Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 Uluslararası Hrant Dink Vakfı Halaskargazi Cad. Sebat Apt. No. 74 D. 1 Osmanbey-Şişli 34371 İstanbul/TÜRKİYE Tel: 0212 240 33 61 Faks: 0212 240 33 94 e-posta: [email protected] www.nefretsoylemi.org www.hrantdink.org Medyada Nefret Söylemini İzleme Proje Koordinatörleri Nuran Gelişli Garen Kapril Analist Ceyda Ulukaya Medyada Nefret Söylemini İzleme Çalışma Global Dialogue ve Friedrich Naumann Vakfı tarafından desteklenmektedir. Raporda yer alan görüşler, destekçi kurumların görüşlerini yansıtmamaktadır. 1 Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 MEDYADA NEFRET SÖYLEMİNİN İZLENMESİ HAKKINDA 1 TÜRKİYE’DE ULUSAL VE YEREL GAZETELERDE NEFRET SÖYLEMİNİN İZLENMESİ 3 ARAŞTIRMANIN AMACI VE KAPSAMI 3 YÖNTEM 3 ÖRNEKLEME ÖLÇÜTLERİ 4 BULGULAR 5 MAYIS-AĞUSTOS 2011 DÖNEMİNDE SEÇİLEN HABERLER 12 KATEGORİLERDEN ÖRNEKLER 17 TAŞ ATAN ÇOCUKLAR GEÇİM KAYNAĞI 18 TÜRKİYE HIRİSTİYANLAŞTIRILIYOR 20 TÜRKİYE’Yİ ACITMAK İÇİN BUGÜN NE YAPTIN 22 KÜRTLERE POZİTİF AYRIMCILIK ZATEN VAR 24 TÜRKİYE’YE TUZAK MI KURULUYOR? 26 UTANMAZLIK, AYMAZLIK; ALÇAKLIK VE KÜSTAHLIK 28 KÜRDİSTAN RÜYASI GÖRENLERİN 12 EYLÜL 1980 ÖNCESİNDEN ALMASI GEREKEN DERSLER 30 CHP ARTIK BÖLÜCÜ MÜ? 32 AKP KÜRDİSTAN’I KURUYOR 34 BENİM NESLİM… 36 KADINLARA VE EŞCİNSELLERE YÖNELİK NEFRET SÖYLEMİ İÇEREN HABERLER 38 SIRRI SÜREYYA VE ERTUĞRUL KÜRKÇÜ EŞCİNSELLERE DESTEK VERDİ! 40 TRAVESTİ GENÇ KIZI TACİZ ETTİ 41 BİR OLAY YAZI DAHA 42 İSLAM’A HAKARETLE ÜNLÜYDÜLER 44 VALLAHİ GÜCENDİM 46 AVRUPA KONSEYİ NEFRET SÖYLEMİ EL KİTABI (ÖZET) 48 2 Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 Medya'da Nefret Söyleminin İzlenmesi Hakkında Türkiye'de sık sık medyanın taraflı, önyargılı ve ayrımcı bir dil kullandığına tanık oluyoruz. Haberlerde, özellikle de manşetler ve haber başlıklarında kullanılan provokatif, ırkçı ve ayrımcı dil, toplumda düşmanlık ve ayrımcı duyguları tetikleyen, kalıp yargıları güçlendiren birer araca dönüşüyor. Her ne kadar evrensel ve ulusal gazetecilik ilkeleri, hatta bazı medya kuruluşlarının kendi gruplarının yayınladığı basın etik ilkeleri bulunsa da, birçok haber ürünü bu ilkeleri ihlal edebiliyor. Böylesi bir dilin kullanılması ise toplumda huzursuzluk ve savunmasız gruplara yönelik yaygın bir önyargının yerleşmesine yol açıyor. Hedef alınan kişi ve gruplar ise tedirginleşiyor, sessizleşiyor ve demokrasinin olmazsa olmazı olan sosyal ve siyasal yaşama katılım şanslarından zorunlu feragat ediyorlar. Bu kışkırtıcı ve hedef gösterici dil kullanımı zaman zaman düşmanlaştırılan ve marjinalleştirilen grupların üyeleri ya da mekanlarına yönelik saldırılarla sonuçlanabiliyor. Nefret söyleminin temelinde önyargılar, ırkçılık, yabancı korkusu/düşmanlığı, tarafgirlik, ayrımcılık, cinsiyetçilik ve homofobi yatar. Kültürel kimlikler ve grup özellikleri gibi unsurlar nefret söyleminin kullanılmasını etkiler, ancak yükselen milliyetçilik ve farklı olana tahammülsüzlük gibi koşullarda, nefret dili yükselir ve etkisini arttırır. Birçok farklı nedenden dolayı Türkiye bir süredir toplumun farklı kesimleri arasında kutuplaşmalara sahne oluyor; kendisinden farklı olana, “öteki”ne yönelik tahammülsüzlük giderek yaygınlaşıyor. Güneydoğu'da neredeyse 30 yıldır süren çatışmalar ve çatışma sonucu zorunlu yerinden etmeler nedeniyle Türkiye'de yaşanan ani demografik değişim ve ekonomik, sosyal ve kültürel çatışmalar, topluluklar arası gerginliğin artmasına neden oldu. Öte yandan liberal ekonomi, azınlık hakları gibi demokratik açılım çabaları, Kıbrıs meselesiyle ilgili tartışmaların da “yabancı odakların Türkiye'ye yönelik oyunları” gibi algılanması ve sunulması da kutuplaşma ve düşmanlığı arttırıyor. Son olarak laiklik tartışmaları da yaygın bir çatışma alanı haline dönüşmüş durumda. Bu nedenle, farklı grup ve bu gruplara mensup olduğu bilinen ya da varsayılan kişilere yönelik düşmanca algı ve tutumların tezahür etmesi Türkiye'de önemli ve giderek büyüyen bir soruna dönüşmüş durumda. Hükümet yetkilileri, muhalefet partisi liderleri ve kamu görevlileri gibi kanaat önderleri bile bu tür bir ırkçı ve ayrımcı dil kullanmaktan çekinmiyor. Hatırlanacağı üzere, 2005 yılında düzenlenen Ermeni Konferansı'ndan hemen önce dönemin Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in konferansı düzenleyenlerle ilgili “arkadan hançerliyorlar” demiş ve “gereğinin yapılmasını” istemişti. Dördüncü kuvvet olarak adlandırılan medya (basın-yayın) ise en etkin kültürel iletkenlerden biridir. Bu nedenle çeşitliliği ve farklılığı öne çıkarmaya gücü olduğu kadar, bu çatışmayı sıradanlaştırma ve yayma konusunda da son derece etkili ve yönlendirici olabilir. Medya sorumsuz veya dikkatsiz davranırsa, ırkçılığı ve kişilerin birbirine karşı nefret duyguları üretmesini tetikleyebilir, besleyebilir ve güçlendirebilir; en kötüsü de bu tür tutumları meşrulaştırıp, haklı çıkarabilir. Uzun yıllardır Türkiye medyası milliyetçi ve ayrımcı söylemin etkin kaynaklarından biri oldu. Bu gazetecilik türünün toplumdaki kutuplaşmaya dikkate değer bir katkısı sağladı. Geçtiğimiz yıllarda yaşanan bazı nefret suçları incelendiğinde, medyanın katkısı daha anlaşılabilir olacaktır. Hrant Dink cinayetinin azmettiricisi olarak yargılanmakta olan Yasin Hayal, verdiği ifadede “Hrant Dink'i şahsen tanımadığını ama gazetelerden Türk düşmanı olduğunu okuduğunu” söylemiştir. Aralık 2007'de İzmir Ayasofya Kilisesi rahibine saldıran zanlı ise Ogün Samast gibi kahraman olmak için bu fiili gerçekleştirdiğini ifade etmiştir. 3 Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 Vakfın bu amaca ulaşma yönünde yürüttüğü “Medyada Nefret Söyleminin İzlenmesi” çalışması, bu dönemde de önceki çalışmalarında olduğu gibi, 16 ulusal gazeteyi her gün dört gazete olmak üzere dönüşümlü olarak incelenmekte yanı sıra medya takip merkezine verilen anahtar kelimeler üzerinden yerel basını da taramaya çalışmaktadır. Bu incelemeler sırasında tespit edilen ayrımcı, ötekileştirilen, hedef gösteren bir söylemle kaleme alınmış haber ve köşe yazıları analiz edilmekte www.nefretsoylemi.org sitesinde yayınlanmakta ve dört ayda bir hazırlanan raporlar da aynı sitede kamuoyunun bilgisine sunulmaktadır. “Medyada Nefret Söyleminin İzlenmesi” çalışması, gazetelerin izlenmesinin yanında sivil toplum örgütü temsilcileri, akademisyenler ve gazetecilerle seminerler, atolye çalışmaları düzenleyerek nefret söylemiyle ilgili duyarlılık oluşturmak, tartışmaların yaygınlaşmasına katkı sağlamayı amaçlamaktadır. Nefret söyleminin tanımı ve sınırlarıyla ilgili ortak bir anlayış geliştirilmesi, sorumlu gazeteciliğin teşvik edilmesi ve nefret söylemini önleyici ve caydırıcı tedbirlerin neler olabileceği konusunda öneriler geliştirilmesi, bu amaca giden yolda önemli bir adım olacaktır. 4 Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 Türkiye’de Ulusal ve Yerel Gazetelerde Nefret Söyleminin İzlenmesi Araştırmanın amacı ve kapsamı Medyada Nefret Söyleminin İzlenmesi çalışmasının genel amacı Türkiye’de ırkçılık, ayrımcılık ve hoşgörüsüzlükle mücadeleye katkı sağlamayı amaçlamaktadır. Irkçılık, ayrımcılık ve ötekileştirmenin üretilmesi ve yeniden üretilmesinin araçlarından biri olan medyanın sivil denetiminin önemi gözetilerek, bu çalışmanın spesifik amacı ise gazetelerde insan hakları ve farklılıklara saygının güçlendirilmesi, haber ve köşe yazılarında kullanılan ayrımcı dil ve nefret söylemine dikkat çekerek farkındalık yaratmak ve yazılı basında nefret söylemi ve ayrımcı dil kullanılmasından vazgeçilmesi için teşvik etmektir Çalışma uzun vadede sivil toplum örgütlerinin nefret söylemiyle mücadele etmesi ve medya izlemeyle ilgili becerilerin artması, sistematik bir biçimde birlikte çalışarak medyanın kullandığı dil ve yöntemlerin eşitlikçi, toplumsal ve kültürel çeşitliliğe saygılı olmasını sağlayacak bir çalışma sürdürmeyi de amaçlamaktadır. Bu dönem çalışması esas olarak etnik ve dini kimlik temelli nefret söylemine odaklanırken, cinsiyetçi ve homofobik söylemleri de tarama kapsamına aldı. Ulusal gazetelerin yanı sıra yerel medyayı da medya takip aracılığıyla izleme ve yerel medya çalışanlarını medyanın ürettiği nefret söylemine karşı duyarlılık oluşturmak amacıyla atolye çalışmaları yapmayı hedeflemektedir. Bu amaca ulaşmak için çalışırken, “nefret söylemi” kavramıyla ilgili bilgi sağlamak, nefret söyleminin toplumun, özellikle de medya, iletişim ve hukuk camiasının gündemine getirilmesi yoluyla kamusal bir tartışma yürütülmesine ve ayrımcı ve ırkçı söylemle mücadele yolları ve yöntemlerinin neler olabileceğinin tartışılmasına zemin açmak ve medyada insan hakları ve azınlıklara yönelik daha saygılı ve bilinçli bir dil kullanılmasını teşvik etmek amacıyla nefret söylemi üzerine ders verilmesi, tez ve ödev konusu yapılması yönünde girişimlerde bulunulmaktadır. Bütün bu inceleme, rapor ve çalışmalar www.nefretsoylemi.org sitesinde yayınlanmaktadır. Sitede yer alan nefret söylemi içeren haberler Facebook, Twitter, Myspace benzeri sosyal medya sitelerinde paylaşılamaktadır Yöntem Araştırmada genel olarak medya araştırmalarında uygulanan eleştirel söylem analizi yöntemi ve buna bağlı teknikler kullanılmıştır. İncelenen örneklerin özellikleri doğrultusunda yazısal, ikonografik (fotoğraf, resim ve diğer çizimlere ilişkin) metin analizleri gerçekleştirilmiştir. Medya içerikleri ve söylem konusunda belli göstergeler oluşturmak amacıyla önce niceliksel ölçeklemeye başvurulmuş nefret söylemi içeriğinin en çok nerede (hangi sayfalarda), ne şekilde kendine yer bulduğu, hangi kaynaklar tarafından oluşturulduğu ve kimleri hedef aldığı ortaya konulmuştur. Ardından yukarıda belirlenen amaç ve kapsam doğrultusunda tespit edilen nefret söylemi içeren haberler benimsedikleri söylemin niteliği doğrultusunda kategorilere ayrılmıştır. Bu konuda daha 5 Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 önce yapılmış olan uluslar arası bilimsel çalışmalardan yararlanılarak ve ülkeye özgü dil ve kültür farklılıkları dikkate alınarak belirlenmiş olan nefret kategorileri şunlardır 1) Abartma / Yükleme / Çarpıtma: Bir kişi ya da olaydan yola çıkarak bir topluluğa yönelik olumsuz genellemeleri, çarpıtmaları, abartmaları, olumsuz atıfları içeren söylemler bu kategori altında değerlendirilmektedir. 