Untitled - Sakareller

advertisement
Kaplan Kaplan
Çeviri Derlemesi
Şubat 2017
Türkçesi: Işık Barış Fidaner, Aslı Erdoğan, Uğur Güney
Kapak: Raden Saleh1
yersizseyler.wordpress.com
Kitabın LaTeX kodları yine CC AttributionNonCommercial 3.0 Unported Lisansı altındadır.
1 https://www.wikiart.org/en/raden-saleh/study-of-walking-tiger
2
İçindekiler
Kaplan
William Blake . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
6
Hayatın yapıtaşları yıldız ışığından geliyor
Ray Cahill . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
8
Quark’ın Finnegans Wake ile ne ilgisi var?
Merriam-Webster . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
12
Karanlık evreni arayan fizik, çarpıştırma verileriyle ziyafet
vermeye hazırlanıyor
Tom Miles, Ruth Pitchford . . . . . . . . . . . . . . . .
15
Laboratuvardaki herkes
Aslı Erdoğan . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
18
Fizik ve kadın gerçeği üzerine . . . . . . . . . . . . . . . . .
20
Karımı seviyorum. Karım ölmüş.
Richard Feynman . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
23
Ayrımcılık: Enformel, Fizikî, Formel, Elektronik . . . . . . .
27
Kanıtlanmış bir olguyu kabullenmekteki beceriksizliğin, bir
yetkiliye müracaat ederek birisini (bu olayda beni) “ne
yazık ki” gözardı etmeye çevrilmesi . . . . . . . . . . .
30
3
Fırtınalı yoğun hava şartları geçiren İsveç yarım milyon kWh
rüzgâr gücüyle rekor kırdı
Andrew Griffin . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
33
İsveç yeni iklim kanunu ve sıfır neşir hedefi sundu
Lee Roden . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
35
Yoksa İsveç başbakan yardımcısı sadece kadınlarla çektirdiği
bu fotoğrafla Trump’ı trolledi mi?
Lee Roden . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
38
Meçhul Yurttaş
Wystan Hugh Auden . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
41
Oynamış olacaklar
Alan Turing . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
44
Tamamlanmamış hakimiyet . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
45
‘Mutant’ Papatyalar Sahiden Fukuşima Yayılımından Mı Kaynaklandı?
Brian Clark Howard, Rachel Becker . . . . . . . . . . .
49
Fuji Dağı Kıpkırmızı
Akira Kurosawa’nın Rüyalar filminden . . . . . . . . . .
53
Barış’ın başka biri olması . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
55
Barış sen neden böylesin? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
56
Nerede?
Jean Piaget . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
57
Kağıt Kesiğinin Tedavisi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
59
4
Data virüsü mü yoksa kız basili mi? . . . . . . . . . . . . . .
5
77
Kaplan
William Blake
Kaplan kaplan, parlak yanan,
Gece karanlığında ormanlarda;
Hangi ölümsüz el ya da göz,
Koymuş senin dehşet simetrini?
Hangi uzak derinlikler ya da gökler.
Yakmış gözlerindeki ateşi?
Hangi kanatla cüret eder uçmaya?
Kim cesaret eder ateşini çalmaya?
Ve hangi omuz, & hangi sanat,
Bükmüş senin kalbindeki telleri?
Ve kalbin çarpmaya başladığında,
Hangi ürkek el? & hangi ürkek ayak?
Hangi çekiçle? hangi zincirle,
Hangi fırından çıkmış senin beynin?
Hangi örs? hangi ürkek kavrayış,
Cüret etmiş amansız korkuları tutmaya!
6
Yıldızlar zıpkınlarını fırlattıklarında
Ve gökyüzünü gözyaşıyla yıkadıklarında:
O sana gülümsedi mi işini gördüğünde?
Kuzuları yapan, o mu yaptı seni de?
Kaplan Kaplan parlak yanan,
Gece karanlığında ormanlarda;
Hangi ölümsüz el ya da göz,
Koymuş senin dehşet simetrini?
(Tyger)
ç.n.
Tabiat Kanunları yoktur. Fenotipler vardır.
7
Hayatın yapıtaşları yıldız ışığından geliyor
Ray Cahill — 12 Ekim 2016 — 3tags.org
Hayatı bedenleyen sayısız harika biçim vardır, ama herhangi bir organizmayı
en temel parçalarına ayırırsanız, malzeme hep aynıdır: hidrojen, oksijen, nitrojen ve diğer öğelere bağ kuran karbon atomlarıdır. Ama bu aslî malzemenin uzayda nasıl yaratıldığı sorusu çok eskiden beri gizemini korumuştur.
Astronomlar, hayatın elzem kimyasallarının inşasında gerek duyulan moleküllerin nasıl biçimlendiğini artık daha iyi anlıyor. Avrupa Uzay Ajansı’nın
Herschel Uzay Gözlemevi’nden gelen veriler sayesinde bilimciler bu moleküllerin yaratılmasında kilit [key ] rolü, önceden zannedildiği gibi çalkantı
[turbulence] yaratan “sarsıntı” [shock] olaylarının değil, yıldızlardan gelen
morötesi ışığın oynadığını keşfettiler.
8
Bilimciler ağır yıldızlar biçimleyen bölgelerden Dünya’ya en yakın olanı Orion
Nebulası’ndaki karbon kimyasının muhtevasını incelediler. Karbon-hidrojen
molekülünün (CH ya da kimyagerlere göre “methilidin”in), karbon-hidrojen
pozitif iyonunun (CH+) ve bunların içerdiği [their parent] karbon iyonunun
(C+) miktar, sıcaklık ve hareketlerinin haritasını çıkardılar. Proton ve elektronlarında dengesizlik olduğundan net bir yük taşıyan atom ya da moleküle
iyon denir.
“Dünya’da, yeryüzündeki yaşamın hemen hemen hepsini güdüleyen kaynak güneştir. Şimdi öğrendik ki yıldız ışığı, hayatı oluşturmak için gereken
kimyasallara öncül olan kimyasalların biçimlenmesini güdüler,” dedi Patrick
Morris, kağıdın [paper ] ilk eser sahibi [author ] ve Caltech Kızılötesi İşleme
ve Analiz Merkezi’nde (Pasadena) araştırmacı.
1940’ların başında CH ve CH+ yıldızlararası uzayda keşfedilen ilk üç molekülden iki tanesi oldu. Herschel ile Orion’daki moleküler bulutları –gaz ve
toz toplaşmalarını– inceleyen bilimciler CH+’in ışığı soğurmaktan ziyade2
neşrettiğini şaşırarak keşfettiler, yani çevresel [background] gazdan daha sıcaktı. CH+ molekülünün biçimlenmesi için bir sürü enerji gerekir ve bu aşırı
tepkilenicidir, dolayısıyla buluttaki çevresel hidrojenle etkileştiği zaman yok
olur. Yüksek sıcaklığı ve yüksek bolluğu bu nedenle oldukça gizemlidir.
Niye, o zaman, Orion Nebula gibi moleküler bulutlarda bunca CH+ var?
Önceki birçok çalışma bu soruyu yanıtlamayı denemişti ama gözlemleri sınırlıydı çünkü çalışılmaya müsait çevresel yıldızlar çok az sayıdaydı. Herschel
elektromanyetik tayfta başka hiçbir uzay teleskobunun önceden erişemediği
bir aralığı –soğuk nesnelerle ilintili uzak kızılötesi– ele alıyor, böylece içerdiği
tek tek yıldızlar yerine Orion Nebulası’nın tamamını hesaba katabiliyor. Ayrıca verilerini elde etmekte kullandıkları enstrüman, HIFI, gaz bulutlarının
hareketine aşırı duyarlı.
2 https://yersizseyler.net/2016/08/25/isik-hakkinda-bilmediginiz-sekizsey-matthew-r-francis/
9
Temel hidrokarbonların kaynaklarına dair öne çıkan kuramlardan biri bunların “sarsıntı”larla, çok fazla çalkantı yaratan olaylarla biçimlendiğini söyler, mesela patlayan süpernovalar ya da maddeler tüküren genç yıldızlar
gibi. Çalkantısı yüksek moleküler bulut sahaları genelde sarsılmalar yaratır.
Tekneye çarpan büyük bir dalga gibi, sarsıcı dalgalar karşılaştıkları maddelerde titreşimlere sebep olur. Bu titreşimler atomlardan elektron koparabilir, onları iyonlaştırabilir, ve iyonların bileşmesi daha muhtemeldir. Ama
yeni çalışmada Orion Nebulası’ndaki sarsıntılar ve CH+ arasında hiçbir ilinti
bulunmadı.
Herschel verilerine göre bu CH+ molekülleri muhtemelen Orion Nebulası’ndaki
çok genç yıldızların morötesi neşirleriyle yaratılmış, ki bunlar güneşe kıyasla
daha sıcak ve çok daha ağırdır, çok daha fazla morötesi ışık neşrederler.
Bir molekül bir ışık fotonunu soğurduğu zaman “uyarılmış” olur ve diğer
parçacıklarla tepkileşecek daha fazla enerjiye sahip olur. Hidrojen molekülü
örneğinde, hidrojen molekülü morötesi bir foton ona vurduğunda titreşir,
daha hızla döner ya da ikisini birden yapar.
Orion Nebulası’nda bir sürü hidrojen gazı olduğu uzun zamandır bilinir. Büyük yıldızlardan gelen morötesi ışık etraftaki hidrojen moleküllerini ısıttığı
zaman, hidrokarbonları biçimleyecek başat [prime] koşullar yaratılır. Yıldızlararası hidrojen ısındıkça, yıldızlardan kaynaklanmış karbon iyonları moleküler hidrojenle tepkimeye başlar ve CH+ yaratır. Sonra CH+ bir elektron
yakalayarak yüksüz CH molekülünü biçimler.
“Tüm karbon kimyasının en baştan ele alınmasıdır bu,” dedi John Pearson,
NASA’nın Jet İtim Laboratuvarı’nda (Pasadena, Kaliforniya) araştırmacı ve
çalışmanın eş-eser sahibi [co-author ]. “Eğer daha karmaşık bir şey biçimlemek istiyorsanız, bu yolu izlemelisiniz.”
Bilimciler Herschel verilerini moleküler biçimlenme modelleriyle bileştirdiler
ve Orion Nebulası’nda hidrokarbonların biçimlenmesinin en iyi açıklamasının
morötesi ışık olduğunu keşfettiler.
10
Bu bulguların diğer galaksilerdeki temel hidrokarbon biçimlenmelerine dair
de imletimleri [implications] bulunuyor. Diğer galaksilerde sarsıntılar olduğu
biliniyor, ama aslî hidrokarbon moleküllerin yaratılmasındaki kilit rolü orada
da ısınma ve kimyada morötesi ışığın hakim olduğu koyu bölgeler oynuyor
olabilir.
“Belli moleküllerin galaksi merkezlerinde nasıl uyarıldıkları sorusu hala gizemini koruyor,” dedi Pearson. “Bizim çalışmamız ağır yıldızlardan gelen
morötesi ışığın oradaki moleküllerin de uyarılmalarını güdülüyor olabileceğine dair bir ipucudur.”
Kaynak: Jet İtim Laboratuvarı
ç.n.
