Hutbe: Hidayet, 26 Safer 1433 (20 Ocak 2012) اﺳـﺘﻌﻴﺬ اب اﻧ ََّﻚ َﻻ ﺗَﮩۡ ِﺪى َﻣ ۡﻦ َٔا ۡﺣ َﺒ ۡﺒ َﺖ َوﻟَ ٰـ ِﻜ َّﻦ ِٕ ِ , , ۡ َ ٓ ِ َٔ ﻤ ﻟ ا َّ َهلل ﻳَﮩۡﺪى َﻣﻦ ﻳَﺸَ ﺎ ُءۚ َوﻫ َُﻮ اﻋۡ ُﲅ ﺑِﺎ ُ ۡﻬ َﺘﺪ َﻳﻦ ٔاﺣﺐ اﻟﻨﺎس: {ﻗﺎل رﺳﻮل ﷲ }ﺻﻠﻌﻢ إﱃ ﷲ ﺗﻌﺎﱃ ٔاﻧﻔﻌﻬﻢ ﻟﻠﻨﺎس etmektedir. Ancak bu hal, yani hidayetin ancak Allah’ın izni ile tahakkuk etmesi, insanların hidayeti için gayret gösterilmesine mâni değildir. Bu hususta en büyük gayret Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e aittir. Hayatı boyunca bu uğurda gayret göstermiş, kendisine vazgeçmesi karşılığında birçok dünyalıklar vaat edilmesine rağmen asla tereddüt etmeden vazifesine devam etmiştir. Muhterem Müslümanlar, Muhterem Mü’minler! Hutbemiz İNSANLARIN HİDAYETİNE VESİLE OLMANIN KIYMETİ hakkındadır. Bütün peygamberler insanların Allah’ın rızasını kazanıp ahirette azaba uğramamaları için gönderilmişler, bu uğurda birçok sıkıntılara maruz kalmalarına rağmen bu vazifelerini hiç bırakmamışlardır. Bu itibarla insanların hidayeti için gayret göstermek her zaman çok kıymetli bir haslet olmuş, bilhassa dinimiz bu mevzu üzerinde çok durmuştur. Dünyevi ve uhrevi saadet bu yüce dine tabi olmakla mümkün olduğu için, bir kişinin İslam’ı bulup yaşamasına vesile olmak çok kıymetli bir haslettir. Hidayet Allah’tandır. Tüm dünya bir araya gelse, Allah’ın hidayet vermediği kimsenin hidayeti elde etmesine imkân yoktur. “Doğrusu sen sevdiğine hidayet edemezsin. Ve lakin Allah kimi dilerse hidayete erdirir ve hidayete erecek olanları en iyi O bilir.” mealindeki Kasas Suresi’nin 56. Ayet-i Kerimesi bu hususu ifade Bir kişinin hidayetine vesile olmak, dünyanın en kıymetli malına sahip olmaktan daha hayırlıdır. Zaten bir hadis-i şerifte de “senin için üzerine güneşin doğup-battığı her şeyden hayırlıdır1” ifadesi konuyu çok güzel ifade etmektedir. Bir hadis-i şerifte şöyle buyruluyor: “İnsanların en hayırlısı, insanlara en çok faydası dokunandır”2 Müslümanlara Allah’ın rızasına giden yolu gösterip İman-ı Hakiki’yi elde etmelerini temin etmekten daha güzel ne olabilir ki? Ebu’l Faruk Silistrevi Hz.leri de bütün gücüyle Ümmet-i Muhammed’in hidayeti için gayret sarfetmişler ve şöyle buyurmuşlardır: “Vazifeniz batağa düşmüş olan ümmet-i Muhammed’in evladını bataklıktan kurtarmak, gaye rızâ-ı ilâhîdir.3 1 Mu’cemu’l-Kebir, 1. Cild, 315 Mu’cemu’l-Kebir, 12. Cild, 453 3 Sunguroğlunun Notları,159 2