T.C. GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ TIP FAKÜLTESĠ PSĠKĠYATRĠ

advertisement
T.C.
GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ TIP FAKÜLTESĠ
PSĠKĠYATRĠ ANABĠLĠM DALI
KARDĠYOLOJĠ HASTALARINDA DUYGUDURUM
ÖZELLĠKLERĠNĠN, ÖFKE ĠFADE TARZININ
DEĞERLENDĠRĠLMESĠ
VE PSĠKOSOMATĠK ARAġTIRMALAR ĠÇĠN TANI
ÖLÇÜTLERĠ(DCPR) ĠLE KARġILAġTIRILMASI
UZMANLIK TEZĠ
DR. SALĠHA GÜMÜġ
TEZ DANIġMANI
Prof. Dr. Behçet COġAR
ANKARA
2016
T.C.
GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ TIP FAKÜLTESĠ
PSĠKĠYATRĠ ANABĠLĠM DALI
KARDĠYOLOJĠ HASTALARINDA DUYGUDURUM
ÖZELLĠKLERĠNĠN, ÖFKE ĠFADE TARZININ
DEĞERLENDĠRĠLMESĠ
VE PSĠKOSOMATĠK ARAġTIRMALAR ĠÇĠN TANI
ÖLÇÜTLERĠ(DCPR) ĠLE KARġILAġTIRILMASI
UZMANLIK TEZĠ
DR. SALĠHA GÜMÜġ
TEZ DANIġMANI
Prof. Dr. Behçet COġAR
ANKARA
2016
ĠÇiNDEKiLER
TABLOLAR LiSTESi…………………………………..……….............…....ĠĠĠ
KISALTMALAR…………………………………………..…..………………IV
1.GĠRĠġ………………………………..…..……....................................................1
2.GENEL BĠLGĠLER……………….…………………………………...……..4
2.1 ANKSĠYETE VE DEPRESYON………………………………….……….4
2.1.1Anksiyete………………………………………………..... ………………4
2.1.2 Depresyon………………………………......................................................5
2.1.3 Kalp Hastalıklarının Anksiyete Ve Depresyonla ĠliĢkisi..........................6
2.2ÖFKE VE KALP HASTALIKLARI………………………........................10
2.2.1 Öfke nedir? ………………………………………………………..…..10
2.2.2 Öfke Ve Kalp ………………………….………………………….......12
2.3 PSĠKOSOMATĠK ARAġTIRMALAR ĠÇĠN TANI
ÖLÇÜTLERĠ(DCPR)………………………………………………………12
2.3.1 Aleksitimi………………………………………………………………13
2.3.2 Tip A KiĢilik Tanımı………………………………………......………15
2.3.3 Tip A DavranıĢ Özellikleri…………………………………………....15
2.3.4 A Tipi DavranıĢ Özelliği Ve Kalp-Damar Hastalıkları Arasındaki
ĠliĢki……………………………………………………………….…………17
2.3.5 Demoralizayon………………………………………………………...19
2.3.6 Ġrritabl Duygudurum……………………………………………...….20
2.3.7 Kardiyolojik Hastalıklarda DCPR…………………….....................21
2.4. KARDĠYOVASKÜLER RĠSK FAKTÖRÜ (Cv Risk Faktörü)….…22
i
3. GEREÇ VE YÖNTEM…………………………………….……………….23
3.1 Örneklem grubunun seçilmesi………………………….………………...23
3.2 Yöntem…………………………………………………………………..…23
3.3 Veri Toplama Araçları……………………………..……..........................24
3.3.1. Hasta Değerlendirme Formu………………………………......………24
3.3.2 . Sürekli Öfke Ve Öfke Ġfade Tarzı Ölçeği(SÖÖT)................................24
3.3.3 Hastane Anksiyete Depresyon Ölçeği(HAD-Ö)……………………….24
3.3.4 Psikosomatik AraĢtırmalar Ġçin Tanı Ölçütleri (DCPR)……………..25
3.4. Ġstatistiksel Değerlendirme…………………………………………........26
4.BULGULAR………………………………………………………………....27
5.TARTIġMA………………………………………………………………....44
6. KAYNAKLAR……………………………………………………………..52
7. ÖZET……………….…………………………………………………….…57
8. ABSTRACT………………………………………………………...……...59
9. EKLER…………….……………………………………………………......61
EK 1. Hasta Değerlendirme Formu………………………………………….61
EK 2. Sürekli Öfke Ve Öfke Ġfade Tarzı Ölçeği (SÖÖTÖ)………………..63
EK 3. Hastane Anksiyete-Depresyon Ölçeği (HAD-Ö)…………………….70
EK 4. Psikosomatik AraĢtirmalar Için Tani Kriterleri (DCPR)…………..73
EK-5 Etik Kurul Onayı………………………………………………………80
10. ÖZGEÇMĠġ……………………………………………………………….83
ii
TABLOLAR LĠSTESĠ
Tablo 1 Katılımcılara Ait Sosyodemografik Özellikler……......………………………27
Tablo 2 Kardiyolojik Hastalık Grubunun Uygulanan Ölçekler Açısından
KarĢılaĢtırılması……………………………………………………...……....................28
Tablo 3 Kardiyolojik Hastalık Grubunun DCPR Alt Ölçekleri Açısından
KarĢılaĢtırılması………………………………………………………….……………..30
Tablo 4 KAH Olanların Tip A KiĢilik Özellikleri Açısından Uygulanan Ölçek Puanlarının
KarĢılaĢtırılması……………………………………………….…………..31
Tablo 5 KAH Olanların Ġrritabilite Özellikleri Açısından Uygulanan Ölçek Puanlarının
KarĢılaĢtırılması……………………………………………………………….………..33
Tablo 6 KAH Olanların Demoralizasyon Özellikleri Açısından Uygulanan Ölçek Puanlarının
KarĢılaĢtırılması…………………………………………………….……..35
Tablo 7 KAH Olanların Aleksitimi Özellikleri Açısından Uygulanan Ölçek Puanlarının
KarĢılaĢtırılması……………………………………………………………………..….36
Tablo 8 CV Risk Grubunun Uygulanan Ölçekler Açısından KarĢılaĢtırılması…….….38
Tablo 9 CV Risk Grubunun DCPR Alt Ölçekleri Açısından
KarĢılaĢtırılması………...................................................................................................39
Tablo 10 CV Riski Yüksek Olan KiĢilerin Tip A KiĢilik Özellikleri Açısından
Ölçek Puanlarının KarĢılaĢtırılması………………………………………..40
Uygulanan
Tablo 11 CV Riski Yüksek Olanların Ġrritabilite Özellikleri Açısından Uygulanan Ölçek
Puanlarının KarĢılaĢtırılması…………………….………………………………41
Tablo 12 CV Riski Yüksek Olanların Demoralizasyon Özellikleri Açısından Uygulanan
Ölçek Puanlarının KarĢılaĢtırılması…………………………………………………….42
Tablo 13 CV Riski Yüksek Olanların Aleksitimi Özellikleri Açısından Uygulanan Ölçek
Puanlarının KarĢılaĢtırılması…………………………………………………….43
iii
KISALTMALAR
DCPR: Psikosomatik AraĢtırmalar için Tanı Ölçütleri
(Diagnostic Criteria for Psychosomatic Research)
HAD-Ö:Hastane anksiyete-depresyon ölçeği
KAH:Koroner Arter hastalığı
MI:Miyokard Enfarktüsü
SÖÖT-Ö:Sürekli Öfke ve Öfke Ġfade Tarzı Ölçeği
DSM-V: Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Ġstatistiksel El Kitabı
iv
1.GĠRĠġ
Kardiyovasküler hastalıklar Amerika BirleĢik Devletleri‟nde ve diğer
sanayileĢmiĢ ülkelerde en önde gelen ölüm nedenidir. Otuz beĢ yaĢın üstündeki
kiĢilerin yaklaĢık 1/3‟nün kardiyovasküler hastalık nedeniyle en sık olarak da
aterosklerotik koroner arter hastalığı komplikasyonlarına bağlı öleceği tahmin
edilmektedir. Kalp yetmezliği de kalp-damar hastalıkları içinde morbiditenin ve
mortalitenin en önemli sebeplerindendir.
Ciddi kronik bir hastalığa yakalanmanın bireylerde hastalığa uyum
çabalarından klinik düzeyde ruhsal bozukluklara dek birçok probleme neden
olduğu belirtilmektedir[1]. Günümüz çağdaĢ tıbbının ve insanlığın en önemli ve
güncel sorunlarından birisi olan kalp hastalıkları; hastanın bedeninde, duygusal
hayatında, yaĢamında ve hayat tarzında ciddi değiĢikliklere neden olan karmaĢık
bir hastalıktır[2].
Bireyin karĢılaĢtığı olaylara verdiği tepkiler kiĢilik özellikleri ile
iliĢkilendirebilir. Süreklilik ve periyodik özellikleri olan davranıĢ stilleri,
kalıtılabilir kiĢilik özellikleriyle doğrudan bağlantılıdır. Son beĢ yıldır kiĢilik
özellikleri ile bireysel sağlık arasındaki korelasyonlar oldukça net Ģekilde ortaya
konmuĢtur.
Günümüzde artan nüfus, geliĢen teknoloji, kentsel yaĢam kiĢiyi gün
geçtikçe artan sıklıkta ve çeĢitte stresle karĢı karĢıya getirmektedir. Stres kiĢide
1
nörohormonal yollarla olumlu ve olumsuz etkilere yol açmakta ve
biyopsikoskososyal bir varlık olan bireyin sağlığını doğrudan etkilemektedir[3, 4].
Kalp hastalıklarında kiĢiler, yeterlilikleri, iĢleri, cinsellikleri, yaĢam amaçları
tehdit altına girmiĢ veya azalmıĢ gibi hissetmektedirler[5]. Kronik kalp hastalığı
olanların önemli bir bölümünün gelecekten endiĢeli olduğu, ölüm korkusu
bulunduğu, psikolojik desteğe gereksinim duyduğu saptanmıĢtır. Bununla birlikte
kalp hastalıklarında psikolojik faktörler oldukça önemli olduğu halde bu durum
günlük uygulamalar içinde ihmal edilmektedir[6].
Kalp hastalıkları ile birlikte yaĢamak bireyin yaĢamına fiziksel, ruhsal,
sosyal pek çok yönden yük getirerek bireyin hayat kalitesini bozmaktadır. Öte
yandan son yıllarda yapılan çalıĢmalarda, kardiyak problemlerle birlikte görülen
psikiyatrik sorunların kardiyovasküler mortaliteye yol açması açısından dikkate
değer bir risk faktörü olduğu belirlenmiĢtir[7]. Akut koroner sendrom nedeni ile
miyokard enfarktüsü geçiren hastaların %50‟sinde anksiyete saptanmıĢtır[8]. Kalp
ve damar hastalıklarının ortaya çıkıĢını açıklamada ve erken tanıda, sigara içimi,
beslenme alıĢkanlıkları, aile hikayesi, hareketsiz yaĢam tarzı gibi klasik risk
faktörlerinin yeterli olmadığı son araĢtırmalarla ortaya konmuĢtur[8, 9].
Majör depresyon, panik bozukluğu ve akut anksiyeteden; sosyal destek
yetersizliği, düĢük ekonomik düzey ve öfkeye kadar değiĢen bir tabloda çeĢitli
2
psikososyal faktörler kardiyak hastalıklarla iliĢkilidir. Bugüne kadar yapılmıĢ olan
çalıĢmalar hem majör depresyonun, hem de depresif belirtilerin kardiyovasküler
hastalık riski artıĢı ile bağlantılı olduğunu göstermektedir. Görünür
kardiyovasküler hastalığı olan kiĢilerde depresyon, kardiyak mortalite artıĢı için
belirgin bir risk etkenidir[2]
Anksiyete ve depresyonun ateroskleroza yatkınlık oluĢturması, oluĢan KAH
ve sonucunda meydana gelen komplikasyonların anksiyete ve depresyona neden
olması kiĢilerin yaĢam kalitelerini olumsuz etkilemektedir. Ayrıca olumsuz yaĢam
kalitesi koĢulları da KAH ile iliĢkilidir. Bu sebeple bütün bu parametreler birlikte
incelenmelidir. Psikososyal acıdan risk taĢıyan hastaların tanınması, kardiyak
yönden daha fazla risk taĢıyan hastaların belirlenmesine ve gerekli tedavilerin
yapılmasına yardımcı olur.
3
2.GENEL BĠLGĠLER
2.1. ANKSĠYETE VE DEPRESYON
2.1.1. Anksiyete(Kaygı)
Anksiyete, genellikle yaygın, hoĢ olmayan ve belirsiz bir endiĢe hissi ile
karekterizedir. Sıklıkla baĢ ağrısı, terleme, çarpıntı, göğüste sıkıĢma hissi, hafif
mide rahatsızlığı ve uzun süre oturamama ya da hareketsiz duramama ile belirli
huzursuzluk gibi otonomik belirtilerle birliktedir. Anksiyete uyarıcı bir sinyaldir.
Kaygı olması yakın bir tehlikeye karĢı uyarır ve kiĢinin tehdit ile baĢa çıkması için
gerekli önlemler almasına olanak sağlar[10]. Çarpıntı, nefes almada zorluk, hızlı
hızlı nefes alma, boğuluyormuĢ gibi hissetme, kalp hızının artması, ellerde ve
ayaklarda titreme, aĢırı terleme gibi fizyolojik belirtileri yanında; sıkıntı, heyecan,
aniden çok kötü bir Ģey olacakmıĢ hissi ve korkusu gibi psikolojik belirtileri
vardır. Bazı tanımlar anksiyeteyi, kaynağı bilinmeyen bir tehlike beklentisi ile
sınırlandırarak korkudan ayırt eder[11].
Anksiyete, açıkça ayırtedilebilir bir uyaranla iliĢkili ya da iliĢkisiz olabilen,
korku ve endiĢe ile belirli bir duygusal durumdur. Bireyi, çevresinde olan
değiĢikliklere hazırlayan veya yanıt vermesini sağlayan bir emosyondur. Hemen
her psikiyatrik bozukluğa eĢlik edebilen ve birçok organik bozuklukta da
görülebilen bir semptomdur[12].
4
Normal anksiyete, organizmanın biyolojik bir korunma sistemi
olup organizmayı tehdit eden bir olayın varlığında kaçma veya olay ile savaĢmayı
sağlamak üzere ortaya çıkar[13]. Ancak anksiyete ortada tehlike oluĢturacak bir
durum yokken de ortaya çıkıyorsa, uzun sürüyor ve sonlandırılamıyorsa patolojik
anksiyeteden bahsedilir [14].
Anksiyete bozuklukları, tüm dünyada ve Amerika BirleĢik Devletlerinde en
yaygın psikiyatrik bozukluklar arasında yer almaktadır. Epidemiyolojik
çalıĢmalar, normal popülasyonda, psikiyatrik tedaviye baĢvuranlara göre
anksiyete bozukluklarının fazla olmasının nedenini; bir "buzdağı etkisi" olarak
açıklanmakta ve psikiyatrların sadece buzdağının üst kısmında kalan anksiyete
bozukluklarını görebildiğini ifade etmektedirler[15].
2.1.2. Depresyon
Depresyon, derin üzüntü ile karakterize bireyin duygu, düĢünce ve
davranıĢlarında pek çok bozukluğa yol açan bir hastalık olarak tanımlanmaktadır.
Duygu durum bozuklukları arasında yer alan depresyonda çökkün duygulanımın
hâkimdir. Bu duygu duruma en yakın normal insan deneyiminin çok sevilen birini
kaybettiğinde yaĢanan derin yas içinde olma durumu olduğu ifade
edilmektedir[16]
Klinik anlamda depresyon denince, derin üzüntülü bir duygudurum içinde
düĢünce, konuĢma ve hareketlerde yavaĢlama ile durgunluk, değersizlik,
5
küçüklük, güçsüzlük, isteksizlik, karamsarlık duygu ve düĢünceleri, fizyolojik
iĢlevlerde bozukluk gibi belirtileri içeren bir sendrom anlaĢılmalıdır[17]
Enerji azlığı baĢta olmak üzere depresyon semptomları uyku bozuklukları,
iĢtah bozuklukları, anhedoni, ajitasyon gibi çok farklı Ģekillerde kendilerini
gösterir. KiĢi günlük hayatının gerektirdiği vazifeleri yapmakta zorlanır ve genel
olarak „çökkün‟ bir mizaç içine girer[18].
2.1.3. Kalp Hastalıklarının Anksiyete Ve Depresyonla ĠliĢkisi
Kardiyovasküler sistem hastalıklarında ve uygulanan tedavi yöntemlerine
bağlı en yaygın görülen psikiyatrik bozukluklar anksiyete ve depresyondur.
Psikiyatrik sendromların birçoğunda da kardiyovasküler sisteme ait belirti ve
bulgular bulunmaktadır. Bunun sonucunda kardiyovasküler sistem bozuklukları
ve psikiyatrik sendromlar arasında karĢılıklı iliĢki ve etkileĢim olduğu
gösterilmiĢtir[19].
Koroner arter hastalıklarına eĢlik eden psikiyatrik bozuklukların
%5-10 „unun anksiyete bozukluğu, %10-15 oranında ise duygu durum bozukluğu
olduğu tespit edilmiĢtir[19].
Kardiyovasküler hastalıklarla birlikte görülen anksiyete ve depresyon kronik
kalp hastalarındaki iskemik durumu etkilemektedir. Depresif hastalarda sıklıkla
kardiyak vagal modülasyonun azaldığı, prokoagülan aktivitenin arttığı görülür.
Ancak emosyonel faktörlerin akut durumu tetikleyip tetiklemediğine dair yeterli
kanıt olmamasına rağmen aĢır fiziksel aktivite, anksiyete, kahve, alkol,
6
meteorolojik değiĢkenler gibi çevresel faktörlerin ani kardiyak ölümü tetiklediği,
malign ventriküler aritmi veya miyokard enfarktüsüne neden olduğu
düĢünülmektedir. Koroner vazospazmı olan hastalarda aĢırı tetikleyenin anksiyete
olduğu belirlenmiĢtir ki, bu aterosklerotik plak rüptürüne neden olabilir[20].
