Özet Abstract

advertisement
DÖVİZ KURU VOLATİLİTESİ İLE EKONOMİK BÜYÜME
ARASINDAKİ İLİŞKİ: TÜRKİYE ÖRNEĞİ
Hilal Yıldız
Gamze İde
Özet
Gelişen teknolojiyle beraber yaşadığımız hızlı küreselleşme süreci doğrultusunda reel
döviz kuru, ekonomik büyümenin ilişkisi ilgili ülkenin ekonomik yapısını anlama ve stratejik
kararlar alınması ve ileriye yönelik tahminlerin yapılabilmesi için ekonomik literatürün
gündemde olan tartışma konuları haline gelmiştir. Burada incelenen veriler sadece reel döviz
kuru olmakla kalmayıp, döviz kurunun volatilitesinden de ülkelerin ticaret dengelerinin,
büyümelerinin değiştiği dünya çapındaki örneklerde gözlemlenmiştir.Bu çalışmada , reel efektif
döviz kuru , gayri safi yurtiçi hasıla ve enflasyon serilerinin 1998:1- 2014:4 dönemi çeyrek yıllık
verileri kullanılarak birim köklere sahip olup olmadıkları ve Türkiye’nin ekonomik büyümesi ile
döviz kuru volatilitesi arasında ilişki olup olmadığı İki Aşamalı Engle Granger (1987) Tahmin
Yöntemi ile incelenmiştir. Mevsimsel etkilerden arındırılan, çeyrek dönemlik değerleri ile ele
alınan serilerde, reel döviz kuru volatilitesi arttıkça büyümenin uzun ve kısa dönemde azaldığı
gözlemlenmiştir.
Anahtar kelimeler:Reel Döviz Kuru, Ekonomik Büyüme, İki Aşamalı Engle – Granger
Tahmin Yöntemi
Abstract
Regarding the developing technology and rapid globalization of the world, the
relationship between real exchange rate and economic growth has become one of the top topics
about economics to understand the economical structure of a country , taking decisions and
making assumptions for the futureof a particular country. The included data were not only
exchange rates, exchange rate volatility were taken , as it was seen that exchange rate volatility
has also high impact on the economic growth of particular countries and the world. In this study,
by using quarterly data of the 1998:1- 2014:4 period, it is investigated whether or not the series
of GDP , inflation, real effective exchange rate have unit root and whether there is a relationship
between Turkey’s economic growth and exchange rate volatility. The used methods were Unit
Root Tests, Engle- Granger 81987) Cointegration Approach and Engle Yoo (1987) Critical Data
table. Once the data cleared from seasonal effect, it was investigated that there is a both short and
long term negative relationship between economic growth and quarterly real effective exchange
rate.
Key Words: Real Exchange Rate, Economic Growth, Engle- Granger Cointegration
Approach
1. GİRİŞ
Döviz kurundaki değişiklikler, ekonomi literatüründe tartışmaların odak noktası
olmuştur. Küreselleşen dünyada, döviz kuru savaşlarının ön planda olduğu bir dönemde,
ülkelerin ekonomik büyümeleri ile döviz kuru arasındaki ilişki bu konudaki tartışmaları yeniden
gündeme getirmiş ve özellikle ilgiyi döviz kuru volatilitesine yönlendirmiştir.
Geçmişteki
literatür incelendiğinde, ülkelerin ekonomik gelişmelerinin ve ticaret hacmindeki değişimlerin
döviz kurları ile ilişkilendirilmeye çalışıldığı gözlemlenmektedir.
Bu çalışmanın temel amacı, Türkiye’deki döviz kuru volatilitesinin Türkiye büyümesi
üzerindeki etkisini analiz etmek ve bu doğrultuda Türkiye’nin ekonomisinin hangi etkenlere
bağlı olduğunu inceleyerek, ülke ekonomisinin büyümesine katkıda bulunacak yöntemlere ışık
tutmaktır.
Çalışma üç ana kısımdan oluşmaktadır. Birinci bölümde döviz kuru volatilitesi ve veri
analizinde kullandığımız ARCH modeli ve iki aşamalı Engle Granger teorisine değinilmektedir.
İkinci bölümde , döviz kuru volatilitesi ile ilişkili olarak ekonomik büyüme ve dış ticaret ile
ilişkililendirilmiş dünya ve Türkiye ekonomisine yönelik çalışmalara değinilmiştir.
Üçüncü bölümde de 1998- 2014 yılları arasındaki GSYİH, enflasyon ve reel efektif döviz
kuru verileri İki Aşamalı Engle- Granger yöntemi ile analiz edilerek, döviz kuru volatilitesinin
Türkiye’nin ekonomik büyümesine olan etkisi incelenmiştir.
Çalışmada, reel efektif döviz kurunda gözlenen volatilitenin Türkiye’nin ekonomik
büyümesini kısa dönemde olumsuz etkilediği, enflasyonun ise volatilitenin aksine pozitif bir etki
yarattığı sonucuna ulaşılmıştır.
Volatilite yani değişkenlik, bir enstrümanın fiyatında meydana gelen değişimin
istatistiksel ölçüsü anlamına gelir (Butler, 1999: 190).Farklı bir açıdan volatilite, belirlenen
zaman boyunca, bir finansal varlığın fiyatındaki beklenen değişikliklerin ölçülmesi olarak
tanımlanmıştır (Jorion, 2005: 371). Volatilitenin artması, riskin de artması demektir. Buna ek
olarak, volatilite bir risk ölçütü olduğu kadar, piyasanın yönüne dair beklentileri de yansıtabildiği
düşünülmektedir.
Döviz kuru volatilitesi, döviz kurları riskinin kaynağıdır ve dış ticaret hacmi üzerinde,
özellikle ödemeler dengesi üzerinde, kesin etkileri bulunmaktadır.
Finansal piyasalarda artan risk ile birlikte, piyasaların bu koşullar altında finansal
varlıkları doğru fiyatlandırabilmesi için uygun ve doğru tanımlanmış bir risk ölçütünün önemi ön
plana çıkarmıştır. Riskin getirilerin olasılık dağılımının varyansı veya getirilerin olasılık
dağılımının standart sapması olarak tanımlanması finansal ekonomide genel kabul görmüştür.
Varyans zaman içerisinde, özellikle türev araçların fiyatlandırılması, risk azaltma stratejilerinin
değerlendirilmesi ve risk priminin belirlenmesinde riskin bir ölçütü olarak kullanılmaya
başlanmıştır. Yani özetle, volatilite bir varlıktan elde edilmesi beklenen getiriler üzerindeki
belirsizliğin bir ölçütüdür (Hull,2006:758).
Alım- satımlarını döviz cinsinden bir varlık üzerine işlemle gerçekleştiren bir firma için
önemli iki durum vardır. İlk durum, varlığınının değerini; ikinci durum ise, döviz kurundaki
değişiklikleri ilgilendirir. Özellikle reel sektörde işlemleri olan firmalar, ne yazık ki döviz
cinsinden risklerini belirlemede ve ölçmede, teknik altyapı ve personel açısından yetersiz
kalmaktadırlar. Bu sebeple, finansal piyasalarda meydana gelen küçük bir değişiklikten veya
belirsizlikten bile hemen etkilenebilmektedirler. Döviz kuru riski, piyasalarda gerçekleşen ve
beklenmeyen döviz kuru değişimleri neticesinde oluşmaktadır. Böylelikle, kur riskini ortaya
çıkaran temel etken, döviz kurunun gelecekte alacağı değerin bugünden belirlenememesidir. Kur
riskinden korunabilmenin en iyi yolu ise, yabancı para biriminin gelecekte alacağı değeri çeşitli
risk yönetim teknikleriyle bugünden inceleyebilmektir (Kayahan, 2007:60).
