HADİS VE SÜNNET İMAMLARINDAN EBU ZUR`A ER

advertisement
EBU ZUR’A ER-RAZİ VE EBU HATİM ER-RAZİ’NİN İTİKADLARI
HADİS VE SÜNNET İMAMLARINDAN
EBU ZUR’A ER-RAZİ
VE
EBU HATİM ER-RAZİ’NİN İTİKADLARI
Hazırlayan: Ebu Muhammed es-Selefi
www.almuwahhid.com
1
EBU ZUR’A ER-RAZİ VE EBU HATİM ER-RAZİ’NİN İTİKADLARI
Ebu Zur’a Ubeydullah er-Razi (200-264H)
Ubeydullah bin Abdu’l-Kerim bin Yezid bin Faruk, Ebu Zur'a er-Razi el-Kureyşi. Hafız ve en
mühim hadis alimlerinden biridir. Cerh ve Ta’dil ilminde imam olarak değerlendirilmektedir.
Müslim, Tirmizi, Nesa'i, İbni Mace ve başka birçok muhaddis ondan rivayette bulunmuşlardır.
Müsned isimli eserin müellifidir. Kitab el-Zühd isimli eseri İbni Hacer tarafından el-İsabe’de
alıntılanmıştır. Yine onun Takdime, Cerh ve’l-Ta’dil isimli eserlerinden de çok sayıda hadis
nakletmiştir.
"Ebu Zur’a; Hallad bin Yahya, Ebu Nu’aym, Kabisa ve daha birçoklarından müsned hadis rivayet
etti. Ahmed ibni Hanbel onunla oturup hadis müzakere etti. Ahmed ibni Hanbel onunla hadis
müzakere ettiği zaman elindeki işi bırakır onunla müzakere etmekle meşgul olurdu." (İbnu’lCevzi, Sıfatu’s-Safve) İbni Kesir de bu buluşmaya şu sözlerle işaret eder: "Gençliğinde, İmam
Ahmed bin Hanbel'le buluştuğunda, İmam Ahmed bin Hanbel onunla müzakere yapmakla
yetindiğinden ötürü sadece farz namazları kılar, mendupları kılmazdı." (İbni Kesir, el-Bidaye
ve'n-Nihaye, cilt 11, Hicretin İkiyüzaltmışdördüncü Senesi)
Ahmed ibni Hanbel onun hakkında şöyle demiştir: "O, 700.000 hadis ezberlemiştir." (Zehebi,
Siyer 10/470-483, #2266; İbni Kesir, el-Bidaye ve'n-Nihaye, cilt 11, Hicretin
İkiyüzaltmışdördüncü Senesi) İbnu’l-Cevzi bu sözü farklı bir biçimde şöylece nakleder: "Ebu
Abdullah Muhammed bin Müslim bin Varih diyor ki: Ben İshak bin İbrahim’in yanında idim.
Irak halkından bir adam: Ahmed bin Hanbel’den şöyle dediğini işittim dedi: Yedi yüz bin küsür
sahih hadis vardır; bu genç yani Ebu Zur’a bunlardan altı yüz binini ezbere bilmektedir."
(İbnu’l-Cevzi, Sıfatu’s-Safve) Zehebi ise ezberlediği hadis sayısını yetmiş bin olarak nakleder.
(Zehebi, el-Uluvv li Aliyyi’l-Azim)
"Abdullah bin Ahmed bin Hanbel diyor ki: Babamdan şöyle dediğini işittim: Köprüyü hafızası
Ebu Zur’a’dan daha kuvvetli olan biri geçmemiştir." (İbnu’l-Cevzi, Sıfatu’s-Safve) Zehebi de
buna işaret ederek şöyle nakletmektedir: "Bağdat Köprüsünü Ebu Zur’a’dan daha büyük hafız
geçmemiştir. O kendileriyle yeryüzünün muhafaza edildiği ebdal’dendi." (Zehebi, el-Uluv li
Aliyyi’l-Azim)
Zehebi onun hakkında şöyle demektedir: "Harameyn’de, Irak’da, Şam’da, Cezire’de, Horasan’da
ve Mısır’da çok sayıda kimse ondan hadis işitmiştir. O, ayrıca; hıfzı ile, zekası ile, takvası ile,
ihlası ile, ilmi ile ve ilmi ile amel etmesi ile beğeni kazanmıştır." (Siyer 10/470-483, #2266)
Yine şöyle der: "O gerçekten ilim ve amel bakımından bir baş idi. Menkıbeleri pek çoktur."
(Zehebi, el-Uluv li Aliyyi’l-Azim) Zehebi bundan başka Tezkiretu’l-Huffaz’da onun menkıbeleri
ve faziletleriyle alakalı çok sayıda nakle yermektedir. (Zehebi, Tezkiretu’l-Huffaz, 2/124-125)
2
EBU ZUR’A ER-RAZİ VE EBU HATİM ER-RAZİ’NİN İTİKADLARI
İbni Kesir onun hakkında şunları kaydeder: "Bu senede vefat eden meşhur şahsiyetler arasında
bulunan Ebu Zura'nın asıl adı Ubeydullah bin Abdu’l-Kerim er-Razi'dir. Meşhur hadis
hafızlarındandır. Anlatıldığına göre o, 700.000 hadis ezberlemiştir. Fakih ve takvalı bir
kimseydi. Zühd, tevazu ve huşu ehli insanlardandı. Kendi zamanının insanları, onun
dindarlığını söyleyerek onu övmüşler ve akranlarından önde olduğuna şahadet etmişlerdi."
(İbni Kesir, el-Bidaye ve'n-Nihaye, cilt 11, Hicretin İkiyüzaltmışdördüncü Senesi)
İbnu’l-Cevzi, Sıfatu’s-Safve’de ondan uzun uzadıya bahseder ve "Büyük hadis hafızlarından ve
takva sahiplerinin ileri gelenlerinden idi." dedikten sonra pekçok nakilde bulunur:
"Muhammed bin İshak es-Sağani, Kufelilerin bir hadisi ile ilgili olarak dedi ki: Bana Ebu Zur’a
ifade etti: Yanında bulunanlardan biri şöyle dedi: Ey Bekir’in babası! Ebu Zur’a o gördüğün
hadis hafızlarındandır. İçlerinde el-Fellas’ın da bulunduğu hadis hafızlarından bahsetti ve: Ebu
Zur’a bunların en ilerilerindendir. Çünkü o, hafızlığın yanında takva ve zühdü de birleştirmiştir.
O, Ahmed ibni Hanbel’e benzer dedi.
Ebu’l-Abbas Muhammed bin Ca’fer bin Hamdaveyh er-Razi dedi ki: Ebu Zur’a er-Razi’ye: Bir
adam Ebu Zur’a iki yüz bin hadisi ezbere biliyor, diye talak yemini etmiş; yemini bozulur mu?
diye sordu. O da: Hayır! dedi sonra da Ebu Zur’a: Ben iki yüz bin hadisi birinizin kulhuvallahu
ahad’i bildiği gibi biliyorum; hatırlayarak da üç yüz bin biliyorum, dedi.
Ahmed bin Sa’id ed-Darimi diyor ki: Ebu Zur’a seferinden döndükten sonra mescidinde yirmi
yıl namaz kıldı. Günlerden bir gün yanına hadisçi arkadaşları geldiler; mihrabında bir yazı
gördüler. Ona: Mihraba yazmak hususunda ne dersin? dediler. O da: Bizden öncekilerden
bazıları onu mekruh gördüler dedi. Onlar da kendisine: İşte senin mihrabında yazı var, onu
bilmiyor musun? dediler. O da: Subhanallah! Allah’ın huzuruna giren bir adam önünde ne yazılı
olduğunu ne bilir? dedi.
Ebu Ca’fer et-Tüsteri dedi ki: Ebu Zur’a’nın yanında bulunduk can çekişiyordu. Yanında da Ebu
Hatim, Muhammed bin Müslim, Münzir bin Şazan ve bir grup ulema vardı. Telkin hadisinden ve
Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in: Ölülerinize lailahe illalah’ı telkin edin hadisinden
bahsettiler. Ebu Zur’a’dan utandılar, ona telkin etmekten çekindiler. Gelin hadisi hatırlayalım
dediler. Muhammed bin Müslim, Dahhak bin Muhalled, Abdu’l-Hamid bin Ca’fer bin Salih’den
dedi ve ileri gidemedi. Diğerleri de sustular. Can vermekte olan Ebu Zur’a şöyle söyledi: Bize
Bündar söyledi, bize Ebu Asım dedi, bize Abdu’l-Hamid bin Ca’fer söyledi, Salih bin Ebi
Ğarip’den, Kesir bin Mürre el-Hadrami’den, Muaz bin Cebel (ra)’dan dedi ki: Rasulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Kimin son sözü lailahe illallah olur da vefat ederse
Allah ona merhamet eder.”