Anksiyeteyle komorbid geliĢen hiperventilasyonun, normal kiĢilerde dahi
vazospazm ve aritmiye sebep olabildiği belirlenmiĢtir. Özellikle ventriküler
aritmilerden duygusal stresle ilintili asimetrik beyin aktivitelerinin sorumlu
olduğu bildirilmiĢtir. Duygusal stres sırasındaki serebral aktivitedeki
lateralizasyon kalpte asimetriyi stimüle eder, kardiyak aritminin geliĢimini
kolaylaĢtıran ve elektriksel stabilitenin bozulmasına yol açan homojen olmayan
repolarize alanların oluĢumuna yol açar[21]. Otonomik fonksiyon bozukluğu ve
anksiyete göstergelerinin mitral kapak prolapsusu sendromlu hastalarda anatomik
mitral kapak prolapsuslu vakalara göre daha yüksek olduğunu belirlemiĢtir.
Öfkeyle birlikte geliĢen anksiyete, akut miyokard enfaktüsün zeminindeki
ventriküler ektopik atım ve taĢikardiyi tetikleyebilmektedir [11].
Uzun yıllar yapılan çalıĢmalarda depresif bireyler arasında iskemik kalp
hastalığı riskinin yüksek olduğu, kalp hastalarının depresyon sürecini
kötüleĢtirdiğini ve depresif hastalarda miyokard infarktüsün hemen sonrasındaki
periyotta ölüm oranının arttığı belirtilmiĢtir[9]. MI sonrası depresyonlu bireylerin
depresyonu olmayan bireylere göre daha sık subenfarkt gibi eĢik altı kardiyak
olaylar yaĢadıkları ve daha sık hospitalize oldukları gözlenmiĢ[22-24].
Frasure ve arkadaĢları deprsyonlu hastalarda MI sonrası 6 aylık periyotta
ölüm riskinin olmayanlara 4 kat artmıĢ olduğunu göstermĢlerdir[22].
7
Depresyon ve KKH geliĢim riski arasındaki iliĢkide kortizol aracı rol
oynar. Örneğin; kortizol büyüme hormonu ve gonodal aksı inhibe eder. Büyüme
hormonu eksikliği yetiĢkinlerde erken geliĢen kardiyovasküler hastalık riski ile
iliĢkilidir. Ayrıca kortizol visseral yağlanmanın potent uyarıcısıdır. Büyüme
hormonu ve gonodal aksın inhibisyonu visseral yağ birikimini Ģiddetlendirir. Bu
da dislipidemiye, hiperinsülinemiye yol açar. Kortizol akut kardiyak olayları
tetikleyerek veya kötüleĢtirerek uzun dönemdeki mortaliteyi arttırabilir. Endotel
hasarı ile salınan bir vazokonstrüktör olan tromboksan A2 ile kortizol arasında
güçlü bir iliĢki vardır[25].
Depresyonlu bireylerde bazal katekolamin düzeyleri ve dıĢ stresörlerle
uyarılmıĢ katekolamin dzeüylerinde artıĢ olduğu, bu iki anormal katekolamin
metabolizmasının kalp hızı, kan basıncı ,kalp ritmi ve miyokardiyal oksijen
kullanımında önemli etkilerinin olduğu gösterilmiĢtir[26-28].
Depresyon kötü kardiyak prognozla iliĢkilidir[29]. MI geçiren hastalarda
mortalite oranının depresyonu olanlarda olmayanlara göre anlamlı oranda yüksek
olduğu uzun zamandan beri bilinmektedir[22]. Yapılan çalıĢmalarda depresyonun
MI geçirmemiĢ KAH olanlarda da mortalite ve morbiditeyi artırdığı gösterilmiĢtir.
430 anjina hastası ile yapılan bir yıllık izlem çalıĢmasında; depresyonu olanlarda
non fatal MI ve kardiyak ölüm oranı depresyonu olmayanlara göre anlamlı oranda
yüksek bulunmuĢtur. By-pass operasyonu sonrası izlenen 309 hasta ile de benzer
sonuçlar elde edilmiĢtir[30]
8
ġekil 1: Depresyonun tetiklediği fizyopatolojik değiĢiklikler. AAD:
akım aracılı dilatasyon SA Sistem: sempatiko-adrenomeduller sistem, HHAE:
hipotalamohipofizer-adrenokortikal eksen KH: kalp hızı, KHD: kalp hızı
değiĢkenliği, KB: kan basıncı, MĠ: miyokard infaktusu, NO: Nitrik Oksit, CRH:
corticotropin releasing hormon.
9
ġekil 2: Anksiyete bozukluğu ve ani olum arasındaki iliĢki
HRV: Kalp hızı değikenliği[31]
2.2 ÖFKE VE KALP HASTALIKLARI
2.2.1 Öfke nedir?
10
Öfke, A tipi davranıĢ özelliğinin ana bileĢenlerinden biri olup, küçük
yaĢlardan itibaren herkesin deneyimlediği çekirdek bir duygudur[26]. Ġyi huylu
kızgınlık veya sıkıntıdan, sinirden kudurmaya ve aĢırı hiddetlenmeye, karĢıdaki
kiĢiyi incitmeye, zarar vermeye, saldırgan davranıĢlar göstermeye doğru Ģiddeti
değiĢen biliĢsel, duygusal ve davranıĢsal tepkilerin ardıĢık oluĢumuyla
gerçekleĢen duygusal enerjinin kendini ifade etme durumu öfke olarak tanımlanır.
Öfkenin sistemde geliĢimi ve ifadesi aĢama aĢama olarak gerçekleĢtiğinden her bir
aĢama, farklı kavramlarla ifade edilir. Örneğin, incinmek (irritate), kırılmak
(annoy), sinirlenmek (angry), son derece sinirlenmek (furious) gibi kelimeler,
öfke enerjisinin Ģiddeti ve geliĢme seyrini tanımlar[27, 28]
Biagio öfkeyi, rahatsız eden uyarıcıları ortadan kaldırmak amacı ile kiĢiyi
eyleme yönelten güçlü bir duygu olarak tanımlamıĢ ve bu duygunun gerçek veya
varsanılan bir engellenme, tehdit veya haksızlık karĢısında oluĢtuğuna vurgu
yapmıĢtır. Törestad da Biagio gibi, öfkenin ortaya çıkma sebeplerini engellenme,
haksızlığa uğrama, eleĢtirilme, küçümsenme gibi durumlara atfetmiĢ olsa da
öfkenin planlanarak ortaya çıkmadığını belirtmiĢtir[29].
AraĢtırmalar öfke duygusunun cinsiyete göre değiĢtiğine iĢaret etmektedir.
Averill öfkelenme sıklığı açısından kadınların, erkekler kadar ve onlara benzer
yoğunlukta ve benzer nedenlerle öfkelendiğini belirtmektedir. Erkekler kadınlara
kıyasla öfke duygularını daha doğrudan ifade etmektedirler. Kadınların ifade
biçimi ise daha dolaylı olmaktadır. Öfke tepkilerinin yaĢa göre azaldığını da tespit
11
eden pek çok araĢtırma yapılmıĢtır[29]Öfkenin duygusal yönünün yanında
fizyolojik ve biliĢsel bileĢenleri de vardır. Öfke anındaki yüz kızarması, bağırma
ve sert davranıĢlarda bulunma fizyolojik kökenli davranıĢlardır. Bunun yanı sıra
kiĢi duygusal çöküntüye uğradığında stres hormonu kortizolün kandaki düzeyi
artar, bu da bağıĢıklık sistemini devre dıĢı bırakır ve enfeksiyonlara karĢı
duyarlılık artar.
2.2.2 Öfke Ve Kalp
Öfke, sabit olmayan, gelip geçici bir duygu olarak görülse de, bu duygu sıklıkla
"sürekli öfke" olarak ifade edilmiĢtir. Öte yandan öfke, ifade etme biçimlerine
göre de farklılık göstermektedir; öfkenin bastırılması, ifade edilememesi durumu
olarak açıklanan içe yönelmiĢ öfkenin fiziksel sağlığı olumsuz yönde etkileyen bir
faktör olarak sağlıkla doğrudan iliĢkili olduğu belirlenmiĢtir. Ġfade edilemeyen
içte tutulan öfkenin bireyde güçlü bir içsel stres yarattığı ve bunun da bireyde
somatik sıkıntılara sebep olduğu bildirilmiĢtir. Akut geliĢen öfkenin kan
basıncında geçici yükselme yapabildiği, ancak bu hastalara stresle baĢa çıkma
teknikleri öğretildiğinde, kan basıncında düĢme görüldüğü belirlenmiĢtir[8]
2.3. Psikosomatik AraĢtırmalar Ġçin Tanı Ölçütleri(DCPR)
Psikosomatik tıp da dahil olmak üzere tıbbın ve klinik psikolojinin her
alanında tanı koyma yöntemleri klinisyenlerin birbirileriyle iletiĢimlerinin
kolaylaĢması, daha anlaĢılabilir ve uygun tanı konması ve klinik yararın
12
artırılması gibi alanlarda iyileĢme olması için geliĢim halindedir. Özellikle tanı
koyma aracı klinik tanı konması ve karar alınması aĢamasında büyük öneme
sahiptir[32].
Her ne kadar yeni DSM-V sınıflama sistemi psikosomatik semptomlar için
yeni sınıflamalar getirmiĢse de bu kriterler tıbbi hastalıklarda ortaya çıkan
psikosomatik yakınmaları karĢılamakta yetersiz kalmaktadır[33].
Psikosomatik AraĢtırmalar için Tanı Ölçütleri(DCPR) 20 yıl önce uluslararası
bir araĢtırmacı grubu tarafından yaĢam kalitesinin bozulması, stresli yaĢam
olayları, somatizasyon ve kiĢilik bozuklukları gibi oldukça geniĢ bir alan olan
psikosomatik semptom alanının tanınması için ortaya konmuĢtur[32].
2.3.1 Aleksitimi
Nemiah ve Sifneos tarafından tanımlanan aleksitimi, önceleri sadece
psikosomatik hastalıklara özgü bir kiĢilik özelliği olarak ele alınırken, Parker ve
arkadaĢları aleksitiminin depresyon gibi ruhsal bozukluklarda görülebilen
uyumsal bir gerileme tepkisi olabileceğini öne sürmüĢlerdir[34, 35].
Aleksitimi duyguları tanıma ve ayırt etme zorluğunun yanı sıra düĢlem
yaĢantısındaki fakirlik olarak da tanımlanmaktadır. Sorunlarını bedenselleĢtiren
(somatize eden) hastaların, geliĢim dönemlerinde saplanıp kalma, patolojik
savunma düzenekleri kullanma, bilinçdıĢı atıĢmalar ve örseleyici yaĢam olayları
13
nedeniyle duygularını sözelleĢtiremedikleri düĢünülmektedir. Aleksitimide ise
beden duyumlarının ayırt edilmesinde güçlük, duyguları dile getirememe, fantezi
dünyasında kısıtlılık ve somut, dıĢa dönük düĢünmeye eğilim özellikleri bir
arada sergilenmektedir[36, 37].
Krystale göre bazı bireyler çocukluk çağı travmatik yaĢantıları nedeniyle
geliĢimin ilk dönemine saplanıp kalmıĢ ya da gerilemiĢ olabilirler. Duyguların
henüz farklılaĢmadığı ve bedensel olduğu döneme regresyon nedeniyle duygusal
yaĢantıları söze dökme yeteneği kısıtlanır. Bazı aleksitimikler çocuklukta
geçirdikleri olumsuz olay ve yıkıcı iliĢkiler nedeniyle duygusal geliĢimlerini
tamamlayamamıĢ, duygusal geliĢimin ilk dönemine gerilemiĢ veya bu dönemde
saplanmıĢlardır[38-40].
Psikosomatik ve somatoform bozukluk tanısı alan hastaların aleksitimi puan
ortalamaları diğer psikiyatrik bozukluk tanısı alan hastalardan ve normal
popülasyondan daha yüksek bulunmuĢtur. Ancak klinik araĢtırmalar
aleksitiminin psikosomatik hastalıklara özgü olmadığını ve çeĢitli psikiyatrik
yada bedensel rahatsızlıkları olan kiĢilerin de aleksitimik özellikler
sergileyebildiklerini göstermiĢtir[41].
Duygu regülasyonu, otonomik aktivite, aleksitimi ve negatif affektivite
iliĢkisinin karĢılaĢtırıldığı bir çalıĢmada, duyguların regülasyonunda ciddi
eksiklik yaĢayan aleksitimiklerin çevresel taleplerden bağımsız olarak,
kronik/subjektif (süreğen/öznel) bir negatif affektivite (olumsuz duygulanım)
gösterdikleri ortaya konmuĢtur[42]. Negatif affektivite-olumsuz duygulanım
olarak tanımlanan kiĢilik özelliğinde; nevrotik yapı, kaygı, karamsarlık, çevreye
14
uyumsuzluk, içe dönüklük, yetersizlik ve kusurlarını büyütme, bedene artmıĢ
duyarlılık gibi özellikler olduğu belirtilmiĢ, bu kiĢilik örüntüsünde
bedenselleĢtirmeye ve depresif duyguduruma yapısal bir yatkınlık olduğu
düĢünülmüĢtür[43]
2.3.2 Tip A KiĢilik Tanımı
Ġnsanların ileri derecede kalp damar rahatsızlıkları yaĢayacağını önceden
kestirebilmek için standart risk faktörleri konusunda ilk araĢtırmalardan biri
1959 yılında Friedman ve Rosenman tarafından yapılmıĢtır[7, 44]. Bu iki
araĢtırmacı, muayenehanelerine gelen kalp hastalarının kalp hastalığı
olmayanlardan daha farklı davrandıklarını, bu kiĢilerin belli bir grup davranıĢ
özelliklerine sahip olduklarını gözlemlemiĢlerdir[45, 46] Friedman ve Rosenman
hastalarının tekrarlayan davranıĢ ve konuĢma özelliklerinin klinik gözlemlerine
dayanarak bir epidemiyolojik yapı olan A tipi davranıĢ özelliğini
tanımlamıĢlardır
2.3.3 Tip A DavranıĢ Özellikleri
Koroner kalp rahatsızlıklarına yatkınlık oluĢturucu A tipi davranıĢ özelliği
sergileyen kiĢi, kendini hiç bitmeyen bir mücadele içinde hisseder, istediğini elde
edebilmek için elinden gelen her Ģeyi yapar, her türlü engeli hiçe sayar tamamen
15
hedefe odaklanır[47].
A tipi davranıĢ biçimine sahip birey aĢırı rekabetçi, kendisini iĢine
adamıĢ ve zamana oldukça duyarlıdır. Bundan baĢka bu birey agresif, sabırsız ve
iĢe çok fazla yöneliktir. Pek çok güdüye sahiptir ve mümkün olduğu kadar çok
kısa sürede ve mümkün olduğu kadar çok fazla baĢarılı olmak istemektedir[46].
Yapılan bir çalıĢmada iĢ kadınlarının ev kadınlarına göre daha çok A tipi
davranıĢ özelliği gösterdikleri tespit edilmiĢtir. Kadınlar eğitimlerinde ve
kariyerlerinde yüksek hedefler tespit edip koroner kalp hastalığına yakalanmada
erkeklere yaklaĢmıĢlardır[48].
“A tipi” davranıĢlar tipik olarak, sürekli zamanla yarıĢan, baĢarı
yönelimli insanlarda görülür. Bu kiĢiler hızlı çalıĢırlar ve hızlı konuĢurlar. Aynı
anda birkaç iĢi birden yapmaya çalıĢırlar. Sabırsız ve öfkelidirler. Beklemeye
tahammülleri olmadığından konuĢanın sözünü kesmeye eğilimlidirler.
KonuĢmanın gidiĢatını denetlemeye çalıĢırlar. "Atip"leri, "miktar" (para, baĢarı
ve sorumluluk) kavramını baĢarılarının göstergesi olarak kullanırlar ve nitelikten
çok niceliğe önem verirler[49]. AĢırı düzeyde rekabetçidirler[50].
A tipi davranıĢ özelliği gösteren kiĢiler çevresel sorunlara ve çevreden
gelen taleplere basitçe tipik algısal, duygusal ve davranıĢsal yanıtlar vermeyip,
zorlayıcı ve stresli durumları bizzat kendileri düĢünce ve davranıĢlarıyla ararlar
ve yaratırlar[51].
16
A tipi davranıĢ özelliğine sahip kiĢiler zorlukla karĢılaĢtıklarında kalp
atım(nabız) hızlarında artıĢ gözlemlenirken, yorgunluk belirtilerine daha az
rastlanmıĢtır[91]. Bu kiĢiler kazanmaya güdülendikleri için rekabet ve kazanma
duygusu onlarda yorgunluklarını kabul etmemelerine neden olmaktadır. Bir
araĢtırmada koĢu bandında A ve B tipi davranıĢ özelliği gösteren insanların
yoruluncaya kadar koĢmaları istenmiĢtir. Aynı zamanda tansiyonları ve nabızları
da takip edilerek kaydedilmiĢtir. A tipi davranıĢ özelliği gösteren deneklerin
nabız değerleri ve tansiyonları çok fazla yükseldiği halde, yorgunluk
hissetmemiĢler ve kendilerini zorlayarak koĢmaya devam ettikleri gözlenmiĢtir.
Bu kiĢilerde ağrı eĢiğinin yüksek olması, ego savunma mekanizmalarının inkâra
dayalı olması, yenilgiyi ve hasta olduklarını kolay kabullenememeleri, hastalığa
yatkınlık oluĢturmada önemli faktörlerdir[52].
2.3.4 A Tipi DavranıĢ Özelliği Ve Kalp-Damar Hastalıkları Arasındaki ĠliĢki
A tipi davranıĢ özelliğinde, serum lipoproteinleri, serum total kolesterol
değerleri yüksek seyretmektedir. Aynı zamanda Ģeker hastası (Diabetes mellitus)
olmaya daha yatkındırlar, daha fazla sigara içerler, daha az egzersiz yaparlar,
kolesterol ve hayvansal yağlarca zengin bir beslenme tarzları vardır,
tansiyonları daha yüksektir ve endokrin bezleri daha fazla çalıĢır[53].