Kimya imleyenlerin bilimi olduğundan "key"i diğer tüm konularda karşılayan
"anahtar" kelimesi yerine bu yazıda "kilit" kelimesiyle karşılamamız daha
doğru. Bir de "their parent"ı "içerdiği" diye çevirerek semantik bir düzeltme
yaptım, daha doğrusu yazıya sızmış bu lüzumsuz semantizasyonu elimine
eden bir düzeltme yaptım.
11
Quark’ın Finnegans Wake ile ne ilgisi var?
Merriam-Webster
James Joyce’un kullandığı bir kelime nasıl maddenin öğesel bir
parçacığını adlandırdı
Parçacık fizikçilerini düşündüğümüzde aklımıza gelen ilk ismin James Joyce
olması beklenmez. Ve fizikçi Murray Gell-Man, proton ve nötrondan küçük
kendi öğesel parçacık kavramını 1963’te adlandırdığında, onun da aklında
Joyce yoktu. “Quork” diye telaffuz ettiği bu terim hiç yazıya geçirilmemişti
ve nasıl yazılacağı belirlenmemişti.
Proton ve nötrondan küçük bu öğesel parçacığın “quark” yazılışı, Joyce’un
Finnegans Wake‘inden geliyor.
12
Kendi anlattığına göre acayip nesnelere “squeak” ve “squork” gibi adlar
takma alışkanlığı vardı ve “quork” (pork ile kafiyeli) da o günlerde çıkmıştı.
Birkaç ay sonra, Joyce’un Finnegans Wake‘inden bir satıra denk geldi:
Three quarks for Muster Mark!
Sure he has not got much of a bark
And sure any he has it’s all beside the mark.
Bu satır ona ilk bakışta münasip geldi, çünkü bu varsayımsal parçacıklar
üçlüler halinde geliyordu; o da Joyce’un kullandığı yazılışı kendi “quork”u
için benimsedi. Joyce’un niyeti belli ki quark’ın Mark, bark, park, vb. ile kafiyeli olmasıydı, ama Gell-Mann kendi telaffuzunu quart kelimesindeki ünlü
harfle izah etti: Oxford İngilizce Sözlük araştırmacılarına anlattığı yoruma
göre Joyce’un “Three quarks for Muster Mark” satırı, pub sahibinin “Three quarts for Mister Mark” talebinin bir versiyonuydu. Joyce’un kendisi
belli ki süzme peynir gibi3 bir süt ürününe Almanca bir kelime aramıştı;
bu kelimenin bir kullanımı da “önemsiz saçmalık” anlamındaki quatsch ile
eşanlamlıdır.
Anlaşılan quark biraz da kulağa bilimsel gelmediği için kabul görmüştü.
Nitekim quark’ların altı çeşidine yukarı, aşağı, garip, çekici, tepe ve dip
adları verilmiştir.
Bir kelimenin ne şartlarda türetildiğini bilmemiz enderdir; hikayeler hep zamanın sislerine saklanır. Başka bir Amerikan bilimci, Edward Kasner, dokuz
yaşındaki yeğeninden 1’in yanında yüz tane sıfırın olduğu dev sayıyı belirtecek eğlenceli bir kelime bulmasını istemişti. Yeğen Milton Sirotta (tesadüfen tam da Murray Gell-Man’ın çağdaşıdır) kendi uydurduğu kelimeyi sundu:
googol 4 , o da quork gibi yeniden yazılacak ve kendi hayatını yaşayacaktı.5
3 https://en.wikipedia.org/wiki/Quark_(dairy_product)
4 https://www.merriam-webster.com/dictionary/googol
5 https://www.merriam-webster.com/dictionary/google
13
ç.n.
Ayrıca bkz.
İzdüşüm Entropisi
https://yersizseyler.wordpress.com/2014/11/19/izdusum-entropisi/
14
Karanlık evreni arayan fizik, çarpıştırma
verileriyle ziyafet vermeye hazırlanıyor
Tom Miles, Ruth Pitchford — 5 Temmuz 2016 — reuters.com
15
Avrupa’nın fizik araştırma merkezi CERN’deki bilimciler, ele avuca gelmeyen
Higgs bozonunun varlığının doğrulamanmasından üç yıl sonra, Geniş Hadron
Çarpıştırıcısı’ndan (LHC) gelmiş geçmiş en büyük veri gömütünü çıkarmaya
hazırlanıyor.
“İvmelendirici Fiziğin ömründe içinden geçtiğimiz bu ana benzeyen çok az
an vardır,” dedi Tiziano Camporesi, CERN’deki CMS deneyinin lideri.
“Yeni bir şey bulma ihtimalinin en yüksek olduğu zaman budur.”
2013’teki keşfiyle Nobel fizik ödülünü güvenceye alan Higgs bozonu, öğesel maddenin nasıl kütle edindiğine dair aslî soruları yanıtladı. Ama fiziğin
“standart model”inde eksik kalan şeyler bilmecesini çõzmedi.
Standart model, tabiata dair bilinen herşeyi özetleyen bu zarif denklemler
toplamı, kimi soruları askıda bırakıyor, dedi Geneva CERN’de Camporesi
Reuters’e.
Bir bulmaca, kütleçekiminin standart modele uymaması. Diğer soru: Neden
evrende bizim görebildiğimiz yüzde 4’ten çok daha fazla kütle var?
LHC hiç bu kadar iyi, bu kadar sıkı çalışmamıştı. Milyarlarca proton yeraltındaki 27 kilometre (17 mil) halka boyunca ateşlenip 13 Tera elektron
Volt (TeV) enerjiyle, yani sivrisineğin uçuş kuvvetinin yaklaşık 13 katı bir
enerjiyle birbirlerine çarpıyor. Proton ışınları yoğunluklarıyla rekorlar kırarak
her zamankinden daha fazla veri sağlıyor.
CERN bilimcileri dev veri hacimlerini “ters femtobarnlar” cinsinden sayıyorlar. Geçen yıl 2.6 birim ürün almışlar, bu yılsa neredeyse 8 birim çıkarmışlar,
Camporesi’nin dediğine göre
Büyük ifşaat gelecek ay Chicago’da yapılacak Yüksek Enerji Fiziği Konferansı’nda yapılacak, CMS ve CERN’deki komşusu Atlas deneyi, bulgularını
gösterecekler.
16
Geçen Aralık ayında sonuç alma imkanına dair bir ipucu çıktı: hem CMS hem
de Atlas, verilerinde 750 Giga elektron Volt (GeV) hizasında bir “çıkıntı”
bildirdiler.
İki hafta içinde bunun ne olabileceğini kuramlayan 89 makale yazıldı. Şimdi
450 makale var. Ama Camporesi ihtiyat telkin etti ve kuramcılar ne buldum
delisi [trigger-happy ] olabilir dedi.
“Gördüğümüz olay bozuk parayı altı kere atıp her seferinde tura gelmesine
benziyor. Sırf buna bakıp bozuk paranın iki yüzünün tura olduğuna bahse
girilmez,” dedi.
“Tabiat kibarlık edebilir, ya da incelikli olabilir. Kibarlık ederse keşifler çabuk
gelir.”
İncelikli olursa sonuç üretmek için LHC’nin planladığı 3 bin ters femtobarnın
hepsine gerek duyulabilir.
“Korkarım ki karanlık madde Higgs bozonundan çok, çok daha ender bir
şey olabilir,” dedi Camporesi.
ç.n.
Bkz. O Parçacık Hiç Olmadı
https://yersizseyler.wordpress.com/2016/08/09/o-parcacik-hic-olmadi-1-dennis-overbye/
17
Laboratuvardaki herkes
Aslı Erdoğan — 1994 — Kabuk Adam
Bu araştırma merkezi, beni çökerten son darbe olmuştu, içten içe çürümüş
bir ağacı deviren fırtına gibi. Böyle bir yere kabul edilmenin boş gururu kısa
zamanda aşınmış, kaskatı gerçeklikle yüzleşmek zorunda kalmıştım. Burası,
fizikçi jargonunda denildiği gibi, bir gettoydu ya da bir manastır. Bizden
istenen üç şey vardı: Çalışmak, çalışmak, çalışmak. Hastalanmadan, üzülmeden, bunalıma girmeden, aşık olmadan, hiç teklemeyen bir jet motoru
gibi çalışmak. Haftanın yedi günü, günde on dört, deneyler başladığında on
altı, saat çalışmak; bir sonraki toplantıya, yetiştirilmesi ve kesinlikle hatasız
olması gereken raporlar, yerin yüz metre altında, küçük, kapalı odalarda tutulan vardiya nöbetleri, bilgisayarın başında çabucak biten geceler. Aldığım
eğitim sonucu çalışmaya, kendimi işime adamaya alışıktım, ama burada, en
tembellerden ve kaytarıcılardan biri olup çıkmıştım. Ne kadar istesem de istemiyordum da- o Çin’den, Japonya’dan, Hindistan’dan gelmiş, sürekli, hiç
yorulmadan çalışan, bilgisayar ekranından yalnızca üç-beş saatlik bir uyku
için ayrılan, hırslı, “süper-zeka” doktora öğrencileri gibi olamazdım. Çünkü
yaşamaya katlanabilmenin bazı koşulları vardı: Okumak, öykü yazmak, arada
bir dans etmek, sokaklarda başıboş dolaşmak gibi. Bunların bedeli de çok
pahalıydı, maaşım kesilmiş, kariyerim bitme noktasına yaklaşmıştı.
18
Böyle bir yerde yıllarca tutunabilmek için, insanın bir tutkusunun, işi dışında herhangi bir bağlılığının olmaması, kendi benliğini gözden çıkarmayı,
bedenini dışlamayı, duygularının çoğunu bastırmayı öğrenmesi gerekir. Laboratuvardaki herkes, şu ya da bu biçimde korkunç bir yalnızlığı ve ruhsal
çöküntüyü dışa vuruyordu; bir hapishanede olduğu gibi, görünmeyen, çok
güçlü kurallar insan ilişkilerini yönlendiriyordu. Gözü dönmüş bir hırs, ispiyonculuk, paranoya, katı duygusuzluk, depresyon, cinsel doyumsuzluk, yaygın bir alkol alışkanlığı, hatta şizofreni; işte böylesine kokuşmuş bir ortam.
İnsanlığın en üretken ama aynı zamanda insana karşı en duyarsız kurumundaydım ve yanlış toprağa ekilmiş bir bitki gibi hızla kuruyordum.
Tek arkadaşım olan Maya, şöyle özetlerdi koşulları: “Burası, en yakın dostunuz kafasına bir silah dayadığında, başınızı çevirip bakacak zamanı, gücü,
hatta isteği bile bulamayacağınız bir yerdir.” Ben de şöyle eklerdim: “Zaten
dostunuz da yoktur.” Aslında biz, ikimiz, çok şanslıydık, çünkü o koşullar
için olağanüstü bir dostluk kurmayı ve yaşatmayı başarmıştık.
19
Fizik ve kadın gerçeği üzerine
Kasım 20156
Kuantum fiziği doktoru arkadaşıma Twitter’da yönelttiğim bazı sorular.
“Tacizi teşhir etmek kadınların direnme biçimidir.”
