ri 0 ~ -·

advertisement
"CENNET KiMSENİN l;EKELİNDE ;DEGİLDİR"
Prof.Dr.Süleyman
ATEŞ
OndolaızMayıs.Üniv. Ilahiyat Fakültesi Öğr. Üyesi
Kur'an-ı Kerlın,
evrensel bir mesaj getinniş,
erip cennete girmek için gerekli
şartları açıklamıştır. Bunlar: Allah'a şirksiz, ahirete şekSiz inanmak ve silih amel (dünyaya ve
ahirete yararlı güzel işler) yapmaktır. Kur'an'a
göre İslam, yalnız Allah'a tapmak, ibadeti yalnız
O'na özgji kılmaktır. Bu anlamıyla bütün peygamberler islamı getirmiştir. Kur'an'da İslam kelimesi, yalnız Hz.Muhammed (s.a.v.) in getirdiği din
için değil, bütün peygamberlerin getirdiği din için
kullanılm.ıştır.
Çünkü p~ygamberlere verilen
mesajın mahiyeti aynıdır. Hepsi insanları tek
Allah'a kulluğa, ahirete imana ve silih amele
çağırmıştır.:J bu bakımdan misyonları aynı olan
peygamberler arasında bir ayırım yapılamaz:
s~adetine
ahiret
ı
~) ~
.;;ı
,; ~ .X •
:-·- J
1
-
• =ı ~
J:!
~
-- . .X
•
,j!.
..iJI
!J_jı
. • t:;.
. J.i ~1•
''Biz Nuh'a ve ondan sonra gelen peygamberlere
vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. .." (2)
ı:
• -- .: lt;lı .:,ı ~i J
·-li ~
•ı• i~-~
-..:.. o..S""'
)J ...m. /,
..J J'li ~1•
~ t ' <-:..ı~: .1Jı '$j ~L· -ı ;,liı ~., \ı,_:, ~·--....;.; ~ ı··ı
.:r
r ' JU .:r- r- u-...... efi · · ~J .., ~ A
~ 1 .;..r.iı "-:');; ~ ~~ ~~~ ~ ri 0~ ~ij ~!
\
\
.!,l.:\.;'1 4!1
-.
1
2
3
4
\
il : ,,
,J ..........•
..L:.;
.
J ,
ı tı.; ~
_,;.;
,
~
tS - . .X
y
.) ..t;;
) .
•
:; ,ı ı;~""' v~
..._;,.,.,
-..-., ""'~ ....,...:. ..;~
fU
·C.-"~ J't' t:;.
. )'i l:S-
)
J.~::-~; ~v~ J' J;i t;j
"
"A/Idh'ın elçileri arasında bir ayınm yapmayız." (1).
Yüce Allah, ilk elçisi olan Nfih'a neyi vahyetmiş ise,
son elçisi Mı,ıhammed (ikisine"de selam olsun)e de
onu vahyetmiştir:
0 _,;.;
''Rabbi ona (İbrahlm'e): 'İslam ol!' demişti. '.Aıem­
lerill Rabbine teslim oldımı' dedi. İbrôlıfnı de bunu
kendi oğu/Ianna vasiyet etti. Ya'kııb da: 'Oğu//annı,
Allah, sizin için o dini seçti; bundan dolayı sadece
müslümanlar olarak ölünÜZI' (dedi). Yoksa siz,
Ya'kub'a ölüm (hali) geldiği zaman orada mı
idiniz? O. zaman (Ya'kOb), oğu//an11a: 'Benden
sonra neye kulluk edeceksiniz?' demişti. 'Senin
tannn ve atalan11 İbrahim, İsmafl ve İslıak'm
tannsı olan tek Tann'ya kıtluk edeceğiz, biz O'na
tes/tm olanlanz!' dediler." (3) ayetleri, bütün peygamberle~ müslüman olup islamı getirdikierini;
ı... ~
---·-
"',. ,
.• ..:.ı:..;.
..... ..,
,
"Allah'a,
-
•,.>u .
bize
:; .ı
-...:> .. .,~
ql J;i ı..., .Jı~ cı ı)i
•
ı;~,.,
.,.
, ~,.~
~
c
J
..
~
,
.1G
~~; .::., ~;
... •
J
_,
_,
,_;,_.ıJ
_,., ....,,i-ı,.:~~~
~ · ~'
".-~ ..J,.,..lU J
...--v--..
• "-"'"
indirilene,
.
~)
1 ,.·
İbrahim'e,
. _.
'-''
.J
.1
"':.
İsmliil'e,
İshôk'a, Ya'kub'a ve toriınlar(ın)a indirilene,
Mı'lsa'ya ve İsli'ya verilene ve (diğer) peygamberlere
Rableri tarafından verilene inandık, onlar arasmda
bir ayınm yapmayız, biz de A//alı'a teslim olanlanz.'
deyin!" (4) ayeti de peygamberlerin mesajının bir
olduğunu, onlar arasında bir ayırım yapılmayacağını
bildirmekledir.
lf,:.ij lti ı)li .};... ~j ~ ı~i'.;i ~h;,ıı J! ~ ji ~b
-·
j;ç_:
11~
,,
Jü
Bakara SGresi: 2&5
Nisa SGresi: 163
BakaraSOresi: 131-133
Baka.r a So.resi: 136
t
~--- -·~--- -
.
.
.
. .. .
. ,. ·-
·:~- -
.. :
-- ·--: .....
İsliimi Araştınnalar Cilt:3, Sayı: 1, Ocak 1989
8
"Haviirilere: 'Bana ve elçime
inanın!'
diye
valıyet­
miştim. 'İnandık, bizim müslümanlar olduğumuza
şii/ı id ol!' demişlerdi." (5) ayeti, Hz..İsa'ya inanan
Havarilerin de müslüman olduğunu söylemektedir.
Demek ki İslam, sadece son elinin adı değil, bütün
ilahi dinlerin ortak adıdır. Bu dinlerin, dillere göre
adları başka başka olsa da ruhları İslamdır.
Kur'an'a göre Allah, yalnız belli bir zümrenin
rabbi değil, bütün alemierin Rabbidir.
cennete ginneyecek'. O, on/ann laıruntulandır.
Doğru iseniz (bu konuda) delilinizi getirin' de (9).
Cennetin belli bir zümreye mahsus olduğu
böylece reddeden Kur'an, onl!lD. iddia ile
değil, gerçek iman ve eylem ile olacağını, Yahfidiliği ve hırıstiyanlığı getiren peygamberlerin atası
İbrahim'in gerçek tevhidi getirmiş olduğunu; onun
yolunda giden her insanın cennete gireceğini
iddiasını
açıklıyor:
•
~Wl Y ; di ...t..J-1
'1 ,
iiiemierin Rabbine nıalısustur" ayeti,
her rek'atinde okunarak, Allah'ın bütün
yaratıkların Rabbi olduğu vurgularur. Alemierin
Rabbi olan Allah'ın, rahmeti de belli bir zümreye
özgü değil, her yaralığına şaınildir. Evet" O'nun ·
gazabı da var ama, rahmeti, gazabını geçmiştir:
.
lo
"Övgü,
. ·~. ;;..
. ..
,
~~ ._~
Allah'ın
pren-
•
,
1
,,
'J
: ·.)c.., r'!:< .JI. r· s:_;~" 1 -~ ı; , '··.
./.. )' .... r-r='
~Dediler: 'Yalııidi,
5
(ı
7
8
'J
10
ı ı.
ya da
~
J
•
.uı
,
,
~
ı : . 1:
r--.:/1.5"'
ı
1 , •
,
~ ~ ~)
.
, ••
.J_;;.
Nisa Suresinde bu genel prensip, daha
ve net olarak ortaya konmuştur:
=· ·i~.)-"' ...;-:.
i: !::,
t:..<iı ~~~
,J' ':7 . ...r
~ ~
(7). Bir kudsi
(8).
Her peygamber, insanlığa bu sonsuz İlahi rahmeti sunmağa çalışmış ve ALLAH'A ŞİRKSİZ,
AHİRETE ŞEKSiZ İNANAN VE SALiH
AMEL YAPAN her İlahi din mensubunu cennetle müjdelemiştir. Ama insanların bencilliği,
İlahi me~ajın geniş ufkunu daraltmış, her din mensubu, sadece kendilerinin cennete girebileceğini
iddia etmiştir. Yahudiler, cenneti yalnız ken. dilerine tahsis ederken, · Hıristiyanlar da kendilerinden başkasina cennet vizesi vermemişlerdir.
,
_,
Y'
''Hayır, kim işini güzel yaparak özünüAlliilı'a teslfm
ederse, onun mükafiitı, Rabbinin yamndadır. Onlara korku yoktur ve onlar üzelmeyeceklerdir" (10).
ift7: <
gazabını geçtiği
buyıırulmuştur
~-
"
id:,
açık
··ı;i
'1')r·bL.t
, ·ı
., . ...r-'
Jıı ~)~
.X ~ ~ 'ıj
~
;_w, ~_,.U...i.i .!.1;!-'~ ~;; ; j _;i } .?~ .:. ""
~.: ~:
rahrnetinin,
~
~
~ ]:;; :/) ,i~'lj
.
,
''Ralın~etim, lıerş_eyi kaplamıştır."
hadiste de
(acımayı
--
~;;.i ~'ı j ,: !5~
namazın
"Rabbiniz, kendisine ralınıeti yazmış
sip edinmiş) tir." (6),
ı
) ~.. )~ ~
. , ~ .r:-1 ~
~~t:aJı
~ -'.: 11.:- ~;.;
"(İş). Ne sizin kımmtıtlanmı, ne Kitab elılbıin kımm­
tu/anna göre olmaz. Kötülük yapan, onunla
cezalandm/ır ve kendisine Allii/ı 'tan başka ne dost,
ne de yardımcı bulamaz. Erkek veya kadmdan lıer
kim inanarak güzel işler yaparsa, işte öyle kimseler
cennete girerler ve ze"e kadar lı aksızlığa zığratılmaz­
lar." (ll)
- işte bu genel prensibi her yerde vurgulayan
Kur'an, Arabistan'da bilinen din mensupları
içinde bu prensibe bağlı kalan insanlar1 cennetle
müjdelemiştir:
~
L.l
lıınstiyan ·olandan başkası
Mflidc Süresi: 112
En'anı Süresi: 12
A'rafSGrcsi: 156
Buhtiri, Tcvhld: 55, Bcd'u'l-halk: 1; Müslinı, Tcvbc: 14-16; İbn Mficc, Zühd: 35.
Bakara SO resi: ll ı.
·
Ilakara SOresi 112.
Nisa Su resi: 123-124.
Cennet Kimsenin Tekelinde Değildir/Prof.Dr.Süleynıan ATEŞ
"Şüphesiz
(Hz.Muhammed'e) ıman edenler,
Yahudiler, Hınstiyanlar ve Sabifler, bunlardan Jıer
kim, Allah'a ve ahiret gününe inamr, iyi- iş yaparsa
elbette onlara, Rableri katında nıükafat vardır,· onlara korku yoktur ve onlar üzelmeyeceklerdir." (12)
Kur'an-ı Kerim, Allah'm bu geniş rahmetini
tevhld erbabma sunmuş iken bizim Allab.'m rahmetini daraltmağa; son din·mensuplarmdan başka!
kimsenin cennete girmeyeceğim iddia etmeğe?
hakkımız var mı? Kur'an, peygamberler ve İlaw
dinler arasmda bir ayırım yapmıyor ki? Son din ne
ise, ilk din de odur. Peygamberin misyonu, yeni
din icadetmek değil, İbrıllıim'in getirdiği tevhld
dinini asü safvetine kavuşturmak; kendinden
öncekileri kendisine tabi kılmak değil; İbrahim'e
.ve onun soyundan gelen peygamberlere uymaktır:
'r-' .s._ ....W;- ı; ~-!
,.~ ;i ı;~
'"'-
_..· ;:::ı
..
ı.:/ıı
.T
J
::"
;:::ı
:.,.
~-
~
~.L: ..:...:5- Lo
li
~
~ ~
J~ ..?"y. ) ~ ci' .Jl ;. ~
''De ki: 'Ben elçiler içinde bir türedi değilim (peygamberliği ilk defa ben ortaya · atmadım, önceki
peygamberlerin söylemedikl~i bir şeyi söyleyen bir
elçi değilim); bana ve size ne yapılacağım da bil:mem. Ben ·sadece bana vahyedilene uyuyanun"
(13).
