History Studies: International Journal of History ISSN: 1309 4173 (Online) 1309 - 4688 (Print) Volume 4 Issue 2, p. 227-234, July 2012 Haçlılar Karşısında Dânişmendliler Danishmends Against the Crusaders Yrd. Doç. Dr. Hüseyin KAYHAN Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Öz Anadolu’da kurulan en eski Türk devletlerinden olan Dânişmendliler, Karadeniz kıyılarından Suriye’ye kadar uzanan geniş toprakların sahibi idiler. Onlar hem Anadolu’daki güçlerle savaştılar, hem de ilk iki Haçlı seferi ile Anadolu’dan Suriye’ye inmeye çalışan Avrupalı Hıristiyanlarla mücadele ettiler. Birinci ve ikinci Haçlı seferinde Selçuklulara verdikleri destekle Haçlıların yıpratılmasında büyük pay sahibi oldular. Urfa ve Antakya ile bunların arasındaki topraklarda hâkim olan Haçlı devletleri ile başarılı mücadeleler yaptılar. Anahtar Kelimeler: Dânişmendliler, Haçlılar, Melik Muhammed, Emîr Gâzi, Aynuddevle, Selçuklular Abstract Danishmends, which was one of the oldest Turkish states founded in Anatolia, ruled of vast lands from the Black Sea coast in the north to Syria in the south. They struggled against the forces in Anatolia as well as carrying out campaigns against the first two Crusades and the European Christians, who were trying to move down to Syria through Anatolia. They played a very important role in the diminishment of the Crusaders during the First and the Second Crusades with the support they gave to the Seljuks. They fought successfully against the Crusader states that ruled Edessa (Urfa), Antioch (Antakya) and the lands in between. Key Words: Danishmendids, Crusades, Melik Muhammed, Emir Gazi, Aynuddevle, Seljuks Anadolu’da kurulan ilk Türk devletlerinden Dânişmendliler, Karadeniz kıyılarından güney-doğu Anadolu topraklarına kadar uzanan geniş alanda yüz yılı aşkın bir süre yaşadılar. İlk zamanlarda Bizans Devleti ve Türkiye Selçukluları Devleti ile amansız bir hâkimiyet mücadelesi yapan bu devlet, Haçlı seferlerinin başlaması ile yeni ve tehlikeli bir düşman olan Avrupalı Hıristiyanlarla karşılaştı. Toprakları Anadolu’nun iç kesimlerinde olduğu için Haçlıların hedefleri arasında bulunmamasına rağmen, Dânişmendli hükümdarları tehdidin Anadolu’da Türk hâkimiyetini temelden sarsacağı bilinci ile hareket ettiler ve diğer Türk devletleri ile güçlerini birleştirerek ortak hareket ettiler. Selçuklular ve Artuklular birinci Haçlı seferi ile Filistin’de ve güney-doğu Anadolu’da kurulan Haçlı devletleri ile yoğun mücadeleler içerisindeyken, Dânişmendliler de onlardan geri kalmayıp benzer bir mücadeleyi yürüttüler. H i s t o r y S t u d i es Volume 4 Issue 2 Temmuz /July 2012 Haçlılar Karşısında Dânişmendliler 228 İşte bu kararlılık Yakın Doğuda Haçlı tehdidini büyümeden önleyebildi ve İslâm dünyası çok büyük yaralar almadan bu tehlike savuşturabildi. Gümüş Tegin Ahmet Gâzi Devri I. Kılıç Arslan, başlayan Haçlı seferi ile başkenti İznik’in 26 Haziran 1097 tarihinde Haçlı ordularının eline geçmesi üzerine çekişme halinde olduğu Dânişmendli hükümdarı Gümüş Tegin’i yardıma çağırmak zorunda kalmıştı. Tehdidin büyüklüğü karşısında aralarındaki çekişmeleri rafa kaldırarak Selçuklu hükümdarına