve Sabifler, bunlardan Jıer kim, Allah'a ve ahiret gününe inamr, iyi- iş yaparsa elbette onlara, Rableri katında nıükafat vardır,· onlara korku yoktur ve onlar üzelmeyeceklerdir." (12) Kur'an-ı Kerim, Allah'm bu geniş rahmetini tevhld erbabma sunmuş iken bizim Allab.'m rahmetini daraltmağa; son din·mensuplarmdan başka! kimsenin cennete girmeyeceğim iddia etmeğe? hakkımız var mı? Kur'an, peygamberler ve İlaw dinler arasmda bir ayırım yapmıyor ki? Son din ne ise, ilk din de odur. Peygamberin misyonu, yeni din icadetmek değil, İbrıllıim'in getirdiği tevhld dinini asü safvetine kavuşturmak; kendinden öncekileri kendisine tabi kılmak değil; İbrahim'e .ve onun soyundan gelen peygamberlere uymaktır: 'r-' .s._ ....W;- ı; ~-! ,.~ ;i ı;~ '"'- _..· ;:::ı .. ı.:/ıı .T J ::" ;:::ı :.,. ~- ~ ~.L: ..:...:5- Lo li ~ ~ ~ J~ ..?"y. ) ~ ci' .Jl ;. ~ ''De ki: 'Ben elçiler içinde bir türedi değilim (peygamberliği ilk defa ben ortaya · atmadım, önceki peygamberlerin söylemedikl~i bir şeyi söyleyen bir elçi değilim); bana ve size ne yapılacağım da bil:mem. Ben ·sadece bana vahyedilene uyuyanun" (13). 9 Bu ayette, "İbrawm dinine tabi olan" dan kasıt, Hz.Peygamber'in kendisidir. İbrahim dinine tabi olmakla onun, en doğru yolda olduğu belirtilmektedir. Demek ki Peygamber (S.A.V.) in, öteki peygamberlere göre durumu, metbu değil, tabi olmaktır. En'am Sfu.'esinin 83-89 uncu ayetlerinde İbrıllıim'den itibaren İsrafiloğlu Peygamberleri zik- redilip bunlarm da'vetleri övgü ile anıldıktan sonra 90 ncı ayette, Peygamber (SA.V.) e, anılan o peygamberlerin izinde gitmesi emredilınektedir: "İşte onlar, Allalı 'm lıidôyet On/ann yoluna uy... 1' ettiği kimselerdir. Çünkü onların yolu, İslam yoludur. Kur'an, onların yolunun i..zahıdır. Kur'an'ın hükümleriyle; Tevrat'ın hükümleri arasında büyük fark yoktur. Tevrat'ın meşhur on emri, Kur'an-ı Kerim'in birçok suresinde değişik üsluplarla tekrar edildiği gibi, Tevrat'm lassaları da öğüt olarak Kur'anı Kerim'de nakledilmektedir. Kur'an-ı Kerim, Kendinden Önceki İlahi Kitapları Neshetmiş midir? ~ e'..r.l r-<:ıi a. c.r .:.r .:.~..0' J _<;,s. ~ı...:.:- ·..... ~ Zaınan.la tefsirlere, Kur'an-ı Kerlm'in, önceki fikri yerleştirilmiştir. Bu, dar düşüncenin,; her kavmin, Hakk'ın rahmetini sa- · dece kendis)ne özgü kılma çabasının sonucu ortaya çıkmış bir yaklaşımdır. Kur'an'ın kendisinde asla böyle bir anlam yoktur. Evvela Kur'an-ı Kerim, ken<Jisini, önceki Kitabı neshedici değil, tasdik edici. (doğrulayıcı) olarak nitelendirmektedir: Bakara Suresinin 40' ncı ayetinde İsrail Oğullarına hitaben: kitapları n eshettiği "(Alla/ı), size dinde bir güçlük yüklemedi. Babanız İbrahim'in dini(yle . iletti). O, daha önce de -size nıüslünuinlar . adını vemıişti bunda da (yine müslümanlardedi) ... " (14). O halde, Peygamber (SA. V.) in getirdiği din, yeni değil, atası İbrahim'in getirdiği islamdır. Yahudllik ve hınstiyanlık da asü hüviyetleriyle İbrıllıim'in getirdiği tevhld dinidir. Peygamberin görevi İbrabiın dinine uymaktır: . .., C::'-' ·, -"'-' ,, . .ili' ' .ı..p.,. • ~ ~ ~ J ;i:,~ ~ ;_. ı '-' - L.)-- ,_~ ~i ,_~ .; ~ w-- - .r.. jıl iliı )' ~ -- . ~ 1' '1 ~ 1' '1 .r.. a.. J '''Hangi insanın dini, iyilik edici olarak yüzünü Al/ôh'a teslim edip dosdoğru İbralıfm dinine iabi olanın dininde_n daha güzel olabilir? Allah İbralıfnı' i dost edinmişti." (15) 12 13 14 ıs "Sizin yanınızda bulunan (Kitab)ı doğnclayıcı olarak indirdiğinıiz (Kur'an)a inamn, onu ilk i11kôr eden siz olmaym."; Maide Suresinin 48 nci ayetinde de Hz.Peygamber'e hitabcn: " Biz sana bu Kitabı, kendinden önceki Kitab'ı doğrulayıcı olarak indirdik." buyurulmaktadır. Baleara SOresi: 62, Maide SQresi: 69. AhkM SQresi: 9. Hac SCıresi: 78 Nisa 5aresi: 125 .. ~ ···· ... ···-.·:--.:..._ - ···.:.- ··-··· ·--·- ·~·- · İslami Araştınnalar Cilt:3, Savı: 1, Ocak 1989 10 Kur'an'ın doğruladığı lGtap, ortadan kalkmış, mevcud ·olmayan bir Kitap değil, Kur'an indiği sırada Kitap ehlinin ellerinde bulunan Kitap'dır. Çünkü "Sizi yanmızda bulunanı doğrnlayıcı" ifadesi, bu Kitabın, o zamanki Yahudilerin ellerinde bulunduğUnu gösterir. Al-i İnıran Süresinin 93 ncü ayetinde: u~ Jd1r 1r_;:. \. .'jı JJ1r 1 ~ )~ .:ı!S"" rl...kll 5 ...._.t; "Tevrat indiri/meden önce, İsrafl'in, kendisine ha1'11m kıldığı şeyler dışmda, İsrail oğu/Ianna bütün yiyecekler lıelal idi. De ki: 'Doğru iseniz Tevrat'ı getirip okuyun!'." Bu ayette, Hz.Ya'kub'un, kendisine haram kıldığı şeyler dışında bütün yiyeceklerin, İsrail oğullarına helal olduğu; bunun Tevrat'ta böyle aksini iddia edenlerin, Tevrat'ı getirip okumaları buyurulmaktadır. Şimdi eğer Yahudilerin ellerinde bulunan Tevrat, Kur'an'ın kasdettiği Tevnit değilse, o zaman Kur'an nasıl Yahudilerden, Tevrat'ı getirip okumalarını istemektedir? Adamlar, olmayan Tevrat'ı nasıl getirsinler. Demek Tevrat var ki Kur'an onun getirilip açıkça okunmasını emretmektedir. Ya'kub'un kendisine haram kıldığı yiyecek, Tevrat'ın 32 nci babında anlatılır: Y akub, "Gece kalkıp iki karısını ve iki cariyesini ve onbir çocuğunu aldı ve Yabbok geçidini geçti ... Ve Yakub yalnız başına kaldı ve seher sökünceye kadar bir adam onunla güreşti. Ve onu yenernediğini görünce uyluğunun başına dokundu ve Yakub'un uyluk başı incindi... Ve Penuel'i geçtiği zaman güneş ÜZerine doğdu ve uyluğu üzerine aksıyordu. Bunun iÇin bugüne Radar İsrailoğulları, uyluk başı üzerindeki kalça adatesini yemezler; çünkü Ya'kub'un uyluk başına, kalça adatesine dokundu." (~6) . yazıldığı; İşte Kur'an-ı Kerim, İsrail oğull!lrına, dinde aşırılıkları yüzünden Tevrat'ta kendilerine birçok haram kılındığını; oysa Tevrat inmezden önce Ya'kub'un bu hadise üzerine yemeyip kendisine haram saydığı uyluk başındaki et dışında hayvanın herhangi bir yerini yemenin haram olmadığını belirtiyor; bunun böyle olmadığı :ddiasında doğru iseler, Tevrat'ı getirip okumalarını şeyin 16 17 Tekvin: 32/22-31. Nahl Süresi: 116 emrediyor. Demek ki Tevrat kendi ellerinde vardır, aksi takdirde Tevrat'ı nasıl getirsinler? . .· Peki ama, Yahudilerin yanlarında mevcut tasdik edici olarak inciirildiği kesirilikle ifade edilen Kur'an, Bakara Süresinin 79 ncu ayetinde de: "Vay haline o kimselerin ki, elleriyle Kitabı yazıp, az bir paraya satmak için 'Bu, Alllilı katındandır derler. Ellerinin yazdığından ötürü vay haline on/ann! Kazandık/anndan ötürü vay haline on/ann!" buyurmaktadır. Bu ayet, diğerleriyle nasıl Tevrat'ı bağdaştınlır? Burada Yahudilerin, elleriyle yazdıklan Kitap, Tevrat ayetlerini arzuları doğrultusunda yorumlayarak meydana getirdikleri alıkanı kitaplardır. Yani Tevrat'ın tefsirleri-ki Talmud en meşhurudur- ve fıkıh kitaplarıdır. Din adamları, yazdıkları şerhleri, Kitabın aslında bulunmayan ayrıntılara dair içtihad hükümlerini Allah'ın buyrukları olarak görüyor ve halka bunların da Tanrı buyruğu olduğunu söylüyorlardı. Oysa o adamların kendilerinin ve hakim tabakanın arzu ve çıkarlarından başka bir şey olmayan bu tür kitaplar, insanlan geniş, kolay Hak yoluna iletmek için gelen İlahl Kitabın genel prensiplerine aykırı idi. İşte bundan dolayı dini amacından saptırma rağmına çıkar sağlayan insanların "durumlarına, kazançlarına yazıklar olsun!" denmektir. Y a:hudl din adamları, kendi keyiflerine göre böyle hükümler koydukları gibi müşrik Araplar da kendi kendilerine böyle hükümler koyup, bunları Allah'ın hükmü göstermişlerdir. Onun için yüce Allah, müşriklere hitaben de: "Dillerinizin yalan yere nitelendinnesinden ötiirü 'Şıı lıe/a/dir, şu lıaramdır' demeyiiı, sonra Allalı'ın üstüne yalan atmış olu_rs.wıuz. Uydurduk/an yalanı Allalı'ın üstüne atanlar if/alı olmazlar." (17) buyurmaktadır. Kur'an'ın işaret ettiği bu eylem, yalnız Yahudilere . veya müşriklere münhasır kalmamıştır. Zamanla her dine böyle katmalar olmu~, din adamlannın zanna ·dayanarak verdikleri hükümler, Cennet Kimsenin T_'ekelinde Değildir/Prof.Dr.Süleyman ATEŞ Allah'ın hükmü kabul edilmiştir. Müslüman de bu konuda Yahudilerden geri kalmaı:İuşlard.