9
Bu ayette, "İbrawm dinine tabi olan" dan
kasıt, Hz.Peygamber'in kendisidir. İbrahim dinine
tabi olmakla onun, en doğru yolda olduğu belirtilmektedir. Demek ki Peygamber (S.A.V.) in,
öteki peygamberlere göre durumu, metbu değil,
tabi olmaktır.
En'am Sfu.'esinin 83-89 uncu ayetlerinde
İbrıllıim'den itibaren İsrafiloğlu Peygamberleri zik-
redilip bunlarm da'vetleri övgü ile anıldıktan
sonra 90 ncı ayette, Peygamber (SA.V.) e, anılan
o peygamberlerin izinde gitmesi emredilınektedir:
"İşte onlar, Allalı 'm lıidôyet
On/ann yoluna uy... 1'
ettiği kimselerdir.
Çünkü onların yolu, İslam yoludur. Kur'an,
onların yolunun i..zahıdır. Kur'an'ın hükümleriyle;
Tevrat'ın hükümleri arasında büyük fark yoktur.
Tevrat'ın meşhur on emri, Kur'an-ı Kerim'in
birçok suresinde değişik üsluplarla tekrar edildiği
gibi, Tevrat'm lassaları da öğüt olarak Kur'anı
Kerim'de nakledilmektedir.
Kur'an-ı Kerim, Kendinden Önceki
İlahi Kitapları Neshetmiş midir?
~ e'..r.l r-<:ıi a. c.r .:.r .:.~..0' J _<;,s. ~ı...:.:- ·..... ~
Zaınan.la
tefsirlere, Kur'an-ı Kerlm'in, önceki
fikri yerleştirilmiştir. Bu, dar
düşüncenin,; her kavmin, Hakk'ın rahmetini sa- ·
dece kendis)ne özgü kılma çabasının sonucu ortaya çıkmış bir yaklaşımdır. Kur'an'ın kendisinde
asla böyle bir anlam yoktur. Evvela Kur'an-ı
Kerim, ken<Jisini, önceki Kitabı neshedici değil,
tasdik edici. (doğrulayıcı) olarak nitelendirmektedir: Bakara Suresinin 40' ncı ayetinde İsrail
Oğullarına hitaben:
kitapları n eshettiği
"(Alla/ı),
size dinde bir güçlük yüklemedi.
Babanız
İbrahim'in dini(yle . iletti). O, daha önce de -size
nıüslünuinlar . adını vemıişti bunda da (yine
müslümanlardedi) ... " (14).
O halde, Peygamber (SA. V.) in getirdiği din,
yeni değil, atası İbrahim'in getirdiği islamdır.
Yahudllik ve hınstiyanlık da asü hüviyetleriyle
İbrıllıim'in getirdiği tevhld dinidir. Peygamberin
görevi İbrabiın dinine uymaktır:
. ..,
C::'-'
·, -"'-'
,, . .ili' ' .ı..p.,. • ~
~
~
J
;i:,~ ~ ;_.
ı
'-' -
L.)-- ,_~ ~i ,_~ .; ~
w-- - .r.. jıl iliı )' ~
-- .
~
1' '1
~
1' '1
.r..
a..
J
'''Hangi insanın dini, iyilik edici olarak yüzünü
Al/ôh'a teslim edip dosdoğru İbralıfm dinine iabi
olanın dininde_n daha güzel olabilir? Allah İbralıfnı'
i dost edinmişti." (15)
12
13
14
ıs
"Sizin yanınızda bulunan (Kitab)ı doğnclayıcı
olarak indirdiğinıiz (Kur'an)a inamn, onu ilk i11kôr
eden siz olmaym."; Maide Suresinin 48 nci
ayetinde de Hz.Peygamber'e hitabcn: " Biz sana
bu Kitabı, kendinden önceki Kitab'ı doğrulayıcı
olarak indirdik." buyurulmaktadır.
Baleara SOresi: 62, Maide SQresi: 69.
AhkM SQresi: 9.
Hac SCıresi: 78
Nisa 5aresi: 125
..
~ ····
...
···-.·:--.:..._ - ···.:.-
··-···
·--·- ·~·- ·
İslami Araştınnalar Cilt:3, Savı: 1, Ocak 1989
10
Kur'an'ın doğruladığı
lGtap, ortadan kalkmış,
mevcud ·olmayan bir Kitap değil, Kur'an indiği
sırada Kitap ehlinin ellerinde bulunan Kitap'dır.
Çünkü "Sizi yanmızda bulunanı doğrnlayıcı"
ifadesi, bu Kitabın, o zamanki Yahudilerin ellerinde bulunduğUnu gösterir. Al-i İnıran
Süresinin 93 ncü ayetinde:
u~ Jd1r 1r_;:. \. .'jı JJ1r 1 ~ )~ .:ı!S"" rl...kll 5
...._.t;
"Tevrat indiri/meden önce, İsrafl'in, kendisine ha1'11m
kıldığı şeyler dışmda, İsrail oğu/Ianna bütün yiyecekler lıelal idi. De ki: 'Doğru iseniz Tevrat'ı getirip
okuyun!'."
Bu ayette, Hz.Ya'kub'un, kendisine haram
kıldığı şeyler dışında bütün yiyeceklerin, İsrail
oğullarına
helal olduğu; bunun Tevrat'ta böyle
aksini iddia edenlerin, Tevrat'ı getirip
okumaları buyurulmaktadır. Şimdi eğer Yahudilerin ellerinde bulunan Tevrat, Kur'an'ın kasdettiği
Tevnit değilse, o zaman Kur'an nasıl Yahudilerden,
Tevrat'ı getirip okumalarını istemektedir? Adamlar, olmayan Tevrat'ı nasıl getirsinler. Demek
Tevrat var ki Kur'an onun getirilip açıkça okunmasını
emretmektedir. Ya'kub'un kendisine
haram kıldığı yiyecek, Tevrat'ın 32 nci babında
anlatılır: Y akub, "Gece kalkıp iki karısını ve iki
cariyesini ve onbir çocuğunu aldı ve Yabbok
geçidini geçti ... Ve Yakub yalnız başına kaldı ve
seher sökünceye kadar bir adam onunla güreşti. Ve
onu yenernediğini görünce uyluğunun başına
dokundu ve Yakub'un uyluk başı incindi... Ve
Penuel'i geçtiği zaman güneş ÜZerine doğdu ve
uyluğu üzerine aksıyordu. Bunun iÇin bugüne
Radar İsrailoğulları, uyluk başı üzerindeki kalça
adatesini yemezler; çünkü Ya'kub'un uyluk
başına, kalça adatesine dokundu." (~6) .
yazıldığı;
İşte Kur'an-ı Kerim, İsrail oğull!lrına, dinde
aşırılıkları
yüzünden Tevrat'ta kendilerine birçok
haram kılındığını; oysa Tevrat inmezden
önce Ya'kub'un bu hadise üzerine yemeyip kendisine haram saydığı uyluk başındaki et dışında
hayvanın herhangi bir yerini yemenin haram
olmadığını belirtiyor; bunun böyle olmadığı
:ddiasında doğru iseler, Tevrat'ı getirip okumalarını
şeyin
16
17
Tekvin: 32/22-31.
Nahl Süresi: 116
emrediyor. Demek ki Tevrat kendi ellerinde vardır,
aksi takdirde Tevrat'ı nasıl getirsinler?
. .·
Peki ama, Yahudilerin yanlarında mevcut
tasdik edici olarak inciirildiği kesirilikle
ifade edilen Kur'an, Bakara Süresinin 79 ncu
ayetinde de: "Vay haline o kimselerin ki, elleriyle
Kitabı yazıp, az bir paraya satmak için 'Bu, Alllilı
katındandır derler. Ellerinin yazdığından ötürü vay
haline on/ann! Kazandık/anndan ötürü vay haline
on/ann!" buyurmaktadır. Bu ayet, diğerleriyle nasıl
Tevrat'ı
bağdaştınlır?
Burada Yahudilerin, elleriyle yazdıklan
Kitap, Tevrat ayetlerini arzuları doğrultusunda
yorumlayarak meydana getirdikleri alıkanı kitaplardır. Yani Tevrat'ın tefsirleri-ki Talmud en
meşhurudur- ve fıkıh kitaplarıdır. Din adamları,
yazdıkları şerhleri, Kitabın aslında bulunmayan
ayrıntılara dair içtihad hükümlerini Allah'ın
buyrukları olarak görüyor ve halka bunların da
Tanrı buyruğu olduğunu söylüyorlardı. Oysa o
adamların kendilerinin ve hakim tabakanın arzu
ve çıkarlarından başka bir şey olmayan bu tür
kitaplar, insanlan geniş, kolay Hak yoluna iletmek
için gelen İlahl Kitabın genel prensiplerine aykırı
idi. İşte bundan dolayı dini amacından saptırma
rağmına çıkar sağlayan insanların "durumlarına,
kazançlarına yazıklar olsun!"
denmektir.
Y a:hudl din adamları, kendi keyiflerine göre
böyle hükümler koydukları gibi müşrik Araplar da
kendi kendilerine böyle hükümler koyup, bunları
Allah'ın hükmü göstermişlerdir. Onun için yüce
Allah, müşriklere hitaben de:
"Dillerinizin yalan yere nitelendinnesinden ötiirü
'Şıı lıe/a/dir, şu lıaramdır' demeyiiı, sonra Allalı'ın
üstüne yalan atmış olu_rs.wıuz. Uydurduk/an yalanı
Allalı'ın üstüne atanlar if/alı olmazlar." (17) buyurmaktadır.
Kur'an'ın işaret ettiği bu eylem, yalnız Yahudilere . veya müşriklere münhasır kalmamıştır.
Zamanla her dine böyle katmalar olmu~, din adamlannın zanna ·dayanarak verdikleri hükümler,
Cennet Kimsenin T_'ekelinde Değildir/Prof.Dr.Süleyman ATEŞ
Allah'ın
hükmü kabul edilmiştir. Müslüman
de bu konuda Yahudilerden geri kalmaı:İuşlard.ır. Zaten onların b\1 dinin ruhundan
uzak ayrıntı hükümleridir ki, kolay dini
güçleştimıiş, din hakkında kuşkular uyanmasına
sebeb olmuştur.
Özetle, Bakara Silresinin 79 ncu ayetinde
geçen kitap, Tevrat'ın kendisi değil, ona yazılan
şerhlerdir. Cenabı Hak, Musa'ya vahyen verilen
Tevrat'ın dışında, insanlarm kendi elleriyle
yazdıklan kitapların, Allah'ın sözü olmadığını vurgulamaktad.ır. Tevrat'ın kendisine gelince Kur'an-ı_,
Kerim, indiği sırada Y abiidilerin ellerinde bulunan
Tevrat'ın Hakk'ın sözü olduğunu söylemekte, onu
doğrulayıcı olarak indiğini belirtmektedir.
Şimdi Kur'an, kendinden önceki Kitabiarı
doğrulayıcı ise neshedici olamaz. Eğer o Kitaplarda bulunanlar yanlış, uygulanmaz hükümler ise
Kur'an onl~ nesheder. Ama Kur'an öyle
görmüyor, ta.nl tersine, onlan birer nur, rahmet ve
hidayet kaynağı görüyor:
faküıler
"Tevrôt'ı
biz indirdik. Onda hidôyet ve nur
ll
"İçinde A/1/ih'm hükmü bulunan Tevrôt yanlannda
dururken seni nasıl hakem yapıyorlar da sonra
(senin verdiğin hüküm işlerine gelmeyince) ·dönüyorlar? Onlar inanıcı değiller" (22).
Maide Silresinin 44-45 nci ayetlerinde Tevrat'ın hükümlerini güzel uygulayan y ahileli din
adamlan övi}Jüp, Tevrat'taki İlahi hÜkümleri
uygulamayaniann kafir olduklan vurgulandıktan,
Tevrat'm içerdiği İlahi kısas hükümleri özetlendikten sonra İsa'ya da İncil'in verildiği bildirilmekte
ve:
"İnctl sahipleri A/1/ilı'm onda indirdiğiyle hükmetsin-
ler.
Allôlı 'm ind,irdiğiy/e lıükmetmeyenler
yoldan
(23) deniliyor. Aynı silrenin birkaç
ayet ilerisinde de:
çıkmış/ardır."
vardır."
(18)
"İs/iya içinde hidôyet ve nar bulunan, önündeki
Tevr/it'ı
dogrulayan ve konmanlar için yol gösterici ve
inci/'i verdik." (19)
öğüt olan
,..\.:.U
-
.A •
\ı,..!j
"'
i) ..; .., ./... ...•
J
ı...>
1'~ .,s.i!ı .....\:..<:!ı • :;i .~ li
•
-..,
-
"""
"De ki: 'Öyleyse Musa'nın, insanlara nur ve yol
gösterici olarakgetirdiği Kitdb'ı kim indirdi?" (20).