Üniversiteli kadınlardan erkek medyaya açık mektup7
Barış: Uğur sence bunu Fizik yasası gibi aksiyomatik bir temel sayabilir
miyiz? Yani kadın-oluşu bireysel ve biyolojik belirlenimlerinden soyutlayıp
her türlü taciz teşhiri olayını toplumsal kadın öznelliğinin olumsal bir tezahür
görüngüsü olarak karakterize edebilir miyiz? Böylece evrimsel dinamiklerle
cinsiyetin diyalektik bağı kurulabilir.
Uğur: Teşhir etmek kadınların başvurduğu önemli direnme biçimlerinden
biridir diyebiliriz tabii. Ama aksiyom yerine olgu derdim ben. Kadınlığı böyle
negatif, reaksiyoner bir yerden değil de daha etken bir yerden tanımlamak
daha mı iyi olur sanki?
Barış: Ama kadını tanımlayalım demiyorum, Fiziği tanımlayalım diyorum.
Bir çarpışmanın gözlemlenmesi taciz teşhirinin özel çeşidi olsun. Yani mesela
parçacık çarpıştırıcısında “parçacıklar çarpıştı mı çarpışmadı mı?” sorusunun
yanıtında da kadının beyanı esas alınsın.
6 İngilizce çevirisi:
https://yersizseyler.net/2016/12/26/on-physics-and-the-real-of-woman/
7 http://sendika14.org/2015/11/universiteli-kadinlardan-erkek-medyayaacik-mektup/
20
Uğur: CERN’dekileri bu fikre ikna etmekte zorlanabilirsin.
Barış: Neden zor olsun ki? Bütün deney tasarımlarında bilimin bakışı sisteme iki tane eş-gözlemci veya eş-bilimci olarak dahil edilecek. Her bilimsel deney doğaya bir müdahale ve kadın gerçeğinin inkârı olduğundan eril
olan yapacak, dişil taraf elini bile sürmeyecek. Çevrede gözlemlenebilecek
her şey patriyarkal tahakkümün renginde boyanmış olduğundan gözlemlerde
hep kadının beyanı esas alınacak.
Uğur: Her deney niye kadının inkârı olsun? Onca kadın bilim insanı var.
Deney yapınca kendilerini inkâr mı ediyorlar?
Barış: Kadının kendini inkâr etmesi demedim ki kadın gerçeğinin inkâr edilmesi dedim. Kadın gerçeğinin kendisi kadın olan bir şey değil.
Uğur: Ya neyse işte. . . Kadın cinsiyetinin varlığı deneyle, gözlemle sabit.
Bilim bunu inkâr edemez.
Barış: İnkâr edilen varlığı değil ki gerçeği. Ne olarak? Mesela farklılık olarak,
farklılaşma olarak gerçeği. Türleşme değil, dikkat.
Uğur: Kadın erkek farklarına dair yüz bin tane araştırma vardır kesin.
Barış: Ama kadın gerçeği kadın bireylerin erkek bireylerden ölçülebilir farkları demek değil. Yani psikolojik bakışla tespit edilemez.
Uğur: Parçacıkların dünyası ile kadın-erkeğin dünyası bayağı farklılar. Atomları boyayamazsın bile. Ölçüm aletinin beyanı esastır.
Barış: Ölçüm aleti kendi başına ölçüm yapabilmek zorunda mıdır?
Uğur: Kastettiğin ölçüm neticelerine bakacak bir bilincin varlığına gerek
duymamaksa, evet kendi başına yapsın.
Barış: Ölçüm aletinin olmazsa olmaz bileşen parçaları da birer ölçüm aleti
sayılır mı?
Uğur: Sayılsın.
21
Barış: Göz ölçüm aleti sayılır mı?
Uğur: Sayılır. Zarın hileli mi olup olmadığını ölçüyorsan, zardan gelenleri
gözünle ölçebilirsin mesela.
22
Karımı seviyorum. Karım ölmüş.
Richard Feynman
Richard Feynman kendi kuşağının en meşhur ve en nüfuzlu fizikçilerinden birisiydi. 1940’larda atom bombasının geliştirilmesinde rol oynadı; 1986’da Rogers Komisyonu’nun anahtar bir
mensubu olarak Challenger [Meydan Okuyan] Uzay Mekiği felaketini soruşturdu ve sebebini buldu; 1965’te iki meslektaşıyla
birlikte ona “kuantum elektrodinamik konusunda öğesel parçacıklar fiziğine derin neticeler getiren derin çalışmaları” dolayısıyla Nobel Ödülü verildi. Ayrıca çok sevilesi bir karakterdi ve
kendi sahasında yaptığı sayısız ilerlemelerin karmaşıklığını ben
asla anlayamayacağım.
Haziran 1945’te karısı ve lise sevgilisi Arline vereme yakalandıktan sonra vefat etti. 25 yaşındaydı. 16 ay sonra Ekim 1946’da
Richard eski karısına yürek parçalayan bir aşk mektubu yazdı
ve mühürlü bir zarfa koydu. Bu zarf 1988’deki ölümünden sonrasına kadar açılmamış halde kaldı.
(Kaynak: The Letters of Note book – Richard Feynman’ın varislerinin müsaadesiyle aktarıldı)
23
17 Ekim 1946
D’Arline,
Seni çok seviyorum, sevgilim.
Bunu duymanın çok hoşuna gittiğini biliyorum – ama bunu sadece
hoşuna gitsin diye yazmıyorum –
bunu yazıyorum çünkü içim sıcacık
oluyor bunu sana yazınca.
Sana son yazdığımdan beri feci zaman geçmiş – iki yıla yakın ama
beni mazur göreceğini biliyorum
çünkü sen beni anlıyorsun, inatçı ve
gerçekçiyim; ve yazmanın hiçbir anlamı olmadığını zannettim.
Ama artık biliyorum, sevgili karım, ki geciktirdiğim bu işi yapmak doğrudur,
geçmişte de çok sefer yapmıştım. Sana seni seviyorum demek istiyorum.
Seni sevmek istiyorum. Seni hep seveceğim.
Seni sen öldükten sonra sevmenin ne anlama geldiğini kavramak zihnime
güç geliyor – ama ben hala seni ferahlatmak ve sana göz kulak olmak istiyorum – ve senin beni sevmeni ve ilgi göstermeni istiyorum. Seninle tartışacak sorunlarım olsun istiyorum – seninle küçük projeler yapmak istiyorum.
Bunu yapabileceğimizi şu ana kadar hiç düşünmedim. Ne yapmalıyız. Beraber elbise dikmeyi öğrenmeye – veya Çince öğrenmeye – ya da bir film
projektörü almaya kalkıştık. Şimdi bir şey yapamaz mıyım? Hayır. Sen olmadan yalnızım, sen “kadın-fikri”ydin ve tüm yabani maceralarımızın genel
azmettiricisiydin.
Hasta olduğunda endişelendin çünkü bana vermek istediğin ve bana lazım
olduğunu düşündüğün bir şeyi veremiyordun. Endişelenmene lüzum yoktu.
O zaman da sana dediğim gibi gerçek bir lüzum yoktu çünkü ben seni
birçok yoldan çok fazla sevmiştim. Ve şimdi bunun daha bile doğru olduğu
24
apaçık – şimdi sen bana hiçbir şey veremesen de ben seni öyle seviyorum ki
başka herhangi birini sevmemin yolunu kapatıyorsun – ama ben senin orada
durmanı istiyorum. Ölmüş sen, canlı başka herhangi birinden çok daha iyisin.
Biliyorum ki beni aptal olduğuma inandırır, tamamen mutlu olmamı ister
ve benim yolumda durmak istemezsin. Hatta iki yıl sonra bir kız arkadaşım
bile olmadığına (sen hariç, sevgilim) şaşırdığına bahse girerim. Ama elinde
değil, canım, ne de benim elimde – anlamıyorum bunu, çünkü birçok kızla
ve çok hoşlarıyla tanıştım, yalnız kalmak da istemiyorum – ama iki ya da
üç buluşma üzerine hepsi küllere döndü. Bana kalan bir tek sen oldun. Sen
gerçeksin.
Canım karım, çok seviyorum seni.
Karımı seviyorum. Karım ölmüş.
Rich.
PS Bunu postalamamamı mazur gör – ama yeni adresini bilmiyorum.8
8 ç.n. Amy Marina Denes aracılığıyla.
https://twitter.com/ArtVolumeOne/status/687727859205599232
25
26
Ayrımcılık: Enformel, Fizikî, Formel, Elektronik
5+ yıl önce yazılmış kısa metin bu. Tek bir tabloda kocaman bir
resme işaret edilmiş. Sansür örneğine gelinememiş. Bkz. Kanıtlanmış bir olguyu kabullenmekteki beceriksizliğin, bir yetkiliye
müracaat ederek birisini (bu olayda beni) “ne yazık ki” gözardı
etmeye çevrilmesi.9
Bu ayrımcılıkların hepsinin genel özelliği, Üstben inşalarına alan
açmalarıdır. Yani hayat şartlarındaki fizikîleşme, formelleşme ve
elektronikleşme, Üstben inşalarında da fizikîleşme, formelleşme
ve elektronikleşmeyi getirir, ve sonuç olarak “ilerleyip gelişen”
toplumlar aynı kendileri gibi “ilerleyip gelişen” sınırhattı kişilik
[borderline personality ] yapıları üretirler.
(Narsisizm de aynı sınırhattına dayanır, tek farkı sınırhattıyla
çizgileri çizilen temel zamirin ‘Ben’ yerine ‘Sen’ olmasıdır. Bkz.
TODAP’ın cinsiyetçilik açıklaması.10 Bu iki halin de çözümü
Dijital Oyunlardır çünkü orada sınırhattı bedenlenme mekanizmaları “avatar” aracılığıyla tasarlanabilir yani “socially constructed” olur. Bkz. Dialectics of Game Design.11 Oyuncu avatar
ile aynı anda hem ben olur hem de sen olur, böylece “ayna evresi” sürdürülmüş olur, tasarlanmış bağlamlarda “ayna evresi”
tekrarlanmış olur. “Twitch”12 sitesinin adını asgarî nöral parapraksisten almış olması “tesadüf değildir” ve “manidardır”. Hatta
“ender kuş görme” anlamı da Cıvıltı diye başlayıp Yaygara’ya
dönen Twitter’la ilişkilendirilebilir.)
Bu sınırhattının bilimsel paradigmadaki mecazı, hipotez testidir.
9 https://yersizseyler.wordpress.com/2017/01/08/
kanitlanmis-bir-olguyu-kabullenmekteki-beceriksizligin-bir-yetkili
ye-muracaat-ederek-birisini-bu-olayda-beni-ne-yazik-ki-gozardi-etm
eye-cevrilmesi/
10 http://www.todap.org/bolum_detay.aspx?yaziId=1460&bolumId=1
11 https://fidaner.wordpress.com/2014/11/11/dialectics-of-game-des
ign-isik-baris-fidaner/
12 https://en.wiktionary.org/wiki/twitch
27
Bkz. Bilirmiş gibi yapmak,13 2’nci madde.
