İlahi dinlerde hoşgörü Bismillahirrahmanirrahim Hamd âlemlerin Rabbi olan yüce Allah’a, salât ve selam da peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) , pak Ehli Beyti ve Ashabı üzerine olsun. Önce kendi nefsime olmak üzere sizlere Takvayı tavsiye ederim. Başarıya götüren yol: takva İslami öğreti açısından şunu bilmek çok önemlidir; insanların yaptığı ibadetler ve diğer tüm güzel işler ancak Allah’ın yardımıyla gerçekleşir. Şunu da unutmamak gerekir ki ibadetler ve salih ameller insana her zaman başarı getirir. Yani tüm başarı Allah’tandır. Hud suresinde, Hz. Şuayb’ın halkını kurtarabilmek için Allah’ın yardımına ihtiyaç duyduğu anlatılır. İmam Zeynel Abidin’in duasında geçtiği üzere inananlar için Allah’ın yardımını dilemek bile bir başarıdır, velev ki talep edilen gerçekleşmesin. Her başarı Allah’ şükür gerektirir ve bu şükür de diğer bir başarıdır. İnsan daima Allah’a şükretmesi gerektiğinin bilincinde olmalıdır. Bunu fark etmeyen kişi zavallıdır. İnsan şöyle demelidir: ‘Dilim Senin nimetlerini saymaya güç yetiremiyor. Lütfün o kadar çok ki aklım bunları kavrayamıyor bile. Sana nasıl şükredeyim bilmiyorum. Çünkü Sana şükredebilmem bile şükür gerektirir.’ Öyle insanlar vardır ki zengindir, fakat zenginliklerini başarıya dönüştüremezler. Bazıları da vardır ki sahip olduğu azıcık varlığı Allah yolunda harcayarak başarılı ve verimli olur. İşte takva insanı böyle başarıya yöneltir. Takva bizi sürekli bilinçli kılar ve bize her işimizde Allah’ın yardımını istememizi hatırlatır. Hz. Ali Nehcül Belağa’da bu konuyu şu güzel sözlerle ifade etmiştir: ‘Ey Allah’ın kulları, size takvayı tavsiye ederim. Takva Allah’ın sizin üzerinideki hakkıdır. Siz de muttakilerden olmanız için dua etmelisiniz. Allah rızası sizin için bu dünyada bir sığınak ve cennete açılan kapıdır. Kim bu kapıdan girerse başarıya ulaşır. Allah’a hakkıyla hamdedenlerin sayısı Allah Teâlâ’nın ifadesiyle azdır: ‘’ Kullarımdan çok azı şükredenlerdendir.’’ Burada özellikle belirtilmesi gereken şey şudur. Her işimizde Allah’ın yardımını almamız ve O’nun emirlerini yerine getirmemiz için gereken kendi takvamızdır. Allah korkusu bize Allah’ın her an her yerde hazır ve nazır olduğunu hissettirir. Takva, Allah korkusu ve O’ndan ümitvar olmak Allah’ınn bize hayatta bahşedeceği en büyük hediyedir. Başarı için daima Allah’ın yardımını ummalı ve talep etmeliyiz. Allah korkusu olmayan Allah’ın rahmetinden de nasibini alamaz. Hoşgörü mevzuunda şimdiye dek kişinin kendi ailesine karşı, bunun yanında farklı düşüncelere, farklı mezheplere ya da dinlere karşı hoşgörüsüne değindik. Şimdi ise olumsuz hoşgörü ve hoşgörünün bazı durumlardaki zararlarından bahsedeceğiz. Hoşgörünün bazı durumlarda zararlı olması Ailemize ve akrabalarımıza karşı, hangi düşüncede olurlarsa olsunlar hoşgörülü olmamız gerektiğini açıklamıştık. Ama bazı durumlarda bunun istisnaları vardır: Gerçeğin gizli kalma ihtimali bunlardan biridir. Peygamber efendimiz bir hadislerinde şöyle buyurur: ‘Hikmetin ve bilgeliğin zirvesi tüm insanlara karşı hoşgörülü olmaktır. Lakin gerçeğin gizlenmesi hali müstesnadır.’ Biharul Envar 77. bölüm İmam Ali’de bu konuda şöyle buyurur: ‘Gerçeklerin ortaya çıkmasını engellediği durumlarda hoşgörülü olmak zararlıdır. Çünkü gerçeğin gizlenmesi insanları daha büyük sıkıntılara sevk eder.’ Biharul Envar 77. Bölüm Hz. Peygamberin hayatında da, ne zaman ki insan hakkı ya da Allah’ın Hakkı söz konusu olursa O’nun gerçeklerin gizli kalmaması adına hoşgörüden vazgeçtiğini görüyoruz. Bunu birçok olayda müşahede ediyoruz. Hayber’de Müslümanlardan biri ölümcül şekilde yara almıştı, sahabeler onun cenneti hak ettiğini söylediler. Ama Hz. Peygamber bundan emin olmadığını, çünkü üzerinde Beytül mal’ e ait bir elbise olduğunu buyurdu. Bu sebepten Peygamber o kişinin cenaze namazını kılmayı reddetti. İmam Ali de bu konuda Hz.Peygamberin izinden gitmiştir. Bunu şu olaydan anlayabiliriz. Bir gün Hz. Peygamber, İmam Ali’yi Yemen’e gönderdi. Oradan vergi olarak aldığı ipekli kumaşlarla geri dönerken, yolda Peygamber’in hacca gitmek üzere Mekke’den ayrıldığını duydu. Bunun üzerine kendiside O’nunla birlikte hac yapmak istedi ve gruptan ayrıldı. Hz. Peygamber’le görüşmesinde gruba dönme emrini alınca tekrar döndü. Fakat döndüğünde eşyaların gruptaki kişilerce paylaşılmış olduğunu gördü ve eşyaların derhal tekrar toplanması emrini verdi. Bunun üzerine Mekke’ye dönüşte bazıları İmam Ali’yi HZ Peygamber’ şikâyet ettiler. Peygamber ise şöyle buyurdu: ‘O’nu şikâyet etmenizin yararı yok, çünkü O sadece Allah’ın emirlerini yerine getirdi.’ Biharul Envar 21. Bölüm Peygamber de bir olayda tam olarak böyle davranmıştır. Hicretin 9. Yılında Tebük seferinden sonra bir kabileye mensup bazı kişiler Peygamber’e gelerek Müslüman olmak istediklerini fakat namaz ibadetinden muaf tutulmak istediklerini bildirdiler. Ama Peygamber bu teklifi reddederek şöyle dedi: ‘Namaz olmaksızın iman etmeniz boşunadır.’ İbni Hişam 4.bölüm İslam’ı kabul eden fakat namaz kılmayan birisi günahkârdır. Bu yalanın kötü bir şey olduğunu bile bile yalan söyleyenin durumuna benzer. Ama namazın Allah’ın kesin emri olduğunu ikrar edip, namaz kılmak isteyen ama kılmayanın durumu daha farklıdır. Sonuç olarak; insanların haklarına nasıl dikkat ediyorsak Allah’ın bizim üzerimizdeki haklarına da özen göstermeliyiz. Bu konuda tolerans yoktur. Eğer başka birinin hakkının yenilmesi söz konusuysa hoşgörü gösterilemez. Allah izin verirse bu konuya ileride yine değineceğiz. Allah bizlere kendi haklarımızı ve başkalarının haklarını bilme kudreti bahşetsin. Allah’ın rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.