Kendinden önceki Kitab'ı neshetmek şöyle!\
dursun, ona sahib olucu, koruyucu ve doğrulayıcı
olarak indirildiği bildirilen Kur'an (21), Kitab ebline, Kitaplannın hükmünü olduğu gibi uygulamalarmı emretmektedir:
{~'~~~~_,:ll r" .).:.$.).!.ll;._(;.; 4)
-~ j.l~
18
19
20
21
22
23
24
.!.WJ' \...) ..!JJ.) -'-"-! .:/ :.)~.P-
"Eğer onlar Tevrôt'ı İncfl'i ve Rablerinden kendilerine indiri/eni uygu/asa/ardı, muhakkak ki
üstlerinde' (ki ağaç/ann. meyva/annda)n ve ayakr:
/anmn altındaki ürünler) den yer/erdi. içierinile
doğru yolda giden ılım/ı bir topluluk var ama, çoğu ·
ne kötü işler yapıyorlar?... De ki: 'Ey Kit/ib ehl~ siz,
Tevrôt'ı ve incf/'i, ve Rabbinizden size indiri/eni
uygulamadıkça bir esas üzerinde değilsiniz'!" (24)
Şimdi eğer
Kur'an indiği sırada Tevrat ve
İnçü muba,rref, aslı yok ve Kur'an onlan tamamen
neshetıniş,
ortadan kald.ırm.ış ise nasıl Yahudilere,
hükmünü uygulamalan; Hıristiyanlara
İncil'in hükmünü uygulamaları, ve genel olarak
Kitap ehline, Tevrat ve İncü'in ve Rablerinden kendilerine indirileni uygulamaları emredilir7 Olmayan, yahut nesbedilen şey nasıl uygulanır?
Kur'an Kitap ehline, Kitaplarını doğru ·dürüst
Tevrat'ın
Maide SGresi: 44.
M4ide SGresi: 47.
En'am Sil resi: 91.
Mc1ide SGresi: 48
Milide SGresi: 43.
M4ide SGresi: 41.
M4ide SGresi: 66-68.
l
..
~·- . :--~·--
..
•
o
•
••
"'
· ·-
-~..-
· - ::-
:---·
·:
•
.. •
lslamiAraştınnalar Cilt:3, Sayı:J, Ocak 1989
12
uygulamalarını vnrguladıktan sonra bütün İlahi
dinlerin özde birliğini ve bunlan gereğince uygu-!
layanlarıı:ı. hepsinin mutluluğa erecejŞni belirtmek\
üzere şöyle buyuruyor:
~\.ı
.YI .:r c..>;WI_, ~L.a.Jı_,ı_,.)lA> ..:r-.ül_, ı~\ ..:r-.ül .:.ıı
u~ '1 _,
..ı.;s. ~.r:-i ~ l:ı..t.... ~_, ? 'lı r,.ıı_,
("1':)
..:ı j fi
~'1 J r-oJs.
''İnananlar, Yahadfler, S abiiler ve Hıristiyanlar (dan)
A/lalı'a
ve alıiret gününe inanan ve iyi işler yapanlara korku yoktur ve onlar üzelmeyeceklerdir." (25)
Kur'an, hiçbir milleti topyekün cehenneme i
mahkum etmez. Her milletin içinde iyilerin ve i
kötülerin bulunduğunu, Yabiidilerin de çoğu
sapmış . olsa dahi içlerinde ılımlı, iyi işler yapan,
temiz kalbii silih kişilerin bulunduğunu söyler:
"İçlerinde aşın gitmeyen, mu'tedil bir ümmet var
ama, çoklan sapmaktadır. " (26)
(dünyan)ın
menfaalini alıyorlar: 'Biz, nasıl olsa
diyorlar. Kendilerine, ona benzer
bir menfaal dalıa gelse onu da alırlar. Peki Allôh
hakkında,
gerçekten başkasını söylememeleri
hususunda kendilerinden K.itiib mistila alınmamış
mıydı? · Ve onun içindekini okuyup öğrenmediler
mi? Ahiret yurdu, korunanlar için (dünya menfaatinden) daha hayır/ıdır. Düşı1nmüyor musunuz?
Ama K.itab'a sımsıkı sanlanlar ve namazı /alanlara
gelince.efbette biz, iyiliğe çalışaniann ecrini 2iiyi etmeyiz." (29).
Bu ayetler, Yahudllerden SÖZ etmektedir.
Önceki ayetlerde y ahiidllerin içindeki gruplara;
güzel davrananlara, yoldan çıkm.ış olanlara, çeşitli
davranışlar göstereniere işaret edildikten sonra
söz, Hz.Peygamber (s.a.v.) devrindeki Yahiidllerin.
davranışiarına getirilir ve Kitab'a, yani Tevrat'a
vans olan bu kuşağın da, Tevrat'ı okuyup. hükümlerini anlamalarma rağmen yine dünya tutkunu oldukları, Hakk'ın dışına çıktıkları ifade
edilir.. Fakat Kitab'a sımsıkı sanlan, ona bağlı kalıp
namazlarını kılan silih kimselerin ecrinin zayi edilbağışlanacağızl'
meyeceği vurgulanır.
''Masa kavmi içinde hakka uyup hak ile adaletyaptın
bir topluluk da vardır." (21)
.
;
.
~' :.~'~lı
.._ ~' ... ~ ll:
-
-
-
~G '~~ ~ i
_r-i>": - :
~--
~<Jı . .wuıı
''Yarattıklanmız içinde hakka uyup
yapan bir topluluk vardır." (28)
lıak
ile adalet
İşte Allalı'ın, cennetle müjdelediği kimseler,
bu ılınılı, insaflı, iyi yürekli insanlardır. Bu gerçeği,
daha açik olarak aşağıdaki ayetlerde de görüyoruz:
...i.>.~ li o • ..L,:.·ı... ..ı:.. ~ .r~ r-='ı..
' .. .:.ıı. l:.! ..............
.. .:ı .J..;,
, •. b~·,
J"'
'
J
..
\.. ı_:-' J.)) ~ı 'yı ....U\ V~
.) _,...~ ..:r..üı J
e.,~
"-
\}
.,~
--~"1 ,Ji
. .)~ ')üi .) ~ . ..:.r-.iJI
J
'-;"'l::..,(j\
.. J
-
J~ r;Js.
,r..>- ö,>\ 11 ) ..1.!1 ~
~~ _r:-i ~ "1 · \.iı·o,Uı ıyüi_, .'-:"l:SJ~
''On/ann ardından, yerlerine geçip K.itôb'a vôris olan
birtakını insanlar geldi ki,
onlar, şu alçak
25
26
27
28
29
30
M§ide SO resi: 69.
Maide SO resi: 66.
A'rafSOresi: 159.
A'rıtfSOresi: 181.
A'rafSOresi: 169-170.
Faıır SO resi: 32.
r
.
•
2 :::
~ ~~
:
~
~~ --
•
.!.1!~
"Sonra Kitabı, kullanmız arasından seçtik/erimize
miras verdik. Onlardon kimi nefsine zulmedendir,
kimi orta gidendir, kimi deAilah'ın izniyle hayırlarda
öne geçendir. işte büyük lutuf budur!" (30) ayeti de
Kitab'ın yani Tevrat'ın hükümlerine bağlı kalan
kimselerin, büyük mükafata ereceklerini açıklıkla
belirtiyor.
AI-i imran
Siiresinin 112 nci ayetinde de
mesaja, peygamberlere . karşı olumsuz davranışlar içine giren Yahudllerin, Allalı'ın gazabına
uğradıkları belirtiJelikten sonra; hepsinin bir
olmadığı; Kitab ehli içinde Alla.Iı'a ve ahirete
inanıp, geceleri ibadet eden, hayır işlerine koşan
silih kimselerin de bulunduğu ve öyle kimselerin
ödüll~ndirileceği bildirilmektedir:
İlahi
Cennet Kimsenin Tekelinde Değildir/Prof.pr.Süleyman ATEŞ
13
olduğu gibi bu ümmet içinde de vardı. İşte cennete girecek olanlar, bu iyi yürekli, Hakk'a bağlı insanlardır.
-·
· ~l:
. ·...~
-
-
• ~s::..... ·.li -.~,._,;.
..... \..W,
., ..,..,
.., ...
.uıı.
\....
..,
·~ma hepsi bir değildir. Kitab eh/i içinde, gece saatlerinde kalkıp Allah'ın ayetlerini okuyarak secdeye
kapanan bir topluluk da vardır. Onlar Allfih'a ve
ahirete inanırlar, iyiliği emreder, kötülükten menederler,· hayır işleljne koşar/ar. İşte.., onlar iyilerdendir.
Yapacaklan hiçbir iyilik ink/ir edilmeyecek
(yaptıklarının karşılığı verilecek) tir. A/1/ilı,
konınanlan bilmektedir."
Görülüyor ki Kur'an-ı Kerim, bir milleti
topyekün azaba mahk.Om etmemiş, kendilerine indirile~ Hak Kitabı'nın ruhuna bağlı kalanlarm
ödüllendirileceğini; onun yolundan ayrılanlarm da
cezaland.ınlacağını belirtmiştir. Bu, Al)ıih'm genel
yasası, İlahi prensibidir. Son Peygamber Hz.
1\.luhammed'e inanmış olduklarını söyleyen
herkesin de cennete gideceğini söylemez, ancak
Allah'a ve ahirete inanıp salih amel yapanlarm cennete vans olacaklarını vurgular. Kur'an'a göre
ıman, sadece kuru bir sözden ibaret değildir.
Güzel eylemler 9içiminde görünen kesin düşün­
cedir. Ra'd SOresinin 19-24 ncü ayetlerinde cennetlik olan mü'minlerin vasıfları anlatılmaktadır. Bunlar sadece "İnandık" diyenler değil, fakat
sözlerinde duran, Allah'ın buyruğunu yerine
getiren, Allah'a saygılı, abiret hesabına inarup bundan korkan, Hak yolunda çekilecek eziyetlere
sabreden, namazlarını kılan, Allah'ın kendilerine
verdiği nzıktan gizli ve açıJc sadaka veren, kötüİüğü
iyilikle savaı: kimselerdir. ·
Mü'minftn SOresinin 1-11 nci ayetlerinde de
yine cennete girecek olan mü'm.inlerin vasıfları
anlatılmaktadır. Bunlar, sözle inanmış olduklannı
iddia edenler değil, fakat saygı ile namazlarını
kılan, yalandan, boş sözlerden uzak duran,
zekatlarını veren, namuslarını koruyan, sözlerinde
duran, eminetiere hiyanet etmeyen sa.Iih insanlardır. Eski ümmetler içinde böyle temiz kişiler
31
32
33
34
Kur'an'ın getirdiği bu prensip bu kadar açık
iken neden bilmem, bu ayetler~ hep önyargıların
sislendirdiği renkli gözlüklerle görüp, ille diQini
bır~ayan bütün Kitap ebiinin ceheniıe~
olduğu iddia edilmiştir? Sanki Allah, kullarını yakmaktan zevk mi alır? İUşa O, iyi kullarını yakmayacak kadar merhametlidir.
'~Ilah
kul/ara zulnıedici değildir!" (31).
Y a1nız müslümanlar değil, bütün insanlar
O'nun kullarıdır. Ve O'nun merhameti, insanların
merhametiyle kıyaslanamayacak derecede geniş­
tir, boldur. İnsanlarm dar düşüncesi, egoizmi O'
nun geniş rahmetini daraltmak istemiş; düz
yolunu eğri büğrü göstermiştir. Dar düşünce ile
yapılan yorumlar, islama hizmet değil, köstek
olmuştur. Kendi düşüncelerini Allah'ın hükmü
görenler, Kur'an'ın açık ifadesine göre onmazlar.
Çünkü onlar, kendi düşüncelerini Allah'a iftira
etmişlerdir. "Uydurduğu yalanı · All/ih'm üstLine
atan/ar, onmazlar." (32) . .
·Tekrar vurgulayarak belirtmek isteriz ·ıa:
Kur'an'a göre Allah'a şirksii, ahirete şeksiz :inanan ve sa.J.ijı amel yapan .her İlahi din mensub!!-:-·
cennetle müjdelidir. Ancak herhangi bir kimseyi
veya peygamberi Allah'ın oğlu sanmak, Allah'a
kızlar, oğullar, eşler, ortaklar vermek; yahut
Allah'ın üç varlıktan biri olduğunu söylemek .
küfürdür: .