Aslı Erdoğan’ın “laboratuvar”la ilgili anlattıkları,14 bu 2’nci maddedeki hipotetik sınırhattının gerçek mecazı (yani sınırhattı kişilik üzerinde hipotez testi mecazını ayakta tutan bedenlenme)
olan “Geniş Hadron Çarpıştırıcısı”nın sosyoteknik altyapısına
değiniyor. Günümüz Fizik paradigmasının bu binasını bir tür
çağdaş kilise gibi düşünebilirsiniz. Kiliselerdeki bronz çanlar yerine orada Gaussian çanlar çalınır; ve maddî ve manevî borçları
hatırlatmak15 yerine orada Bilirmiş gibi yapmak, 5’inci maddedeki kuantize edici kulaklar çınlatılır.
Kuantum Fiziğine farklı yaklaşımları kiliseler gibi ele alan Christopher A. Fuchs’un makalesini okuyunuz: Quantum Mechanics
as Quantum Information (and only a little more).16
Kuantumda kuantize edilen şey son tahlilde anlayışın sonluluğudur. Demek ki kuantum fiziğinin nesnellik mefhumu, akıl yürütmenin engellenmesine dayanır. Bkz. “İlişki tersine çevrilmiştir”17
Ayrımcılığın dört biçimine dikkat çekmek istiyorum: enformel, fiziksel, formel ve elektronik ayrımcılık. Biz “ayrımcılık” deyince genelde ilkini anlıyoruz
ve en çok tepkiyi ona karşı gösteriyoruz. Fakat şartlar değiştikçe ayrımcılık diğer biçimlere dönüşerek aynı işlevi görmeye devam edebiliyor, yani
“farklı araçlarla sürdürülmüş” oluyor. Eğer kesin ve tam bir hak eşitliğini
önümüze koyduysak, kafalardaki duvarlar kadar, sınırlarda bizi ayıran duvarlara, yasalar-kurallar ve veritabanlarında bizleri bölüp parçalayan kategorilere de karşı çıkabilmemiz gerekiyor. Bu dört biçimin her birini birbiri
üzerine eklenerek işlev gösteren mekanizmalar olarak inceleyeceğiz. Daha
13 https://yersizseyler.wordpress.com/2017/01/16/bilirmis-gibi-yapmak/
14 https://yersizseyler.wordpress.com/2016/12/31/
laboratuvardaki-herkes-asli-erdogan/
15 https://yersizseyler.wordpress.com/2016/07/26/
portakal-ve-limonlar-anonim/
16 https://arxiv.org/abs/quant-ph/0205039
17 https://yersizseyler.wordpress.com/2017/01/11/
iliski-tersine-cevrilmistir-g-w-f-hegel/
28
sonra, Türkiye’de erişilen web siteleri üzerinde bir ayrımcılık olarak kurulmuş sansür mekanizmalarında bu biçimlerden üç tanesinin birbirini izlediğini
tespit edeceğiz.
Öncelikle bütün bu biçimlerin ortak işlevi, yani “genel olarak ayrımcılık” nedir? Ayrımcılık, hak eşitsizliğidir. Olanaklar üzerine konmuş keyfi bir kısıtlamadır. Bazı insanların bir şeyleri yapabilirken diğerlerinin yapamamasıdır.
Bu kısıtlama ister karşılaşılacak bir tepki olsun, ister fiziki engel, kuralların elvermemesi veya otomatik bir reddedilme olsun, sonuçta gördüğü aynı
ayrımcı işlevdir. Fakat eğer bu işlevi ortadan kaldırabilmek istiyorsak, birbirine dönüşebilen bütün bu biçimleri bir arada gözönünde bulundurmak
durumundayız.
29
Kanıtlanmış bir olguyu kabullenmekteki
beceriksizliğin, bir yetkiliye müracaat ederek
birisini (bu olayda beni) “ne yazık ki” gözardı
etmeye çevrilmesi
Uppsala Üniversitesi için hazırladığım iş başvurusunu göndereceğim bu akşam Türkçeye çevirdiğim bu yazıya 11 Ocak 2017’de
yayınlanan Boston Raporu Yayın ve Gizlilik Notu‘nda18 da atıf
yapıldı.19
4+ yıl önce “Oynanış siyasettir” (Oyun Tasarımının Diyalektiği‘nin20 ilk
bölümü) özetini İsveç Uppsala’da gerçekleştirilecek 4’üncü ICTs and Society
buluşmasına21 göndermiştim.
Duyurulan “deadline“dan22 önce e-postayla özeti gönderdim. alternatifbilisim.org’un e-posta sunucu kayıtlarına göre bu e-posta teknik anlamda başarıyla gönderilmişti.
Ne ki, bilinmeyen bir nedenle, gönderilen e-posta örgütleyicinin (Marisol
Sandoval) posta kutusuna düşmemişti (“junk”? “spam”? sınıflandırma?)
Sonuç olarak, o benim e-postamın gönderilmiş olduğunu kabullenmeyi beceremezken, ben sunucu kayıtlarıyla bu e-postanın ona gönderildiğini kanıtlayabiliyordum.
Bu kanıtlanmış olguyu kabullenmekteki beceriksizliği, örgütleyici Marisol
Sandoval’ı “esas örgütleyici” Christian Fuchs yetkilisine müracaat etmeye
yöneltti.
18 https://yersizseyler.wordpress.com/2017/01/10/
boston-raporu-yayin-ve-gizlilik-notu/
19 İngilizcesi:
https://fidaner.wordpress.com/2016/11/29/the-inability-to-acknowledge-a-p
roven-fact-as-translated-into-an-appeal-to-an-authority-to-unfortunately
-disregard-some-person-me-in-this-case/
20 https://fidaner.wordpress.com/2014/11/11/dialectics-of-game-design-isi
k-baris-fidaner/
21 http://fuchs.uti.at/759/
22 https://yersizseyler.wordpress.com/2017/01/27/
deadline-falan-yok-dr-isik-baris-fidaner/
30
Ona yaptığı müracaatı “ne yazık ki dolmuş bulunan” bir “slot” mefhumu
halinde şifreledi [encrypted].
Aşağıdaki e-postayı yazarak örgütleme kurulu üyelerini bu hadiseye dair
bilgilendirdim.
Yanıt vermediler.
Örgütledikleri buluşmanın adı “ICTS and Society”, “Bilgilendirme ve Haberleşme Teknolojileri ve Toplum” anlamına geliyor.
Işık Barış Fidaner
PS: O zamanlar e-postada bahsedilen dört ayrımcılık türüne (enformel ayrımcılık, fizikî ayrımcılık, formel ayrımcılık, elektronik ayrımcılık) dair, bunları ayırt etmekle yetinen, detaylarına girmeyen çok kısa bir metin de yazmıştım.
∼∼∼
sevgili icts and society kurulu,
başvurumla ilgili olan bitene dair sizi haberdar etmek ve bunun neden elektronik ayrımcılık olduğunu size açıklamak istiyorum. özetle, haberleşme şöyle
gelişti:
— size bir özet gönderdim, ama geri dönmediniz?
— üzgünüm. ikinci epostanızı aldım ama ilk epostanızı posta kutumda bulamıyorum. sunum slotları zaten doldu.
— ama benim ilk postam da ikinci epostam da sizin posta sunucunuza ulaşmış. işte kayıtlar. demek ki yapılması gerekeni vaktinde yapmayı becermişim.
sistem admininizle görüşerek neden sizin posta kutunuza ulaşmadığını bulabilir misiniz?
— hatanın tam olarak nerede olduğunu bilmiyorum – ama vaktinde bana
gelmedi. esas örgütleyiciye müracaat ettim. şu anda sizi gözardı etmeye yetkiliyim. üzgünüm.
— anlaşıldı. . . peki o zaman. haberleşme teknolojisinin toplumsal ilişkilere
etkilerini tartışmakta size iyi şanslar.
burada görebildiğiniz gibi, anahtar engel “neden olduğunu bilmiyorum” duvarı ve nedenini bulma yükümlülüğünden kurtaran “yetkiliye müracaat”tır.
burada “gizli” kalan bilgi belki de bir “spam süzgeci”dir: epostaları ha-
31
berleşme ortamındaki görünüşlerine dayanarak yoksayan bir makinedir. bu
süzgecin işlevi, diyelim ki beyinde otomatik olarak siyah insanları yoksayan
bir “ırkçılık süzgeci” ile aynıdır. bu cevap şöyle çevrilebilir “çok üzgünüm, o
anda sizi ciddiye alamamışım işte, nedenini bilmiyorum, öyle olmuş işte. . . ”
fizikî anlamda bu “süzgeç”lerden ayrılmış bir yerde olabiliriz, ama bu onların işlevine dair taşıdığımız sorumluluktan bizi kurtarmaz: haberleşirken
onları kullanırız, onlar eylemlerinin kayıtlarını tutarlar ve bu kayıtları yöneten adminlerimiz vardır. neden olduğunu bilebiliriz, o halde, neden olduğunu
bilmeliyiz.
ancak bu yolla elektronik ayrımcılığın etkilerinin farkına varabilir ve onları
azaltabiliriz. daha eski enformel, fizikî ve formel ayrımcılık biçimlerinde de
aynı şekilde.
tanıştığımıza memnun oldum, ve konferansta iyi şanslar,
barış
32
Fırtınalı yoğun hava şartları geçiren İsveç yarım
milyon kWh rüzgâr gücüyle rekor kırdı
Andrew Griffin — 28 Aralık 2016 — independent.co.uk
İsveç’le Finlandiya arasındaki Mariahamn adasındaki rüzgâr dolapları23
Son günlerde İsveç’in enerjisinin çok büyük bir kısmı rüzgâr gücünden geldi
23 https://yersizseyler.net/2016/12/15/o-wheel-why-do-you-wail-ruhi-su/
33
İsveç rüzgâr gücünden önceden hiç olmadığı kadar enerji üretti.
Ülkenin “Urd Fırtınası”nın etkilerinden ve güney kesimdeki yoğun hava şartlarından faydalanmasıyla yaklaşık 5.7 milyon kWh rüzgâr gücü üretildi. Bu
rakam neredeyse tam bir yıl önce kaydedilen rekoru yarım milyondan fazla
kWh ile ezip geçti.
“Geçtiğimiz günlerde yaşanan aşırı rüzgârlı hava şartları, rüzgâr gücünün
neredeyse altı nükleer santral kadar üretim yapmasını getirdi. İsveç’in rüzgâr
gücü daha önce hiç bu kadar üretim yapmamıştı,” dedi Bixia risk yönetimi
şefi Anders Engqvist, Yerel’e verdiği açıklamada.
Noel’de İsveç’in güneyini vuran Urd Fırtınası, ancak birkaç gündür yatıştı.
Böylece ülkenin kimi kısımları kasırga kuvvetinde rüzgârlar geçirdi – ülkedeki
çok sayıda rüzgâr tarlası da bunları yakaladı.
Bu kadar fazla güç üretilmesi, son üç gündür ülkenin toplam enerji tüketiminin yüzde 26’sının rüzgâr gücünden gelmesini getirdi.
Pek temiz olmayan yollarla üretilen gücün azaltılmasını sağlamasının yanısıra, bu sayede enerjinin fiyatı da aşağı itilmiş oldu. Elektrik maliyeti İsveç’teki insanlar için üçte bir oranında düştü, Danimarka ve İsveç [sic] gibi
yakın ülkelerde de düştü.