ır. Zaten onların b\1 dinin ruhundan uzak ayrıntı hükümleridir ki, kolay dini güçleştimıiş, din hakkında kuşkular uyanmasına sebeb olmuştur. Özetle, Bakara Silresinin 79 ncu ayetinde geçen kitap, Tevrat'ın kendisi değil, ona yazılan şerhlerdir. Cenabı Hak, Musa'ya vahyen verilen Tevrat'ın dışında, insanlarm kendi elleriyle yazdıklan kitapların, Allah'ın sözü olmadığını vurgulamaktad.ır. Tevrat'ın kendisine gelince Kur'an-ı_, Kerim, indiği sırada Y abiidilerin ellerinde bulunan Tevrat'ın Hakk'ın sözü olduğunu söylemekte, onu doğrulayıcı olarak indiğini belirtmektedir. Şimdi Kur'an, kendinden önceki Kitabiarı doğrulayıcı ise neshedici olamaz. Eğer o Kitaplarda bulunanlar yanlış, uygulanmaz hükümler ise Kur'an onl~ nesheder. Ama Kur'an öyle görmüyor, ta.nl tersine, onlan birer nur, rahmet ve hidayet kaynağı görüyor: faküıler "Tevrôt'ı biz indirdik. Onda hidôyet ve nur ll "İçinde A/1/ih'm hükmü bulunan Tevrôt yanlannda dururken seni nasıl hakem yapıyorlar da sonra (senin verdiğin hüküm işlerine gelmeyince) ·dönüyorlar? Onlar inanıcı değiller" (22). Maide Silresinin 44-45 nci ayetlerinde Tevrat'ın hükümlerini güzel uygulayan y ahileli din adamlan övi}Jüp, Tevrat'taki İlahi hÜkümleri uygulamayaniann kafir olduklan vurgulandıktan, Tevrat'm içerdiği İlahi kısas hükümleri özetlendikten sonra İsa'ya da İncil'in verildiği bildirilmekte ve: "İnctl sahipleri A/1/ilı'm onda indirdiğiyle hükmetsin- ler. Allôlı 'm ind,irdiğiy/e lıükmetmeyenler yoldan (23) deniliyor. Aynı silrenin birkaç ayet ilerisinde de: çıkmış/ardır." vardır." (18) "İs/iya içinde hidôyet ve nar bulunan, önündeki Tevr/it'ı dogrulayan ve konmanlar için yol gösterici ve inci/'i verdik." (19) öğüt olan ,..\.:.U - .A • \ı,..!j "' i) ..; .., ./... ...• J ı...> 1'~ .,s.i!ı .....\:..<:!ı • :;i .~ li • -.., - """ "De ki: 'Öyleyse Musa'nın, insanlara nur ve yol gösterici olarakgetirdiği Kitdb'ı kim indirdi?" (20). Kendinden önceki Kitab'ı neshetmek şöyle!\ dursun, ona sahib olucu, koruyucu ve doğrulayıcı olarak indirildiği bildirilen Kur'an (21), Kitab ebline, Kitaplannın hükmünü olduğu gibi uygulamalarmı emretmektedir: {~'~~~~_,:ll r" .).:.$.).!.ll;._(;.; 4) -~ j.l~ 18 19 20 21 22 23 24 .!.WJ' \...) ..!JJ.) -'-"-! .:/ :.)~.P- "Eğer onlar Tevrôt'ı İncfl'i ve Rablerinden kendilerine indiri/eni uygu/asa/ardı, muhakkak ki üstlerinde' (ki ağaç/ann. meyva/annda)n ve ayakr: /anmn altındaki ürünler) den yer/erdi. içierinile doğru yolda giden ılım/ı bir topluluk var ama, çoğu · ne kötü işler yapıyorlar?... De ki: 'Ey Kit/ib ehl~ siz, Tevrôt'ı ve incf/'i, ve Rabbinizden size indiri/eni uygulamadıkça bir esas üzerinde değilsiniz'!" (24) Şimdi eğer Kur'an indiği sırada Tevrat ve İnçü muba,rref, aslı yok ve Kur'an onlan tamamen neshetıniş, ortadan kald.ırm.ış ise nasıl Yahudilere, hükmünü uygulamalan; Hıristiyanlara İncil'in hükmünü uygulamaları, ve genel olarak Kitap ehline, Tevrat ve İncü'in ve Rablerinden kendilerine indirileni uygulamaları emredilir7 Olmayan, yahut nesbedilen şey nasıl uygulanır? Kur'an Kitap ehline, Kitaplarını doğru ·dürüst Tevrat'ın Maide SGresi: 44. M4ide SGresi: 47. En'am Sil resi: 91. Mc1ide SGresi: 48 Milide SGresi: 43. M4ide SGresi: 41. M4ide SGresi: 66-68. l .. ~·- . :--~·-- .. • o • •• "' · ·- -~..- · - ::- :---· ·: • .. • lslamiAraştınnalar Cilt:3, Sayı:J, Ocak 1989 12 uygulamalarını vnrguladıktan sonra bütün İlahi dinlerin özde birliğini ve bunlan gereğince uygu-! layanlarıı:ı. hepsinin mutluluğa erecejŞni belirtmek\ üzere şöyle buyuruyor: ~\.ı .YI .:r c..>;WI_, ~L.a.Jı_,ı_,.)lA> ..:r-.ül_, ı~\ ..:r-.ül .:.ıı u~ '1 _, ..ı.;s. ~.r:-i ~ l:ı..t.... ~_, ? 'lı r,.ıı_, ("1':) ..:ı j fi ~'1 J r-oJs. ''İnananlar, Yahadfler, S abiiler ve Hıristiyanlar (dan) A/lalı'a ve alıiret gününe inanan ve iyi işler yapanlara korku yoktur ve onlar üzelmeyeceklerdir." (25) Kur'an, hiçbir milleti topyekün cehenneme i mahkum etmez. Her milletin içinde iyilerin ve i kötülerin bulunduğunu, Yabiidilerin de çoğu sapmış . olsa dahi içlerinde ılımlı, iyi işler yapan, temiz kalbii silih kişilerin bulunduğunu söyler: "İçlerinde aşın gitmeyen, mu'tedil bir ümmet var ama, çoklan sapmaktadır. " (26) (dünyan)ın menfaalini alıyorlar: 'Biz, nasıl olsa diyorlar. Kendilerine, ona benzer bir menfaal dalıa gelse onu da alırlar. Peki Allôh hakkında, gerçekten başkasını söylememeleri hususunda kendilerinden K.itiib mistila alınmamış mıydı? · Ve onun içindekini okuyup öğrenmediler mi? Ahiret yurdu, korunanlar için (dünya menfaatinden) daha hayır/ıdır. Düşı1nmüyor musunuz? Ama K.itab'a sımsıkı sanlanlar ve namazı /alanlara gelince.efbette biz, iyiliğe çalışaniann ecrini 2iiyi etmeyiz." (29). Bu ayetler, Yahudllerden SÖZ etmektedir. Önceki ayetlerde y ahiidllerin içindeki gruplara; güzel davrananlara, yoldan çıkm.ış olanlara, çeşitli davranışlar göstereniere işaret edildikten sonra söz, Hz.Peygamber (s.a.v.) devrindeki Yahiidllerin. davranışiarına getirilir ve Kitab'a, yani Tevrat'a vans olan bu kuşağın da, Tevrat'ı okuyup. hükümlerini anlamalarma rağmen yine dünya tutkunu oldukları, Hakk'ın dışına çıktıkları ifade edilir.. Fakat Kitab'a sımsıkı sanlan, ona bağlı kalıp namazlarını kılan silih kimselerin ecrinin zayi edilbağışlanacağızl' meyeceği vurgulanır. ''Masa kavmi içinde hakka uyup hak ile adaletyaptın bir topluluk da vardır." (21) . ; . ~' :.~'~lı .._ ~' ... ~ ll: - - - ~G '~~ ~ i _r-i>": - : ~-- ~<Jı . .wuıı ''Yarattıklanmız içinde hakka uyup yapan bir topluluk vardır." (28) lıak ile adalet İşte Allalı'ın, cennetle müjdelediği kimseler, bu ılınılı, insaflı, iyi yürekli insanlardır. Bu gerçeği, daha açik olarak aşağıdaki ayetlerde de görüyoruz: ...i.>.~ li o • ..L,:.·ı... ..ı:.. ~ .r~ r-='ı.. ' .. .:.ıı. l:.! .............. .. .:ı .J..;, , •. b~·, J"' ' J .. \.. ı_:-' J.)) ~ı 'yı ....U\ V~ .) _,...~ ..:r..üı J e.,~ "- \} .,~ --~"1 ,Ji . .)~ ')üi .) ~ . ..:.r-.iJI J '-;"'l::..,(j\ .. J - J~ r;Js. ,r..>- ö,>\ 11 ) ..1.!1 ~ ~~ _r:-i ~ "1 · \.iı·o,Uı ıyüi_, .'-:"l:SJ~ ''On/ann ardından, yerlerine geçip K.itôb'a vôris olan birtakını insanlar geldi ki, onlar, şu alçak 25 26 27 28 29 30 M§ide SO resi: 69. Maide SO resi: 66. A'rafSOresi: 159. A'rıtfSOresi: 181. A'rafSOresi: 169-170. Faıır SO resi: 32. r . • 2 ::: ~ ~~ : ~ ~~ -- • .!.1!~ "Sonra Kitabı, kullanmız arasından seçtik/erimize miras verdik. Onlardon kimi nefsine zulmedendir, kimi orta gidendir, kimi deAilah'ın izniyle hayırlarda öne geçendir. işte büyük lutuf budur!" (30) ayeti de Kitab'ın yani Tevrat'ın hükümlerine bağlı kalan kimselerin, büyük mükafata ereceklerini açıklıkla belirtiyor. AI-i imran Siiresinin 112 nci ayetinde de mesaja, peygamberlere . karşı olumsuz davranışlar içine giren Yahudllerin, Allalı'ın gazabına uğradıkları belirtiJelikten sonra; hepsinin bir olmadığı; Kitab ehli içinde Alla.Iı'a ve ahirete inanıp, geceleri ibadet eden, hayır işlerine koşan silih kimselerin de bulunduğu ve öyle kimselerin ödüll~ndirileceği bildirilmektedir: İlahi Cennet Kimsenin Tekelinde Değildir/Prof.pr.Süleyman ATEŞ 13 olduğu gibi bu ümmet içinde de vardı. İşte cennete girecek olanlar, bu iyi yürekli, Hakk'a bağlı insanlardır. -· · ~l: . ·...~ - - • ~s::..... ·.li -.