Ahmed bin Muhammed Ebu’l-Abbas el-Muradi dedi ki: Ebu Zur’a’yı (ölümünden sonra)
rüyamda gördüm. Ey Ebu Zur’a, Allah sana ne yaptı? dedim. O da: Aziz ve Celil Rabbim ile karşı
3
EBU ZUR’A ER-RAZİ VE EBU HATİM ER-RAZİ’NİN İTİKADLARI
kaşıya geldim, bana: Ey Ebu Zur’a, Bana çocuğu getiriyorlar Ben de cennete götürülmesini
emrediyorum. Kaldı ki kullarımdan sünneti ezberleyenleri! Sen cennetin istediğin yerine otur
dedi." (İbnu’l-Cevzi, Sıfatu’s-Safve)
Hicri 264 yılında Zilhicce Ayı’nın sonunda Pazartesi Günü vefat etti.
Ebu Hatim Muhammed ibni İdris er-Razi (195-277H)
Muhammed bin İdris bin el-Münzir bin Davud bin Mehran Ebu Hatim el-Hanzali er-Razi Hicri
195 yılında doğdu. İbni Kesir’in ifadesi ile: "Hadisin illetlerini, cerh ve ta'dili bilen, sebatkar
hadis imamlarından ve hafızlarındandır. Ebu Zur'a'nın çağdaşı ve akranıydı. Allah ikisine de
rahmet etsin. Birçok kimselerden hadis dinledi, ülkeleri ve şehirleri dolaştı. Büyük hadis
alimlerinden rivayetlerde bulundu. Aralarında Rebi bin Süleyman ile Yunus bin Abdi’l-Ala'nın
bulunduğu bir grup ondan hadis rivayet ettiler. Bağdat'a geldi. Orada hadis neşretti.
Bağdatlılardan İbrahim el-Harbi, İbni Ebi'd-Dünya, Mehamili ve diğerleri kendisinden
rivayetlerde bulundular.
Ebu Hatim, oğlu Abdu’r-Rahman'a şöyle demişti: "Ey oğulcuğum, ben hadis taleb etmek için
yaya olarak 1.000 fersahtan fazla yol yürüdüm."
Anlatıldığına göre bazı zamanlarda o harcayacak para bulamazmış. Bir zaman üç gün aç kalmış,
yiyecek bir şey bulamamış, nihayet arkadaşlarından birinden yarım dinar ödünç almıştı.
Alim ve fıkıhçılardan birçoğu onu övmüşlerdir. Meclisine katılan hadis hafızlarına ve
diğerlerine meydan okur ve şöyle derdi: "Bilmediğim sahih bir hadisi bana nakleden kimseye
bir dirhem vereceğim. Benim amacım, bilmediğim bir hadisi dinlemektir." Bu şekilde meydan
okuduğu halde bilmediği bir hadisi kendisine söyleyen kimse çıkmazdı. Meclisinde hazır
bulunanlardan biri de Ebu Zur'a er-Razi idi. İbni Ebi Hatim, bu senenin Şaban Ayı’nda vefat
etti." (İbni Kesir, el-Bidaye ve'n-Nihaye, cilt 11, Hicretin İkiyüzyetmişyedinci Senesi)
Zehebi onun hakkında şunları söyler: "Ebu Hatim, önderlerden ve rivayet ehli imamlarının
büyüklerinden birisiydi. Ebu Nu’aym’e, el-Ensari’ye ve onların tabakasından olan ilim
adamlarına yetişmiştir. Cerh ve Ta’dilde bulunmuş, rivayetlerin sıhhatleri ve illetleri hakkında
değerlendirmeler yapmış birisiydi. O, akranı ve ona yakın Hafız Ebu Zur’a seviyesindeydi.
Ondan Ebu Davud ve büyük ilim adamları hadis rivayet etmiştir." (Zehebi, el-Uluv li Aliyyi’lAzim)
4
‫‪EBU ZUR’A ER-RAZİ VE EBU HATİM ER-RAZİ’NİN İTİKADLARI‬‬
‫‪İkisi de Razi (yani Rey1 şehrinden olan) Ebu Zur’a Ubeydullah bin Abdilkerim (200‬‬‫‪264H) ve Ebu Hatim Muhammed ibni İdris bin el-Munzir (195-277H)’in ve seleften bir‬‬
‫‪cemaatin onlardan nakilde bulunanların rivayet ettikleri akidesi (Allah onlara rahmet‬‬
‫‪etsin)2‬‬
‫يسُبْ ُِنُالْم ْن ِذ ُِرُ‬
‫اتُُمَ َم ُِدُبْ ُِنُإِ ْد ِر َُ‬
‫َبُ َح ِمُ‬
‫اّللُبْ ُِنُ َع ْب ُِدُالْ َك ِر ُِيُ‪َ ُ,‬وأِ ُ‬
‫َبُزْر َع ُةَُعبَ ْي ُِدُ َُِ‬
‫ا ْعتِ َقادُُأِ ُ‬
‫ال َرا ِزيَ ْ ِ‬
‫اّلل ُ‬
‫فُِِمَ ُْنُنَ َق َُلُ َع ْن ه ُْمُ َرِِحَهمُُ َُ‬
‫سلَ ُِ‬
‫اع مُةُ ِم َُنُال َ‬
‫ْي‪َ ُ،‬و ََجَ َ‬
‫ْيُبْنُُ[ص‪ُ]391:‬‬
‫ال‪َ ُ:‬ح َدثَنَاُا ْْل َس ْ ُ‬
‫‪ُ-ُ123‬أَ ْخبَ َرنَاُُمَ َمدُُبْنُُالْمظََف ُِرُالْم ْق ِرئُُ‪ُ,‬قَ َُ‬
‫ال‪ُ:‬‬
‫اتُ‪ُ,‬قَ َُ‬
‫َبُ َح ِمُ‬
‫ال‪َ ُ:‬ح َدثَنَاُأَبوُُمَ َم مُدُ َع ْبدُُال َر ِْحَ ُِنُبْنُُأِ ُ‬
‫شُالْم ْق ِرئُُ‪ُ,‬قَ َُ‬
‫ُمَ َم ُِدُبْ ُِنُ َحبَ مُ‬
‫ولُ ِ‬
‫الدي ُِنُ‪َ ُ,‬وَماُأَ ْد َرَكاُ َعلَْي ُِهُ‬
‫فُأص ُِ‬
‫السن َُِةُِ ُ‬
‫َبُ َوأَبَاُزْر َع ُةَُ َع ُْنُ َم َذا ِه ُِ‬
‫َسأَلْتُُأِ ُ‬
‫بُأ َْه ُِلُ ُّ‬
‫فُ َِ‬
‫فُ َِ‬
‫َجي ُِعُ‬
‫اءُِ ُ‬
‫ال‪ُ"ُ:‬أَ ْد َرْكنَاُالْعلَ َم َُ‬
‫كُ‪ُ,‬فَ َق َُ‬
‫انُ ِم ُْنُ َذلِ َُ‬
‫صا ُِرُ‪َ ُ,‬وَماُيَ ْعتَ ِق َد ُِ‬
‫اءُِ ُ‬
‫الْعلَ َم َُ‬
‫َجي ُِعُ ْاْل َْم َ‬
‫صا ُِرُ ِح َج ًازاُ َو ِع َراقًاُ َو َش ًاماُ َوََيَنًاُفَ َكا َُنُ ُِم ُْنُ َم ْذ َهبِ ِهمُ‪ِْ ُ:‬‬
‫اْلَيَانُُقَ ْولُُ َو َع َملُُ‪ُ,‬يَ ِزيدُُ‬
‫ْاْل َْم َ‬
‫اّللُ‬
‫وقُِِبَ ِمي ُِعُ ِج َهاتُِِهُ‪َ ُ,‬والْ َق َدرُُ َخ ْي رهُُ َو َش ُّرهُُ ِم َُنُ َُِ‬