2) Küfür / Hakaret / Aşağılama: Bir topluluk hakkında doğrudan küfür, aşağılama, hakaret içeren (örneğin Kalleş, Köpek, Kanıbozuk gibi) söylemlerin yer aldığı kategoridir. 3) Düşmanlık / Savaş Söylemi Bir topluluk hakkında düşmanca, savaşı çağrıştıran ifadelerin yer aldığı söylemler bu kategoride tasnif edilmektedir. 4) Doğal Kimlik öğesini nefret aşağılama unsuru olarak kullanma / Simgeleştirme: Doğal bir kimlik öğesinin nefret, aşağılama unsuru olarak kullanıldığı, simgeleştirildiği söylemler için oluşturulmuştur. Örneğin olumsuz anlamda “senin annen Ermeni zaten” söylemi ya da “senin soyadın Davutoğlu mu Davutyan mı?” gibi Örnekleme Ölçütleri Medyada nefret söyleminin izlenmesi çalışması sırasında tirajlar dikkate alınarak seçilmiş toplam 16 gazete incelenmektedir. Gazeteler belli bir sırayla, haftanın 6 günü dört gazete dönüşümlü olarak okunmakta, aynı zamanda verilen anahtar kelimeler üzerinden medya takip merkezi aracılığıyla yerel medya da takip edilmeye çalışılmaktadır. Okunan gazeteler: Zaman, Posta, Hürriyet, Sabah, Haber Türk, Milliyet, Vatan, Akşam, Sözcü, Yeni Şafak, Star, Cumhuriyet, Taraf, Radikal, Birgün, Evrensel Gazetelerin her sayfasındaki her haber ve köşe yazısı okunmakta, doğrudan ve açık bir dille dini ya da etnik grupların yanı sıra kadınlara ve eşcinsellere yönelik nefret söylemi içeren haber ve köşe yazıları seçilmektedir. Haber ve köşe yazısı dışındaki öğeler (ilanlar, ekler, karikatür vb.) çalışma kapsamı dışında bırakılmıştır. Dört aylık izlemelerin ardından hazırlanan raporlarda elde edilen veriler iki bölümde incelenmekte. Nefret söyleminin hedefi olan grupların hangileri olduğu, hangi konu nedeniyle ve hangi yöntemler kullanılarak hedef alındıkları örneklerle açıklanmakta. Hazırlanan rapor sivil toplum örgütlerine, basın yayın kuruluşlarına, basın meslek örgütlerine gönderilmekte ve siteden yayınlanmaktadır. 6 Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 Bulgular: İncelenen Mayıs-Haziran-Temmuz ve Ağustos aylarını kapsayan ikinci dört aylık dönemde etnik ve dini grupları hedef alan 41 köşe yazısı ve haber içeriği tespit edilmiştir. Bu dönemde en dikkat çekici unsur nefret söylemi içeren haber ve köşe yazılarının büyük çoğunluğunun etnik kimlik olarak Ermeni ve Kürtler’i hedef almasıdır. Önceki dönemlere paralel olarak daha çok milliyetçi-muhafazakar yayın çizgisine sahip gazetelerde yer bulan bu söylem, incelenen dönemde özellikle gündemle bağlantılı olarak Kürt sorunu ve PKK örgütüyle ilişkilendirilmiş, “PKK örgütünün Ermeni kökenli olduğu” iddiası ve “Kürtler’in halihazırda kriminal bir topluluk olduğu” yönünde yorumlar öne çıkmıştır. Bu İncelenen dönemde dini kimliğe yönelik nefret söyleminde ise ilk sırayı Hıristiyan ve Yahudi topluluklar almıştır. Yahudiler’e yönelik nefret söylemi, önceki dönemlere paralel şekilde belli bir durumu hedef almaksızın farklı konu ve gündem maddeleri etrafında olumsuz çağrışım yapacak şekilde kurulmuş, Hıristiyanlar’a yönelik nefret söyleminin büyük çoğunluğu ise misyonerlik konusuyla gündeme taşınmıştır. Bunun yanı sıra çok sayıda haber ve içerikte, birden fazla grup hedeflenmiş ve Hıristiyanlar’a yönelik nefret söylemi genel olarak Ermeniler’i de hedefleyen söylemlerde kendine yer bulmuştur. Bu dönemde bahsi geçen gruplar dışında Rum, Yunan, Arap, Alevi ve Zerdüşt topluluklara yönelik nefret söylemi örneklerine de rastlanmıştır. Önceki dönemlere benzer şekilde bu dört aylık dönemde de nefret söylemi tespit edilen örneklerin büyük çoğunluğu (yüzde 87) köşe yazılarında yer almıştır. Geçen dönemde en fazla hedeflenen grup olarak ilk sırada yer alan Hıristiyanlar yerine bu dönemde nefret söylemine en fazla Ermeni ve Kürtler hedef olmuşlardır. Ermeniler’i hedef alan içerikler, gündemden bağımsız şekilde farklı konular etrafında “Ermeni dölü, işbirlikçisi, Ermeni kafası, hain” gibi ifadelerin yanı sıra özellikle PKK örgütüyle ilişkilendirilerek “asıl düşman Ermeniler” anlayışıyla üretilmiştir. Bu durum ise yalnızca PKK örgütüyle TSK arasında çatışmaların yoğunlaştığı son dönemde değil, seçim dönemi de dahil olmak üzere dört ay boyunca sıklıkla gündeme getirilen ve farklı gazetelerde benzer bakış açısıyla üretilen bir söylem halini almıştır. Bu dönemde Kürtler’e yönelik nefret söylemi ise ağırlıklı olarak “terör” başlığı altında gündeme gelmiştir. Bu çerçevede kadın cinayetleri, kaçakçılık, yolsuzluk, vs şeklinde çok sayıda suçu Kürtler’e mal eden ya da tüm halkı “terörist” ilan eden örnekler öne çıkmaktadır. Bu dönemde kimi köşe yazarları arasında yaygınlık kazanan “çakma Kürt, Kürtçü” gibi ifadeler ise analiz kapsamında içeriğe bağlı kalınarak yorumlanmış ancak genel anlamda olumsuz çağrışım ve küçük düşürme amacıyla kullanıldığı ayrıca not edilmiştir. Rumlar’a yönelik nefret söyleminde öne çıkan, Kıbrıs dışında sabit bir gündem maddesi olmaksızın rutin olarak işlenen “düşman” anlayışı olmuştur. Örneklerin birçoğunda Ermeni ve Rumlar birlikte anılmış ve “Türkiye topraklarında gözü olan, Türkiye’nin varlığını tehdit eden cephe” olarak tanımlanmıştır. Yahudiler’e yönelik nefret söylemi, önceki döneme benzer şekilde dini kimliği bir tür hakaret olarak kullanmak şeklinde üretilmiştir. Bu da habere/yazıya konu edilen kişi üzerinden “Yahudi Barzani” ya da “Yahudi dönmesi, Yahudi’ye ağzının payını vermek” şeklinde örneklerle geliştirilmiştir. 7 Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 Bütün bunlar dışında, etnik ve dini grupları hedeflemediği için çalışma dışında bırakılan ancak içerdiği nefret söylemi nedeniyle görmezden gelemediğimiz 10 haber içerik analizine dahil edilmeyip ayrı bir bölümde söylem yönünden incelenmiştir. Ağırlıklı olarak LGBT bireylerin hedeflendiği tespit edilen örneklerde, doğrudan “anormal, sapkın, cinsel sapık” gibi ifadeler kullanılmış ya da genel olarak “3. Sayfa” olarak sınıflandırabileceğimiz haberlerde, haberle ilgisi olmadığı halde kişinin cinsel kimliği başlığa taşınmıştır. Grafik 1: Tür, Gazete ve Kategorilere Göre İçeriğin Dağılımı: Daha önceki dönemlerde olduğu gibi bu dönemde de nefret söylemi en fazla köşe yazılarında kendine yer bulmuştur. Bir haberde kaynak gösterilmemiş, köşe yazısı kapsamında değerlendirilen bir içerik ise gazetenin kendi imzasıyla ilk sayfadan yayınlanmıştır. Bir içerik ise tamamen okur mektubuna ayrılmıştır. 8 Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 Grafik 2: Nefret söylemi içeren haber ve köşe yazıları ağırlıklı olarak milliyetçi-muhafazakar yayın çizgisine sahip gazetelerde yer bulmuştur. Nefret söylemine en fazla rastlanan gazeteler arasında, önceki dönemlere paralel biçimde Ortadoğu, Yeniçağ, Yeni Akit, Sözcü ve Türkiye gazeteleri yer almaktadır. Yerel basından incelenen örnekler arasında ise Anayurt, Günboyu ve Gazetem Ege öne çıkmaktadır. Ana akımı temsilen Hürriyet ve Vatan gazetelerinden de toplamda 3 haber analize dahil edilmiştir. Grafik 3: 9 Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 Daha önceki dönemlerde olduğu gibi bu dönemde de gazetelerde yer alan nefret söylemi örnekleri dört farklı kategoride incelenmiştir: 1) Abartma / Yükleme / Çarpıtma 2) Küfür / Hakaret / Aşağılama 3) Düşmanlık / Savaş Söylemi 4) Doğal Kimlik öğesini nefret aşağılama unsuru olarak kullanma / Simgeleştirme Bu kategoriler, nefret söylemi biçimlerinin çok boyutluluğuna işaret etmek ve bu biçimlerin nasıl kullanıldığının anlaşılmasına yardımcı olmak amacıyla belirlenmiştir. Mayıs-Haziran-Temmuz-Ağustos aylarını kapsayan dönemde yukarıda sayılan kategoriler arasında en fazla Simgeleştirme yoluyla nefret söylemi üretilmiş, ardından Abartma/ Yükleme/ Çarpıtma ve son olarak aynı oranda Düşmanlık/ Savaş Söylemi ve Küfür/ Hakaret/ Aşağılama gelmiştir. Belirtmek gerekir