SİNİR SİSTEMLERİ

advertisement
SİNİR SİSTEMLERİ
I. CANLILARIN SİNİR SİSTEMLERİ
1. Tek Hücrelilerde Duyarlılık
Tek hücrelilerin ve daha basit canlıların hiçbirinde sinir sistemi yoktur.
Paramesyum’da, sillerin altında bulunan kaide cisimciklerinden çıkan bazı
lifçikler (nörofibril), tüm sitoplazma içinde iletimi sağlarlar. Amip
uyartılara karşı basit tepkiler gösterebilir. Örneğin, besine yaklaşma, iğne
ucundan kaçma gibi.
2. Omurgasızlarda Sinir Sistemi
•
Hidra ve diğer Sölenterlerde özelleşmiş sinir
hücreleri gelişmiştir. Bu hücreler vücut boyunca bir
ağ görünümünde dağılırlar. Bu sinir ağının yapısında
yer alan tüm hücreler birbirileriyle bağlantılıdır.
Vücudun herhangi bir yerindeki uyartı her tarafa iletilir.
Bunlarda beyin görevi gören özel bir yapı yoktur.
•
Şekil: Hidra'da Sinir Ağı
Planarya’da vücudun iki tarafında uzanan bir çift sinir şeridi ile
bunları birbirine bağlayan sinir ağından oluşur. Bu şekildeki sinir
sitemlerine ip merdiven sinir sistemi denir. Baştaki düğümler beyin
görevi yapar.
•
Eklem bacaklarda ve Halkalı solucanlarda; karın tarafında
boydan boya uzanan bir sinir sistemi görülür. Beyin ve bazı duyular
vardır.
3. Omurgalılarda Sinir Sistemi
En gelişmiş sinir sistemi omurgalılarda görülür. Bütün omurgalılarda
benzer yapı gösteren sinir sistemi; merkezi sinir sistemi ve çevresel sinir
sistemi olmak üzere iki kısımda incelenir. Sinir sistemi nöron adını
verdiğimiz özelleşmiş sinir hücrelerinden meydana gelir.
II. SİNİR SİSTEMİNİN GENEL YAPISI
Sinir sisteminin yapı ve görev birimi olan
nöron; geniş bir hücre gövdesi ve bu gövdeden
çıkan uzantılara sahiptir.
1. Nöronun Yapısı ve Özellikleri
Nöron gövdesinden iki tip uzantı çıkar. Bu
uzantılardan kısa ve ince olanlarına dentrit
denir. Dentritler içinde en uzun ve kalın olanı
ikinci uzantıyı oluşturur. Buna akson denir.
Aksonlar miyelinli ve miyelinsiz olmak üzere
iki çeşittir. Miyelinsiz aksonlarda izolasyonu
sadece hücre yapar. Miyelinli aksonlarda
impuls iletimi, miyelinsiz aksonlara göre 10
kat daha hızlıdır.
Şekil: Bir Sinir Hücresinin Yapısı
2. Nöron Çeşitleri
Nöronlar görevlerine göre üç gruba ayrılırlar.
•
Duyu Nöronları : Duyu organlarında bulunan reseptörlerden
aldıkları impulsları (uyartı) beyne ya da omuriliğe ileten nöronlardır.
•
Motorik Nöronlar : Beyin ya da omurilikten aldığı emirleri tepki
organına ileten nöronlardır.
•
Ara Nöronlar : Genelde merkezi sinir sisteminde ve omurilikte yer
alan duyu, ara ve motor nöronları birbirine bağlayan nöronlardır.
3. İmpulsun Oluşumu ve İletimi
Dıştan veya içten gelen uyartıların sinir hücresinde oluşturduğu elektriksel
ve kimyasal değişime impuls adı verilir. Nöronlarda impulsun iletilme
yönü daima nöron gövdesinden akson uzantılarına doğru olur. Uyarının
nöronda impuls oluşturması ve impuls iletimi elektro-kimyasal olarak
gerçekleşir.
Nöron hücreleri uyarılmadığı zaman polarize (kutuplaşmış) durumdadır.
Yani hücre dışı (+) içi ise (–) durumdadır. Bu olay sodyum ve potasyum
iyonlarının eşit olmayan dağılımından kaynaklanır. (Na+) dışta fazla, (K+)
ise içte fazladır.