‫اّللُغَْي رُُ ََمْل مُ‬
‫َويَ ْن قصُُ‪َ ُ,‬والْق ْرآنُُ َك ََلمُُ َُِ‬
‫س ََلمُُأَبوُب ْك مُرُ ِ‬
‫الص ِديقُُ‪ُ ُ,‬ثَُ‬
‫ص َُ‬
‫َع َُزُ َو َج َُلُ‪َ ُ,‬و َخ ْي رُُ َه ِذ ُِهُ ْاْل َم ُِةُبَ ْع َُدُنَبِيِ َهاُ َعلَْي ُِهُال َ‬
‫َلةُُ َوال َ‬
‫َ‬
‫ع َمرُُبْنُُ ْ‬
‫س ََلمُُ‪َ ُ,‬وهمُُ‬
‫َبُطَالِ مُ‬
‫ابُ‪ُ ُ,‬ثَُعثْ َمانُُبْنُُ َع َفا َُنُ‪ُ ُ,‬ثَُ َعلِ ُُّيُبْنُُأِ ُ‬
‫اْلَطَ ُِ‬
‫بُ َعلَْي ِهمُُال َ‬
‫اْللَ َفاءُُال َر ِ‬
‫ْ‬
‫صلَىُللاُُ َعلَْي ُِهُ‬
‫ينُ ََسَاهُ ُْمُ َرسولُُ َُِ‬
‫اشدو َُنُال َْم ْه ِديُّو َُنُ‪َ ُ,‬وأَ َُنُال َْع َش َرَُةُالَ ِذ َُ‬
‫اّللُ َ‬
‫صلَىُللاُُ َعلَْي ُِهُ َو َسلَ َُمُ َوقَ ْولهُُا ْْلَ ُُّقُ‪ُ,‬‬
‫َو َسلَ َُمُ َو َش ِه َُدُ ََل ُْمُبِا ْْلَن َُِةُ َعلَىُ َماُ َش ِه َُدُبُِِهُ َرسولُُ َُِ‬
‫اّللُ َ‬
‫والتَر ُّحمُُ َعلَىُ َِ‬
‫اّللَُ َع َُزُ َو َج َُلُ َعلَىُ‬
‫فُ َع َماُ َش َج َُرُبَ ْي نَ ه ُْم‪َ ُ.‬وأَ َُنُ َُ‬
‫ابُُمَ َم مُدُ َوالْ َك ُُّ‬
‫َص َح ُِ‬
‫َجي ُِعُأ ْ‬
‫َ َ‬
‫ِِ ِ ِ‬
‫فُُكِتَابُِِهُ‪ُ,‬و َعلَىُلِس ُِ ِ ِ‬
‫ِِ‬
‫صلَىُللاُُ َعلَْي ُِهُ‬
‫فُنَ ْف َسهُُِ ُ‬
‫ص َُ‬
‫انُ َرسول ُهُ َ‬
‫َع ْرش ُهُبَائنُُم ُْنُ َخلْقهُُ َك َماُ َو َ‬
‫َ‬
‫َ‬
‫‪1‬‬
‫‪Rey, bugünkü İran sınırlarında olan bir şehirdir.‬‬
‫‪2 Ebu’l-Kasım Hibetullah el-Lalekai, Şerhu Usul’i İ’tikadi Ehli’s-Sünneti ve’l-Cemaat, 1/198-204 no:321-323; Ayrıca bkz.‬‬
‫‪İbni Ebi Hatim, Asl’us-Sünne ve İ’tikad’ud-Din; İbni Kudame el-Makdisi (kısmen), İsbatu Sıfat’il-Uluvv, 182-184; Zehebi‬‬
‫‪(kısmen), Siyeru A’lam en-Nubela, 13/84; Zehebi (kısmen), el-Uluv li Aliyyi’l-Azim; 166-169‬‬
‫‪5‬‬
‫‪EBU ZUR’A ER-RAZİ VE EBU HATİM ER-RAZİ’NİN İTİKADLARI‬‬
‫م ِ‬
‫س ِميعُُالْب ِ‬
‫َحا َُ ِ‬
‫صيُ}ُ‬
‫َو َسلَ َُمُبِ ََلُُ َك ْي مُ‬
‫سُُ َك ِمثْلِ ُِهُ َش ْيءُُ َوه َُوُال َ‬
‫َ‬
‫فُ‪ُ,‬أ َ‬
‫طُبك ُِلُ َش ْي ُءُعل ًْماُ‪{ُ,‬لَْي َ‬
‫الُي رىُِ ُ ِ ِ‬
‫ِ‬
‫صا ِرِه ُْمُ‬
‫فُ ْاْلخ َرُةُ‪ُ,‬يَ َراهُُأ َْهلُُا ْْلَن َُةُبِأَبْ َ‬
‫[الشورى‪َ ُ.ُ]33ُ:‬وأَنَهُُتَ بَ َار َُكُ َوتَ َع َُ َ‬
‫اء‪َ ُ.‬وا ْْلَنَةُُ َحقُُ َوالنَارُُ َحقُُ َوُهَاُ‬
‫اءُ َوَك َماُ َش َُ‬
‫فُ َش َُ‬
‫[ص‪َ ُ]399:‬ويَ ْس َمعو َنُُ َك ََل َمهُُُ َك ْي َُ‬
‫ِ‬
‫انُأَب ًداُ‪ُ,‬وا ْْلنَةُُثَوابُُ ِْلَولِيائُِِهُ‪ُ,‬والنَارُُ ِع َقابُُ ِْل َْه ُِلُم ْع ِ‬
‫صيَتِ ُِهُإَُِلُ َم ُْنُ‬
‫ََمْلوقَ ُِ‬
‫َ‬
‫َْ‬
‫َ‬
‫انُ َُلُيَ ْفنَ يَ ُ َ َ َ َ‬
‫رِ‬
‫اّللُ َع َُزُوج َُل‪ُ.‬و ِ‬
‫يهُأَ ْع َمالُُ‬
‫وزنُُفِ ُِ‬
‫الص َراطُُ َحقُُ‪َ ُ,‬وال ِْم َيزانُُ َحقُُ‪ُ,‬لَهُُكِ َفتَ ُِ‬
‫ُ‬
‫َ‬
‫ُ‬
‫ُ‬
‫م‬
‫ح‬
‫انُ‪ُ,‬ت َ‬
‫ََ َ‬
‫َ َ‬
‫ادُ َح َسن َهاُ َو َسيِئ َهاُ َحقُ‪َ ُ.‬وا ْْلَْوضُُالْم ْك َرمُُبُِِهُنَبِيُّ نَاُ َحقُ‪َ ُ.‬وال َ‬
‫اعةُُ َحقُُ‪َ ُ,‬والْبَ ْعثُُ‬
‫ال ِْعبَ ُِ‬
‫ش َف َ‬
‫اّللُ َع َُزُ َو َج َُل‪َ ُ.‬وَُلُن َك ِفرُُأ َْه َُلُال ِْق ْب لَ ُِةُ‬
‫فُ َم ِشيئَ ُِةُ َُِ‬
‫تُ َحقُ‪َ ُ.‬وأ َْهلُُالْ َكبَائِ ُِرُِ ُ‬
‫ِم ُْنُبَ ْع ُِدُال َْم ْو ُِ‬
‫ِ‬
‫جُ َم َُعُأَئِ َم ُِةُ‬
‫ادُ َوا ْْلَ ُِ‬
‫ضُا ْْلِ َه ُِ‬
‫اّللُ َع َُزُ َو َج َُل‪َ ُ.‬ون ِقيمُُفَ ْر َُ‬
‫لُ َُِ‬
‫َس َر َاره ُْمُإِ َُ‬
‫بِذنوِبِِ ُْمُ‪َ ُ,‬ونَكلُُأ ْ‬
‫ان‪َ ُ.‬وَُلُنَ َرىُ ْ‬
‫فُال ِْف ْت نَ ُِةُ‪ُ,‬‬
‫الُِ ُ‬
‫وجُ َعلَىُ ْاْلَئِ َم ُِةُ َوَُلُال ِْقتَ َُ‬
‫اْلر َُ‬
‫ْيُِفُُك ُِلُ َد ْه مُرُ َوَزَم مُ‬
‫الْم ْسلِ ِم َُ‬
‫ِ‬
‫السنَُةَُ‬
‫َونَ ْس َمعُُ َون ِطيعُُلِ َم ُْنُ َوَلهُُ َُ‬
‫اع مُةُ‪َ ُ,‬ونَتَبِعُُ ُّ‬
‫اّللُ َع َُزُ َو َج َُلُأ َُْم َرنَاُ َوَُلُنَ ْن ِزعُُيَ ًداُم ُْنُطَ َ‬
‫اع ُةَُ‪َ ُ,‬وََْنتَنِبُُ ُّ‬
‫الشذو َُذُ َو ْ‬
‫اّللُ َع َُزُ‬
‫ثُ َُ‬
‫اضُم ْنذُُبَ َع َُ‬
‫ادُ َم مُ‬
‫فُ َوالْف ْرقَُةَ‪َ ُ.‬وأَ َُنُا ْْلِ َه َُ‬
‫اْلََِل َُ‬
‫َوا ْْلَ َم َ‬
‫ْيُ َُلُ‬
‫ولُ ْاْل َْم ُِرُ ِم ُْنُأَئِ َم ُِةُالْم ْسلِ ِم َُ‬
‫اع ُِةُ َم َُعُأ ِ ُ‬
‫امُال َُ‬
‫لُقِيَ ُِ‬
‫س ََلُِمُإِ َُ‬
‫َو َج َُلُنَبِيَهُُ َعلَْي ُِهُال َ‬
‫ص ََلةُُ َوال َ‬
‫سَ‬
‫ولُ ْاْل َْم ُِرُ ِم ُْنُأَئِ َم ُِةُ‬
‫لُأ ِ ُ‬
‫س َوائِ ُِمُإِ َُ‬
‫ص َدقَ ُِ‬
‫ي ْب ِطلهُُ َش ْيءُ‪َ ُ.‬وا ْْلَ ُّجُُ َك َذلِ َُ‬
‫كُ‪َ ُ,‬و َدفْعُُال َ‬
‫اتُ ِم َُنُال َ‬
‫اّللُ َع َُزُ‬
‫َح َك ِام ِه ُْمُ َوَم َوا ِريثِ ِه ُْمُ‪َ ُ,‬وَُلُنَ ْد ِريُ َماُه ُْمُ ِع ْن َُدُ َُِ‬
‫ْي‪َ ُ.‬والنَاسُُم َؤَمنو َُنُِ ُ‬
‫الْم ْسلِ ِم َُ‬
‫فُأ ْ‬
‫ال‪ُ:‬ه َُوُم ْؤِمنُُ ِع ْن َُدُ‬
‫ال‪ُ:‬إِنَهُُم ْؤِمنُُ َح ًّقاُفَ ه َُوُم ْبتَ ِدعُُ‪َ ُ,‬وَم ُْنُقَ َُ‬