ki, incelenen haber ve köşe yazılarında bu kategorilerden birden fazlasına, bazen hepsine rastlamak da mümkündür. Ancak bir sınıflandırma yapmak adına baskın olan söylem dikkat alınmıştır. Grafik 4: 10 Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 Hedef gruplara göre kategorilerin dağılımına bakmak gerekirse, incelenen dönemde Ermeniler’e yönelik nefret söyleminde en fazla Simgeleştirme yoluyla nefret söylemi üretilmiş, bunu sırasıyla Düşmanlık/ Savaş Söylemi, Abartma/ Çarpıtma/ Yükleme ve Küfür/ Hakaret/ Aşağılama kategorileri izlemiştir. Grafik 5: Kürtler’e yönelik nefret söyleminde öne çıkan kategori ise Abartma/ Çarpıtma/ Yükleme olmuştur. Bunu Simgeleştirme ve son olarak eşit oranda olmak üzere diğer iki kategori izlemiştir: Grafik 6: Rumlar’a yönelik nefret söyleminde ise Abartma/ Çarpıtma/ Yükleme kategorisine dahil edilebilecek içeriğe rastlanmamış, ağırlıklı olarak Simgeleştirme ve Düşmanlık/ Savaş Söylemi üretilmiştir: 11 Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 Grafik 7: Hıristiyanlar’a yönelik nefret söyleminde çarpıcı olan, baskın biçimde Abartma/ Yükleme/ Çarpıtma yoluyla nefret söylemi üretilmesi, buna karşın önceki dönemden farklı olarak Düşmanlık/ Savaş Söylemi’ne rastlanmaması olmuştur. Simgeleştirme ve Küfür/ Hakaret/ Aşağılama kategorisi ise eşit oranda temsil edilmiştir: Grafik 8: Son olarak Yahudiler’e yönelik nefret söylemi kategorilerinde Simgeleştirme ve Düşmanlık/ Savaş Söylemi’nden oluştuğunu görüyoruz: 12 Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 Grafik 9: 13 Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 Mayıs-Ağustos 2011 Döneminde Seçilen Haberler TARİH GAZETE TÜR YAZAR BAŞLIK 02.05.2011 Hürriyet Köşe yazısı Rahmi Turan 09.05.2011 Anayurt Köşe yazısı Mustafa Nevruz Sınacı 10.05.2011 Gazetem Ege Köşe yazısı Günay Karataş Taş atan çocuklar geçim kaynağı Utanmazlık, aymazlık; alçaklık ve küstahlık Garip çelişki 11.05.2011 Ortadoğu Köşe yazısı Ali Öncü Diyarbakır'a Ermeni Soykırım Anıtı Ermeni 10.05.2011 Ankara İl gazetesi Köşe yazısı Eflatun Neimetzade Ermeni Simgeleştirme 25.05.2011 Vatan Köşe yazısı Ruhat Mengi Ermeni Düşmanlık/ Savaş Söylemi Osmanlı'yı arkadan vuran Ermeniler'in yaptıklarını unutarak… 27.05.2011 Ortadoğu Köşe yazısı A. Ender Gökdemir Ermeni Küfür/ Hakaret/ Aşağılama "Kürtlükle alakası olmayan Ermeni dönmelerine Kürt devleti vaat eden..." 31.05.2011 Yeni Çağ Köşe yazısı Altemur Kılıç Türk Dünyasının İki Siyaset Dehası Atatrük ve Aliyev "Eşekli demokrasi".. Mihenk taşı bir olay (Nar..Bir devrin hikayesi!) Ülkeyi İdare Edemeyenler Derhal Hükümetten Çekilmelidir! "Kutsal" İttifak: KürtErmeni flörtü Ermeni, Kürt Abartma/ Yükleme/ Çarpıtma 31.05.2011 Ortadoğu Köşe yazısı Seyfi Şahin Hıristyanlık ve AKP Hıristiyan Küfür/ Hakaret/ Aşağılama 01.06.2011 Yeni Akit Haber Yener Dönmez, Muhabir Apo'nun Papazı Ermeni, Hıristiyan Abartma/ Yükleme/ Çarpıtma Sevr paranoyası, Kürtler ve Ermeniler ABD desteğiyle Türkiye'yi ele geçirecek algısı, "çanlar Türkler için çalacak" "Allah Hıristiyanları sevmiyor", haram, vs.. Misyonerlik emperyalist faaliyet olarak tehdit unsuru. Açık bi ötekileştirme, hem hakaret, hem çarpıtma.. Öcalan’ın Ermeni papazla yakınlığı üzerinden PKK'yı hedef alıyor, "terör örgütü PKK'nın aslında amaçları başka, asıl düşman Ermeniler-Hıristiyanlar" anlayışı, temelsiz 14 HEDEF GRUP Kürt Ermeni, Kürt, Rum, Yahudi Ermeni NEFRET KATEGORİSİ Abartma/ Yükleme/ Çarpıtma Düşmanlık/ Savaş Söylemi Abartma/ Yükleme/ Çarpıtma Düşmanlık/ Savaş Söylemi AÇIKLAMA "Devlet besliyor, onlar devleti yıkmaya çalışıyor" Kürt sorunu var diyenler bölücü, TC vatandaşı olsa da Ermeni, Rum, İbrani dönmeler… PKK'ya düşmanlığı, Ermeni dönmeliğiyle ilişkilendirerek üretiyor. Osmanlı'yı arkadan vuran işbirlikçi Ermeniler-yazım hataları-büyük harflerle vugu! Ermeni asıllı …, Hristiyan ırkından Ermeni çeteleri… Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 02.06.2011 Ortadoğu Köşe yazısı Seyfi Şahin CHP de artık bölücü mü? Kürt, Alevi Simgeleştirme 06.06.2011 Yeni Akit Haber Yiğit DoğanerMuhabir Hıristiyan Abartma/ Yükleme/ Çarpıtma 10.06.2011 Ortadoğu Köşe yazısı Orhan Karataş Muhteşem Yüzyıl'ın Ajansı Bolluca'dan Sabıkalı Milletle Alay Ediyorlar… Ermeni, Rum Düşmanlık/ Savaş Söylemi 24.06.2011 Ortadoğu Köşe yazısı Ender Gökdemir Ermeni Küfür/ Hakaret/ Aşağılama 04.07.2011 Yeni Çağ Haber Kaynak yok Hıristiyan Simgeleştirme 09.07.2011 Yeni Akit Naci Şahin Yahudi Simgeleştirme 11.07.2011 Anayurt Okur mektub u Köşe yazısı Kürdistan Rüyası Görenlerin 12 Eylül 1980 Öncesinden Alması Gereken Dersler Şimdi de Ortodoks iftirası Hoşgeldin Tayyib'im Yola Devam Bu soruyu sormak gerek! Ermeni, Kürt Abartma/ Yükleme/ Çarpıtma 12.07.2011 Yeni Volkan Köşe yazısı Hasan Özerdem Rum 14.07.2011 Günboyu Köşe yazısı Hüseyin Hakkı Kahveci Kıbrıs Birleşir Mİ? Yok Olabilir miyiz? Farkında olmadan terörü finanse ediyoruz Küfür/ Hakaret/ Aşağılama Abartma/ Yükleme/ Çarpıtma 19.07.2011 Günboyu Köşe yazısı Ramazan Durmuş Mezopotamya çöplüğünün sürüngenleri Kürt Küfür/ Hakaret/ Aşağılama 19.07.2011 Yeni Akit Köşe yazısı Sinan Akıncı İnersin gönül inersin! Ermeni, Rum, Yahudi Simgeleştirme 18.07.2011 Erzurum Kurtuluş Köşe yazısı Nurullah Özkılıç Vatan'ın bağrına düşenler Ermeni Simgeleştirme Mustafa Nevruz Sınacı 15 Kürt bilgiler… Kılıçdaroğlu'nun Kürt ve Alevi olması tehdit unsuru olarak sunuluyor, tüm KürtAlevi topluluklar kriminalize ediliyor Tims'in misyoner olduğu iddiası üzerinden taciz tecavüzle ilişkilendirme, tehdit algısı Ermeni ve Rumlar TC'nin varlığı ve bütünlüğüyle meselesi olan, şer cephesi olarak tanımlanıyor. BDP ve blok milletvekilleri için "kılıç artığı Ermeni dölü" "Ortodoks iftirası, Ortodoks tavizlere doymuyor" "Yahudi'ye ağzının payını veren"… "Terörü destekleyen Kürt nüfus, kendine Kürt diyen organize azınlık Ermeni diyasporası" "terörist Rum, terörist Rum halkı".. Kaçak elektrikten, Güneydoğulu işadamlarından alışveriş etmeyi teröre katkı olarak sunuyor, tüm bölge halkını terörist ilan ediyor "Soysular sürüsü, Mezopotamya çöplüğünün sürüngenleri" Olumsuz çağrışımla "Yahudi, Rum ve Ermeni dönmelerini istediğiniz illerden milletvekili atayıp…" "Anadolu'yu parçalamak, ezanı susturmak isteyen kökü Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 20.07.2011 Gazetem Ege Gazetem Ege Köşe yazısı Köşe yazısı Günay Karataş Günay Karataş Kürtçe Şarkı Ermeni Simgeleştirme Hadi canım sen de Ermeni Simgeleştirme 27.07.2011 Güneş Köşe yazısı Mehmet Memiş Hoca Ermeni, Rum, Yunan Küfür/ Hakaret/ Aşağılama 07.07.2011 Anayurt Köşe yazısı Filiz Cemsu Türkiye'yi acıtmak için bugün ne yaptın? İblis'in 'Babilonya'sı Hıristiyan Abartma/ Yükleme/ Çarpıtma 29.07.2011 Hürriyet Köşe yazısı Yılmaz Özdil Benim neslim… Ermeni Düşmanlık/ Savaş Söylemi 28.07.2011 Sözcü Köşe yazısı Sözcü Ermeni Kafası! Ermeni Küfür/ Hakaret/ Aşağılama 01.08.2011 Anayurt Köşe yazısı Vedat Kuşaklı Ah Sarkisyan ah! Ermeni, Rum, Arap Düşmanlık/ Savaş Söylemi 03.08.2011 Yeni Çağ Köşe yazısı Aydın Yavuz Türkiye'ye tuzak mı kuruluyor? Ermeni, Rum Simgeleştirme 11.08.2011 Ortadoğu Köşe yazısı Orhan Karataş Kriz, AKP'nin soyadı oldu Yahudi Simgeleştirme 12.08.2011 Ortadoğu Haber Oktay Yıldırımoğlu Türkiye Hıristiyanlaştı Hıristiyan Abartma/ Yükleme/ 22.07.2011 16 dışarda, Ermeni uşağı PKK" "Ermeni kökenli çakma Kürtler" "gerçek Kürt (çakma Ermeni dönmesi Kürtler değil, terörist yanlısı çakma Kürtler" "Beyinsiz, vicdansız, yüreksiz ve sadece Türkiye düşmanlığıyla yatıp kalkıyorlar" Misyonerliği emperyalizmle bağdaştırıyor: ezan sesini boğmak için 25 bin kilise ev açarak İblis'in misyonerliğini yapmak, Haçlı Seferleri'ni kültür alışverişi olarak algılamak Yazı boyunca Ermeniler'e olumsuz atıfta bulunuyor, karşı cephede konumlandırıyor, son cümlesiyle düşmanlığı teşvik ediyor. "Ermeni kafası… Ermeniler bu kafa ile daha milyon sene sürünmeye mahkumdur" Ermeni, Rum ve Araplar'ı hainlikle suçluyor, yazı Sarkisyan'a hitaben ancak "biz-siz" şeklinde Ermeniler'e karşı düşmanlık üretiliyor AKPM'deki karar tasarısının Türkiye karşıtlığını vurgulamak için "Rum Rumluğunu Ermeni de Ermeniliğini yapıyor" diyor "Yahudi Barzani" ifadesi, Mesut Barzani'yi teröre verdiği destekle, vs şeklinde anılan cümlede olumsuz anlamda nitelemek adına kullanılıyor. Haberde iki kilisenin açılacak olması başlık ve Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 rılıyor Çarpıtma 09.08.2011 Güneş Köşe yazısı Rıza Zelyut Kürtlere pozitif ayrımcılık zaten var Kürt Abartma/ Yükleme/ Çarpıtma 14.08.2011 Yeni Mesaj Köşe yazısı Akın Aydın Pozitif ayrımcılığın alası Kürt Abartma/ Yükleme/ Çarpıtma 23.08.2011 Türkiye Köşe yazısı Mehmet Soysal Karamsar Fısıltılar Ermeni, Rum Simgeleştirme 24.07.2011 Yeni Çağ Köşe yazıs Altemur Kılıç Çare çok ama çare yok! Kürt Abartma/ Yükleme/ Çarpıtma 06.06.2011 Anayurt Köşe yazısı Mustafa Nevruz Sınacı Dersim İsyanı ve Gerçekler Ermeni Simgeleştirme 10.06.2011 Anayurt Köşe yazısı Mustafa Nevruz Sınacı Fesat, tahrif ve tefrika; Dersim Ermeni, Rum