Sinir hücre zarının Na+ ile K+ iyonlarına karşı geçirgenliği farklıdır. Sinir
hücrelerinden Na+ aktif taşımayla hücre dışına verilirken, K+ hücre içine
aynı yolla alınabilmektedir.
Sodyum pompalanması olarak bilinen bu işleme bağlı olarak, dinlenme
durumundaki sinir hücresinde, dış ortama oranla, daha çok K+ bulunduğu
halde daha az Na+ bulunur. Bu nedenle sinir hücre zarı kutuplaşmıştır
(Polarizasyon).
Şekil : Uyarılmış Sinir Telinde İyonların Değişimi ve
İmpulusun İletimi (Elektriksel Etki)
Sinir hücresi uyarılınca, uyarılan bölgede Na+ ve K+ iyonları zıt yönde yer
değiştirirler.
Bu değişim hücre zarının o bölgesindeki zarın dıştan (–), içten ise (+)
yüklenmesine neden olur. Sinir hücresindeki bu değişim olayına
depolarizasyon denir. Bir bölgede gerçekleşen depolarizasyon yan
taraftaki Na+ ve K+ iyonlarının da yer değiştirmesine neden olur. Bu
şekildeki değişim tüm sinir hücresinin aksonu boyunca ilerler.
İmpuls sinir telinin bir bölgesinden geçtikten sonra o bölge eski durumuna
döner (Repolarizasyon). Böylece bu bölge yeni bir impulsun iletimine
hazır hale gelir.
Eğer sinirin uyarılan bölgesi, eski durumuna dönmeden, aynı nokta ikinci
kez uyarılırsa, sinir bu uyartıya tepki göstermez.
İmpuls iletimi sırasında hücre bol miktarda O2 harcar, ATP
kullanır. Sonuçta CO2 ve ısı açığa çıkar.
Bir nöronda impulsun başlayabilmesi için gereken en az uyarı şiddetine
eşik şiddeti (eşik değer) denir. Bu değerin altındaki uyaranlar impuls
oluşturamaz. Sinir hücresi, eşik şiddeti veya bunun üzerindeki uyartılara
karşı maksimum tepki verir. Bu nedenle bu olaya “ya hep ya hiç”
prensibi adı verilir.
4. Sinaps ve İmpulsun Sinapstan Geçişi
Bir sinir hücresinin aksonu ile diğer bir sinir hücresinin dentritinin uç uca
geldikleri bölgelere sinaps (bağlantı) denir.
İmpulslar daima aksonlardan dentritlere sinaptik bölgeler üzerinden
iletilirler. Yalnız bu bölgelerdeki iletim sinir hücresi boyunca olan iletimden
daha yavaştır. Çünkü geçiş sadece kimyasaldır.
Sinapsı oluşturan akson ucu ile dentrit arasında bir açıklık bulunur. Akson
ucuna gelen impulslar, sinaptik keselerinden nörotransmitter adı verilen
bazı kimyasal maddelerin sinaptik boşluğa boşalmasına neden olurlar.
Diğer sinir hücresinin üzerindeki reseptörler tarafından algılanan bu
maddeler bu hücrede yeni bir impulsu başlatırlar.
Sinapsların özellikleri:
•
İmpulslar sinapslardan tek yönlü (aksondan dentrite doğru)
geçerler.
•
Beyin hücrelerindeki bazı sinapslarda impulslar her iki yönde de
geçebilir.
•
İmpulsların sinapstan geçişi, sinir hücresindeki iletimden daha yavaş
olur.
•
İmpulsların sinapslardaki iletimi nörotransmitter maddelerle
sağlanır. Yani kimyasaldır.
•
İmpuls geçişini engelleme ve kolaylaştırma (seçici direnç) olayları
sinapslarda olur.
•
Sinapslar sadece iki sinir hücresi arasında olmaz. Bir sinir teli ile bir
kas, reseptörler veya bir bez arasında da olabilir.
5. İmpulsun Hedefe Taşınma Biçimleri
Sinirsel iletim sinirler ve hormonların ortak çalışmasıyla olmaktadır.