-
"A/1/ih,
Meryem
(33).
oğlu
~­
Mesih'tir" diyenler k/ifi,..
olmuşlardır. "
~")'.!
"Allah,
..:Jt;
,JJI
.J! 1_,.lU
_;.ili
uçun
üçüncüsüdür,
(34).
)S"
..ı...;)
diyenler
kôftr
olmuşlardır. "
Kur' an-Kerim, Kitap ehli .içinde bu tür inanç
sahiplerini, bundan vazgeçip tevhide gelmeğe
çağırmaktadır: "Ey Kitap ehli, dininiu/e taşlanlık et-
Al-i lmran: 182, Enfal: 51, Hac: 10, Fussilet: 46, J<af: 29.
Nahl SOresi: 116.
Maide SOresi: 71.
Mıiide SOresi: 73.
...... ..,. ...._
-~--..:...---·~-:.-
_..... ·---.......
İslami Araştınnalar Cilt:3, Sayı: 1, Ocak 1989
14
meyin ve Allôh haklanda gerçek olmayan şeyleri
söylemeyin! Meryem oğlu İsô Mesih, sadece
Allah'm elçisi, O'nun Meryem'e attığı kelimesi ve
O'ndan bir nılıtur. Allôlı'a ve elçilerine inamn,
(Allah) üçtür, demeyin. Kendi yoranmza olarak bundan vazgeçin. Çünkü Allôh, yalnız bir tek Tanrı.dır.
Hôşô O, çocuk salıibi olmaktan yücedir. Göklerde
ve yerde olaniann hepsi O'nwıdur." (35)
Bakınız Kur'an-Kerlnı,
Kitap ebiinin dinlerini kötillemiyor, onlardan dinlerini bırakmalanru
da istemiyor, fakat tevhlde aykırı inançlan bırakıp
Allah'a ve elçilerine inanmağa, aşırılıktan ·
vazgeçrneğe çağınyor. Çünkü onları bu tür
inançlara götüren, İsa'ya olan sevgilerini aşırılığa
vardırmaları olmuştur. Bu ifrat, sonunda oQ.ları
insan olan peygamberi Allah'ın parçası sanmağa
götürmüştür.
Kur~an-ı
Kerim, Maide Suresinin 73 ncü
inancını bırakmayanlara acı bir
azabın dakunacağını bildirmekte ve onlan bu
sözden vazgeçrneğe çağırmakta; , AI-i İınran
Sılresinin 64 ncü ayetinde de onlan tevhld
inancında birleşrneğe davet etmektedir:
ayetinde testis
;_U, \·~ :~ ~; ;-~J \;.:.,.ı ~ı,_. ~ j~ '}~ ...,..1.60ı -~i~
.. ....uı
j J:> ...
-
~~) ~ ~ ~'i J ~
-
...
.. :..
!l-1.::.; ':,·;
J
''Ey Kitab e/ıli, bizim ve sizin aramzda·e#t olan bir
keliriıeye gelin: Yaimz Allalı 'liUij)alinı:' O'na lı içbir
şeyi ortak koşnıayalmı: birbirimizi, Allalı 'tan başka
Rabler edinnıeyelinı!... " Ayetin sonunda ve
deva~Jllnda da İslamın bu olduğunu vurgulamaktadır:
Demek ki Allah'a
şirksiz,
ahirete
şeksiz
inanıp salih amel yapan herkes islam dairesi için-
dedir. Peygamber'in vazifesi Allah ile kul arasına
girmek, yahut insanları kendisine taptırmak değil,
Allah'a ki.ılluğa götürmektir. Allah'a iman ve yalnız
O'na kulluk gereğini duyurmakta, peygamberin
görevi son bulur.
"Sana düşen, sadece tebliğdir. " (36). Ne peygamber, ne de herhangi bir varlık, Allah ile kul arasına
giremez ve·Allah'taiı başka tanrı gibi tapınılamaz:
35
36
37
. 38
"Allah, İsa'ya dedi ki: 'Sen mi insanlara, beni
ve anamı, Allôh'tan başka iki tann edinin, dedin?'
İsa: 'llaşa, gerçek olmayan şeyi söylemek benim
haddim değildir. Senin buyruğun vechile ben onlara; sadece Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz
olan Allab'a kulluk edin, yalnız O'na tapın!'
dedim..." (37).
Ancak Hz.Muhammed (S.A.V) in peygamKitap ehlinin, ouun gerçekten
Hak tarafından vahy alan bir peygamber
olduğunu, ona gelen Kur'an'ın da Hakk'm vahyi
olduğunu kabul etmesi, buna inanması gerekir.
Bunu kab~!. ede_Jse;..Jsendi dininin hükümler:ine
göre amel etse de -Allab'a şirk koşroadıkça­
mutlu olacaktır. Mutlaka dinini bırakıp müslüman
olması şart değildir. Zaten onun mesajının ·hak
olduğunu kabul eden Kitap ehli, kendi dini üzre
gitse de son peygamberin getirdiği dinin ruhuna
tabi olmuştur. Çünkü peygamberlerin misyonu, insanlan sadece Hakk'a taptımıaktır. Hakk'a tapan,
peygamberin mesajına uymuştur. Bütün peygamberlerin mesajlan aynıdır. Herhangi bir kul
Allab'a yöneliyor, yalnız O'na kulluk ediyorsa, o
peygamberin yolundadır.
berliğini duymuş
~..L;;.
t
;
•
_l>.:
\.,
.:-<... ,_; .:.ı...;
• ..,
/'
J
, '
•
._;.ili :.~·ı
~
'
.r~l .:..~ ı' u ·!;
•
J
1
J..,U~
~)\i.'}ı "', 1~ _,_,ı
-~ '......::..,
,
- • 1 '
._,
.....
r
......
.., ,.,
•
...
Jı :.: ~ ._,_i)ı
"'
•
- -
_
..
'
/'~ ~}IJ ~,;J:!ı j
.,1
~
'
..!..l!l.i ......
J
·-
ı :.ii
...... ..,.~
'
•.ili
\oo:t
"Onlar ki yanlanndaki Tevrôt ve İncil'de yazılı bulduklan o Elçi'ye, o ümmi peygambere uyarlar. O
(peygamber) ki, kendilerine iyiliği emreder. kendilerini kötiilükten meneder; onlara güzel şeyleri
lıelôl, çirkin şeyleri haram /alar; üzerlerindeki
ağırlık/an, sırtlanndaki zincirleri kaldmp atar. Ona
inanan, destekleyerek ona yardım ·eden ve onunla beraber inen nara uyanlar; işte fe/aha erenler onlardır. n (38) ayeti, son peygamberin da'vetine karşı
çıkınayıp ona yardımcı ve destek olmayı; onun
getirdiği nura (aydınlık düşünceye, mesajının
ruhuna) tabi olanlan övüyor. Yahudüerle ilgili bir
siyakın ardından gelen bu ayet, İsrailoğullarından
kendi dinlerini bırakma~ değil, Peygamber
Nisa SOresi: 171.
Şora SOresi: 48 ve aynı malde: Al-i İmn1n: 20, Maide: 92, 99, Ra'd: 40; Nahl: 35, 82, NOr: 54, AnkebOt: 18 nci ayetler.
Maide SOresi: 116-117.
A'n1fSQresi: 157.
..,
'
..:,..:L:l-1
,..,~ \.~ .T~ , •.:.A..J:Jı ~
•
' ....
.:.: .-ı..:ıı
.,
1
,..:..!1
~-
15
Cennet Kimsenin Tekelindf! Değildir/Prof.Dr.Süleyman ATEŞ
Aleyhisselam'm da'vetine engel olmamayı, ona
yardımcı olmayı istemektedir. Peygamber'in getirdiği nura tabi olmak, İlahi düşüneeye uymak
demektir. Önyargılardan, ard düŞüncelerden uzak
olarak kendi kitaplarına ba@.ı kalanlar, yeni
Peygamber'in mesajına engel ol.maz(ar. Çünkü bu
mesaj, asimda yeni değildir. Kendi kitaplannda
bulunan gerçeklerdir. Peygamber Aleyhisse~am bu
İlahi mesajı, onun dilini anlamayan insanlara, yeni
bir ruh ile sunmaktadır. O halde ard düşünceden,
bağnazlıktan uzak olan insanlar, peygamberin
misyonunu engellemeğe kalkmaz, bilaids ona
yardımcı ve destek olurlar. İşte Kur'fuı, yeni
peygambere köstek değil, destek olacak insanlan
övmektedir. ayrıca ayette uyulması öğütleneo "nur"
Kur'an'ın vasfı olduğu gibi Tevrat'ın da vasfıdır:
"De ki: 'MQsd'nın, insanlara nfir ve yol gösterici
olarak getirdiği kitdb'ı kim indirdi?" {Etı'ôm Sıiresi:
91). Hz.Muhammed'le indirilen nılr, Hz.Musa'om
getirdiği nılrdur. Birine uyan, diğerine de uymuş
demektir. Ancak önemli olan laf ile değil, İlahi
Kitabın getirdiği nılra, ruha, aydın inanca uymaktır.
Kur'an'ın sadece bir tek ayeti ile hüküm
verilemez. Kur'an, ayetleri biribirini tefsir etmektedir. Bu arada peygamber'e yardımcı olan, onun
getirdiği nura uyan .Kitap ehlinin, dinlerini bırakıp
müslüman olduklan aniamma gelmediği, ancak
onun Hak tarafından gelmiş kendi eUer~deki
Kitabın
içerdiği · gerçeldere
uygun vahyler
olduğunu kabul ve itiraf etmek anlamına geldiği,
aşa~daki ayetlerden daha güzel anlaşılmaktadır.
Kur'an-ı Kerim, Peygamber'i dinleyip onun
mesajının vahy eseri olduğunu itiraf eden Kitap ehlini övmektedir:
onlar
l.)l.J . .Jr-
.:ı -'.;.,..
~ .!.W)i · v..
.......ı......
..)~
Y-
~
r ..w .:. :-- ......,ı.:...<.ıı rt:'' ..:~-.i.l'
...w. -.,.
\.:S" \.il' l:.ı·~' ~ooo~. ... . """"';.:Lı ...;1'- ı Jü
J
~l.:.ijJ \..) ~' ~4 :.J}J~J '..ıfr"' ~ .:.r/r r.r.-i
"Bundan önce kendilerine Kitlib verdiklerimiz, o
(Kur'an)a inanırlar. Kur'/Jn onlara okundugu
zaman: 'O'na inandık, o, Rabbimizden gelen
gerçektir. Zaten biz, ondan önce de müslüman
{Allah'a teslim olan)lar idik' derler. İşte sabretmelerinden ötürü onlara, mükdfatlan iki kere verilir;
39
40
iyilikle savarlar; kendilerine
{yoksullara) verirler... " (39)
Şimdi burada Kur'an'a inanan
Kitab ehli, dinkütle halinde müslüman olmuş
değillerdir. Burada övülenler, Kur'an'm, kendi
kit.'}planna uygun Hak kitabı olduğunu kabul edip
ona ve onun müb.elliği Hz.Muhammed'e saygılı .
davranan iyi yürekli Yahudi ve Hınstiyan bilginlerdir. Kur' an, öylelerini birçok yerde övmektedir:
ayrılıp
ierinden
l:.ı 1.)1
\,) ...
...w .,.
•
....wı 1.;
.i _·..ı..ill
,; J
..
-
~i) ~t
J.S.. J.
~
'
b .
.,.~
j t ,1.:,..
..
J
~
,;
':).i "" 1.:..t
J
•
.J
!L;
-
.)~ :J . ~ • . '~ :J\i)S\J :J:;; ~ ...... ~
•
_,_,
-..,
•
_,
.J
1
, ...
"De ki: 'Siz ister ona inamn, ister inanmayın; o, daha
önce kendilerine bilgi• verilerilere (yani ' Kitap ehli
alimlerine) okunduğu zaman onlar, der/ı al çeneleri
astı'ine secdeye kapamrlar. Rabbimizin şam yücedir,
gerçekten Rabbimizin sözü mutlaka yerine getirilir!'
derler. Ağlayarak çeneleri üstüne kapamr/ar ı•e
Kur'an on/ann derin saygısım artınr." (40).
Burada (;o-W' 'Y'.;1) "Bilgi verilen/er" diye nitelendirilenler, hakperest Kitap ehli bilginleridir.