Simgeleştirme 19.08.2011 Türkiye Köşe yazısı Rahim Er Zerdüşt Simgeleştirme 17.05.2011 Sözcü Köşe yazısı Emin Çölaşan Ermeni 18.08.2011 Gazetem Ege Köşe yazısı Günay Karataş Türkiye meşru müdafa hakkını kullanıyor AKP Kürdistan'ı kuruyor Olur mu hiç? Abartma/ Yükleme/ Çarpıtma Simgeleştirme 17 Ermeni, Kürt spota tehdit unsuru olarak yansıtılıyor. Yazar, kadın cinayetlerini Kürtlere mal ediyor ve bunun onlara tanınan bir pozitif ayrımcılık olduğunu öne sürüyor. Rıza Zelyut'un kadın cinayetlerini Kürtler'e mal eden yazısını aktarıyor, ortaklık ediyor Solcuların "Ermeni ve Rumla" anlaşmaları Müslüman hatta Türkiye düşmanlığı olarak yansıtılıyor. Yazar, alıntıladığı yazıda tamamen Kürtlere mal edilen kadın cinayetleri, yasadışı suçlar hatta aşağılık kompleksi şeklindeki iddiaya ortaklık ediyor. Şeyh Sait'in Ermeni olduğunu iddia ediyor ve dersim isyanından sorumlu tuttuğu Şeyh Sait için olumsuz bir niteleme anlamında kullanıyor. Rum-Ermeni asıllı aşiretler isyan etti iddiası, "diğer isyanlar da Ermeni orjinliydi". Zerdüştlüğü olumsuz manada kullanıyor. Azeri-Ermeni karşıtlığı "çakma Kürt ve Ermeni asıllı PKK terör örgütü" Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 18 Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 Kategorilerden Örnekler Etnik ve Dini Ayrımcılık İçeren Örnekler 19 Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 Abartma/ Yükleme/ Çarpıtma Başlık: Taş atan çocuklar geçim kaynağı Gazete: Hürriyet Tarih: 02.05.2011 Tür: Köşe Yazısı Yazar: Rahmi Turan Yazar, “Güneydoğu’da görev yapan güvenlik görevlisi bir arkadaşıyla sohbeti ve Doğu’da görev yapan bir doktordan kendisine gönderilen e-postaya” dayandırdığı yazısında “bölge halkının” devletten yardım almak amacıyla hızla çoğaldığını, halkın PKK aracılığıyla devlet kurumlarını tehdit ettiğini, Türkiye’yi bölmek istediğini, bunların yanı sıra çocukların eline taş verip olay çıkarttıklarını aktarıyor.Öncelikle yazar, “Kürt, Kürtler, Kürt halkı” gibi ifadeler yerine yazı boyunca “Güneydoğu illerimiz, Güneydoğu/ Doğu halkı” gibi, Türkiye basınında son dönemde azalmakla birlikte sıklıkla başvurulan nitelemeler kullanmıştır. Bunun yanı sıra yazar köşesini, kendi düşüncelerini aktardığı bir analize değil, kendi tabiriyle “bölgeyi” tanıyan iki kişinin tanıklığına ayırmıştır. Seçimi açıkça yazarın inisiyatifinde olan bu tanıklardan biri, halihazırda devlet memuru konumundaki güvenlik görevlisidir. Doktor olan diğer tanık da güvenlik görevlisiyle benzer deneyimlerden bahsetmekte, halkın okulları bastığını, PKK yoluyla tehditler savurduğunu aktarmaktadır: “Burada halk aşırı şımartılmış. İnsanların işini halledemeyince ya kaymakama gidiyor, ya da ‘Ben PKK’lıyım, seni vururum!’ diye tehdit ediliyorum. Türkiyeli olmak değil, Türkiye’yi bölmek istiyorlar. Can ve mal güvenliğimiz sıfır! (…) İşin özeti devlet onları besliyor, onlar ise devleti yıkmaya çalışıyor!” Söylem analizinde genelde haber türünde geçerli olan ancak iki görüşe yer vermesi bakımından söz konusu örnekte de dikkat çekilecek en önemli nokta kuşkusuz, yazarın niçin bu iki kişinin görüşüne yer verdiği sorusudur. Yazar, giriş bölümünde Güneydoğu’da gerginliğin gitgide arttığına, çocuk ve gençlerin olaylarda maşa olarak kullanıldığına işaret etmiş ve bu düşüncesini yazının devamında aktardığı tanıklıklarla desteklemiştir. Bu anlamda yazarın, kendi bakış açısını yansıtan örnekleri seçtiğini ve yazının sonundaki “Devlet onları besliyor, onlar ise devleti yıkmaya çalışıyor” ifadesini paylaştığını, bu yaklaşıma ortaklık ettiğini söylemek mümkündür. Bu çerçevede yazar, okuyucuya kendi düşüncesini aktarmak adına gerekli malzemeyi “bölgeden” sağlamıştır ve esasında seçilmiş tanıklıklara dayanılarak oluşturulan köşe yazısında, sonuç olarak tüm Kürt halkı hedef haline getirilmiş, “şımarık, devleti sömüren ve ne verseniz yetinmeyip aksine olay çıkaran” bir halk olarak resmedilmiştir. Bu nedenle yazı Abartma/ Yükleme/ Çarpıtma kategorisinde değerlendirilmiştir. 20 Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 21 Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 Abartma/ Yükleme/ Çarpıtma Başlık: Türkiye Hıristiyanlaştırılıyor Gazete: Ortadoğu Tarih: 12.08.2011 Tür: Haber Yazar: Oktay Yıldırımoğlu “Akdamar’da 11 Eylül’de ayin yapılacak” üst başlığıyla verilen haberde, Türkiye Ermenileri Patrikliği Genel Vekili Başpiskopos Aram Ateşyan ve Türkiye Ermeniler Patrikliği Ruhani Kurul Başkanı Tatul Atuşyan’ın Van ziyareti sırasında yaptıkları açıklamalara yer verilmiştir. Haberde, başlık ve spot dışında Hıristiyanlar’a yönelik olumsuz bir ifade ya da çarpıtma bulunmamaktadır. Buna karşın başlıkta, Akdamar Kilisesi’nde ayin yapılacak olması “Türkiye’nin Hıristiyanlaştırıldığı” şeklinde yorumlanarak bir tür uyarıya dönüşmüş, spotta ise camilerin kapatılıp kiliselerde ayin yapıldığına dikkat çekilmiştir: “Bir çok cami ‘tadilat yapılıyor’ bahanesiyle kapatılırken, Müslüman parti kisvesine bürünerek Türk milletinin yüzde 50 oyunu alarak üç dönemdir iktidarda olan AKP, harabeye dönmüş kiliseleri hızla onararak ibadete açtı. ‘Müze olarak hizmet verecek’ denilen Sümela ve Akdamar Kiliseleri’nde bu yıl da ayin yapılacak” Haberde, kiliselerin onarılıp ibadete açılması bir tür tehdit olarak sunulmuş, söz konusu iki kilisede “bu yıl da” ayin yapılacak olması şikayet eder bir üslupla aktarılmıştır. Haberde açık biçimde iktidar partisini eleştirmek amaçlanmış ve bu muhalefet Müslüman-Hıristiyan karşıtlığı üzerine kurulmuştur. Bu çerçevede camilerin tadilat “bahanesiyle” kapatılıp, “harabeye dönmüş kiliselerin onarıldığı” iddiası ise Türkiye’nin gitgide Hıristiyanlaştırıldığı yönünde somut örnekler olarak sunulmuştur. Haberin içeriğinde nefret söyleminin yer almadığı ancak başlık ve spotta tehditkar, düşmanlık üreten ifadelerin yer aldığı örneklere, nefret söylemi analizleri kapsamında daha önceki dönemlerde de yer verilmişti. Bu durum bir yönüyle editörlerin, muhabirin hazırladığı habere daha sonra müdahale etmesi ve genel olarak haberin en etkili ve en çok okunan bölümleri olan başlık ve spotları gazetenin yayın politikasına uygun biçimde değiştirmesiyle açıklanabilir. Haber, din ve ibadet özgürlüğü kapsamında kilise açılması ve ayin yapılmasını, bir tehdit unsuru olarak sunmuş, Hıristiyanlık ve Müslümanlığı biz-onlar anlayışıyla konumlandırmıştır. Bu nedenle haber Abartma/ Yükleme/ Çarpıtma kategorisinde değerlendirilmiştir. 22 Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 23 Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 Küfür/ Hakaret/ Aşağılama Başlık: Türkiye’yi acıtmak için bugün ne yaptın? Gazete: Güneş Tarih: 27.07.2011 Tür: Köşe Yazısı Yazar: Mehmet Memiş Hoca Yazar, askeri, ekonomik ve siyasi açıdan Ermenistan’ın ne kadar zor durumda olduğunu anlattığı yazısında, Ermenistan-Azerbaycan karşılaştırması yapmış ve Azerbaycan’ın askeri ve ekonomik gücünün artarak devam edeceği beklentisini aktarmıştır. Ayrıca, Türkiye’nin Ermenistan ile sınırı kapalı tutması halinde en geç 2 yıl içinde Ermenistan’ın Karabağ dahil tüm siyasi konularda uzlaşmak zorunda kalacağı öngörüsüne de yer vermiştir. “Ermeniler’in durumu bu. Hala Azeriler’e kalleşlik yapmaya devam ediyorlar. (…) Bu kalleşler sonra Türkiye’yi tehdit etmeye kalkıyorlar. ABD’de, Avrupa’da Türkiye aleyhine yapmadıkları pislik yok. Aynı Rumlar, aynı Yunanlılar gibi…” Yazar Ermeni, Rum ve Yunan halkını açıkça “kalleş” olmakla itham etmiş, yazının başında güçlü ve zayıf olarak konumlandırdığı Ermenistan-Azerbaycan karşıtlığını, Ermeniler’e yüklediği “kalleşlik”le birlikte düşünülmesini sağlamıştır. Böylece okuyucuya, Ermeniler’in zayıf konumda olmalarına rağmen hem “hadlerini bilmedikleri” hem de “kalleşliklerinin boyutu” hakkında fikir vermiştir. Yazının devamında ise konuyla ilgisi olmadığı halde Rum ve Yunanlar da aynı suçlamaya hedef olmuş, onların da “aynı Ermeniler gibi” Türkiye aleyhinde oldukları öne sürülmüştür. Yazar, son olarak ABD Dışişleri Komisyonu’nda Türkiye’de dini ayrımcılıkla ilgili olarak yaşanan bir tartışmadan kısa bir bölüm alıntılamış ve yazısını “İşte Rum ve Ermeniler böyle sevgili okuyucularım. Beyinsiz, vicdansız, yüreksiz ve sadece Türkiye düşmanlığıyla yatıp kalkıyorlar” şeklindxce sonlandırmıştır. Yazar, Ermenistan’ın Azerbaycan’da çocuk ve kadınları öldürdüğünü aktarmış ve “kalleşlik” söylemini buna dayandırmıştır. Başka bir bilgi ya da karşıt düşünceye yer vermemenin yanında, Ermenistan’ın Türkiye’yi tehdit ettiğine yönelik somut herhangi bir olgudan bahsetmemiştir. Hatta daha ileri giderek, ezbere kurduğu bu düşmanlık söylemini Rumlar ve Yunanlar için de kullanmış, tüm bu topluluklara hakaret etmekle kalmayıp Türkiye düşmanlığından başka bir şey düşünmedikleri iddiasında bulunmuştur. Düşmanlık/ Savaş Söylemi kapsamında da değerlendirilebilecek bu yazı, tipik bir nefret söylemi olarak düşünülebilir. Yazı, olgu, analiz ya da tartışmaya dayanmaksızın hakaret ve “onlar zaten düşman” anlayışıyla üretilmiştir. Düşmanlığın yanı sıra beyinsiz, vicdansız, yüreksiz gibi açıkça hakaret içeren ifadeler nedeniyle yazı Küfür/ Hakaret/ Aşağılama kapsamına alınmıştır. 