İlk uyaran bir iç salgı bezini etkileyerek hormon salgılanmasına neden
olur. Hormonların kanda belirli bir konsantrasyona ulaşmasıyla ilgili
dokunun hücreleri uyarılır.
Çevreden gelen uyarılar sinir sistemini etkiler. Sinir sistemi de sinir yoluyla
ilgili dokuları uyarır.
Şekil : Sinir ve Endokrin Sistemin Birlikte Çalışması
Çevreden gelen ilk uyaran önce sinir sistemini etkiler; sinir sistemi iç salgı
bezlerini uyarır ve iç salgı bezleri de kan yoluyla ilgili doku hücrelerini
harekete geçirerek uyarana cevap verilmesi sağlanır.
III. İNSANDA SİNİR SİSTEMİ
İnsanda sinir sistemi merkezi sinir sistemi ve çevresel sinir sistemi olmak
üzere iki kısımda incelenir.
A. MERKEZİ SİNİR SİSTEMİ
Beynin kısımlarını ve omuriliği içine alır.
1. Beyin ve Kısımları
Sinir sisteminin esas merkezini oluşturan beyin, omurilik soğanı ve
omurilik isimli yapılar üç katlı bir bağ dokusu ile sarılmıştır. Buna
meninges (beyin zarı) denir. Menenjit hastalığı bu zarların iltihaplanması
olayıdır.
Beyin zarı üç kısımdan oluşur:
•
Sert Zar : Kafatası kemiklerine yapışmış olan kalın, dayanıklı bir
zardır.
•
Örümceksi Zar : Ortada olup ince bağ dokusu iplikleriyle, iki zarı
birbirine bağlar.
•
İnce Zar : Beyni besleyen kan damarlarıyla donatılmış, hem beyne
hem de omuriliğe sıkı sıkıya bağlı bir zardır.
Örümceksi zar ile ince zar arasındaki boşluklarda beyin
sıvısı (beyin omurilik
sıvısı = BOS) bulunur. Bu sıvı beynin şiddetli sarsıntı ve
çarpmalara karşı korunmasında yardımcı olur. Omurilikteki
zar yapısı da beyindeki gibidir.
Beynin en büyük ve geniş kısmı ön beyin adını alır. Uç beyin ve ara beyin
olmak üzere iki kısımdan oluşur.
a. Uç Beyin (Beyin Yarımküreleri): Bu bölüm insanın öğrenilmiş
davranışlarını yönetir. Kompleks psikolojik olaylardan olan bilinç, hafıza,
zeka, sağduyu ve duyuların değerlendirilmesi, beyin yarım kürelerinin
fonksiyonlarına bağlı organizma faaliyetleridir.
b. Ara beyin : Ara beyin, talamusu, hipotalamusu ve hipofiz bezinin arka
bölgesini içine alır. Bitkisel hayatın kontrol merkezi veya bütün otomatik
hareketler ile metabolizmada dengelerin kurulması bu merkez sayesinde
olur.
•
Talamus : Talamusun büyük bir kısmı beyin yarım kürelerine gelen
ve giden sinirlerin geçiş bölgesidir. Koku hariç tüm duyusal impulslar
büyük beyne giderken talamustan geçer. Acı, sıcaklık ve belirli diğer
duyusal impulslar talamus içerisinde duyu olarak benlik kazanır.
Daha sonra beyin korteksinin ilgili merkezlerine iletilir.
•
Hipotalamus : Hipotalamus otomatik işlevlerin denetlenmesi için
önemli bir merkezdir.
•
Vücut sıcaklığı, su dengesi, iştah, heyecan bu merkezin önemli
işlevleridir. Hipotalamus, salgı yapan sinir hücrelerinin de bulunduğu
bir merkezdir. Bu salgılar hipofiz bezinin ön lobundan hormon
salgılanmasını uyarır. Eşeysel yönelme ve olgunlaşma merkezleri de
hipotalamusda bulunur.
•
Hipofiz : Hormonal salgıların kontrol merkezidir. Hipofizin endokrin
bezleri etkilemesi sinir ve salgı sisteminin yakın ve fonksiyonel
ilişkisini gösterir.
c. Orta Beyin : Beyincik ve ara beyin arasında kalan kısımdır. Fazla ışıkta
göz bebeklerinin kısılması, buradaki refleks merkezleri ile idare edilir. Orta
beyinde kas tonusunu ve vücudun duruşunu düzenleyen merkezler
bulunur.
d. Arka Beyin : Arka beyin beyincik ve omurilik soğanından meydana
gelir.