17
A tipi davranıĢ özelliği gösteren bireylerde stres hormon seviyeleri diğer
bireylere oranla yüksek saptanmıĢtır.[45, 54]. Dembroski ve arkadaĢları da
mücadele, aĢırı talepler ve kiĢisel kontrolün kaybolmasına tepkilerde A tipi
olanların B tipi olanlara göre kan basınç artıĢının, kalp atıĢlarında hızlanmanın
ve kortizol, epinefrin, norepinefrin gibi stres hormon düzeylerindeki artıĢın daha
fazla olduğunu belirtmiĢlerdir. Bu durum A tipi davranıĢ özelliği gösteren
bireylerin stresi daha yoğun yaĢadığını göstermektedir[55].
Friedman ve Rosenman tarafından A tipi ve B tipi kiĢilik farklılıkları
üzerine ilk zamanlarda yapılan araĢtırmalarda çarpıcı bulgulara ulaĢıldı.
Özellikle A tiplerinin B tiplerinden daha fazla koroner kalp hastalıklarına maruz
kaldıkları üzerine tartıĢmalar yapıldı. Bununla birlikte son yıllarda diğer
bilimciler tarafından takip eden araĢtırmalar, A tipi davranıĢ ile kalp hastalıkları
arasındaki iliĢkinin tam olarak paralel olmadığını iĢaret etmektedir. Friedman ve
Rosenman 3500 kiĢi üzerinde 8,5 yılı aĢkın bir süre çalıĢmıĢ ve A tipindeki
kiĢilerin kalp hastalığına daha eğilimli olduğu, ikinci bir kalp krizine eğilimin
beĢ kat daha fazla olduğu ve B tipi bireylerle karĢılaĢtırıldığı zaman kalp krizinin
iki kat daha fazla tehlikeli olduğu sonucuna varmıĢlardır. Jenkins, 3000 kiĢi
üzerinde yaptığı çalıĢmaya göre, kalp damarlarının kan pıhtısı ile tıkanmasından
ızdırap çeken 133 kiĢiden 94‟ünü açıkça A tipi olarak tespit etmiĢtir[56].
Friedman ve Rosenman‟ın çalıĢmaları nedeniyle çoğu zaman A Tipi
kiĢilerin kalp krizi gibi stresin en kötü sonuçlarına maruz kaldıkları
18
düĢünülmekteydi. Son zamanlarda yapılan bazı çalıĢmalar bu bulguları pek
doğrulamamaktadır. Örneğin A Tipi kiĢilerin, B Tiplerine göre stresle çok daha
iyi baĢ edebildikleri ifade edilmektedir. A Tipi‟nin karakteristik özelliği olan
sabırsızlıktan daha çok, kızgınlık ve düĢmanca hisler kalp problemlerine neden
olmaktadır. ĠĢkolik olma, acele etme ve insanların sözünü yarıda kesme kalp için
çok fazla sorun olmamakta, asıl sorun aĢırı derecede sinirlenme ve düĢmanca
hisler beslemekten kaynaklanmaktadır[56].
Yapılan araĢtırmalar sonucunda zamanla A tipi davranıĢ özelliğinin kalp
damar hastalıklarında risk teĢkil ettiği görüĢü değiĢmeye baĢlamıĢ ve asıl toksik
etken olan A tipinin alt bileĢenleri üzerine odaklanılmıĢtır. 1877 orta yaĢlı
koroner kalp hastasının 10 yıl boyunca izlendiği Western Elektrik çalıĢmasında,
Minnesota Çok Yönlü KiĢilik Envanterinde (MMPI) yapılan değerlendirmede A
tipinin alt bileĢeni olan öfke ve kin tutma (düĢmanca tutum/tavır) puanlarının
koroner kalp hastalığı oranının artıĢı ile doğru orantılı olarak artıĢ gösterdiği
gösterilmiĢtir[51]
2.3.5 Demoralizayon
Demoralizasyon sıkıntı yaratan bir problemle yüzleĢebilmedeki
çaresizlikten ya da bireyin veya baĢkalarının bireyden beklentilerini
19
karĢılayamaması sonucu ortaya çıkan bir durum olarak tanımlanmıĢtır. KiĢi
kendisini çevresinin beklentilerini karĢılayamadığını düĢünür ve bunun
sonucunda çaresiz ve umutsuz hisseder[57].
Genel olarak sözlüklere bakıldığında demoralizasyon sosyal içerikli bir
kavramdır. Toplumdaki manevi değerlerde çöküntü anlamına gelmektedir. Tıp
alanında ise kavram bireyle içerik taĢımaktadır. Ruhsal direncin kırılması
demektir. Ruhsal direnci kırılan bir bireyde ise ego gücü azalmakta, eylem yapma
cesareti beklenmedik kötü bir olay nedeniyle azalmakta, hatta yok olmaktadır.
Demoralize olan bir kiĢide “Artık her Ģey kötüye gidecek, sorunlar
çözülemeyecek” gibi bir kaygı belirmektedir. Söz konusu beklenmedik olayla
ilgili çözüm üretildiğinde ise ruhsal direnç gücü yeniden toparlanmaktadır[58].
Gerçekte klinik alanda demoralizasyon ve depresyon kolayca ayırdedilebilir.
Örneğin demoralizasyonda hastanın emosyonel durumu hastalıkla ilgili sorunlar
azaldıkça düzelir. Ġntihar düĢünceleri varsa azalmaya baĢlar. Hasta hayata daha
bağlı bir görünüm içindedir[58].
2.3.6 Ġrritabl Duygudurum
Ġrritabl duygudurum, epizodlar halinde veya uzamıĢ ya da yaygınlaĢmıĢ kolay
uyarılabilirlik halini tanımlamaktadır. Fiziksel hastalığı olanlarda öfkeye,
hostiliteye zemin hazırlar ve organik veya fonksiyonel bir doğası vardır. Öfke
20
patlamalarının rahatlatıcı etkilerinin kaybı ve böylece birey için doyumsuzluk
oluĢturan iç yaĢantılar ön plana çıkmıĢtır. Bireyler negatif duygularının
farkındadırlar. Bu duygudurum fiziksel bir hastalığın ortaya çıkmasına neden
olabilir. Mevcut hastalık semptomlarında alevlenme de görülebilir[57]. Ġrritabl
duygudurum genel popülasyonda %15 oranında görülebilmektedir.
2.3.7 Kardiyolojik Hastalıklarda Dcpr
Ġçinde bulunduğumuz yüzyılda koroner kalp hastalıkları ve psikolojik faktörler
arasındaki iliĢki gün yüzüne çıkmıĢ ve bu konuda oldukça fazla sayıda çalıĢma
yapılmıĢtır.
Ġlk atak miyokart infarktüsü olan 61 hastanın alındığı bir çalıĢmada 13
hastanın bir DSM tanısı aldığı görülürken 33 tanesinin en az bir DCPR tanısı
aldığı gösterilmiĢtir. 17 hasta Tip A davranıĢ,6 hasta irritabl duygudurum, 3 hasta
demoralizasyon,3 hasta tanatofobi, 2 hasta hastalık inkarı tanısını almıĢtır[59].
Miyokard Ġnfarktüsü sonrası 92 hastalanın prodromal afektif belirtilerini
inceleyen bir çalıĢmada hastalar DSM IV ve DCPR tanı sistemleri kullanılarak
değerlendirilmiĢlerdir. DSM tanı ölçütleri ile hastaların %46‟ sı bir tanı almıĢken,
DCPR ile hastaların tümünün en az bir sendrom tanısı aldığı izlenmiĢtir[60].
DCPR ile 92 hastaya toplamda 286 adet sendrom tanısı konulabilmiĢtir. BaĢka bir
çalıĢmada koroner arter cerrahisi geçiren hastalarla çalıĢılarak, bu hastalardaki
klinik ve subklinik psikolojik sorunları ölçmek amaçlanmıĢtır[61] Bu
çalıĢmaya 47 hasta alınmıĢ ve bu hastalar hem DSM ve hem de DCPR tanı
sistemleri ile değerlendirilmiĢtir. Hastaların 17‟si (%36.1) DSM tanısı alırken,
21
27‟si (%48.9) toplamda 28 DCPR sendromu tanısı almıĢtır. Kalp
transplantasyonu sonrası hastaların psikolojik açıdan değerlendirildiği baĢka bir
çalıĢmada 129 hasta değerlendirilmiĢtir[62]. Bu hastaların %18‟i en az bir DSM
tanısı alırken %66‟ sı en az bir DCPR sendromu tanısı almıĢtır.
2.4. KARDĠYOVASKÜLER RĠSK FAKTÖRÜ (CV RĠSK FAKTÖRÜ)
Aterosklerotik kalp-damar hastalıkları çoğunlukla birden çok risk faktörünün
etkisiyle geliĢtiği için, özellikle henüz hastalık geliĢmemiĢ asemptomatik
bireylerde yakın gelecekteki olay riskinin öngörülmesi korunma açısından büyük
önem taĢır.
Tüm risk hesaplama sistemleri, klasik risk faktörlerinin ortaklaĢa yarattığı
toplam riski belirlemeye yönelik olarak düzenlenmiĢtir. Bu sistemlerin her bireyde
veya belirli olgu gruplarında mükemmel sonuçlar verdiğini söyleme olanağı
yoktur. Bu nedenle, klasik risk faktörlerine ek yeni risk faktörlerinin katılması,
ömür boyu riskin hesaplanması, risk yaĢının hesaplanması, görece risk tabloları
yaratılması gibi yöntemler de kullanılabilmektedir. Önemli olan hangi risk
hesaplama sisteminin daha iyi olduğu değil, bu sistemlerin günlük uygulamalarda
ne sıklıkla kullanıldığı ve korunma ve tedavi kılavuzlarına ne kadar
uyulabildiğidir[63].
3. GEREÇ VE YÖNTEM
3.1. Örneklem Grubunun Seçimi
Ocak 2016-Mayıs 2016 tarihleri arasında Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi
22
Kardiyoloji Anabilim Dalı Koroner Ara yoğun Bakım ünitesi ve Kardiyoloji
yataklı servisinde yatan, aterosklerotik kalp hastalığı, kalp yetmezliği, ritm
bozukluğu, kardiyomiyopati, kapak hastalığı gibi kardiyak hastalık tanısı almıĢ
18 yaĢ üzeri 98 kiĢi hasta grubu olarak çalıĢmaya alındı. Hastalara yapılacak
çalıĢmanın amacı ve yöntemi sözel olarak anlatıldı ve çalıĢmayla ilgili
aydınlatıldıklarına dair bilgilendirilmiĢ olur formu imzalatıldı. Gönüllü
olmadıklarını belirten hastalar çalıĢmaya alınmadı. Ek olarak, iĢitme engeli,
konuĢma engeli, mental retardasyon, demans ve Ģizofreni gibi bilgi almayı
zorlaĢtıran ağır ruhsal hastalığı olanlar çalıĢmaya alınmadı.
3.2. Yöntem
Hastalara HAD ölçeği, SÖÖT ölçeği ve DCPR demoralizasyon, irritabl
duygudurum, tip A kiĢilik, aleksitimi alt ölçekleri uygulanmıĢtır. Hastalarla
yapılan görüĢme sırasında sosyodemografik bilgiler alınmıĢ ve hasta
değerlendirme formuna kaydedilmiĢtir. Ek olarak hasta dosyasından;
kardiyovasküler hastalık geliĢimi için biyomedikal risk faktörleri(son 12
ayda düzenli sigara kullanımı, total kolesterol, antihipertansif kulllanımı veya
arteriyel tansiyon değeri, ailede inme veya KAH öyküsü, beden kitle indeksi)
bilgilerine ulaĢılmıĢ ve bunlar da kaydedilmiĢtir.
3.3. Veri Toplama Araçları
3.3.1 Hasta Değerlendirme Formu
Bu çalıĢma için hazırlanmıĢ olup; yaĢ, cinsiyet, medeni durum, meslek,
23
eğitim durumu, yaĢadığı Ģehir, sigara ve alkol kullanımı, kardiyolojik tanı,
kardiyovasküler risk faktörlerinin değerlendirilmesi yapılarak kaydedilmiĢtir.
Ayrıca HAD-Ö, SÖÖTÖ skorlarının sonuçları ve aldığı DCPR demoralizasyon,
irritabl duygudurum, tip A kiĢilik, aleksitimi alt tanıları not edilmiĢtir.
3.3.2 Sürekli Öfke Ve Öfke Ġfade Tarzı Ölçeği(SÖÖT)
Ölçek, öfke duygusu ve ifadesini ölçmektedir. Otuz dört maddeden oluĢmuĢ
öz bildirim ölçeğidir. Sürekli öfke, öfke-içe, öfke-dıĢa ve öfke-kontrol alt
ölçeklerinden oluĢmaktadır. Verilen tümcelerin kiĢiyi ne kadar tanımladığı
sorusuna “1” hiç tanımlamıyor, “2” biraz tanımlıyor, “3” oldukça tanımlıyor ve
“4” tümüyle tanımlıyor Ģeklinde yanıtlar verilmektedir. Ergen ve yetiĢkinlere
uygulanabilmektedir. Zaman kısıtlaması yoktur. Sürekli öfke alt ölçeğinden alınan
yüksek puanlar öfke düzeyinin yüksek olduğunu, öfke-kontrol alt ölçeğindeki
yüksek puanlar öfke kontrol düzeyinin yüksekliğini, öfke-dıĢa alt ölçeğindeki
yüksek puanlar öfkenin kolayca ifade edilir olduğunu ve öfke-içe alt ölçeğindeki
yüksek puanlar öfkenin bastırılmıĢ olduğunu göstermektedir. Spielberger ve ark.
tarafından geliĢtirilmiĢ[64], ülkemizde geçerlilik ve güvenilirlik çalıĢması
yapılmıĢ[65] ve bazı çalıĢmalarda da kullanılmıĢtır[66, 67].
3.3.3 Hastane Anksiyete Depresyon Ölçeği(HAD-Ö)
Hastane anksiyete ve depresyon ölçeği (HAD-Ö) , Zigmond ve
arkadaĢları tarafından 1983 yılında geliĢtirilmiĢtir[68]. Ülkemizde ise geçerlilik ve
güvenilirlik çalıĢması Aydemir ve arkadaĢları tarafından yapılmıĢtır[69]. Tıbbi
24
bir hastalığı olan popülasyonda duygudurum bozukluğunu taramak amacıyla
tasarlanmıĢtır. Toplum ve hastane örnekleminde kolaylıkla kullanılabilir.
Psikiyatrik belirtileri fiziksel bozukluklardan ayırmak için fiziksel belirtiler
yerine duygudurumun öznel yıkımı üzerinde durulmaktadır. Depresyon alt ölçeği
üzgünlük yerine anhedoniyi temel semptom olarak almaktadır[70].
HAD-Ö, DSM-V'te bulunan depresif semptomları tam anlamıyla
kapsamamasına karĢın, anhedonik semptomlar tıbbi hastalıkları bulunan kiĢilerde
depresyon için iyi bir kanıttır. Ġntihar düĢüncesi, suçluluk ve umutsuzluğu
içermemektedir. HAD-Ö hasta tarafından doldurulmakta , 14 maddeden
oluĢmakta ve maddeler 4 özellik içermektedir. Ġki alt ölçek depresyon ve
anksiyeteyi değerlendirmektedir. Yedi maddelik depresyon alt ölçeği 0 -21
arasında skorlanmakta, kesme noktası olarak 0-7= Normal, 8-10= Hafif, 11-14=
Orta, 15 -21= Ciddi bir duygudurum bozukluğuna iĢaret etmektedir . Ölçeğin
Türkçe geçerlik ve güvenirliği 1997 yılında Aydemir ve arkadaĢları tarafından
yapılmıĢtır[70].
3.3.4 Psikosomatik AraĢtırmalar Ġçin Tanı Ölçütleri (DCPR)
3 alt gruptan ve toplamda 12 farklı değiĢkenden oluĢur. Bu değiĢkenlerden ilk
dört tanesi Anormal Hastalık DavranıĢı (Sağlık Anksiyetesi, Fobik Bozukluk,
Tanatofobi, Hastalık Ġnkarı) alt grubunu oluĢturur. Diğer dört değiĢken ise
somatizasyon alt grubunu (Psikiyatrik Hastalıklara Ġkincil Fonksiyonel Somatik
Semptomlar, Israrlı Süreğen Persistan Somatizasyon, Konversiyon Belirtileri, Yıl
25
Dönümü Reaksiyonu) oluĢturmaktadır. Son dört değiĢken ise Tıbbi hastalığı
olanlarda sıklıkla ve dirençli biçimde görülebilen psikolojik boyutlar (Tip A
KiĢilik, Ġrritabl Duygudurum, Demoralizasyon, Aleksitimi ) adı altında
toplanmıĢtır. GörüĢmeci tarafından uygulanır ve bir puanlama sistemi değildir.
Adı geçen herhangi bir değiĢkenin hastada varlığı ya da yokluğu Ģeklinde
değerlendirilir. Bu 12 değiĢken aynı zamanda DCPR sendromları adıyla da
anılmaktadır[57]. Bu çalıĢmada psikolojik boyutları ele alan son gruptaki dört alt
tanı grubu (Tip A KiĢilik, Ġrritabl Duygudurum, Demoralizasyon, Aleksitimi)
hastalara uygulanmıĢtır.
Ġstatistik Analizler
Ġstatistik değerlendirmeler SPSS 21.0 IBM paket programı kullanılarak
yapılmıĢtır. Tüm değerlendirmelerde non-parametrik testler kullanılmıĢtır.
Sosyodemografik verilerin değerlendirilmesinde betimsel analiz yöntemleri,
gruplar arası karĢılaĢtırma yaparken Mann Whitney U ve Ki-Kare analiz
yöntemleri kullanılmıĢtır.