24 Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 25 Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 Abartma/ Yükleme/ Çarpıtma Başlık: Kürtler’e pozitif ayrımcılık zaten var Gazete: Güneş Tarih: 09.08.2011 Tür: Köşe Yazısı Yazar: Rıza Zelyut Yazar, Kürtler’e pozitif ayrımcılık tanınması yönündeki tartışmaya cevap niteliğindeki yazısında ayrıntılı biçimde, Kürtler’in suç kapsamında değerlendirilecek çok çeşitli eylemlerde bulunduklarını buna rağmen cezasız kaldıklarını öne sürmüştür. Yazıda geçen iddiaları tartışmanın yeri elbette burası değil ancak yazarın, pozitif ayrımcılıktan “suçun cezasız kalması” anlamını çıkardığını ve bu anlamda okuyucularını yanlış bilgilendirdiğini de eklemek gerekir. Yazar, kimi zaman PKK örgütüne atfen Kürtçü, kimi zaman Kürt vatandaş ifadelerini kullanmış, ancak genel anlamda verdiği örneklerle Kürtler’in söz konusu olduğunu başlıkta da açıkça belirtmiştir. Yazıda, Kürtler’in karakol basmaktan, polise molotofkokteyli atmaya, sokakları işgal etmekten, köylüleri sömürmeye, kadın cinayetlerinden çok sayıda çocuk sahibi olmaya dek çok sayıda ayrıcalığa sahip oldukları ayrıntılı olarak anlatılmış ve bu durum Türkler’in durumuyla kıyaslanmıştır. Yazıya hakim olan dil ise okuyucudan aynı fikirde olmasını bekleyen soru cümleleriyle kurulmuştur: “Kürt vatandaş, istediğinde aile meclisini toplayarak kocasından ayrılan kızını öldürme kararı alamıyor mu? Kızını, 18 yaşından küçük erkek kardeşine öldürtmüyor mu? Bu özgürlük (!) hangi Türk ailesinde vardır? Canı isteyen dede, erkekle konuştu diye kızdığı kız torununu diri diri toprağa gömmüyor mu? Böyle bir özgürlük veya ayrıcalık başka hangi dedeye nasip olmuştur?” Yazar kadın cinayetlerini ve çok sayıda suçu Kürtler’e mal etmiş, Kürt çocuklarının sokakları ateşe verdiğini ve bunu Türk çocukların yapamayacağını dolayısıyla bir ayrıcalık olduğunu savunmuş, Kürtler’in, Türkler’in aksine, vergi vermedikleri halde devletten aldıkları yardım sayesinde çok fazla çocuk sahibi olabildiklerini öne sürmüştür. Bu anlamda yazar, pozitif ayrımcılık tartışmasını farklı bir noktaya çekmiş, Kürtler’i halihazırda suç işleyen ama cezasız kalan, belli durumlarda korunup kollanan buna rağmen istekleri bitmeyen ve bu doğrultuda sorun yaratan bir topluluk olarak resmedilmiştir: “Onlar, bu pozitif ayrımcılıktan dolayı o kadar kendilerinden geçmişler ki ne verseniz ‘Yetmez!’ diyorlar” Yazı, tüm bu unsurlar doğrultusunda Abartma/ Yükleme/ Çarpıtma kategorisinde değerlendirilmiştir. 26 Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 27 Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 Simgeleştirme Başlık: Türkiye’ye tuzak mı kuruluyor? Gazete: Yeniçağ Tarih: 03.08.2011 Tür: Köşe Yazısı Yazar: Aydın Yavuz Yazar, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde (AKPM) bir grup parlamenterin “Türkiye ordusunun Güneydoğu’da işgalci durumunda olduğu” yönündeki karar tasarısını eleştirdiği yazısında, söz konusu grubun başını Rum ve Ermeni parlamenterlerin çektiğini söylüyor ve tasarıyı parlamenterlerin kimlikleriyle ilişkilendiriyor: “Aslında ortada şaşılacak bir şey yok. Rum Rumluğunu; Ermeni de Ermeniliğini yapıyor”. Yazının devamında söz konusu karar tasarısına “bir Türk milletvekili” olarak Mevlüt Çavuşoğlu’nun destek vermesi eleştiriliyor, buna karşın bir Azerbaycan, bir Almanya milletvekilinin karara farklı gerekçelerle oy vermemiş olduğu da not düşülüyor. Yazar, Türkiye’ye ve Türk Ordusu’na ağır hakaretler içerdiğini öne sürdüğü karar tasarısına oy veren parlamenterler arasında Rum ve Ermeni parlamenterler bulunmasına şaşırmamış ve “Rum Rumluğunu, Ermeni Ermeniliğini yapıyor” diyerek, Türkiye aleyhtarı olmayı bu doğal kimliklere sahip olmanın zorunlu bir gereği olarak sunmuştur. Dolayısıyla asıl şaşılacak olan, yazara göre, bir Türk parlamenterin nasıl olup da Rum ve Ermenilerle aynı tasarıya destek vermesi olmuştur. Yazı, Rum ve Ermeniliği doğrudan Türkiye karşıtlığıyla ilişkilendirmesi ve olumsuz çağrışımla kullanması bakımından Simgeleştirme kategorisinde değerlendirilmiştir. 28 Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 29 Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 Düşmanlık/ Savaş Söylemi Başlık: Utanmazlık, aymazlık; alçaklık ve küstahlık Gazete: Anayurt Tarih: 09.05.2011 Tür: Köşe Yazısı Yazar: Mustafa Nevruz Sınacı Yazar, Türkiye’de Kürt sorunu olmadığını iddia ettiği yazısında, aksini iddia edenlerin farklı amaçları olduğunu ve aralarında bir tek Kürt olmadığını öne sürmüştür: “Bu organize serseri takımı, dahili bedhah ve sergerdelerin tamamı her ne kadar T.C. vatandaşı olsalar bile, hakikatte Ermeni, Rum ve İbrani asıllı dönme-devşirme, ajan provokatör ve kripto olup, AB-ABD’nin beyinleri iğfal edilmiş, ihanet erbabı, göbekten düşmana bağlı, bindirilmiş kıt’alardır”. Yazıda Kürt sorunu olduğunu savunan kesim açık biçimde “ihanet eden, düşmana bağlı” taraf olarak nitelenmiş, bu çerçevede T.C. vatandaşı olsalar dahi Ermeni, Rum ve Yahudi olmaları bu durumu tamamlayan unsurlar arasında sayılmıştır. Dolayısıyla doğal bir kimlik öğesi, Türkiye düşmanlığıyla özdeşleştirilmiş ve söz konusu gruplara yönelik olarak Düşmanlık/ Savaş Söylemi üretilmiştir. 30 Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 31 Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 Küfür/ Hakaret/ Aşağılama Başlık: Kürdistan Rüyası Görenlerin 12 Eylül 1980 Öncesinden Alması Gereken Dersler Gazete: Ortadoğu Tarih: 24.06.2011 Tür: Köşe Yazısı Yazar: Ender Gökdemir Yazar, bölücü olmakla itham ettiği BDP’li milletvekillerine tehditler ve hakaretler savurduğu, hükümeti ve hukukçuları göreve çağırdığı yazısında milletvekillerine şöyle seslenmiştir: “Bu ülkeyi böldürtmedik, böldürtmeyeceğiz. Sahi siz gerçekten Kürt müsünüz? Siz sakın kılıç artığı Ermeni dölleri olmayasınız? Sizleri Kürtlerin temsilciliğine kim tayin etti?” Yazı boyunca BDP’li milletvekilleri aşağılanmakta (“bunu olmayan kafa ve beyinlerinize yerleştirseniz iyi olur”), Türk olmayan dolayısıyla karşı cephede tanımlanan “düşmanla” işbirliği içinde olmakla suçlanmakta (“Türk milleti sizi kardeş bildi, bağrına bastı. Siz Türk milletini kardeş saymayıp, ya İvan’ı, ya Sam Amca’yı ya Hans’ı ya da Jan’ı kardeş biliyorsunuz”) ve tehdit edilmektedir: “Bu milletin ayranı ne zaman kabarır bilemiyorum. 1991’de size tanınan müsamahayı çok kötü kullanmıştınız, hatırlayın. Kaç gün sürdü Meclisle hapishaneler arasındaki mesafe…” Belli bir etnik kimlik olarak Kürtler’i değil ama o kimliği temsil eden siyasi grubu hedef alması bakımından yazı, ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmiştir. Buna karşın yazar, bu kadar ağır hakaretlerde bulunduğu BDP milletvekillerine hitaben “kılıç artığı Ermeni dölü” ifadesini kullanarak bir doğal kimlik öğesini bölücülük ve Türkiye topraklarının bütünlüğüne tehditle ilişkilendirmiş, ayrıca savaş veya katliam sonrası sağ kalanlara göndermede bulunan “kılıç artığı” ifadesiyle Ermeniler’e yönelik aşağılayıcı bir dil kullanmıştır. Dolayısıyla yazarın BDP’li milletvekillerine yönelttiği tüm hakaretler aynı zamanda Ermeniler’e atfedilmiş, “Siz gerçekten Kürt müsünüz? Siz sakın kılıç artığı Ermeni dölleri olmayasınız?” sorusu, Kürtler’in değil ama Ermeniler’in ancak bu kadar “hain” ya da “düşman” olabileceği anlamını pekiştirmek üzere sorulmuştur. Bu nedenle yazı Küfür/ Hakaret/ Aşağılama kategorisinde değerlendirilmiştir. 32 Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 33 Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 Simgeleştirme Başlık: CHP de artık bölücü mü? Gazete: Ortadoğu Tarih: 02.06.2011 Tür: Köşe Yazısı Yazar: Seyfi Şahin Yazar, yeni CHP ve partinin genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu eleştirdiği yazısında, partinin PKK ile işbirliği içinde olduğuna yönelik göndermelerde bulunmuş, parti içinde yaşanan son gelişmeleri özetleyerek bu durumun “Türkiye devletinin bütünlüğüne yönelik bir tehdit oluşturduğu” yorumunda bulunmuştur. Yazıda, bu çerçevede gelişen olaylar arasında Kılıçdaroğlu’nun “Alevi ve Kürt asıllı olması” da tehdit unsurları arasında sayılmış ve söz konusu topluluklar bölücü olmakla ilişkilendirilerek kriminalize edilmiştir. Yazıda, doğal bir kimlik öğesinin suç-tehdit ya da olumsuz herhangi bir çağrışım yapacak şekilde kullanılması nedeniyle Simgeleştirme yoluyla nefret söylemi üretilmiştir. 