•
Beyincik: Beyincik motorik düzenleme ve denge merkezidir. Duyu
organlarından, kaslardaki almaçlardan, kulağın denge ile ilgili
kısımlardan gelen uyarılar bu organa ulaşır.
Beyincik vücudun duruşunu ve kasların tonus halini düzenler. Beyincik
zedelenirse insanda kas hareketleri düzensizleşir.
Şekil : Merkezi Sinir Sisteminin Kısımları
•
Omurilik Soğanı : Birçok yönüyle omuriliğe benzer. Omuriliğe inen
ve çıkan sinir demetlerinin bazıları buradan doğrudan doğruya geçer
bazıları da burada çaprazlaşır. Omurilik soğanındaki sinir merkezleri,
solunum, sindirim, dolaşım, boşaltım, salgılanma ve üreme
gibi önemli olayları düzenler. Omurilik soğanında soluma, yutma,
çiğneme, öksürme, hapşırma, kusma, kan damarlarının büzülmesi
ve gevşemesi, kalp atışı, tükrük salgılanması gibi reflekslerin kontrol
edildiği merkezlerin bulunduğundan hayat düğümü de denir.
2. Omurilik
Omurilik, omurganın ortasındaki boşluğa yerleşmiştir. Omuriliğin dış tarafı
beyindekinin tersi bir yapıda olup ak maddeden, iç kısmı ise boz
maddeden meydana gelmiştir. Omurilikten 31 çift duyu ve hareket siniri
yani karma sinir çıkar.
Şekil : Omuriliğin Enine Kesiti ve Sinirlerin Durumu
Omuriliğin temel görevleri şöyle sıralanabilir :
•
Beyne gelen ve beyinden çıkan impulsları iletmek
•
Bir refleks merkezi olarak çalışmak
•
Alışkanlık hareketlerini denetlemek
Refleks : Reseptörlerin (alıcıların) uyarılması ile kas ve bez gibi
organlarda meydana getirilen istek dışı aktivitedir. Omurilik refleksleri
çizgili kasların kasılmasıyla gerçekleşen istemsiz hareketlerdir.
•
Elimize iğne battığında aniden çekilmesi,
•
Diz kapağına vurulduğunda ayağın öne fırlaması,
•
Beyni çıkarılmış bir hayvanın bazı uyartılara reaksiyon göstermesi
birer refleks hareketidir.
Şekil : Bir Refleks Yayının Çalışması
İnsanlarda doğuştan gelen bazı ortak refleksler vardır. Bunlara kalıtsal
refleksler denir. Örneğin; yeni doğmuş bir bebekteki emme refleksi, göz
kapağının kırpılması ve parlak ışıkta göz bebeklerinin küçülmesi gibi. Daha
sonra öğrenilmeyle oluşan refleksler de vardır. Bunlara da şartlı
refleksler denir.
Örgü örmek, güzel yazmak, tören yürüyüşü, yüzmek, araba kullanmak,
müzikle dans etmek, limon görünce tükrük salgılamak birer koşullu
reflekstir.
Beyin, gerektiğinde refleksleri baskılayabilir ve yönlendirebilir.
B. ÇEVRESEL SİNİR SİSTEMİ
Beyin ve omurilikten çıkan, onları vücuttaki bütün alıcı ve uyarılan
dokulara bağlayan sinirlere çevresel sinir sistemi denir. Sinirler ve bazı
küçük sinir düğümlerinden oluşmaktadır.
•
Beyin Sinirleri : İnsan beyninin değişik bölgelerinden 12 çift sinir
çıkar.
•
Omurilik Sinirleri : Omuriliğin arka ve ön kökler olarak adlandırılan
bölgelerinden 31 çift sinir çıkar. Omurilikteki ön kökten çıkan
sinirlerin tahrip olması, hangi bölgeyi besliyorsa o bölgenin felç
olmasına neden olur.
Çevresel sinir sistemi görev ve işleyiş bakımından somatik sinir sistemi ve
otonom sinir sistemi olarak ikiye ayrılır.