yardım etmenin doğru bir politika olduğunu gören Gümüş Tegin ordusuyla yardıma koştu. Birleşen Türk güçleri Eskişehir yakınlarında Haçlıları durdurmayı denedilerse de kalabalık ve güçlü düşmanlarına karşı başarı sağlayamadılar. Bunun üzerine geçtikleri yol boyunca düşmanı çete savaşları ile yıpratarak, uygun bir alanda yapacakları bir meydan savaşı ile yok etme stratejisi güttüler. İlk etapta tarlaları ateşe verip, su kuyularını kapattılar ve terk ettikleri yerleşim yerlerindeki her türlü yiyecek maddelerini yok ettiler. İkinci etapta ise, yol boyunca düşman ordugâhına yaptıkları gece baskınları ile zayiat verdirip, onları psikolojik olarak yıprattılar. Yapacakları son ve bitirici saldırı için Konya Ereğli’sinde bir araya gelip düşmanı meydan savaşıyla yok etmeği denedilerse de başarılı olamadılar ve geri çekilmek zorunda kaldılar. Güneye inen Haçlılar iki kola ayrılarak bir kısmı Kilikya taraflarına doğru yönelip Tarsus, Adana ve Mamistra şehirlerini Türklerden alarak Urfa yönünde ilerlerken, diğer kol ise Kayseri, Komana, Göksun ve Maraş yoluyla güneye doğru ilerleyip, Antakya yöresine doğru gittiler.1 Gümüş Tegin, bu harekât sırasında asker kaybetmesine rağmen herhangi bir toprak kaybına uğramadı. Haçlı ordularının ana hedefi Anadolu’daki Türk toprakları değildi ve onlar Suriye’ye inerek asıl hedefleri Filistin’i ele geçirmek istemekteydiler. Geçtikleri güzergâh Selçukluların batı bölümünü kapsadığı için Kılıç Arslan Marmara, Ege ve Akdeniz bölgelerindeki topraklarını kaybetmiş, askeri kaybı da aynı oranda büyük olmuştu. Birinci Haçlı seferi ile doğudaki hedeflerine ulaşarak Urfa, Antakya ve Kudüs gibi kutsal şehirleri ele geçiren Haçlılar, bölgedeki hâkimiyetlerinin devamı için Avrupa’dan yeni Hıristiyan kitlelerini bölgeye ulaştırmak istemekteydiler. Bu amaçla Papa II. Pascalis’in girişimleri ile 1100 yılı içerisinde Anse, Valence ve Poitiers’de yapılan konsillerle yeni bir Haçlı seferi kararı alındı. İlk seferde olduğu gibi Avrupalı krallar bu sefere de ilgi göstermediler. Birbirinden ayrı üç ordu toplandı. Birinci ordu Milano başpiskoposu Anselm de Blois komutasında Lombardlar, Kont Etienne de Blois komutasında Fransızlar ve Mareşal Konrad komutasında Almanlardan; ikinci ordu Nevers Kontu II. Guillaume komutasında 1 Gesta Francorum et Aliorum Hierosolimitanorum, İng. tr. R. Hill, The Deeds of The Franks, Oxford, 1979, 18-31; Fulcherius Carnotensis, Gesta Francorum Iherusalem Peregrinantium, İng. tr. F. R. Ryan, A History of the Expedition to Jerusalem 1095-1127, Tennessee, 1969, 82-92; Anna Komnena, Alexiad, çev. B. Umar, Malazgirt’in Sonrası, İstanbul, 1996, 331-333; Villermus Tyrensis, Historia Rerum in Partibus Transmarinis Gestarum, İng. tr. A. C. Krey, A History of Deeds Done Beyond The Sea, Newyork, 1943, I, 156-177; Albertus Aquensis, Liber Christianae Expeditionis pro Ereptione, Alm. tr. H. Hefele, Albert von Aachen, Geschichte des Ersten Kreuzzuges, Jena, 1923, I, 328-358; Azîmî, Azîmî Tarihi (Selçuklular Dönemiyle İlgili Bölümler), nşr. ve çev. A. Sevim, Ankara, 1988, 30; S. Runcıman, Haçlı Seferleri Tarihi, çev. F. Işıltan, Ankara, 1987, I, 141-149; O. Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye Tarihi, İstanbul, 1984, 101-104. H i s t o r y S t u d i es Volume 4 Issue 2 Temmuz /July 2012 Hüseyin Kayhan 229 Fransızlar; üçüncü ordu ise Aquitania Dükü ve Poitiers Kontu IX. Guillaume komutasındaki Fransızlar ile Bayern Herzogu IV. Welf komutasındaki Almanlardan oluşmaktaydı.2 Üç ayrı gurup olarak yola çıkan birinci ordu 1101 ilkbaharında İstanbul’a ulaşmış ve oradan Anadolu’ya geçerek İzmit yakınında Kivetot’daki karargâhına yerleşmişti. Burada fazla kalmayarak harekete geçmiş ve yanlarında Bizans komutanı Tzitas olduğu halde Haziran ayı başlarında esir Antakya prensi Bohemond’un hapsedildiği Niksar’a yönelmişti. Bu Haçlı ordusunun faaliyetlerini yakından izleyerek hedefini öğrenen Sultan I. Kılıç Arslan, durumu Gümüş Tegin’e bildirmişti. Ülkesine doğru yönelen bu büyük tehlike Dânişmendli hükümdarını endişelendirmişti. Her iki Türk hükümdarı daha önceden yaptıkları gibi güçlerini bir araya getirerek bu büyük tehdide karşı ortak mücadeleye karar verdiler. Anadolu’daki diğer Türk beyleri de bu ittifaka katıldılar. Yolları üzerinde bulunan ve Türkler tarafından boşaltılan Ankara’yı yıkan birinci Haçlı ordusu buradan Çankırı’ya yöneldi. Türkler onların yolları üzerindeki su kuyuları, tarlalar, bağlar ve bahçeleri tahrip ederek kendileri, hayvanları için yiyecek ve su bulmalarını engellediler. Çankırı’da durmayan Haçlılar bir an evvel hedeflerine ulaşmak için Amasya’ya doğru yollarına devam ettiler. Oluşturdukları küçük müfrezelerle saldırılarda bulunarak Haçlı ordusunu yıpratan Türkler, nihayet 5 Ağustos 1101 tarihinde Merzifon yakınlarında bir gün süren kanlı bir savaştan sonra onları yenilgiye uğratmayı başardılar. Kılıç artıklarının peşine düşen Türkler düşman askerlerini iki gün boyunca takip edip, yakaladıklarını kılıçtan geçirdiler.3 İkinci Haçlı ordusu 6-7 Haziran 1101 tarihinde İstanbul’a varmış ve oradan karşıya geçerek Kitvetot’ta karargâhını kurmuştu. Bu sırada üçüncü Haçlı ordusu da İstanbul’a ulaşmış ve hemen Anadolu yakasına geçirilmişti. Her iki ordu birbirlerinden bağımsız olarak hareket etmekteydiler. İkinci Haçlı ordusu birincisinin gittiği yönü takip ederek Ankara’ya varmış, buradan Konya’ya yönelmişti. Bu Haçlı ordusunun Ankara’dan Konya istikametine doğru ilerlediğinin haberi gelince savaş artıklarının takibini bırakan Türk orduları süratli bir yürüyüşle bölgeye ulaşıp, hemen saldırıya geçmişlerdi. Üç gün süren kanlı bir savaşa rağmen sayılarının kalabalık olmasından dolayı onları yenilgiye uğratmayı başaramamışlardı. Oldukça fazla kayıplar veren Haçlılar yollarına devam etmişler, ama aralıksız süren Türk saldırıları ile kayıpları daha da artmış fakat buna rağmen Konya’ya ulaşmayı başarmışlardı. Şehri kuşatarak bir gün uğraşmalarına rağmen düşüremeyince yollarına devam etmişlerdi. Yol boyunca yaz mevsiminin dehşetli sıcağı altında bunalarak iyice kuvvetten düşen Haçlılar, Konya’dan yaklaşık 3-4 günlük mesafede bir yerde Türklerin ani bir saldırısıyla bozguna uğradılar 2 S. Runcıman, II, 15; I. Demirkent, “1101 yılı Haçlı seferleri”, Prof. Dr. Fikret Işıltan’a 80. Doğum Yılı Armağanı, İstanbul, 1995, 23-25. 