34 Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 35 Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 Abartma/ Yükleme/ Çarpıtma Başlık: AKP Kürdistan’ı kuruyor Gazete: Sözcü Tarih: 17.05.2011 Tür: Köşe Yazısı Yazar: Emin Çölaşan Yazar, köşesinin “Azeri Bayrağı-Türk Bayrağı” başlıklı ikinci bölümünde Ekim 2009’da Bursa’da yapılan Türkiye-Ermenistan maçını hatırlatıyor ve maça Azerbaycan bayraklarının sokulmasına izin verilmemesini eleştiriliyor: “Dostumuz ve kardeşimiz Azerbaycan, bizim hükümetin bu saygısızlığına büyük tepki gösteriyor” Yazar, bu duruma, hükümetin “Ermenistan açılımının” neden olduğunu kinayeli bir dille anlattıktan sonra Eurovision yarışmasını kazanan Azerbaycanlı şarkıcıların sahneye ellerinde Türkiye bayraklarıyla çıktığını ve bu durumun utanç verici olduğunu söylüyor: “Biz onların bayraklarını bundan 1,5 yıl önce Bursa Atatürk stadına ‘Ermenistan açılımı’ safsatası uğruna sokmamıştık. (…) Acaba Ankara’da birileri utandı mı?” Yazar, hükümetin Ermenistanla ilgili dış politikasını eleştirirken Azerbaycan-Ermenistan karşıtlığı kurmuş, “dostumuz ve kardeşimiz Azerbaycan” nitelemesinde bulunurken dolaylı olarak Ermenistan’ın dost ve kardeş olmadığını ima etmiştir. Yazım ve noktalama işaretleri de yazarın tepkisini yansıtacak şekilde “Ermenistan açılımı!!! Artık Ermenistan’a da ‘Dostluk elimizi’ uzatacağız, sınır komşumuzla kardeşçe yaşayacağız” olmuştur. Dolayısıyla Ermenistanla dostluk içinde yaşamak “hayretle karşılanacak, hatta ciddiye alınmayacak ölçüde gerçekdışı bir durum” olarak sunulmuştur. Bu çerçevede yazar, Azerbaycan dostluğunu kaçınılmaz olarak Ermenistan düşmanlığıyla ilişkilendirmiş ve yaşananları milli hassasiyetler bakımından “utanılacak” bir durum olarak yorumlamıştır. Bu nedenle yazı, Abartma/ Yükleme/ Çarpıtma kategorisinde değerlendirilmiştir. 36 Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 37 Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 Düşmanlık/ Savaş Söylemi Başlık: Benim neslim… Gazete: Hürriyet Tarih: 29.07.2011 Tür: Köşe Yazısı Yazar: Yılmaz Özdil Yazar, Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ın Ağrı Dağı ile sözlerinden cımbızlayarak aktardığı “Bu sizin neslinize bağlı. Benim neslim, üzerine düşen görevi başarıyla yerine getirdi” şeklindeki sözleriyle başladığı yazısında, Sarkisyan’ın sözlerine cevaben “Benim neslim ise bunları yaptı” şeklinde Ermenistan ve Ermenilerle ilgili olarak yaşanan gelişmeleri kinayeli bir dille aktarmıştır: “Benim neslim ise ‘Hepimiz Ermeniyiz’ diye sokaklarda yürüdü. (…) Benim neslimin gazetecileri soykırım anıtına çiçek koydu. (…) Benim neslimin ‘1 Milyon Ermeni’yi öldürdük’ diyen yazarı, ‘onur konuğu olarak Çankaya’ya davet edildi. (…) Benim neslim, video kliplerinde Atatürk’ün fotoğrafını gösterip ‘katillll’ diye bağıran Ermeni rock grubu Sysyem of a Down için fun kulübü kurdu.” Yazar, Sarkisyan’ın sözlerine atıfla sıraladığı bu gelişmeleri, şikayet eder bir üslupla ifade etmiş, kendi nesline yönelik eleştirisini yazının tamamına hakim olan biz-onlar anlayışıyla aktardığı bu gelişmelere dayandırmıştır. Bu anlamda kendi nesline yönelik eleştirisini, gelecek kuşakları tam aksi yönde davranmaları için cesaretlendirmek adına kullanmış ve onlara “Bundan sonrası sizin neslinize bağlı!” diye seslenmiştir. Yazı boyunca Ermeniler karşı cephede konumlandırılmış ve yazar verdiği örneklerle (Eurovision’da Ermenistan’a 12 puan verilmesinden soykırımı tanıyan taraflarla iyi ilişkiler kurmaya) farklı alan ve seviyelerde yaşanan gelişmelerden memnun olmadığını ima etmiştir. Bunu bir tür skor mantığıyla aktarmış ve son cümlesiyle özellikle genç kuşaklarda Ermeniler’e yönelik düşmanlığı teşvik etmiştir. Yazı bu nedenle Düşmanlık/ Savaş Söylemi kapsamında değerlendirilmiştir. 38 Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 39 Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 Kadınlara ve Eşcinsellere Yönelik Nefret Söylemi İçeren Örnekler: 1997 yılında Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından kabul edilen nefret söylemiyle ilgili Tavsiye Kararı’nda yer alan nefret söylemi tanımını: "Irkçı nefret, yabancı düşmanlığı, anti-Semitizm ve hoşgörüsüzlüğe dayalı diğer nefret biçimlerini yayan, teşvik eden, savunan ya da haklı gösteren her tür ifade biçimi. Hoşgörüsüzlüğe dayalı nefret, saldırgan milliyetçilik ve etnik merkeziyetçilik, ayrımcılık ve azınlıklara, göçmenlere ve göçmen kökenli kişilere karşı düşmanlık yoluyla ifade edilen hoşgörüsüzlüğü içermektedir." Yukarıdaki tanıma uygun olarak bu 10 içeriği ayrı olarak değerlendirmemizin nedeni, izlediği yol, içerdiği söylem ya da genel olarak oluşturduğu anlam bakımından kadın, eşcinsel ve travestilere yönelik ayrımcı, dışlayıcı veya hakaret içeren söylemler kurması ya da bu çerçevede üretilen dışlama durumunu meşru kılacak, besleyecek yan anlamlar üretmesidir. Bu kapsamda incelenen toplam 10 içeriğin 8’inde eşcinsellere yönelik nefret söylemi üretilmiş, bunların 7’si ise Küfür/ Hakaret/ Aşağılama kategorisinde değerlendirilmiştir. Söz konusu örneklerde ağırlıklı olarak doğrudan “cinsel sapkınlık, ibne, nonoş” gibi ifadeler kullanılmış ya da eşcinselliğin “anormal” olduğunu savunan ya da ima eden anlatımlara yer verilmiştir. Bunun dışında biri travestileri, diğeri kadınları hedefleyen iki içerik de yine çalışma dışı bölüme dahil edilmiştir. 40 Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 Tarih Gazete Tür Yazar Başlık Hedef Grup Nefret Kategorisi 12.05.2011 Habertürk Köşe Yazısı Serdar Turgut Vallahi Gücendim Kadın Küfür/ Hakaret/ Aşağılama 01.06.2011 Güneş Köşe Yazısı Ahmet Çavuşoğlu Bu hangi devir acaba? Eşcinsel Küfür/ Hakaret/ Aşağılama 02.06.2011 Güneş Köşe Yazısı Vehbi Dinçcan Hakemlere ve futbolculara iyi bakın! Eşcinsel Küfür/ Hakaret/ Aşağılama 28.06.2011 Yeni Akit Haber Kaynak Yok Sırrı Süreyya ve Ertuğrul Kürkçü eşcinsellere destek verdi! Eşcinsel Küfür/ Hakaret/ Aşağılama 29.06.2011 Yeni Akit Haber Kaynak Yok Eşcinsel destekçilerini destekleyen kompleksli kadın Eşcinsel Küfür/ Hakaret/ Aşağılama 25.07.2011 Yeni Akit Haber Yeni Akit İslam’a hakaretle ünlüydüler Eşcinsel Küfür/ Hakaret/ Aşağılama 25.07.2011 Yeni Akit Köşe Yazısı Atilla Özdür Gıda Bakanlığımız… Eşcinsel Küfür/ Hakaret/ Aşağılama 13.08.2011 Haber Vaktim Köşe Yazısı Hayrettin Karaman Bir olay bir yazı daha Eşcinsel Küfür/ Hakaret/ Aşağılama 01.08.2011 Takvim Haber Kaynak Yok Travesti genç kızı taciz etti Travesti Simgeleştirme 05.08.2011 Şok Haber Kaynak Yok Lezbiyen dayağı Eşcinsel Simgeleştirme 41 Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 Küfür/ Hakaret/ Aşağılama Başlık: Sırrı Süreyya ve Ertuğrul Kürkçü eşcinsellere destek verdi! Gazete: Yeni Akit Tarih: 28.06.2011 Tür: Haber Yazar: Kaynak Yok Vatan gazetesinin LGBT Onur Yürüyüşü’ne BDP’li milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder ve Ertuğrul Kürkçü’nün destek verdiği şeklindeki haberini bir tür yorum yazısıyla alıntılayan gazete, LGBT bireyleri doğrudan “cinsel sapkınlıkla” itham etmiştir: “Bir yandan Kürtler’in ezilmesinden bahsederken, başörtüsünün bile tam olarak serbest olmadığı bu ülkede, gidip cinsel sapkınlıklara destek vermeye kalkıyorlar. Uyanın alooo! Herkes tek bir kimlikle dünyaya gelir!” Sokak dili hatta argo denebilecek bir üslupla yapılan yorumda, LGBT bireylere doğrudan hakaret edilmekle yetinilmemiş, herkesin tek bir kimlikle dünyaya geldiğine vurgu yapılarak “onların” anormal olduğu ima edilmiştir. Bu anlamda haber, Küfür/ Hakaret/ Aşağılama kategorisinde değerlendirilmiştir. 42 Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 Simgeleştirme Başlık: Travesti genç kızı taciz etti Gazete: Takvim Tarih: 01.08.2011 Tür: Haber Yazar: Kaynak Yok Haberde, travesti bir kişinin cinsel tacizde bulunduğu ancak daha sonra şikayetin geri çekilmesi üzerine söz konusu kişinin serbest bırakıldığı anlatılıyor.Türkiye basınında özellikle “3. sayfa” haberlerinde benzeri örneklerine sıklıkla rastladığımız bu haber, LGBT bireylerin yazılı basında temsilinin tipik bir örneğidir. Tek başına bakıldığında sıradan bir cinsel taciz haberi olarak okunabilecek haber, tacizde bulunmakla travesti olmak arasında bir bağlantı olmadığı halde “Travesti genç kızı taciz etti” şeklinde başlığa çekilmiştir. Dolayısıyla haberdeki yaklaşım, okuyucuda travestilere yönelik olumsuz bir algı oluşturmak yönünde olmuştur. Türkiye basınında Haberi bu kapsamda değerlendirirken, okurun tek bir haberle tutum değiştiren bir otomat olduğunu savunmayı elbette amaçlamıyoruz. Bu noktada yalnızca söylem analizi çalışmalarında, haberin bağlamı, sınırları, oluşturduğu anlam bakımından kendini tekrar edip etmediği gibi noktaların da göz ardı edilmemesi gerektiğini hatırlatmak gerekecektir. LGBT bireylerin özellikle 3. sayfada ve ağırlıklı olarak cinayet, gasp, fuhuş, vb başlıklar altında temsil edildiğini ortaya koyan çok sayıda çalışma yapılmıştır.1 Bu anlamda söz konusu haber, LGBT bireylere yönelik yaygın anlayışa paralel bir yaklaşıma sahiptir ve travestileri “suç ve tehlikeyle” ilişkilendirerek Simgeleştirme yoluyla nefret söylemi üretmiştir. 