‫َو َج َُلُ[ص‪ُ.]222:‬فَ َم ُْنُقَ َُ‬
‫ال‪ُ:‬ه ُوُم ْؤِمنُُبِ َِ‬
‫َِ‬
‫اّللُفَ ه ُوُ ِم ُنُالْ َك ِ‬
‫اّللُح ًّقاُفَ ه ُوُم ِ‬
‫اذبِ‬
‫صيبُ‪َُ ُ.‬والْم ْرِجئَةُُ‬
‫ُ‬
‫ُ‬
‫ق‬
‫ُ‬
‫ُ‬
‫ن‬
‫م‬
‫و‬
‫‪ُ,‬‬
‫ُ‬
‫ُ‬
‫ْي‬
‫ُ‬
‫َ‬
‫َ‬
‫َ‬
‫َ‬
‫ْ‬
‫َ‬
‫َ‬
‫َ َ‬
‫َ‬
‫َ‬
‫اّللَُ َع َُزُ َو َج َُلُ َُلُ‬
‫َوالْم ْبتَ ِد َعةُُض ََللُُ‪َ ُ,‬والْ َق َد ِريَةُُالْم ْبتَ ِد َعةُُض ََللُُ‪ُ,‬فَ َم ُْنُأَنْ َك َُرُ ِم ْن ه ُْمُأَ َُنُ َُ‬
‫ض ُةَُ َرفَضواُ‬
‫يَ ْعلَمُُ َماُ َُلُْيَك ُْنُقَ ْب َُلُأَ ُْنُيَكو َُنُفَ ه َوُُ َكافِرُ‪َ ُ.‬وأَ َُنُا ْْلَ ْه ِميَةَُُك َفارُُ‪َ ُ,‬وأَ َُنُال َر ُافِ َ‬
‫ِْ‬
‫اّللُال َْع ِظ ِ‬
‫اْل ْس ََل َُمُ‪َ ُ,‬و ْ‬
‫يمُُك ْف ًراُ‬
‫ِجُم َراقُ‪َ ُ.‬وَم ُْنُ َز َع َُمُأَ َُنُالْق ْرآ َُنُ ََمْلوقُُفَ ه َوُُ َك ِافرُُبِ َُِ‬
‫اْلََوار َُ‬
‫‪6‬‬
‫‪EBU ZUR’A ER-RAZİ VE EBU HATİM ER-RAZİ’NİN İTİKADLARI‬‬
‫اّللُ َع َُزُ‬
‫كُِفُُ َك ََلُِمُ َُِ‬
‫كُِفُُك ْف ِرُِهُِِمَ ُْنُيَ ْف َهمُُفَ ه َوُُ َكافِرُ‪َ ُ.‬وَم ُْنُ َش َُ‬
‫يَ ْن قلُُ َع ُِنُال ِْملَُِة‪َ ُ.‬وَم ُْنُ َش َُ‬
‫فُ َش ًّ‬
‫فُ‬
‫وقُفَ ه َُوُ َج ْه ِميُ‪َ ُ.‬وَم ُْنُ َوقَ َُ‬
‫َوُغَْي رُُ ََمْل مُ‬
‫يهُيَقولُ‪َُ ُ:‬لُأَ ْد ِريُ ََمْلوقُُأ ُْ‬
‫اكاُفِ ُِ‬
‫َو َج َُلُفَ َوقَ َُ‬
‫آنُج ِ‬
‫ِ‬
‫آنُ ََمْلوقُُفَ ه َُوُ َج ْه ِميُُ‬
‫ال‪ُ:‬لَ ْف ِظيُبِالْق ْر ُِ‬
‫عُ َوَُلُْي َك َف ُْر‪َ ُ.‬وَم ُْنُقَ َُ‬
‫َلُعلِ َُمُ َوب ِد َُ‬
‫اه ًُ‬
‫ُِ‬
‫فُالْق ْر ُ َ‬
‫َبُيَقولُ‪َ ُ"ُ:‬و َع ََل َمةُُ‬
‫الُأَبوُُمَ َم مُد‪َ ُ:‬و ََِس ْعتُُأِ ُ‬
‫أَ ُِوُالْق ُْرآنُُبِلَ ْف ِظيُ ََمْلوقُُفَ ه َُوُ َج ْه ِميُ‪ُ.‬قَ َُ‬
‫فُأ َْه ُِلُ ْاْلَثَ ُِرُ‪ُ,‬و َع ََلمةُُال َزنَ ِ‬
‫السن َُِةُ‬
‫عُال َْوقِ َيعةُُِ ُ‬
‫أ َْه ُِلُالْبِ َد ُِ‬
‫ادقَُِةُ[ص‪ُ]223:‬تَ ْس ِميَت ه ُْمُأ َْه َُلُ ُّ‬
‫َ َ‬
‫السن َُِةُم َشبِ َه ُةًُ‪َ ُ,‬و َع ََل َمةُُ‬
‫َح ْش ِويَُةًُي ِريدو َُنُإِبْ ُطَ َُ‬
‫الُ ْاْلثَا ُِر‪َ ُ.‬و َع ََل َمةُُا ْْلَ ْه ِميَُِةُتَ ْس ِميَت ه ُْمُأ َْه َُلُ ُّ‬
‫السن َُِةَُمَالَِف ُةًُ‬
‫الْ َق َد ِريَُِةُتَ ْس ِميَت ه ُْمُأ َْه َُلُ ْاْلَثَ ُِرُُمَِ َّبًُة‪َ ُ.‬و َع ََل َمةُُالْم ْرِجئَ ُِةُتَ ْس ِميَت ه ُْمُأ َْه َُلُ ُّ‬
‫ِ‬
‫ض ُِةُتَس ِميت ه ُمُأ َْه ُلُ ُّ ِ ِ‬
‫السن َُِةُإَُِلُ‬
‫صانِيَُةً‪َ ُ.‬و َع َُ‬
‫ْحقُُأ َْه َُلُ ُّ‬
‫َون ْق َ‬
‫السن َُةُنَاصبَ ُةً‪َ ُ.‬وَُلُيَل َ‬
‫َل َمةُُال َراف َ ْ َ ْ َ‬
‫اسمُُو ِ‬
‫ََسَاءُ‬
‫احدُُ َويَ ْستَ ِحيلُُأَ ُْنُ ََتْ َم َعه ُْمُ َه ِذ ُِهُ ْاْل ْ‬
‫ْ َ‬
‫عُ‬
‫انُأ َْه ُِلُال َزيْ ُِغُ َوالْبِ َد ُِ‬
‫انُِبِِ ْج َر ُِ‬
‫َبُ َوأَبَاُزْر َع ُةَُيَأْم َر ُِ‬
‫الُأَبوُُمَ َم مُد‪َ ُ:‬و ََِس ْعتُُأِ ُ‬
‫‪ُ-ُ122‬قَ َُ‬
‫انُ‬
‫يُآثَا مُرُ‪َ ُ,‬ويَ ْن َهيَ ُِ‬
‫فُغَ ُِْ‬
‫يُِ ُ‬
‫بُبَِرأْ مُ‬
‫ض َُعُالْكت ُِ‬
‫يظُ‪َ ُ,‬وي ْن ِك َر ُِ‬
‫كُأَ َش َُدُالتَ غْلِ ُِ‬
‫فُ َذلِ َُ‬
‫انُِ ُ‬
‫ي غَلِظَ ُِ‬
‫انُ َو ْ‬
‫صِ‬
‫احبُُ‬
‫ول ُِن‪َُ ُ:‬لُي ْفلِحُُ َُ‬
‫بُالْمتَ َكلِ ِم َُ‬
‫َع ُْنُُمَالَ َس ُِةُأ َْه ُِلُالْ َك ََلُِمُ َوالنَظَ ُِرُِفُُكت ُِ‬
‫ْيُ‪َ ُ,‬ويَق َ‬
‫شُ‬
‫الُأَبوُ َعلِ ُِيُبْنُُحبَ ْي مُ‬
‫الُأَبوُُمَ َم مُد‪َ «ُ:‬وبُِِهُأَقولُُأَنَا»ُ[ص‪َ ُ.]222:‬وقَ َُ‬
‫َك ََلمُمُأَبَ ًدا‪ُ.‬قَ َُ‬
‫نُ‬
‫الُ َش ْيخنَاُيَ ْع ِ ُ‬
‫الُ َش ْيخنَاُابْنُُالْمظََف ُِر‪َ «ُ:‬وبُِِهُأَقولُ»ُ‪َ ُ.‬وقَ َُ‬
‫الْم ْق ِرئُ‪َ «ُ:‬وبُِِهُأَقولُ»ُ‪ُ.‬قَ َُ‬
‫سلَ ِف ُُّي‪َ «ُ:‬وبُِِهُ‬
‫الُالطَُّريْثِيثِ ُُّي‪َ «ُ:‬وبُِِهُأَقولُ»ُ‪َ ُ.‬وقَ َُ‬
‫ف‪َ «ُ:‬وبُِِهُأَقولُ»ُ‪َ ُ.‬وقَ َُ‬
‫صنِ َُ‬
‫الُ َش ْيخنَاُال َ‬
‫الْم َ‬
‫نَقولُ» ُ‬
‫‪“Ebu’l Kasım el-Lalekai (416 H) şöyle der: (rivayet zinciri şöyledir:) Muhammed ibni Muzaffer‬‬
‫‪el-Mukri (415H) bize nakletti ve şöyle dedi: Hüseyin ibni Muhammed ibni Habaş el-Mukri bize‬‬
‫‪naklettiki Ebu Muhammed Abdu’r-Rahman İbnu Ebi Hatim3 şöyle dedi:‬‬
‫‪3‬‬
‫‪İbnu Ebi Hatim er-Razi (v.323 / m. 938) Ebu Hatim er-Razi’nin oğludur. Bilhassa “Tefsir” ve “el-Cerhu ve’t Ta’dil” adlı‬‬
‫‪eserleriyle meşhur olmuştur.‬‬
‫‪7‬‬
EBU ZUR’A ER-RAZİ VE EBU HATİM ER-RAZİ’NİN İTİKADLARI
Ben babama ve Ebu Zur’a’ya; dinin asılları hususunda Ehl-i Sünnet’in mezhebini ve (değişik)
beldelerdeki tanıdıkları alimlerin inancını ve de onların bu hususlarda neye inandıklarını
sordum. Onlar şöyle dediler:
Biz, -Hicaz, Irak, Şam, Yemen(de dahil olmak üzere)- bütün beldelerdeki alimlere ulaştık.