~,._,;. ..... \..W, ., ..,.., .., ... .uıı. \.... .., ·~ma hepsi bir değildir. Kitab eh/i içinde, gece saatlerinde kalkıp Allah'ın ayetlerini okuyarak secdeye kapanan bir topluluk da vardır. Onlar Allfih'a ve ahirete inanırlar, iyiliği emreder, kötülükten menederler,· hayır işleljne koşar/ar. İşte.., onlar iyilerdendir. Yapacaklan hiçbir iyilik ink/ir edilmeyecek (yaptıklarının karşılığı verilecek) tir. A/1/ilı, konınanlan bilmektedir." Görülüyor ki Kur'an-ı Kerim, bir milleti topyekün azaba mahk.Om etmemiş, kendilerine indirile~ Hak Kitabı'nın ruhuna bağlı kalanlarm ödüllendirileceğini; onun yolundan ayrılanlarm da cezaland.ınlacağını belirtmiştir. Bu, Al)ıih'm genel yasası, İlahi prensibidir. Son Peygamber Hz. 1\.luhammed'e inanmış olduklarını söyleyen herkesin de cennete gideceğini söylemez, ancak Allah'a ve ahirete inanıp salih amel yapanlarm cennete vans olacaklarını vurgular. Kur'an'a göre ıman, sadece kuru bir sözden ibaret değildir. Güzel eylemler 9içiminde görünen kesin düşün­ cedir. Ra'd SOresinin 19-24 ncü ayetlerinde cennetlik olan mü'minlerin vasıfları anlatılmaktadır. Bunlar sadece "İnandık" diyenler değil, fakat sözlerinde duran, Allah'ın buyruğunu yerine getiren, Allah'a saygılı, abiret hesabına inarup bundan korkan, Hak yolunda çekilecek eziyetlere sabreden, namazlarını kılan, Allah'ın kendilerine verdiği nzıktan gizli ve açıJc sadaka veren, kötüİüğü iyilikle savaı: kimselerdir. · Mü'minftn SOresinin 1-11 nci ayetlerinde de yine cennete girecek olan mü'm.inlerin vasıfları anlatılmaktadır. Bunlar, sözle inanmış olduklannı iddia edenler değil, fakat saygı ile namazlarını kılan, yalandan, boş sözlerden uzak duran, zekatlarını veren, namuslarını koruyan, sözlerinde duran, eminetiere hiyanet etmeyen sa.Iih insanlardır. Eski ümmetler içinde böyle temiz kişiler 31 32 33 34 Kur'an'ın getirdiği bu prensip bu kadar açık iken neden bilmem, bu ayetler~ hep önyargıların sislendirdiği renkli gözlüklerle görüp, ille diQini bır~ayan bütün Kitap ebiinin ceheniıe~ olduğu iddia edilmiştir? Sanki Allah, kullarını yakmaktan zevk mi alır? İUşa O, iyi kullarını yakmayacak kadar merhametlidir. '~Ilah kul/ara zulnıedici değildir!" (31). Y a1nız müslümanlar değil, bütün insanlar O'nun kullarıdır. Ve O'nun merhameti, insanların merhametiyle kıyaslanamayacak derecede geniş­ tir, boldur. İnsanlarm dar düşüncesi, egoizmi O' nun geniş rahmetini daraltmak istemiş; düz yolunu eğri büğrü göstermiştir. Dar düşünce ile yapılan yorumlar, islama hizmet değil, köstek olmuştur. Kendi düşüncelerini Allah'ın hükmü görenler, Kur'an'ın açık ifadesine göre onmazlar. Çünkü onlar, kendi düşüncelerini Allah'a iftira etmişlerdir. "Uydurduğu yalanı · All/ih'm üstLine atan/ar, onmazlar." (32) . . ·Tekrar vurgulayarak belirtmek isteriz ·ıa: Kur'an'a göre Allah'a şirksii, ahirete şeksiz :inanan ve sa.J.ijı amel yapan .her İlahi din mensub!!-:-· cennetle müjdelidir. Ancak herhangi bir kimseyi veya peygamberi Allah'ın oğlu sanmak, Allah'a kızlar, oğullar, eşler, ortaklar vermek; yahut Allah'ın üç varlıktan biri olduğunu söylemek . küfürdür: . - "A/1/ih, Meryem (33). oğlu ~­ Mesih'tir" diyenler k/ifi,.. olmuşlardır. " ~")'.! "Allah, ..:Jt; ,JJI .J! 1_,.lU _;.ili uçun üçüncüsüdür, (34). )S" ..ı...;) diyenler kôftr olmuşlardır. " Kur' an-Kerim, Kitap ehli .içinde bu tür inanç sahiplerini, bundan vazgeçip tevhide gelmeğe çağırmaktadır: "Ey Kitap ehli, dininiu/e taşlanlık et- Al-i lmran: 182, Enfal: 51, Hac: 10, Fussilet: 46, J<af: 29. Nahl SOresi: 116. Maide SOresi: 71. Mıiide SOresi: 73. ...... ..,. ...._ -~--..:...---·~-:.- _..... ·---....... İslami Araştınnalar Cilt:3, Sayı: 1, Ocak 1989 14 meyin ve Allôh haklanda gerçek olmayan şeyleri söylemeyin! Meryem oğlu İsô Mesih, sadece Allah'm elçisi, O'nun Meryem'e attığı kelimesi ve O'ndan bir nılıtur. Allôlı'a ve elçilerine inamn, (Allah) üçtür, demeyin. Kendi yoranmza olarak bundan vazgeçin. Çünkü Allôh, yalnız bir tek Tanrı.dır. Hôşô O, çocuk salıibi olmaktan yücedir. Göklerde ve yerde olaniann hepsi O'nwıdur." (35) Bakınız Kur'an-Kerlnı, Kitap ebiinin dinlerini kötillemiyor, onlardan dinlerini bırakmalanru da istemiyor, fakat tevhlde aykırı inançlan bırakıp Allah'a ve elçilerine inanmağa, aşırılıktan · vazgeçrneğe çağınyor. Çünkü onları bu tür inançlara götüren, İsa'ya olan sevgilerini aşırılığa vardırmaları olmuştur. Bu ifrat, sonunda oQ.ları insan olan peygamberi Allah'ın parçası sanmağa götürmüştür. Kur~an-ı Kerim, Maide Suresinin 73 ncü inancını bırakmayanlara acı bir azabın dakunacağını bildirmekte ve onlan bu sözden vazgeçrneğe çağırmakta; , AI-i İınran Sılresinin 64 ncü ayetinde de onlan tevhld inancında birleşrneğe davet etmektedir: ayetinde testis ;_U, \·~ :~ ~; ;-~J \;.:.,.ı ~ı,_. ~ j~ '}~ ...,..1.60ı -~i~ .. ....uı j J:> ... - ~~) ~ ~ ~'i J ~ - ... .. :.. !l-1.::.; ':,·; J ''Ey Kitab e/ıli, bizim ve sizin aramzda·e#t olan bir keliriıeye gelin: Yaimz Allalı 'liUij)alinı:' O'na lı içbir şeyi ortak koşnıayalmı: birbirimizi, Allalı 'tan başka Rabler edinnıeyelinı!... " Ayetin sonunda ve deva~Jllnda da İslamın bu olduğunu vurgulamaktadır: Demek ki Allah'a şirksiz, ahirete şeksiz inanıp salih amel yapan herkes islam dairesi için- dedir. Peygamber'in vazifesi Allah ile kul arasına girmek, yahut insanları kendisine taptırmak değil, Allah'a ki.ılluğa götürmektir. Allah'a iman ve yalnız O'na kulluk gereğini duyurmakta, peygamberin görevi son bulur. "Sana düşen, sadece tebliğdir. " (36). Ne peygamber, ne de herhangi bir varlık, Allah ile kul arasına giremez ve·Allah'taiı başka tanrı gibi tapınılamaz: 35 36 37 . 38 "Allah, İsa'ya dedi ki: 'Sen mi insanlara, beni ve anamı, Allôh'tan başka iki tann edinin, dedin?' İsa: 'llaşa, gerçek olmayan şeyi söylemek benim haddim değildir. Senin buyruğun vechile ben onlara; sadece Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allab'a kulluk edin, yalnız O'na tapın!' dedim..." (37). Ancak Hz.Muhammed (S.A.V) in peygamKitap ehlinin, ouun gerçekten Hak tarafından vahy alan bir peygamber olduğunu, ona gelen Kur'an'ın da Hakk'm vahyi olduğunu kabul etmesi, buna inanması gerekir. Bunu kab~!. ede_Jse;..Jsendi dininin hükümler:ine göre amel etse de -Allab'a şirk koşroadıkça­ mutlu olacaktır. Mutlaka dinini bırakıp müslüman olması şart değildir. Zaten onun mesajının ·hak olduğunu kabul eden Kitap ehli, kendi dini üzre gitse de son peygamberin getirdiği dinin ruhuna tabi olmuştur. Çünkü peygamberlerin misyonu, insanlan sadece Hakk'a taptımıaktır. Hakk'a tapan, peygamberin mesajına uymuştur. Bütün peygamberlerin mesajlan aynıdır. Herhangi bir kul Allab'a yöneliyor, yalnız O'na kulluk ediyorsa, o peygamberin yolundadır. berliğini duymuş ~..L;;. t ; • _l>.: \., .:-<... ,_; .:.ı...; • .., /' J , ' • ._;.ili :.~·ı ~ ' .r~l .:..~ ı' u ·!; • J 1 J..,U~ ~)\i.'}ı "', 1~ _,_,ı -~ '......::.., , - • 1 ' ._, ..... r ...... .., ,., • ... Jı :.: ~ ._,_i)ı "' • - - _ .. ' /'~ ~}IJ ~,;J:!ı j .,1 ~ ' ..!..l!l.i ...... J ·- ı :.ii ...... ..,.~ ' •.ili \oo:t "Onlar ki yanlanndaki Tevrôt ve İncil'de yazılı bulduklan o Elçi'ye, o ümmi peygambere uyarlar. O (peygamber) ki, kendilerine iyiliği emreder. kendilerini kötiilükten meneder; onlara güzel şeyleri lıelôl, çirkin şeyleri haram /alar; üzerlerindeki ağırlık/an, sırtlanndaki zincirleri kaldmp atar. Ona inanan, destekleyerek ona yardım ·eden ve onunla beraber inen nara uyanlar; işte fe/aha erenler onlardır. n (38) ayeti, son peygamberin da'vetine karşı çıkınayıp ona yardımcı ve destek olmayı; onun getirdiği nura (aydınlık düşünceye, mesajının ruhuna) tabi olanlan övüyor. Yahudüerle ilgili bir siyakın ardından gelen bu ayet, İsrailoğullarından kendi dinlerini bırakma~ değil, Peygamber Nisa SOresi: 171. Şora SOresi: 48 ve aynı malde: Al-i İmn1n: 20, Maide: 92, 99, Ra'd: 40; Nahl: 35, 82, NOr: 54, AnkebOt: 18 nci ayetler. Maide SOresi: 116-117. A'n1fSQresi: 157. .., ' ..:,..:L:l-1 ,..,~ \.