1 http://www.kaosgl.com/sayfa.php?id=2107 43 Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 Küfür/ Hakaret/ Aşağılama Başlık: Bir olay yazı daha Gazete: Haber Vaktim Tarih: 13.08.2011 Tür: Köşe Yazısı Yazar: Hayrettin Karaman Yazar, bir internet sitesinde yayınlanan “Tahammül mü hoş görmek mi” başlıklı yazısına yönelik eleştirilere cevap niteliğindeki yazısında, sözlerine açıklık getirmek adına kendisini anladığını düşündüğü okuyucularından birinin yorumuna yer vermiştir. Okur yorumunda, yazarın “eşcinsel, zani, alkolik, lezbiyen, vs tarzı hayatı yaşam felsefesi yapmış, bunu bir de savunup normalleştirmeye çalışan insanlara (…) –İslam toplumunda- onların aykırı fiilleri için özel mekanlar ihdas edilmek gibi tedbirlere başvurulacağı” şeklinde sözleri aktarılmış ve yazı şöyle devam etmiştir: “Karşı komşunuz eşcinsel ve iki erkek aynı evde, alt komşunuz lezbiyen ve iki kadın ve hatta bazen kadınlar aynı evde, üst komşunu da alkolik ve her gün başka bir hatunla, sizin de 16-17 yaşında kız ve oğlunuz var ise giderken onları evde bıraktığınızda gözünüz arkada kalmadan emin olur musunuz?” Okur yorumu, eşcinsel komşulara sahip olmanın “tehlikesine” işaret etmekte, bu durumun genç yaştaki insanların etkileyeceği, “onlara benzeyebilecekleri” ya da çocuklarını “yoldan çıkaracakları” ihtimali üzerinden eşcinsel komşulara güvenilemeyeceğini ima etmektedir. Bu anlamda okur, yazarın “eşcinseller için özel mekanlar sağlanması şeklindeki tedbir önerisini” desteklemiş ve bu öneriye meşruluk kazandırma yönünde bir açıklama getirmiştir. Yazar ise kendisini daha iyi ifade ettiğini düşündüğü okuruna köşesini ayırarak bu yoruma ortaklık etmiş, eşcinselleri dışlayan bu söyleme katkıda bulunmuştur. 44 Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 45 Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 Küfür/ Hakaret/ Aşağılama Başlık: İslam’a hakaretle ünlüydüler Gazete: Yeni Akit Tarih: 25.07.2011 Tür: Haber Yazar: Yeni Akit Haberde, Norveç’te yaşanan ve 93 (76) kişinin ölümüne yol açan saldırının ardından ülkeye ait bazı ayrıntılara yer verilmiştir. “Putperest Vikingler’in eşcinsel hamisi, intihar takıntılı torunları terörle tanıştı” üst başlığı ve “İslam’a hakaretle ünlüydüler” başlığıyla verilen haberde, Norveç’in yaygın olarak bilinenin aksine intihar oranının yüksekliği ve silah ticareti nedeniyle huzurlu bir barış ülkesi olmadığı öne sürülmüş, atalarının putperest Vikingler olduğu vurgulanmış, İslam karşıtı karikatürler yayınlanması nedeniyle “İslam’a hakaretle ünlü oldukları” anlatılmıştır. Habere hakim olan, üst başlığa da yansıdığı şekilde, Norveç’e yönelik olumsuz tutumdur ve bunun bir diğer ayağını da ülkede eşcinsel evliliğin serbest olması oluşturmaktadır: “Norveç halkı sapkın cinsel eğilimlere müsamaha gösteriyor, devlet de eşcinsellerin rahatlaması için her türlü önlemi alıyor” Haberde doğrudan “sapkın cinsel eğilimlere” sahip olmakla itham edilen eşcinsellerin “anormalliğine” vurgu yapılmıştır. Eşcinsel evliliğin serbest olması, devletin aldığı bir önlem olarak sunulmuş, “eşcinsellerin rahatlamaması” durumunda toplumun huzurunu bozacakları, tehlikeli olabilecekleri yönünde imada bulunulmuştur. Haberde, bütünüyle bakıldığında Norveç’e yönelik hakaret içeren ifadeler ve çarpıtmalar yer almaktadır ancak ulusal kökeni hedeflemesi bakımından haberi bu yönüyle incelemek çalışma kapsamı dışındadır. Bu nedenle yalnızca eşcinsellere yönelik nefret söylemine odaklanılmış ve haber Küfür/ Hakaret/ Aşağılama kategorisinde değerlendirilmiştir. 46 Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 47 Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 Küfür/ Hakaret/ Aşağılama Başlık: Vallahi gücendim Gazete: Haber Türk Tarih: 12.05.2011 Tür: Köşe Yazısı Yazar: Serdar Turgut Yazar, internette yasaklanan kelimeleri kendisine iletmek üzere e-posta gönderen müdürünü ne kadar sevdiğini tekrarlayarak anlattığı yazısında: “Bu muhterem ve espritüel müdürüm, postasını evde kalmış ve azmış kadınların mektuplarında kullandığı gülümseme işaretleriyle süslemişti. Bunu görünce duygulandım ve Türkiye’ye döner dönmez bu müdürüme evde kalmış ve azmış kadınlara ne yapmayı düşünüyorsam onu aynen uygulamaya karar verdim” Yazar “koca bulamamak” anlamına gelen ve kadınları aşağılayan “evde kalmış kadın” ifadesini kullanmış, bu durumun beraberinde “azmış” olmayı da getireceği yorumunu ekleyerek, kadın bedenini tamamen erkeğin kontrolünde ve ona muhtaç olarak resmetmiştir. Aksi takdirde kadınların aciz, hatta gülünç duruma düşecekleri iması taşıyan erkek egemen anlayışla yazar, “…evde kalmış ve azmış kadınlara ne yapmayı düşünüyorsam…” ifadesiyle taciz imasında bulunmuş ve kadınlara yönelik aşağılayıcı tutumunu sürdürmüştür. Turgut’un yazısı bu nedenle Küfür/ Hakaret/ Aşağılama kategorisinde değerlendirilmiştir. 48 Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 49 Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 EK: AVRUPA KOMİSYONU NEFRET SÖYLEMİ EL KİTABI Giriş Avrupa’nın kültürel çeşitliliği çok olan toplum yapısı içinde ifade özgürlüğünün vicdan, inanç ve din özgürlüğü gibi başka haklarla uzlaşma içinde olması gerekiyor. Bu zor bir mesele çünkü bu hakların tamamı demokrasinin özünü oluşturmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10.Maddesi “herkesin ifade özgürlüğüne hakkı vardır” der ve bu hakkın “kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir almak ve vermek özgürlüğünü de içerdiğinin” altını çizer. Ne var ki Sözleşme bu özgürlüklerin görev ve sorumlulukları da içlerinde barındırdığının altını çizer ve bu haklara belli durumlarda bazı kısıtlamalar getirilmesinin mümkün olacağını söyler. Bunlar arasında “başkalarının şöhret ve haklarının korunması” da bulunmaktadır. Kasım 2008’de «Avrupa Konseyi Nefret Söylemi El Kitabı » yayınladı. Yayının amacı bu kavramı netleştirmek ve karar vericileri, uzmanları ve genel olarak toplumu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları konusunda bilgilendirmektir. İnsan hakları alanında uzman olan Anne Weber kitabı hazırlamak için Konsey tarafından görevlendirilmiştir. 2 Sorular Cevaplar 1. Nefret Söylemi Nedir? Evrensel düzeyde kabul görmüş bir tanım yoktur. Birçok ülke bu kavram kapsamına girebilecek ifadeleri, aralarında ufak değişiklikler olsa da, yasaklamıştır. 1997 yılında Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi nefret söylemiyle ilgili bir Tavsiye Kararı kabul etti. Bu Karar’da nefret söylemi şöyle tanımlanmıştır: “ırkçı nefret, yabancı düşmanlığı, antiSemitizm ve hoşgörüşüzlüğe dayalı diğer nefret biçimlerini yayan, teşvik eden, savunan ya da haklı gösteren her tür ifade biçimi. Hoşgörüsüzlüğe dayalı nefret, saldırgan milliyetçilik ve entik merkeziyetçilik, ayrımcılık ve azınlıklara, göçmenlere ve göçmen kökenli kişilere karşı düşmanlık yoluyla ifade edilen hoşgörüsüzlüğü içermektedir.” Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, içtihatlarında net bir tanımı kabul etmemiş olsa da, bu kavramı dini hoşgörüsüzlük dahil, hoşgörüsüzlükten kaynaklanan nefreti yayan, teşvik eden, savunan ya da haklı çıkaran ifade biçimleri için kullanmıştır. Bu el kitabı, her ne kadar Mahkemenin bu konuyla ilgili bir çalışması olmasa da, homofobik ifadenin de nefret söylemi olarak kabul edilebilecek söylem biçimleri arasında olduğunun altını çizmektedir. 2 Kitapta yer alan görüşler yazara aittir ve Avrupa Konseyi’nin görüşlerini yansıtmayabilir. Bu kitabın Türkçe’ye çevirisi, Uluslararası Hrant Dink Vakfı ve İnsan Hakları Ortak Platformu katkılarıyla sürmektedir. 50 Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nefret söylemiyle ilgili olarak, ifade özgürlüğüne herhangi bir kısıtlama getirmekte midir? Mahkeme içtihadına bakıldığında, mesela belli kişi ya da grupları aşağılamak gibi, nefret söylemi içeren somut ifadelerin Sözleşmenin 10. Maddesinin3 korumasının kapsamında olmadığı ve bu nedenle devletlerce ulusal yasalarla kısıtlanabileceğini görülebilir. İfadelerin “nefret söylemi” olarak nitelenebilmesi bazen zor olabilir çünkü bu tür bir ifade kendini her zaman nefret ve duyguların ifadesiyle göstermez. İlk bakışta son derece rasyonel ya da normal algılanabilecek ifadelerin içinde de gizlenmiş olabilir. 3. Avrupa Konseyi nefret söylemini engellemek ve bu söylemle mücadele etmek için ne yapmaktadır? Nefret söylemiyle ilgili 1997 Bakanlar Komitesi Tavsiye Kararı bu tarz ifadeyi kınamakta ve devletlerin ulusal yasalar çıkarması için ortak kriterler belirlemesini sağlamayı amaçlamaktadır. Metinde diğer unsurların yanı sıra, bu ifadelerin medya aracılığıyla yayılmasının daha zararlı olabileceğini vurgulamaktadır. Ayrıca devletlere nefret söyleminin sahibini, bunu yayınlayan medyadan net olarak ayırt etmesini tavsiye etmektedir. Bu tavsiye kararını başka açıklama ve tavsiyeler izlemiştir. 2007 tarihli Parlamenterler Meclisi (PM) Tavsiye Kararı, dini ya da başka nedenlerle kişi ya da gruplara yönelik nefret, ayrımcılık ve şiddete tahrik eden açıklamaların yasalarla suç olarak tanımlanması gerektiğini söylemektedir. PM, Avrupa Komisyonu Hukuk yoluyla Demokrasi Komisyonu’ndan (Venedik Komisyonu) Avrupa ülkelerindeki küfr, dini temelli hakaret ya da dini nefreti tahrik ile ilgili ulusal yasalara ilgili bir rapor hazırlamasını istemiştir. Venedik Komisyonu raporunda şu sonuca varmıştır: demokrasilerde dini gruplar ve diğer her türlü grup, çalışmaları, öğretileri ve inançlarıyla ilgili aleni ifadeleri –eleştiriler kasıtlı ve haksız aşağılama ya da nefret söylemi içermediği, kamu düzenini bozmaya, belli bir dine inanan kişilere yönelik şiddet ve ayrımcılığa tahrik etmediği sürece- müsamaha göstermelidir. Irkçılık ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Avrupa Komisyonu (ECRI) da ırkçı söylem olarak nitelendirilebilecek, özellikle de ırk, din, dil, renk, uyruk ya da ulusal veya etnik kökene dayalı ayrımcılık, nefret ve şiddete kasıtlı ve alenen tahrik ettiğinde yasalarca suç sayılması gerektiği yönünde tavsiyede bulunmuştur. 