1. Somatik Sinir Sistemi
Motor ve duyu nöronları ile donatılmıştır. Bu nöronların hücre gövdeleri
merkezi sinir sisteminde bulunur. Aksonları ise doğrudan iskelet kaslarına
gider ve isteğimizle çalışan organları (iskelet kaslarını) idare eder.
Koşma, zıplama, bağırma, resim yapma gibi beynin kontrolünde olan
hareket ve davranışlarımızı bu sistem yardımıyla yürütürüz.
2. Otonom Sinir Sistemi
Çevresel sinir sistemi içinde incelenir ve organizmadaki istemsiz
hareketlerin kontrolünü sağlar.
Otonom sinir sisteminde sadece motor sinirler vardır. Bu motor sinirler
organların hızlı çalışmasını veya yavaşlamasını sağlar. Beyin şuurumuz
dahilinde otonom sinir sistemine hükmedemez. Ancak otonom sinir
merkezlerini kontrol eder.
Bu sistem birbiriyle zıt çalışan sempatik ve parasempatik sinirlerden
meydana gelir.
a. Sempatik Sistem : Sempatik sistem, özellikle organizma zor
durumlarda kaldığı zaman etkilidir. Hızlandırıcı etki yapar.
Sempatik sistemin çalışmasıyla kan basıncı ve kan glikozu yükselir, kalp
atışları hızlanır, kıllar dikleşir, kan damarları daralır, terleme artar ve göz
bebekleri genişler; genellikle vücutta bir stres doğmasına neden olur. Bu
durum uzun sürerse vücudun direnci azalır ve zayıflar.
b. Parasempatik Sistem : Sempatik sistemin aksine organların
faaliyetlerini yavaşlatıcı bir etkiye sahiptir. Ayrıca sindirim sisteminin
peristaltik hareketlerini hızlandırır. Parasempatik sinirlerden olan vagus
siniri asetil kolin hormonu salgılayarak kalp atışlarını yavaşlatır ve kan
basıncını düşürür.
IV. DUYU ORGANLARI
İnsanda beş çeşit duyu organı bulunur. Duyu organlarımızdaki reseptörler,
aldıkları uyarı çeşidine göre gruplandırılabilirler.
•
Kemoreseptörler : Burun ve dilde bulunan koku ve tat
reseptörleridir. Kimyasal uyarıları algılarlar. Bazı iç organlarda da
vardır.
•
Fotoreseptörler : Gözde bulunur. Işık uyarılarını algılarlar. Koni ve
çomak hücreleri olarak iki çeşidi vardır.
•
Mekanoreseptörler : Mekanik ve fiziksel uyarıları algılarlar. Deride
ve kulakta bulunur. Deride bulunanların bazıları sıcak veya soğuğu
almaya özelleşmiştir. Bunlara termoreseptör de denir.
A. GÖZ ve GÖRME DUYUSU
Göz, görme ile ilgili temel yapılar ve koruyucu yapılardan meydana gelir.
Koruyucu yapılar kaşlar, kirpikler, göz kapakları, göz yaşı bezleri ve göz
yuvarlağını göz çukuruna bağlayan kaslardan oluşmuştur.
Şekil : Gözün Yapısı ve Kısımları
1. Gözün Yapısı ve Görme
Göz yuvarlağı dıştan içe doğru, sert tabaka, damar tabaka ve ağ
tabakadan meydana gelir.
a. Sert Tabaka : Göz yuvarlağını dıştan saran beyaz bağ dokudan
oluşmuş sert bir tabakadır. Sert tabaka göz yuvarlağının ön tarafında
saydam bir yapı kazanır. Burası kornea adını alır. Işığı kırıcı etkiye
sahiptir.
b. Damar Tabaka (Koroid) : Sert tabakanın altında damarlarca zengin
bir tabakadır. Çok miktarda melanin pigmenti bulunur. Bunlar göz içinde
siyah karanlık bir odanın oluşmasını sağlar ve göz içi yansımalarını önler.
Damar tabaka gözün ön kısmında iris adı verilen, gözümüzün renkli
kısmını oluşturur. İrisin yapısında bulunan kaslar göz bebeğinin
genişlemesini ya da daralmasını sağlarlar.