~ .T~ , •.:.A..J:Jı ~ • ' .... .:.: .-ı..:ıı ., 1 ,..:..!1 ~- 15 Cennet Kimsenin Tekelindf! Değildir/Prof.Dr.Süleyman ATEŞ Aleyhisselam'm da'vetine engel olmamayı, ona yardımcı olmayı istemektedir. Peygamber'in getirdiği nura tabi olmak, İlahi düşüneeye uymak demektir. Önyargılardan, ard düŞüncelerden uzak olarak kendi kitaplarına ba@.ı kalanlar, yeni Peygamber'in mesajına engel ol.maz(ar. Çünkü bu mesaj, asimda yeni değildir. Kendi kitaplannda bulunan gerçeklerdir. Peygamber Aleyhisse~am bu İlahi mesajı, onun dilini anlamayan insanlara, yeni bir ruh ile sunmaktadır. O halde ard düşünceden, bağnazlıktan uzak olan insanlar, peygamberin misyonunu engellemeğe kalkmaz, bilaids ona yardımcı ve destek olurlar. İşte Kur'fuı, yeni peygambere köstek değil, destek olacak insanlan övmektedir. ayrıca ayette uyulması öğütleneo "nur" Kur'an'ın vasfı olduğu gibi Tevrat'ın da vasfıdır: "De ki: 'MQsd'nın, insanlara nfir ve yol gösterici olarak getirdiği kitdb'ı kim indirdi?" {Etı'ôm Sıiresi: 91). Hz.Muhammed'le indirilen nılr, Hz.Musa'om getirdiği nılrdur. Birine uyan, diğerine de uymuş demektir. Ancak önemli olan laf ile değil, İlahi Kitabın getirdiği nılra, ruha, aydın inanca uymaktır. Kur'an'ın sadece bir tek ayeti ile hüküm verilemez. Kur'an, ayetleri biribirini tefsir etmektedir. Bu arada peygamber'e yardımcı olan, onun getirdiği nura uyan .Kitap ehlinin, dinlerini bırakıp müslüman olduklan aniamma gelmediği, ancak onun Hak tarafından gelmiş kendi eUer~deki Kitabın içerdiği · gerçeldere uygun vahyler olduğunu kabul ve itiraf etmek anlamına geldiği, aşa~daki ayetlerden daha güzel anlaşılmaktadır. Kur'an-ı Kerim, Peygamber'i dinleyip onun mesajının vahy eseri olduğunu itiraf eden Kitap ehlini övmektedir: onlar l.)l.J . .Jr- .:ı -'.;.,.. ~ .!.W)i · v.. .......ı...... ..)~ Y- ~ r ..w .:. :-- ......,ı.:...<.ıı rt:'' ..:~-.i.l' ...w. -.,. \.:S" \.il' l:.ı·~' ~ooo~. ... . """"';.:Lı ...;1'- ı Jü J ~l.:.ijJ \..) ~' ~4 :.J}J~J '..ıfr"' ~ .:.r/r r.r.-i "Bundan önce kendilerine Kitlib verdiklerimiz, o (Kur'an)a inanırlar. Kur'/Jn onlara okundugu zaman: 'O'na inandık, o, Rabbimizden gelen gerçektir. Zaten biz, ondan önce de müslüman {Allah'a teslim olan)lar idik' derler. İşte sabretmelerinden ötürü onlara, mükdfatlan iki kere verilir; 39 40 iyilikle savarlar; kendilerine {yoksullara) verirler... " (39) Şimdi burada Kur'an'a inanan Kitab ehli, dinkütle halinde müslüman olmuş değillerdir. Burada övülenler, Kur'an'm, kendi kit.'}planna uygun Hak kitabı olduğunu kabul edip ona ve onun müb.elliği Hz.Muhammed'e saygılı . davranan iyi yürekli Yahudi ve Hınstiyan bilginlerdir. Kur' an, öylelerini birçok yerde övmektedir: ayrılıp ierinden l:.ı 1.)1 \,) ... ...w .,. • ....wı 1.; .i _·..ı..ill ,; J .. - ~i) ~t J.S.. J. ~ ' b . .,.~ j t ,1.:,.. .. J ~ ,; ':).i "" 1.:..t J • .J !L; - .)~ :J . ~ • . '~ :J\i)S\J :J:;; ~ ...... ~ • _,_, -.., • _, .J 1 , ... "De ki: 'Siz ister ona inamn, ister inanmayın; o, daha önce kendilerine bilgi• verilerilere (yani ' Kitap ehli alimlerine) okunduğu zaman onlar, der/ı al çeneleri astı'ine secdeye kapamrlar. Rabbimizin şam yücedir, gerçekten Rabbimizin sözü mutlaka yerine getirilir!' derler. Ağlayarak çeneleri üstüne kapamr/ar ı•e Kur'an on/ann derin saygısım artınr." (40). Burada (;o-W' 'Y'.;1) "Bilgi verilen/er" diye nitelendirilenler, hakperest Kitap ehli bilginleridir. Bunlar, dinledikleri Kur'an'ın vahy olduğuna inanarak· duygulanan, ağlayan. iyi niyetli insanlardı, Kur'an'ın vaby· olduğunu anlamış, Hz.Muhammed' in peygamber: olduğunu kabul etmişlerdi, fakat kendi dinlerini bırakmış değillerdi. Kur'an'ın da vahy olduğunu kabul eden bu iyi yürekli temiz düşüneeli insarılar Maide Suresinin 82-85 nci ayetlerinde de övül.mekte ve gerçeği itiraf eden o insanIann da cennete gireceklerini bildirmektedir: 1$"_;i .,.,..iJI • .) ..JI 1.;...l .,..iJI ö ,l_ıs. J ~ ~ kötülüğü verdiğimiz nzıktan _, -- ..~.... J J _... J • ll~ v; r Lı.; \.il~ 1.-~.Jü _.. .,.....iJI 1.;... .,.,.ili _, i -- ~ ı :.ii\... 1J~ -./ 1.)1 J•. .:ı.,.,_~ 'i J~· .. y..ı .:/ 1,;f' \.. J ll (:'..\.11 .:/ ·-: ; ..t..:.i ,..UI .1 • ~ .-.~i (:' .)..c,.:! ô~y r-·r•i .)..c,..:l ..,• •· _J, ~u;J ..:,~ ,. ' ..ı!4 .:/~'i U\.. J .,:_.,ı..ı.;.L!JI u'ı.; . ~C:J, ~ - - - -,:._. 1 <.S; J.:-' )' .J·~ jl ~ü \.:...ll.:.ıı .J._,J fi .. ...;!ı,.... l:.ı; U>..ı... .Ji c-~•. ı..:. tı.ı """".,. lid.~· \ J \,_ • ~'.r. .!Jj.).: ~.,; ..:r-..ı..!b:. )~;')il - Iri.:/ ..s ;f. ..:..ıL:.:- l_,.!ü ~ .J.ll ~~ Kasas SO resi: 52-53. İsra Stlresi: 107-109. t ~·--~---·· • ••• V" ·· - ~-. :.-- _ ... · - · · . .... . İslômiAraştınnalar Ci/t:3, Sayı: i, Ocak 1989 16 ''İnsanlar içerisinde inananlara en yaman düşman, YahQdfleri ve ortak koşanlan bu/ursun. İnananlara sevgice en yalanla11 da 'Biz hıristiyanlanz' diY.enleri bu/ursun. Çünkü on/ann içlerinde keşişler ve rahipler vardır ve onlar büyüklük taslamazlar. · Resa/'e indiri/en (Kur'an)ı dinledikleri ·zaman tamdıklan gerçekten dolayı gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün. Derler ki: ~abbimiz, inandık bizi şalıidlerle beraber yaz!'. Biz, Rabbbimizin, bizi iyiler arasına katmasını umarken neden Al/alı'a ve bize gelen gerçeğe inanmaya/ını?' Bu sözlerinden dolayı Allii/ı onlara altlanndan mnaklar akan, içinde ebedf kalacaklan cennetler verdi. Güzel hareket edenlerin mükiifiitı işte budur!" (41). Kur'an-ı Kerim, Kitap eblinin, Kur'an'ın sevindilderini belirtmektedir: "Kendilerbie Kitap verdiklerimiz, sana indiri/enden sevinç duyarlar" (42). Bu sevinçl.e rinin nedeni, Kur'an'ın, kendi kitaplarının içeriğine uygun düşmesidir. Çünkü Kur'an da o Kitab'ın genel prensiplerini, kıssa­ larını öğütlerini içermektedir. Bundan dolayı: inişine ·"Kendilerine Kitiip verdiğimiz kimseler, tamdıklan gibi o (Kur'an)ı tamr/ar." ( 43). oğul/anm Kitap ebli, Kur'an'ı, oğullarını tanıdıkları gibi Kişi, oğlunu nasıl tanırsa, onlar da Kur'an'ı öyle tanımaktadırlar. Neden? Çünkü onun içerdiği prensipleri bilmekte, kendi Kitaplarında okumaktadırlar. Kendi kitaplarının dilini bilmeyen bir insanın ağzından çıkan bu sözleri duyunca, derhal bunun vahy ile ona veriİ­ miş olduğunu anlarlar. Zira iki Kitabı da vahyeden, aynıdır. İlahi sözler değişmez: tanırlar. ''Alliilı'm söilerini değiştirecek kimse yoktur." (44). Tevrat'ı, İncil'i vahyeden Allah, Kur'an'ı da vahyetnıiştir. Her peygambere, ken4i kavminin diliyle 41 42 43 mesajını iletmiştir. ''Bu (hüküm1 elbette ilk sahifelerde de vardır. İbrôhfm'in 've Masa'nın sahifelerinde." (45). Bu muhteva birliğinden dolayıdır ki İnıarnı A'zam Ebu Hanife, namazında Kur'an ayeti yerine Tevrat'tan ayet okuyan ve okuduğu ayet Kur'an'a uygun düşen kimsenin namazının sahih olacağına hükmetıniştir (46). İşte Kur'an, bütün insanlığa bu geniş İlahi rahmeti sunmuştur. Hz.Peygamber (SA.V), Kur' an'!!- aykın bir şey söylemez ve söyleyemez. Çünkü onun görevi, kendisine gelen vahye tabi olmaktır: "Ben, ancak bana valıyo/unana tabi oluyorum." (47). Zaten kendisine, vahyden asla ayrılmaması, bundan azıcık ayrıldığı takdirde şiddetle cezalandırı­ la~ğı ilitar edilmiştir: ''Az daha onlar, selıi, sana valıyettiğimizden ayırarak ondan başkasını bize iftira etmen için fttneye · düşürecek/erdi. İşte o zaman seni dost edinir/erdi. Eğer biz seni • sağlanı/aştınnasaydık, onlara (yani müşriklerin arzulanna) bir parça yanaşacaktın. O takdirde sana lı ayatın da, ölümün de kat kat ( azôb)ını taddınrdık. Soiıra bize karşı sana bir yardımcı da bulamazdın." (48). ''Alla/ı size (helai ve haram olanı) .açıklamak ve sizi, sizden .