3 Albertus Aquensis, VII, 559-573; Anna Komnena, 346-348; Urfalı Mateos, Urfalı Mateos Vekayinâmesi (952-1136) ve Papaz Grigor'un Zeyli (1136-1162), çev. H. D. Andreasyan, Ankara, 1987, 216218; İbnu’l-Esîr, el-Kâmil fî’t-Târîh, çev. A. Ağırakça, A. Özaydın, İstanbul, 1987, X, 248; Anonim Süryani Vekayi-nâmesi, Kısmen İng. tr. M. A. S. Tritton, "The First and Second Crusaders from an Anonymous Syriac Chronicle", JRAS, 1933, 74; Azîmî, 33; S. Runcıman, II, 15-20; O. Turan, 105; I. Demirkent, a.g.m., 26-42. H i s t o r y S t u d i es Volume 4 Issue 2 Temmuz /July 2012 Haçlılar Karşısında Dânişmendliler 230 (Ağustos 1101). Birkaç Haçlı şefi ve bir kısım askerlerin dışında Haçlıların tamamına yakını Türkler tarafından yok edildiler.4 Üçüncü Haçlı ordusu Temmuz ayı başlarında İstanbul’dan hareketle İzmit üzerinden Konya’ya doğru harekete geçmişti. Bu Haçlı ordusunun varlığından haberdar olan Türkler daha öncekiler için uyguladıkları taktiği burada da uygulamışlardı. Ereğli’ye doğru geri çekilen Kılıç Arslan ve Gümüş Tegin, burada yeni katılımlarla güçlenerek, açlık ve susuzluktan bitkin düşmüş Haçlı ordusunu Ereğli çayının kenarında Akgöl denilen mıntıkada yenilgiye uğrattılar (1101 Eylül başları).5 Bu ordudan çok az kişi kurtulmayı başarabildi. Genel olarak bakıldığında, 1101 yazında yaşanan bu zaferler Anadolu’daki Türkler açısından çok büyük başarıları ihtiva etmekteydi. Bunda en önemli rolün I. Kılıç Arslan ve Gümüş Tegin Ahmed Gâzi tarafından üstlendiği görülmekle birlikte, Dânişmendli Devleti güç ve prestij olarak Türkiye Selçukluları Devletinin önüne geçmiş görünmektedir. Bunun en önemli göstergesi, her iki devlet arasında uzun süredir çekişmeye sebep olan Malatya’nın 18 Eylül 1102 tarihinde Gümüş Tegin tarafından fethi olmuştur.6 1101 Haçlı Seferinden az önce, Haleb Selçuklu meliki Rıdvan’ın Temmuz 1100 tarihinde Kellâ’da Haçlılar karşısında bozguna uğramasından sonra Bohemond ve Tankred komutasındaki Haçlılar Kuzey Suriye’nin merkezi Haleb’i kuşatmışlardı. Gözlerin bu tarafa çevirildiği anda Gümüş Tegin de Malatya’yı kuşatmıştı. Şehrin hâkimi Gabriel, Antakya prensi Bohemond’a haber göndererek durumu kendisine bildirmiş ve Malatya’yı ona bırakacağını vaadederek yardımını istemişti. Kral Bohemond bu vaade olumlu bakarak Haleb’in kuşatmasını bırakıp, Türklerin eline geçmeden şehri teslim almak üzere harekete geçmişti (Ağustos 1100). Bu sırada Malatya çevresinde bazı kaleleri elinde bulunduran Ermeniler ile Kişum ve Raban’ı elinde tutan Rumlar ve Ermenistan’da bir çok yerlere sahip olan Rufin oğullarından prens Kog Vasil, Haçlıların bölgeye hâkim olmaları ile birlikte ellerindeki yerleri onlara kaptıracaklarından korktukları için Gümüş Tegin’e gizlice haber gönderdiler ve Haçlılara karşı pusu kurmasını istediler. Anlaşıldığı kadarıyla, son anda fikir değiştiren Gabriel de, Gümüş Tegin’in geleceği ana kadar Bohemond’u oyaladı. Durumdan haberdar olan Gümüş Tegin, Bohemond’u pusuya düşürerek, kuzeni Richard ve ileri gelen adamları ile birlikte yakaladı (1100). Savaş alanından kaçan bir Haçlı askerinin Urfa’ya ulaşarak durumu bildirmesi üzerine Kont Baudouin de Boulogne harekete geçerek, yanında