Volatilite ve volatilite tahminleri, piyasada fiyat belirlemede, portföy yönetiminde genel
kaynak olduğu için, finansal piyasalarda anahtar bir faktör haline gelmiştir (McMillan, Speight,
2004: 48).
2. ARAŞTIRMA MODELİ
2.1. Otoregresif Şartlı Değişen Varyans (Heteroskedastik) (ARCH) Modeli
Engle (1982), literatürdeki genel varsayımın aksine zaman serisi modellerindeki hata
terimlerini varyansının sabit olmadığını, zaman içerisinde değiştiğini bazı makroekonomik
verileri analiz ederek kanıtlamıştır. Engle, enflasyon modellerinde büyük ve küçük tahmin
hatalarının kümeler halinde ortaya çıktığını ve bunun sonucu olarak da tahmin hatalarının
varyansının önceki dönem hata terimlerinin büyüklüğüne bağlı olduğunu tespit etmiştir.
Engle, zaman serisi verilerinde karşılaşılan ve özellikle öngörülerde kendisini gösteren
otokorelasyonun ARCH olarak adlandırılan bir teknikle modellenmesi gerektiğine işaret etmiştir.
ARCH modeli, geleneksel zaman serisi modellerindeki sabit varyans varsayımını
eleyerek, hata terimi varyansının önceki dönem hata terimi karelerinin bir fonksiyonu olarak
değişmesine ortam sağlamaktadır. Zaman serilerinde gözlemlenen volatiliteyi modellemenin
yollarından biri olarak, oynaklıkla ilgli bir bağımsız değişken tanımlamak ve bu değişken
aracılığıyla volatiliteyi öngörmek ön plana çıkmaktadır.
Birinci mertebeden otoregresif bir yapı ele alındığında,
𝑦𝑡 = 𝛾𝑦𝑡−1 + 𝑒𝑡
𝑒𝑡 hata terimi beyaz gürültü sürecine dahil olacaktır. Değişkenin koşul olmayan
ortalaması sıfır iken, koşullu ortalaması ise 𝛾𝑦𝑡−1 olacaktır. Koşullu olmayan varyans,
geleneksel ekonomektri modellerinde varsayıldığı gibi sabit olacakken , koşullu varyans, tesadüfi
değişkenin (𝑦𝑡 ) geçmiş değerlerine bağlı olacaktır.
2
Model aşağıdaki şekilde varsayıldığında, koşullu varyans 𝜎 2 𝑦𝑡−1
şeklinde olacaktır.
𝑦𝑡 = 𝑒𝑡 𝑦𝑡−1
1/2
𝑦𝑡 = 𝑒𝑡 ℎ𝑡
2
ℎ𝑡 = 𝛼0 + 𝛼1 𝑦𝑡−1
𝜎(𝑒) = 1
Yukarıdaki eşitlik, ARCH modeli olarak tanımlanmaktadır. Normallik varsayımı ile birlikte;
𝑦𝑡 |Ψ𝑡−1 ~𝑁(0, ℎ𝑡 );
2
ℎ𝑡 = 𝛼0 + 𝛼1 𝑦𝑡−1
olarak tanımlanmıştır.
Genel bir ifade ile;
ℎ𝑡 = ℎ(𝑦𝑡−1 , 𝑦𝑡−2 , … . , 𝑦𝑡−𝑝 , +𝛼)
Görünümü p inci mertebeden ARCH görünümü olacaktır (Engle 1995).
2.2. İki Aşamalı Engle-Granger Tahmin Yöntemi
Engle- Granger (1987) değişkenler arasında uzun dönemli ilişkiyi açıklayabilmek adına
iki aşamalı bir yöntem geliştirmişlerdir. Bu yöntem, değişkenlerin düzey değerlerinin tahmin
edilmesiyle bulunan hata teriminin, geleneksel VAR modelinde yerine konması koşuluyla
işleyen bir sürece sahiptir.
Bir regresyon ilişkisinde bağımlı değişken, ilgili bağımsız değişkenlerle birlikte tahmin
edilirken, ekonometri teorisinin beklentisi tahmin hatasının minimum olmasıdır. Gerçek ile
tahmin edilen arasındaki fark ne kadar küçük ise, tahmin sonuçları da o derece gerçekçi
olmaktadır. (Yıldız, 2007)
1. Aşama
İlk olarak değişkenlerin durağan olup olmadıkları ve durağanlık mertebeleri araştırılır.
Değişkenlerin durağanlıklarının aynı mertebeden olması gerekmektedir.
İki değişkenin yer aldığı bir modelde, değişkenlerin her ikisinin de bütünleşme
derecelerinin aynı olması sağlanabilir. Ancak, değişken sayısının ikiden fazla olduğu
durumlarda, söz konusu durumun sağlanması zor olabilir. Bu gibi koşullar için, farklı açılımlarla
durağanlık mertebeleri aynı olamayan değişkenler arasında kointegrasyon ilişkisinin
gözlenebileceği Charemza – Deadman (1992:143-50) ‘ın geliştirdiği bir yöntemle kanıtlanmıştır.
Bu bağlamda , iki bağımsız değişkenin yer aldığı bir modelde,
𝑦𝑡 ~𝐼(0), 𝑥𝑙𝑡 ~ 𝐼(1), 𝑥2𝑡 ~𝐼(1)
ise, yani bağımsız değişkenler birinci mertebeden durağan ise ve bağımlı değişken durağan
seviyesine ulaştığında, bağımsız değişkenlerin doğrusal bileşimlerinin durağan olduğu
gözlenebilir. [(𝛽𝑥𝑙𝑡 + 𝛽𝑥2𝑡 )~𝐼(0)]. Bu koşullarda, 𝑦𝑡 ~𝐼(0) ve hata terimi ile bağımlı değişken
arasında uzun dönemli ilişki gözlemlenebilir.
Aynı şekilde ikiden fazla değişkenin yer aldığı bir modelde, bağımlı değişkenin
bütünleşme derecesi, bağımsız değişkenlerden herhangi birinin bütünleşme derecesinden büyük
olduğu durumda,
𝑦𝑡 ~𝐼(𝑑), 𝑥𝑙𝑡 ~ 𝐼(𝑑), 𝑥2𝑡 ~𝐼(𝑑 − 1)
şeklinde kointegrasyon ilişkisi aranabilir.
Bağımsız değişkenlerin bütünleşme derecesinin bağımlı değişkenlerden büyük olduğu
takdirde, değişkenler arasında kointegrasyon ilişkisini inceleyebilmek adına, en az iki açıklayıcı
değişkenin bütünleşme derecesinin eşit olması gerekmektedir veya tüm bağımsız değişkenin
bütünleşme derecesi, bağımlı değişkeninkinden küçük olmalıdır.
𝑦𝑡 ~𝐼(1), 𝑥𝑙𝑡 ~ 𝐼(2), 𝑥2𝑡 ~𝐼(2)
olduğunda bağımsız değişkenler arasında kointegrasyon ilişkisi bulunursa, yani [(𝛽𝑥𝑙𝑡 +
𝛽𝑥2𝑡 )~𝐼 (1)] ise, hata terimi potansiyel olarak bağımlı değişkenle uzun dönemde birlikte
seyredebilir. (Yıldız,2007)
2. Aşama
Bu aşamada değişkenlerin düzey değerleri ile regresyon ilişkisi incelenir ve hata
teriminin durağanlığı araştırılır.
𝑦𝑡 = 𝛼 + 𝛽 𝑥𝑡 + 𝑒𝑡
Hata teriminin durağanlığını test etmek için DF veya ADF yapılır. Hata teriminin durağan olup
olmadığı incelenirken, tahmin edilen hata terimleri kointegre sayısına bağlı olduğundan, DF ve
ADF testlerinde kullanılan kritik değerler kullanılamaz. Bunun yerine Engle-Yoo (1987)
tarafından geliştirilen, 50, 100, 250 ve 500 gözlem için bulunan kritik değerler kullanılmaktadır.