öncekilenn yasalanna iletmek ister..." ayeti ile Peygamber (s.a.v)in, öncekilerin yasalarına iletildiği, yani kendisine öncekilere vahyedilen İlahiyasalann verildiği bildirilirken: A'rafSOrcsi: 82-85. Ra'd Süresi: 36. Dakara: 146. 44 En'am:20 4S A'la Süresi: 18-19. 46 47 48 Scrahsi', cl-MebsOt: 1/234. En'am Süresi: 50, Ah ka( SOrcsi: 9, YOnus Suresi: 15, A'rafSilrcsi: 203. isra Sil resi: 73-75. Sözlerin kalıplan değişik ama içeriği aynıdır: Cennet Kimsenin Te~elinde Değildir/Prof.Dr.Siileyman ATEŞ "iste onlar, Allah'ın hidayet etiiği kimselerdir. on/ann yoluna uy". "Sonra sana: 'İbrahim 'in yoluna uy; o ortak koşan­ lardan değildi' diye valıyettik." ayetleriylede Peygamber Aleyhisselam'a, önceki peygamberlerin yoluna, İbrahim'in getirdiği tevhid dinine uyması emrediliyor. Şimdi Allah, peygamberine, öncekilerin yoluna uymasıru, kendisini onların getirdiği yasalara iletmek istediğini açıkça bildirdikten sonı:a ve Kur'an'ın getirdiği, onlara verilen Kitab'm ruhuna uyup onları doğrularlıktan sonra Kur'an onları nasıl nesheder? Bu, son derece büyük bir çelişki olur. Biz bu satırları yazdıktan sonra, görev icabı, Prof.Dr.Abdullah Draz merhum'un, "İnitation Au Koran" adlı eserinin, "Kur'an 'm Anlaşılmasiiia Doğru" adıyle yapılmış Türkçe çevirisini okuduk ve ömrünü Kur'an tetkikiyle geçirmiş olan Merhum Profesör'ün, bizim açıklamak istediğimiz evrensel Kur'an düşüncesini yakalarlığını hayranlıkla müşahede ettik. Merhum Profesör diyor ki: · "Allah'ın peygamberlerinin, birbirlerini te'yidedip, birbirlerine d~stek olduklarını görmek ne kadar huzur verici bir şeydir! Hz. Mfısa, kendisini .daima Hz.İbrahim'e, Hz.İshak'a ve Hz.Ya' kub'a nisbet etmiyor muydu. Hz.İsa da eski :şeriat­ leri ve peygamberleri tasdik için gönderilmemiş miydi? İşte Kur'an-ı Kerim, bu fikir üzerinde daha kuwetli ve ısrarlı bir şekilde durmuştur. O, bütün peygamberlerin; sadece Allah'ın himayesinde tck ve bölünmez bir cemaat teşkil ettiklerini (49) değil, aynı zamanda bu birliğin, başlangıçta bütün insanlarm birliği olduğunu, ancak sonrakilerin ya İlahi emirlerin bir kısmını unutmaları (50) veya bu emirleri kusurlu bir şekilde takdim etmeleri (51), 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 yahut da hırs . ve menfaatleri peşinde koşnıaları yüzünden ihtilafa düşüp bölündüklerini (52) kesin bir şekilde belirtmiştir. Kendi içinde her yönüyle tutarlı olan Kur'anKerim, islam'ı hiçbir zaman Yahudi ve Hırıs­ tiyanlıkla çekişen ve sadece kensidinin bak olduğunu kabul ettirmek isteyen bir din olarak tavsif etmemiştir. Müslüman olmak demek, aynı . zamanda Hz.Musa'ya, Hz.İsa'ya ve insan'lığın yaratılışından bu yana gelmiş geçmiş bütün peygamberlere ve tebliğ ettikleri şeriatlere, aralarında herhangibir ayınm yapmaksızın lman etmek demektir (53). Daha doğrusu Allah'a teslim olmak ve peygamberlerin birbiri ardından tebliğ ettikleri İlahi iradeye tabi olmaktır (54). O halde gelin tcfrika ve çekişmelere son verelim (55). Çünkü falan adamın tebliğ etıiği doktrinin şayet benim, kisiyle aynı oldı.ığu doğruysa, bu adamın ağzından çıkmış olduğu gerekçesiyle benim onu reddctmcm için bencil (56), kıskanç (57) ve kendimi beğenmiş olmam (58) dışında hiçbir makul sebep mevcut ı değildir. "Demek ki Kur'an-ı Ker_im'in çağnsı, ilk tcvhidedir. Yüce ruhların, candan sevdikleri ve arzu ettikleri öyle bir tevhid'e ki, sadece ismini anmak dahi, müsait kalbieri fethetmeğe yeterlidir.'' (59). İlahi dinkrin birbirini neshetmeyip destcklediğini daha iyi belirtebiirnek için burada Kur'an-ı Kerim ile, Kit~b-ı Mukaddes'in ta'limatı arasında bir mukayesc yapmak istiyol'Uz. Biz bu karşılaş­ tırmayı '' İşte İslam Tasavvufu" adlı eserİnıizde yapmıştık. Şimdi daha özet bir kar:şılaştırma için Prof.Dr.Abdullah Draz' ın, adı geçen eserinden alıntılar yapacağız. 0Aun mukayesesİ daha özet olduğundan bu sayfaları iktihas etmeyi uygun gördük. Ayrıca bu makaleyi yapmakla, bizden çok önce, fakat bizim haberimiz olmadan onun da bugün bizim vardığmıız sonuca varmış olduğunu göstermek için ve Kur'an-ı Kerim'i, önyargısız, Enbiya Su resi: 92, Mü'minün Süresi: 52. Mtiide Süresi: 13,14. Bakara Süresi: 75, Mtiide Siiresi: 41. Bakara Su resi: 174, 253, Enbiyti Süresi: 93, Mü'miniin Siirc,.i: 53. Vii nus Siircsi: 19, En'am'Siircsi: 151) . Bakara Süresi: 136,285, Al-i im ran Süresi: 84, Nisa Süresi 151J.. Bakara SOresi: 136, 285, Al-i İmrı1n: 84, Nisti Siircsi: 150. En'tim SOresi: 159, ŞGrti Süresi: 13, Al·i lmrtin Suresi: 64. Bakara So resi: 90, Al-i im ran Süresi: 19. Bakara Spresi: 109. Mtiide SOresi: 18. Kur'an'ın Anlaştimasma Dognı, Çeviri: Y.Doç.Dr.S.Akdenıir, s. 74-76,/\nkard, l'JB3. t ~-- :--·-- . 17 İslami Araştınna/ar Cilt:3, Sayı:ı, Ocak 1989 18 tedebbür ile okuyan tarafsız her ilim adamının, aynı sonuca varacağıru ispat etmek sağduyu için yolun bir olduğunu vurgulamak istiyoruz. Prof.Draz şöyle diyor: "İşte bu yüzden Kur'an-ı Kerim'in kendinden önceki kitaplara sıkı bir şekilde bağlanmaya ve zamanla solmaya yüz tutan nurlarını tekrar canlardırmaya büyük önem verdiğini görmekteyiz. Hakikat ilmi gibi, temel veeibeler de Kur'an-ı Kerim tarafından daha önce eski milletiere tebliğ edilmiş olarak gösterilmektedir. Allah'ın bütün elçileri, adalet terazisini beraberlerinde getirmişler (83}, hepsi de hclal kazanmak, Allah'a ibadet etmek ve iyi işler yapmakla cmrolunnıuşlardır (84). Nama;r ve zekat daha çok önceleri Hz.İbrahim, Hz.İshak, Hz.Yakup (85), Hz. İsm ail (86), Hz.Musa (87), Hz.İsa (88) ya da fan kılın­ mıştır. Aynı şekilde oruç da daha önceki milletIere emredilmiştir (89). Hac ibadeti ise Hz.İbrahim ilc başlamıştır (90). Her kavmin kendine has mukaddes mena'sikisi olmuştur (91). Maddecilik, aşırı dünya= sevgisi, düşmanlık ve ahlaksızlık, Hz.HGd ve Hz,Salih -tarafından da kınanmıştır (92). Hz Lfit, halkının . ahHiksızlığına, Hz:şuayb de ticarette bil~ yapmasına karşı çıkmıştır (93). Lokman hakim de .oğlunu terbiye ederken insanları iyiliğe teşvil< etinesini , kötülükten menetmesini ve . bu şerefli yqlda karşılaşabileceği meşakkatlere katlanmasını kendisine sıkı bir şekilde tavsiye etmiş ve daima halim ve mütevazl olmasım emretmiştir (94). Hz.Muhammcd'in kendinden önceki peygamberlerin şeriallerini aynen tebliğ etmiş olması, bir tesadüf sonucu değildir. Kur'an-ı Kerim bu konuda müslümanlara şöyle hitab eder: "Allah size, sınırlarını bildirmek ve sizi sizden evvel geçenlerin yollarına ilctmek ister" (95). Kendinden önceki peygamberleri zikrettikten sonra Hz.Muhammed' e de şu şekilde hitapta bulunur: . "Onlar Allah'ııı. hidayet ettiği kiıı:.sderdir. öyleyse sen de onların gittikleri yola tabi ol" (96). Gerçekten, Kur'an-ı Kerim'in bir ayetinde bir . peygamber veya bir hakim tarafından tebliğ edilmiş olan ahlaki bir kaidenin, başka bir ayette, İslam cemaatı için de bir veeibe olarak kabul edildiğini müşahede ederiz. Mukaddes kitapta geçtiği şekliyle, Hz.Müsaf · ve Hz.İsa tarafından tebliğ edilmiş olan ahlaki\ kaidelere bir göz atacak olursak, hepsinin de Kur'an-ı Kerim'de ufak üslup farkı dışında, aynen ıikredildiğini görürüz. Ancak, gerek Hz.Musa'nın "On Emir"inde ve gerekse Hz.İsa'nın "Dağdaki Vaaz"ında olduğu gibi bu kaideler, Kur'an-ı Kerim'de bir bütün olarak verilmemiş, fakat Mekki ve Medeni surelerde, dağınık bir şekilde ve çokdefa her biri bir durum hakkında hü.k üm olarak gelmiştir. Mahalli ve şartlı bir veeibe olarak kabul ettiği Sebt dışında, Tevratın Çıkış bölümünde 20. babt~ geçen on emrin Kut'an-ı Kerim tarafından aynen tasdik edildiği görülür: Tevrat Kur'an-ı Kendin için oyma put ... yapmayacak ,·e onlar önünde secde etmeyeceksin. Çıkış: 20/3,4 el- Hacı:. 