BULGULAR
Bu bölümde kardiyolojik hastalığı olan kiĢilere uygulanan anksiyete,
depresyon, öfke ve kronik hastalıklara eĢlik eden psikiyatrik belirtilerle iliĢkili
ölçeklere ait verilerin sonuçları verilecektir. Katılımcılara ait sosyodemografik
veriler Tablo 1‟de gösterilmiĢtir.
Tablo 1 Katılımcılara Ait Sosyodemografik Özellikler
DeğiĢkenler
KAH Olanlar
Diğer Kalp Hastalığı Olanlar
(N=64)
(N=34)
26
Cinsiyet
N
%
N
%
Kadın
24
37.5
18
52.9
Erkek
40
62.5
16
47.1
Evli
52
81.3
26
76.5
Bekar
1
1.6
4
11.8
Dul
11
17.2
4
11.8
Ġlkokul
29
45.3
19
55.9
Lise
11
17.2
4
11.8
Yüksekokul
15
23.4
7
20.6
Okur-Yazar
Değil
9
14.1
4
11.8
Yok
51
79.7
27
79.4
BırakmıĢ
7
10.9
2
5.9
Sosyal Ġçici
4
6.3
5
14.7
Alkol Kötüye
Kullanımı
1
1.6
0
0
Alkol Bağımlısı
1
1.6
0
0
Yok
25
39.1
16
47.1
BırakmıĢ
29
45.3
14
41.2
Medeni Durum
Eğitim
Durumu
Alkol
Kullanımı
Sigara
Kullanımı
27
Kullanıyor
YaĢ
10
15.6
4
11.8
Ort.
s.d
Ort.
s.d.
62.05
10.61
56.82
15.98
Kardiyolojik hastalığı olan katılımcılar KAH olan ve diğer kalp hastalığı olan
Ģeklinde iki gruba ayrılmıĢtır. Gruplar öfke, anksiyete ve depresyon ölçek puanları
karĢılaĢtırılmıĢ sonuçlar Tablo 2‟de gösterilmiĢtir. Tablo incelendiğinde, gruplar
arasında hiçbir ölçek puanları açısından anlamlı bir fark bulunmamıĢtır.
Tablo 2 Kardiyolojik Hastalık Grubunun Uygulanan Ölçekler Açısından
KarĢılaĢtırılması
Ölçekler
Kardiyolojik N
Hastalık
Ortalama Ortalama U
Toplamı
Sürekli Öfke
KAH
64
50.38
3224.5
Diğer Kalp
Hastalıkları
34
47.84
1626.5
KAH
64
47.53
3042
Diğer Kalp
Hastalıkları
34
53.21
1809
Kontrol Altına
AlınmıĢ Öfke
KAH
64
48.38
3096.5
Diğer Kalp
Hastalıkları
34
51.60
1754.5
DıĢa Vurulan
Öfke
KAH
64
51.03
3266
Diğer Kalp
Hastalıkları
34
46.62
1585
Ġçte Tutulan
Öfke
KAH
64
47.51
3040.5
Diğer Kalp
Hastalıkları
34
53.25
1810.5
Durumluk Öfke
p
1031.5
.673
962
.345
1016.5
.592
990
.463
960.5
.340
28
HAD Anksiyete
HAD Depresyon
KAH
64
48.20
3084.5
Diğer Kalp
Hastalıkları
34
51.96
1766.5
KAH
64
48.82
3124.5
Diğer Kalp
Hastalıkları
34
50.78
1726.5
1004.5
.531
1044.5
.745
KAH olan kiĢiler diğer kalp hastalıları olan kiĢilerle DCPR‟ın alt ölçeklerĠi
açısından karĢılaĢtırılmıĢ ve sonuçta hiçbir ölçüm için anlamlı sonuç elde
edilmemiĢtir (Tablo 3).
Tablo 3 Kardiyolojik Hastalık Grubunun DCPR Alt Ölçekleri Açısından
KarĢılaĢtırılması
Diğer Kalp
Hastalıkları
KAH
DCPR
N
%
N
%
Var
21
63.6
12
36.4
Yok
43
66.2
22
33.8
Var
15
65.2
8
34.8
Yok
49
65.3
26
34.7
Demoralizasyon Var
13
65
7
35
Yok
51
65.4
27
34.6
Var
38
65.5
20
34.5
Yok
26
65
14
35
Tip A
Ġrritabilite
Aleksitimi
X2
p
0.061
.805
0.000
.992
0.001
.974
0.003
.958
29
KAH olan kiĢilerin DCPR alt ölçeklerinde Tip A kiĢilik, Ġrritabilite,
Demoralizasyon ve Aleksitimi özelliklerine göre, uygulanan ölçek puanları
açısından karĢılaĢtırılmıĢ ve sonuçlar sırasıyla Tablo 4, Tablo 5, Tablo 6 ve Tablo
7‟de belirtilmiĢtir. KAH olan kiĢilerin Tip A kiĢilik özellikleri olan ve olmayanlar
arasında Sürekli Öfke (U=277, p<.05) ve HAD Anksiyete (U=247.5, p<.01)
açısından anlamlı bir fark varken diğer ölçümler açısından anlamlı bir fark yoktur.
Buna göre, Tip A kiĢilik özellikleri olanlar (Ort.=40.81) olmayanlara göre
(Ort.=28.44) anlamlı olarak daha fazla sürekli öfke sahibidirler. Yine Tip A kiĢilik
özellikleri olanlar (Ort.=42.21) olmayanlara göre (Ort.=27.76) anlamlı olarak daha
fazla anksiyetelidirler.
Tablo 4 KAH Olanların Tip A KiĢilik Özellikleri Açısından Uygulanan Ölçek
Puanlarının KarĢılaĢtırılması
Ölçekler
Tip A
N
Ortalama Ortalama U
Toplamı
Sürekli Öfke
Var
21
40.81
857
Yok
43
28.44
1223
Durumluk
Öfke
Var
21
35.40
743.5
Yok
43
31.08
1336.5
Kontrol
Altına
AlınmıĢ
Öfke
Var
21
27.21
571.5
Yok
43
35.08
1508.5
DıĢa
Vurulan
Öfke
Var
21
37.98
797.5
Yok
43
29.83
1282.5
Ġçte Tutulan
Var
21
37.60
789.5
p
277*
.012
390.5
.381
340.5
.111
336.5
.099
30
Öfke
Yok
43
30.01
1290.5
HAD
Anksiyete
Var
21
42.21
886.5
Yok
43
27.76
1193.5
HAD
Depresyon
Var
21
33.24
698
Yok
43
32.14
1382
344.5
.125
247.5**
.003
436
.824
*p<.05, **p<.01
KAH olan kiĢilerin Ġrrtabilite özellikleri olan ve olmayanlar arasında Sürekli
Öfke (U=186, p<.01), Kontrol Altına AlınmıĢ Öfke (U=210, p<.05), DıĢa Vurulan
Öfke (U=191.5, p<01) ve HAD Anksiyete (U=247.5, p<.01) açısından anlamlı bir
fark olduğu görülmüĢken diğer ölçümler açısından anlamlı bir fark olmadığı
görülmüĢtür. Buna göre, irritabilite özellikleri olanlar (Ort.=44.60) olmayanlara
göre (Ort.=28.80) anlamlı olarak daha fazla sürekli öfke sahibidirler. Ġrritabilite
özellikleri olanlar (Ort.=22) olmayanlara göre (Ort.=35.71) anlamlı olarak daha az
kontrol altına alınmıĢ öfke göstermektedir. Ġrritabilite özellikleri olanlar
(Ort.=44.23) olmayanlara göre (Ort.=28.91) anlamlı olarak daha fazla dıĢa
vurulan öfke davranıĢı sergilemektedir. Yine irritabilite özellikleri olanlar
(Ort.=42.57) olmayanlara göre (Ort.=29.42) anlamlı olarak daha fazla anksiyeteli
olduğu bulunmuĢtur.
Tablo 5 KAH Olanların Ġrritabilite Özellikleri Açısından Uygulanan Ölçek
Puanlarının KarĢılaĢtırılması
Ölçekler
Ġrritabilite
N
Ortalama
Ortalama
Toplamı
Sürekli Öfke
Var
15
44.60
669
U
p
31
Yok
49
28.80
1411
Durumluk Öfke Var
15
35.23
528.5
Yok
49
31.66
1551.5
Kontrol Altına
AlınmıĢ Öfke
Var
15
22
330
Yok
49
35.71
1750
DıĢa Vurulan
Öfke
Var
15
44.23
663.5
Yok
49
28.91
1416.5
Ġçte Tutulan
Öfke
Var
15
36.73
551
Yok
49
31.20
1529
HAD Anksiyete
Var
15
42.57
638.5
Yok
49
29.42
1441.5
Var
15
35.97
539.5
Yok
49
31.44
1540.5
HAD
Depresyon
186**
.004
326.5
.514
210*
.012
191.5**
.005
304
.313
216.5*
.016
315.5
.408
*p<.05, **p<.01
KAH olan kiĢilerin Demoralizasyon özellikleri olan ve olmayanlar arasında
Sürekli Öfke (U=213.5, p<.05), Durumluk Öfke (U=191.5, p<.05), DıĢa Vurulan
Öfke (U=200.5, p<05), HAD Anksiyete (U=111.5, p<.001) ve HAD Depresyon
(U=83.5, p<.001) açısından anlamlı bir fark olduğu saptanmıĢken diğer ölçümler
açısından anlamlı bir fark olmadığı görülmüĢtür. Buna göre, demoralizasyon
özellikleri olanlar (Ort.=41.58) olmayanlara göre (Ort.=30.19) anlamlı olarak daha
fazla sürekli öfke sahibidirler. Demoralizasyon özellikleri olanlar (Ort.=43.27)
olmayanlara göre (Ort.=29.75) anlamlı olarak daha çok durumluk öfke
sahibidirler. Demoralizasyon özellikleri olanlar (Ort.=42.58) olmayanlara göre
32
(Ort.=29.93) anlamlı olarak daha fazla dıĢa vurulan öfke davranıĢı
sergilemektedir. Demoralizasyon özellikleri olanlar (Ort.=49.42) olmayanlara
göre (Ort.=28.19) anlamlı olarak daha fazla anksiyeteli ve yine demoralizasyon
özellikleri olanlar (Ort.=51.58) olmayanlara göre (Ort.=27.64) anlamlı olarak daha
fazla depresif olduğu bulunmuĢtur.
Tablo 6 KAH Olanların Demoralizasyon Özellikleri Açısından Uygulanan Ölçek
Puanlarının KarĢılaĢtırılması
Demoralizasyon N
Ortalama Ortalama U
Toplamı
p
Ölçekler
Sürekli Öfke
Var
13
41.58
540.5
Yok
51
30.19
1539.5
Var
13
43.27
562.5
Yok
51
29.75
1517.5
Kontrol
Var
Altına
AlınmıĢ Öfke Yok
13
24.73
321.5
51
34.48
1758.5
DıĢa
Vurulan
Öfke
Var
13
42.58
553.5
Yok
51
29.93
1526.5
Ġçte Tutulan
Öfke
Var
13
40.54
527
Yok
51
30.45
1553
HAD
Anksiyete
Var
13
49.42
642.5
Yok
51
28.19
1437.5
HAD
Depresyon
Var
13
51.58
670.5
Yok
51
27.64
1409.5
Durumluk
Öfke
213.5*
.048
191.5*
.019
230.5
.091
200.5*
.028
227
.080
111.5**
.000
83.5**
.000
*p<.05, **p<.001
33
KAH olan kiĢilerin Aleksitimi özellikleri olan ve olmayanlar arasında sadece
HAD Depresyon (U=349, p<.05) puanları açısından anlamlı bir fark varken diğer
ölçümler açısından anlamlı bir fark olmadığı belirlenmiĢtir. Buna göre, aleksitimi
özellikleri olanlar (Ort.=36.32) olmayanlara göre (Ort.=26.92) anlamlı olarak daha
fazla depresif olduğu bulunmuĢtur.
Tablo 7 KAH Olanların Aleksitimi Özellikleri Açısından Uygulanan Ölçek
Puanlarının KarĢılaĢtırılması
Aleksitimi
N
Ortalama
Ortalama
Toplamı
Var
38
34.21
1300
Yok
26
30
780
Durumluk Var
Öfke
Yok
38
31.42
1194
26
34.08
886
Kontrol
Altına
AlınmıĢ
Öfke
Var
38
31.62
1201.5
Yok
26
33.79
878.5
DıĢa
Vurulan
Öfke
Var
38
33
1254
Yok
26
31.77
826
Ġçte
Tutulan
Öfke
Var
38
33.45
1271
Yok
26
31.12
809
HAD
Var
38
31.64
1202.5
U
p
429
.373
453
.574
460.5
.646
475
.795
458
.621
Ölçekler
Sürekli
Öfke
34
Yok
26
33.75
877.5
HAD
Var
Depresyon
Yok
38
36.32
1380
26
26.92
700
Anksiyete
461.5
.655
349*
.046
*p<.05
Katılımcılar kardiovasküler risk açısından da iki gruba ayrılmıĢtır. DüĢük ve
yüksek kardiovasküler risk grubundaki kiĢilerin öfke, anksiyete ve depresyon
ölçek puanları karĢılaĢtırılmıĢ sonuçlar Tablo 8‟de gösterilmiĢtir. Tablo
incelendiğinde, DıĢa Vurulan Öfke alt ölçeği (U=612, p<.05) hariç diğer ölçek
puanları açısından gruplar arasında anlamlı bir fark olmadığı bulunmuĢtur.
Yüksek kardiovasküler risk grubunda yer alan kiĢiler (Ort.=56.64), düĢük
kardiovasküler risk grubundakilere göre (Ort.=42.05) anlamlı olarak daha fazla
dıĢa öfke vurdukları saptanmıĢtır.
Tablo 8 CV Risk Grubunun Uygulanan Ölçekler Açısından KarĢılaĢtırılması
Ölçekler
CV Risk
N
Ortalama
Ortalama
Toplamı
Sürekli Öfke
DüĢük
64
45.84
2934
Yüksek
28
48
1344
Durumluk
Öfke
DüĢük
64
43.24
2767.5
Yüksek
28
53.95
1510.5
Kontrol
Altına
AlınmıĢ
Öfke
DüĢük
64
48.09
3077.5
Yüksek
28
42.88
1200.5
DıĢa
DüĢük
64
42.06
2692
U
p
854
.721
687.5
.075
794.5
.388
35
Vurulan
Öfke
Yüksek
28
56.64
1586
Ġçte Tutulan
Öfke
DüĢük
64
45.40
2906.5
Yüksek
28
49.02
1372.5
HAD
Anksiyete
DüĢük
64
46.66
2986
Yüksek
28
46.14
1292
HAD
Depresyon
DüĢük
64
44.83
2869
Yüksek
28
50.32
1409
612*
.016
825.5
.548
886
.932
789
.362
*p<.05
Kardiovasküler riski olan kiĢiler DCPR‟ın alt ölçekleri açısından karĢılaĢtırılmıĢ
ve sonuçta hiçbir ölçüm için anlamlı sonuç elde edilmemiĢtir (Tablo 9).
Tablo 9 CV Risk Grubunun DCPR Alt Ölçekleri Açısından KarĢılaĢtırılması
CV Risk
DüĢük
CV Risk
Yüksek
N
%
N
%
Var
23
71.9
9
28.1
Yok
41
68.3
19
31.7
Var
14
60.9
9
39.1
Yok
50
72.5
19
27.5
Demoralizasyon Var
12
63.2
7
36.8
Yok
52
71.2
21
28.8
Var
38
71.7
15
28.3
Yok
26
66.7
13
33.3
DCPR
Tip A
Ġrritabilite
Aleksitimi
X2
p
0.124
.725
1.095
.295
0.464
.496
0.269
.604
36
Kardiovasküler riski yüksek olan kiĢilerin de DCPR alt ölçeklerinde Tip A
kiĢilik, Ġrritabilite, Demoralizasyon ve Aleksitimi özelliklerine göre, uygulanan
ölçek puanları açısından karĢılaĢtırılmıĢ ve sonuçlar sırasıyla Tablo 10, Tablo11,
Tablo 12 ve Tablo 13‟de gösterilmiĢtir. Kardiovasküler riski yüksek olan kiĢilerin
Tip A kiĢilik özellikleri olan ve olmayanlar arasında Sürekli Öfke (U=41.5, p<.05)
ve HAD Anksiyete (U=23, p<.01) açısından anlamlı bir fark varken diğer
ölçümler açısından anlamlı bir fark yoktur. Buna göre, Tip A kiĢilik özellikleri
olanlar (Ort.=19.39) olmayanlara göre (Ort.=12.18) anlamlı olarak daha fazla
sürekli öfke sahibidirler. Yine Tip A kiĢilik özellikleri olanlar (Ort.=21.44)
olmayanlara göre (Ort.=11.21) anlamlı olarak daha fazla anksiyetelidirler.
Tablo 10 CV Riski Yüksek Olan KiĢilerin Tip A KiĢilik Özellikleri Açısından
Uygulanan Ölçek Puanlarının KarĢılaĢtırılması
Ölçekler
Tip A
N
Ortalama
Ortalama
Toplamı
Sürekli Öfke
Var
9
19.39
174.5
Yok
19
12.18
231.5
Var
9
13.44
121
Yok
19
15
285
Kontrol Altına
AlınmıĢ Öfke
Var
9
11.72
105.5
Yok
19
15.82
300.5
DıĢa Vurulan
Öfke
Var
9
17.83
160.5
Yok
19
12.92
245.5
Ġçte Tutulan
Öfke
Var
9
13.78
124
Yok
19
14.84
282
Durumluk Öfke
U
p
41.5*
.028
76
.664
60.5
.223
55.5
.142
79
.772
37
HAD Anksiyete Var
HAD
Depresyon
9
21.44
193
Yok
19
11.21
213
Var
9
14.06
126.5
Yok
19
14.71
279.5
23**
.001
81.5
.847
*p<.05, **p<.01
Kardiovasküler riski yüksek olan kiĢilerin Ġrrtibalite özellikleri olan ve
olmayanlar arasında sadece DıĢa Vurulan Öfke (U=44.5, p<05) puanları açısından
anlamlı bir fark olduğu görülmüĢken diğer ölçümler açısından anlamlı bir fark
olmadığı görülmüĢtür. Buna göre, irritabilite özellikleri olanlar (Ort.=19.06)
olmayanlara göre (Ort.=12.34) anlamlı olarak daha fazla dıĢa vurulan öfke
davranıĢı sergilemektedir.