Onların mezhebi şu şekilde idi:
İman; söz ve ameldir, artar ve eksilir.
Kur’an, Allah (azze ve celle)’nin kelamıdır, hiçbir açıdan mahluk (yaratılmış) değildir.
Kader, hayrı ve şerriyle Allah (azze ve celle)’dendir.
Bu ümmetin Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’den sonra en faziletlileri: Ebu Bekir esSıddık (ra) sonra Ömer ibni el-Hattab (ra), sonra Osman ibni Affan (ra), sonra Ali ibni Ebi Talib
(ra)’dır ve onlar hidayete iletilmiş Raşid Halifeler’dir. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in
isimlerini vererek cennetlik olduklarına şehadet ettiği on kişi hakkında Rasûlullah gibi şahitlik
ederiz ve onun sözü haktır. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'in bütün ashabına rahmet
okunur ve aralarında çıkan anlaşmazlıklar hakkında bir şey söylenmez.
Allah (azze ve celle), Kitabında ve Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in diliyle Kendini tarif
ettiği gibi –keyfiyetsiz olarak - arşa istiva etmiştir, mahlukattan ayrıdır ve ilmiyle herşeyi
kuşatmıştır: “O’nun benzeri hiçbir şey yoktur. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.” (eş-Şura
42/11)
Yüce ve mübarek olan Allah, âhirette görülecektir. Cennet ehli onu gözleriyle görecekler, onun
sözünü -Onun dilediği şekilde, Onun dilediği gibi- işiteceklerdir.
Cennet haktır, cehennem haktır. Her ikisi de yaratılmışlardır. Ebediyyen yok olmayacaklardır.
Cennet Allah'ın dostlarının mükâfat görecekleri, cehennem ise ona isyan edenlerin
cezalandırılacakları yerdir. Aziz ve celil olan Allah'ın rahmetiyle esirgedikleri müstesna.
Sırat haktır.
Mizan haktır. Onun kulların iyisiyle kötüsüyle amellerinin tartılacağı ve iki tane kefesinin
bulunduğu da bir haktır.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e ikram olarak verilen havz haktır.
Şefaat haktır.
Ölümden sonra diriliş haktır.
8
EBU ZUR’A ER-RAZİ VE EBU HATİM ER-RAZİ’NİN İTİKADLARI
Büyük günahlar Allah (azze ve celle)’nin meşietindedir. (dilemesindedir yani dilerse bağışlar,
dilerse cezalandırır). Biz, Ehl-i Kıble’den olan (bir Müslüman)ı günahları sebebiyle tekfir
etmiyoruz, onların gizli hallerini Allah (azze ve celle)’ye bırakıyoruz.
Cihad farzını ve haccı her zaman ve her dönemde müslümanların yöneticileriyle birlikte yerine
getiririz.
Yöneticilere karşı çıkma görüşünü benimsemediğimiz gibi, fitne zamanlarında savaşmayı da
öngörmüyoruz. Yüce Allah'ın işimizin başına getirdiği kimselerin emirlerini dinler, onlara itaat
ederiz. İtaattan el çekmeyiz.
Sünnete ve cemaate tabi oluruz. Şaz görüşlerden, ihtilaftan ve ayrılıktan uzak kalırız.
Allah peygamberini gönderdiğinden itibaren kıyamet gününe kadar müslümanların
yöneticilerinden olan emir sahipleriyle cihad devam edecektir. Hiçbir şey onu iptal etmez.
Hac da aynı şekildedir. Hayvanlardan alınan zekâtlar da müslüman yöneticilerden olan emir
sahiblerine verilir.
İnsanlar onlara uygulanacak hükümleri ve mirasları itibariyle mü'mindirler. Allah'ın nezdinde
ise ne olduklarını biz bilemeyiz.
Kendisinin gerçek bir mü'min olduğunu söyleyen bir kimse bid'atçi birisidir. Kendisinin Allah
indinde bir mü'min olduğunu söyleyen bir kimse de yalancılardandır. Kendisinin gerçekten
Allah'a iman eden bir kimse olduğunu söyleyen bir kişi de isabet etmiştir.
Mürcie ve (benzeri) bidatçılar sapıktırlar.
Bidatçi Kaderiyeciler de aynı şekilde sapıktırlar. Bunlardan kim Yüce Allah'ın bir şey meydana
gelmeden önce bilmediğini söylerse kâfirdir.
Cehmiyye müntesibleri de kafirdir.
Rafızîler de İslamı rafz (red) etmişlerdir.
Hariciler, Marika’dır yani dinden çıkıp gitmişlerdir.
Kur’an’ın mahluk olduğunu kim iddia ederse, yüce Allah’ı inkar etmiştir, öyle bir küfür ki kişiyi
dinden çıkarır. Bu kişinin küfründen kim şüphe ederse, -eğer (küfre mevzu olan hususun ne
olduğunu) anlayanlardansa- o da aynı şekilde kafirdir.
Aziz ve celil olan Allah'ın kelâmı hakkında şüpheye düşerek bu hususta şüpheli bir tutum
takınıp: Bilemiyorum o yaratılmış mıdır, yoksa yaratılmamış mıdır? diyen bir kimse
Cehmiyyedendir.
Cahilliğinden ötürü Kur'ân hakkında bu şekilde duraklayan kimseye (bu meseledeki) ilim
öğretilir, bid'atçi olduğu söylenir, fakat tekfir edilmez. Benim Kur'ân'ı telaffuzum mahluktur
diyen bir kimse Cehmiyyedendir. Yahutta Kur'ân ben onu telaffuz edince mahluk olur diyen de
Cehmîdir.
9
EBU ZUR’A ER-RAZİ VE EBU HATİM ER-RAZİ’NİN İTİKADLARI
Ebu Muhammed (İbni Ebi Hatim) şöyle dedi: Ben babamı (Ebu Hatim Muhammed İbni İdris erRazi) şöyle derken işittim: Bid’atçıların alameti, Ehlu’l-Eser (Ehlu’l-Hadis)’e iftira atmalarıdır.
Zenadika’nın (Zındıkların) alameti: Ehl-i Sünnet’i, rivayetleri geçersiz saymak istediklerinden
dolayı ‘Haşviyye’ (değeri bulunmayan kimse) olarak adlandırmalarıdır. Cehmiyye’nin alameti:
Ehl-i Sünnet’i ‘Müşebbihe’ (Allah’ı mahlukata benzeten) olarak adlandırmalarıdır.
Kaderiyye’nin alameti: Ehl-i Eser’i ‘Mücebbire’ (Cebriyye) olarak adlandırmalarıdır. Mürci’e’nin
alameti: Ehl-i Sünnet’i ‘Muhalife’ (muhalefet edenler) ve ‘Noksaniye’ ve (noksancılar yani
imanda eksilmeyi kabul edenler) olarak adlandırmalarıdır. Rafıziler’in alameti: Ehl-i Sünnet’i
‘Nasibi’ (Ehli beyte dil uzatanlar) olarak adlandırmalarıdır. Ehl-i Sünnet için bir tek isim (Ehl-i
Sünnet) vardır ve Ehl-i Sünnet’in bu sayılan isimlerle bir ilişkisinin olması imkansızdır.
Ebu Muhammed şöyle dedi: Ben babamı ve Ebu Zur’a’yı; insanlara zeyğ (kalblerinde eğrilik
bulunan, müteşabihlere dalan) ehli4 sapıkları ve bid’atçıları terketmeyi emrederken gördüm.
Onlar bunda çok serttiler. Onlar, rivayetler üzerine değil de fikirler üzerine kurulmuş kitapları
yazmaktan men etmekteydiler. Kelâm ile uğraşanlarla oturup kalkmayı, kelâmcıların
kitablarını incelemeyi engelliyorlar ve kelâm ile uğraşan bir kimse ebediyyen iflah olmaz
diyorlardı.