30 Rabbinin ismini boşyere ağzına almayacaksın. Çıkış: 2017 el-Bakara. 22-t ei-Maide, 89 Babana ve anana hürmet et, Çıkış: 20/12 el-isrii. 23 Katletmeyeceksin. Çıkış: 20/13 en Nisa, 29 Zina etmeyeceksin. en-Nur, 30-31 Çalmayacaksın. el-Maide, 38; ~---------------------------- 83. 84. 85. cl-I Iadid, 25. ci-Mu'miniln, 51 -52. cl-Enbiya, 73. 86. Mcıycm,55. 87. 88. Ta-mi, 14. R'J. . ')0. ')1. 'J2. 'J3. ').j , 'J5. %. Mcıycnı, 31. ci-Bakara, 183. cl-I lacc, 27. cl-llacc, ~.67. cş-Şuara, 128,151-152. cş-Şuarn, l(ı5, 181-183. l.uk nılin, 17-I<J. cn-Niı;ii.2C.. ci-En'tinı; •JO. Kerim Karşımda başka ilahların olmayacaktır.el-İsra, 23 Cennet Kimsenin Tekelinde Değildir/Prof.Dr.Su~eyman ATEŞ el-Mumtahine, 12 yalan şehadet etmeyeceksin. el-Hacc,30 Komşunun hiçbir şeyine tamah etmeyeceksin. Çıkış:20/14-17 el-Maide, 32. Koroşuna karşı İşte bunlar, ahlaki kaidelerin dayandığı esaslardır. Bu esaslarla ilgili olarak Hz.İsa şöyle demiştir: "Kim bu küçük emirlerden birini kaldıracak olursa o, göklerin krallı~da küçük olarak çağnlacaktır; buna mukabil kim bunlara uyar ve başkalanna da uymayı öğretecek olursa, bu ki§i göklerin krallığında büyük olarak çağrılacaktır." Fakat Hz.Müsa'nın tebliğini, bu asli veeibelerden ibaret saymak onu küçümsemek olur. Zira Tevrattaki araştırmamızı sürdürüğümüzde, orada, (Çıkı§: 22,23; Levililer: 19-25; Tesniye; 6) biraz dağınık bir şekilde, gerek kalbe, gerekse zahiri amele taalluk eden ve İncil'deki emirleri, daha o zamandan haber veren diğer bazı emirlerin de mevcut oldğunu görürüz: Tevrit Kur'an-ı Kerim Yalan haber taşımıyacaksın. (Çıkış: XXIII, 1) (en Nfu, 11-19; el-Hucurat, 12) Kötülük için çoklu~un peşinde. olmayacaksın. (Çıkış:XXIII, 2) (el-Maide, 2) Ve fakiri davasında kayırmayacaksın. (Çıkış: xxııı, 3) (en-Nisa, 135) Yakınına yardım edece~in. ( el-Maide, 2) Sizinle misafir olan garip aranızda yerli gibi olacak ve onu kendin gibi seveceksin. (Levililer: XXIX, 34) ( en-Nisa, 36) Kendi memleketinde kardeşine, hakirine ve fakirine elini açacaksın. (Tesniye:XV, ll) (el-Maaric, 24-25) Garibe haksızlık etmeyeceksin ve ona gadredmiyeceksin. (Çıkış: XXII, 22) (en-N"ısa, 127; ed-Duha, 9) Hüküm de haksızlık etmeyeceksiniz. (Levililer, XIX, 15) (en-Nisa, 58) (el-Hacc,30) Yalan şeyden uzak ol. (Çıkış: XXIII, 7) (el-Bakara, 204; 19 en-Nisa 107, 108) ÖÇ almayacaksın. (Levililer: xıx, 18) (Ali imran, 134) Uzunluk, tartı miktar ölçülerinde haksızlık etmeyeceksiniz. (Levliler: XIX, 35) (el-Mutaffifin, 1-3) Kavminin o~~larıoa. kin tutmayacaksıo. (Levililer: XIX, 18) (el-Haşr 10) Azizler olunuz. (Al-i İmran, 79, et-Tevbe, 108) Komşunu kendin gibi seveceksin. (el-Haşr 9) (Levililer: XIX, 18) Allah'ını bütün kalbinle seveceksin. (Tesniye: V, 9) (el-Bakara 165). Ne olursa olsun, hem derin hem yüce bir söz, kendini "Dağdaki Vaazda" duyuracaktır. Gerçek bir ahlak hazinesi olan bu vaaz, paha biçilmez bir değere sahiptir. Bu hususta da, bütün mukaddes kitapların koruyuculuk görevini Kur'an-ı Kerim mükemmel bir şekilde yerine getirmektedir (97). Ancak gözde metoduna daima sadık kalan Kur'an-ı Kerim, bütün bu nasihatların hepsini bir yerde toplamak yerine, herbirini yeri geldikçe vermeyi tercih etmiştir. O halde önce İncilde geçen bu nasiliatİarı birer birer gözden geçirelim, sonra da İslamın mukaddes kitabı Kur'an-ı Kerim tarafından nasıl tasdik edildiklerini gösterelim: İncil Kur'an-ı Kerim Ne mutlu ruhta fakir olanlara; çünkü göklerin melekutu onlarıhdır. (Matta: V, 3) (el-Bakara, 212, Ali İmran, 14). Ne mutlu yaslı olanlara; çünkü onlar teselli edilecekler. (Matta: V, 4) (el-Bakara, 155-157). Ne mutlu balim olanlara; çünkü onlar yeri miras alacaklar. ( el-Casiye, 21; (MaUaV,6) el-Mutaffifin, 29-36) Ne mutlu merhametli olanlara; çünkü onlara merhamet edilecek. (Matta: V, 7) (el-Beled,l7-18)(*). Arzu edilirse bu karşılaştırmaya daha da devam edilebilir. Kendinden önceki şeriatleri değiştirmek için fakat onları uygulamak için geldiğini ifade eden Hz.İsa'run sözü, ne kadar isabetlidir. Yine değil, Kur'an'ın aniaşılmasına dogru s:95-99. 97 ct-Maidc, 48. \ ~·- -~--- . ...... ' .·- ·-:---:..:-" :-- - -· ·--- ·~··· İslômi Araştınna/ar Ci/t:3, Sayı:1, 20 "Sizden öncekilere şöyle dendiğini biliyorsunuz. Fakat ben size böyle diyorum" şeklindeki sözüyle de Hz. İsa, kendinden önce başlamış olan, ahlakı güzelleştirme işine devam ettiğini, ancak bu konuda tekamüle ve daha iyiye de yer ayırdığım söylemek istemiştir. İncil Kur'an-ı Kerim ki, eski zaman adamianna denildi: "Katletmiyeceksiniz" ..• Fakat ben size derim: "Kardeşine kızan her adam hükme müstahak olacaktır; ve kardeşine "Raka" derse Millet Meclisinin hükmüne müstahak olacaktır; ve kim "Ahmak" derse cehennem ateşine müstahak İşittiniz olacaktır. (Matta: V, 21-22) (Ali İmran,134; eş-Şura, 37) "imdi takdimeni mezbahta arzederken, kardeşinin sana karşı birşeyi oldu~, hatanna orada gelirse takdimeni orada mezbahanm önünde bırak ve git, · Önce kardeşin ile banş, ve o vakit gel, takdimeni arzet. (Matta; V, 23-24) (el-Hucurat, 10; el-Enfal, 1; el-Mciide, 27). "Zina etmeyeceksin" denildigini işittiniz, fakat ben size derim: Bir kadına şehvetle bakan her adam zaten yüreginde onunla zina etmiştir. (Matta: V, 27-29) (en-Nur, 30-31). Ve yine, eski zaman adamlarıoa: "Yalan yere and etmeyeceksin ve andlarını Rabb'e ödeyeceksin" denildigini işittiniz. Fakat ben size derim: "Hiç andetmeyin" (Matta: V, 33-34) (el-Bakara, 224) (*) O halde Hz.Muhammed (S.A.V),. Allah'ın sayısız sıfatlarını, ölümden sonra layık görd~ğü akıbeti ve bildirdiği diğer hakikatleri hiç taviz vermeden ve aynı zamanda kitap ebiinin elinde bulunan Kitab-ı Mukaddes'le olan şaşırtıcı benzerliklerine hiç halel getirmede? hangi ışıkla Ocak 1989 keşfetmiştir? Vahiyle yönetilmeyen saf bir aklın, böyle bir yolda, bu kadar emin ve basiretli bir şekilde yürüyemiyeceği aşikardır(**). Kur?an-ı Kerim'in, bir yandan Kitab ilim sahibi olan kimselerin şebadetine devamlı bir şekilde müracaat ettiğini (91), diğer yandan da şeytanın yoluna tabi olmuş ve onunla birleşmiş bulunan kitab ehline karşı cephe aldığını görüyoruz (92). Buna mukabil, Kur'an-ı Kerim daima, şahit olarak kabul ettiği alimler karşısındaki tutumunu Medine'de de aynen muhafaza etmekte, ancak aralarından bir kısmının bu şebadeti yerine getirmek istemediklerini bildirmektedir (93). Böylece iki durumda da Kur'an-ı Kerim, bizzat Mukaddes kitablar ve onlara ihlaslı bir şekilde tabi olan aıimlerle, kendilerinin Yahudi veya Hristiyan olduklarını söyleyen fakat sadece hevalarına uyan kimseler arasında açık bir ayırım yapmakhakkında tadır(***). Kitab-ı Mukaddes ve Kur'an-ı Kerim aynı konulardan bahsettiklerinde (30) temelde şaşırtıcı bir benzerlik göze çarpmakta ve sadece bazı tali hususlarda birbirlerinden ayrılmaktadırlar. Çok defa, Kur'an-ı Kerim, iCadelerindeki sadelik ve kıssarun kendisinden çok ondan alınacak ibrete verdiği önem ile temayüz eder. "Analogie et Divergence entre les İegendes religieuses de la Bible et du Koran" adlı makalesinde Jules David bu konuda şöyle söyleyebilmiştir: "Temel aynı olup, farklılıklar sadece, ya ifade şeklinde veya önemsiz bazı teferruattadır" (31) (****). İşte biz, Kur'an'ı, Peygamber (SA.V)e gelen anlamıyle sunmak için tefsirimizi önyargılardan uzak, ilnll bir metod, çağdaş araştıncıya yakışır ilmi bir yaklaşımla yazmağa çalıştık. Köhne dü§ünceleri yıkılan b!W primitif kafaların saidıniarına hedef .olacağımızı biliyorduk. Ama Ku( nurunun önündeki bulutları kaldırma azmiyle çabalarımızı sürdüreceğiz. Bu konuda Allah'ni yardımın~ güveniyoruz. Tarih boyunca fikir sahiplerinin, an Kur'iin'ın Aniaşılmasına Dogru, s.99-100. Aynı eser, s. 154. • •• · Aynı e5er, s.166 Aynı eser, s. 30. 