Tablo 11 CV Riski Yüksek Olanların Ġrritabilite Özellikleri Açısından Uygulanan
Ölçek Puanlarının KarĢılaĢtırılması
Ölçekler
Ġrritable
N
Ortalama
Ortalama
Toplamı
Sürekli Öfke
Var
9
18.67
168
Yok
19
12.53
238
Durumluk
Öfke
Var
9
14.78
133
Yok
19
14.37
273
Kontrol Altına
AlınmıĢ Öfke
Var
9
10.22
92
Yok
19
16.53
314
Var
9
19.06
171.5
Yok
19
12.34
234.5
Var
9
15.11
136
DıĢa Vurulan
Öfke
Ġçte Tutulan
U
P
48
.064
83
.901
47
.057
44.5*
.043
38
Öfke
Yok
19
14.21
270
HAD
Anksiyete
Var
9
16.83
151.5
Yok
19
13.39
254.5
Var
9
16.17
145.5
Yok
19
13.71
260.5
HAD
Depresyon
80
.786
64.5
.299
70.5
.458
*p<.05
Kardiovasküler riski yüksek olan kiĢilerin Demoralizasyon özellikleri
olan ve olmayanlar arasında Durumluk Öfke (U=36, p<.05) ve HAD Depresyon
(U=33.5, p<.05) açısından anlamlı bir fark olduğu saptanmıĢken diğer ölçümler
açısından anlamlı bir fark olmadığı görülmüĢtür. Buna göre, demoralizasyon
özellikleri olanlar (Ort.=19.86) olmayanlara göre (Ort.=12.71) anlamlı olarak
daha çok durumluk öfke sahibidirler. Demoralizasyon özellikleri olanlar
(Ort.=20.21) olmayanlara göre (Ort.=12.60) anlamlı olarak daha fazla depresif
olduğu bulunmuĢtur.
Tablo 12 CV Riski Yüksek Olanların Demoralizasyon Özellikleri
Açısından Uygulanan Ölçek Puanlarının KarĢılaĢtırılması
Demoralizasyon N
Ortalama
Ölçekler
Sürekli
Öfke
Durumluk
Öfke
Var
7
21
Yok
Var
Yok
7
21
Ortalama
Toplamı
19.43
136
12.86
270
19.86
139
12.71
267
u
U
p
p
3
9
.
066
3
6*
39
.
045
Kontrol
Altına
AlınmıĢ
Öfke
DıĢa
Vurulan
Öfke
Var
Ġçte
Tutulan
Öfke
Var
HAD
Anksiyete
Var
HAD
Depresyon
7
21
Yok
Var
7
21
Yok
7
21
Yok
7
21
Yok
Var
Yok
7
21
14
98
14.67
308
19.43
136
12.86
270
17
119
13.67
287
18.57
130
13.14
276
20.21
141.5
12.60
264.5
7
0
.
852
3
9
.
067
5
6
.
351
4
5
.
128
3
3.5*
.
033
*p<.05
Son olarak, kardiovasküler riski yüksek olan kiĢilerin Aleksitimi
özellikleri olan ve olmayanlar arasında hiçbir ölçüm açısından anlamlı bir fark
olmadığı belirlenmiĢtir.
Tablo 12 CV Riski Yüksek Olanların Aleksitimi Özellikleri Açısından
Uygulanan Ölçek Puanlarının KarĢılaĢtırılması
Ölçekler
Aleksitimi
N
Ortalama
Ortalama
Toplamı
U
Sürekli Öfke
Durumluk
Öfke
Kontrol
Altına
Var
Yok
Var
Yok
Var
Yok
15
13
15
13
15
13
15.47
13.38
13.63
15.50
14.20
14.85
u
p
p
.
3
8
503
.
4.5
8
546
9
.
232
174
204.5
201.5
213
193
40
AlınmıĢ
Öfke
DıĢa
Vurulan
Öfke
Ġçte Tutulan
Öfke
HAD
Anksiyete
HAD
Depresyon
Var
Yok
Var
Yok
Var
Yok
Var
Yok
15
13
15
13
15
13
15
13
14.47
14.54
14.10
14.96
14.53
14.46
15.20
13.69
3
835
.
7
9
982
9
781
.
1.5
.
7
9
982
217
189
211.5
194.5
218
188
228
178
.627
8
7
TARTIġMA
41
Kalp hastalıkları ile birlikte yaĢamak bireyin yaĢamına fiziksel, ruhsal, sosyal
pek çok yönden yük getirerek bireyin hayat kalitesini bozmaktadır. Öte yandan
son yıllarda yapılan çalıĢmalarda, kardiyak problemlerle birlikte görülen
psikiyatrik sorunların kardiyovasküler mortaliteye yol açması açısından dikkate
değer bir risk faktörü olduğu belirlenmiĢtir.
Kardiyovasküler sistem hastalıklarında ve uygulanan tedavi yöntemlerine
bağlı en yaygın görülen psikiyatrik bozukluklar anksiyete ve depresyondur[37].
Psikiyatrik sendromların birçoğunda da kardiyovasküler sisteme ait belirti ve
bulgular görülebilmektedir. Bunun sonucunda kardiyovasküler sistem
bozuklukları ve psikiyatrik sendromlar arasında karĢılıklı iliĢki ve etkileĢim
olduğu
gösterilmiĢtir[71].
Uzun yıllar yapılan çalıĢmalarda depresif bireyler arasında iskemik kalp
hastalığı riskinin yüksek olduğu, kalp hastalarının depresyon sürecini
kötüleĢtirdiğini ve depresif hastalarda miyokard infarktüsün hemen sonrasındaki
periyotta ölüm oranının arttığı belirtilmiĢtir[72]. Kardiyovasküler sistem
hastalıklarında psikiyatrik bozukluk çok rastlanılan bir durumdur ve çoğunlukla
çalıĢmalar miyokard infarktüsü geçirmiĢ hastalar üzerinde yapılmıĢtır. En az KAH
kadar fiziksel ve ruhsal yönden kısıtlılıklar yaratan, uyum sorunlarına yol açan
diğer kalp hastalıkları ihmal edilmiĢtir.
Bizim çalıĢmamızda KAH ve diğer hastalık grupları arasında anksiyete,
depresyon ve öfke puanları açısından anlamlı bir fark gözlenmemiĢtir. Ayrıca
42
yine çalıĢmamızda KAH olan kiĢiler diğer kalp hastalıları olan kiĢilerle
DCPR‟ın
demoralizasyon, irritabl duygudurum, tip A kiĢilik, aleksitimi alt tanıları alma
sıklıklarının benzer olduğu görülmüĢtür. Depresif kiĢiler arasında kalp hastalığı
görülme ihtimali daha yüksektir. Depresif erkek bireylerin 40 yıl süreyle i
zlendiği bir çalıĢmada kontrol grubuna göre iki kat artmıĢ kalp hastalığı
geliĢtiği
gözlenmiĢ[73]. Kardiyolojik hastalığı olan kiĢilerde, depresif Ģikayetlerin var
olmasının mevcut hastalığa bağlı olarak olağan bir sürec olduğu ve iyileĢmeyle
birlikte yakınmaların düzeleceği beklentisi bu tablonun atlanmasına neden
olabilmektedir. Aynı zamanda hasta ve çevresindekiler tarafından
depresyonun damgalayıcı bir olay olarak görülmesi, antidepresan kullanımı ve
psikiyatrik yardıma karĢı direnç oluĢturabilmektedir. Literaturde major
depresyonun yeterli tedavisinin KAH‟ın uzun sureli prognozunu
düzeltebileceği bildirilmiĢtir[74] Sonuç olarak kardiyoloji hastalarına tanı
ayrımı yapılmaksızın erken psikiyatrik değerlendirme ve müdahale konusunda
gereken önemin verilmesi gereklidir.
KAH olan kiĢilerin DCPR alt ölçeklerinde Tip A kiĢilik, Ġrritabilite
Demoralizasyon ve Aleksitimi özelliklerine göre, uygulanan ölçek puanları
açısından karĢılaĢtırılmıĢlardır. KAH olan kiĢilerin Tip A kiĢilik özellikleri olan
ve olmayanlar arasında Sürekli Öfke ve HAD Anksiyete açısından anlamlı bir
fark varken diğer ölçümler açısından anlamlı bir fark yoktur. Buna göre, Tip A
kiĢilik özellikleri olanlar olmayanlara göre anlamlı olarak daha fazla sürekli öfke
sahibidirler. Yine Tip A kiĢilik özellikleri olanlar olmayanlara göre anlamlı olarak
daha fazla anksiyetelidirler. Tip A kiĢiliğin öfke ve anksiyöz özellikleri
43
düĢünülecek olursa oldukça anlamlı bir sonuca ulaĢılmıĢtır.
ÇalıĢmamızda KAH olan kiĢilerin Ġrrtabilite özellikleri olan ve olmayanlar
arasında Sürekli Öfke, Kontrol Altına AlınmıĢ Öfke, DıĢa Vurulan Öfke ve HAD
Anksiyete açısından anlamlı bir fark olduğu görülmüĢken diğer ölçümler
açısından anlamlı bir fark olmadığı görülmüĢtür. Buna göre, irritabilite özellikleri
olanlar olmayanlara göre anlamlı olarak daha fazla sürekli öfke sahibidirler ve
daha az kontrol altına alınmıĢ öfke göstermektedir. Ayrıca Ġrritabilite özellikleri
olanlar olmayanlara göre anlamlı olarak daha fazla dıĢa vurulan öfke davranıĢı
sergilemektedirler ve anlamlı olarak daha fazla anksiyeteli olduğu bulunmuĢtur.
Ġrritabl duygudurum epizodlar halinde veya uzamıĢ ya da yaygınlaĢmıĢ kolay
uyarılabilirlik halini tanımlamaktadır. Bu kolay uyarılabilirlik halinde de öfke
patlamaları kaçınılmazdır. Dolayısıyla irritabl duygudurumu olan bireylerin öfke
dıĢa vurumlarının daha fazla olması da kaçınılmazdır.
ÇalıĢmamızda KAH olan kiĢilerin Demoralizasyon özellikleri olan ve
olmayanlar
arasında Sürekli Öfke , Durumluk Öfke, DıĢa Vurulan Öfke, HAD Anksiyete ve
HAD
Depresyon açısından anlamlı bir fark olduğu saptanmıĢken diğer ölçümler
açısından anlamlı bir fark olmadığı görülmüĢtür. Buna göre, demoralizasyon
özellikleri olanlar olmayanlara göre anlamlı olarak daha fazla sürekli öfke
sahibidirler. Demoralizasyon özellikleri olanlar olmayanlara göre anlamlı olarak
daha çok durumluk öfke sahibidirler. Demoralizasyon özellikleri olanlar
olmayanlara göre anlamlı olarak daha fazla dıĢa vurulan öfke davranıĢı
sergilemektedir. Demoralizasyon özellikleri olanlar olmayanlara göre anlamlı
44
olarak daha fazla anksiyeteli ve yine demoralizasyon özellikleri olanlar
olmayanlara göre anlamlı olarak daha fazla depresif olduğu bulunmuĢtur.
Depresyon ve anksiyete gibi duygusal stres yaratan durumlar hem kardiyak
hastalık geliĢiminde hem de mevcut kardiyak hastalığın prognozu üzerine
olumsuz etkiye sahiptirler. Majör depresyon tanısı almıĢ hastaların yanında eĢik
altı depresif yakınmaları olan veya disforik hastalarda da KAH geliĢiminin
topluma göre artmıĢ olduğu söylenmektedir[28, 73]. Bu nedenle de kardiyolojik
hastalığı olanların uzun süreli takiplerinde ruhsal durumlarının değerlendirilmesi
oldukça önemlidir. Bu sonuca göre eĢik altı depresif belirtileri taramada ve bu
semptomlara erken müdahalede DCPR alt ölçekleri oldukça faydalı olabilir.
KAH olan kiĢilerin Aleksitimi özellikleri olan ve olmayanlar arasında sadece
HAD Depresyon puanları açısından anlamlı bir fark varken diğer ölçümler
açısından anlamlı bir fark olmadığı belirlenmiĢtir. Buna göre, aleksitimi
özellikleri
olanlar olmayanlara göre anlamlı olarak daha fazla depresif olduğu bulunmuĢtur.
Sayar ve arkadaĢları depresyonu olan hastalarda somatizasyon belirtilerini
yordayan üç etken olarak anksiyete, bedensel duyumları büyütme ve aleksitimiyi
bildirmiĢlerdir[75, 76]. Nemiah ve Sifneos tarafından tanımlanan aleksitimi,
önceleri sadece psikosomatik hastalıklara özgü bir kiĢilik özelliği olarak ele
alınırken, Parker ve arkadaĢları aleksitiminin depresyon gibi ruhsal bozukluklarda
görülebilen uyumsal bir gerileme tepkisi olabileceğini öne sürmüĢlerdir[77]. Ya
da
tam tersi bir Ģekilde aleksitimik bireyler duygu ifadesinde zorlandıkları için
depresyon geliĢtirmeye daha yatkındırlar yine duygu ifadesinde zorlandıkları için
depresyonları daha zor anlaĢılabilir olmaktadır denebilir.
45
ÇalıĢmamızda katılımcılar tüm kardiovasküler risk açısından da
düĢük(0-4) ve yüksek(5-8) kardiovasküler risk grubu olarak ikiye ayrılmıĢ ve
kiĢilerin öfke, anksiyete ve depresyon ölçek puanları karĢılaĢtırılmıĢtır. Sonuçlar
incelendiğinde, DıĢa Vurulan Öfke alt ölçeği hariç diğer ölçek puanları açısından
gruplar arasında anlamlı bir fark olmadığı bulunmuĢtur. Yüksek kardiovasküler
risk grubunda yer alan kiĢiler, düĢük kardiovasküler risk grubundakilere göre
anlamlı olarak daha fazla dıĢa öfke vurdukları saptanmıĢtır. Yine kardiovasküler
riski olan kiĢiler DCPR‟ın alt ölçekleri açısından karĢılaĢtırılmıĢ ve her iki risk
grubunda DCPR tanısı alma sıklığı benzer bulunmuĢtur. Tip A kiĢiliğin yüksek
kardiyovasküler risk ile iliĢkisi bilinen bir gerçektir. Öfke duygusu da tip A
kiĢiliğin önemli bir bileĢenidir. Yapılan araĢtırmalar sonucunda zamanla A tipi
davranıĢ özelliğinin kalp damar hastalıklarında risk teĢkil ettiği görüĢü değiĢmeye
baĢlamıĢ ve asıl toksik etken olan A tipinin alt bileĢenleri üzerine odaklanılmıĢtır.
1877 orta yaĢlı koroner kalp hastasının 10 yıl boyunca izlendiği Western Electrik
çalıĢmasında, Minnesota Çok Yönlü KiĢilik Envanterinde (MMPI) yapılan
değerlendirmede A tipinin alt bileĢeni olan öfke ve kin tutma (düĢmanca
tutum/tavır) puanlarının koroner kalp hastalığı oranının artıĢı ile doğru orantılı
olarak artıĢ gösterdiği gösterilmiĢtir[78]. Tüm bu bilgiler ıĢığında Öfke duygusu
da kalp hastalarında üzerinde durulması ve atlanmaması gereken önemli bir
durum olduğunu söyleyebiliriz.
Kardiovasküler riski yüksek olan kiĢilerin de DCPR alt ölçeklerinde Tip A
kiĢilik, Ġrritabilite, Demoralizasyon ve Aleksitimi özelliklerine göre, uygulanan
46
ölçek puanları açısından karĢılaĢtırılmıĢlardır. Kardiovasküler riski yüksek olan
kiĢilerin Tip A kiĢilik özellikleri olan ve olmayanlar arasında Sürekli Öfke ve
HAD Anksiyete açısından anlamlı bir fark varken diğer ölçümler açısından
anlamlı bir fark yoktur. Sonuç olarak Tip A kiĢilik özellikleri olanlar olmayanlara
göre anlamlı olarak daha fazla sürekli öfke sahibidirler. Yine Tip A kiĢilik
özellikleri olanlar olmayanlara göre anlamlı olarak daha fazla anksiyetelidirler.
Kardiovasküler riski yüksek olan kiĢilerin Ġrrtibilite özellikleri olan ve
olmayanlar arasında sadece DıĢa Vurulan Öfke puanları açısından anlamlı bir fark
olduğu görülmüĢken diğer ölçümler açısından anlamlı bir fark olmadığı
görülmüĢtür. Buna göre, irritabilite özellikleri olanlar olmayanlara göre anlamlı
olarak daha fazla dıĢa vurulan öfke davranıĢı sergilemektedir. Literatürde birçok
çalıĢma öfkenin koroner arter hastalığı ile yakın iliĢkili olduğunu belirtmektedir.
DCPR irritabilite alt ölçeği SÖÖT-Ö gibi diğer öfke ölçeklerine kıyasla oldukça
kısadır ve bizim çalıĢmamızın sonucuna göre de öfke duygusu hakkında fikir
verici olabilmektedir.
Kardiovasküler riski yüksek olan kiĢilerin Demoralizasyon özellikleri olan ve
olmayanlar arasında Durumluk Öfke ve HAD Depresyon açısından anlamlı bir
fark olduğu saptanmıĢken diğer ölçümler açısından anlamlı bir fark olmadığı
görülmüĢtür. Buna göre, demoralizasyon özellikleri olanlar olmayanlara göre
anlamlı olarak daha çok durumluk öfke sahibidirler. Bu sonuca göre
demoralizasyon depresyon ve anksiyetenin yanı sıra öfke hakkında da fikir verici
olabilmektedir. DCPR Demoralizasyon alt ölçeği de oldukça hızlı
uygulanabilmekte ve KAH geliĢiminde önemli risk faktörleri olan öfke, anksiyete
47
ve depresyon hakkında fikir verici olabilmektedir.
