Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 25 Ocak 2010 tarihinde açıkladığı

advertisement
EKONOMĠ BÜLTENĠ 106
30 Mart 2012
DIġ TĠCARET AÇIĞINDAKĠ ĠYĠLEġMENĠN DEVAMI, KREDĠ NOTU ARTIġI GETĠREBĠLĠR
Talep Dengelenmesi
Devam Etti.
ġubat
Ayında
da
ĠHRACATIN ĠTHALATI KARġILAMA ORANI (%)
95
Şub.12
Şub.11
Şub.10
Şub.09
Şub.08
Şub.07
Şub.06
Şub.05
Şub.04
Şub.03
Şub.02
TÜİK tarafından açıklanan dış ticaret verilerine
90
göre; 2012 yılı Şubat ayında bir önceki yılın
85
aynı ayına göre ihracat %17.1 artarak 11.77
80
milyar dolara, ithalat ise %1.1 oranında artarak
75
17.71 milyar dolara yükselmiştir. Küresel
70
resesyon, yüksek kurun gecikmeli etkileri,
65
içerdeki kredi daraltıcı önlemler ve sıkı para
60
politikası uygulamaları, iç ve dış talep
55
arasındaki
dengelenmenin
en
önemli
50
nedenlerini oluşturmuştur. 2012 yılı ilk
çeyreğinde üretimin yavaşlamasıyla daha da
hızlanan iç-dış talep dengelenmesi, ihracatın
Kayn ak: TÜİK
ithalatı karşılama oranının bir önceki aya göre
7 puanlık artışla %66.5 düzeyine yükselmesini sağladı. Böylece, son 10 yıllık ortalama olan %65
seviyesi aşılmış oldu. Bu kırılma, önümüzdeki dönemde ihracat lehine yaşanan iyileşmenin bir süre
daha devam etmesini işaret etmektedir. Son 12 aylık dönemde ise, ihracat %17.1 artarak 137.48
milyar dolara, ithalat %22.9 artarak 241.49 milyar dolara yükselmiş, aynı dönemde, ihracatın ithalatı
karşılama oranı bir önceki döneme göre 2 puan gerileyerek %57 düzeyinde oluşmuştur. Bu değerin
uzun vadeli ortalama olan %65’in oldukça altında olması da, son dönemde gözlenen iyileşme
eğiliminin devamını desteklemektedir. Bu, daha çok, küresel genişleme politikaları karşısında MB’nin
sıkı politikaları devam ettirme konusundaki duruşunu ne kadar daha sürdürebileceğine bağlı olacaktır.
DıĢ Ticaret Açığı, Mayıs 2011’deki Tarihi En Yüksekten Bu Yana %40 Geriledi.
Kredi daraltıcı politikalar ve yüksek kurun
gecikmeli etkileriyle iç ve dış talepte gözlenen
12
2.00
dengelenme, Şubat ayında da devam etti. Dış
Dış Ticaret Açığı
ticaret açığı, Şubat ayında önceki yılın aynı ayına
Cari Açık
10
1.90
göre %20 azalarak 5.9 milyar dolara gerilerken, bu
Dolar/TL
düzey, tarihi rekor seviyeler olan 10 milyarın
8
1.80
görüldüğü Mayıs 2011’den bu yana ise %40’lık bir
6
1.70
gerilemeyi ve talep dengelenmesi bakımından
olumlu bir yola girildiğini işaret etmektedir. Son 12
4
1.60
aylık dönemdeki kümülatif dış ticaret açığı, bir
2
1.50
önceki yıla göre %31.5 oranında büyüyerek 104
miyar dolara çıkmıştır. S&P ve Moody’s;
0
1.40
Türkiye’nin kredi notu artışı için anahtar konuları;
-2
iç ve dış talep dengesizliğinin giderilmesi ve
1.30
ödemeler dengesi şoklarına karşı esneklik
Kaynak: TÜİK
kazanmak üzere rezervlerin geliştirilmesi olarak
belirtmiştir. MB’nin “küresel kriz ortamında” enflasyon ve büyüme arasındaki dar marjda, esnek
adımlarla kredi notu artışı anahtarlarını sağlayıp sağlayamayacağı küresel merkez bankacılığı
çevrelerinde de ilgiyle izlenmektedir. MB’nin son adımlarını bu açıdan değerlendirelim. 2012 yılının ilk
çeyreğinde, tüketimin yavaşladığını gösteren veriler, MB’nin sıkı para politikasını faiz koridorunu
Kas 11
Şub 12
Ağu 11
May 11
Kas 10
Şub 11
Ağu 10
May 10
Kas 09
Şub 10
Ağu 09
Şub 09
May 09
DIġ TĠCARET AÇIĞI-CARĠ AÇIK-DOLAR
Okan Üniversitesi Finansal Riskleri Araştırma ve Uygulama Merkezi
Tuzla Kampüsü Tuzla / İstanbul Tel: 0 216 677 1630/1996
www.okfram.okan.edu.tr, [email protected]
daraltarak bir miktar gevşetmişti. Son PPK toplantısında ise politika faizlerinde bir değişikliğe
gidilmezken, piyasada likiditeyi artırmadan altın ve döviz rezervlerini yükseltmek amacıyla zorunlu
karşılık oranlarında düzenlemelere gidildi. MB’nin piyasalara ek likidite sağlamayan bu adımı,
enflasyon vurgusunu yineler nitelik taşırken, rezerv artışı bakımından kredi derecelendirme
kuruluşlarının not artışı haritasını da izlemektedir. MB’nin cari açıktaki iyileşmenin bozulmaması ve
enflasyona yönelik endişeler sebebiyle bu politikalarını sürdürmesini ve dış ticaret açığındaki
iyileşmenin devam etmesini bekliyoruz. Diğer yandan, küresel genişleme eğilimine rağmen, MB’nin
izlediği ısrarcı sıkı politikalar, Çin’in yavaşlamasının emtia fiyatlarında gerilemeye ve ABD’nin dış
ticaret açığında artışa neden olması ihtimali karşısında, “emniyetli liman” olma hazırlığı olarak da
değerlendirilebilir. Geçtiğimiz ay faiz koridorunun aşağı çekilmesinin ardından dolar değer kazanmaya
başlamış, MB’sı repo ihalesi açmayarak söz konusu yükselişi engellemişti. Merkez Bankası, ihracatı,
kurdaki yükselişten ziyade, iç talebin düşürerek arzı dış pazar arayışına zorlamayı tercih etmektedir.