31. 91. 92. 93. 188. Zira, gerçekte herbiri aynı zamanda kendine has özelligini muhafaza etmektedir. MeselilKi tilb-ı Mukaddesteki ens4b ile Kur'iin·ı Kerim'dekf Ad ve ScmOd kaVimlerinin kıssalannı karşılaşıırınız. · Rev. de ·ı..a Societe des Etud. Hist. IV SCrie T. II, Mart-Nisan 1884, s. 125. er-Ra'd, 43; en Nahl, 43. en-Nahl, 63. ei-Dakara, 121, 144, 146. 21 Cennet J(jmsenin Tekelinde Değildir/Prof.Dr.Süleyman ATEŞ haksız saldırılara hedef olduklarını hatırlamamız, bizi teselli etmektedir. İmam Ebu Haıllfe'nin, hem Emeviler, hem de Abbasiler tarafından dövüldüğünü, en sonunda da zehirlenerek öldürüldüğünü; Şafii'nin, Bağdad'ı terk edip Mısır'a gitmek zorunda kaldığını; İbn Hanbel'in dövülüp hapsedildiği; İbn Teymiyye'nin, ömrünün çoğunu zindan_ğa geçirdiğini biliyoruz. Bugün adı saygı ile . anılan birçok bilgin, kendi ·iainaniarında hiç de öyl·e saygı görmemiş, horlanınış, saldırılara uğramıştır. Müfessirlerin imamı Taberi, primitif düşünceiiierin hücumuna uğramış, günlerce evinden dışarıya çıkamamıştır. onlara öyle yapıldıktan sonra, bize yapılan bu saldırıları hoşgörü ile · karşılıyor ve Allah'tan saldıranların da düşüncelerini Kur'an nfıruyla aydınlatmasını diliyoruz. Din bilgininin görevi mümkün olduğu kadar insanı cehenneme doldurmak değil; insanlan Hakk'ın rahmetine çekmek olmalıdır. Şairin dediği gibi: fazla Yetisir kbr ile şiştın vaiz, Yetişir h u nca eşiştin vaiz, Fazl-ı Hak yok mu ki hep dfızah ile, Halkı inzara giriştin vaiz! Doldurup ibadullabı nar-ı Cahime, Sonra sen Adn'e sıvıştın vaiz! Cüneyd der ki: Kfunil insan, Güneş gibidir, önünde hiç karanlık görmez, vurduğu her yer aydmlık olur. Ama eksik insan da gece gibidir, nereye yönelse hep karşısında karanlık görür. işler, öyle insanların değerlendirmesiyle değildir. Hak dilediğini · cennetine kor. Zaten insanann elinde olsaydı, dünyada herşeye kendileri sahibolmak istedikleri gibi ahirette de cenneti parsellerler, kimseye zerre kadar bir şey vermezlerdi. Ama Hakk'ın rahmeti; insanın tasavvur ederneyeceği kadar boldur. O, kullarını yakmaktan başa zevk almaz. "Rabbin, kul/anna zulmedici değildir!" Alemierin Rabbi olan o yüce Zat, kendisinin birliğini kabul edip Ona yönelen, iyi işler yapan, ibadeti yalnız O'na özgü kılan bütün incUıan!an, rahmetinin eseri olan cennetine sokacaktır. Bu va'd, bizim sözümüz değil, O'nun ebedi müjdesidir. "O'ndan daha doğru söyleyen var mı?" 63. M. Gelelim Hz.Peygamber (SA.V.)in tutumuna: Ebii Hureyre'nin rivayet ettiği, Buhari'de yer alan bir hadiste şöyle denilmektedir. ''Malını satmakt{l o/mi bir Yahudi, verilen fiyata razı olmayıp: Musô'yı büh"in insanlardan üstün kılan (Tann) lıakkı için olmaz, demiş. Ensardan biri, bu söze kızıp Yalıı'ldfnbı yü?iJne bir tokat vunnuş. Yahİ1di, kendisine vuram, Hz.Mulıammed (SA. V) e şikôyet etmiş. Allôlı 'm Elçisi, vııran adama, mçm ırzırdıığwııt sonmış. O da Yalıı1dfnin söylediği sözü anlatmış. Kızdığı, yiiziindeki işarcllerden belli olan Peygamber (SA. V), şöyle buyımmış: Allô/ı 'm peygamberlerini birbirinden üstiili tutmaym. Çünkı"i sfirô üfleneceği giin göktekilerin ve yerdekilerin lı epsi lıelôk olıır, yalmz Allalı 'm dilediği kalır. Sonra tekrar sılra ilf/enir, ben ilk dirilen olunım (veya ilk dirilçnlerin arasında bulunurum), bir de bakanm ki Masa, Arşi (n kenarından) hilnıuş. Artık bilmem, Tür'da bayı/ıp düşmesiyle mi lıesabı gön"ilmiiş (bundan dplayı mı artık kıyamette bayılmamış), yoksa o bendeh önce mi dirilmiş. Ben, kimsenin Matta oğlu Yimuhan dalıa üstün olduğıımı söyleyemenı." (63) . Burada Peygamber Aleyhisselam, kendisine yakıştırılan bazı rivayetlerin tersine, kendisinin bilinen tevazuunu vurgulamakta ve kendisinin, peygamber kardeşlerinden biri olduğunu belirtmektedir. Daha başka birçok sözlerinde kendisi, peygamber kardeşleriyle beraber olma arzusunu göstermiştir: ~Onlamı arkadaşlığı (onlarla arkadaş olmak) ne gı/zeldir!" (64) ayeti ile, kendisinin de öteki insanlar ·gibi bir insan olduğunu, sadece kendisine vahy geldiğini söylemes! emredilen Peygamber "Ben, Meryem oğlu İsô'ya, ·dünyada da, ôlıirette de insaniann im yakmıyım. Peygamberler baba bir kardeşlerdir, anneleri ayndır. Dinleri birdir." (65) buyurmuştur. Hatta kendisi Medine'ye geldiği 7.aman Yahudilerin, Aşfıra günü oruç tuttuklarını görmüş, neden böyle yaptıklarını sormuş, onlar da Allah'ın Musa'yı ve kavmini, Fir'avun'ın ve kavminin zulmünden kurtarıp düşmanlarını boğduğu gün olduğu ıçın o gün oruç tuttuklarını söylemişler. Peygamber (S.A.V): "Ben Musô'ya sizden dalıa yakımm!" deyip kendisi de oruç tutmuş ve ashabına da o gün oruç tutmalarını emretmiştir (66). BuhGri, Enbiya: 35; Müslim, FedGil, hadis: 159. Nisa SQresi: 69. \ -.- -:------- .. ... .., . .- ---- - ...... •. :;- - -· ·-·-··-· 22 İsltimi Araştınnalar Cilt:3, Sayı:], Ocak 1989 Yah Odi aiimlerinden Abdullah İbn Selam müslüman olmuştu. Bir gün Hz.Peygamber onu yorgun görüp .sebebini sordu. Abdullah gece boyunca uyumadığını, hem Tevnit'ı, hem de Kur'an'ı okuduğunu söyledi. Peygamber Aleyhisselam; (gece bir parça dinlenebilmesi için)" öyle iki Kitabı aynı gecede okumamasını, bir gece Kur'an'ı, bir gece de Tevrat'ı okumasını emretti (67). Hendek Olayında, müslümanlarla andiaşma­ bozup müşrik ordusuyla, .müslümanlara karşı işbirliği yapan Kurayza Oğulları Yahudi-( !erine, Hz.Peygamber Tevrat'ın belirlediği cezayı •' vermiştir. Yani Yahfidilere, kendi Kitaplarıyle Iarını hükmetmiştir. Hicretin dokuzuncu yılında Necran hıristiyan­ larından altmış kişilik bir hey'et gelmişti. Hz. Peygamber, bu insanları kendi mescidinde konukIadı ve mescidde, bir ay hırıstiyan usulüne göre ibadet etmelerine müsaade buyurdu. Hz. Ebubekir, gönderdiği ilk ordunun kumandanı Üsame'ye, ma'bedlerde kendini ibadete vermiş din adamlarına dokunmamasını emret~işti (68). Biitün bunlar, İslam'ın, İlahi din mens~plarına karşı taşıdığı hoşgörüyi.i simgelemektedir. Şayet bu insanlar, tamamen cehennemlik insanlar olsaydı, İslam Hukukunda Kitap ehline ayricalık tanı~ma.z. tıpkı müşriklerin olduğu gibi onların da kestiklerini yemek, kadınlarıyla evlenmek haram kılıntrdı. İki Hatıram : S~udi' Arabistan'da, imam Muhammed Üniversitesi Usulü'd-din Fakültesi Tefsir Bölümü toplantısındayım. Bir mastır talebesinin sunduğu ·tez planı görüşülüyor. Tezi sunan, nerdeyse kılıcı alıp hırıstiyanl~rın içine dalacak, önüne geleni katledecek_ kadar dar bir anlayışla bir tez planı yapmış. "Diişmimlanmza karşı kuvvet lıazırla­ yımz... ayetini bu yönde yorumlamış. ll Söz aldım: - Kur'an bir şey söylüyor, biz, müslümanlar bir şey söylüyoruz,... dedim ve Kur'an'ın, başka 65. (>6. 67. 