T. B, M. M. B : 40 «Dürüst ahlaktır» diye buyuruyor. «Peki, dürüst ah­ lak ne demektir?» sorusuna da, «Ne kendini, ne de başkasını incitmemektir» diye yanıtlıyor. BAŞKAN — Sayın milletvekili, lütfen siz o say­ fayı bir geçin, o sayfayı bir geçin. (Gülmeler). MUSA ATEŞ (Devamla) — Sayın Başkanım, mümkün .değil. BAŞKAN — Arkadaşlarımız itiraz ediyorlar. MUSA ATEŞ (Devamla) — Zaten bir sayfa kal­ dı. BAŞKAN — Peki, bitirin. MUSA ATEŞ (Devamla) — Sayın Başkanım, maneviyat ne ölçüye gelir, ne tüzüğe sığar, lütfen ba­ ğışlayınız, bağışlayınız. (Alkışlar). Kur'an kursları hakkında açıklama yapmak isti­ yorum. Birçok zengin yöneticilerimiz ve zengin va­ tandaşlarımızın ekseriyeti çocuklarını Türkiyemizin en modern okullarında okutmayarak dış devletlerde okuturken, fakir-fukaranın çocuklarını Kur'an kurs­ larına teşvik etme gibi halleri düşündürücüdür. O masum evlatlarımızın geleceği kaygı vericidir. Zira, Kur'an'ın Sad sûresinin 72 nci âyetinde; «Tüm âlemleri adem için yarattım, âdemi de kendim için yarattım. Ruh verdiğim zaman secde âdemedir» diyor. Enfal sûresinin 25 inci âyetinde; Allah'ın in­ sanla kalbi arasına girdiğini ve bunun gibi birçok âyetler vardır. Peygamberimiz Hazreti 'Muhammed de bir sözün­ de; «Müspet bilim ne kadar gelişirse gelişsin siz onun ilerisine geçiniz. Çocuklarınızı kendi çağınıza gör© değil, gelecek her çağa göre yetiştiriniz» diye buyu­ ruyorlar. Kur'an'ın açık buyruğu ile Hazreti Muhammed'in sözleri var iken, sanki Allah'a ibadet et­ mek yalnız ve yalnız eski Türkçe yazısıyla ve Arap-. ça diliyle mümkündür imajını yaratmak, Allah'ın buyruğuna, Hazreti Muhammed'in sözlerine ters düşmüyor mu? «'Müspet bilimin ilerisine geçiniz» buyurulurken, çağın her türlü modern buluşlarına «gâvur icadıdır» demekle karşı çıkan, düşmanları­ mızın tezgâhladıkları ve yetersiz din adamlarımızın da anlamadıkları bir oyuna gelmek değil de nedir? Çok özür dilerim, acı bir olaydır. BAŞKAN — Sayın Ateş, süreniz doldu. MUSA ATEŞ (Devamla) — Topluyorum iSayın Başkan. BAŞKAN — Sözünüzü kesiyorum efendim. MUSA ATEŞ (DevaMa) — Zaten bitti vallahi. (Alkışlar). — 34 12 . 12 a 1984 0: 2 BAŞKAN — Selam faslına gel, selam faslına, lüt­ fen, lütfen efendim. MUSA ATEŞ (Devamla) — Tamamlıyorum efendim. BAŞKAN — Hayır, en altını okuyun, en altını. MUSA ATEŞ (Devamla) — Tamamlıyorum efen­ dim, tamamlıyorum. Allah Rabbil âlemindir; yani, ruhî cismaninin, ruhî nebatinin, ruhî hayvaninin, ruhî insanînin ve ru­ hî izafînin kapsamına giren tüm varlıkların hal ve dillerinden, durgunluk ve hareketlerinden ve her dilden bilendir. Nitekim, Kur'an'da «Ya Muhammed, anlayasın diye Kur'an'ı senin dilinle vahy eyledim» demektedir. Demek oluyor ki, Hazreti Muhammed hangi dil­ le konuşmuş olsaydı Kur'an o dkle vahy olunurdu. Arapça dilde ısrar etmek maksatlıdır. Diğer din men­ supları dinlerini kendi öz dillerine çevirmiş iken, bi­ zim Arapçada ısrar etmemiz doğru değildir. (Alkış­ lar.) (BAŞKAN •— Sayın Ateş, tamamlayan efendim. (HP sıralarından «Devam etsin» sesleri.) MUSA ATEŞ (Devamla) — Teşekkür ederim, sağ olun, var olun. Sayın Başkanım, bu maneviyatta beni serbest bı­ rakınız. BAŞKAN — Mümkün değil efendim, zaten mik­ rofonu kapamış bulunuyorum, sözünüzü tamamlayın efendim. MUSA ATEŞ (Tunceli) — Lütfen, lütfen efen­ dim. BAŞKAN — Mikrofonu kapamış bulunuyorum efendim, sözünüzü bağlayın. (HP sıralarından «Oyla­ yın Sayın Başkan» sesleri.) MUSA ATEŞ (Tunceli) — Öylayınız lütfen efen­ dim. (ANAP sıralarından «Yeter, otursun Sayın Baş­ kan» sesleri.) Lütfen Sayın Başkanım.. BAŞKAN — Mümkün değil efendim. MUSA ATEŞ ı(Tunceli) — Sesimi kesemezsin Sa­ yın Başkan; başı kestin mi gövde cansız kalır, lütfen efendim. BAŞKAN — Sayın Bakan, buyurun efendim. MUSA ATEŞ (Tunceli) — Tamâm tamam gel­ sin, ben milletvekiliyim o da milletvekili. Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesinin Milletimize yararlı olması temennisiyle - eksikleriyle Cenabı Hak bağışlasın; beni de affeylesin - hepinize sonsuz mu­ habbetlerimi ve saygılarımı arz ederim., (Alkışlai'.)