2015’te İsveç rüzgar gücünden 16.6 terawatt saat (TWh) elektrik üretmişti,
bu da enerji tüketiminin yüzde 12 kadarıydı. Gerçi bu miktar, aynı yıl 85.4
TWh üreten Almanya’dan çok daha düşük.
34
İsveç yeni iklim kanunu ve sıfır neşir hedefi
sundu
Lee Roden — 2 Şubat 2017 — thelocal.se
İklim Bakanı Isabella Lövin (solda) ve Başbakan Stefan Löfven (sağda) yeni
iklim kanununu sunarken. Fotoğraf: Jonas Ekströmer/TT
İsveç’in yeni sunduğu iklim kanunu, gelecekteki tüm hükümetlerin “güvenilir bir iklim yordamı” [credible climate policy ] izlemesini emniyete almak
[ensure] üzere tasarlanmış. 2045’te net sıfır sera gazı neşri seviyesine ulaşma
hedefi duyuruldu.
Önerilen reformları İsveç Başbakanı Stefan Löfven ile İklim Bakanı Isabella
Lövin Perşembe günü sundu. Yeni kanun, Mart’ta Riksdag’dan geçerse,
35
2018’de yürürlüğe girecek. Gelecekteki tüm hükümetlerin 2045 hedefi gibi
neşir seviyesi hedeflerine erişmek üzere güvenilir bir çaba göstermesini emniyete almak üzere tasarlanmış.
“O zamanki net neşir sıfır olacak şekilde hedefi koyduk, ve gelecekteki
tüm hükümetlerin bu hedefe nasıl ulaşacaklarıyla ilgili rapor vermeleri gerekecek,” diye açıkladı İklim Bakanı Lövin Yerel‘e.
“Bu kanun iklim yordamımızın şeffaf olmasını gerektirecek ve gelecekteki
tüm hükümetlerin güvenilir bir iklim yordamı izlemesini gerektirecek,” diye
ekledi.
Kanun, gelecekteki her İsveç hükümetinin kendi iktidar döneminde izlenecek
iklim yordamıyla ilgili bir eylem planı geliştirmesini ve bu alandaki ilerlemesi
hakkında Riksdag’a yıllık raporlar vermesini gerektiriyor.
2045’te net sıfır neşir olması hedefi Riksdag’da –ağırı sağ İsveçli Demokratlar
hariç– her partiyi içeren partilerarası bir meclis grubunda kararlaştırıldı.
İsveç’in bu hırslı hedefe erişmesinin ne kadar muhtemel olduğu sorulduğunda, Lövin kendinden emindi.
“Bence hedefin karşılanması gayet mümkün. Önceden koyduğumuz hedeflerde, mesela 2020’de yenilenebilir enerji seviyeleri hedefinde, şimdiden başardığımızı görebiliriz. Aslında hızlanma eğilimi vardır. Bir hedef koyup yola
çıktığınızda işler hemen hızlanma eğilimindedir. Göreceğiz. 2045 yılından
önce başarılması beni şaşırtmaz,” dedi.
Hedefe erişebilmek için İsveç’teki yurtiçi neşirlerin 1990’daki seviyelerine
kıyasla %85 oranında düşürülmesi gerekecek, bir yandan da yurtdışında iklim
değişimi kavgası veren yatırımlar yapılması gerekecek.
En zorlu hedef, yurtiçi trafik neşirlerinin 2010’da kaydedilen seviyelere kıyasla 2030’da %70 oranında düşürülmüş olması. İklim Bakanı’nın anlattığına
göre “İsveç neşirlerinin üçte biri” ulaştırma araçlarından [transport] kaynaklanıyor, ve elektrikli araba kullanımına yönelik altyapı iyileştirmelerinin yanısıra demiryolu ağlarını genişletip iyileştirerek yolcu uçaklarını caydırmak,
bu işin anahtarı olacak.
36
“İklim değişimini inkâr eden Donald Trump en yüksek BE makamına seçildi.
Başka ülkelerin de neşir düşürme beyanları yapması gerekmez mi?” sorusuna
cevaben Lövin İsveç’in örnek olmak bakımından önemli bir rolü olduğunu
söyledi:
İsveç çok iyi ilerlemeler kaydetti. Ekonomimizin ve nüfusumuzun büyüdüğü bir dönemde neşirlerimizdeki düşüş %25’ten fazladır (1990’dan beri). O yüzden 2045 hedefine yatırım yapmak
ve buna erişmenin özellikle dünyanın geri kalanına önemli bir rol
modeli sağlayacağını düşünüyorum. Yapılabildiği gösterilecek.
İsveç’in orta-sağ muhalif Ilımlı partisi yeni kanun duyurusunu selamladı,
gerçi neşir hedefine ulaşma işinin sıkıntılı olabileceği konusunda uyardı.
“İklim kanunu iyi. Önemli bir araç [tool]. Ama neşir hedeflerine ulaşmak için
de araçlar gerekecek,” dedi Ilımlı vekil, İsveç meclis çevre ve tarım kurulu
üyesi Jonas Jacobsson Gjörtler TT haber ajansına.
ç.n.
Uzamsal hedeflere ulaşma araçları [transport] ile başa çıkabilmek için Bileşimsel hedeflere ulaşma araçlarının [tool] öne sürüldüğünü fark ediniz.
"Policy"yi o yüzden "Yordam" diye çevirdim. Buradaki "Yordam" "Procedure" değil. Açükleme Muafiyet Talebi Prosedürü ve Yordamı 24 belgesinin
ileriki bölümlerinde bunlar açıklanacak. Ayrıca bkz. Görüntüleme Yordamı,
Kabul Edilmiş Beyanlar, Niyet Edilen Yazıyı Çıkarma (NEYÇ) Yönetmeliği,
Boston Raporu: B yüzü.25
Uzamsal vs. Bileşimsel ayrımı, aynı Yönetmeliğin 0 no’lu Paradigma İlkeleri bölümünde yorumlama sorumluluğu26 hakkındaki 0.2 no’lu maddesinde
tespit edilmiştir.
24 https://yersizseyler.wordpress.com/2017/01/17/
acukleme-muafiyet-talebi-proseduru-ve-yordami-1-neden-talep/
25 https://yersizseyler.wordpress.com/2017/02/03/
boston-raporu-b-yuzu-dr-isik-baris-fidaner/
26 https://yersizseyler.wordpress.com/2017/02/03/
yoksa-isvec-basbakan-yardimcisi-sadece-kadinlarla-cektigi-bu-fotografla-t
rumpi-trolledi-mi-lee-roden/
37
Yoksa İsveç başbakan yardımcısı sadece
kadınlarla çektirdiği bu fotoğrafla Trump’ı
trolledi mi?
Lee Roden — 3 Şubat 2017 — thelocal.se
İsveç başbakan yardımcısı Isabella Lövin meslektaşlarıyla birlikte aşina olduğunuz bir poz veriyor. Fotoğraf: Isabella Lövin
38
İsveç Başbakan Yardımcısı ve İklim Bakanı Isabella Lövin galiba BE Başkanı Donald Trump’a bir atar yaptı. Meslektaşlarıyla çektirdiği bu resmi27
paylaşarak, Trump’ın etrafında adamlarla kürtaj karşıtı kanun hükmünde
kararnameyi imzalamasının her yerde paylaşılan resmiyle galiba alay etti.
Lövin, İsveç’in yeni iklim kanunu önerisini imzaladığı bu fotoğrafı Cuma
sabahı Facebook ve Twitter’da paylaştı ve fotoğraf çabucak sosyal medyada
yayılmaya başladı.
“Harika fotoğraf. Umarım bunu okyanusun öte yanındaki adama göndermişsindir,” diye yazdı Kajsa Johansson, Facebook’ta fotoğrafın en çok beğenilen
yorumlarından birisinde.
Yorum yazanların birçoğu derhal bu fotoğrafı Trump’ın, etrafında tamamen
adamlardan oluşan idare mensupları ve danışmanlar grubuyla, kürtaj hakkında tavsiyeler veren sağlık gruplarının bütçesini kesen bir kanun hükmünde
kararnameyi imzaladığı kötü ünlü fotoğrafla kıyasladı.
27 ç.n. “resim değil fotoğraf” ağbiselliğine bu noktada son veriyorum. Fotoğrafa canımızın istediği zaman ‘resim’ diyebiliriz ve deriz, kimse karışamaz. Bir sonraki paragrafta
istersek ‘fotoğraf’ demeye başlarız, istersek ‘resim’ demeye devam ederiz, ona da kimse
karışamaz.
Trump söz konusu kanun hükmünde kararnameyi imzalarken. Fotoğraf:
Evan Vucci/AP
39
Öbür fotoğrafla çarpıcı benzerliği Yerel‘in sorması üzerine Lövin bir beyanında şöyle dedi:
Biz feminist bir hükümetiz, bu da fotoğrafta görülüyor. Fotoğrafı yorumlamak nihayetinde gözlemcinin işidir.
Fotoğrafta devlet sekreterleri, basın sekreterleri ve kendi ofisinden koordinatörler Lövin’in yanında durmuşlar.
Fotoğrafı çekmekteki maksat İsveç’in iklim meselelerinde önderliği üstlenmeye hazır olduğunu göstermektir, diye açıkladı İklim Bakanı.
Küresel bir iklim önderliği talebi var. İsveç’in bu önderliği üstlenmeye hazır olduğunu göstermek istedim. Dün duyurulan yeni
iklim kanunu İsveç’in iklim siyasetinde yeni bir evre oldu.
İklim değişimini açıkça inkâr eden Trump daha önce Paris iklim antlaşmasını “iptal” etmeyi taahhüt etmişti – 2015’te BE’yi de içeren 200 civarında
ülkeyle başlatılan tarihsel bir uzlaşma bu.
Perşembe günü Lövin Yerel‘e, İsveç’te partilerarası destek alan yeni iklim
kanunu önerisinden bahsetti, bu kanun İsveç’in hırslı hedefine, 2045’te sıfır sera gazı neşretme hedefine ulaşması için gelecekteki hükümetleri çaba
göstermek zorunda bırakacak.
“O zamanki net neşir sıfır olacak şekilde hedefi koyduk, ve gelecekteki
tüm hükümetlerin bu hedefe nasıl ulaşacaklarıyla ilgili rapor vermeleri gerekecek,” diye açıkladı Lövin.
40
Meçhul Yurttaş
Wystan Hugh Auden
(JS/07 M 378’e
Bu Mermer Anıt Devlet
Tarafından Dikilmiştir)
İstatistik Ofisinin bulgusuna göre o aleyhine
Hiç resmî şikayet yapılmamış birisidir ve
Hemfikirdir tüm raporlar onun icraatına dair
Eskimiş sözün modern anlamıyla o bir azizdir,
Çünkü yaptıkları hep Toplumsal Emele hizmet etti.
Emekli olduğu güne kadar savaş dışında
Hiç kovulmadan çalışmıştı bir fabrikada,
Tatmin olmuştu işvereni Yamuk Motor Şirketi
Ne grev kırıcı oldu ne de tuhaftı görüşleri,
Çünkü Sendika raporuna göre yapmıştı tüm ödemeleri,
(Sendikaya dair raporumuza göre doğruydu bu bilgi)
Ve Sosyal Psikoloji işçilerimizin bulgusuna göre
Ahbapları onu pek severdi, o da içki içmeyi.