Bunlar, dinledikleri Kur'an'ın vahy olduğuna inanarak· duygulanan, ağlayan. iyi niyetli insanlardı,
Kur'an'ın vaby· olduğunu anlamış, Hz.Muhammed'
in peygamber: olduğunu kabul etmişlerdi, fakat
kendi dinlerini bırakmış değillerdi. Kur'an'ın da
vahy olduğunu kabul eden bu iyi yürekli temiz
düşüneeli insarılar Maide Suresinin 82-85 nci ayetlerinde de övül.mekte ve gerçeği itiraf eden o insanIann da cennete gireceklerini bildirmektedir:
1$"_;i .,.,..iJI • .) ..JI 1.;...l .,..iJI ö ,l_ıs.
J
~ ~
kötülüğü
verdiğimiz nzıktan
_,
--
..~....
J
J
_...
J
• ll~ v;
r Lı.; \.il~ 1.-~.Jü _..
.,.....iJI 1.;...
.,.,.ili
_, i --
~
ı :.ii\... 1J~
-./
1.)1 J•. .:ı.,.,_~
'i
J~·
..
y..ı .:/ 1,;f'
\.. J
ll (:'..\.11 .:/
·-:
;
..t..:.i
,..UI
.1
•
~ .-.~i
(:'
.)..c,.:!
ô~y r-·r•i
.)..c,..:l ..,•
•·
_J, ~u;J ..:,~
,. '
..ı!4 .:/~'i U\.. J .,:_.,ı..ı.;.L!JI
u'ı.; . ~C:J,
~
-
-
-
-,:._.
1
<.S; J.:-' )'
.J·~
jl
~ü \.:...ll.:.ıı .J._,J fi
.. ...;!ı,.... l:.ı; U>..ı... .Ji c-~•. ı..:. tı.ı """".,. lid.~·
\
J
\,_
•
~'.r. .!Jj.).: ~.,; ..:r-..ı..!b:. )~;')il
-
Iri.:/ ..s ;f. ..:..ıL:.:- l_,.!ü ~ .J.ll
~~
Kasas SO resi: 52-53.
İsra Stlresi: 107-109.
t ~·--~---··
• •••
V" ·· - ~-. :.-- _
...
· - · · . .... .
İslômiAraştınnalar Ci/t:3, Sayı: i, Ocak 1989
16
''İnsanlar içerisinde inananlara en yaman düşman,
YahQdfleri ve ortak koşanlan bu/ursun. İnananlara
sevgice en yalanla11 da 'Biz hıristiyanlanz' diY.enleri
bu/ursun. Çünkü on/ann içlerinde keşişler ve
rahipler vardır ve onlar büyüklük taslamazlar.
· Resa/'e indiri/en (Kur'an)ı dinledikleri ·zaman
tamdıklan gerçekten dolayı gözlerinin yaşla dolup
taştığını görürsün. Derler ki: ~abbimiz, inandık bizi
şalıidlerle beraber yaz!'. Biz, Rabbbimizin, bizi iyiler
arasına katmasını umarken neden Al/alı'a ve bize
gelen gerçeğe inanmaya/ını?' Bu sözlerinden dolayı
Allii/ı onlara altlanndan mnaklar akan, içinde
ebedf kalacaklan cennetler verdi. Güzel hareket
edenlerin mükiifiitı işte budur!" (41).
Kur'an-ı
Kerim, Kitap eblinin, Kur'an'ın
sevindilderini belirtmektedir: "Kendilerbie
Kitap verdiklerimiz, sana indiri/enden sevinç duyarlar" (42). Bu sevinçl.e rinin nedeni, Kur'an'ın, kendi
kitaplarının içeriğine uygun düşmesidir. Çünkü
Kur'an da o Kitab'ın genel prensiplerini, kıssa­
larını öğütlerini içermektedir. Bundan dolayı:
inişine
·"Kendilerine Kitiip verdiğimiz kimseler,
tamdıklan gibi o (Kur'an)ı tamr/ar." ( 43).
oğul/anm
Kitap ebli, Kur'an'ı, oğullarını tanıdıkları gibi
Kişi, oğlunu nasıl tanırsa, onlar da
Kur'an'ı öyle tanımaktadırlar. Neden? Çünkü
onun içerdiği prensipleri bilmekte, kendi
Kitaplarında okumaktadırlar. Kendi kitaplarının
dilini bilmeyen bir insanın ağzından çıkan bu
sözleri duyunca, derhal bunun vahy ile ona veriİ­
miş olduğunu anlarlar. Zira iki Kitabı da
vahyeden, aynıdır. İlahi sözler değişmez:
tanırlar.
''Alliilı'm
söilerini değiştirecek kimse yoktur." (44).
Tevrat'ı, İncil'i vahyeden Allah, Kur'an'ı da vahyetnıiştir. Her peygambere, ken4i kavminin diliyle
41
42
43
mesajını iletmiştir.
''Bu (hüküm1 elbette ilk sahifelerde de vardır.
İbrôhfm'in 've Masa'nın sahifelerinde." (45).
Bu muhteva birliğinden dolayıdır ki İnıarnı
A'zam Ebu Hanife, namazında Kur'an ayeti yerine
Tevrat'tan ayet okuyan ve okuduğu ayet Kur'an'a
uygun düşen kimsenin namazının sahih olacağına
hükmetıniştir (46).
İşte Kur'an, bütün insanlığa bu geniş İlahi
rahmeti sunmuştur. Hz.Peygamber (SA.V), Kur'
an'!!- aykın bir şey söylemez ve söyleyemez. Çünkü
onun görevi, kendisine gelen vahye tabi olmaktır:
"Ben, ancak bana valıyo/unana tabi oluyorum." (47).
Zaten kendisine, vahyden asla ayrılmaması, bundan
azıcık ayrıldığı takdirde şiddetle cezalandırı­
la~ğı ilitar edilmiştir: ''Az daha onlar, selıi, sana
valıyettiğimizden ayırarak ondan başkasını bize
iftira etmen için fttneye · düşürecek/erdi. İşte o
zaman seni dost edinir/erdi. Eğer biz seni
• sağlanı/aştınnasaydık, onlara (yani müşriklerin arzulanna) bir parça yanaşacaktın. O takdirde sana
lı ayatın da, ölümün de kat kat ( azôb)ını taddınrdık.
Soiıra bize karşı sana bir yardımcı da bulamazdın."
(48).
''Alla/ı
size (helai ve haram olanı) .açıklamak ve
sizi, sizden .öncekilenn yasalanna iletmek ister..."
ayeti ile Peygamber (s.a.v)in, öncekilerin yasalarına
iletildiği, yani kendisine öncekilere vahyedilen
İlahiyasalann verildiği bildirilirken:
A'rafSOrcsi: 82-85.
Ra'd Süresi: 36.
Dakara: 146.
44
En'am:20
4S
A'la Süresi: 18-19.
46
47
48
Scrahsi', cl-MebsOt: 1/234.
En'am Süresi: 50, Ah ka( SOrcsi: 9, YOnus Suresi: 15, A'rafSilrcsi: 203.
isra Sil resi: 73-75.
Sözlerin kalıplan değişik ama
içeriği aynıdır:
Cennet Kimsenin
Te~elinde Değildir/Prof.Dr.Siileyman ATEŞ
"iste onlar, Allah'ın hidayet etiiği kimselerdir.
on/ann yoluna uy".
"Sonra sana: 'İbrahim 'in yoluna uy; o ortak koşan­
lardan değildi' diye valıyettik." ayetleriylede
Peygamber Aleyhisselam'a, önceki peygamberlerin yoluna, İbrahim'in getirdiği tevhid dinine
uyması emrediliyor. Şimdi Allah, peygamberine,
öncekilerin yoluna uymasıru, kendisini onların
getirdiği yasalara iletmek istediğini açıkça bildirdikten sonı:a ve Kur'an'ın getirdiği, onlara verilen
Kitab'm ruhuna uyup onları doğrularlıktan sonra
Kur'an onları nasıl nesheder? Bu, son derece
büyük bir çelişki olur.
Biz bu satırları yazdıktan sonra, görev icabı,
Prof.Dr.Abdullah Draz merhum'un, "İnitation Au
Koran" adlı eserinin, "Kur'an 'm Anlaşılmasiiia
Doğru" adıyle yapılmış Türkçe çevirisini okuduk ve
ömrünü Kur'an tetkikiyle geçirmiş olan Merhum
Profesör'ün, bizim açıklamak istediğimiz evrensel
Kur'an düşüncesini yakalarlığını hayranlıkla
müşahede ettik. Merhum Profesör diyor ki:
·
"Allah'ın
peygamberlerinin,
birbirlerini
te'yidedip, birbirlerine d~stek olduklarını görmek
ne kadar huzur verici bir şeydir! Hz. Mfısa, kendisini .daima Hz.İbrahim'e, Hz.İshak'a ve Hz.Ya'
kub'a nisbet etmiyor muydu. Hz.İsa da eski :şeriat­
leri ve peygamberleri tasdik için gönderilmemiş
miydi?
İşte Kur'an-ı Kerim, bu fikir üzerinde daha
kuwetli ve ısrarlı bir şekilde durmuştur. O, bütün
peygamberlerin; sadece Allah'ın himayesinde tck
ve bölünmez bir cemaat teşkil ettiklerini (49)
değil, aynı zamanda bu birliğin, başlangıçta bütün
insanlarm birliği olduğunu, ancak sonrakilerin ya
İlahi emirlerin bir kısmını unutmaları (50) veya bu
emirleri kusurlu bir şekilde takdim etmeleri (51),
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
yahut da hırs . ve menfaatleri peşinde koşnıaları
yüzünden ihtilafa düşüp bölündüklerini (52) kesin
bir şekilde belirtmiştir.
Kendi içinde her yönüyle tutarlı olan Kur'anKerim, islam'ı hiçbir zaman Yahudi ve Hırıs­
tiyanlıkla çekişen ve sadece kensidinin bak
olduğunu kabul ettirmek isteyen bir din olarak
tavsif etmemiştir. Müslüman olmak demek, aynı .
zamanda Hz.Musa'ya, Hz.İsa'ya ve insan'lığın yaratılışından bu yana gelmiş geçmiş bütün peygamberlere ve tebliğ ettikleri şeriatlere, aralarında herhangibir ayınm yapmaksızın lman etmek demektir
(53). Daha doğrusu Allah'a teslim olmak ve
peygamberlerin birbiri ardından tebliğ ettikleri
İlahi iradeye tabi olmaktır (54). O halde gelin
tcfrika ve çekişmelere son verelim (55). Çünkü
falan adamın tebliğ etıiği
doktrinin şayet benim,
kisiyle aynı oldı.ığu doğruysa, bu adamın ağzından
çıkmış olduğu gerekçesiyle benim onu reddctmcm
için bencil (56), kıskanç (57) ve kendimi beğenmiş
olmam (58) dışında hiçbir makul sebep mevcut
ı
değildir.
"Demek ki Kur'an-ı Ker_im'in çağnsı, ilk
tcvhidedir. Yüce ruhların, candan sevdikleri ve
arzu ettikleri öyle bir tevhid'e ki, sadece ismini
anmak dahi, müsait kalbieri fethetmeğe yeterlidir.''
(59).
İlahi dinkrin birbirini neshetmeyip destcklediğini daha iyi belirtebiirnek için burada Kur'an-ı
Kerim ile, Kit~b-ı Mukaddes'in ta'limatı arasında
bir mukayesc yapmak istiyol'Uz. Biz bu karşılaş­
tırmayı '' İşte İslam Tasavvufu" adlı eserİnıizde
yapmıştık. Şimdi daha özet bir kar:şılaştırma için
Prof.Dr.Abdullah Draz' ın, adı geçen eserinden
alıntılar yapacağız. 0Aun mukayesesİ daha özet
olduğundan bu sayfaları iktihas etmeyi uygun
gördük. Ayrıca bu makaleyi yapmakla, bizden çok
önce, fakat bizim haberimiz olmadan onun da
bugün bizim vardığmıız sonuca varmış olduğunu
göstermek için ve Kur'an-ı Kerim'i, önyargısız,
Enbiya Su resi: 92, Mü'minün Süresi: 52.
Mtiide Süresi: 13,14.
Bakara Süresi: 75, Mtiide Siiresi: 41.
Bakara Su resi: 174, 253, Enbiyti Süresi: 93, Mü'miniin Siirc,.i: 53. Vii nus Siircsi: 19, En'am'Siircsi: 151) .
Bakara Süresi: 136,285, Al-i im ran Süresi: 84, Nisa Süresi 151J..
Bakara SOresi: 136, 285, Al-i İmrı1n: 84, Nisti Siircsi: 150.
En'tim SOresi: 159, ŞGrti Süresi: 13, Al·i lmrtin Suresi: 64.
Bakara So resi: 90, Al-i im ran Süresi: 19.
Bakara Spresi: 109.