bulunan az sayıda askerle Malatya’ya hareket etti. Onun bölgeye ulaşması üzerine, herhalde sonbahara girilmesi ile sefer mevsiminin sona ermesinin de etkisiyle kuşatmayı kaldıran Gümüş Tegin bir yıl sonra tekrar gelmek üzere Sivas’a döndü. Her ne kadar Baudouin’in Türkleri üç gün boyunca takip ettiği yönünde Haçlı vekayinâmelerinde bilgi mevcut ise de, bunun savaşmak amacıyla yapılan bir hareket olmayıp, muhtemelen bir fırsatını yakalayarak Türklerin ellerinde esir bulunan Bohemond ve diğer Haçlı şeflerini kurtarmaya yönelik olduğunu kabul etmek daha doğru olur. Zira yanındaki az sayıda askerle bir savaş yapabilecek durumda değildi. Gümüş Tegin’i Türk 4 Albertus Aquensis, 574-578; Urfalı Mateos, a.g.y.; S. Runcıman, II, 21-22; I. Demirkent, a.g.m., 43-46. 5 İbnu’l-Esîr, X, 248; Albertus Aquensis, 578-581; Urfalı Mateos, a.g.y.; Anonim Süryani Vekayinâmesi, a.g.y.; S. Runcıman, II, 22-24; I. Demirkent, a.g.m., 48-53. 6 Urfalı Mateos, 204-205; İbnu’l-Kalânisî, Zeyli Târîhi Dimaşk, nşr. H. F. Amedroz, Beyrut, 1908, 138; Abû’l-Farac, Abû’l-Farac Tarihi, çev. Ö. R. Doğrul, Ankara, 1987, II, 342; Albertus Aquensis, VII, 524-526; Fulcherius Carnotensis, I, 135; Villermus Tyrensis, I, 411 vd. H i s t o r y S t u d i es Volume 4 Issue 2 Temmuz /July 2012 Hüseyin Kayhan 231 sınırlarına kadar takip ettiği anlaşılan Baudouin, daha fazla ilerlemenin tehlikeli olduğunu görerek geri dönmek zorunda kalmış ve Malatya’ya dönerek, Gabriel ile görüştükten sonra şehrin savunmasına katkıda bulunması için bir miktar asker bırakıp, Urfa’ya geri dönmüştü.7 Gümüş Tegin’in yukarıda belirtildiği üzere, 18 Eylül 1102 tarihinde Malatya’yı fethetmesi, öteden beri burada gözü olan Kılıç Arslan’ın onunla olan ilişkilerini bozmuştu. Bunu daha da derinleştiren bir başka mesele esir Bohemond’un fidyesi olayında yaşandı. Bizans imparatoru I. Aleksios Komnenos 260.000 altın gibi yüksek bir fidye karşılığında Bohemond’un kendisine verilmesini istedi. Kılıç Arslan bu pazarlığı duyunca, düşmanlara karşı uzun süredir birlikte mücadele ettiklerini hatırlatarak, imparatorun isteğinin kabul edilmesini ve alınacak fidyenin yarısının kendisine verilmesini talep etti. Anlaşıldığı kadarıyla, Kılıç Arslan’ın devreye girmesinden rahatsız olan Gümüş Tegin, büyük bir taktik hatası yaparak, imparatorla anlaşmak yerine Çukurova Ermeni Prensi Kog Vasil’in de araya girmesiyle, Bohemond’un kendisine teklif ettiği 100.000 altını ve Haçlı reisleri ile ittifakı kabul etti. Bunun sonucunda Bohemond esir tutulduğu Niksar’dan Malatya’ya gönderildi ve burada fidyesinin ödenmesinden sonra serbest bırakıldı (Mayıs 1103). Aynı zamanda Antakya’nın eski hâkimi Yağısıyan’ın esir olan kızı da serbest bırakıldı. Gümüş Tegin, imparatoru tamamen reddetmiş olmamak için Bohemond’un yeğeni Richard’ı ona hediye olarak gönderdi. İmparator, Gümüş Tegin’in bu jestine hediyelerle karşılık verdi.8 Kılıç Arslan, Bohemond gibi tehlikeli birisinin, düşmanı Bizans imparatoruna teslim edilmeyerek az bir para karşılığı serbest bırakılmasını hazmedememiş, Gümüş Tegin’e bir mektup yazarak ona hatasını bildirmişti.9 Gerçekten de, serbest kalan Bohemond, vermiş olduğu fidyenin