Ebu Muhammed (İbnu Ebi Hatim) şöyle dedi: İşte bu (itikad) benim (de itikad olarak)
dediğimdir. Ebu Ali bin Habeş el-Mukri5 şöyle dedi: İşte bu (itikad) benim (de itikad olarak)
dediğimdir. (Ebu’l Kasım el-Lalekai derki:) Şeyhimiz, İbni el-Muzaffer6 şöyle dedi: İşte bu
(itikad) benim (de itikad olarak) dediğimdir. Şeyhimiz (müellif: Ebu’l Kasım el-Lalekai) şöyle
dedi: İşte bu (itikad) benim (de itikad olarak) dediğimdir. et-Tureysisi (497 H) şöyle dedi: İşte
bu (itikad) benim (de itikad olarak) dediğimdir. Şeyhimiz es-Silefi7 (475-576 H) şöyle dedi: İşte
bu (itikad) bizim (de itikad olarak) dediğimizdir.”
Laleka’i devamla şöyle dedi:
4
“Kalblerinde eğrilik bulunanlar, kitaptaki müteşabih ayetlere tutunurlar” (Ali İmran: 3)
İbni el-Mukri Ebu Muhammed bin İbrahim (v. 381) şöyle demiştir: Usul(u din)de mezhebim, Ahmed bin Hanbel’in ve
Ebu Zur’a er-Razi’nin mezhebidir.” (Zehebi, Siyer A’lam en-Nubela, 16/401)
6
İbnu'l-Muzaffer; İmam Ebu Muhammed Abdu'r-Rahman b. Ebî Hatim b. Hafız et-Temîmi er-Râzî. Ebu Yala el-Halilî dedi
ki: İlmi babasından ve Ebu Zur'a'-dan öğrendi, ilimde ve rical (hadis ravileri) bilgisinde bir derya idi. Fıkıh sahasında ve
ashab, tabiin ve çeşitli bölgelerdeki ilim adamları arasındaki (fıkhi) ihtilaflara dair eserler yazmıştır.
İbnu'l-Ehvel dedi ki: Cerh ve't-Tadil ve ilel adlı eserlerin müellifidir ve fıkıh bablarına ve başka hususlara göre ilmi
bablara göre tasnif etmiştir. 323 yılında vefat etmiştir. Allah'ın rahmeti üzerine olsun. (Şezeratu'z-Zeheb, II, 308)
7
Ebu Tahir es-Silefî. Hafız, pek büyük ilim adamı, dünyanın sened bilgini, hafızların uzun ömürlüsü. Ahmed b.
Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. İbrahim el-Asbahani el-Harvânî, İbnu's-Sem'ani şunları söylemektedir:
Sika, takva sahibi, rivayetlerini sağlam nakleden, hıfzettiği hadisleri iyice anlayan bir kimsedir. Arapçayı da iyi bilirdi. 576
yılı rebiu'l-ahirin cumaya rastlayan beşinci günü vefat etmiştir. (Şezerâtu'z-Zehsb, IV, 255)
5
10
‫‪EBU ZUR’A ER-RAZİ VE EBU HATİM ER-RAZİ’NİN İTİKADLARI‬‬
‫فُبَ ْع ِ‬
‫يسُبْ ُِنُالْم ْن ُِذ ُِرُا ْْلَْنظَلِ ُِيُ‬
‫اتُُمَ َم ُِدُبْ ُِنُإِ ْد ِر َُ‬
‫َبُ َح ِمُ‬
‫بُُأِ ُ‬
‫ضُُكتِ ُِ‬
‫‪َ ُ-ُ121‬وَو َج ْدتُُِ ُ‬
‫صلَىُللاُُ َعلَْي ُِهُ‬
‫ولُ َُِ‬
‫َس َُعُ ِم ْنهُُ‪ُ,‬يَقولُ‪َ ُ:‬م ْذ َهب نَاُ َوا ْختِيَارنَاُاتِبَاعُُ َرس ُِ‬
‫اّللُِِمَاُ ُِ‬
‫يُ َرِِحَهُُ َُ‬
‫ال َرا ِز ُِ‬
‫اّللُ َ‬
‫ض ُِعُبِ َد ِع ِه ُْمُ‪ُ,‬‬
‫فُ َم ْو ُِ‬
‫انُ‪َ ُ,‬وتَ ْركُُالنَظَ ُِرُِ ُ‬
‫ْيُ َوَم ُْنُبَ ْع َده ُْمُبِِإ ْح َس مُ‬
‫َص َحابُِِهُ َوالتَابِ ِع َُ‬
‫َو َسلَ َُمُ َوأ ْ‬
‫يمُ‬
‫قُبْ ُِنُإِبْ َر ِاه َُ‬
‫َِحَ َُدُبْ ُِنُ َح ْنبَ مُلُ‪َ ُ,‬وإِ ْس َحا َُ‬
‫َبُ َع ْب ُِدُ َُِ‬
‫بُأ َْه ُِلُ ْاْلَثَ ُِرُ ِمثْ ُِلُأِ ُ‬
‫سكُُِِبَ ْذ َه ُِ‬
‫اّللُأ ْ‬
‫َم ُّ‬
‫َوالت َ‬
‫شافِ ِع ُِي‪ُ.‬ولزومُُال ِ‬
‫َبُعب ي مُدُالْ َق ِ‬
‫اس ُِمُبْ ُِنُ َس ََلمُمُ‪َ ُ,‬وال َ‬
‫بُ َع ُِنُ‬
‫السن َُِةُ‪َ ُ,‬وال َذ ُُّ‬
‫ْكتَ ُِ‬
‫ابُ َو ُّ‬
‫‪َ ُ,‬وأِ ُ َ ْ‬
‫َ‬
‫صا ُِرُ‬
‫السن َُِةُ ِم َُنُ ْاْلَئِ َم ُِةُِ ُ‬
‫سلَ ُِ‬
‫فُ‪َ ُ,‬وا ْختِيَارُُ َماُا ْختَ َارهُُأ َْهلُُ ُّ‬
‫ْاْلَئِ َم ُِةُالْمتَبِ َع ُِةُ ِْلثَا ُِرُال َ‬
‫فُ ْاْل َْم َ‬
‫فُالْم ِدين ُِةُ‪ُ,‬و ْاْلَوَز ِ‬
‫اع ُِيُبِال َ‬
‫ص َُرُ‪ُ,‬‬
‫امُ‪َ ُ,‬واللَْي ُِ‬
‫ش ُِ‬
‫كُبْ ُِنُأَنَ مُ‬
‫ِمثْلُ‪َ ُ:‬مالِ ُِ‬
‫ثُبْ ُِنُ َس ْع مُدُِِبِ ْ‬
‫سُِ ُ َ َ َ ْ‬
‫اقُ ِم ُنُا ْْلو ِاد ُِ ِ‬
‫ِ‬
‫َادُبْ ُِنُ ِزي مُ ِ ِ ِ‬
‫َبُ‬
‫يهُ ِرَوايَةُُ َع ُِنُالنِ ُِ‬
‫وجدُُفِ ُِ‬
‫َوس ْفيَا َُنُالث َْوِر ُِ‬
‫ثُِمَاُ َُلُي َ‬
‫يُ‪َ ُ,‬و َِح ُ َ‬
‫ادُبالْع َر ُ َ ََ‬
‫ْيُ‬
‫ْيُالْم َز ْخ ِرفِ َُ‬
‫ْيُالْم َم ِو ِه َُ‬
‫يُالْم ْلبِ ِس َُ‬
‫ْي‪َ ُ.‬وتَ ْركُُ َرأْ ُِ‬
‫ص َحابَُِةُ َوالتَابِ ِع َُ‬
‫صلَىُللاُُ َعلَْي ُِهُ َو َسلَ َُمُ َوال َ‬
‫َ‬
‫يسُ‪ُ,‬وُمَانَبةُُم ُنُي نَ ِ‬
‫اضلُُ َع ْنهُُ ِم ُْنُ‬
‫ْيُ‪َ ُ,‬وتَ ْركُُالنَظَ ُِرُِفُُكتِ ُِ‬
‫ْيُالْ َك َذابِ َُ‬
‫الْم َُم ْخ ِرقِ َُ‬
‫بُالْ َك َرابِ ُِ َ َ َ ْ‬
‫أَصحابُِِهُو َشاج ُرُفِ ُِ ِ‬
‫اّللُ َو ِعلْمهُُ‬
‫يه‪َ ُ.‬والْق ْرآنُُ َك ََلمُُ َُِ‬
‫انُ َوأَ ْش َكالُِِهُ َومتَبِ ِع ُِ‬
‫َصبَ َه ُِِ‬
‫يهُمثْ ُِلُ َداو َُدُ ْاْل ْ‬
‫ْ َ َ ََ‬
‫اؤهُُو ِ‬
‫ات‪َ ُ.‬وَم ُْنُ‬
‫وقُِ ِِب َه مُةُ ِم َُنُا ْْلِ َه ُِ‬
‫سُ[ص‪ُِِ]221:‬بَ ْخل مُ‬
‫ص َفاتهُُ َوأ َْمرهُُ َونَ ْهيهُُ‪ُ,‬لَْي َُ‬
‫َوأ ْ‬
‫ََسَ ُ َ‬
‫َزع ُمُأَنَهُُ ََمْلوقُُ َُْمعولُُفَ هوُُ َكافِرُُبِ َِ‬
‫كُِفُُك ْف ِرُِهُِِمَ ُْنُ‬
‫اّللُُك ْف ًراُيَ ْن قلُُ َع ُِنُال ِْملَُِةُ‪َ ُ,‬وَم ُْنُ َش َُ‬
‫َ‬
‫ََ‬
‫َِحَدُُبْنُُ‬