Diagnostik testler sonucunda hata teriminin durağan olduğu gözlemlenirse, testte üçüncü
aşamaya geçilir. Böylelikle x ve y değişkenlerinin durağanlık mertebelerinin (d) aynı olduğu ve
hata teriminin de durağanlık mertebesinin sıfır olduğu belirlenmiş olacaktır.
3. Aşama
Bu aşamada, aynı mertebeden durağan değişkenlerin tahmininden elde edilen ve durağan
olduğu belirlenen hata terimi aşağıdaki gibi hata düzeltme modelinde yerine konacaktır.
∆𝑦𝑡 = 𝛼1 + 𝛼𝑦 (𝑦𝑡−1 − 𝛽1 𝑥𝑡−1 ) + ∑ 𝛼11 (𝑖)∆𝑦𝑡−𝑖 + ∑ 𝛼12 (𝑖)∆𝑥𝑡−𝑖 +∈𝑦𝑡
∆𝑥𝑡 = 𝛼2 + 𝛼𝑥 (𝑦𝑡−1 − 𝛽1 𝑥𝑡−1 ) + ∑ 𝛼21 (𝑖)∆𝑦𝑡−𝑖 + ∑ 𝛼22 (𝑖)∆𝑥𝑡−𝑖 +∈𝑦𝑡
Bu eşitliklerde β, ikinci aşamada ifade edilen ikinci aşamada belirtilen eşitlikten gelen
kointegrasyonu sağlayan vektör parametresidir. Bu doğrultuda eşitliğin sağ tarafında tüm
değişkenlerin gecikmeli değerleri ve değişkenlerin düzey değerlerine ilişkin regresyondan gelen
hata- düzeltme terimi yer almaktadır. Bu eşitlik hata- düzeltme terimi ile (𝑒̂
𝑡−1 ) tekrar yazılacak
olursa;
∆𝑦𝑡 = 𝛼1 + 𝛼𝑦 𝑒̂
𝑡−1 + ∑ 𝛼11 (𝑖)∆𝑦𝑡−𝑖 + ∑ 𝛼12 (𝑖)∆𝑥𝑡−𝑖 +∈𝑦𝑡
∆𝑥𝑡 = 𝛼2 + 𝛼𝑥 𝑒̂
𝑡−1 + ∑ 𝛼21 (𝑖)∆𝑦𝑡−𝑖 + ∑ 𝛼22 (𝑖)∆𝑥𝑡−𝑖 +∈𝑦𝑡
şeklinde gösterimi, yaklaşık VAR (near VAR) modeline ilişkin bir gösterim olmaktadır.
Denklemlerin katsayıları EKK ile elde edilir (Engle- Granger: 1987). ∈𝑦𝑡 ifadedeleri beyaz
gürültü sürecine sahip hata terimlerini ifade etmektedir. Nıdekdei kısa ve uzun dönemli ilişkiler
bir arada gösterilmektedir. Tüm değişkenler durağan olduğundan, geleneksel VAR modeli gibi
tahmin edilebilir. (Yıldız, 2007)
3. LİTERATÜR ARAŞTIRMASI
Bu bölümde döviz kuru; döviz kuru volatilitesi, enflasyon ile ülkelerin dış ticaret, ekonomik
büyüme değişkenleri arasındaki incelemelere yer verilecektir.
Teorik ve ampirik bulgular; hem dünya hem de Türkiye bazında incelenmeye çalışılmıştır.
Çalışmalarda daha çok döviz kuru rejimleri, döviz kuru volatilitesi ve ülkelerin ithalat ve ihracat
verileri arasındaki ilişki incelenmiştir. Çalışmalar çoğunlukla ihracat veya iki yönlü ticaretin bir
arada incelenmesi üzerine olmuş, sadece ithalat üzerine yeterli çalışmalara rastlanmamıştır.
Ayrıca döviz kuru volatilitesi ve ekonomik büyüme üzerinde, özellikle Türkiye için fazla sayıda
araştırmaya rastlanmamıştır.
Çalışmalardan birinde Birleşik Krallık’ın ;1980 ve 2003 arasında Kanada, Japonya ve Yeni
Zelanda’dan yaptığı ithalatlar ile döviz kuru volatilitesi arasındaki ilişki incelemiştir. İngiliz
Sterlininin nominal ve reel efektif kurlarındaki volatilitenin Kanada, Japonya ve Yeni Zelanda
kurları ile kıyaslaması yapılmıştır. Çalışmada döviz kurunda beklenmeyen değişimlerin kâr
üzerinde etkileri nedeniyle ticaret hacmini ters yönde etkilemektedir. Döviz kuru volatilitesi
artarsa, kâr riski de artacaktır. Bu durumda ithalatçılar (Birleşik Krallık) bu riski göze alamadığı
için, döviz kuru riskine karşılık hedging, maliyetli veya olanaksız ise kâr riskindeki artış
ithalattan elde edilecek yararı azaltacağı için uluslararası ticaret hacmini düşürecektir.
(Choudhry, 2006:3)
Güney Asya Birliği (South Asian Association for Regional Cooperation (SAARC))olarak
sınıflandırılmış ve Hindistan, Bangladeş, Pakistan ve Sri Lanka nın yer aldığı ihracat talebine
karşı döviz kuru volatilitenin incelendiği bir çalışmada, dolar volatilitesinin ihracat rakamlarını
etkileyip etkilemediği sorgulanmıştır. Çalışmada koşullu döviz kuru volatilitesi, çok değişkenli
asimetrik CCC- GARCH modeli ile incelenmiş ve standart ticaret modeli üzerinde inceleme
yapılmıştır. Öncelikle ihracat akışı ile ihracatın seçilmiş değişkenleri (reel döviz kuru, reel döviz
kuru volatilitesi, dış gelir) arasında uzun dönemli ilişki olduğu gözlemlenmiştir. Sonuç olarak
döviz kuru volatilitesi, üreticilerin ihracat yapma konusundaki stratejik kararlarını uzun dönemli
ve durgun olarak etkilemektedir. SAARC bölgesindeki üreticiler için, reel döviz kuru
volatilitesinin ihracat üzerinde olumsuz etkisi olduğu gözlemlenmiştir. Bu durum, yüksek döviz
kuru volatilitesinin, SAARC bölgesi içerisindeki ticareti olumsuz yönde etkilediğinin kanıtı
olarak kabul edilmiştir. Buna ek olarak dış gelirin reel ihracatlar üzerinde olumlu etkisi olduğu
gözlenmiştir. Ancak yine de reel döviz kurundaki volatilitenin, olumsuz etkisi daha kuvvetli
olduğundan, özellikle Bangladeş, Hindistan ve Pakistan için döviz kurundaki volatilitenin
artması, ihracat hacimlerindeki gelişmenin büyük ölçüde önüne geçmektedir. Sonuç olarak bu
ülkelerin ihracat verileri için döviz kuru volatilitesinin kritik rolü dikkate alınmalı ve döviz
kurunda oluşacak bu tarz değişiklikler için ticaret politikalarında bu yönde değişiklikler
yapılması gerekmektedir. (Hooy ve Chong, 2010: 386)
Dünya çapında ülkeler sınıflandırılarak yapılan daha geniş çaplı başka bir çalışmada sabit ve
değişken döviz kuruna sahip ülkeler arasında da kıyaslama yapılmıştır. Çalışmada döviz
kurundaki volatilitesinin ülkenin ekonomik büyümesi ile ilişkisi kıyaslanırken, ülkenin gelişme
durumu da dikkate alınması gerektiğine değinilmiştir. Sonuç olarak klasik literatürde bulunan
döviz kuru volatilitesi çok olan ülkelerde ekonomik şokların çok olduğu ve bu ülkelerde döviz
