Kâhinler ise, başta meşhur Şık ve Satîh olarak

advertisement
Sorularlarisale.com
"Kâhinler ise, başta meşhur Şık ve Satîh olarak, ruhânî
ve cin vasıtasıyla gaybdan haber veren ve şimdi
medyum denilen, tevatür bir nakl-i sahihle Peygamberin
(a.s.m.) geleceğine..." İslamiyetçe yasaklanan kahinliği,
Üstad'ın Efendimizin risaletine delil olarak göstermesini
nasıl anlayabiliriz?
Evvela; İslam’dan önceki kahinlerin Peygamber Efendimiz (asv)'den haber
vermeleri, sahih hadis kaynaklarında geçmektedir ve Üstad Hazretlerine özgü bir
hüccet değildir. Dolayısı ile bu hüccetin Risale-i Nur'da kullanılması meşru ve
İslamidir.
İkincisi;
"Âsi şeytanları zincirlerle bağlı olarak ona boyun eğdirdik." (Sâd,
37/38)
"Denize dalarak onun için cevherler çıkaran ve başka işler de gören
şeytanları yine onun emrine verdik." (Enbiyâ, 21/82)
Bu ayetlerde remzi olarak; bırak kahinleri şeytanların bile hayırda dolaylı ya da
dolaysız bir şekilde istihdam edilebileceği ve edildiği ifade edilmektedir. Kaldı ki
kahinlerin Peygamber Efendimizi (asv) evvelce muştulamasının hiçbir mahzurlu
tarafı bulunmuyor ki tenkide medar olsun.
Üçüncüsü; Kur’an nazil olmadan önce; kahinler cinler vasıtası ile semadan yarım
yamalak haberler alıp gaybi bazı hadiseleri önceden haber verebiliyorlarmış. Kur’an
nazil olmaya başlayınca bu yol cinlere kapatılmıştır. Yani eskisi gibi cinler nurani ve
şeffaf vücutlarına güvenip sema dairesine çıkamıyorlar; dolayısı ile sema dairesine
bahsi gelen kader levhalarının haberlerine de vakıf olamıyorlar. Böylece sema tarafı
büyük bir güvence altına alınıyor.
Semanın güvence altına alınmasının sebebi; Kur’an’ın semadan nazil
olmasıdır. Böylece Kur’an hakkında en ufak bir şaibe ve şek kalmamış oluyor. Yani
acaba Hazreti Muhammed (asv)’i -haşa- cinler mi aldatıyor ya da ona gelen vahyin
page 1 / 2
içine cinlerin yalan yanlış haberleri karışıyor mu şüphesi bertaraf edilmiş oluyor.
Tabi cinlerin bu kulak hırsızlığı sema aleminin merkezi ve başkenti konumunda olan
mele-i ala denilen meleklerin müzakere meclisinde değil, sema aleminin -tabiri
yerinde ise- taşraları hükmünde olan köşe ve bucaklarındaki mevkileridir.
Genelkurmay karargahında alınan kararlar, nasıl sınır karakollarına tebliğ ediliyor
ise, aynı şekilde mele-i alada alınan kararlar da semanın sınır karakolları hükmünde
olan yerlerine tebliğ ediliyor. İşte cinlerin kulak hırsızlığı yaptığı yerler; semanın bu
sınırlarıdır, yoksa semanın merkezi hükmünde olan mele-i ala değildir.
Dördüncüsü; cinlerin gaybı bilmesi mutlak gaybı bilmek değil, emareleri çıkmış
artık sema dairesinde tezahür etmiş bir gaybı bilmek şeklindedir. Yoksa mutlak
gaybı Allah’tan başka kimse kendi başına bilemez; ancak Allah bildirir ise bilinebilir.
Semanın sınır karakollarındaki haberler insana gaybi olduğu için, cinlerin ve cinler
ile meşgul olan kahinlerin, insanlar arasında az da olsa bu hususta bir imtiyazları
oluyor. Lakin insanlar içinde nasıl hayır ve şer, hayırlılar ve şerliler beraber bulunur;
birbirleri ile mücadele ve mübareze içindedirler. Aynı şekilde imtihan dünyasının bir
parçası olan cinler içinde de hayır ve şer, hayırlılar ve şerirler mücadele ve
mübareze içindedirler.
Bu yüzden cinlerin bir taifesi olan habis ruhlar, yani cinlerin dine ve hakka
düşman olan kısmı, dine zarar vermek için her hile ve düşmanlığı denerler ve
deniyorlar. İnsanlar içinde cinler alemi ile irtibat kurma teşebbüsü, eski tarihten bu
yana hep var olagelmiştir. Eskilerde cinlerle bu irtibat kurma işine kahinlik denilirdi,
şimdilerde ise medyumluk ismi veriliyor.
"And olsun ki, dünya semasını biz kandillerle süsledik ve şeytanlar
için o kandilleri birer taş yaptık." (Mülk, 67/5)
“Biz, en yakın göğü ziynetlerle, yıldızlarla donattık. Onu itaatten
çıkan her şeytandan koruduk. Onlar, yüce topluluğu (ileri gelen
melekler topluluğunu) dinleyemezler. Kovulmaları için her taraftan
taşa tutulurlar.” (Saffat, 37/6-8).
Bu gibi ayetler açık bir dil ile yukarıda özetlediğimiz manayı teyit etmektedir.
page 2 / 2
Powered by TCPDF (www.tcpdf.org)
Download