68. Ouh§n·, l.!nlıiy§: 48; ibn Iliş§ m, SSirct: 2/658. Ouharr. Sıyam: Savmu Aşoda., h.lll, 3/96. Usdu'J gabc fi ma'rifcti's sahabc: Tabcri, T§n1ıu'l·unıcnıi vc'l-mulük: 3/213, Bcyrut. ehl-i tevhid hakkındaki görüşlerini aniatmağa çalıştım. Başta Şeyh Muhammed Ravi olmak üzere İslam aleminin tefsir otoriteleri orada idiler. "Üstaz Süleyman'ın görüşlerine bazı mülahazalarımız" var demekten başh bir cevap veremediler. Çünkü maalesef en otorite saydığımız insanların bilgileri de doğrudan Kur'an'dan değil, çevreden, otorite kabu1 edilen şeyhlerden geliyordu. ancak D r.Zabir Elma'! ki kendisi iyi kalbli, çalışkan bir Suud'ludur- "Üstaz'ın tanımladığı biçimde .Allclh'a inanmak ve salih amel yapmak, zaten Islfundır" dedi. Toplantıdan sonra Dr.Muhammed Şerif: - Siz her gediği kapattınız, itiraz edilecek bir açıklık bırakmadınız, dedi. Cezayir'de Yüksek Lisans öğrencilerine Tefsir dersi ·veriyordum. Bir gün Ahmed İsavi adlı gayet zeki' bir genç dedi ki: - Üstaz, sizinle bu derslere başlayalıdan beri benim bütün bildikl~rim sarsıldı, sallandı, alt üst oldu. Bir çok doğru bildiğim, bağlandığım şeylerin yanlış olduğunu anladım. - Ben eğer bildiklerimi söylersem, senin değil, bütün hocalarının da bilgisi sarsılır dedim ve misal olarak şunu anlattım: · Bakara SOresinin son üç .ayetinin, Mi'rac verildiği hadis rivayetlerinde geçer. Bu yanlıştır. Çünkü Mi'rac ol ayı Mekke'de vukubu1muştur, tarihi de ihtilaflıdır. Oysa Bakara Sıiresinin tamamı, bütün alimierin ittifakıyle Medine'de inmiştir. İçinde Mekki' ayet yoktur... gecesinde .Hz.Peygamber'e.doğrudan doğruya Hasılı Kur'an-ı Kerim, insanlığa sonsuz İlahi' rAahmeti sunmuş, cenneti belli bir zümreye değil, Adem'den Muhammed'e (hepsine selam olsun) bütün peyglmberlerin getirdiği İslam'ın, yani tevhi'd dininin ruhuna bağlı kalan ve tevhi'd ahl~kını uygulayan her kula mutluluk, cennet va'detmiştir. Ama insan egoizmi, toplumun düşüncelerini hadis şekline döküp Kur'an'ın açık ifadeler~ hükürnsüz bırakacak; Kur'fuı: "İçle­ rinde lı aksızlık edenleri hariç, Kitap ehliyle anı:ak en 23 Cennet Kimsenin Tekelinde Değildir/Prof.Dr.Süleyman ATEŞ güzel tarzda müclidele edin ve: Bize indirelene de, size indiri!ene de inandık; Tannmız ve Tannnız birdir. Biz de O'na teslfm olanlanz!' dçyin." (69) deyip bütün tevhld ebiini bu üç ortak noktada, yani Allab.'a, ahirete iman ile salih amelde birl~tirmek isterken; bu maksatla: "Ey Kitôp ehli, bizimle sizin aranızda eşit olan söze gelin: Al/ôh'tan başkasına ve Alllih'tan başka birbirimizi rabler edinmeye/im.. ~ (70) derken mukallid din adamları, tapmayalım Kur'an'ın, kendinden önceki Kitaplan neshettiğini iddia edip diğer din mensuplannı, müşrik, muvahhid ayınını yapmadan cehenneme dolduracaklard.ır. Önceki Kitaplan doğrulayıcı olarak indiğini söyleyen Kur'fuı, nasıl onları nesheder? Onları neshetınek için kendisinin onları doğrulamaması, onlara ters olması gerekir. Çünkü nesh, ancak zıt şeyler arasında olur. Kur'fuı, Hz.Peygamber'e kendinden önce gelen peygamberlerin yoluna uyması.nı (71), onların izinde gitmesini emrederken; insanlar, hadis şekline soktukları bazı düşüncelerle önceki peygamberler~ Hz. Peygimıber'e ümmet yapma çabası içine girmişlerdir. Kur'an prensiplerin7 ters düşen bu tür iddialar batıld.ır. Hem zaten Islam aleminde cehalet, egoizm dar düşünce o boyutlara varmış ki, türeyen gruplar,.ekoller, başka din mensupları şöyle dursun, . kendi cemaatlerinden olmayan müslümanlan kafırlikle itham edip cehenneme sokmaktadırlar. Falan cemaat, kendinden başkalarına cennet vermiyor, fiian cemaat de fırka­ i naciye'riin sadece kendileri olduğunu söylüyor. Falan kişinin yolund_a olmayan hiç kimse, ne kadar ibadet ederse etsin, cennete giremez diyecek kadar işi çı~ından çıkaranlar, dini yozlaştıranlar var. Eğer gerçekten cennet onların elinde olsaydı, orada beş milyar insan içinde sadece en büyük ihtimalle yarım veya bir milyon insana yer verir, ötekilerin hepsini topluca cehhenneme atarlardı. Cenabı Hak öyle düşüneniere ne güzel cevap veriyor: S .; ,~ _:,.Gı "" J S;:: ;;_,;.Y-'1 " ~ •J • ı.lı.; .!)Wl :X ~ .,. • "" ~ ~ r' a« "Yoksa mü/kle on/ann bir payı mı var? Eğer biraz mülkleri olsa, mülk on/ann elinde olsaydı, insanlara çekirdek ze"esi kadar bile bir şey vennezlerdi." 69. · 70. 71. 72. (72). Onlara, vaktiyle ünlü Divan edebiyatı şairimizin sözüyle cevap vermek uy~çlur: "Bize kafir demiş Müfti Efen~ Tutalım ben ana eliyem müselman Varıldıkta yarın ruz-i cezaya, İkimiz de çıkanz anda yalan!" Genç müslüman araştırıcıların, Kw'an,'ı, çevreden kazanılan önyargıların sislendirdiği renkli gözlükler ile değil; sağduyu ve tedebbür ile okumalannı; İslfuııı, Kur'an'a ters fik.4lerle dolu, on-onbeşinci elden yazılmış kitaplardan değil; doğrudan doğruya Kur'an'dan öğrenmelerini tavsiye ederiz. Burada Akifin sözünü yadetınek · yerinde olur: · "Doğrudan doğruya Kur'an'dan alıp ilhamı, Asrın idrakine söyletmeliyiz islamı!" Burada koı:ıuyu noktalamadan önce bir hususa daha dikkati çekmek istiyorum: Yüce Allah, Zümer Sılresinin 53 ncü ayetinde:" .Jll ~ J .:/' lp'1 ~i vl&. ı_,;~i .:~-.ili oS~~ j\i &»- ) ' ı - "(Tarafımdan J ,.wı ~ r ..;ı ~ - ~ .ı.il' A 4l!ı .:ıı onlara) de ki: 'Ey nefislerine karşı aşın giden kullanm, Allalı 'ın rahmetinden i!m id kesmeyin. Allah, bütün günôhlan bağışlar. ÇünKü O, Çok qağışlayan, çok esirgeyendirl" buyurmiı.ktadır. Zümer Siir.esi, Mekke devrinin . ortalarında inmiştir. Me~ine devrinin ortalarmda inmiş olan Nisa Sılresinip 116 ncı ayetinde ise: .. ' 'Allah, kendisine· ortak koşulmasını bağışlamaz, bundan başka lıerşeyi dilediğine bağışlar. n buyurmuştur. Bu son ayet, birincideki mutlak mağfireti tut- bağışlamakta; şirki Allah'ın m ağfıreti dışında maktadır. Şimdi biz, tefsirimizde Hz.İsa'yı veya herhangibir varlığı Allah'ın oğlu, vasıta~ı sayıp O'ndan başka ilah tanıyan insanları değil, fakat Allah'a şirksiz, ahirete şeksiz inanıp salih amel yapan kimselerin, Hz.Muhaınmed (s.a.v)in peygamberliğini Ankebut SOı:esi: 46. Aı-i lmran Soı:esi: 6.4: · En'4m SQı:esi: 90 N"ıs4 SOı:esi: 53. t -.- -:---··- .. ' ...........- :-............_:- ··- :-- --~ ·-·- ..... . İslami Araştınnalar Cilt:3, Sayı: 1, Ocak 1989 24 ve ona gelen Kur'an'ında Hakk'm vahyi olduğunu kabul etmekle birlikte müslüman olmayıp kendi dini üzre giden insanların da cennete gireceğini söylemiştik. Aslında bu şekilde Allah'a inanan kimse, sadece Allah'a ibadet ettiği için müslüman'dır. isl3mın manasını izah etmiştik. Ancak onun eksiği, İlz.Peygamber'in tanımladığı ibadet yöntemini ve· din kurallarını kabul etmekle beraber, kendi dininde kalmasıdır. Bu adam, kendi dininde kalsa da yine muvahhiddir. Peygamber'e tabi olmak, tevh.idin şartı değildir. Kur'an-ı Kerim'in .hiçbir yerinde tevhld, 'böyle bir şarta bağlanmamıştır. Bize saldıranların mantığına göre düşünülse . de ·bu adam, Allah'a şirksiz inandığına göre muvahhid, fakat Hz.Peygamber'e zahiren tabi 1 olmadığı için,. yani ibadeti onun getirdiği biçimde ı yapma~ığı için günahkar olur. Allah, şirk dışında J bütün günahları affedeceğine göre bu adamın şayet günahkar ise· günahını affetmez mi' Ayet, ·bütün muvahhidleri Allah'ın rahmetiyle kapiarnıyar mu? · ·73. 74. Hayır, hayır. Allah, kullarını yakmak için yaratmamıştır. Kimse O'nun bol rahmetini daraltamaz, "Allah'ım, bana ve Muhammed'e rahmet 1 et! Bizimle beraber başka kimseye rahmet etme!" f (diyen bedevi"'ye, Hz.Peygamber (s.a.v.): "Sen \ (Allah'ın) geniş (rahmet) ini daralttın." de~tir . r~. Şinasi'nin "Bir nokta ise eğer bu semavata göre Arz, Binnisbe etmeliyim kendimi yok farz!" beytiyle büyüklüğünü aniatmağa çalıştığı b u kainatın Padişahı, tek olan Allah'tır. "O belli bir cemtiatin değil, bütün tilemierin rabbidir'~ "Ralımeti, herşeyi kaplamıştır" Hiç kimse O'nun kainattaki tüm varlıkları kucaklayan rahmetini tekeline alamaz. Allah'ın, elçisine buyurduğu üzre: "Lutuf ve kere1iı Allôlı'm elindedir o11u dilediğine verir. Allalı'ın lutfu bo/dur. Dilediğille tahsis eder. Allah, büyük lutuf salıibidir." (74). Bu han, Edeb: 27 Al-i İmrnnSiiresi: 73-74. Kıır'anf olan temel kavramlarda anlam birliğini sağlamak * * sergilemek İslam Kültürünü dosdoğnı * _Bilgiyi bilimsel/eştimıek * lsltimm evrensel yapısmı yaygmlaştımıak İl~eleri,-ıi benimsey~.:ı İslam~ AraştırmaHır'ı okuyunuz, okutunuz. . . __. ·· Abone olmak için 316660 no'lu posta çekine abone bedelini yatırmanız yeterlidir. · ö~renci: 20.000TL No.rmal: 25.00Q.T~ Kuru_m : 28.000TL Yazışma Adresi: P.K.60 06240 Samanpazan/Ankara Tel: 324 50 50 - 311 47 57 ·