kurlarının daha esnek olması gerektiği fikrine uymak için ülkenin piyasalarının ve
gelişmişliğinin de dikkate alınması gerektiğini kanıtlamıştır. (Aghion, Bacchetta, Ranciere,
Rogoff, 2006:512)
Uluslararası ticaret ile döviz kuru belirsizliğini inceleyen bir makalede, döviz kuru
belirsizliğinde görülen standart bir sapmanın, ticaret volatilitesinde %8’lik sekizlik bir artmaya
sebep olduğu bulunmuştur. Çalışma endüstriyel anlamda gelişmiş ve yeni gelişen ülkeleri
içermekte; ülke havuzunu: Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık, Avusturya, Danimarka,
Fransa, Almanya, İtalya, Hollanda, Norveç, İsveç, İsviçre, Kanada, Japonya, Finlandiya,
Portekiz, İspanya, Türkiye, Güney Afrika Cumhuriyeti, Brezilya, Meksika, Peru ve Güney
Koreyi kapsamaktadır. Ülke verileri incelenirken Endüstriyel anlamda gelişmiş ülkeler (Ind),
Yeni endüstrileşmiş (NIC) ve Euro Bölgesi (Ezone) olarak üç kategoriye ayrılmıştır. Tüm ülkeler
için genel olarak döviz kuru volatilitesi ve çift taraflı ticaret arasında çok kuvvetli ilişki
bulunamamıştır. Üç grup için veriler ayrıca incelendiğinde, döviz kuru volatilitesinin endüstriyel
anlamda gelişmiş ve yeni endüstrileşmiş ülkelerin ticaretleri ile çok anlamlı bir ilişkisi olmadığı
gözlemlenmiştir. Ancak döviz kuru volatilitesi ile ticaret volatilitesi arasında anlamlı bir ilişki
bulunmuştur. Çalışmada döviz kuru volatilitesinin endüstriyel anlamda gelişmiş ülkelerin
ticaretine pozitif bir etkisi olduğu; yeni endüstrileşmiş ülkelerde ise bu etkinin negatif olduğu
gözlemlenmiştir. Sonuç olarak döviz kuru volatilitesiyle birlikte odaklanılması gerekenin ticaret
hacminden ziyade, ticaretin volatilitesi olduğu belirlenmiştir. (Baum, Caglayan, 2009)
Döviz kuru volatilitesi ile Türkiye’nin ihracatını inceyelen bir çalışmada, Engle – Granger
metodu kullanılmıştır. Veri seti olarak 1990-2000 arası aylık veriler alınmış, Türkiye’nin
Amerika Birleşik Devletleri’ne ve Avrupa Birliği’nden de üç ülkeye satışları baz alınmıştır.
Sonuç olarak döviz kuru volatilitesi ve ihracatlar arasında negatif ve uzun dönemli bir ilişki
olduğu ve özellikle bu ilişkinin Almanya, Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri’ne olan
ihracatlarda olduğu saptanmıştır. Ayrıca volatilitenin Almanya’ya olan ihracatlar için kısa vadeli
de negatif etki gösterdiği görülmüştür. Diğer ülkeler için ise anlamlı bir ilişki saptanmamıştır.
(Vergil, 2007: 92)
Yaklaşıma sonuçtan ilerleyen başka bir çalışmada, Türkiye’de reel döviz kurunu belirleyen
uzun dönemli etkenler incelenmiştir. Bu inceleme sonucu bulgular, net yabancı sermaye girişi,
Türkiye ile önemli dış ticaret ortaklarının gelirlerinin ağırlıklı ortalaması arasındaki fark, para
arzı, dış ticaret dengesi ve ticaret haddinin uzun dönemde reel döviz kurunu etkilediği sonucuna
ulaşılmıştır. (Şimşek: 2004, 17)
Güvenek ve Alptekin (2009)’in reel döviz kuru endeksinin otoregresif koşullu değişen
varyanslılığının analiz edildiği çalışmalarında, serilerin volatiliteye sahip olmasının analiz
tutarlılığında önemli olduğuna değinilmiştir. Çalışmada, 1980 finansal liberalizasyon sürecinden
başlanarak 2009’a kadar olan gelişim ve trend incelenmiş, döviz kuru oynaklığını tahmin etmek
ve modellemek için Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi serisinin durağanlığı sağlandıktan sonra ,
endeksin volatiliteye sahip olup olmadığı test edilmiştir. Seride volatilite görülmüş ve sonrasında
farklı modellemeler ile durağan hale getirilmiştir. Volatilite etkisinden arındırılan yeni model
incelenerek döviz kuru projeksiyonu yapılmış ve bu sayede makro planlar açısından daha
gerçekçi hedeflerin konulması bakımından yol gösterilmiştir. Sonuç olarak sermaye
hareketlerinden beklenen getirinin elde edilebilmesi için politikaların yabancı yatırımcıların orta
ve uzun vadede yatırımını kolaylaştırabileceği ve yatırımcıyı daha da teşvik edecek bir ortamın
oluşturulması gerektiği ve bunun yapılabilirliği için de risklerin en aza indirilmesinin gerekliliği
belirtilmiştir (Alptekin, Güvenek: 2009, 294-309) .
Türkiye’nin uzun dönem reel döviz kurunu, eşbütünleşme metodolojisinden yararlanarak
temel makroekonomik değişkenler amacıyla tahmin etmeyi amaçlayan bir çalışma, 2003-2013
arasındaki çeyreklik veri setlerini kullanmış, sonuc olarak kamu harcamalarının GSYİH a
oranının, ihracat ve ithalat toplamının GSYİH a oranının ve dış ticaret haddinin, uzun dönem reel
döviz kuru hareketlerinde açıklayıcı olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu sonuçlar göz önünde
bulunduralarak, uzun dönem denge reel döviz kuru belirsizliğinin bir ölçüde giderilebilmekte
olduğu ve bu sayede krizler için önlemler alınabilme fırsatı olacağı belirtilmiştir. (Taş, Uysal :
2013, 60-61)
Döviz kurlarının yanı sıra enflasyon ile birlikte ekonomik büyüme ilişkisinin incelendiği
birçok çalışma mevcuttur. Çalışmaların genelinde enflasyon ve ülkenin ekonomik büyümesi
arasındaki ilişkinin genelde pozitif olduğuna değinilmiştir. Negatif yönde ilişki bulan çalışmalar,
genel anlamda enflasyonun belirli bir eşik değerini aştıktan sonra ekonomik büyüme üzerinde
negatif etkiler doğurduğu belirtilmiştir.