Grandi ve arkadaĢlarının kalp nakli yapılan hastalarıyla yaptıkları bir
çalıĢmada da DCPR tanıları içinde en sık demoralizasyon irritabl duygudurum,
tip A davranıĢı tanısı aldıkları sonucuna varılmıĢtır[62]. Bizim çalıĢmamızda bu
dört alt tanı kullanılmıĢ hastalar dört tanı içinde da en sık aleksitimi tanısı
almıĢlardır.
Kelleci ve arkadaĢları tarafından yapılan bir çalıĢmada, hastanede yatan
hastaların bazı tanı gruplarına göre anksiyete ve depresyon düzeyine bakıldığında
küçük cerrahi iĢlem geçiren hastaların %23.3‟ünde ve kalp hastalarının
%35.3‟ünde anksiyete ve depresyon yönünden risk taĢıdıkları saptanmıĢtır[79].
Bahar ve arkadaĢlarının araĢtırmalarında da hastalarda bilinmeyene karĢı oluĢan
anksiyetenin daha sonra depresyona dönüĢtüğü belirtilmektedir[80]. Görülüdğü
gibi kalp hastalarının anksiyete ve depresyon açısından ne kadar büyük risk
altında oldukları daima göz önünde bulundurulmalıdır. Ayrıca kardiyolojik hasta
grubunda uzun süreli psikiyatrik takip de oldukça önemlidir. Sonuçlar
düĢünüldüğünde sadece dört DCPR alt ölçeği öfke, anksiyete ve depresyon
hakkında oldukça fikir verici görünmektedir. DCPR kardiyolojik hastalıklarda
psikiyatrik semptom taraması açısından kullanılabilir bir araç olarak
değerlendirilebilir. Gelecek çalıĢmalarda DCPR‟ın diğer alt grupları da
değerlendirmede kullanılabilir olacağı görünmektedir.
Ayrıca Kalp-damar hastalıklarında A tipi davranıĢ özelliğinin rolü
araĢtırılırken sadece A tipi ölçeği ile değerlendirmek yeterli değildir. A tipi
davranıĢ ve öfke gibi psikobiyolojik faktörlerin biyolojik parametrelerini doğru
Ģekilde çalıĢabilmek için iç içe geçen ölçekler kullanılarak alt kategorilerin
48
oluĢturulmasının gerekli olabileceği düĢünülmektedir.
Genel olarak kardiyovasküler hastalığı bulunan kiĢilerde psikiyatrik belirti ve
bulguların gerek hastalığın baĢlangıcı gerek seyri gerekse tedaviye yanıtlarında
önemli belirleyici bileĢenler oldukları söylenebilmektedir. Kardiyovasküler
hastalıkları koroner arter hastalıkları ve diğerleri olarak farklı gruplarda ele almak
yerine, psikiyatrik değerlendirmenin tüm gruplarda yapılması önemlidir.
Bu grup hastalarda gerek kiĢilik özellikleri gerekse psikiyatrik belirtilerin ve
tabloların varlığını ortaya koyan bu çalıĢmada kardiyovasküler hastalıklar ve
psikiyatri iliĢkisi üzerine vurgu yapmaktadır. Psikiyatrik değerlendirme uzun
zaman alan detaylı bir değerlendirme olduğundan zaman sıkıntısı nedeniyle bazen
psikiyatri dıĢı disiplinler tarafından göz ardır edilmektedir. Öte yandan detaylı bir
psikiyatrik değerlendirme yerine konsültasyon liyezon hizmetlerinde psikiyatrik
bir sorunun olup olmadığı konusunda yardımcı olabilecek ölçek sayısı çok azdır.
Bu çalıĢmada DCPR verileri ile hastalarda var olan kiĢilik, depresyon ve anksiyete
bulgularının korelasyon göstermesi, DCPR gibi uygulanımı kolay ve basit bir
yöntemle genel bir tarama sonrası hastalarda gerekirse detaylı psikiyatrik
muayene yapılabilme kolaylığını bize sunmaktadır.
Psikosomatik tıp anlayıĢı ruh beden ayırımına karĢı çıkan ve insanı
biyopsikososyal bir bütün olarak ele alan tıp anlayıĢı olduğuna göre; bu grup
hastalarda da biyopsikosoyal yaklaĢımla hastayı değerlendirmenin ne kadar
önemli olduğu görülmektedir. Yine bu çalıĢma genel tıpta konsültasyon liyezon
hismetlerinin etkinliğini ve önemini bir kez daha ortaya koyması açısından
önemlidir.
49
KAYNAKLAR
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
13.
14.
15.
16.
17.
18.
19.
Reich, J. and A. Schatzberg, Personality traits and medical outcome of cardiac
illness. Journal of psychiatric research, 2010. 44(15): p. 1017-1020.
Erşan, E.E., M. Kelleci, and B. Baysal, Kalp Hastalarında Psikososyal Uyum,
Depresyon, Anksiyete ve Stres Düzeylerine Bir Bakış. Klinik Psikiyatri Dergisi,
2013. 16: p. 214-224.
Kubzansky, L.D. and I. Kawachi, Going to the heart of the matter: do negative
emotions cause coronary heart disease? Journal of psychosomatic research,
2000. 48(4): p. 323-337.
Mayne, T.J., Negative affect and health: The importance of being earnest.
Cognition & Emotion, 1999. 13(5): p. 601-635.
Buldukoğlu, K., et al., Psikiyatri Hemşireliği El Kitabı. Vehbi Koç Vakfı Yayınları,
2000(13).
Vural, M. and M. Acer, KORONER ARTER HASTALIĞI OLAN İKİ KARDİYAK OLGUDA
ANTİDEPRESAN TEDAVİNİN SONUÇLARI. PREVENTION, 2006. 49: p. 53.
Wielgosz, A.T. and R.P. Nolan, Biobehavioral factors in the context of ischemic
cardiovascular diseases. Journal of psychosomatic research, 2000. 48(4): p. 339345.
Myrtek, M., Meta-analyses of prospective studies on coronary heart disease,
type A personality, and hostility. International journal of cardiology, 2001. 79(2):
p. 245-251.
Yousfi, S., et al., Personality and disease: Correlations of multiple trait scores
with various illnesses. Journal of Health Psychology, 2004. 9(5): p. 627-647.
Kaplan, S., Textbook of psychiatry. 2015.
Angst, J., Comorbidity of anxiety, phobia, compulsion and depression.
International clinical psychopharmacology, 1993. 8: p. 21-26.
Eşel, E., Genelleşmiş Anksiyete Bozukluğunun Nörobiyolojisi. Klinik
Psikofarmakoloji Bülteni, 2003. 13(2): p. 78-87.
Stanley, M.A., et al., Cognitive–Behavior Therapy for Late-Life Generalized
Anxiety Disorder in Primary Care: Preliminary Findings. The American journal of
geriatric psychiatry, 2003. 11(1): p. 92-96.
Uzbay, İ.T., Anksiyetenin nörobiyolojisi. Klinik Psikiyatri Dergisi, 2002. 2(5): p. 3389.
FARKLAR, K.U.U.Ç., RASYONEL-EMOTÎF (RET) VE BİLİŞSEL-DAVRANIŞÇI TERAPİLER
(BDT).
Öztürk, M.O. and A. Uluşahin, Ruh sağlığı ve bozuklukları. 2011: Nobel Tıp
Kitapları.
Katon, W. and P. Ciechanowski, Impact of major depression on chronic medical
illness. Journal of psychosomatic research, 2002. 53(4): p. 859-863.
Katon, W. and H. Schulberg, Epidemiology of depression in primary care. General
hospital psychiatry, 1992. 14(4): p. 237-247.
ÇELİK, G.O. and M. Ertaş, Pacemaker Takılan Hastalarda Depresyon ve Anksiyete
Düzeyinin İncelenmesi. İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi
Dergisi, 2016. 1(1).
50
20.
21.
22.
23.
24.
25.
26.
27.
28.
29.
30.
31.
32.
33.
34.
35.
36.
37.
38.
Keskin, G. and A.B. Gümüfl, Kronik Kalp Yetmezli¤ i Olan Hastalarda Anksiyete,
Öfke ve Bafla Ç› kma Tutumlar› n› n‹ ncelenmesi.
Hemingway, H. and M. Marmot, Evidence based cardiology-Psychosocial factors
in the aetiology and prognosis of coronary heart disease: systematic review of
prospective cohort studies. Bmj, 1999. 318(7196): p. 1460-1467.
Frasure-Smith, N., F. Lespérance, and M. Talajic, Depression following
myocardial infarction: impact on 6-month survival. Jama, 1993. 270(15): p. 18191825.
Frasure-Smith, N., F. Lespérance, and M. Talajic, Depression and 18-month
prognosis after myocardial infarction. Circulation, 1995. 91(4): p. 999-1005.
Schleifer, S., et al. PREDICTORS OF OUTCOME AFTER MYOCARDIAL-INFARCTIONROLE OF DEPRESSION. in Circulation. 1986. AMER HEART ASSOC 7272
GREENVILLE AVENUE, DALLAS, TX 75231-4596.
Chrapko, W.E., et al., Decreased platelet nitric oxide synthase activity and
plasma nitric oxide metabolites in major depressive disorder. Biological
psychiatry, 2004. 56(2): p. 129-134.
Esler, M., et al., The peripheral kinetics of norepinephrine in depressive illness.
Archives of General Psychiatry, 1982. 39(3): p. 295.
Krantz, D.S., et al., Cardiovascular reactivity and mental stress-induced
myocardial ischemia in patients with coronary artery disease. Psychosomatic
medicine, 1991. 53(1): p. 1-12.
Carney, R.M., et al., Depression as a risk factor for cardiac mortality and
morbidity: a review of potential mechanisms. Journal of psychosomatic research,
2002. 53(4): p. 897-902.
Kupper, N., et al., Association between type D personality, depression, and
oxidative stress in patients with chronic heart failure. Psychosomatic Medicine,
2009. 71(9): p. 973-980.
Connerney, I., et al., Relation between depression after coronary artery bypass
surgery and 12-month outcome: a prospective study. The Lancet, 2001.
358(9295): p. 1766-1771.
Vural, M. and E. Basar, Anxiety disorder as a potential for sudden
death/Anksiyete bozuklugunun ani olum yapma potansiyeli. The Anatolian
Journal of Cardiology (Anadolu Kardiyoloji Dergisi), 2007. 7(2): p. 179-184.
Porcelli, P. and J. Guidi, The Clinical Utility of the Diagnostic Criteria for
Psychosomatic Research: A Review of Studies. Psychotherapy and
psychosomatics, 2015. 84(5): p. 265-272.
van der Feltz-Cornelis, C.M. and A.J. van Balkom, The concept of comorbidity in
somatoform disorder—a DSM-V alternative for the DSM-IV classification of
somatoform disorder. Journal of psychosomatic research, 2010. 68(1): p. 97-99.
Sifneos, P.E., Alexithymia: past and present. The American journal of psychiatry,
1996. 153(7): p. 137.
Parker, J.D., R.M. Bagby, and G.J. Taylor, Alexithymia and depression: distinct or
overlapping constructs? Comprehensive psychiatry, 1991. 32(5): p. 387-394.
Duman, O., S. Usubutun, and E. Goka, Belirti Yorumlama Ölçeğinin Türkçe
geçerlik ve güvenilirliği. Türk Psikiyatri Dergisi, 2004. 15(1): p. 26-40.
Kirmayer, L.J. and J.M. Robbins, Cognitive and social correlates of the Toronto
Alexithymia Scale. Psychosomatics, 1993. 34(1): p. 41-52.
Kellner, R., Somatization: theories and research. The Journal of nervous and
mental disease, 1990. 178(3): p. 150-160.
51
39.
40.
41.
42.
43.
44.
45.
46.
47.
48.
49.
50.
51.
52.
53.
54.
55.
56.
57.
Yurt, E., Şizofreni Hastalarında Aleksitimi; Negatif Belirtiler, İlaç Yan Etkileri,
Depresyon ve İçgörü İle İlişkisi. Uzmanlık Tezi. İstanbul: Bakırköy Ruh Sağlığı ve
Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, 2006.
Kesebir, S., Depresyon ve somatizasyon. Klinik Psikiyatri, 2004. 1: p. 14-19.
Dereboy, I., Aleksitimi öz bildirim ölçeklerinin psikometrik özellikleri üzerine bir
çalışma. Ankara: HÜ Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Yayınlanmamış
Uzmanlık Tezi. analysis, Psyhological Reports, 1990. 100: p. 1129-1139.
Connelly, M. and D.R. Denney, Regulation of emotions during experimental
stress in alexithymia. Journal of psychosomatic research, 2007. 62(6): p. 649656.
Costa, P.T. and R.R. McCrae, Hypochondriasis, neuroticism, and aging: When are
somatic complaints unfounded? American psychologist, 1985. 40(1): p. 19.
Matthews, G., et al., Personality variable differences between disease clusters.
European journal of personality, 2003. 17(2): p. 157-177.
Kunnanatt, J.T., Type A behavior pattern and managerial performance: A study
among bank executivesin India. International Journal of Manpower, 2003. 24(6):
p. 720-734.
Espnes, G.A. The Type A behavior pattern and coronary heart disease: a critical
and personal look at the Type A behavior pattern at the turn of the century. in
International Congress Series. 2002. Elsevier.
Weaver, R. and J. Rodnick, Type A behavior: clinical significance, evaluation, and
management. The Journal of family practice, 1986. 23(3): p. 255-261.
Baron, R.A. and D.E. Byrne, Social psychology: Understanding human interaction.
1984: Allyn & Bacon.
Bluen, S.D., J. Barling, and W. Burns, Predicting sales performance, job
satisfaction, and depression by using the Achievement Strivings and ImpatienceIrritability dimensions of Type A behavior. Journal of Applied Psychology, 1990.
75(2): p. 212.
Keenan, A. and G. McBain, Effects of Type A behaviour, intolerance of ambiguity,
and locus of control on the relationship between role stress and work‐related
outcomes. Journal of Occupational Psychology, 1979. 52(4): p. 277-285.
Goldstein, M.G. and R. Niaura, Psychological factors affecting physical condition:
Cardiovascular disease literature review. Psychosomatics, 1992. 33(2): p. 134145.
Palmero, F., J. Luis Díez, and A. Breva Asensio, Type A behavior pattern today:
Relevance of the JAS-S factor to predict heart rate reactivity. Behavioral
Medicine, 2001. 27(1): p. 28-36.
Blumenthal, J.A., et al., Type A behavior pattern and coronary atherosclerosis.
Circulation, 1978. 58(4): p. 634-639.
Myrtek, M. and M.W. Greenlee, Psychophysiology of Type A behavior pattern: A
critical analysis. Journal of psychosomatic research, 1984. 28(6): p. 455-466.
Dembroski, T.M., et al., Components of the Type A coronary-prone behavior
pattern and cardiovascular responses to psychomotor performance challenge.
Journal of Behavioral Medicine, 1978. 1(2): p. 159-176.
Şimşek, M.Ş., T. Akgemci, and A. Çelik, Davranış Bilimlerine Giriş ve Örgütlerde
Davranış, Nobel Yayın Dağıtım, 2. Baskı, Ankara, 2001.
Sirri, L. and G.A. Fava, Diagnostic criteria for psychosomatic research and
somatic symptom disorders. International Review of Psychiatry, 2013. 25(1): p.
19-30.
52
58.
59.
60.
61.
62.
63.
64.
65.
66.
67.
68.
69.
70.
71.
72.
73.
74.
75.
76.
77.
78.
Aydoğan, G. and K. Arıkan, DIAGNOSIS AND DIFFERENTIAL DIAGNOSIS IN
CONSULTATIONAL LIASON PSYCHIATRY. Turkish Journal of Family Practice, 2007.
5(1-4): p. 5-11.
Rafanelli, C., et al., Psychological assessment in cardiac rehabilitation.
Psychotherapy and psychosomatics, 2003. 72(6): p. 343-349.
Ottolini, F., M.G. Modena, and M. Rigatelli, Prodromal symptoms in myocardial
infarction. Psychotherapy and psychosomatics, 2005. 74(5): p. 323-327.
Rafanelli, C., R. Roncuzzi, and Y. Milaneschi, Minor depression as a cardiac risk
factor after coronary artery bypass surgery. Psychosomatics, 2006. 47(4): p. 289295.
Grandi, S., et al., Psychological evaluation after cardiac transplantation: the
integration of different criteria. Psychotherapy and psychosomatics, 2001. 70(4):
p. 176-183.
Kültürsay, H., Kardiyovasküler hastalık riski hesaplama yöntemleri. Türk.
Kardiyol. Dern. Arş, 2011. 39: p. 6-13.
Spielberger, C.D., et al., Assessment of anger: The state-trait anger scale.
Advances in personality assessment, 1983. 2: p. 159-187.
Özer, A.K., Sürekli öfke (SL-Öfke) ve öfke ifade tarzı (Öfke-tarz) ölçekleri ön
çalışması. Türk Psikoloji Dergisi, 1994. 9(31): p. 26-35.
Çelik, C., et al., Esansiyel hipertansiyonda öfke düzeyi ve öfke ifade tarzı. Gülhane
Tıp Dergisi, 2009. 51: p. 158-161.
Türkçapar, H., et al., Antisosyal kişilik bozukluğu olan hastalarda öfke ve
depresyonun ilişkisi. Türk Psikiyatri Dergisi, 2004. 15(2): p. 119-124.
Zigmond, A.S. and R.P. Snaith, The hospital anxiety and depression scale. Acta
psychiatrica scandinavica, 1983. 67(6): p. 361-370.
Aydemir, Ö., et al., Hastane anksiyete ve depresyon ölçeği Türkçe formunun
geçerlilik ve güvenilirliği. Türk Psikiyatri Dergisi, 1997. 8(4): p. 280-7.