karşılığını almak için Kınnesrin ve civarındaki yerlerin halkına haberler göndererek, onlardan vergi istemişti.10 Ayrıca, Melik Rıdvan’ın Azaz valisi Ömer’in Bohemond’un esaretini fırsat bilerek Antakya’ya bağlı el-Cûme’ye yağma akınlarında bulunması bahane edilip, Antakya Prensliği ve Urfa Kontluğu askerleri birlikte harekete geçerek Haleb’in kuzeyinde bulunan Muslimiye kasabasını ele geçirip, çevresini yağmaladılar. Buradan Haleb meliki Rıdvan’a haber göndererek, bu sefer sırasında esir aldıkları emîrlerin dışındaki insanların serbest bırakılmaları karşılığında 7.000 dinar para ve 15 at almak için anlaştılar (1103 sonları).11 Bunu tamamlar nitelikte, Urfa kontu Baudouin de Mardin taraflarına saldırıp, buranın komutanını ailesiyle birlikte esir etmiş, binlerce koyun, at ve deveyi ganimet olarak almıştı.12 7 Azîmî, 32; Süryani Mihail, Vekayinâme, İkinci Kısım (1042-1195), çev. H. D. Andreasyan, 1944 (TTK Kütüphanesi’nde bulunan basılmamış tercüme), 47; Urfalı Mateos, 204-205; Abû’l-Farac, II, 341342; Anonim Süryani Vekayi-nâmesi, 74; Fulcherius Carnotensis, I, 135; Vardan Vartabet, Türk Fütuhatı Tarihi (889-1269), çev. H.D. Andreasyan, TSM, I, 1937, 188; Albertus Aquensis, VII, 524-526; Villermus Tyrensis, I, 411 vd.; İbnu’l-Adîm, Zubdetu'l-Haleb min Târîhi Haleb, nşr. S. Dahhan, Dimaşk, 1954, II, 143-145; İbnu’l-Kalânisî, 137-138; O. Turan, 136-137; I. Demirkent, Urfa Haçlı Kontluğu Tarihi (1098-1118), İstanbul, 1974, 62-63; A. Özaydın, “Dânişmendliler”, TDİV İA, VIII, 470. 8 Urfalı Mateos, 221; Süryani Mihail, 48, 49; İbnu’l-Esîr, X, 281; Azîmî, 35; Abû’l-Farac, II, 343; Albertus Aquensis, 610-612; Villermus Tyrensis, 450-452; Vardan Vartabet, 189; O. Turan, 142-144; S. Runcıman, II, 31 vd.; I. Melikoff, “Dânishmendids”, EI², II, 110. 9 Albertus Aquensis, 612 vd.; O. Turan, 144. 10 İbnu’l-Esîr, X, 281. 11 İbnu’l-Adîm, Zubde, II, 147-148. 12 Urfalı Mateos, 222; Vardan Vartabet, a.g.y.; S. Runcıman, II, 32. H i s t o r y S t u d i es Volume 4 Issue 2 Temmuz /July 2012 Haçlılar Karşısında Dânişmendliler 232 Emîr Gâzi Devri 1105’te ölen Gümüş Tegin’den sonra Dânişmendli tahtına geçen oğlu Emîr Gâzi de güneydeki şehirlerle ilgilenmişti. 1129 yılında Ermeni kralı Toros’un ölümü üzerine durumdan yararlanan Antakya Haçlı prensi II. Bohemond Kilikya üzerine yürüyünce, durumu yakından takip ettiği anlaşılan Emîr Gâzi böyle bir gelişmeye izin vermemek için hemen harekete geçmiş ve süratle Kilikya’ya intikal etmişti. Şubat 1130 tarihinde Anazarba ovasında karşılaşan iki ordu arasında yapılan savaşta Haçlılar yenilgiye uğramışlar ve tamamen tahrip edilmişlerdi. II. Bohemond ve bütün Antakya soyluları savaş sırasında hayatlarını kaybetmişlerdi. Savaş sonrasında Antakya prensliği ordusunun bütün ağırlıkları ganimet olarak alınmıştı. Emîr Gâzi, başta Abbasî halifesi Musterşid Billah olmak üzere, Büyük Selçuklular Devleti hükümdarı Sultan Sancar ve muhtemelen Irak Selçukluları Devleti hükümdarı Sultan Mahmud’a zafernâmelerle birlikte hediyeler gönderip onların takdirini kazanmıştı.13 Emîr Gâzi, iktidarının son dönemlerinde 1131 yılında Urfa Haçlı Kontluğu üzerine bir sefer düzenlemişti. Urfa Kontu