Robert J. Barro’nun 1995 yılında yaptığı 100 ülke için 1960- 1990 arası enflasyon verilerini
kullanarak yaptığı çalışmasında, enflasyonun yatırımlar ve ekonomik büyümeye etkisinin uzun
dönemde negatif olduğu gözlemlenmiştir. Bu sonuca yüksek enflasyonun gözlemlendiği yıllarda
ulaşılmış ve bu enflasyon etkilerinin tahmin edildiği kadar çarpıcı büyüklükte olmadığı
belirtilmiştir. Çalışma yapılırken, enflasyonun çok farklı olduğu zaman dilimleri verilere
alınmaya özen gösterilmiş, böylelikle enflasyonun etkisinin hangi parametreyi ne kadar
etkilediği daha yakından anlaşılmaya çalışılmıştır. Bu durumda odaklanılması gerekenin
enflasyonun büyüklüğü yerine, ekonomik büyümeyi arttıracak faktörlerin geliştirilmesi olduğuna
karar verilmiştir. (Barro: 1995, 107)
2005 yılında yapılan başka bir çalışmada, 1961-2000 yılları arası 80 ülkenin enflasyon ve
ekonomik büyümelerinin incelenmiştir. Araştırmaya dahil edilen tüm ülkelerin veri setleriele
alındığında, eşik değeri %15-18 arasına kadar gözlenen enflasyonun GSYİH larda kayda değer
bir yükseltmeye sebep olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ancak veriler GSYİH lar bazında
incelendiğinde, OECD ülkelerinde net bir gidişat olmadığı, orta gelirli ülkelerde de enflasyonla
birlikte pozitif bir gidişat olduğu gözlemlenmiştir. Düşük gelirli ülkelerde ise enflasyonun pozitif
etkisinin orta gelirli ülkelere kıyasla daha yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu ülkelerde
enflasyon hedeflemesi olmadığında da enflasyonun %3-5 arası seyir halinde olduğu
belirtilmiştir. (Pollin, Zhu, 2005 : 12-13)
Enflasyonla ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi inceleyen bir çalışma, iki IMF uzmanına
aittir. 140 ülkenin 1960-1998 dönemi enflasyon verilerinin kullanıldığı bu çalışmada ulaşılan
sonuçlar, enflasyonun gelişmiş ülkelerde % 1-3, gelişmekte olan ülkelerde ise % 7-13 eşiğini
geçtikten sonra büyümeyi olumsuz etkilemeye başladığını gösteriyor. (Khan ve Senhadji, 2000)
Enflasyon ve Türkiye ekonomik büyümesinin ilişkisinin incelendiği bir çalışmada, 1988:1 2007:4 dönemi arsındaki veriler kullanılarak ARDL modeli ile analiz yapılmıştır. Çalışmada,
TÜFE’ye göre hesaplanan enflasyon oranları ile ekonomik büyüme arasında hem kısa hem de
uzun dönemde negatif bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Elde edilen sonuçları destekleyici olarak,
Türkiye’de ekonomik büyümenin ancak fiyat istikrarının taviz verilmeden sürdürülmesi ile
sağlanabileceği vurgulanmıştır. (Karaçor, Özer, Saraç, 2011: 43)
Türkiye örneği olarak enflasyon ve ekonomik büyümeyi inceleyen 2007 yılında hazırlanan
başka bir çalışmada da 1988- 2005 dönemi Türkiye ekonomisine ait çeyreklik veriler
kullanılarak enflasyon- büyüme arasındaki ilişkiler Granger nedensellik analiziyle test edilmiştir.
Çalışmada GSYİH deflatörü cinsinden enflasyon oranları ile büyüme oranları arasında tek yönlü
negatif bir ilişkiye rastlanmıştır. Regresyon analizi sonucu incelenen dönemde, enflasyon
oranlarındaki % 10’luk bir artışın büyümeyi % 2,5 oranında azalttığı gözlemlenmiştir. (Turhan,
2007: 105)
4. AMPİRİK ANALİZ
4.1 Analiz Sonuçları
Tüm serilerin (ysa (GSYİH), enf (enflasyon), reer (reel efektif döviz kuru)) birim kök
analizlerinde seriler birinci mertebelerinde durağan I(1) çıkmıştır.
Tablo 1: Serilerin ADF t- statistiği sonuçları
Değişkenler
Dlogreer (sabit ve trend)
Dlogenf
Dysa
ADF t-statistiği
-7.34418(1)
-6.1587 (3)
-9.368640 (1)
Not: Serilerin birim kök incelemesinde deterministik bileşen gerekliliğine φ testleri ile karar
verilmiştir. Parantez içindeki değerler, gecikme seviyelerini göstermektedir. %5 hata payı ile tablo kritik
değerleri değişkenler için sırasıyla (-3.4804), (-1.9460), (-3.4815)şeklindedir. Serilerin tamamı I(1)
sürecine haizdir.
Döviz kuru volatilite değerlerine ulaşmak için öncelikle Box Jenkins modeli ile uygun
model belirlenmiştir. AR, MA ve ARMA süreçleri sırasıyla denenmiş, en uygun sürecin AR(4)
olduğuna karar verilmiştir. Sonuçlar, aşağıdaki tablodan izlenebilir.
Tablo 2: AR (4) Modelinin Regresyon Sonuçları
Dependent Variable: DLOGREER
Variable
Coefficient
Std. Error
t-Statistic
Prob.
C
@TREND
AR(1)
0.011651
-0.000257
-0.005436
0.009954
0.000258
0.129470
1.170434
-0.996105
-0.041983
0.2468
0.3235
0.9667
AR(2)
AR(3)
-0.283867
-0.182384
0.128156
0.128607
-2.215004
-1.418146
0.0308
0.1617
AR(4)
R-squared
Durbin-Watson stat
-0.248671
0.157854
1.977984
0.130719
-1.902334
Mean dependent var
Prob(F-statistic)
0.0623
0.002565
0.078935
AR(4) sürecinin uygun bir model olup olmadığına karar verirken, hata payları arasındaki
korelasyon incelendiğinde korelasyonun olmadığı EK 1’de izlenebilir.
Ancak ARCH ya da GARCH tipi bir model kullanabilmek için hata terimleri arasında
otokorelasyon olmaması gerekirken, hata terimlerinin kareleri arasında otokorelasyon beklenir.
Verilerin kareleri arasında otokorelasyon ilişkisi gözlenmektedir. Sonuçlar EK 2’de izlenebilir.
Hata paylarının kareleri arasında gözlemlenen otokorelasyon ilişkisi Tablo 3’de yer alan
ARCH testi sonucundan da izlenebilir.
Tablo 3: ARCH Testi Sonuçları
ARCH Test:
F-statistic
Obs*R-squared
4.800581
4.589856
Probability
Probability
0.032412
0.032162
ARCH modelinin uygulanabileceğine karar verilmiştir. Analizin devamında ilgili modelin
araştırmasına gidilmiştir. Önce ARCH(1) modeli denenmiş ve bu modelde çözüme ulaşılabildiği
için GARCH modelinin uygulanmasına gerek duyulmamıştır. Varyans eşitliğinde ortalama ve
ortalama varyans değerinin ve ARCH katsayısının parametrelerinin pozitif , anlamlı ve aynı
zamanda ARCH katsayısının değerinin 1 den küçük olması yeterlidir. Bu sebeple GARCH
modelinin uygulanmaması gerektiğine karar verilmiştir.
Tablo 4: ARCH Testinin sonuçları
Dependent Variable: DLOGREER
C
@TREND
AR(1)
AR(2)
AR(3)
AR(4)
Coefficient
Std. Error
z-Statistic
Prob.
0.026766
-0.000555
-0.109663
-0.198112
-0.280422
-0.334199
0.006619
0.000189
0.130361
0.118310
0.110614
0.119361
4.043549
-2.934097
-0.841227
-1.674510
-2.535141
-2.799905
0.0001
0.0033
0.4002
0.0940
0.0112
0.0051
Variance Equation
C
ARCH(1)
0.001422
0.686351
R-squared
Durbin-Watson stat
0.082775
1.700753
0.000482
0.300942
2.947101
2.280672
Mean dependent var
Prob(F-statistic)
0.0032
0.0226
0.002565
0.674932
Bu aşamalarla birlikte döviz kurunun volatilite değerine (ev) ulaşılmıştır.
Volatilite serisi elde edildikten sonra iki aşamalı Engle Granger tahmin yöntemine
geçilmiştir. Modelin kullanımı için öncelikle değişkenler arasındaki uzun dönemli ilişkinin
varlığını araştırmak gerekmektedir.
İki aşamalı Engle- Granger yöntemini uygulamak için ilk adım olarak iki serinin de
düzey değerleri ile regresyonu tahmin edilmiştir. Testin ilk aşama sonucu aşağıdaki gibidir.
Tablo 5: Serilerin Düzey Regresyon Sonuçları
Dependent Variable: YSA
Variable
Coefficient
Std. Error
t-Statistic
Prob.