Mtiide SOresi: 18.
Kur'an'ın Anlaştimasma Dognı, Çeviri: Y.Doç.Dr.S.Akdenıir, s. 74-76,/\nkard, l'JB3.
t ~-- :--·-- .
17
İslami Araştınna/ar Cilt:3, Sayı:ı, Ocak 1989
18
tedebbür ile okuyan
tarafsız
her ilim
adamının,
aynı sonuca varacağıru ispat etmek sağduyu için
yolun bir olduğunu vurgulamak istiyoruz.
Prof.Draz şöyle diyor:
"İşte bu yüzden Kur'an-ı Kerim'in kendinden
önceki kitaplara sıkı bir şekilde bağlanmaya ve
zamanla solmaya yüz tutan nurlarını tekrar canlardırmaya büyük önem verdiğini görmekteyiz.
Hakikat ilmi gibi, temel veeibeler de Kur'an-ı
Kerim tarafından daha önce eski milletiere tebliğ
edilmiş olarak gösterilmektedir. Allah'ın bütün
elçileri, adalet terazisini beraberlerinde getirmişler (83}, hepsi de hclal kazanmak, Allah'a
ibadet etmek ve iyi işler yapmakla cmrolunnıuşlardır (84). Nama;r ve zekat daha çok önceleri
Hz.İbrahim, Hz.İshak, Hz.Yakup (85), Hz. İsm ail
(86), Hz.Musa (87), Hz.İsa (88) ya da fan kılın­
mıştır. Aynı şekilde oruç da daha önceki milletIere emredilmiştir (89). Hac ibadeti ise Hz.İbrahim
ilc başlamıştır (90). Her kavmin kendine has
mukaddes mena'sikisi olmuştur (91). Maddecilik,
aşırı dünya= sevgisi, düşmanlık ve ahlaksızlık,
Hz.HGd ve Hz,Salih -tarafından da kınanmıştır
(92). Hz Lfit, halkının . ahHiksızlığına, Hz:şuayb de
ticarette bil~ yapmasına karşı çıkmıştır (93). Lokman hakim de .oğlunu terbiye ederken insanları
iyiliğe teşvil< etinesini
, kötülükten menetmesini ve
.
bu şerefli yqlda karşılaşabileceği meşakkatlere katlanmasını kendisine sıkı bir şekilde tavsiye etmiş ve
daima halim ve mütevazl olmasım emretmiştir (94).
Hz.Muhammcd'in kendinden önceki peygamberlerin şeriallerini aynen tebliğ etmiş olması, bir
tesadüf sonucu değildir. Kur'an-ı Kerim bu
konuda müslümanlara şöyle hitab eder: "Allah
size, sınırlarını bildirmek ve sizi sizden evvel
geçenlerin yollarına ilctmek ister" (95). Kendinden
önceki
peygamberleri
zikrettikten
sonra
Hz.Muhammed' e de şu şekilde hitapta bulunur:
.
"Onlar Allah'ııı. hidayet ettiği kiıı:.sderdir. öyleyse
sen de onların gittikleri yola tabi ol" (96).
Gerçekten, Kur'an-ı Kerim'in bir ayetinde bir .
peygamber veya bir hakim tarafından tebliğ edilmiş olan ahlaki bir kaidenin, başka bir ayette,
İslam cemaatı için de bir veeibe olarak kabul edildiğini müşahede ederiz.
Mukaddes kitapta geçtiği şekliyle, Hz.Müsaf ·
ve Hz.İsa tarafından tebliğ edilmiş olan ahlaki\
kaidelere bir göz atacak olursak, hepsinin de
Kur'an-ı Kerim'de ufak üslup farkı dışında, aynen
ıikredildiğini görürüz. Ancak, gerek Hz.Musa'nın
"On Emir"inde ve gerekse Hz.İsa'nın "Dağdaki
Vaaz"ında olduğu gibi bu kaideler, Kur'an-ı
Kerim'de bir bütün olarak verilmemiş, fakat
Mekki ve Medeni surelerde, dağınık bir şekilde ve
çokdefa her biri bir durum hakkında hü.k üm
olarak gelmiştir.
Mahalli ve şartlı bir veeibe olarak kabul ettiği
Sebt dışında, Tevratın Çıkış bölümünde 20. babt~
geçen on emrin Kut'an-ı Kerim tarafından aynen
tasdik edildiği görülür:
Tevrat
Kur'an-ı
Kendin için oyma put ... yapmayacak ,·e onlar
önünde secde etmeyeceksin.
Çıkış: 20/3,4
el- Hacı:. 30
Rabbinin ismini boşyere ağzına almayacaksın.
Çıkış: 2017
el-Bakara. 22-t
ei-Maide, 89
Babana ve anana hürmet et,
Çıkış: 20/12
el-isrii. 23
Katletmeyeceksin.
Çıkış: 20/13
en Nisa, 29
Zina etmeyeceksin.
en-Nur, 30-31
Çalmayacaksın.
el-Maide, 38;
~----------------------------
83.
84.
85.
cl-I Iadid, 25.
ci-Mu'miniln, 51 -52.
cl-Enbiya, 73.
86.
Mcıycm,55.
87.
88.
Ta-mi, 14.
R'J.
. ')0.
')1.
'J2.
'J3.
').j ,
'J5.
%.
Mcıycnı, 31.
ci-Bakara, 183.
cl-I lacc, 27.
cl-llacc, ~.67.
cş-Şuara, 128,151-152.
cş-Şuarn, l(ı5, 181-183.
l.uk nılin, 17-I<J.
cn-Niı;ii.2C..
ci-En'tinı; •JO.
Kerim
Karşımda başka ilahların olmayacaktır.el-İsra, 23
Cennet Kimsenin Tekelinde Değildir/Prof.Dr.Su~eyman ATEŞ
el-Mumtahine, 12
yalan şehadet etmeyeceksin.
el-Hacc,30
Komşunun hiçbir şeyine tamah etmeyeceksin.
Çıkış:20/14-17
el-Maide, 32.
Koroşuna karşı
İşte bunlar, ahlaki kaidelerin dayandığı esaslardır. Bu esaslarla ilgili olarak Hz.İsa şöyle
demiştir:
"Kim bu küçük emirlerden birini
kaldıracak olursa o, göklerin krallı~da küçük
olarak çağnlacaktır; buna mukabil kim bunlara
uyar ve başkalanna da uymayı öğretecek olursa,
bu ki§i göklerin krallığında büyük olarak
çağrılacaktır."
Fakat Hz.Müsa'nın tebliğini, bu asli veeibelerden ibaret saymak onu küçümsemek olur. Zira
Tevrattaki araştırmamızı sürdürüğümüzde, orada,
(Çıkı§: 22,23; Levililer: 19-25; Tesniye; 6) biraz
dağınık bir şekilde, gerek kalbe, gerekse zahiri
amele taalluk eden ve İncil'deki emirleri, daha o
zamandan haber veren diğer bazı emirlerin de mevcut oldğunu görürüz:
Tevrit
Kur'an-ı Kerim
Yalan haber taşımıyacaksın.
(Çıkış: XXIII, 1)
(en Nfu, 11-19;
el-Hucurat, 12)
Kötülük için çoklu~un peşinde. olmayacaksın.
(Çıkış:XXIII, 2)
(el-Maide, 2)
Ve fakiri davasında kayırmayacaksın.
(Çıkış: xxııı, 3)
(en-Nisa, 135)
Yakınına yardım edece~in.
( el-Maide, 2)
Sizinle misafir olan garip aranızda yerli gibi
olacak ve onu kendin gibi seveceksin.
(Levililer: XXIX, 34)
( en-Nisa, 36)
Kendi memleketinde kardeşine, hakirine ve
fakirine elini açacaksın.
(Tesniye:XV, ll)
(el-Maaric, 24-25)
Garibe haksızlık etmeyeceksin ve ona gadredmiyeceksin.
(Çıkış: XXII, 22)
(en-N"ısa, 127;
ed-Duha, 9)
Hüküm de haksızlık etmeyeceksiniz.
(Levililer, XIX, 15)
(en-Nisa, 58)
(el-Hacc,30)
Yalan şeyden uzak ol.
(Çıkış: XXIII, 7)
(el-Bakara, 204;
19
en-Nisa 107, 108)
ÖÇ almayacaksın.
(Levililer: xıx, 18)
(Ali imran, 134)
Uzunluk, tartı miktar ölçülerinde haksızlık etmeyeceksiniz.
(Levliler: XIX, 35)
(el-Mutaffifin, 1-3)
Kavminin o~~larıoa. kin tutmayacaksıo.
(Levililer: XIX, 18)
(el-Haşr 10)
Azizler olunuz.
(Al-i İmran, 79,
et-Tevbe, 108)
Komşunu kendin gibi seveceksin.
(el-Haşr 9)
(Levililer: XIX, 18)
Allah'ını bütün kalbinle seveceksin.
(Tesniye: V, 9)
(el-Bakara 165).
Ne olursa olsun, hem derin hem yüce bir söz,
kendini "Dağdaki Vaazda" duyuracaktır. Gerçek bir
ahlak hazinesi olan bu vaaz, paha biçilmez bir
değere sahiptir. Bu hususta da, bütün mukaddes
kitapların koruyuculuk görevini Kur'an-ı Kerim
mükemmel bir şekilde yerine getirmektedir (97).
Ancak gözde metoduna daima sadık kalan Kur'an-ı
Kerim, bütün bu nasihatların hepsini bir yerde
toplamak yerine, herbirini yeri geldikçe vermeyi
tercih etmiştir. O halde önce İncilde geçen bu
nasiliatİarı birer birer gözden geçirelim, sonra da
İslamın
mukaddes kitabı Kur'an-ı Kerim
tarafından nasıl tasdik edildiklerini gösterelim:
İncil
Kur'an-ı Kerim
Ne mutlu ruhta fakir olanlara; çünkü göklerin
melekutu onlarıhdır.
(Matta: V, 3)
(el-Bakara, 212,
Ali İmran, 14).
Ne mutlu yaslı olanlara; çünkü onlar teselli
edilecekler.
(Matta: V, 4)
(el-Bakara, 155-157).
Ne mutlu balim olanlara; çünkü onlar yeri miras
alacaklar.
( el-Casiye, 21;
(MaUaV,6)
el-Mutaffifin, 29-36)
Ne mutlu merhametli olanlara; çünkü onlara merhamet edilecek.
(Matta: V, 7)
(el-Beled,l7-18)(*).
Arzu edilirse bu karşılaştırmaya daha da
devam edilebilir.
Kendinden önceki şeriatleri değiştirmek için
fakat onları uygulamak için geldiğini ifade
eden Hz.İsa'run sözü, ne kadar isabetlidir. Yine
değil,
Kur'an'ın aniaşılmasına dogru s:95-99.
97
ct-Maidc, 48.
\ ~·- -~---
. ...... ' .·- ·-:---:..:-" :-- - -· ·---
·~···
İslômi Araştınna/ar Ci/t:3, Sayı:1,
20
"Sizden öncekilere şöyle dendiğini biliyorsunuz.
Fakat ben size böyle diyorum" şeklindeki sözüyle
de Hz. İsa, kendinden önce başlamış olan, ahlakı
güzelleştirme işine devam ettiğini, ancak bu
konuda tekamüle ve daha iyiye de yer ayırdığım
söylemek istemiştir.
İncil
Kur'an-ı Kerim
ki, eski zaman adamianna denildi: "Katletmiyeceksiniz" ..• Fakat ben size derim:
"Kardeşine kızan her adam hükme müstahak
olacaktır; ve kardeşine "Raka" derse Millet
Meclisinin hükmüne müstahak olacaktır; ve kim
"Ahmak" derse cehennem ateşine müstahak
İşittiniz
olacaktır.
(Matta: V, 21-22)
(Ali İmran,134;
eş-Şura, 37)
"imdi takdimeni mezbahta arzederken, kardeşinin
sana karşı birşeyi oldu~, hatanna orada gelirse
takdimeni orada mezbahanm önünde bırak ve
git, · Önce kardeşin ile banş, ve o vakit gel, takdimeni arzet.
(Matta; V, 23-24)
(el-Hucurat, 10;
el-Enfal, 1;
el-Mciide, 27).
"Zina etmeyeceksin" denildigini işittiniz, fakat ben
size derim: Bir kadına şehvetle bakan her adam
zaten yüreginde onunla zina etmiştir.
(Matta: V, 27-29)
(en-Nur, 30-31).