Joscelyn yaralı olmasına rağmen ordusuyla Dânişmendli ordusunu karşılamağa çıkmış ise de Dülük’te durumu ağırlaşıp hayatını kaybetmişti. Bunu üzerine yaptığı saldırıları durduran Emîr Gâzi düşman bile olsa rakibinin bu kötü durumuna saygı göstermiş ve gönderdiği bir mektupla düşmanına taziyelerini bildirip, onların bu kötü durumlarından yararlanmayı asla düşünmediğini, kendilerinden onlara o an için hiçbir zarar gelmeyeceği teminatı vererek, kendi ruh yüceliğini ortaya koymuştu.14 Emîr Gâzi’nin ölmeden önce 528/1133-34 tarihinde Suriye’deki Haçlıların üzerine bir sefer düzenleyerek Ma’arra ve Kefertâb dolaylarını istila edip onlara ağır darbeler indirdiği de anlaşılmaktadır.15 Melik Muhammed Devri 1134 yılında Emîr Gâzi’nin ölümünden sonra yerine geçen oğlu Melik Muhammed, en büyük mücadelelerini güneyde Ermeni ve Haçlılara karşı gerçekleştirdi. Bu cümleden olarak, 1135 yılında Haçlıların topraklarına girerek talan icra etmiş ve sonra ülkesine geri dönmüştü.16 1136-37 yılında büyük bir ordu ile Maraş topraklarına girmiş ve Keysun’a yürüyerek çevresindeki köyleri tahrip etmişti. Sonra da kaleyi kuşatmış ve nehrin suyunu keserek aç, susuz bıraktığı halkın teslim olmasını beklemişti. Bir yandan da çevredeki yerleşim yerlerine saldırılarda bulunarak bol ganimet almıştı. Bu sırada Bizans İmparatoru Ioannes Komnenos ve 13 Süryani Mihail, 92; Abû’l-Farac, II, 363; Anonim Süryani Vekayinâmesi, 98-99; Villermus Tyrensis, II, 43-45; Azîmî, 53; Kadı İmâdeddîn, el-Bustânu’l-Câmi Tevârîhu’z-Zemân, nşr. Cl. Cahen, “Une Chronique Syrienne du VI/XIIe siecle: Le “Butsān al-Jāmi”, BEO, VII-VIII, 1937-38, 121; İbnu’lEsîr, X, 526; O. Turan, 170; C. Cahen, Osmanlılardan Önce Anadolu, çev. E. Üyepazarcı, İstanbul, 2000, 25. 14 Süryani Mihail, 97-98; Anonim Süryani Vekayinâmesi, 99 vd.; Villermus Tyrensis, II, 51-53; I. Demirkent, Urfa Haçlı Kontluğu Tarihi (1118-1146) II, Ankara, 1987, 99-100; C. Cahen, 25. 15 İbnu’l-Esîr, XI, 26; İbnu’l-Adîm, II, 251; Ebî’l-Fidâ, Târîh, nşr. M. Dayyûb, Beyrut, 1997, II, 71; O. Turan, 172. 16 Süryani Mihail, 103. H i s t o r y S t u d i es Volume 4 Issue 2 Temmuz /July 2012 Hüseyin Kayhan 233 Kont Baudouin’in şehrin yardımına geldikleri haberinin gelmesi üzerine Melik Muhammed kuşatmayı kaldırarak askerleriyle ülkesine geri dönmüştü.17 Melik Muhammed, Mayıs-Haziran 1141 tarihinde Maraş topraklarına girerek bir kale fethetmiş ve halkını da tutsak almıştı. Bunu Haçlıların kendi topraklarında yaptıkları saldırılara misilleme olarak yapmıştı.18 Aynuddevle Devri Malik Muhammed, kardeşi Aynuddevle ile aralarının bozulması üzerine Elbistan ve Ceyhun mıntakasını işgal ederek onu Dânişmendli ülkesinden kovmuştu. Ülkesinden ayrılmak zorunda kalan Aynuddevle Hanzit’e gitmiş, oradan Amid’e geçmiş ve nihayet Urfa kontu Joscelyn’in yanına giderek Urfa Haçlı Kontluğu’na sığınmıştı.19 Aynuddevle, Harput hâkimi Artuklu Kara Arslan ile birlikte Haçlılara ve Ermenilere karşı harekete geçerek Adıyaman, Palu, Kâhta ve Gerger’i ele geçirip, binlerce Hıristiyanı esir almıştı (1151).20 Görüldüğü üzere, bütün Dânişmendli hükümdarları Haçlılarla yoğun bir mücadele yürütmüştür. Bu mücadelelerin