C
5.20E-13
1.04E-13
4.980492
0.0000
LOGENF
1.000000
6.09E-15
1.64E+14
0.0000
LOGREER
8.68E-14
1.16E-14
7.492488
0.0000
EV
9.77E-13
2.28E-13
4.274740
0.0001
R-squared
1.000000
Mean dependent var
16.95636
F-statistic
1.80E+28
Durbin-Watson stat
0.891293
Prob(F-statistic)
0.000000
Seriler arasında uzun dönemli ilişkinin varlığına karar verebilmek için, ilgili regresyonun
tahmin edilmesinden elde edilen hata teriminin birim kökünün incelenmesi gerekmektedir. Hata
terimine ilişkin ADF istatistiği (-4,18) çıkmıştır. Test istatistiği, 50 gözlem ve %10 anlamlılık
düzeyinde Engle-Yoo (1987) tablosu kritik değeri (2,90) ni aştığı için, serinin durağan olduğuna
karar verilmiştir. Serinin ancak durağan olması durumunda kointegrasyon araştırması
yapılabilmektedir.
Seriler arasında uzun dönemli ilişkinin belirlenebileceğine karar verildikten sonra
değişkenler, durağan oldukları mertebede ve hata teriminin bir dönem gecikmeli değeri rrr(-1)ile
hata düzeltme modeli tahmin edilmiştir. Hata terimine ilişkin katsayının anlamlı olması, uzun
dönem ilişkisi ile birlikte kısa dönemde oluşacak dengesizliğin bir dönem sonra hangi oranda
düzeltilebileceğinin bilgisini vermektedir. Katsayının pozitif olması, dengeden uzaklaşma;
negatif olması ise uzun dönem değerine yaklaşmayı ifade etmektedir. Çalışmada %10 anlamlılık
düzeyinde, düzeltme katsayısı rrr(-1) istatistiki olarak anlamlıdır; ancak pozitif çıkmıştır. Bu
durum, hata düzeltme mekanizmasının çalıştığını; fakat kısa dönem ve uzun dönem arasındaki
dengeden uzaklaşıldığını göstermektedir.
Tablo 6: Engle- Granger Regresyon Sonuçları
Dependent Variable: DYSA
Variable
Coefficient
Std. Error
t-Statistic
Prob.
C
DLOGENF
DLOGREER
EV
RRR(-1)
5.47E-18
1.000000
-1.77E-17
-9.20E-16
0.000186
9.33E-19
1.76E-17
1.01E-17
1.53E-16
9.66E-05
5.860057
5.68E+16
-1.759208
-6.020980
1.926300
0.0000
0.0000
0.0843
0.0000
0.0594
R-squared
F-statistic
Prob(F-statistic)
1.000000
8.42E+32
0.000000
Mean dependent var
Durbin-Watson stat
0.010614
1.306384
Tahmin sonuçlarımıza göre katsayı (rrr(-1)) istatistiksel olarak anlamlıdır. Bu durum
değişkenler arası kısa ve uzun dönem arasındaki hata düzeltme mekanizması çalışıyor anlamına
gelmektedir. Ancak, kısa dönem ve uzun dönem arasındaki dengesizlik giderilemeyecektir.
4.2. Araştırma Bulguları
Bu çalışmada 1998- 2014 arası döviz kuru volatilitesinin Türkiye’nin ekonomik
büyümesine olan etkisi incelemek amaçlanmıştır. Çalışma doğrultusunda öncelikle döviz kuru
volatilitesi ve İki Aşamalı Engle- Granger Modeli incelenmiştir.
Reel döviz kuru ve ekonomik büyüme arasındaki ilişkilerin özellikle son zamanlarda
yakından incelendiği görülmektedir. İncelemede önemli bir açık olarak, finansal olarak açık olan
bir çok yükselen ekonomi büyümesinin, özellikle son dönemlerde, sermaye girişlerine ve
dolayısıyla küresel finansal koşullarına da bağlı olduğunun dikkate alınmadığı görülmüştür.
Oysa, olumlu küresel finansman koşulları, sermaye girişleriyle birlikte ülke parasının değer
kazanmasına sebep olabilir. Olumsuz küresel koşulllar ise, ülkenin kendi makroekonomik
dinamiklerinden göreli olarak bağımsız bir biçimde, sermaye çıkışlarına, ülke parasının reel
değer kaybına ve ekonomik daralmaya yol açabilmektedir. İşte bu sebeple ülkedeki döviz kuru
volatilitesini incelemek, o ülkenin makroekonomik değerlerini anlamak açısından kritik öneme
sahiptir.
Enflasyon, döviz kuru volatilitesi ve uluslararası ticaret, ekonomik büyüme faktörleri
arasındaki ilişkiyi inceleyen araştırma sonuçlarına yer verilen literatür araştırması bölümünde
farklı sonuçlar gözlemlenmiştir. Sonuçlara genel olarak bakılacak olursa, döviz kuru
volatilitesinin ülkelerin ekonomik büyümelerini çoğunlukla olumsuz etkilediği, dış ticaret
akımlarında belirsizliğe ve ülkenin ekonomik dengesinde uyumsuzluklara yol açtığı
gözlemlenmiştir. Enflasyonun ise belirli bir eşik değerine kadar, genellikle orta gelir düzeyine
sahip ve gelişmekte olan ülkelerin ekonomik büyümesine olumlu bir etkisi olduğu sonucuna
ulaşılmıştır.
Bu çalışmada 1998- 2014 yılları arasındaki çeyreklik bazda GSYİH, enflasyon ve TÜFE
bazlı reel efektif döviz kurları verileri iki aşamalı Engle – Granger metoduyla incelenmiş ve bu
süre aralığında kısa ve uzun vadede döviz kuru volatilitesinin Türkiye’nin ekonomik büyümesi
üzerinde etkili olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu bağlamda, döviz kuru volatilitesi arttıkça
Türkiye’nin ekonomik büyümesi GSYİH ve TÜFE bazlı enflasyon verileri baz alındığında
olumsuz olarak etkilenmektedir. Ayrıca analiz çalışmalarında enflasyonun Türkiye’nin
ekonomik büyümesinde kısa vadede pozitif etkisi olduğu gözlemlenmiştir.
Çalışma sonucu kapsamında, döviz kuru ve döviz kuru volatilitesi arttıkça, kısa ve uzun
dönemde Türkiye’nin ekonomik büyümesi de negatif olarak etkilenecektir. Hem uzun hem kısa
dönemde ilgili değişkenler Engle- Granger modeline göre kısa ve uzun dönemde bağımlı
değişken üzerinde, yani ekonomik üyüme üzerinde, %10 hata payıyla anlamlı etkiye sahiptir.
%10 hata payında hata düzeltme katsayısı rrr(-1) istatistiki olarka anlamlıdır ancak pozitif
çıkmıştır. Bu durum seriler arasında uzun dönemli ilişkinin çalıştığının bir göstergesidir. Kısa
dönem katsayılarına bakıldığında ise döviz kurunun ve döviz kuru volatilitesinin negatif,
enflasyonun ise pozitif etkiye sahip olduğu gözlemlenmiştir.
İncelenen çalışmalarda da döviz kuru volatilitesinin ülkelerin makroekonomik değerlerini
ciddi anlamda etkilediği bir çok ülke örneğinde gözlemlenmiştir. Bu çalışmalarda genelde dış
ticaret ile döviz kuru volatilitesi arasındaki ilişkiler incelenmiş, sonuç olarak artan volatilite ile
ticaretin azaldığı ve ekonomik büyümenin durağanlığa doğru gittiği gözlemlenmiştir. Ancak
farklı çalışmalarda döviz kuru volatilitesi incelenirken, ülkenin dışarıya açık – kapalı olduğu ve
gelişmişlik düzeyinin de göz önünde bulundurulması gerektiği belirtilmiştir. Döviz kuru
volatilitesinden en çok dışa bağımlı ülkelerin etkilendiği gözlemlenmiştir.