Kur hassasiyeti, yükselen petrol fiyatları ve cari açığa yönelik kaygılar, MB’nin sıkı politikalardaki
ısrarının en önemli nedenleri olmaya devam edecektir.
ġubat Ayında AB’ye Yapılan Ġhracat %42 ile Önceki
Yıla Göre 7 Puan Geriledi.
Türkiye’nin en çok ihracat yaptığı ülkeler arasında,
2012 yılının Şubat ayında önceki yılın aynı ayına göre
en hızlı ihracat artışı %9.14 ile Almanya’ya
gerçekleşirken, bunu %6.79 ile Irak, %6.75 ile
İngiltere izlemektedir. Aynı dönemde Avrupa Birliği’ne
yapılan ihracatın toplam ihracat içindeki payı 7 puan
gerileyerek %42 düzeyinde gerçekleşmiştir. En çok
ithalat yapılan ülkelere bakıldığında ise; ilk sırada
%10.39’luk artışla Rusya dikkati çekerken, bunu
sırasıyla %9.79 ile Çin, %8.25 ile Almanya
izlemektedir.
Küresel Resesyonun Nedeni=Çözümü; Parasal GeniĢleme?!..
Küresel ekonomilerde, krizden çıkış stratejisi olarak uygulanan genişleme politikalarının yeni krizler
doğurduğunu yakın zamanda gördük. Krizin tetikleyicisi olan borçlanarak büyüme gibi popülist
politikalar, ülke ekonomilerini giderek daha hassas hale getirmekte ve sıkı mali politikaların eksikliği
yeni krizlere zemin hazırlamaya devam etmektedir. İkinci kriz dalgasından çıkışta, çözümün yine
parasal genişleme önlemlerinde bulunduğu görülmektedir. Nitekim, son aylarda, küresel yavaşlamanın
enflasyon kaygılarını hafifletmesi, MB’larının büyüme sorununa faiz indirimi gibi parasal genişleme
önlemleri ile cevap vermesine tekrar imkan tanımıştır. Diğer birçok ülke gibi, “enflasyon” ve “büyüme”
ikilemi yaşayan ABD’de eğilimin, Bernanke’nin parasal genişleme yanlısı açıklamalarıyla şimdilik
büyümeden yana olduğu anlaşılmaktadır. Belirginleşen ekonomik yavaşlama, dünyanın en büyük
cevher ithalatçısı olan Çin’in net ihracatçı konumunu kaybetmesine yol açarken, hükümeti, ekonomik
aktivitenin canlandırılması için iç tüketimin desteklenmesi yönünde politika değişikliğine gitmeye
zorlamıştır. Bu durum, Çin’in güçlü talebiyle uzun yıllar yükselişini koruyan emtia fiyatlarında yolun
sonuna gelindiğini düşündürmektedir. Çin’deki yavaşlama ABD’nin dış ticaret açığını artıracağından
yeni bir endişe kaynağı oluşturmaktadır. Özetle, küresel yavaşlamanın enflasyonu bir miktar
dizginlemesi, büyüme için yeni bir mesafe yaratmıştır. Ancak, petrol fiyatlarındaki gergin tırmanışın
enflasyon açısından oluşturduğu risk ve Çin’deki yavaşlamanın etkileri, FED başta olmak üzere
küresel merkez bankalarının enflasyon-büyüme ikilemindeki ağırlık yönünü belirleyici unsurlar
olacaktır. Avrupa’da ise, Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) likidite operasyonu sonrasında AB
bölgesinde bir rahatlama gözlense de, borçlanma maliyetinin yüksekliği bankalara sorun yaşatmaya
devam etmektedir.
Özetle, kredi daraltıcı önlemler ve yüksek kurun gecikmeli etkilerinin iç ve dış talebi dengeleyici etkisi
devam etmektedir. Global ölçekte 2012 yılının seçim yılı olması ve küresel yavaşlama kaygıları,
genişlemeci politikaların devamı getirebilecek olsa da, Türkiye, enflasyon ve cari açık konusundaki
hassasiyetlere bağlı olarak sıkı politikalarını sürdürmeye devam edecektir. OKFRAM olarak, dış ticaret
açığının kazandığı iyileşme eğiliminin, MB’nin sıkı para politikasının devamı ve yeni ihracat
pazarlarının geliştirilmesine bağlı olarak devam etmesi beklenebilir. Şimdilik en önemli risk unsuru
olarak, Çin’in yavaşlayarak, emtia fiyatları ve ABD’nin dış ticaret açığının olumsuz etkilenmesi ihtimali
ön plana çıkmaktadır.
Okan Üniversitesi Finansal Riskleri Araştırma ve Uygulama Merkezi
Tuzla Kampüsü Tuzla / İstanbul Tel: 0 216 677 1630/1996
www.okfram.okan.edu.tr, [email protected]
Download