Basın ikna olmuştur her gün bir gazete aldığına
Ve reklamlara verdiği tepki normaldi her anlamda.
Adına çıkarılmış poliçeler sigortasının tamam olduğunu ispatlamış
41
Ve sağlık kartına göre bir kez yatmış hastanede ama iyileşip çıkmış
Hem Üretici Araştırması hem de Nitelikli Yaşama binaen
Yerleştirme Planındaki faydaları anlıyordu tamamen
Ve herşey vardı onda Modern İnsana gereken,
Fonograf, radyo, araba, bir tane de Bosch.
Kamuoyu araştırmamız memnuniyetle anlar ki
O münasip kanaatlere sahipti yılın her vakti;
Barış varken, o hep barış istemişti:
savaş olduğunda, o da gitmişti.
Evliydi ve nüfusa beş tane çocuk kattı,
Öjenistimize göre bu kuşaktaki ebeveynin vardı buna hakkı.
Ve aldığı eğitime hiç karışmadığını öğretmenlerimizden duyduk.
Özgür müydü? Mutlu muydu? Sorulması abuk:
Bir yanlışlık olsaydı illa ki işitmiş olurduk.
(The Unknown Citizen)
https://twitter.com/ArtVolumeOne/status/791630976996741120
ç.n.
Türkçeye çevirirken metni bir miktar yamulttuğumun farkındayım. Neden
böyle yaptım? Çünkü bu şiirin çevrilmesiyle birlikte kendimi “harfiyen çevirme” gayretinden emekli ettim. Bu notu da yamultucu çeviri “yaratıcı
çeviri” zannedilmesin diye yazıyorum.
Kısa öykü yazmanın uzun öykü yazmaktan daha zor olması gibi, harfiyen
çevirmek de yamultarak çevirmekten daha zordur. Yani harfiyen çevirmek
kolaya kaçmak değildir, aksine yamultarak (“yaratıcı”) çevirmek kolaya kaçmaktır.
42
Artık herşeyi harfiyen çevirmem gerekmiyor, çünkü herşeyi harfiyen çevirmemi gerektiren Şımarık Medya artık sona ermiş28 bulunuyor, yani sosyal
medyanın absürtlük bükücü esnekliğini sömüren fırsatçı manevralarla ona
buna gaz vererek politik varlık gösterme devri kapanmış bulunuyor. Başkalarının yamultuculuklarından çekinmeme gerek kalmadığına göre kendi
yamultuculuğumdan da çekinmeme gerek kalmadı.
Ayrıca nasıl ki herşeyin kısa öyküsü yapılamazsa her metnin de harfiyen çevirisi yapılamaz. Yani yamultma özgürlüğü kazanmış olmam, çevirebileceğim
metinler kümesini de genişletmiş oldu.
28 https://yersizseyler.net/2016/10/14/amerikayi-aya-goturen-kod-az-oncegithubda-yayinlandi-1960lardan-kalma-zaman-kapsulu-gibi-keith-collins/
43
Oynamış olacaklar
Alan Turing
Hiperboloidlerin harika Işıklarla
Onay peşinde dolanırken Uzay ve Zamanda
Barındırdığı Dalgalar orada belki bir Anlamda
Oynamış olacaklar Tanrının kutsal pandomimini
ç.n.
“somehow Might Play out”u “belki bir Anlamda Oynamış olacaklar” diye
çevirmekle daha önceki bir şarkı çevirisinde29 “soon” deyimine atmış olduğumuz dikişi takip etmiş oluyoruz.
29 https://yersizseyler.net/2016/10/11/kayar-ve-duseriz-pink-floyd/
44
Tamamlanmamış hakimiyet
Tamamlanmamış hakimiyeti örnekleyen bir Punnett karesi. R eş-geniyle [allele] ilişkili kırmızı taçyaprak özelliği ile r eş-geniyle ilişkili beyaz taçyaprak
özelliği bileşimlenir. Bitkide hakim özellik (R) tamamlanmamış hâlde ifade
bularak Rr genotipli bitkilerin kırmızı rengi azalmış çiçekler çıkarmasına sebep olur, pembe çiçeklere yol açar. Renkler birbiriyle karışmaz, sadece hakim
özelliğin ifade gücü azalmıştır.
Tamamlanmamış hakimiyet (veya kısmî hakimiyet, yarı-hakimiyet) [incomplete dominance] farklı-döl [heterozygote] fenotipin aynı-döl [homozygote]
fenotiplerden değişik olması, sıklıkla da onların ara hâli olmasıdır. Mesela
aslanağzı çiçeği kırmızı ya da beyaz renkli olduğunda aynı-döldür. Kırmızı
aynı-döl çiçek ile beyaz aynı-döl çiçek eşlendiğinde, pembe aslanağzı çiçeği elde edilir. Pembe aslanağzı tamamlanmamış hakimiyetin sonucudur.
Benzer bir tamamlanmamış hakimiyet tipi akşamsefası çiçeğinde bulunur,
45
orada da pembe renk, beyaz ve kırmızı soylu ata çiçeklerin melezlenmesiyle
üretilir. Fenotiplerin sayısal ölçümlerle ele alındığı nicelik genetiğinde, [quantitative genetics] eğer bir farklı-döl fenotip iki aynı-döl fenotipin (sayısal
anlamda) tam ortasında olursa, o fenotipte hiçbir hakimiyetin sergilemediği
söylenir, yani hakimiyet sergilenmesi, ancak farklı-döl fenotipten çıkan ölçüm aynı-döl ölçümlerinden birtanesine30 ötekinden daha yakın durduğunda
olur.
F1 neslinden bitkiler kendileriyle döllendiğinde, F2 neslinin fenotip ve genotip oranı 1:2:1 (Kırmızı:Pembe:Beyaz) olacaktır.
Atıf: Pennington, Sandra (1999). 11th Hour: Introduction to Genetics. Wiley. p. 43. ISBN 978-0-632-04438-2.
(Wikipedia)
[ Külyutmaz’ın sorusu: Akşamsefası bitkisinin kalıtım şeması31 ]
Slavoj Žižek’e atıf yapan Christian Fuchs‘un32 Immanuel Wallerstein alıntısındaki kusursuz entropi analizi:
Tarih kimsenin yanında değil. Nasıl davranmamız gerektiğine
dair hükümlerde hepimiz hata yapabiliriz. Zira çıkacak netice
fıtratı gereği kestirilemezdir (dış sebeplerle değil) ve tercih ettiğimiz çeşitte bir dünya-sistemine kavuşma şansımız olsa olsa
50-50’dir. Ama 50-50 çoktur, az değildir.
Wallerstein et al. 2009 Kapitalizmin Bir Geleceği Var mı?33
[ Sendika.Org’dan Ali Ergin Demirhan’ın Wallerstein notunu34 okumayı ih30 ç.n.
Farklı-döl fenotipli yaratık yakınsadığı aynı-döl ideale “Birtanem!” dermiş. Gerekli
halk efsanesini de ilerleyen aylarda icat ederiz.
31 https://youtu.be/hf2-8MRPGu8?t=1661
32 http://www.triple-c.at/index.php/tripleC/article/view/640/647
33 http://mrzine.monthlyreview.org/2009/wallerstein121109.html#_ednref1
34 http://sendika14.org/2016/08/wallerstein-erdogan-icin-yazdi-ama-ne-ya
zdi-ali-ergin-demirhan/
46
mal etmeyiniz. ]
∼∼∼ Zatts gönderisi35 ∼∼∼
Kapitalizmin devrilmesini yazı-tura gibi tahayyül etmesi komik. Nasıl diyor
siz? Günümü yaptı.
Wallerstein’ın fikirlerini çok kullanışlı buldum, bir miktar kapitalizmi devirme
ihtimallerimi gerçekten yükselttiğini hissediyorum
Christian Fuchs’un
Mutlak Geritepme‘yle ilgili dediği gibi:
Sen felaket niye?
Haydi ihtimallerimizi artıralım
Havalı analizmiş. “Yazı-tura” demiyor, “çatallanma” [bifurcation] diyor, özünde
“tercih” [choice] diyor.
Yine de bu bir totoloji: Çatallanma şimdidir = Tercih şimdidir = Şimdi
tercihtir = Tercih tercihtir = Çatallanma çatallanmadır = Şimdi şimdidir.
Senin şimdin senin şimdindir, benim şimdim benim şimdimdir.
Senin şimdin bir tercih ya da çatallanma olabilir. Benim şimdim öyle değil.
35 https://www.facebook.com/groups/Zatss/permalink/408266859320876/
47
Benim şimdim konuşuyor.
∼∼∼
İşte Raoul Vaneigem’in “yazı-tura ya da çatallanma yani özünde tercih”
demesi:
Dünyaya adapte olmak bir yazıysa-sen-kazandın, turaysa-benkaybettim oyunudur, bu oyunda önsel kararlar gereği olumsuz
olumlu sayılır, yaşamanın imkânsızlığı hayatın elzem önkoşulu
sayılır. Yabancılaşmanın [alienation] devredilemez bir mal [inalienable good] hâlinde sunulmaktan daha sağlam bir kök saldığı görülmemiştir. Olumluluğa dönüştüğünde, tecrit olmanın
bilinci, hususî bilinçten başka bir şey değildir, insanların kendi
doğuştan kazanılmış en kutsal hakları gibi sağa sola sürükledikleri, kazanç getirmediği hâlde kıymet verilen bireycilik külüstüründen başka hiçbir şey değildir. Bu bir çeşit haz-kaygıdır,
bir yandan yanılsamalar topluluğuna yerleşmekten, öte yandan
tecrit mahzenine hapsolmaktan bizi alıkoyar.
Raoul Vaneigem 1963-1965 Gündelik Hayatın Devrimi
∼∼∼
Ayrıca bkz.
Dışaran dolaysız bilgi salt bir olgu hâlinde öne sürülür36 (G. W. F. Hegel)
∼∼∼
Yani kullanıcı soyutlaması!37
36 https://yersizseyler.wordpress.com/2017/01/28/
disaran-dolaysiz-bilgi-salt-bir-olgu-halinde-one-surulur-g-w-f-hegel/
37 https://yersizseyler.wordpress.com/2013/03/25/
postmodern-yabancilasma-modeli-2/
48
Biçimi bozunmuş papatyaların resmi her yerde paylaşıldı, peki bunlar Fukuşima yayılımından mı kaynaklandı?
Hasarlı santralden gelen yayılım garip çiçeklerin kaynağı olabilir, ama başka
kuvvetler de iş başında olabilir.
49
‘Mutant’ Papatyalar Sahiden Fukuşima
Yayılımından Mı Kaynaklandı?
Brian Clark Howard, Rachel Becker — 23 Temmuz 2015 —
nationalgeographic.com
Twitter’a Japonya’dan yüklenen biçimi bozunmuş papatya38 resminin her
yerde paylaşılması, bu garipliğin 2011’de tsunamiyle sarsılan Fukuşima nükleer santralinden39 gelen yayılımdan kaynaklandığına dair spekülasyona birçok kişiyi katıyor.
