M. Meclisi B : 128 dileridir, % 4 ü sanayi kredileridir, % 2,2 isi de küçük sanayi, el sanatları ve esnafa aidolan kredilerdir. Şu dağılım bile gösteriyor ki, kre­ diler bu haomııyla dahi oynıyabileceği rolden daha az etkin bir rol oynamıştır. Çünkü yarı­ sından .fazlası üretime değil, ticarete giden krediler olmuştur. Ve 1962 ile 1965 i mukayese ettiğimiz zaman toplam krediler arasında tica­ ri kredilerin payının yükselmekte olduğunu, 1962 de % 49 iken 1965 te % 54,8 e yükseldiğini görüyoruz. Bu ticari kredilere baktığımız zaman diğer gözümüze çarpan 'bir nokta ticari kredilerin büyük payının dış ticarete gittiğidir. Duş tica­ retten geri kalan ticari krediler de büyük tüc­ carlara büyük meblâğlar halinde gitmektedir. ıŞimdi dış ticaret, bilindiği gibi, kalkınma ile yakından ilgili bir konudur. Çünkü, dış ti­ caret ihaıcmı bir taraftan kalkınma için gerekli finansmanı, dövizleri temin edecektir, diğer taraftan dış ticaret hacmi yine kalkınma için gerekli yatırım maddelerinin ve 'hammaddele­ rin ithalini mümkün kılacaktır. Oysa, yine plân­ da verili en rakamlara göre dış ticaret kalkın­ mamızda oynaması gereken olumlu rolü o l a ­ mamaktadır. Gayrisâfi millî hâsıla Birinci Plân döneminde % 29,5 arttığı halde, dış tica­ ret hacmi yaklaşık olarak % 21 nisbetinde art­ mıştır. Plânda gayet açıkça da belirtiliyor ki, bundan dolayı dış ticaret kalkınmada sürükle­ yici bir rol oynıyaeağına sınırlayıcı bir rol oy­ namıştır ve kalkınmamız üzerinde tutucu bir etki yapmıştır. Yine plânda belirtiliyor ki, dış ticaretteki bu tutucu, geriletici eğilim, yalnız son yıllara, Birinci Plân dönemine has bir hâ­ dise de değildir, eskiden beri dış ticaretimiz hep bu eğilimi göstermektedir. O kadar ki, 1953 teki dış ticaret hacmi ancak 1964 te aşı­ labilmiştir ve 1966 da 1953 ü aşma nisbeti de ancak % 28 oranında olmuştur. Yani demek ki dış ticaretimizde birtakım köklü sebepler var ki, bu, dış ticaret hacmini kalkınmamız üzerinde geriletici ve tutucu bir rol oynamaya, bir .etki göstermeye sevk ediyor. Diğer taraftan dış ticaret hacmi kalkınma­ mız için gerekli olan yatırım malları ve ham­ madde ithaline de müsaade vermemektedir. Şimdi, demek ki, kredi bacmmda yarıdan faz­ la payın ticarete gitmesi, bu ticari krediler arasında da yine aslan payının dış ticarete git- — 627 29 . 6 . 1967 0:2 mesi ve milyonlara varan bu kredilerle çok ufak bir grupun milyonlara varan özel kazan/ç, gelir sağlamaları, memleket ekonomisi üzerinde tutu­ cu ve önleyici bir tesir göstermektedir. Hem milyarlarca krediyi alıyorlar, hem özel gelirle­ ri bakımından milyonlarca kazanç sağlıyorlar, hem de memleketin kalkınmasında oynamaları gerekli olan olumlu ırolü oynamıyorlar. Dış ticaret hacminin bu durumunun ve kre­ dilerin böyle olumulu ışekilde kullanılmayışının yine krediler bakımından bir başka olumsuz sonucu oluyor; o da şudur : Dış ticaret hacmi kalkınmamızı finanse etmeye yetmediği için dış borçlanmalara gitmek mecburiyetinde kalıyo­ ruz. Dış1 borçlanmaların, tüm borıçlanmalar arasındaki payı yüzdesi düşüyor, ama miktar olarak bu borçlanmalar düşmüyor, bilâkis ar­ tıyor ve bu dış borçların ekonomimiz üstünde tesirine konuşmamın sonunda kısaca temas ede­ ceğim. Dış ticaret hacminin ve onu destekliyen kre­ di politikasının memleket kalkınması bakımın­ dan bu kadar zararlı rol oynaması gösteriyor ki, bu alanda köklü tedbirlerin alınması lâzım­ dır. Partimiz dış ticaretin bu önemli rolünün bilincine varmış olduğu içindir ki, tedbir ola­ rak programına dış ticaretin devletleştirilmesi maddesini koymuştur. Elbette ki bugünkü özel sektörcü iktidardan dış ticareti devletleştirme­ sini bekliyemeyiz. Ama hiç değilse dış ticare­ ti daha sıkı bir ışekilde Devletin denetimi altı­ na alacak ve oraya akıtılan kredilerin daha olumlu bir şekilde kullanılmasını sağlıyacak tedbirler almasını isteyebiliriz. Halbuki yine İkinci Beş Yıllık Plânda açıkça belirtiliyor ki, ihracatı teşvik için alman tedbirler maalesef gereği gibi uygulanamamış ve istenilen sonuç­ ları vermemiştir. Meselâ plânda deniliyor ki, teşvik tedbirlerinden ancak bu usul ve muame­ lelerden haberdar olan küçük bir grup faydalan­ maktadır. Teşvik tedbirleri birçok hallerde teş­ vik tedbiri olmaktan çıkıp, bir mükâfatlandır­ ma niteliğini almaktadır ve yine plânda belirti­ liyor ki, Birinci Beş Yıllık Plânda öngörülmüş olan terbirlere rağmen ithalâtın, yatırım için gerekli malların ithaline inhisar etmesi sağlana­ mamış ve spekülatif mahiyetteki ithalât önle­ nememiştir. .Sanayie ayrılan kredilerin, ticarete ayrılan kredilere mis'betle çok küçük olduğuna işaret