3 Madde 10 - İfade özgürlüğü 1. Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir almak ve vermek özgürlüğünü de içerir. Bu madde, devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine bağlı tutmalarına engel değildir. 2. Kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler, demokratik bir toplumda, zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, veya yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması için yasayla öngörülen bazı biçim koşullarına, sınırlamalara ve yaptırımlara bağlanabilir. 51 Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 Bir diğer Avrupa Konseyi belgesi ise Siber Suçlar Sözleşmesi Ek Protokolü’dür. Protokol bilgisayar sistemleri yoluyla ırkçı ve yabancı düşmanı fiillerin kovuşturulması ile ilgilidir. 4. Mahkeme ifade özgürlüğünün kısıtlanabilirliğini nasıl belirliyor? Mahkeme ifade özgürlüğünün bir başka hakla çatışıp çatışmadığını belirlemek için iki yol izliyor: Bunlardan ilki 10.Madde’yi uygulamak –ki en fazla bu yol kullanılıyor; veya Sözleşmede koruma altına alınan diğer hakların yokedilmesini hedeflediği takdirde ifade özgürlüğünün Sözleşmenin korumasından faydalanmamasını öngören Madde 17. 4 17.Madde, Sözleşmenin temelini oluşturan demokratik değerler sisteminin korunmasını, yani totaliter grupların sözleşmenin koruma altına aldığı hakları hak ve özgürlükleri yok edecek biçimde kullanmamasını garanti altına almayı hedefler. Mahkeme bu maddeyi ırkçı nefret mesajı ileten, nasyonal sosyalizmi savunan ya da Soykırımı (Holocaust) reddeden açıklamalar için uygulamaktadır. Mahkeme, örneğin, holocaustu reddeden açıklamaların yaygınlaştırılmasını önlemek için ifade özgürlüğünün kısıtlanabileceğini söylemektedir. Bunun gerekçesi olarak, inkarın aynı zamanda insanlığa karşı işlenen suçların da reddi ve Yahudi halka yönelik nefreti tahrik anlamına geleceğidir. Eğer bir ifade, ilk bakışta 17.Madde uyarınca Sözleşmenin korumasından çıkarılacak nitelikte değilse, Mahkeme, devletin ifade özgürlüğünü kısıtlama kararıyla ilgili aşağıdaki gereklere uygun olup olmadığını control eder: - ifade özgürlüğünün kısıtlanması ulusal yasalarda mevcut mu - bu kısıtlamanın sebepleri 10.Maddede belirtilen meşru amaçlar arasında mı (bkz. Dipnot 3) - Demokratik bir toplumda 10.Maddede belirtilen meşru amaçların bir ya da daha fazlasına ulaşmak için bu kısıtlama gerekli midir ? Mahkeme, ifade özgürlüğünün kısıtlanmasının sadece “acil bir sosyal gereksinime” (kamusal yarar) cevaben ve alınan tedbirlerin orantılı olması halinde kabul edilebilir olduğuna hükmetmiştir. Ancak, ulusal yetkililerin belli bir “takdir yetkisi” olduğunu ve bunun her bir vaka için değişebileceğini, ancak her durumda Mahkemenin denetimine tabi olduğunu da ifade etmektedir. Bununla beraber, Mahkeme 10.Maddenin yalnızca tehlikesiz (saldırgan olmayan) ya da etkisiz “bilgi” ya da “fikirler”e değil, devleti ya da toplumun belli bir kesimini incitici, şok ve rahatsız edici ifadelere de uygulanabilir olduğunu belirtmiştir. İfade özgürlüğünü kısıtlayan her karar Mahkeme tarafından küresel bağlamda incelenmektedir. Neye izin verilip neye verilemeyeceğine dair sınırın tespit edilebilmesi için 4 Madde 17 - Hakların kötüye kullanımının yasaklanması Bu Sözleşme hükümlerinden hiçbiri, bir devlete, topluluğa veya kişiye, Sözleşme’de tanınan hak ve özgürlüklerin yok edilmesine veya burada öngörüldüğünden daha geniş ölçüde sınırlamalara uğratılmasına yönelik bir etkinliğe girişme ya da eylemde bulunma hakkını sağlar biçimde yorumlanamaz 52 Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 net bir ayırd edici unsure olmadığı için her davada bir dizi unsurun birlikte dikkate alınması gerekir. 5. Mahkemenin her davada dikkate aldığı unsurlar nelerdir? Nefret Söylemi El kitabına göre Mahkeme aşağıdaki unsurları dikkate alır: - İfade özgürlüğü kısıtlanan kişinin amacı - İfadenin içeriği - İfadenin bağlamı, yani açıklamayı yapan kişinin gazeteci mi siyasetçi mi olduğu - Görüş ya da ifadelerin hedefi olan kişilerin profili - İfadenin ne kadar aleni (erişilebilir) olduğu ve potansiyel etkisi –yani ifade yaygın bir gazetede mi yayınlanmış yoksa mesela bir şiirin içinde mi - Kısıtlamanın doğası ve ağırlığı 6. Bir ifadenin nefret söylemine varıp varmadığı ve yasaklanabilir olduğuna hangi temel kriter kullanılarak karar veriliyor? Mahkemenin, ifade özgürlüğünün kısıtlanmasının kabul edilir olup olmadığını belirlerken kullandığı temel kriter açıklamayı yapan kişinin asıl amacının ne olduğudur. Bunu tespit etmek zor olabilir, bu nedenle Mahkeme açıklamanın bağlamına büyük önem atfetmektedir. Mahkemenin baktığı asıl mesele, açıklamayı yapan kişinin nefret söylemi kullanarak olarak ırkçı ve hoşgörüsüz fikirleri kasıtlı olarak yaymaya mı çalıştığı, yoksa kamu yararına bir konu hakkında halkı bilgilendirmeye mi çalıştığıdır. Bu sorunun cevabı hangi ifadelerin (şok edici ve incitici olsa da) 10.Maddenin korumasında olduğuna, hangilerinin demokratik bir toplumda müsamaha gösterilmeyecek nitelikte olduğu ve bu nedenle Sözleşmenin 17.Maddesi uyarınca koruma altında olmadığına cevap vermeye yardımcı olacaktır. 7. Nefret söylemi yayan kişinin profili Mahkemenin kriterlerinde etkili midir? Genel olarak ele alındığında, Mahkeme hedef bir politikacıysa kabul edilebilir eleştiri sınırının bir özel kişiden daha geniş olması gerektiğini söyler. Herhangi bir kişinin aksine, politikacı kaçınılmaz olarak her kelimesinin ve hareketinin halk ve basın tarafından yakından izleneceği bir konumda olduğunu bilir ve bu nedenle daha fazla hoşgörülü olmaz zorundadır. Nefret söylemini yayma ile ilgili Mahkeme politikacılarla ilgili daha katıdır ve hoşgörüsüzlüğü alevlendirecek bir dil kullanmamaları konusunda sorumlulukları olduğunu söyler. Medyayla ilgili olarak ise, el kitabı iki durumu birbirinden ayırır: açıklamanın sahibi/yazarı gazetecinin kendisi ise bu kabul edilebilir değildir; başkalarının yaptığı açıklamaları sadece bildiriyorsa ve kendileri benimsemiyorsa durum farklıdır. 53 Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011 Mahkeme, medyanın demokratik toplumlardaki önemli rolünü göz önünde bulundurarak, basın özgürlüğünün kısıtlanması konusunda daha katı bir tutum alır. “Başkalarının şöhretinin korunması” gibi belirlenmiş sınırları aşmadığı sürece, kamu yararına olan diğer tüm konularda olduğu gibi siyasi meselelerde de bilgi vermek medyanın görevidir. Bu tür bilgi ve fikirleri bildirmek medyanın görevi olduğu kadar, halkın da bu bilgileri öğrenme hakkı vardır. 8. Mahkeme farklı dinlere yönelik saldırılarla ilgili kısıtlamalarla ilgili nasıl tutum almaktadır? Mahkemenin bu konudaki yerleşik tutumu şöyledir: Azınlık veya çoğunluk grubuna mensup olmalarına ve yaptıklarına bakılmaksızın dinini alenen gösterme özgürlüğünü seçen herkes eleştirilebilir. Dini görüşlerinin başkalarınca reddedilmesine ve hatta inançlarına düşmanca tutum alan doktrinleri yaymalarına tahammül göstermeli ve kabul etmelidirler Ancak, saldırıların incitici ya da inananlarca kutsal sayılan konularla ilgili olduğu hallerde Mahkeme içtihatlarında, 10.Maddede belirtilen gereklerin yerine getirilmesi halinde (yasalarda yer alması, meşru bir amacı olması, demokratik toplumda gerekli olması) devletlerin ifade özgürlüğüne belli kısıtlar getirmesinin mümkün olduğunu söylemektedir. Bu anlamda, başkalarının dini duygularını Sözleşmenin 10.Maddesinde geçen “başkalarının hakları” kapsamında görmektedir. Mahkeme bu tür saldırılar olduğunda devletlere geniş bir takdir yetkisi tanımaktadır. Ancak bu yetki de Mahkemenin denetimine tabidir. Bu konudaki kararların çoğunda Mahkeme, ilgili devletin ifade özgürlüğünü kısıtlama kararının başkalarının haklarını korumak için gerekli olduğundan hareketle, 10.Maddenin ihlal edilmediğine hükmetmiştir. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine hükmettiği davalarda ise, “şok edici” ya da “saldırgan” olarak algılanabilecek bazı ifadelerin aşağıdakileri içerdiği için kısıtlanmamaları gerektiği kararını vermiştir: - Haksız/gereksiz saldırganlık içermedikleri - Saldırgan tonun belli bir grup inananı doğrudan hedef almadığı - İfadelerin ne inananlar için, ne de dini sembollere yönelik saldırganlık içermediği - İfadelerin, inananların dinlerini açıklamaları ya da ibadet etmelerine yönelik saldırı içermemesi ve inançlarını aşağılamaması - Özellikle de, saygısızlık, nefret ve şiddete tahrik etmemesi Güncelleme: Kasım 2008 54