İrisin ortasında göz bebeği açıklığı bulunur. Göz bebeğinin daralıp
genişlemesi ile göze gelen ışık miktarı ayarlanır. İrisin hemen arkasında
göz merceği yer alır. Mercek, cisimden gelen ışınları kırarak ağ tabaka
üzerine düşmesini sağlar.
c. Ağ Tabaka (Retina) : Işığa duyarlı reseptör hücrelerinin ve sinirlerin
bulunduğu tabakadır. Bu bölgede çomak ve koni reseptörleri bulunur.
Işık → Kornea → Ön oda → Arka oda → Göz merceği →
Retina → Reseptörler (Sarı benek) → Göz sinirleri →
Beyindeki görme merkezi.
Duyu nöronların aksonları, gözün arka tarafında bir noktada birleşerek göz
sinirini oluştururlar. Bu sinir göz yuvarlağından dışarı çıkar. Bu bölgede
çubuk (çomak) ve koni hücreleri yoktur. Görme duyusunun alınmadığı bu
yere kör nokta denir.
Göz merceğinin merkezi ile aynı hat üzerinde bulunan retina merkezi,
görme işleminin en fazla olduğu bölgedir (sarı benek). Bu bölgede parlak
ışığı ve bir cismin ayrıntılarını seçmekle sorumlu ışığa duyarlı koniler
kümelenmiştir.
Retinanın her yerine dağılmış, cisimlerin şekillerini algılamaya yarayan
çomak hücreleri bulunur. Bu hücreler az ışıkta duyarlıdır. Ancak renklere
karşı duyarsızdır.
2. Göz Kusurları
a. Miyopluk : Göz yuvarlağı optik eksen doğrultusunda uzamışsa,
merceğin kırıcılığı azalır ve görüntü retinanın önünde oluşur. Net görüntü
elde edilemez. Miyop fertler yakını iyi görür, uzağı iyi göremezler. Kalın
kenarlı merceklerden yapılmış gözlüklerle bu kusur giderilebilir.
b. Hipermetropluk : Göz yuvarlağı optik eksene dik olarak uzayıp
şişkinleşirse, merceğin kırıcılığı artar ve görüntü retinanın gerisine düşer
ve netlik sağlanamaz.
Böyle kişiler, uzağı iyi gördükleri halde, yakını iyi göremezler. Görüntüyü
netleştirmek için ince kenarlı merceklerden yapılmış gözlükler kullanılır.
c. Astigmatizm : Saydam tabaka ve merceğin yüzeyindeki
kavislenmeden meydana gelen bozukluk bu göz kusuruna neden olur.
Böyle kişiler cisimleri bulanık görürler. Görüntüyü netleştirmek için,
düzensiz olarak sıkıştırılmış özel mercekler kullanılır.
d. Presbitlik : Yaşlandıkça merceğin esnekliğinin kaybolmasıyla ortaya
çıkar. 40 cm den daha yakını göremezler. İnce kenarlı mercekle düzeltilir.
e. Renk körlüğü : Renkli görmeyi sağlayan 3 tip koniden bir veya ikisinin
genetik bozukluk sonucu bulunmamasından ortaya çıkar. Kalıtsaldır,
düzeltilemez. Bu kişiler genellikle kırmızı ve yeşil renkleri ayırt edemezler.
(Daltonizm)
f. Şaşılık : Göz kaslarının uzun veya kısa olması sonucu göz bebeğinin
yana kaymasıdır. Ameliyatla düzeltilebilir.
B. KULAK ve İŞİTME DUYUSU
Bütün omurgalılarda işitmeyi sağlayan yapılar vardır. Özellikle korti
organının bulunduğu iç kulak ortaktır. İnsan kulağı üç kısımda incelenir.
1. Dış Kulak
Kulak kepçesi sadece memelilerde bulunur. Sesi toplayarak kulak yoluna
iletir. Dış kulak yolu ve kulak zarı bulunur. Ses dalgalarını orta ve iç
kulağa iletir. Kulak zarı, havayla gelen ses dalgalarını titreşimlere çevirir.
2. Orta Kulak
Dışta kulak zarı, içte oval pencere ile kapatılmış bir odacıktır. Üç küçük
kemik bulunur. Çekiç, örs ve üzengi adı verilen bu kemikler, ses
dalgalarını kuvvetlendirerek iç kulağa aktarırlar. Ayrıca bu bölgede kulağı
yutağa bağlayan östaki borusu bulunur. Bu yapı, iç kulakta basıncı
dengeleyerek kulak zarının patlamasını engeller.