“Korkutucu. Fukuşima papatyaları her yerde paylaşılırken biçim bozunmasının suçu nükleer yayılıma atılıyor,” diye belirtti bir twitter kullanıcısı.40
Ama bitki bilimciler o kadar emin değil. Yayılımın işe karışmış olması mümkün ama başka bir dizi yolla da bunun açıklanabileceğini söylüyorlar.
Twitter kullanıcısı @san_kaido41 ilk başta Mayıs sonunda Nasushiobara şehrinden42 bu resmi paylaştı. Bu da Fukushima Daiichi santralinin 108 mil (173
km) kadar güneybatısında. Santral Mart 2011’deki tsunami ile arızalanmış
ve çevreye yayılımlar sızdırmıştı.
38 https://twitter.com/san_kaido/status/603513371934130176/photo/1
39 http://news.nationalgeographic.com/news/energy/2013/08/
130807-fukushima-radioactive-water-leak/
40 https://twitter.com/garrettpauley/status/624247547649986560
41 https://twitter.com/san_kaido
42 http://agalmic.org/post/123735522557
50
Uzatılmışa benzeyen Şasta papatyalarının kaydedildiği bölgedeki yayılım 0.5
µSv/h diye yazdı @san_kaido,43 bu hesap Tochigi Kasabası Nasu ilçesinde
yayılım ve Fukuşima hakkında bilgi vermek için açılmış. Kulağa ürkütücü
gelse de bu düzey normalin sadece birazcık44 üzerinde sayılır ve “orta ve
uzun vadeli yerleşim” için güvenli diye sınıflandırılır.
Çiçekteki biçim bozunmasının yayılımla çıkmış olması mümkün, diyor Jeffrey
J. Doyle,45 Cornell Üniversitesi’nde bitki biyolojisi profesörü. Fakat “papatyalarda gayet sık rastlanan ve yayılımla ilişkili olmayan çeşitli yerlerde ara
sıra gördüğüm bir mutasyon bu,” diyor.
Doyle’a göre garipliğin kaynağında birçok faktör olabilir, kimyasallar, hastalıklar, hormon dengesizliği, ya da kalıtımdan gelen genlerde rastgele mutasyonlar olabilir. Bu belirli biçim bozunması dünya papatya ailesinin 20 bin
mensubu içinde Holland’dan Idaho’ya46 çok sayıda türde görülmüş.
Fukuşima’nın olası rolünü reddetmiyor: “ortalama düzeyin üzerinde mutajenik faktörler içeren, yayılım bölgesi ya da zehirli atık çöplüğü gibi yerlerde
bu da dahil her türlü mutasyondan örnekler bulmak beni şaşırtmaz.”
Ama tek bir bitki arada bağlantı kurmaya yetmiyor. Hemen çevresinde birçok
başka mutant bitki bulunmuş olsaydı bağlantıya imkân verecek daha çok
kanıt sağlanabilirdi, diyor.
Yayılım düzeyleri bölgede bildirilenin 10 katı bile olsa “bu doz oranından
mutasyon düzeyinde belirgin bir artış çıkması hiç muhtemel değil,” diyor
Edwin Lyman,47 Kaygılı Bilimciler Birliği’nden kıdemli bilimci. “Ama kaza
olduğu zaman salınım bölgesine yakın alanlarda yerel doz oranları çok daha
yüksekti ve yüksek kirlenme alanlarında florada yüksek ek mutasyon oranları
çıkması mümkündür.”
43 https://twitter.com/san_kaido
44 http://www.gavinshoebridge.com/news/basic-guide-to-radiation-levels-in-\
%C2\%B5svh-and-msvh/
45 https://plantbio.cals.cornell.edu/people/jeff-j-doyle
46 http://m.snopes.com/nuclear-mutant-daisies/
47 http://www.ucsusa.org/about/staff/staff/edwin-lyman.html
51
“O Kadar Ender Değil”
Beth Krizek,48 Güney Carolina Üniversitesi’nde bitki biyoloğu, çiçek garipliğinin yayılımdan kaynaklanmasının mümkün olduğuna katılıyor, ama birçok
başka yoldan açıklamanın da mümkün olduğunu söylüyor.
“O kadar ender değildir,” diyor Krizek garip papatyalarla ilgili. “Bunu bahçenizde büyüyen bitkilerde bile zaman zaman görebilirsiniz.”
Öyle de olsa, nükleer felaketin Japonya’da yaban hayatına tesir etmiş olması
muhtemel, diye bildirdi bilimciler Kalıtım Dergisi‘nde 2014’te.49 1986’da
Çernobil50 nükleer felaketinin sonrasında olduğu gibi, bilimciler yayılım sızıntısına yakın civarda kuşlarda, böceklerde ve bitkilerde ölüm oranlarında
artış gözlemlediler.
48 http://www.biol.sc.edu/faculty/krizek
49 http://phys.org/news/2014-08-biological-effects-fukushima-insects-animals.
html
50 http://ngm.nationalgeographic.com/2014/10/nuclear-tourism/
johnson-text
52
Fuji Dağı Kıpkırmızı
Akira Kurosawa’nın Rüyalar filminden
Adam: Ne var? Ne oluyor? Fuji mi patlamış? Ne berbat.
Kadın: Daha kötüsü oldu! Duymadınız mı? Nükleer santral patladı.
Öteki: Altı tane atom reaktörü var. Birer birer patlıyorlar. Japonya çok
küçük, kaçacak yer yok.
Kadın: Hepimiz biliyoruz. Kaçacak yerimiz yok. Ama gene de şansımızı
denemek zorundayız. Başka bir yolumuz yok.
Kadın: Sonumuz geldi.
Adam: Ne oldu ki? Bütün o insanlar nereye gitti? Nereye kaçtı?
Öteki: Denizin dibine. Yunuslar. . . Yunuslar bile terk ediyor.
Kadın: Yunusların şansı var. Yüzüp gidebilirler.
Öteki: İşe yaramaz. Yayılım peşlerinden gelir. İşte bulutlar.
Kırmızısı Plütonyum 239. On milyonda bir gramı kanser yapar. Sarısı Strontiyum 90. Bedeninize girer ve sizi lösemi yapar. Mor olanı Cesium 137.
Üremeyi etkiler. Mutasyonlara sebep olur. Monstrasyonlara sebep olur. İnsanlığın aptallığı inanılmaz. Yayılım göze gözükmüyordu. Tehlikeli olduğundan ona renk verdiler. Sizi öldüren yayılımın ne çeşit olduğunu görüyorsunuz.
53
İşte böyle. Ölümden gelen bir kartvizit. Görüşürüz.
Adam: Durun! Yayılım sizi hemen öldürmez ki. . .
Öteki: Olsun! Yavaş yavaş ölmek daha kötüdür.
Kadın: Yavaş yavaş ölmeyi reddediyorum, yetişkinler ölüyor . . . Onlar yeterince yaşadı zaten. Ama çocuklar daha yaşamadı bile. Hiç adil değil.
Öteki: Ölmeyi beklemek yaşamak değildir.
Kadın: Bize “Nükleer santraller güvenlidir” dediler. “Tehlike insanın kaza
yapmasıdır, nükleer santralin kendisinde değildir. Kazalar yok, tehlike yok.”
Böyle dediler. Yalancılar! Bunun için asılmayacaklarsa ben kendim gidip
onları öldüreceğim.
Öteki: Merak etmeyin. Yayılım sizin için bunu yapacaktır. Üzgünüm. Ben
de ölmeyi hak edenlerden birisiyim.
https://www.youtube.com/watch?v=Zlp5juUe-NY
54
Barış’ın başka biri olması
Annemin notlarından bir alıntı.
“Other”ı karşılayan “Öteki” ile “Başkası” arasındaki farkı gösteren bir örnek
olsun.
Başkası’nda Öteki’nde olmayan bir izafiyet var.
IBF
8.2.87. / 11.45 Muayenehane
...
Dış dünyaya merakını gözlemliyorum. Son zamanlardaki esprin
çaylarda Çernobil sonrası radyasyon çıkınca cetvelle radyasyon
ölçmeye kalkışman oldu.
Geçende babayla bir diyaloğunuz olmuş: Dinlediğim kadarıyla
aktarıyorum
“Ben bu çikolatalı keki severim”
“Başkaları da sever”
“Ben başkalarıyım. Birisi bana sen babana benziyorsun diyince
Hayır diyorum ben başka biriyim”
Ne güzel seni böyle kimlik sahibi “BAŞKA BİRİ” olarak görmek!
55
Barış sen neden böylesin?
Babam açıklıyor, dinleyelim:
Barış bebekliğinde diş çıkarma, emekleme, yürüme gibi aşamaları beklenen sürelerde tamamladı, yani bedensel gelişimi kitaplara uygundu. Ancak konuşması, daha doğrusu tek tek sözcükleri söylemesi beklediğimizden daha geç oldu. Buna karşılık,
doğrudan düzgün cümleler kurmaya başladı. Yarım yarım ya da
bozuk söylediği sözcük de pek yoktu, fakat bizi en çok şaşırtan,
kurduğu uzun ve düzgün cümleler oluyordu. Yaşı iki buçuk –
üç kadarken üç fiilli, bol tümleçli, içinde yardımcı fiiller de geçen cümlelerle derdini anlatıyordu. Konuşurken, özellikle uzun
cümleler kurarken ciddi ciddi düşündüğü bakışlarından belli oluyordu. Kurduğu cümlelerin düzgün olmasına önem verdiği de,
yalnızca bakış ve mimiklerinden değil, bedeninin duruşundan da
anlaşılıyordu. Bazen bir cümleye başlar, birkaç sözcük sonra ya
da ifadenin yarısında duraklar, eliyle sivrisinek kovalar gibi bir
işaret yapar ve cümleyi baştan alırdı. Bu konuşma tarzı eve ya
da bizimle, yani anababasıyla olan diyaloglarına mahsus değildi.
Bunu şuradan biliyoruz: Anıttepe’de gittiği yuvanın öğretmenine bu konuşma tarzını anlattığımızda, öğretmen bize Barış’ın
yuvada da gerek arkadaşlarıyla, gerekse kendisiyle konuşurken
aynı şekilde davrandığını söylemişti.
Barış’ın sözcük dağarcığı yaşına göre çok genişti. Barış iki yaş
civarındayken Yazım Kılavuzu’nu taramış ve anlamını bilerek
kullandığı sözcükleri işaretlemiştim. Saydığımda, yüz elli sözcüğü işaretlemiş olduğumu gördüm.
Caner Fidaner
56
Nerede?
Jean Piaget, The child’s conception of the world
(. . . ) ve zihinde yerlenmiş olur, zira bu sonuca ulaşan (üçüncü aşama) çocuklar önce adın kafada ya da seste olduğunu söylerler. Demek ki “hiçbir
yerde” o adın artık nesnede yerlenmediğini belirtmiş olur. Bu yine ilkel bir
cevaptır ve buna ancak birinci aşamayı bir ölçüde sürdüren çocuklarda rastlanabilir.
ROC (6 12 , bir kız) bu ikinci aşamanın tipik bir örneğidir: “Şimdi söyle
bana, güneşin adı nerede?”—Gökyüzünde.—Güneş gökyüzünde. Ama adı
nerede?—Gökyüzünde.—Nerede?—Her yerde.—Nerede?—Bütün evlerde.