Sonuç olarak volatilitenin büyüme üzerine etkisi negatif şekilde çıkmıştır. TÜFE bazlı
reel efektif döviz kuru volatilitesindeki artış, Türkiye’nin ekonomik büyümesini kısa ve uzun
vadede olumsuz şekilde etkilemektedir.
Bu çalışmada, ekonomide dışa bağlı bir çizgi seyreden Türkiye için de hem literatür
çalışmalarının bulguları teyid edilmiş hem de döviz kuru volatilitesinin ülkenin ekonomik
kalkınma ve büyümesinde ne kadar önemli olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
5. SONUÇ
Döviz kurlarında meydana gelen dalgalanmaların şiddetiyle döviz kurlarının açıklanması
konusunda yeni yaklaşımların gündeme gelmesine neden olmaktadır. Döviz kurlarındaki
volatilitenin incelenmesi de döviz kurlarının nasıl seyredeceğine dair ipuçları vermekte, ülke
ekonomieri adına stratejik kararlar alınması açısından önemli bir yol çizmektedir. Özellikle
gelişmekte olan ülkelerde, çoğunlukla dışa bağımlılık da gözlendiğinden döviz kuru volatilitesi
gibi parametreler oldukça kırılgan olabilmekte ve ekonomik etkileri daha derinden
hissedilmektedir.
Döviz kuru volatilitesinin; sermaye hareketleri, uluslararası ticaret, yatırım ve üretim gibi
parametreler üzerinde olumsuz etkileri olmaktadır. Bu doğrultuda, söz konusu volatilitenin
modellenmesi, gerekli müdahalelerin zamanında ve doğru olarak yapılması bakımından büyük
önem taşımaktadır. Özellikle ihracata dayalı büyüme stratejisi izleyen gelişmekte olan ülkelerde
ödemeler dengesi açıklarının giderilmesinde, döviz kuru belirsizliği gibi bir takım
istikrarsızlıkların giderilmesi önem arz etmektedir.
Genel tanımıyla volatilite yani değişkenlik, bir enstrümanın fiyatında meydana gelen
değişimin istatistiksel ölçüsüdür. Döviz kuru volatilitesi, piyasalarda gerçekleşen ve
beklenmeyen döviz kuru değişimleri neticesinde oluşmaktadır. Böylelikle, kur riskini ortaya
çıkaran temel etken, döviz kurunun gelecekte alacağı değerin bugünden belirlenememesidir. Kur
riskinden korunabilmenin en iyi yolu ise, yabancı para biriminin gelecekte alacağı değeri çeşitli
risk yönetim teknikleriyle bugünden inceleyebilmektir.
2008 küresel krizinin yoğun bir şekilde varlığını hisseden ve bu sebeple küçülen Türkiye
ekonomisi, bunu seyreden yıllarda belirli bir toparlanma sürecine girse de genel olarak kırılgan
ve dış şoklara açık yapısını sürdürmüştür. Türkiye ekonomisinin bu durumu, aslında 1980
yılından günümüze kadar uygulaması devam eden yapısal uygulamaların bir sonucu olmuştur.
Son dönemlerde küreselleşmenin boyutu arttıkça, ulusal sermaye ile entegrasyonun hızlandığı
anlarda uygulanan para, faiz ve döviz politikaları ekonomideki büyüme, birikim ve bölüşüm
mekanizmalarının ouşmasında ve büyüme- cari açık ilişkisi Türkiye ekonomisinin geleceğinde
belirleyici bir faktör haline gelmiştir. Bu durumda yurt içi tasarrufları yetersiz olan Türkiye gibi
ekonomiler ödemeler dengesini bozan cari dengedeki açığı, yurt dışı tasarruflarla telafi etme
yoluna gitmektedirler. Cari açığın finansmanı, ithalatla ve dış finansmanla (sıcak para) ile
gerçekleşmektedir.
Ampirik analizde ifade edildiği gibi, döviz kurunda yer alan volatil görünüm, Türkiye
ekonomisinin kısa ve uzun dönemde olumsuz yönde etkilemekte, cari açığın kapatılması ile
döviz kuru volatilitesinin doğrudan bir ilişki içinde olduğundan bahsedilebilir. Artan döviz kuru
volatilitesi ile birlikte dış ticaret ve sıcak para girişleri azalacaktır.
Diğer açıdan enflasyon oranı da Türkiye’nin ekonomik büyümesinde kritik bir role
sahiptir. Literatür araştırmalarında enflasyonun büyümeyi belirli eşik değerleriyle birlikte
büyümeyi kimi zaman olumlu, kimi zaman olumsuz etkilediğine dair sonuçlara ulaşılmıştır.
Ampirik sonuçlara göre, Türkiye ekonomisinde enflasyon ve ekonomik büyüme arasında kısa
dönemde pozitif yönlü bir ilişki gözlemlenmiştir.
Bu bilgiler doğrultusunda Türkiye ekonomisinin büyümesi için enflasyon hedefine
belirlenen seviyede (TCMB nin belirlediği hedef: %5) ulaşılmalı ve ekonomiyi hem kısa hem de
uzun dönemde iyileştirecek yönde hedefler gözden geçirilmeli ve yeni planlar oluşturulmalıdır.
Öncelikle Türkiye’nin ekonomisini canlı tutan ve kısa zamanda finansman sağlayan sıcak
paranın ülkeye girişini arttıracak aksiyonlar alınabilir. Bu aşamada döviz kuru volatilitesi
yabancı yatırımcıyı çekmek için önemli bir role sahiptir. Bu sebeple yabancı yatırımcılar
açısından ülkeyi cazip hale getirmek için döviz kuru oynaklığından kaynaklanan belirsizlik
ortamını azaltmak önemli bir adım olacaktır.
Ekonomik büyümeyi arttırmak için uzun vadeli planlar doğrultusunda yatırımların da
yapılması, Türkiye’nin bir diğer büyük sorunu olan işsizliğe de çözüm olabilir. Öncelikle
istihdam sağlayacak yeni ortamların sağlanması adına, Türkiye’deki yatırımcıların ve
Türkiye’deki sermayenin nelere bağlı olduğunu detaylandırmak gerekmektedir. Türkiye şu anki
yatırımlarını daha çok kısa vadede kazanç getiren inşaat sektörü üzerine yoğunlaşmıştır. Oysa
uzun vadede getirisi çok daha yüksek olacak üretim sektöründeki yatırımlar artarsa, Türkiye hem
ham madde satışlarından elde edeceği kazancı işlenmiş ürün olarak sattığında karını arttırmış
olacak, hem de istihdam imkanlarını yükseltecektir.
Bu aşamalarda TCMB’nin stratejik konumu da dikkate alınmalıdır. TCMB, 2001 yılından
bu yana uyguladığı dalgalı döviz kuru politikası çerçevesinde döviz piyasalarında aşırı
hareketlerin görüldüğü dönemlerde dengeleyici bir unsur olarak yer almış ve piyasadaki varlığı
piyasa oyuncuları tarafından pozitif olarak algılanmıştır. TCMB’nin cari ve gelecek döneme
yönelik enflasyon hedeflemesi politikası çerçevesinde de, özellikle döviz kurlarındaki olası
volatilitenin fiyat istikrarı üzerinde yapabileceği bozucu etkileri önleyebilmek amacıyla döviz
ihale ve müdahale işlemlerini etkin olarak kullanması gerekmektedir.
Sonuç olarak döviz kuru volatilitesi ile bağlantılı olan ekonomik büyümeyi olumlu yönde
etkileyecek yatırımların yapılması ve dışa bağlılığın azaltılması için politikalar üretilmelidir.