KILINÇ, S. and F. TORUN, Türkiye’de Klinikte Kullanılan Depresyon Değerlendirme
Ölçekleri. Dirim Tıp Gazetesi, Y, 2011. 86: p. 1.
Arslan, H., H. Arkar, and Z. Danaoğlu, Miyokard İnfarktüsü Geçiren Kişilerde
Mizaç ve Karakter Boyutları ve Öfke, Anksiyete ve Depresyon Düzeyleri. Klinik
Psikiyatri Dergisi, 2011. 14(3).
Oğuzhanoğlu, N.K., Tıbbi durumlar ve depresyon. Duygudurum Bozuklukları ve
Depresyon, 2001. 3: p. 116-125.
Ford, D.E., et al., Depression is a risk factor for coronary artery disease in men:
the precursors study. Archives of Internal Medicine, 1998. 158(13): p. 14221426.
Livingston, B., P. Leaf, and G. Rozal, Psychiatric status and 9-year mortality data
in the New Haven Epidemiologic Catchment Area Study. Am. J. Psychiatry, 1994.
151: p. 716-721.
Güleç, H., K. Sayar, and E. Özkorumak, Depresyonda bedensel belirtiler. Türk
Psikiyatri Dergisi, 2005. 16(2): p. 90-96.
Sayar, K., L.J. Kirmayer, and S.S. Taillefer, Predictors of somatic symptoms in
depressive disorder. General Hospital Psychiatry, 2003. 25(2): p. 108-114.
Stoudemire, A., Somatothymia: parts I and II. Psychosomatics, 1991. 32(4): p.
365-381.
Abbott, A. and R. Peters, Type A behavior and coronary heart disease: an
update. American family physician, 1988. 38(5): p. 105-110.
53
79.
80.
Kelleci, M., et al., Hastanede yatan hastaların bazı tanı gruplarına göre anksiyete
ve depresyon düzeyleri. Klinik Psikiyatri Dergisi, 2009. 12(2).
Bahar, A. and H.S. Taşdemir, Dahili ve Cerrahi Kliniklerde Yatan Hastalarda
Anksiyete ve Depresyon. Journal of Anatolia Nursing and Health Sciences, 2008.
11(2).
54
ÖZET
Kardiyovasküler hastalıklar Amerika Birleşik Devletleri’nde ve diğer
sanayileşmiş ülkelerde en önde gelen ölüm nedenidir. Kalp hastalıklarında
psikolojik faktörler oldukça önemli olduğu halde bu durum günlük uygulamalar
içinde ihmal edilmektedir. Kardiyovasküler sistem hastalıklarında ve uygulanan
tedavi yöntemlerine bağlı en yaygın görülen psikiyatrik bozukluklar anksiyete ve
depresyondur. Uzun yıllar yapılan çalışmalarda depresif bireyler arasında iskemik
kalp hastalığı riskinin yüksek olduğu, kalp hastalarının depresyon sürecini
kötüleştirdiğini ve depresif hastalarda miyokard infarktüsün hemen sonrasındaki
periyotta ölüm oranının arttığı belirtilmiştir. Kardiyovasküler sistem hastalıklarında
psikiyatrik bozukluk çok rastlanılan bir durumdur ve çoğunlukla çalışmalar
miyokard infarktüsü geçirmiş hastalar üzerinde yapılmıştır. En az KAH kadar fiziksel
ve ruhsal yönden kısıtlılıklar yaratan, uyum sorunlarına yol açan diğer kalp
hastalıkları ihmal edilmiştir. Bizim çalışmamızda kalp hastalığı olan yaklaşık 98
hasta çalışmaya dahil edilmiştir. Hastalara HAD ölçeği, SÖÖT ölçeği ve DCPR
demoralizasyon, irritabl duygudurum, tip A kişilik, aleksitimi alt ölçekleri
uygulanmıştır Hastaların 64’ünde Kah 34’ünde diğer kalp hastalıkları olduğu
gözlenmiştir. Sonuçlar incelendiğinde KAH ve diğer hastalık grupları arasında
anksiyete, depresyon ve öfke puanları açısından anlamlı bir fark gözlenmemiştir.
Ayrıca yine çalışmamızda KAH olan kişiler diğer kalp hastalıları olan kişilerle
DCPR’ın demoralizasyon, irritabl duygudurum, tip A kişilik, aleksitimi alt tanıları
alma sıklıklarının benzer olduğu görülmüştür. Dahası demoralizasyon özellikleri
olanlar olmayanlara göre anlamlı olarak daha fazla sürekli öfke, durumluk öfke ve
dışa vurulan öfke davranışı sergilemektedir. Ayrıca demoralizasyon özellikleri
olanlar olmayanlara göre anlamlı olarak daha fazla anksiyeteli ve depresif
55
bulunmuştur. . DCPR Demoralizasyon alt ölçeği de oldukça hızlı uygulanabilmekte
ve KAH gelişiminde önemli risk faktörleri olan öfke, anksiyete ve depresyon
hakkında fikir verici olabilmektedir. Sonuçlar düşünüldüğünde sadece dört DCPR
alt ölçeği öfke, anksiyete ve depresyon hakkında oldukça fikir verici
görünmektedir. DCPR kardiyolojik hastalıklarda psikiyatrik semptom taraması
açısından kullanılabilir bir araç olarak değerlendirilebilir. Gelecek çalışmalarda
DCPR’ın diğer alt grupları da değerlendirmede kullanılabilir olacağı görünmektedir.
56
ABSTRACT
In The United States and other industrialized countries, Cardiovascular
diseases is the leading cause of death. Altough psychological factors in heart
disease is quite important this is neglected in clinical practice. The most common
psychiatric disorders related to the cardiovascular system diseases and treatment
are anxiety and depression. İn the studies over many years, a higher risk ischemic
heart disease in depressed individuals, major depression worsens the process of
heart disease and depressif mood increased mortality in myocardial infarction
was reported. Psychiatric comorbidities in the cardiovascular system is common
and most of studies were on patients who have had a coronary artert disease.
Other heart diseases that creates physical and psychological problems lead to
disturbance at least as coronary artery disease has neglected. A total of 98
patients has heart disease were included in this study. Hospital Anxiety Depression
Scale, Anger and anger expression scale and DCPR demoralisation, irritable mood,
type A personality, alexithymia subscales were done by the researchers. 64
patients with coronary artery disease and 34 patients with other heart diseases
was observed. İn the results coronary artery disease and other disease groups had
similar scores include anxiety, depression and anger subscales. Moreover, people
with coronary artery disease and people with other heart disease were found to
be similar prevalence of demoralization, irritable mood, type A personality and
alexithymia diagnoses. Furthermore, patients with demoralization have more
continuos anger, more expressed anger and more state anger significantly than
patients without demoralization. Also patients with demoralization were
significantly more anxious and depressed than patients without demoralization.
DCPR Demoralization subscale also can be applied quickly and can give many
57
information about important risk factors of development coronary disease
especially anger, anxiety and depression. İn future studies, the other subscales of
dcpr seem to be used in the assesment of the psychosomatic patients .
EK-1
Hasta Değerlendirme Formu
1-YAġ:
2-BOY(M):
3-KĠLO(KG):
5-CĠNSĠYET:
1)ERKEK
2)KADIN
6-MEDENĠ DURUM:
1)EVLĠ
2)BEKAR
4)BOġANMIġ
7-MESLEK:
8-EĞĠTĠM:
1)BOġ
3)DUL
5)AYRI YAġIYOR
2)ÖĞRENCĠ
4)ĠġÇĠ
5)MEMUR
7)EMEKLĠ
8)DĠĞER
1)ĠLKÖĞRETĠM
4-BMI(KG/M2):
2)LĠSE VE DENGĠ
3)EV HANIMI
6)SERBEST
3)YÜKSEKOKUL
58
9-YAġADIĞI ġEHĠR:
9-ÖZGEÇMĠġ:
1)ANKARA
1)DM
4)KBY
2)DĠĞER(YAZINIZ)
2)HT
3)HĠPERLĠPĠDEMĠ
5)GEÇĠRĠLMĠġ SVH
6)PERĠFERĠK
ARTER HAST
10-SĠGARA KULLANIMI:
1)YOK
2)BIRAKMIġ
3)KULLANIYOR
11-ALKOL KULLANIMI:
1)YOK
2)BIRAKMIġ
3)SOSYAL ĠÇĠCĠ
4)ALKOL KÖTÜYE KULLANIMI
5)ALKOL BAĞIMLISI
12-SOYGEÇMĠġ: 1)DM
2)HT
3)ASKH 4)SVH 5)ANĠ ÖLÜM
13-TOTAL KOLESTEROL:
14-SOL VENTRĠKÜL EJEKSĠYON FRAKSĠYONU:
15-KARDĠYOLOJĠK TANI:
16-CV RĠSK FAKT:(0-8)
59
1-HASTA ERKEKSE>45YAġ ,KADINSA>55YAġ MI? a)EVET
b)HAYIR
2-SON 12 AYDA DÜZENLĠ AKTĠF SĠGARA KULLANIMI VAR MI?
a)EVET
b)HAYIR
3-BĠRĠNCĠ DERECEDE AKRABALARDA ,55YAġ ALTINDA
ERKEKLERDE ,65 YAġ ALTINDA KADINLARDA MI,ĠNME,KVH
ÖYKÜSÜ VAR MI?
a)EVET
b)HAYIR
4-KAN BASINCI 140/90 mmHG „nın ÜZERĠNDE YA DA
ANTĠHĠPERTANSĠF KULLANIM ÖYKÜSÜ VAR MI?
5-DĠYABETĠ VAR MI?
a)EVET
b)HAYIR
a)EVET
b)HAYIR
6-TOTAL KOLESTEROL DÜZEYĠ>160 MG/DL MĠ? a)EVET
b)HAYIR
7-AġIRI KĠLO VAR MI?
b)HAYIR
8-YAġAM TARZI SEDANTER MĠ?
a)EVET
a)EVET
b)HAYIR
TOTAL CV RĠSK PUANI:
EK 2 SÜREKLĠ ÖFKE VE ÖFKE ĠFADE TARZI ÖLÇEĞĠ (SÖÖTÖ)
I. BÖLÜM
60
YÖNERGE: AĢağıda kiĢilerin kendilerine ait duygularını anlatırken kullandıkları
bir takım ifadeler verilmiĢtir. Her ifadeyi okuyun, sonra da genel olarak nasıl
hissetiğinizi düĢünün ve ifadelerin sağ tarafındaki sayılar arasında sizi en iyi
tanımlayanı seçerek üzerine (X) iĢareti koyun. Doğru ya da yanlıĢ cevap yoktur.
1. Hiç
2. Biraz
3. Oldukça
4. Tümüyle
Hiç
Tümüyle
1. Çabuk parlarım.
(4)
(1) (2) (3)
2. Kızgın mizaçlıyımdır.
(4)
(1) (2) (3)
3. Öfkesi burnunda bir insanım.
(4)
(1) (2)
4. BaĢkalarının hataları, yaptığım iĢi yavaĢlatınca kızarım.
(4)
(1) (2) (3)
5. Yaptığım iyi bir iĢten sonra takdir edilmemek canımı sıkar.
(4)
(1)
(2)
(3)
6. Öfkelenince kontrolümü kaybederim.
(4)
(1)
(2)
(3)
(3)
61
7. Öfkelendiğimde ağzıma geleni söylerim.
(4)
(1) (2)
(3)
8. BaĢkalarının önünde eleĢtirilmek beni çok hiddetlendirir.
(4)
(1) (2)
(3)
9. Engellendiğimde içimden birilerini vurmak gelir.
(4)
(1) (2) (3)
10. Yaptığım iyi bir iĢ kötü değerlendirildiğinde çılgına dönerim.
(4)
(1) (2)
(3)
II. BÖLÜM:
YÖNERGE: Herkes zaman zaman kızgınlık veya öfke duyabilir. AĢağıda,
kiĢilerin öfke ve kızgınlık tepkilerini tanımlarken kullandıkları ifadeleri
göreceksiniz. Her bir ifadeyi okuyun ve öfke ve kızgınlık duyduğunuzda genelde
ne yaptığınızı düĢünerek o ifadenin yanında sizi en iyi tanımlayan sayının üzerine
(X) iĢareti koyarak belirtin. Doğru veya yanlıĢ cevap yoktur.
1. Hiç
2. Biraz
3. Oldukça
4. Tümüyle
ÖFKELENDĠĞĠMDE VEYA KIZDIĞIMDA...
62
Hiç
Tümüyle
11. Öfkemi kontrol ederim.
(4)
(1) (2) (3)
12. Kızgınlığımı gösteririm.
(4)
(1) (2)
13. Öfkemi içime atarım.
(4)
(1) (2) (3)
14. BaĢkalarına karĢı sabırlıyımdır.
(4)
(1) (2) (3)
15. Somurtur ya da surat asarım.
(4)
(1) (2)
(3)
(3)
ÖFKELENDĠĞĠMDE VEYA KIZDIĞIMDA...
Hiç
Tümüyle
16. Ġnsanlardan uzak dururum.
(4)
(1) (2) (3)
17. BaĢkalarına iğneli sözler söylerim.
(4)
(1) (2) (3)
18. Soğukkanlılığımı korurum.
(4)
(1) (2) (3)
19. Kapıları çarpmak gibi Ģeyler yaparım.
(4)
(1) (2) (3)
63
20. Ġçin için köpürürüm ama gösteremem.
(4)
(1) (2)
(3)
ÖFKELENDĠĞĠMDE VEYA KIZDIĞIMDA...
Hiç
Tümüyle
21. DavranıĢlarımı kontrol ederim.
(4)
(1) (2) (3)
22. BaĢkalarıyla tartıĢırım.
(4)
(1)
(2) (3)
23. Ġçimde, kimseye söylemediğim kinler beslerim.
(4)
(1) (2)
(3)
24. Beni çileden çıkaran herneyse saldırırım.
(4)
(1) (2)
(3)
25. Öfkem kontrolden çıkmadan kendimi durdurabilirim.
(4)
(1) (2) (3)
ÖFKELENDĠĞĠMDE VEYA KIZDIĞIMDA...
Hiç
Tümüyle
64
26. Gizliden gizliye insanları epeyce eleĢtiririm.
(4)
(1) (2)
(3)
27. Belli ettiğimden daha öfkeliyimdir.
(4)
(1) (2)
(3)
28. Çoğu kimseye kıyasla daha çabuk sakinleĢirim.
29. Kötü Ģeyler söylerim.
(4)
30. HoĢgörülü ve anlayıĢlı olmaya çalıĢırım.
(4)
(1) (2)
(3) (4)
(1) (2)
(1) (2)
(3)
(3)
ÖFKELENDĠĞĠMDE VEYA KIZDIĞIMDA...
Hiç
Tümüyle
31. Ġçimden insanların farkettiğinden daha fazla sinirlenirim.
(4)
32. Sinirlerime hakim olamam.
(4)
33. Beni sinirlendirene, ne hissetiğimi söylerim.
(4)
(1)
(2) (3)
(1) (2)
(1) (2)
(3)
(3)
65
34. Kızgınlık duygularımı kontrol ederim.
(4)
(1) (2)
(3)
SÜREKLĠ ÖFKE ÖLÇEĞĠ ve ÖFKE ĠFADE TARZI ÖLÇEĞĠ
Öfke duygusu ve ifadesini ölçer. Bireysel ya da grup olarak uygulanabilir. Ergen
ve yetiĢkinlere uygulanmaktadır. 44 maddelik bir ölçektir.
Puanlama
“Hiç tanımlamıyor” yanıtından 1,
“Biraz tanımlıyor” yanıtından 2,
“Oldukça tanımlıyor” yanıtından 3
“Tümüyle tanımlıyor” yanıtından 4 puan elde edilir.
SÜREKLĠ ÖFKE ÖLÇEĞĠ
1-Sürekli Öfke (10 madde), ilk 10 maddenin toplanmasıyla,
2-Durumluluk Öfke (10 madde), ikinci 10 maddenin toplanmasıyla,
ÖFKE ĠFADE TARZI ÖLÇEĞĠ
Öfke Ġfade Tarzı Ölçeği‟nin (24 madde)alt ölçekleri:
Kontrol altına alınmıĢ öfke (8 madde), 11, 14, 18, 21, 25, 28, 30 ve 34 no‟lu
maddelerin toplanmasıyla
66
DıĢavurulan Öfke (8 madde) 12, 17, 19, 22, 24, 29, 32 ve 33 no‟lu maddelerin
toplanmasıyla;
Ġçte tutulan öfke (8 madde). 13, 15, 16, 20, 23, 26, 27 ve 31 no‟lu maddelerin
toplanmasıyla elde edilir.
Sürekli öfke alt ölçeğinden alınan yüksek puanlar, öfke düzeyinin yüksek
olduğunu;
Kontrol altına alınmıĢ öfke alt ölçeğindeki yüksek puanlar öfkenin kontrol
edilebildiğini;
DıĢa vurulan öfke alt ölçeğindeki yüksek puanlar, öfkenin kolayca ifade ediliyor
olduğunu;
Ġçte tutulan öfke alt ölçeğindeki yüksek puanlar ise öfkenin bastırılmıĢ olduğunu
göstermektedir.
EK 3 HASTANE ANKSĠYETE-DEPRESYON ÖLÇLEĞĠ (HAD-Ö)
Hasta adı soyadı:
Tarih:
Bu anket sizi daha iyi anlamamıza yardımcı olacak. Her maddeyi okuyun ve son
birkaç gününüzü göz önünde bulundurarak nasıl hissettiğinizi en iyi ifade eden
yanıtın yanındaki kutuyu iĢaretleyin. Yanıtınız için çok düĢünmeyin, aklınıza ilk
gelen yanıt en doğrusu olacaktır.
1) Kendimi gergin, 'patlayacak gibi' hissediyorum.
Çoğu zaman
Birçok zaman
67
Zaman zaman, bazen
Hiçbir zaman
2) Eskiden zevk aldığım Ģeylerden hala zevk alıyorum.
Aynı eskisi kadar
Pek eskisi kadar değil
Yalnızca biraz eskisi kadar
Neredeyse hiç eskisi kadar değil
3) Sanki kötü birĢey olacakmıĢ gibi bir korkuya kapılıyorum.