‫يَ ْف َهمُُ َوَُلُ ََْي َهلُُفَ هُ َُوُُ َكافِرُ‪َ ُ.‬وال َْواقِ َفةُُ َواللَ ْف ِظيَةُُ َج ْه ِميَةُُ‪َ ُ,‬ج َه َمه ُْمُأَبوُ َع ْب ُِدُ َُِ‬
‫اّللُأ ْ‬
‫ْيُ‬
‫ص َحابَُِةُ َوالتَابِ ِع َُ‬
‫ولُ َُِ‬
‫َح ْنبَ مُل‪َ ُ.‬و ِالتِبَاعُُلِ ْْلَثَ ُِرُ َع ُْنُ َرس ُِ‬
‫صلَىُللاُُ َعلَْي ُِهُ َو َسلَ َُمُ َو َع ُِنُال َ‬
‫اّللُ َ‬
‫ْيُ‪َ ُ,‬وتَ ْركُُُمَالَ َستِ ِه ُْمُ َو ِه ْج َران ه ُْمُ‪َ ُ,‬وتَ ْركُُُمَالَ َس ُِةُ‬
‫ان‪َُ ُ.‬وتَ ْركُُ َك ََلُِمُالْمتَ َكلِ ِم َُ‬
‫بَ ْع َده ُْمُبِِإ ْح َس مُ‬
‫َلُآثَا مُر‪َ ُ.‬وا ْختِيَارنَاُأَ َُنُ ِْ‬
‫انُ‬
‫اْلَيَا َُنُقَ ْولُُ َو َع َملُُ‪ُ,‬إِقْ َرارُُبِاللِ َس ُِ‬
‫يُبِ َُ‬
‫بُبِال َرأْ ُِ‬
‫ض َُعُالْكت َُ‬
‫َم ُْنُ َو َ‬
‫جُلِ َم ُِنُ‬
‫ص ََل ُِةُ َوال َزَك ُِاةُلِ َم ْنُُ َكا َُنُلَهُُ َمالُُ‪َ ُ,‬وا ْْلَ ُِ‬
‫ْبُ َو َع َملُُبِ ْاْل َْرَك ُِ‬
‫ص ِديقُُبِالْ َقل ُِ‬
‫انُ‪ِ ُ,‬مثْلُُال َ‬
‫َوتَ ْ‬
‫يَلُ‪ُ,‬وصوِ‬
‫ضُ َِ‬
‫استَطَ َُ ِ‬
‫ضُ َعلَىُ ِعب ِ‬
‫َجي ُِعُفَ رائِ‬
‫ضا َُنُ‪ُ,‬و َِ‬
‫َ‬
‫ِ‬
‫ِ‬
‫ِ‬
‫اد ُِهُ‬
‫ُ‬
‫ر‬
‫ف‬
‫ُ‬
‫ُ‬
‫ت‬
‫ل‬
‫ا‬
‫ُ‬
‫ُ‬
‫اّلل‬
‫ُ‬
‫م‬
‫ر‬
‫ُ‬
‫ُ‬
‫ر‬
‫ه‬
‫ش‬
‫ُ‬
‫ُ‬
‫م‬
‫َ‬
‫َ‬
‫َ‬
‫ْ‬
‫َ‬
‫ْ‬
‫َ‬
‫ََ‬
‫اعُإِلَْي ُهُ َسبِ ًُ َ َ ْ‬
‫َ‬
‫َ‬
‫َ‬
‫‪11‬‬
‫‪EBU ZUR’A ER-RAZİ VE EBU HATİM ER-RAZİ’NİN İTİKADLARI‬‬
‫ان‪َ ُ.‬و ِْ‬
‫‪ُ,‬ال َْع َملُُبُِِهُ ِم َُنُ ِْ‬
‫ضُ‬
‫ّبُ‪َ ُ,‬وبِا ْْلَْو ُِ‬
‫ابُالْ َق ُِْ‬
‫اْلَيَانُُيَ ِزيدُُ َويَ ْن قصُُ‪َ ُ,‬ون ْؤِمنُُبِ َع َذ ُِ‬
‫اْلَيَ ُِ‬
‫ّبُ‪ُ,‬وبِال ِ‬
‫الْم ْكرُِمُبِ ِ‬
‫صلَىُللاُُ َعلَْي ُِهُو َسلَ ُمُ‪ُ,‬ون ْؤِمنُُبِ‬
‫ِ‬
‫ْيُ‬
‫امُالْ َكاتِبِ َُ‬
‫ْك َر ُِ‬
‫اءلَُِةُِ ُ‬
‫س‬
‫ْم‬
‫ل‬
‫ا‬
‫ُ‬
‫ُ‬
‫َب‬
‫ن‬
‫ال‬
‫ُ‬
‫ُ‬
‫ه‬
‫ُّ‬
‫َ‬
‫فُالْ َق ُِْ َ‬
‫َ‬
‫َ‬
‫ََ‬
‫َ‬
‫َ‬
‫صلَىُللاُُ َعلَْي ُِهُوسلَ ُمُ‪ُ,‬ونَتَ ر َحمُُ َعلَىُ َِ‬
‫‪َ ُ,‬وبِال َ‬
‫َجي ُِعُ‬
‫َبُ َُ‬
‫وصُ ِِبَاُالنِ ُُّ‬
‫اع ُِةُال َْم ْخص ُِ‬
‫ش َف َ‬
‫ََ َ َ َ‬
‫َح ًداُ ِم ْن ه ُْمُلَِق ْولُِِهُ َع َُزُ َو َج َُل‪ُ:‬‬
‫صلَىُللاُُ َعلَْي ُِهُ َو َسلَ َُمُ‪َ ُ,‬وَُلُنَس ُُّ‬
‫ابُالنِ ُِ‬
‫َص َح ُِ‬
‫أْ‬
‫َبُ َ‬
‫ب ُأ َ‬
‫ينُ َسبَ قونَاُبِ ِْ‬
‫انُ َوَُلُ‬
‫اْلَيَ ُِ‬
‫ينُ َجاءواُ ِم ُْنُبَ ْع ِد ِه ُْمُيَقولو َُنُ َربَنَاُا ْغ ِف ُْرُلَنَاُ َوِِْل ْخ َو ُانِنَاُالَ ِذ َُ‬
‫{ َوالَ ِذ َُ‬
‫ابُ‬
‫ص َو َُ‬
‫آمنواُ َربَنَاُإِنَ َُ‬
‫َلُلِلَ ِذ َُ‬
‫فُق لوبِنَاُ ِغ ًُّ‬
‫ََتْ َع ُْلُِ ُ‬
‫كُ َرءوفُُ َرِحيمُ}ُ[ص‪َ ُ.]222:‬وال َ‬
‫ينُ َ‬
‫اّللُ َعلَىُ َعر ِش ُِهُبائِنُُ ِم ُنُ َخل ِْق ِ‬
‫نَعتَ ِ‬
‫َ‬
‫َ‬
‫س ِميعُُ‬
‫ي‬
‫ل‬
‫{‬
‫ُ‬
‫ُ‬
‫ه‬
‫ُ‬
‫َ‬
‫ُ‬
‫ُ‬
‫ن‬
‫أ‬
‫ُ‬
‫م‬
‫ُ‬
‫ع‬
‫ز‬
‫ن‬
‫و‬
‫ُ‬
‫د‬
‫ُ‬
‫ق‬
‫َ‬
‫سُُ َك ِمثْلِ ُِهُ َش ْيءُُ َوه َُوُال َ‬
‫َ‬
‫ْ‬
‫ْ‬
‫َ‬
‫ْ‬
‫َ‬
‫ْ‬
‫ْ َ‬
‫َ‬
‫الْب ِ‬
‫صيُ}ُ[الشورى‪َ ُ.ُ]33ُ:‬وَُلُنَ َرىُ ْ‬
‫فُال ِْف ْت نَ ُِةُ‪ُ,‬‬
‫وجُ َعلَىُ ْاْلَئِ َم ُِةُ َوَُلُن َقاتِلُُِ ُ‬
‫اْلر َُ‬
‫َ‬
‫ادُ َم َُعُ ْاْلَئِ َم ُِةُ‪ُ,‬‬
‫جُ َوا ْْلِ َه َُ‬
‫ص ََل َُةُ َوا ْْلَ َُ‬
‫لُ َُ‬
‫َونَ ْس َمعُُ َون ِطيعُُلِ َم ُْنُ َوَُ‬
‫اّللُ َع َُزُ َو َج َُلُأ َْم َرنَا‪َ ُ.‬ونَ َرىُال َ‬
‫تُبُِِهُ ْاْلثَارُُال َ ِ‬
‫ِ‬
‫ِ ِ‬
‫يحةُُبِأَنَهُُ ََيْرجُُقَ ْومُُ‬
‫اء ُْ‬
‫ص َدقَ ُِ‬
‫َو َدفْ َُعُ َ‬
‫صح َ‬
‫اتُال َْم َواشيُإِلَْي ِه ُْم‪َ ُ.‬ون ْؤمنُُِبَاُ َج َ‬
‫ينُبِال َ‬
‫اّللُ َع َُزُ َو َج َُلُ‪َ ُ,‬وَك ِرَُهُس ْفيَانُُ‬
‫اع ُِة‪َ ُ.‬ونَقولُ‪ُ:‬إِنَاُم ْؤِمنو َُنُبِ َُِ‬
‫ِم َُنُالنَا ُِرُ ِم َُنُالْم َو ِح ِد َُ‬
‫ش َف َ‬
‫كُقَ ولُُ ْاْلَوَز ِ‬
‫ول‪ُ:‬أَنَاُم ْؤِمنُُح ًّقاُ ِع ْن َُدُ َِ‬
‫انُ‪ُ,‬وَك َذلِ‬
‫اْلَيَ ِ‬
‫اّللُومستَ ْك ِ‬
‫ِ‬
‫اع ُِيُ‬
‫ُ‬
‫ُ‬
‫ُ‬
‫ل‬
‫ُ‬
‫م‬
‫ُ‬
‫يُأَ ُْنُيَق َُ‬
‫الث َْوِر ُُّ‬
‫ْ‬
‫َ‬
‫ْ‬
‫َ‬
‫ْ‬
‫َ ْ‬
‫َ‬
‫السن َُِةُ‬
‫عُال َْوقِ َيعةُُِ ُ‬
‫ضا‪َ ُ.‬و َع ََل َمةُُأ َْه ُِلُالْبِ َد ُِ‬
‫فُأ َْه ُِلُ ْاْلَثَ ُِر‪َ ُ.‬و َع ََل َمةُُا ْْلَ ْه ِميَ ُِةُأَ ُْنُي َس ُّمواُأ َْه َُلُ ُّ‬
‫أَيْ ً‬
‫السن َُِةُُمَِّبًُة‪ُ.‬و َع ََلمةُُال َزنَ ِ‬
‫ادقَُِةُأَ ُْنُي َس ُّمواُ‬
‫م َشبِ َه ُةًُ َُونَابِتَ ُةً‪َ ُ.‬و َع ََل َمةُُالْ َق َد ِريَُِةُأَ ُْنُي َس ُّمواُأ َْه َُلُ ُّ‬
‫َ َ َ‬
‫صلَىُللاُُ َعلَْي ُِهُ َو َسلَ َُم‪َ ُ.‬وفَ َقنَاُ‬
‫ولُ َُِ‬
‫الُ ْاْلثَا ُِرُ َع ُْنُ َرس ُِ‬
‫أ َْه َُلُ ْاْلَثَ ُِرُ َح ْش ِويَُةً‪َ ُ.‬وي ِريدو َُنُإِبْطَ َُ‬
‫اّللُ َ‬
‫بُوي ر َ ِ‬
‫ِ ِ ِ‬
‫اّللُ َعلَىُُمَ َم مُدُ َوآلُِِهُ‬
‫صلَىُ َُ‬
‫ا َُ‬
‫ضىُم َُنُالْ َق ْو ُِلُ َوال َْع َم ُِلُ‪َ ُ,‬و َ‬
‫ّللُ َوك َُلُم ْؤم مُنُل َماُُي ُُّ َ َ ْ‬
‫َو َسلَ َُم‬
‫‪Ebu Hatim Muhammed b. İdris b. el-Munzir el-Hanzalî er-Razî -Allah'ın rahmeti üzerine‬‬
‫‪olsun-'nin bazı kitaplarında ondan işitilen(yukardaki söz)lerin bir kısmını tesbit ettim. O, şöyle‬‬
‫‪demektedir:‬‬
‫‪12‬‬
EBU ZUR’A ER-RAZİ VE EBU HATİM ER-RAZİ’NİN İTİKADLARI