KAYNAKÇA
Barro, Robert J. (1995). “Inflation and Economic Growth”, NBER Working Paper, Sayı:
5326, s: 85-109
Baum, Christopher F.; Çağlayan, Mustafa (2009). “The Volatility of international trade flows
and exchange rate uncertainity”, s:24
Butler, Cormac (1999). Matering Value at Risk, Glasgow: Financial Times Pitman
Choudhry, Taufiq (2005) . “Exchange Rate Volatility and United Kingdom trade: evidence
from Canada, Japan and New Zealand” Empirical Economics, Cilt :35, Sayı:3, s:607-619
David G. McMillan ve Alan E.H. Speight (2004). “Daily Volatility Forecasts: Reassessing
the Performance of GARCH Models”, Journal of Forecasting, Cilt:23, Sayı: 6, s:449-460
Hooy, Chee-Wooi; Choong, Chee-Keong (2010). “Export Demand within SAARC Member:
DOES Exchange Rate Volatility MATTER?”, International Journal of Economics and
Management, Cilt: 2, Sayı 4, s: 386
Hull, John (2006). Options, Futures and Other Derivatives. ABD: Prentice Hall
Jorion,Philippe (2005). Financial Risk Manager-Handbook, Canada: Wiley Finance (Third
edition), GARP(Global Association of Risk Professionals) s: 371
Kayahan, Cantürk (2007). Reel Sektörde Riske Maruz Değer (RMD) Yöntemi ile Ölçülen
Kur Riskine Karşılık Vadeli İşlem Kontratlarının Kullanılması, Doktora tezi, Afyonkarahisar
Kocatepe Üniversitesi, Afyon
Mohsin S. Khan, Abdelhak S. Senhadji (2000).“Threshold Effects in the Relationship
Between Inflation and Growth”, IMF Working Paper, sayı: 110 , s:1-30
Philippe Aghion, PhilippeBacchetta, Romain Ranciere, Kenneth Rogoff, (2009). “Exchange
rate volatility and productivity growth : The role of financial development” Journal of
Monetary Economics, Sayı: 56 , s: 512
Robert Pollin, Andong Zhu (2005). “Inflation and Economic Growth: A- Cross- Country
Non-linear Analysis”, Working Paper Series, Sayı: 109, s:1-17
Şimşek, Muammer (2004). “Türkiye’de reel döviz kurunu belirleyen uzun dönemli etkenler”,
Cumhuriyet Üniversitesi İksitadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt 5, Sayı: 2, s:17
Taş, Taner; Uysal D. (2013). “Reel Döviz Kuru Sapması: Türkiye Örneği”, Aksaray
Üniversitesi İİBF Dergisi, Cilt:5, Sayı:1, s:60-61
Tim Bollerslev; R.F. Engle (1986), "Modelling the Persistence of Conditional Variances,"
Econometrics Review, Cilt: 5. s:1-50
Turhan, Salih Evren (2007). “Enflasyon ve Ekonomik Büyüme İlişkisi: Türkiye Örneği”,
Yüksek Lisans Tezi, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,
İktisat Ana Bilim Dalı, Kahramanmaraş
Vergil, Hasan (2007). “Exchange rate volatility in Turkey and its effect on trade flows”,
Journal of Economic and Social Research 4, Cilt 1, s:97
Volkan Alptekin; Burcu Güvenek (2009). “Reel Döviz Kuru EndeksininOtoregresif Koşullu
DeğişenVaryanslılığının Analizi: İki EşikliTarch Yöntemi İle Modellenmesi” Maliye
Dergisi, Sayı 156, s:294-309
Yıldız, Hilal (2013), Zaman Serileri Analizi, Ekin Yayınevi, Bursa s.130-232
Zeynep Karaçor, Hüseyin Özer ve Taha Bahadır Saraç (2011). “Enflasyon ve Ekonomik
Büyüme İlişkisi : Türkiye Ekonomisi Üzerine Ekonometrik Bir Uygulama (1988-2007)”,
Niğde Üniversitesi İİBF Dergisi, Cilt :4, Sayı: 2, s:29-44
EKLER
EK 1: AR (4) Modeli Korelasyon Grafiği
Autocorrelation
Partial Correlation
.|.
.|.
.|.
.*| .
.|.
**| .
.*| .
. |*.
.|.
.|.
.|.
.|.
.|.
.*| .
.*| .
.|.
.*| .
.|.
.|.
. |*.
. |*.
.*| .
. |*.
.*| .
.*| .
.|.
.|.
.|.
.*| .
.|.
**| .
.*| .
.|.
.|.
.|.
.|.
.|.
.*| .
.|.
.*| .
.|.
.*| .
.|.
.|.
. |*.
.|.
.*| .
. |*.
**| .
.*| .
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
AC
PAC
Q-Stat
Prob
0.010
-0.049
-0.054
-0.069
0.019
-0.213
-0.087
0.071
0.026
0.056
0.050
0.033
-0.055
-0.072
-0.088
0.003
-0.108
0.004
0.011
0.172
0.093
-0.181
0.090
-0.177
-0.087
0.010
-0.049
-0.053
-0.071
0.015
-0.226
-0.096
0.045
-0.009
0.019
0.057
0.004
-0.091
-0.044
-0.080
0.000
-0.118
-0.001
-0.049
0.133
0.041
-0.188
0.090
-0.209
-0.096
0.0062
0.1632
0.3571
0.6849
0.7111
3.9407
4.4883
4.8634
4.9125
5.1552
5.3534
5.4374
5.6853
6.1087
6.7669
6.7677
7.8022
7.8038
7.8157
10.615
11.453
14.689
15.508
18.772
19.581
0.399
0.139
0.213
0.302
0.427
0.524
0.617
0.710
0.771
0.806
0.818
0.873
0.856
0.899
0.931
0.833
0.832
0.683
0.690
0.537
0.548
.|.
.|.
.|.
|
|
|
.|.
.|.
.*| .
|
|
|
26 -0.026 -0.006
27 -0.010 0.039
28 0.006 -0.150
19.657
19.670
19.674
EK 2: Hata Terimi Kareleri Arasında Korelasyon İlişkisi Grafiği
Autocorrelation
Partial Correlation
. |**
. |*.
. |**
.|.
. |*.
. |*.
.*| .
.*| .
.*| .
.*| .
.|.
.|.
.*| .
.*| .
. |*.
.*| .
.|.
.|.
.|.
.|.
.|.
.*| .
.|.
.|.
.|.
. |*.
.|.
.*| .
. |**
.|.
. |**
.*| .
. |*.
.|.
**| .
.*| .
.|.
.|.
.|.
.|.
.|.
.|.
. |*.
.*| .
.|.
.*| .
. |*.
.|.
.|.
.|.
.|.
.|.
.|.
. |*.
.*| .
.|.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
AC
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
0.273
0.111
0.228
0.051
0.172
0.163
-0.149
-0.109
-0.058
-0.077
0.031
-0.035
-0.108
-0.062
0.066
-0.081
-0.022
-0.054
-0.032
0.045
0.000
-0.066
-0.044
-0.012
-0.010
0.094
-0.038
-0.077
PAC
Q-Stat
Prob
0.273
0.039
0.204
-0.068
0.176
0.037
-0.233
-0.095
-0.042
0.013
0.062
0.007
-0.010
-0.056
0.109
-0.169
0.020
-0.072
0.098
0.008
-0.013
-0.036
-0.055
0.022
-0.036
0.115
-0.069
-0.020
4.8519
5.6623
9.1574
9.3385
11.387
13.281
14.887
15.761
16.010
16.467
16.543
16.639
17.580
17.898
18.266
18.834
18.875
19.139
19.232
19.426
19.426
19.858
20.052
20.067
20.078
21.057
21.225
21.910
0.001
0.001
0.002
0.003
0.007
0.011
0.021
0.034
0.040
0.057
0.076
0.093
0.127
0.160
0.203
0.247
0.305
0.341
0.391
0.454
0.516
0.517
0.567
0.585
0.604
0.662
0.715
Download