Kesinlikle öyle ve oldukça da Ģiddetli
Evet, ama çok da Ģiddetli değil
Biraz, ama beni endiĢelendirmiyor.
Hayır, hiç öyle değil
4) Gülebiliyorum ve olayların komik tarafını görebiliyorum .
Her zaman olduğu kadar
ġimdi pek o kadar değil
ġimdi kesinlikle o kadar değil
Artık hiç değil
5) Aklımdan endiĢe verici düĢünceler geçiyor.
Çoğu zaman
Birçok zaman
Zaman zaman, ama çok sık değil
Yalnızca bazen
68
6) Kendimi neĢeli hissediyorum.
Hiçbir zaman
Sık değil
Bazen
Çoğu zaman
7) Rahat rahat oturabiliyorum ve kendimi gevĢek hissediyorum.
Kesinlikle
Genellikle
Sık değil
Hiçbir zaman
8) Kendimi sanki durgunlaĢmıĢ gibi hissediyorum.
Hemen hemen her zaman
Çok sık
Bazen
Hiçbir zaman
9) Sanki içim pır pır ediyormuĢ gibi bir tedirginliğe kapılıyorum.
Hiçbir zaman
Bazen
Oldukça sık
Çok sık
69
10) DıĢ görünüĢüme ilgimi kaybettim.
Kesinlikle
Gerektiği kadar özen göstermiyorum
Pek o kadar özen göstermeyebiliyorum
Her zamanki kadar özen gösteriyorum
11) Kendimi sanki hep birĢey yapmak zorundaymıĢım gibi huzursuz
hissediyorum.
Gerçekten de çok fazla
Oldukça fazla
Çok fazla değil
Hiç değil
12) Olacakları zevkle bekliyorum.
Her zaman olduğu kadar
Her zamankinden biraz daha az
Her zamankinden kesinlikle daha az
Hemen hemen hiç
13) Aniden panik duygusuna kapılıyorum.
Gerçekten de çok sık
Oldukça sık
Çok sık değil
Hiçbir zaman
14) Ġyi bir kitap, televizyon ya da radyo programından zevk alabiliyorum.
70
Sıklıkla
Bazen
Pek sık değil
Çok seyrek
EK 4 PSIKOSOMATIK ARAġTIRMALAR IÇIN TANI KRITERLERI
(DCPR)
SAĞLIK ANKSĠYETESĠ
A 1.Ciddi bir hastalığınız olduğu ile ilgili bir endiĢe duyuyor musunuz?
□ Evet
□ Hayır
2. Burun kanaması, soğuk algınlığı, baĢ ağrısı vb sık görülen belirtileriniz olduğunda bu
belirtilerin ciddi bir hastalığa dönüĢeceğinden korkuyor musunuz? (örneğin: aĢırı
telaĢlanma, doktorunuz arama, muayene olmak isteme, acil servise baĢvurma, tıp
kitaplarına baĢvurma vb)
□ Evet
□ Hayır
→”Hastalık Fobisi”ne geçiniz
B Doktorunuz size herhangi bir hastalığınız olmadığı ve sağlıklı olduğunuz konusunda bilgi
ve tıbbi güvence verirse, ona güvenir misiniz?
□ Evet
□ Hayır
C Son 6 ay içinde bu tür korkular yaĢadınız mı?
□ Evet
□ Hayır
Tanı: A (1 ve/veya2) = evet+B = evet+C = evet
71
FOBĠK BOZUKLUK
A Ciddi bir hastalığa yakalandığınız korkusuyla hiç Ģiddetli kaygı (anksiyete) ya da panik
atak yaĢadığınız oldu mu?
□ Evet
□ Hayır
→”Tanatafobi”ye geçiniz
B Doktorunuz ve laboratuar tetkileriniz herhangi bir ciddi tıbbi hastalığınızın olmadığını
göstermesine rağmen sizin kötü bir hastalığınız olduğuna dair korkularınız var mı? (örn;
AIDS, kanser vb)
□ Evet
□ Hayır
C Kötü bir hastalığınız olduğuna dair korkunuz 6 aydan daha uzun süre mi devam ediyor?
□ Evet
□ Hayır
Tanı: A = evet+B = evet+C = evet
TANATOFOBĠ
A Herhangi tehdit edici bir durum ya da gerçek bir tehlike olmaksızın, ölüme yaklaĢtığınıza
ya da, kısa süre içinde ölecek olduğunuza dair bir korkunuz oldu mu?
□ Evet
□ Hayır
→”Hastalık İnkarı”na geçiniz
B Size ölümü çağrıĢtıran haberlerden (örn; cenaze, ölüm ilanı vb) korkar mısınız?
□ Evet
□ Hayır
C Size ölümü çağrıĢtıran durumlardan kaçındığınız olur mu? (televizyonun kanalını
değiĢtirmek, ölmüĢ birinden, afetlerden, kazalardan vb. bahsedildiğinde sohbet konusunu
değiĢtirmek gibi)
□ Evet
□ Hayır
72
Tanı:A = evet+B = evet+C = evet
HASTALIK ĠNKÂRI
A 1.YaĢamıĢ olduğunuz ciddi belirtileri doktorunuzla paylaĢmayı ihmal ettiğiniz ya da
doktorunuzun koymuĢ olduğu tanıyı ve önerilerini göz ardı ettiğiniz oldu mu?
□ Evet
□ Hayır
2.Doktorunuz size bir hastalığınızın olduğunu söyleyip, ilaç kullanmanızın, diyet
yapmanızın, egzersiz yapmanızın uygun olacağını bildirdiğinde bu tıbbı önerilere uyar
mısınız?
□ Evet
□ Hayır
A1 = Hayır, A2 = Evet ise “Psikiyatrik Bozukluklara İkincil Fonksiyonel Somatik
Semptomlar”a geçiniz
B Doktorunuz size tıbbı bir hastalığınız olduğunu söyleyip, tıbbı durumuzla ilgili net bir
açıklamada bulunup neler yapmanız gerektiğini anlattı mı?
Tanı: A (1 = evet ve/veya 2 = hayır; ya da 1 = evet ve /veya 2 = evet; ya da 1 = hayır ve/
veya 2 = hayır) ve B = evet
PSĠKĠYATRĠK BOZUKLUKLARA ĠKĠNCĠL FONKSĠYONEL SOMATĠK
SEMPTOMLAR
A Günlük yaĢantınızı etkileyen, sıkıntı verici, tekrar tekrar tıbbı tedavi almanıza yol açan
belirtiler (çarpıntı, terleme, titreme, yüzde kızarma, sindirim sistemi belirtiler, baĢ
dönmesi, kas ağrıları, dinlenmeyle geçmeyen yorgunluk ) yaĢadığınız oldu mu?
□ Evet
□ Hayır
B Doktorunuz fiziksel belirtilerinizin herhangi tıbbı bir durumdan kaynaklanmadığını
söyledi mi?
□ Evet
□ Hayır
73
C GörüĢmeci herhangi bir psikiyatrik hastalık varsa kaydetmelidir.
□ Evet
□ Hayır
D GörüĢmeci eğer psikiyatrik bir hastalık varsa, öncelikli olarak psikiyatrik hastalık mı
yoksa fonksiyonel somatik bozukluğun mu baĢladığını belirterek kaydetmelidir. (örneğin;
fonksiyonel somatik bozukluktan önceki 6 ay içinde ortaya çıkmıĢ psikiyatrik bozukluk ya
da psikiyatrik bozukluktan 3 ay önce ortaya çıkmıĢ fonksiyonel somatik bozukluk.)
□ Evet
□ Hayır
Evet: Fonksiyonel somatik belirtiler psikiyatrik hastalık baĢlangıcından önce değildir.
Tanı: A = evet + B = evet + C = evet + D = evet
(Her iki hastalığında başlangıcını değerlendir)
ISRARLI (SÜREĞEN, PERSĠSTAN) SOMATĠZASYON
A ġimdi size sayacağım bozukluklardan herhangi birinden dolayı 6 aydan uzun süre sıkıntı
yaĢadığınız ve bunlardan dolayı tıbbi tedavi arayıĢına girdiğiniz (doktora gittiğiniz) ya da
bu bozukluklar nedeni ile yaĢam kalitenizin kötü etkilendiği oldu mu?
-
Kas ağrısı ya da sızısı □
-
Sürekli (kalıcı) yorgunluk □
-
Midede ağrı, yanma, ĢiĢkinlik ya da hazımsızlık □
-
Kabızlık ya da ishal □
-
Çarpıntı □
-
Solunum güçlüğü □
-
Diğer □
□ Evet
□ Hayır
74
→”Konversiyon Belirtileri”ne geçiniz
B Bu hastalıklarla ilgili herhangi tıbbı bir neden bulundu mu?
□ Evet
□ Hayır
C 1. Bu hastalıklara yönelik ilaç tedavisi aldıysanız, bu ilaçların rahatsız edici yan etkileri
oldu mu?
□ Evet
□ Hayır
2. Kendinizi daha kötü hissettiniz mi?
□ Evet
□ Hayır
3. Temel hastalığınız yanı sıra, baĢka herhangi bir tıbbi belirti yaĢadınız mı?
□ Evet
□ Hayır
Tanı: A = evet + B = hayır + C (1 ve / veya 2 ve / veya 3) = evet
KONVERSĠYON BELĠRTĠLERĠ
A AĢağıdaki fiziksel hastalıklardan herhangi birini yaĢadınız mı?
(denge sorunları, lokalize paralizi ya da zayıflık, ses kaybı, yeme zorluğu, çift görme ya da
bulanık görme)
□ Evet
□ Hayır
→”Yıldönümü Reaksiyonu”na geçiniz
B Doktor sizdeki belirtileri açıklayan herhangi bir spesifik etken ya da tıbbi neden buldu
mu?
75
□ Evet
□ Hayır
C 1.Bu belirtiler ortaya çıkmadan önce özel bir olay yaĢadınız mı?
□ Evet
□ Hayır
Cevabınız evet ise, sizce bu belirtiler yaĢadığınız olayla iliĢkilimidir?
□ Evet
□ Hayır
2.GeçmiĢte de aynı belirtileri yaĢadığınız oldu mu?
□ Evet
□ Hayır
Ya da size yakın birinde benzer belirtileri gördünüz mü?
□ Evet
□ Hayır
3.GörüĢmeci, hasta eğer belirtileri ile ilgili ambivalans gösteriyorsa bunu
değerlendirmelidir.
□ Evet
□ Hayır
4.GörüĢmeci histriyonik kiĢilik özelliklerini değerlendirmelidir.
□ Evet
□ Hayır
Tanı: A = evet + B = hayır + C (4 özellikten en az 2’si) = evet
YILDÖNÜMÜ REAKSĠYONU
A Daha önce sıralamıĢ olduğum belirtilerden (çarpıntı, terleme, titreme, yüzde kızarma,
sindirim sistemi sorunları, baĢ dönmesi, kas ağrıları, sürekli yorgunluk, denge sorunları,
lokalize paralizi ya da zayıflık, ses kaybı, yeme zorluğu, çift görme ya da bulanık görme)
bir ya da birkaçını yaĢadıysanız ve doktorunuz bu belirtilere neden olacak herhangi tıbbı
bir neden bulamadıysa, bu belirtilerin ortaya çıkmasından önce yaĢamıĢ olduğunuz özel
bir durum hatırlıyor musunuz?
76
□ Evet
□ Hayır
→”Tip A Kişiliğe” geçiniz
B 1.Bu belirtiler sizin için önemli olan bir olayla aynı tarihte ya da aile üyelerinden birinde
yaĢamı tehdit edici bir hastalığın geliĢtiği yaĢta mı ortaya çıktı?
□ Evet
□ Hayır
2.Ailenizden herhangi biri sizin Ģu anda olduğunuz yaĢta ciddi bir hastalık geçirdi mi ya da
yaĢamını yitirdi mi?
□ Evet
□ Hayır
Tanı: A = evet + B (1 ve/veya 2) = evet
TĠP A KĠġĠLĠK
A 1.Mesainiz bittiği halde, kendinizi sorumlu hissettiğinizden bir iĢi son teslim tarihine
yetiĢtirmek için sıklıkla iĢ yerinde kaldığınız olur mu?
□ Evet
□ Hayır
2. Sıklıkla, baĢladığınız bir aktiviteyi (iĢ ya da iĢ dıĢında) bitirmek için zamanla
yarıĢtığınız, zamanın yetmeyeceğiniz düĢündüğünüz olur mu?
□ Evet
□ Hayır
3.Hastanın hızlı ve patlayıcı bir konuĢması, ani vücut hareketleri, el hareketleri, gergin bir
yüz ifadesi var mı?
□ Evet
□ Hayır
4.Zamanın sıkıĢtığını, yetmeyeceğini hissettiğinizde etrafınızdaki insanlara sinirli (agresif)
davranır mısınız?
□ Evet
□ Hayır
77
5. Sıklıkla huzursuzluk hisseder misiniz?
□ Evet
□ Hayır
6. Yürümeye, hareket etmeye, eyleme geçmeye, hızlı el kol hareketleri ile konuĢmaya
yatkın mısınızdır?
□ Evet
□ Hayır
7. Aklınızdan aynı zamanda pek çok fikir, düĢünce geçtiği olur mu?
□ Evet
□ Hayır
8. ĠĢyerinizde hırslı olduğunuzu, diğer insanlardan daha fazla rağbet görmek isteyen ve
fark edilen biri olmak istediğinizi düĢünüyor musunuz?
□ Evet
□ Hayır
9.ĠĢ arkadaĢlarınızla aranızda bir rekabet olduğunu düĢünüyor musunuz?
□ Evet
□ Hayır
5’ten daha az “evet” yanıtı varsa “İrritabl Duygudurum”a geçiniz
B Çarpıntı, terleme, kas ya da mide ağrıları, sindirim sistemi sorunları ve / veya hızlı nefes
alıp verme gibi fiziksel belirtileriniz var mı?
□ Evet
□ Hayır
Tanı: A (en az 5 özellik) = evet + B = evet
ĠRRĠTABL DUYGUDURUM
A 1.Bazen kendinizi gergin, huzursuz hissettiğinizde (ya kısa ya da uzun süre, sık sık ya da
kalıcı olarak) , bu duyguyu kontrol etmek için fazla çaba harcama ihtiyacı hisseder
misiniz?
□ Evet
□ Hayır
2. Ya da sözel ya davranıĢsal olarak birden bire kontrolünüzü kaybettiğiniz olur mu?
(örneğin bağırmak, kapıyı çarpmak, masayı yumruklamak gibi)
□ Evet
□ Hayır
78
→ “Demoralizasyon” a geçiniz
B Bu davranıĢlar sonrasında da kendinizi hala kötü hissediyor musunuz?
□ Evet
□ Hayır
C Çabuk öfkelendiğinizde, huzursuzlandığınızda, kalp atıĢlarınızın hızlandığını ve baĢka
belirtilerin ortaya çıkabileceğini hissediyor musunuz?
□ Evet
□ Hayır
Tanı: A (1 ya da 2) = evet + B = evet + C = evet
DEMORALĠZASYON
A 1. Kendi beklentilerinizi ya da diğer insanların beklentilerini karĢılayamadığınızı
hissediyor musunuz? (iĢinizle, ailenizle, sosyal ya da ekonomik durumunuzla ilgili olarak.)
□ Evet
□ Hayır
2.BaĢ etmede kendinizi yetersiz hissettiğiniz acil çözüm gerektiren bir sorununuz var mı?
□ Evet
□ Hayır
3.Çaresizlik, umutsuzluk ya /ya da pes etmek gibi duygular yaĢıyor musunuz?
□ Evet
□ Hayır
→ “Aleksitimi”ye geçiniz
B Bu duygulanım haliniz bir aydan uzun mu sürdü?
□ Evet
□ Hayır
C Bu duygular fiziksel bir hastalığın görülmesinin öncesinde mi ortaya çıktı ya da fiziksel
hastalığınızın alevlenmesine neden oldu mu?
□ Evet
□ Hayır
79
Tanı: A (1ve/veya 2 ve/veya 3) = evet + B = evet + C = evet
ALEKSĠTĠMĠ
GörüĢmeci aĢağıdaki sorulara ek olarak, söze dökülmeyen davranıĢları ve görüĢmenin
tüm içeriğini de değerlendirmelidir:
A 1.Ġyi ya da kötü bir Ģey yaĢadığınızda duygularınızı tanımlayabiliyor musunuz? (hoĢ,
eğlenceli, üzgün, endiĢeli, sinirli)
□ Evet
□ Hayır
2. Ġyi ya da kötü deneyimleriniz olduğunda ne olduğunu ve neler hissettiğinizi konuĢur
musunuz?
□ Evet
□ Hayır
3. Gün içerisinde sık sık hayal kurup bunlara kendinizi kaptırdığınız oluyor mu?
□ Evet
□ Hayır
4.DüĢünceleriniz, sıklıkla sizin içsel duygularınız ve hislerinizle mi ilgilidir?
□ Evet
□ Hayır
5.Çok güçlü bir duygu yaĢadığınızda fiziksel belirtiler de yaĢar mısınız? (mide ağrısı, vb.)
□ Evet
□ Hayır
6.Nadiren o anki durumla ya da genel davranıĢ Ģeklinizle uyumsuz olan Ģiddetli öfke
patlamaları, ağlama ya da neĢelenme durumlarınız oluyor mu?
□ Evet
□ Hayır
Tanı: En az üç özellik olmalıdır
A1 = hayrı; A2 = hayır; A3 = hayır; A4 = hayır; A5 = hayır A6 = evet.
80
EK-5
81
82
83
ÖZGEÇMĠġ
Adı : Saliha
Soyadı : GÜMÜġ
Doğum yeri : Fethiye
Doğum tarihi : 15.02.1987
Eğitim : Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri
A.B.D AraĢtırma Görevlisi(2012-2016)
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi
(2005-2011)
Fethiye Mehmet Erdoğan Anadolu Lisesi
(2001-2005)
Yabancı Dil : Ġngilizce
84
Download