Ve yine, eski zaman adamlarıoa: "Yalan yere and
etmeyeceksin ve andlarını Rabb'e ödeyeceksin"
denildigini işittiniz. Fakat ben size derim: "Hiç andetmeyin"
(Matta: V, 33-34)
(el-Bakara, 224) (*)
O halde Hz.Muhammed (S.A.V),. Allah'ın
sayısız sıfatlarını, ölümden sonra layık görd~ğü
akıbeti ve bildirdiği diğer hakikatleri hiç taviz vermeden ve aynı zamanda kitap ebiinin elinde
bulunan Kitab-ı Mukaddes'le olan şaşırtıcı benzerliklerine hiç halel getirmede? hangi ışıkla
Ocak 1989
keşfetmiştir? Vahiyle yönetilmeyen saf bir aklın,
böyle bir yolda, bu kadar emin ve basiretli bir
şekilde yürüyemiyeceği aşikardır(**).
Kur?an-ı
Kerim'in, bir yandan Kitab
ilim sahibi olan kimselerin şebadetine
devamlı bir şekilde müracaat ettiğini (91), diğer
yandan da şeytanın yoluna tabi olmuş ve onunla
birleşmiş bulunan kitab ehline karşı cephe aldığını
görüyoruz (92). Buna mukabil, Kur'an-ı Kerim
daima, şahit olarak kabul ettiği alimler karşısındaki
tutumunu Medine'de de aynen muhafaza etmekte,
ancak aralarından bir kısmının bu şebadeti yerine
getirmek istemediklerini bildirmektedir (93).
Böylece iki durumda da Kur'an-ı Kerim, bizzat
Mukaddes kitablar ve onlara ihlaslı bir şekilde
tabi olan aıimlerle, kendilerinin Yahudi veya Hristiyan olduklarını söyleyen fakat sadece hevalarına
uyan kimseler arasında açık bir ayırım yapmakhakkında
tadır(***).
Kitab-ı Mukaddes ve Kur'an-ı Kerim aynı
konulardan bahsettiklerinde (30) temelde şaşırtıcı
bir benzerlik göze çarpmakta ve sadece bazı tali
hususlarda birbirlerinden ayrılmaktadırlar. Çok
defa, Kur'an-ı Kerim, iCadelerindeki sadelik ve
kıssarun kendisinden çok ondan alınacak ibrete
verdiği önem ile temayüz eder. "Analogie et Divergence entre les İegendes religieuses de la Bible et
du Koran" adlı makalesinde Jules David bu konuda
şöyle söyleyebilmiştir: "Temel aynı olup, farklılıklar
sadece, ya ifade şeklinde veya önemsiz bazı teferruattadır" (31) (****).
İşte biz, Kur'an'ı, Peygamber (SA.V)e gelen
anlamıyle
sunmak için tefsirimizi önyargılardan
uzak, ilnll bir metod, çağdaş araştıncıya yakışır ilmi
bir yaklaşımla yazmağa çalıştık. Köhne dü§ünceleri
yıkılan b!W primitif kafaların saidıniarına hedef
.olacağımızı biliyorduk. Ama Ku(
nurunun
önündeki bulutları kaldırma azmiyle çabalarımızı
sürdüreceğiz. Bu konuda Allah'ni yardımın~
güveniyoruz. Tarih boyunca fikir sahiplerinin,
an
Kur'iin'ın Aniaşılmasına Dogru, s.99-100.
Aynı eser, s. 154.
• •• ·
Aynı e5er, s.166
Aynı eser, s.
30.
31.
91.
92.
93.
188.
Zira, gerçekte herbiri aynı zamanda kendine has özelligini muhafaza etmektedir. MeselilKi tilb-ı Mukaddesteki ens4b ile Kur'iin·ı
Kerim'dekf Ad ve ScmOd kaVimlerinin kıssalannı karşılaşıırınız.
·
Rev. de ·ı..a Societe des Etud. Hist. IV SCrie T. II, Mart-Nisan 1884, s. 125.
er-Ra'd, 43; en Nahl, 43.
en-Nahl, 63.
ei-Dakara, 121, 144, 146.
21
Cennet J(jmsenin Tekelinde Değildir/Prof.Dr.Süleyman ATEŞ
haksız saldırılara hedef olduklarını hatırlamamız,
bizi teselli etmektedir. İmam Ebu Haıllfe'nin, hem
Emeviler, hem de Abbasiler tarafından dövüldüğünü, en sonunda da zehirlenerek öldürüldüğünü; Şafii'nin, Bağdad'ı terk edip Mısır'a gitmek
zorunda kaldığını; İbn Hanbel'in dövülüp hapsedildiği; İbn Teymiyye'nin, ömrünün çoğunu zindan_ğa
geçirdiğini biliyoruz. Bugün adı saygı ile . anılan
birçok bilgin, kendi ·iainaniarında hiç de öyl·e saygı
görmemiş, horlanınış, saldırılara uğramıştır. Müfessirlerin imamı Taberi, primitif düşünceiiierin
hücumuna uğramış, günlerce evinden dışarıya
çıkamamıştır. onlara öyle yapıldıktan sonra, bize
yapılan bu saldırıları hoşgörü ile · karşılıyor ve
Allah'tan saldıranların da düşüncelerini Kur'an
nfıruyla aydınlatmasını diliyoruz.
Din bilgininin görevi mümkün olduğu kadar
insanı cehenneme doldurmak değil; insanlan
Hakk'ın rahmetine çekmek olmalıdır. Şairin
dediği gibi:
fazla
Yetisir kbr ile şiştın vaiz,
Yetişir h u nca eşiştin vaiz,
Fazl-ı
Hak yok mu ki hep dfızah ile,
Halkı inzara giriştin vaiz!
Doldurup ibadullabı nar-ı Cahime,
Sonra sen Adn'e sıvıştın vaiz!
Cüneyd der ki: Kfunil insan, Güneş gibidir,
önünde hiç karanlık görmez, vurduğu her yer
aydmlık olur. Ama eksik insan da gece gibidir,
nereye yönelse hep karşısında karanlık görür.
işler, öyle insanların değerlendirmesiyle
değildir. Hak dilediğini · cennetine kor. Zaten insanann elinde olsaydı, dünyada herşeye kendileri
sahibolmak istedikleri gibi ahirette de cenneti parsellerler, kimseye zerre kadar bir şey vermezlerdi.
Ama
Hakk'ın
rahmeti;
insanın
tasavvur
ederneyeceği kadar boldur. O, kullarını yakmaktan
başa zevk almaz. "Rabbin, kul/anna zulmedici
değildir!" Alemierin Rabbi olan o yüce Zat, kendisinin birliğini kabul edip Ona yönelen, iyi işler
yapan, ibadeti yalnız O'na özgü kılan bütün incUıan!an, rahmetinin eseri olan cennetine
sokacaktır. Bu va'd, bizim sözümüz değil, O'nun
ebedi müjdesidir. "O'ndan daha doğru söyleyen var
mı?"
63.
M.
Gelelim Hz.Peygamber (SA.V.)in tutumuna:
Ebii Hureyre'nin rivayet ettiği, Buhari'de yer alan
bir hadiste şöyle denilmektedir.
''Malını satmakt{l o/mi bir Yahudi, verilen
fiyata razı olmayıp:
Musô'yı büh"in insanlardan üstün kılan (Tann)
lıakkı için olmaz, demiş. Ensardan biri, bu söze
kızıp Yalıı'ldfnbı yü?iJne bir tokat vunnuş. Yahİ1di,
kendisine vuram, Hz.Mulıammed (SA. V) e şikôyet
etmiş.
Allôlı 'm
Elçisi, vııran adama, mçm
ırzırdıığwııt sonmış. O da Yalıı1dfnin söylediği sözü
anlatmış. Kızdığı, yiiziindeki işarcllerden belli olan
Peygamber (SA. V), şöyle buyımmış:
Allô/ı 'm peygamberlerini birbirinden üstiili tutmaym. Çünkı"i sfirô üfleneceği giin göktekilerin ve
yerdekilerin lı epsi lıelôk olıır, yalmz Allalı 'm dilediği
kalır. Sonra tekrar sılra ilf/enir, ben ilk dirilen
olunım (veya ilk dirilçnlerin arasında bulunurum),
bir de bakanm ki Masa, Arşi (n kenarından)
hilnıuş. Artık bilmem, Tür'da bayı/ıp düşmesiyle mi
lıesabı
gön"ilmiiş (bundan
dplayı mı artık
kıyamette bayılmamış), yoksa o bendeh önce mi
dirilmiş. Ben, kimsenin Matta oğlu Yimuhan dalıa
üstün olduğıımı söyleyemenı." (63)
. Burada Peygamber Aleyhisselam, kendisine
yakıştırılan bazı rivayetlerin tersine, kendisinin
bilinen tevazuunu vurgulamakta ve kendisinin,
peygamber kardeşlerinden biri olduğunu belirtmektedir. Daha başka birçok sözlerinde kendisi,
peygamber kardeşleriyle beraber olma arzusunu
göstermiştir: ~Onlamı arkadaşlığı (onlarla arkadaş
olmak) ne gı/zeldir!" (64) ayeti ile, kendisinin de
öteki insanlar ·gibi bir insan olduğunu, sadece kendisine vahy geldiğini söylemes! emredilen Peygamber "Ben, Meryem oğlu İsô'ya, ·dünyada da, ôlıirette
de insaniann im yakmıyım. Peygamberler baba bir
kardeşlerdir, anneleri ayndır. Dinleri birdir." (65)
buyurmuştur.
Hatta kendisi Medine'ye geldiği 7.aman
Yahudilerin, Aşfıra günü oruç tuttuklarını
görmüş, neden böyle yaptıklarını sormuş, onlar da
Allah'ın Musa'yı ve kavmini, Fir'avun'ın ve kavminin zulmünden kurtarıp düşmanlarını boğduğu
gün olduğu ıçın o gün oruç tuttuklarını
söylemişler. Peygamber (S.A.V): "Ben Musô'ya sizden dalıa yakımm!" deyip kendisi de oruç tutmuş
ve ashabına da o gün oruç tutmalarını emretmiştir
(66).
BuhGri, Enbiya: 35; Müslim, FedGil, hadis: 159.
Nisa SQresi: 69.
\ -.- -:-------
.. ... .., . .- ----
-
......
•.
:;- - -· ·-·-··-·
22
İsltimi Araştınnalar Cilt:3, Sayı:], Ocak 1989
Yah Odi aiimlerinden Abdullah İbn Selam
müslüman olmuştu. Bir gün Hz.Peygamber onu
yorgun görüp .sebebini sordu. Abdullah gece
boyunca uyumadığını, hem Tevnit'ı, hem de
Kur'an'ı okuduğunu söyledi. Peygamber Aleyhisselam; (gece bir parça dinlenebilmesi için)" öyle iki
Kitabı aynı gecede okumamasını, bir gece
Kur'an'ı, bir gece de Tevrat'ı okumasını emretti
(67).
Hendek Olayında, müslümanlarla andiaşma­
bozup müşrik ordusuyla, .müslümanlara
karşı işbirliği yapan Kurayza Oğulları Yahudi-(
!erine, Hz.Peygamber Tevrat'ın belirlediği cezayı •'
vermiştir. Yani Yahfidilere, kendi Kitaplarıyle
Iarını
hükmetmiştir.
Hicretin dokuzuncu yılında Necran hıristiyan­
larından altmış kişilik bir hey'et gelmişti. Hz.
Peygamber, bu insanları kendi mescidinde konukIadı ve mescidde, bir ay hırıstiyan usulüne göre
ibadet etmelerine müsaade buyurdu.
Hz. Ebubekir, gönderdiği ilk ordunun kumandanı Üsame'ye, ma'bedlerde kendini ibadete
vermiş din adamlarına dokunmamasını emret~işti (68). Biitün bunlar, İslam'ın, İlahi din mens~plarına karşı taşıdığı hoşgörüyi.i simgelemektedir. Şayet bu insanlar, tamamen cehennemlik insanlar olsaydı, İslam Hukukunda Kitap ehline
ayricalık tanı~ma.z. tıpkı müşriklerin olduğu gibi
onların da kestiklerini yemek, kadınlarıyla evlenmek haram kılıntrdı.
İki Hatıram :
S~udi' Arabistan'da,
imam Muhammed
Üniversitesi Usulü'd-din Fakültesi Tefsir Bölümü
toplantısındayım. Bir mastır talebesinin sunduğu
·tez planı görüşülüyor. Tezi sunan, nerdeyse kılıcı
alıp hırıstiyanl~rın içine dalacak, önüne geleni katledecek_ kadar dar bir anlayışla bir tez planı
yapmış. "Diişmimlanmza karşı kuvvet lıazırla­
yımz... ayetini bu yönde yorumlamış.
ll
Söz aldım:
- Kur'an bir şey söylüyor, biz, müslümanlar
bir şey söylüyoruz,... dedim ve Kur'an'ın,
başka
65.