Şekil : Kulağın Yapısı ve Kısımları
3. İç Kulak
Kulağın en karmaşık kısmıdır. Bu bölgede işitmeyle ilgili olan kısım kohlea
ve denge ile ilgili kısım yarım daire kanalları ve kesecikler
bulunmaktadır. İnsanda denge, yarım daire kanalları ile tulumcuk ve
kesecik tarafından sağlanır.
Tulumcuk ve keseciğin içinde otolit denilen CaCO3 den yapılmış kulak
taşları vardır. Bu taşlar yerçekiminin etkisiyle kesecik ve torbacığın
tabanındaki titrek tüylü hücrelere basınç yaparlar. Vücudun durumu
değiştiği zaman otolitlerin de duyu hücrelerine yaptığı bölgesel basınç
değişir. Böylece yeniden, organizmanın eski şekline dönmesi uyarılarak
denge sağlanmış olur.
Yarım daire kanallarının içinde endolenf, dışında ise perilenf adı verilen
sıvılar bulunur.
Kanallar ampul denilen şişkinliklerle sonlanır. Ampuller
buralardan çıkan bağlantılıdır. Ampuller içinde kirpikli
hücreler vardır ancak otolitler yoktur. Kirpikli hücreler
kanalların içini dolduran sıvının hareketiyle uyarılır. Sıvının
akışı ile yapılan ikazla, kirpikli hücreler tarafından sinir
impulsu oluşturulur.
İmpulslar beyinciğe aktarılarak dengemiz sağlanır.
İşitme : İşitme olayının gerçekleştiği yer kohlea (salyangoz) dır. Çünkü
işitme reseptörleri buradaki korti organlarında bulunur.
İşitme Olayının Basamakları
Ses dalgaları → Kulak kepçesi → Kulak yolu → Kulak zarı
→ Çekiç → Örs → Üzengi → Oval pencere → Vestibular
kanal → Kohlea kanalının üst zarı → Endolenf → Korti
organı → İşitme sinirleri → Beyin işitme merkezi
C. BURUN ve KOKU DUYUSU
Burun iki delikle dışarıya açılırken, diğer taraftan yutağa bağlanır. Burun
içinde mukus salgısı üreten epitel hücreleri bulunur. Mukus ve burun içi
kılları dışarıdan gelen havanın hızının kesilmesi, ısıtılması, partiküllerden
ve mikroplardan temizlenmesi işlevini yerine getirirler.
Kokunun algılanabilmesi için uyaranın gaz halinde olması gerekmektedir.
Bu gaz tanecikleri sarı bölge adı verilen kısma çarptığında buradaki koku
reseptörlerini uyararak impulsların oluşumunu sağlar. Bu impulslar koku
soğancığındaki sinirlerle beyne gönderilerek burada değerlendirilir.
Koku reseptörleri çabuk yorulur. Bunun için kötü kokulu bir
odaya girdiğimizde bir süre sonra, o kokuyu algılayamaz
hale geliriz. Ama farklı frekansta bir koku oluşursa hemen
algılarız.
D. DİL ve TATMA DUYUSU
Çeşitli besinlerdeki tatları almamızı sağlayan duyu organımız dilimizdir.
Dilimiz sayesinde hangi besinlerin yenilip yenilmeyeceği bir dereceye
kadar belirlenmektedir. Tat duyusunun oluşabilmesi için besinin mukusta
çözünür olması gereklidir.
Dilin üzerinde epitel doku bulunur. Tat alma reseptörleri dildeki papilla adı
verilen tomurcuklarda yerleşmiştir. Ayrıca; dilde deride bulunan
reseptörlerin çoğu bulunur.
Şekil : Dilin Yapısı ve Tatma Bölgeleri
E. DERİ ve RESEPTÖRLERİ
İnsan derisinde dokunma, basınç, sıcaklık ve ağrı gibi duyuları alan birçok
reseptör bulunur. Bunların derideki dağılımı eşit değildir.
Şekil : Derinin Kesiti ve Kısımları
Download