etkili olduklarını söylemek mümkündür. Özellikle Gümüş Tegin Ahmed Gâzi, Emîr Gâzi ve Melik Muhammed’in mücadeleleri çok etkili olmuştur. Dânişmendliler birinci ve ikinci Haçlı seferinde Selçuklulara verdikleri destekle Haçlıların yenilmesinde büyük pay sahibi oldular. Birinci Haçlı seferi ile kurulan Haçlı devletleri ile mücadele ederek onların tehditlerinin bütün bölgeyi ve İslâm dünyasını sarmasını önlediler. Bu yönüyle onların Haçlılar karşısında önemli bir tarihi görev başardıklarını söylemek yanlış olmaz. KAYNAKÇA ABÛ’L-FARAC, Abû’l-Farac Tarihi, çev. Ö. R. Doğrul, Ankara, 1987. ALBERTUS AQUENSIS, Liber Christianae Expeditionis pro Ereptione, Alm. tr. H. Hefele, Albert von Aachen, Geschichte des Ersten Kreuzzuges, Jena, 1923. ANNA KOMNENA, Alexiad, çev. B. Umar, Malazgirt’in Sonrası, İstanbul, 1996. ANONİM SÜRYANİ VEKAYİ-NÂMESİ, Kısmen İng. tr. M. A. S. Tritton, "The First and Second Crusaders from an Anonymous Syriac Chronicle", JRAS, 1933. AZÎMÎ, Azîmî Tarihi (Selçuklular Dönemiyle İlgili Bölümler), nşr. ve çev. A. Sevim, Ankara, 1988. CAHEN, C., Osmanlılardan Önce Anadolu, çev. E. Üyepazarcı, İstanbul, 2000. 17 Urfalı Mateos, 287-290; O. Turan, 174; S. Runciman, II, 165. Azîmî, 64; Süryani Mihail, 115; Abû’l-Farac, II, 376. 19 Süryani Mihail, 111. 20 Anonim Süryani Vekayinâmesi, 299. 18 H i s t o r y S t u d i es Volume 4 Issue 2 Temmuz /July 2012 Haçlılar Karşısında Dânişmendliler 234 DEMİRKENT, I., “1101 yılı Haçlı seferleri”, Prof. Dr. Fikret Işıltan’a 80. Doğum Yılı Armağanı, İstanbul, 1995. DEMİRKENT, I., Urfa Haçlı Kontluğu Tarihi (1098-1118), İstanbul, 1974. DEMİRKENT, I., Urfa Haçlı Kontluğu Tarihi (1118-1146) II, Ankara, 1987. EBÎ’L-FİDÂ, Târîh, nşr. M. Dayyûb, Beyrut, 1997. FULCHERİUS CARNOTENSIS, Gesta Francorum Iherusalem Peregrinantium, İng. tr. F. R. Ryan, A History of the Expedition to Jerusalem 1095-1127, Tennessee, 1969. GESTA FRANCORUM ET ALİORUM HİEROSOLİMİTANORUM, İng. tr. R. Hill, The Deeds of The Franks, Oxford, 1979. İBNU’L-ADÎM, Zubdetu'l-Haleb min Târîhi Haleb, nşr. S. Dahhan, Dimaşk, 1954. İBNU’L-ESÎR, el-Kâmil fî’t-Târîh, çev. A. Ağırakça, A. Özaydın, İstanbul, 1987. İBNU’L-KALÂNİSÎ, Zeyli Târîhi Dimaşk, nşr. H. F. Amedroz, Beyrut, 1908. KADI İMÂDEDDÎN, el-Bustânu’l-Câmi Tevârîhu’z-Zemân, nşr. Cl. Cahen, “Une Chronique Syrienne du VI/XIIe siecle: Le “Butsān al-Jāmi”, BEO, VII-VIII, 1937-38. MELİKOFF, I., “Dânishmendids”, EI², II. ÖZAYDIN, A., “Dânişmendliler”, TDİV İA, VIII. RUNCIMAN, S., Haçlı Seferleri Tarihi, çev. F. Işıltan, Ankara, 1987. SÜRYANİ MİHAİL, Vekayinâme, İkinci Kısım (1042-1195), çev. H. D. Andreasyan, 1944 (TTK Kütüphanesi’nde bulunan basılmamış tercüme). TURAN, O., Selçuklular Zamanında Türkiye Tarihi, İstanbul, 1984. URFALI MATEOS, Urfalı Mateos Vekayi-nâmesi (952-1136) ve Papaz Grigor'un Zeyli (1136-1162), çev. H. D. Andreasyan, Ankara, 1987. VARDAN VARTABET, Türk Fütuhatı Tarihi (889-1269), çev. H.D. Andreasyan, TSM, I, 1937. VİLLERMUS TYRENSIS, Historia Rerum in Partibus Transmarinis Gestarum, İng. tr. A. C. Krey, A History of Deeds Done Beyond The Sea, Newyork, 1943. H i s t o r y S t u d i es Volume 4 Issue 2 Temmuz /July 2012