(>6.
67.
68.
Ouh§n·, l.!nlıiy§: 48; ibn Iliş§ m, SSirct: 2/658.
Ouharr. Sıyam: Savmu Aşoda., h.lll, 3/96.
Usdu'J gabc fi ma'rifcti's sahabc:
Tabcri, T§n1ıu'l·unıcnıi vc'l-mulük: 3/213, Bcyrut.
ehl-i tevhid hakkındaki görüşlerini aniatmağa
çalıştım.
Başta Şeyh Muhammed Ravi olmak üzere
İslam aleminin tefsir otoriteleri orada idiler.
"Üstaz Süleyman'ın görüşlerine bazı mülahazalarımız"
var demekten başh bir cevap
veremediler. Çünkü maalesef en otorite saydığımız
insanların bilgileri de doğrudan Kur'an'dan değil,
çevreden, otorite kabu1 edilen şeyhlerden geliyordu. ancak D r.Zabir Elma'! ki kendisi iyi kalbli,
çalışkan bir Suud'ludur- "Üstaz'ın tanımladığı
biçimde .Allclh'a inanmak ve salih amel yapmak,
zaten Islfundır" dedi. Toplantıdan sonra
Dr.Muhammed Şerif:
- Siz her gediği kapattınız, itiraz edilecek bir
açıklık bırakmadınız, dedi.
Cezayir'de Yüksek Lisans öğrencilerine Tefsir dersi ·veriyordum. Bir gün Ahmed İsavi adlı
gayet zeki' bir genç dedi ki:
- Üstaz, sizinle bu derslere başlayalıdan
beri benim bütün bildikl~rim sarsıldı, sallandı, alt
üst oldu. Bir çok doğru bildiğim, bağlandığım
şeylerin yanlış olduğunu anladım.
- Ben eğer bildiklerimi söylersem, senin
değil, bütün hocalarının da bilgisi sarsılır dedim ve
misal olarak şunu anlattım:
·
Bakara SOresinin son üç .ayetinin, Mi'rac
verildiği hadis rivayetlerinde geçer. Bu yanlıştır. Çünkü
Mi'rac ol ayı Mekke'de vukubu1muştur, tarihi de
ihtilaflıdır. Oysa Bakara Sıiresinin tamamı, bütün
alimierin ittifakıyle Medine'de inmiştir. İçinde
Mekki' ayet yoktur...
gecesinde .Hz.Peygamber'e.doğrudan doğruya
Hasılı Kur'an-ı Kerim, insanlığa sonsuz İlahi'
rAahmeti sunmuş, cenneti belli bir zümreye değil,
Adem'den Muhammed'e (hepsine selam olsun)
bütün peyglmberlerin getirdiği İslam'ın, yani
tevhi'd dininin ruhuna bağlı kalan ve tevhi'd
ahl~kını uygulayan her kula mutluluk, cennet
va'detmiştir. Ama insan egoizmi, toplumun
düşüncelerini hadis şekline döküp Kur'an'ın açık
ifadeler~ hükürnsüz bırakacak; Kur'fuı: "İçle­
rinde lı aksızlık edenleri hariç, Kitap ehliyle anı:ak en
23
Cennet Kimsenin Tekelinde Değildir/Prof.Dr.Süleyman ATEŞ
güzel tarzda müclidele edin ve: Bize indirelene de,
size indiri!ene de inandık; Tannmız ve Tannnız birdir. Biz de O'na teslfm olanlanz!' dçyin." (69) deyip
bütün tevhld ebiini bu üç ortak noktada, yani
Allab.'a, ahirete iman ile salih amelde birl~tirmek
isterken; bu maksatla: "Ey Kitôp ehli, bizimle sizin
aranızda eşit
olan söze gelin: Al/ôh'tan başkasına
ve Alllih'tan başka birbirimizi rabler
edinmeye/im.. ~ (70) derken mukallid din adamları,
tapmayalım
Kur'an'ın,
kendinden önceki Kitaplan neshettiğini
iddia edip diğer din mensuplannı, müşrik, muvahhid ayınını yapmadan cehenneme dolduracaklard.ır. Önceki Kitaplan doğrulayıcı olarak indiğini
söyleyen Kur'fuı, nasıl onları nesheder? Onları
neshetınek için kendisinin onları doğrulamaması,
onlara ters olması gerekir. Çünkü nesh, ancak zıt
şeyler arasında olur.
Kur'fuı, Hz.Peygamber'e kendinden önce
gelen peygamberlerin yoluna uyması.nı (71),
onların izinde gitmesini emrederken; insanlar,
hadis şekline soktukları bazı düşüncelerle önceki
peygamberler~ Hz. Peygimıber'e ümmet yapma
çabası içine girmişlerdir. Kur'an prensiplerin7 ters
düşen bu tür iddialar batıld.ır. Hem zaten Islam
aleminde cehalet, egoizm dar düşünce o boyutlara
varmış ki, türeyen gruplar,.ekoller, başka din mensupları şöyle dursun, . kendi cemaatlerinden olmayan müslümanlan kafırlikle itham edip cehenneme sokmaktadırlar. Falan cemaat, kendinden
başkalarına cennet vermiyor, fiian cemaat de fırka­
i naciye'riin sadece kendileri olduğunu söylüyor.
Falan kişinin yolund_a olmayan hiç kimse, ne kadar
ibadet ederse etsin, cennete giremez diyecek
kadar işi çı~ından çıkaranlar, dini yozlaştıranlar
var. Eğer gerçekten cennet onların elinde olsaydı,
orada beş milyar insan içinde sadece en büyük ihtimalle yarım veya bir milyon insana yer verir,
ötekilerin hepsini topluca cehhenneme atarlardı.
Cenabı Hak öyle düşüneniere ne güzel cevap
veriyor:
S
.;
,~ _:,.Gı
""
J
S;::
;;_,;.Y-'1
" ~
•J
•
ı.lı.; .!)Wl
:X
~
.,.
• ""
~ ~
r'
a«
"Yoksa mü/kle on/ann bir payı mı var? Eğer biraz
mülkleri olsa, mülk on/ann elinde olsaydı, insanlara çekirdek ze"esi kadar bile bir şey vennezlerdi."
69.
· 70.
71.
72.
(72). Onlara, vaktiyle ünlü Divan edebiyatı
şairimizin sözüyle cevap vermek uy~çlur:
"Bize kafir demiş Müfti Efen~
Tutalım ben ana eliyem müselman
Varıldıkta yarın
ruz-i cezaya,
İkimiz de çıkanz anda yalan!"
Genç müslüman araştırıcıların, Kw'an,'ı, çevreden kazanılan önyargıların sislendirdiği renkli
gözlükler ile değil; sağduyu ve tedebbür ile
okumalannı; İslfuııı, Kur'an'a ters fik.4lerle dolu,
on-onbeşinci elden yazılmış kitaplardan değil;
doğrudan doğruya Kur'an'dan öğrenmelerini tavsiye ederiz. Burada Akifin sözünü yadetınek ·
yerinde olur:
·
"Doğrudan doğruya Kur'an'dan alıp ilhamı,
Asrın idrakine söyletmeliyiz islamı!"
Burada koı:ıuyu noktalamadan önce bir
hususa daha dikkati çekmek istiyorum: Yüce
Allah, Zümer Sılresinin 53 ncü ayetinde:"
.Jll ~ J
.:/'
lp'1 ~i vl&. ı_,;~i .:~-.ili oS~~ j\i
&»- ) '
ı -
"(Tarafımdan
J
,.wı
~
r
..;ı ~ - ~ .ı.il' A 4l!ı .:ıı
onlara) de ki: 'Ey nefislerine
karşı
aşın giden kullanm, Allalı 'ın rahmetinden i!m id kesmeyin. Allah, bütün günôhlan bağışlar. ÇünKü O,
Çok qağışlayan, çok esirgeyendirl" buyurmiı.ktadır.
Zümer Siir.esi, Mekke devrinin . ortalarında
inmiştir. Me~ine devrinin ortalarmda inmiş olan
Nisa Sılresinip 116 ncı ayetinde ise: ..
'
'Allah, kendisine· ortak koşulmasını bağışlamaz,
bundan başka lıerşeyi dilediğine bağışlar. n buyurmuştur.
Bu son ayet, birincideki mutlak mağfireti
tut-
bağışlamakta; şirki Allah'ın m ağfıreti dışında
maktadır.
Şimdi biz, tefsirimizde Hz.İsa'yı veya herhangibir varlığı Allah'ın oğlu, vasıta~ı sayıp O'ndan
başka ilah tanıyan insanları değil, fakat Allah'a
şirksiz, ahirete şeksiz inanıp salih amel yapan kimselerin, Hz.Muhaınmed (s.a.v)in peygamberliğini
Ankebut SOı:esi: 46.
Aı-i lmran Soı:esi: 6.4: ·
En'4m SQı:esi: 90
N"ıs4 SOı:esi: 53.
t -.- -:---··- ..
'
...........- :-............_:- ··- :--
--~
·-·- ..... .
İslami Araştınnalar Cilt:3, Sayı: 1, Ocak 1989
24
ve ona gelen Kur'an'ında Hakk'm vahyi olduğunu
kabul etmekle birlikte müslüman olmayıp kendi
dini üzre giden insanların da cennete gireceğini
söylemiştik. Aslında bu şekilde Allah'a inanan
kimse, sadece Allah'a ibadet ettiği için
müslüman'dır. isl3mın manasını izah etmiştik.
Ancak onun eksiği, İlz.Peygamber'in tanımladığı
ibadet yöntemini ve· din kurallarını kabul etmekle
beraber, kendi dininde kalmasıdır. Bu adam,
kendi dininde kalsa da yine muvahhiddir. Peygamber'e tabi olmak, tevh.idin şartı değildir. Kur'an-ı
Kerim'in .hiçbir yerinde tevhld, 'böyle bir şarta
bağlanmamıştır.
Bize saldıranların mantığına göre düşünülse
. de ·bu adam, Allah'a şirksiz inandığına göre
muvahhid, fakat Hz.Peygamber'e zahiren tabi
1
olmadığı için,. yani ibadeti onun getirdiği biçimde ı
yapma~ığı için günahkar olur. Allah, şirk dışında J
bütün günahları affedeceğine göre bu adamın şayet günahkar ise· günahını affetmez mi' Ayet,
·bütün muvahhidleri Allah'ın rahmetiyle kapiarnıyar
mu?
·
·73.
74.
Hayır, hayır. Allah, kullarını yakmak için
yaratmamıştır.
Kimse O'nun bol rahmetini daraltamaz, "Allah'ım, bana ve Muhammed'e rahmet 1
et! Bizimle beraber başka kimseye rahmet etme!" f
(diyen bedevi"'ye, Hz.Peygamber (s.a.v.): "Sen \
(Allah'ın) geniş (rahmet) ini daralttın." de~tir
.
r~.
Şinasi'nin
"Bir nokta ise eğer bu semavata göre Arz,
Binnisbe etmeliyim kendimi yok farz!" beytiyle
büyüklüğünü aniatmağa çalıştığı b u kainatın
Padişahı, tek olan Allah'tır. "O belli bir cemtiatin
değil, bütün tilemierin rabbidir'~ "Ralımeti, herşeyi
kaplamıştır" Hiç kimse O'nun kainattaki tüm
varlıkları kucaklayan rahmetini tekeline alamaz.
Allah'ın, elçisine buyurduğu üzre: "Lutuf ve kere1iı
Allôlı'm elindedir o11u dilediğine verir. Allalı'ın lutfu
bo/dur. Dilediğille tahsis eder. Allah, büyük lutuf
salıibidir." (74).
Bu han, Edeb: 27
Al-i İmrnnSiiresi: 73-74.
Kıır'anf
olan temel kavramlarda anlam
birliğini sağlamak
*
* sergilemek
İslam Kültürünü dosdoğnı
*
_Bilgiyi bilimsel/eştimıek
*
lsltimm evrensel yapısmı yaygmlaştımıak
İl~eleri,-ıi benimsey~.:ı İslam~ AraştırmaHır'ı okuyunuz, okutunuz.
. .
__.
··
Abone olmak için 316660 no'lu posta çekine abone bedelini yatırmanız yeterlidir.
·
ö~renci: 20.000TL No.rmal: 25.00Q.T~ Kuru_m : 28.000TL
Yazışma Adresi: P.K.60 06240 Samanpazan/Ankara Tel: 324 50 50 - 311 47 57
·
Download