Bizim yolumuz ve tercihimiz, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selleme, onun ashabına, tabiine ve
onlardan sonra onlara güzelce uyanların yoluna uymaktır. Bid'at konularına bakmayı
terketmek ve eser ehlinin görüşlerine sımsıkı yapışmaktır. Mesela Ebu Abdullah b. Hanbel,
İshak b. İbrahim, Ebu Ubeyd el-Kasım b. Sellam ve Şafiî gibi. Ayrıca kitab ve sünnete
sımsıkı sarılarak selefin yolunu takip eden imamları koruyup, çeşitli bölgelerde önder ilim
adamlarından olup ehl-i sünnetin tercih ettiklerini tercih etmektir.
Medine'de Malik b. Enes, Şam'da Evzaî, Mısır'da Leys b. Sa'd, Irak'ta Sufyan es-Sevri ile
Hammad b. Ziyad bunlara örnektir. Hakkında peygamberden, ashabdan ve tabiinden herhangi
bir rivayet bulunmayan hususlarda bunlara uyarız.
Buna karşılık hakkı batıla karıştıran, gerçekleri değiştiren, sözleri allayıp pullayan, olmadık
şeyler söyleyen yalancıların görüşlerini de terkederiz. Kerâbîsî'nin kitablarını incelemez, onun
izinden giden ve onu savunanlardan uzak dururuz. Davud el-İsbahani, ona benzeyenler ve
ona uyanlar gibi.
Kur'ân Allah'ın kelâmı, ilmi, isimleri, sıfatları, emri ve yasağıdır. Hiçbir bakımdan mahlûk
değildir. Onun mahluk ve varedilmiş olduğunu iddia eden bir kimse kişiyi dinden çıkartan
anlamıyla Allah'ı inkar eden bir kâfirdir. Meseleyi anlayıp ve cahillerden olmayan kimselerden
olup böylesinin kâfir olduğu hususunda şüphe eden kimse de kâfirdir.
Vâkıfe (Kur'ân mahluk mudur değil midir bilmiyoruz diyenler) ile lafziyye (lafzı mahluktur
diyenler) Cehmiyyeye mensupturlar. Bunların Cehmiyyeye müntesib olduklarını Ebu
Abdullah Ahmed b. Hanbel söylemiştir.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'den, ashabdan ve onlardan sonra onlara güzelce uyan
tabiinden gelen rivayetlere tabi oluruz.
Kelâmcıların kelâmını terkederiz. Onlarla oturup kalkmaz, onlardan uzaklaşırız. Rivayetsiz ve
re'ye bağlı olarak kitap telif edenlerle de oturup kalkmayı bırakırız.
Bizim tercih ettiğimiz görüş şu ki; İman söz ve ameldir, dil ile ikrar kalb ile tasdik ve rükünleri
işlemektir.
Mesela; Namaz, malı bulunan kimseler için zekat, ona yol bulabilenler için hac, ramazan ayında
oruç tutmak ve Allah'ın kullarına farz kıldığı bütün farzlar gereğince amel etmek imandandır.
Ayrıca iman artar ve eksilir.
Kabir azabına iman ederiz.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e bir ikram olan havza da iman ederiz.
Kabirdeki sorguya iman ederiz. Kiramen katibine ve Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e
has olan şefaate de iman ederiz.
13
EBU ZUR’A ER-RAZİ VE EBU HATİM ER-RAZİ’NİN İTİKADLARI
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in bütün ashabını rahmetle yâd eder. Onlardan herhangi
bir kimseye sövmeyiz. Çünkü Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
"Onlardan sonra gelenler derler ki: "Rabbimiz, bizi ve bizden önce iman etmiş
kardeşlerimizi mağfiret eyle! Kalblerimizde iman edenlere karşı hiçbir kin bırakma.
Rabbimiz şüphesiz ki sen çok esirgeyicisin, çok merhametlisin." (Haşr, 59/10)
Biz şuna inanır ve şunu iddia ederiz:
Allah Arşı üzerinde ve yarattıklarından ayrıdır.
"Onun gibi hiçbir şey yoktur. O her şeyi işitendir, görendir." (Şura, 42/11)
Yönetici imamlara karşı çıkmayı uygun görmüyoruz. Fitne zamanlarında çarpışmayız. Yüce
Allah'ın işimizin başına getirdiği kimseleri dinler ve onlara itaat ederiz. Yönetici imamlarla
namaz kılınacağı, haccedilip cihad edileceği görüşündeyiz. Küçük-büyük baş hayvanlarının
zekatlarının da onlara ödenmesini uygun görürüz.
Sahih rivayetlerde belirtildiği üzere muvahhidlerden bir topluluğun şefaat sonucu
cehennemden çıkarılacağına iman ederiz.
Bizler aziz ve celil olan Allah'a iman edenleriz deriz.
Sufyan es-Sevrî bir kimsenin: Ben Allah nezdinde gerçek ve imanı eksiksiz bir mü'minim
demesinden hoşlanmazdı. Evzaî de bu görüştedir.
Bid'at ehlinin alameti: eser (rivayet) ehline iftira atarak dil uzatmalarıdır.
Cehmiye’nin alameti ehl-i sünnete, "Müşebbihe" ve "nabite" adını vermeleridir.
Kaderiyecilerin alameti: ehl-i sünnete "Cebriyeci" adını vermeleridir.
Zındıkların alameti: rivayet ehline "Haşviye" adını vermeleridir. Onlar bu sözleriyle
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'den gelen rivayetleri çürütmek isterler.
Allah bizleri ve her bir mü'mini sevip razı olacağı sözleri söylemeye, amellerde bulunmaya
muvaffak kılsın. Allah Muhammed'e, onun aile halkına salat ve selam eylesin.
14
Download