—Güneşin adı burada mı?—Evet.—Nerede?—Okullarda ve dersliklerde.—
Dersliklerin nerelerinde?—Her yerde.—Bu odada mı?—Evet.—Başka nerede?—Köşelerde.—Başka nerede?—Bütün küçük köşelerde (etrafındaki havaya işaret ederek).—Salève’nin adı nerede?—Evlerde.—Bu evin neresinde?
—Dersliklerde.—Burada mı?—Evet—Nerede?—Orada (yukarı tavana bakarak).—Nerede?—Alanda.—Alan nedir?—Küçük yollardan geçilir.—Salève’nin adını görebilir misin?—Hayır.—Ona dokunabilir misin?—Hayır.—Onu
duyabilir misin?—Hayır.” Rhone için, bir alıştırma kitabı için vb. aynı cevaplar. “Ya senin adın nerede?—Evde.—Hangi ev?—Onu bilen evlerin hepsinde.—Burada bu evde mi?—Evet.—Neden?—Çünkü onu söyleriz.—O zaman o nerede?—Okulda.—Nerede?—Köşelerde.—Oradaki evi görüyorsun
(pencereden göstererek) senin adın orada mı?—Hayır.—Neden orada değil?—Çünkü oradaki insanlar onu bilmez.—Eğer buraya biri gelseydi, onlar adının burada olduğunu bilir miydi?—Hayır.—Bilebilirler mi?—Biri söylerse.—Ne zamandan beri senin adın bu odada?—Bugün, daha şimdi.—Ne
kadar süre burada kalacak?—Bu akşama kadar.—Neden?—Çünkü o zaman herkes gider.—Biz saat 4’te gideceğiz. Ne zamana kadar burada kalacak?—Saat 4’e kadar.—Neden?—Çünkü ben buradayım.—Peki diyelim
57
sen gidersen ve biz kalırsak, senin adın hâlâ burada olacak mı?—Evet, o
kalacak.—Ne zamana kadar?—Siz gidene kadar.—Biz gidince senin adın
nerede olacak?—Başka insanlarla olacak.—Kim?—Onu bilen diğer insanlar.—Başka insanlara senin adın nasıl geçer?—Pencereden geçer.—Peki senin adın benim gittiğim evde de olacak mı?—Evet.—Nerede?—Mutfakta
(Roc evin mutfağında kalıyor).—Nerede?—Küçük köşelerde.—Senin adın
bizim kafalarımızda değil mi?—Evet.—Neden?—Çünkü ben onu söyledim
(adımı).—O zaman küçük köşelerde değil mi?—Evet orada.”
Paradoksal gözükmesine rağmen Roc’un fikri gayet sarihtir. Ad artık nesnede değildir ve onu bilen insanlarla ilişkilendirilir. Birinci aşamanın üstüne
büyük bir ilerlemedir bu. Ama henüz o aramızda değildir, seste yerlenmiştir,
konuşulduğu her yerde etrafımızdaki havada kalır. Roc adın bizi takip ettiğini, pencereden gittiğini vb. söylediğinde, muhtemelen harfiyen inandığı
bir şeyi bildiriyor değildir. Sözel bilginin bize eşlik etmesinin başka bir yolunu tahayyül edememesinin nedeni, bu soruyu hiç ele almamış olmasıdır.
Bu örnek şunu gösterir: (. . . )
58
Kağıt Kesiğinin Tedavisi
Üç Bölüm: (1) Kağıt Kesiğini Temizlemek (2) Kağıt Kesiğini
Sarmak (3) Kağıt Kesiğini Ev Çözümleriyle İyileştirmek (wikihow.com).
Kağıt icat olulalı beri kağıt kesiklerinin küçük ama acılı etkisiyle
uğraşmışızdır. Kesik çoğu zaman parmak ucunda olduğundan
diğer sıyrıklardan daha acılı gelir. Ama bir şeyler yaparsanız
kesik olduğunu bile kısa sürede unutursunuz.
59
Bölüm 1: Kağıt Kesiğini Temizlemek
1) Kesiği serin, temiz suyla durulayıp kir ve tozdan arındırın.51 Serin
su kesiğin acısını almaya yardım edebilir.
51 http://www.webmd.com/allergies/itch-relief-11/cuts-scrapes
60
2) Su ve biraz sabunla hafifçe ovun. Yaranıza nazik davranın. Fazla sert
ovmak kağıt kesiğini daha da açabilir.
61
3) Yaranızı serin, temiz suyla durulayıp bütün sabunu geçirin.
— Serin suyla akan bir musluk yoksa, yuvarlak püskürteçlerden kullanın ya
da plastik şişeye delik açıp sıkın.
62
4) Hidrojen peroksit, izopropil alkol ve iyodinden sakının. Bakterileri
öldüren özellikler sağlıklı hücre dokusuna da zarar verebilir. Öyle çok ciddi
zarar vermeleri ender de olsa, iyileşmeyi yavaşlatabilirler.52
52 http://www.consumerreports.org/cro/2012/04/best-treatment-for-cuts-is-not-hydr
index.htm
63
5) Gerekirse kanamayı durdurun. Kesik çok kanıyorsa ya da çabucak durmuyorsa, temiz bir bez ya da bantla hafifçe basınç uygulayarak durdurun.53
53 http://www.simple-remedies.com/home-remedies/bruises/
deep-paper-cuts-home-remedies.html
64
6) Kağıt kesiğinizi kendi başına iyileşmeye bırakın. Temiz tutun. Hava
onu kurutacak ve ertesi gün kesik olduğunu belki hatırlamayacaksınız bile.
65
Bölüm 2: Kağıt Kesiğini Sarmak
1) Unutmayın ki bu bir kağıt kesiği sadece, bir sıyrıktan ibaret. Kendi
başına kolayca iyileşir. Fakat bazen yara bantları acıyı azaltır ve gününüzü
geçirmenizi kolaylaştırır.
66
2) Yüzey alanını nemli tutsun diye ince bir tabaka antibiyotik krem
ya da merhem uygulayın. Yaranın daha hızlı iyileşmesini sağlamasa da
iltihaplanmaya engel olur ve bedenin iyileşme sürecini teşvik eder.54
— Antibiyotik krem ya da merhemlerin kimi muhtevaları ters etkiyle hafif
bir kızarıklık yaratabilir. Herhangi bir kızarıklık işareti görürseniz merhemi
kullanmayı bırakın.
54 http://www.mayoclinic.org/first-aid-cuts/basics/art-20056711
67
3) Kağıt kesiğini sarın. Temiz yara bandı kullanın, özellikle de yara parmağınız ya da eliniz gibi çabucak kirlenen bir alandaysa. Böylece irtibat
kurduğunuz bakteri miktarı sınırlanmış olur. Ayrıca çarpıp yarayı açmanızın da önüne geçilmiş olur.55 Yapışkan bandınızı sıkıca örtün, ama fazla
sıkı olmasın yoksa yaranıza giden kan akışını kısıtlamış olursunuz. Kanınızın
yaraya erişmesini istersiniz ki sizi iyileştirebilsin!
55 http://www.medicinenet.com/first_aid_pictures_slideshow_bandaging_
injuries/article.htm
68
4) Yara bandınızı değiştirin: Eğer bant çok ıslanır ya da pislenirse yara
bandınızı değiştirin. İyileşmeyi teşvik etmek için o alanı mümkün olduğunca
temiz tutmak istersiniz.
69
5) Yara bandını kuru tutamıyorsanız sıvı yapışkan kullanın. Bazı ürünler lokal anestezik sağlayarak acıyı biraz yatıştırırlar. Eczanede küçük deri
yaralarına özgü olanları arayın.
— Super glue ürünleri yakabilir, ama yarayı örterler ve derinin iki yanını
bir arada tutarlar. Bu ürünler doğrudan deriye uygulanmak için değildir, o
yüzden acıtır ve biraz da yakarlar eğer bu yöntemi tercih ederseniz.
70
6) Kesik iyileşmeye başlayınca yara bandını çıkarın. Çoğu kağıt kesiğinde iyileşme birkaç gün sürer. Yara bandını çok uzun tutmak kesiğin
düzgün iyileşmesi için gereken oksijeni almasını önleyebilir.
71
Bölüm 3: Kağıt Kesiğini Ev Çözümleriyle İyileştirmek
1) Kesiğe çiğ bal sürün. Balın çiğ olması önemlidir; eğer pişmişse, antibakteriyel enzimlerin hepsi gitmiş olur.
— Tıbbî yardıma ihtiyacınız varsa ev çözümleri bunun yerini tutmaz. Bu
bölümde anlatılanlar, kimi kaynaklara göre kesiğinizin daha iyi hissetmesini
hızlandırsın diye denenebilecek şeylerden ibarettir. Yine kesiği düzgünce yıkamanız gerekir, iltihapı önleyecek tedbirler almanız (iyileşmemişken yarayı
örtmeniz) gerekir, ve iltihaplanırsa tıbbî yardım aramanız gerekir.
72
2) Kağıt kesiğine birazcık aloe vera jel sıkın. Piyasada satılan jelleri de
kullanabilirsiniz. Aloe veranın iyileşme sürecini hızlandırdığı bilinir
73
3) Yaraya nane sürmeyi deneyin. Kaynar suda bir naneli poşet çayı ısıtın,
sonra poşet çayı kağıt kesiğinin üstüne koyun. Ya da parmağınızı soğuk
nane çayına batırın eğer kesik parmağınızdaysa. Nanenin iltihaplı dokuyu
rahatlatan bir etkisi vardır.56
56 http://www.simple-remedies.com/home-remedies/bruises/
deep-paper-cuts-home-remedies.html
74
4) Sarımsak sürün. Üç diş sarmısağı bir bardak şaraba koyun, 2-3 saat
bekletip çıkarın. Temiz bir bezle günde 1-2 kez kesiğe uygulayın.
75
5) Kesiğinize kalendula merhemi, lavanta yağı, altınmühür merhemi
ya da çay çiçeği yağı uygulayın. Bunların hepsi çoğu sağlık dükkanında
bulunabilir ve yara iyileşmesini hızlandırdıkları bilinir. Bunları günde 2-4 kere
doğrudan kesiğe ya da yara bandınıza uygulayın
Öneriler
— Kesik çok derin görünüyorsa, 30 dakikada kanama durmazsa ya da aşırı
kanama olursa doktorunuzla görüşün. Ayrıca kızarma, şişme, acı, irin akması
gibi iltihap işaretleri varsa da doktorunuzla görüşün.
— Gelecekte kağıt kesiklerinden kaçınmak için parmaklarınızı kağıt kenarlarından kaydırmamaya çalışın. Belirli mesleklerde ya da projeleri tamamlarken
bu zor gelebilir, ama zaman ayırıp tedbirler almak kaçınmayı sağlayabilir.57
57 http://www.simple-remedies.com/home-remedies/bruises/
deep-paper-cuts-home-remedies.html
76
Data virüsü mü yoksa kız basili mi?
Kızlar sadece makyaj, kıyafet, atlar ve pembe şalları düşünür? Öyle mi?
Hiç de bile!
Kızlar en az oğlanlar kadar iyi ve hevesli data delileridir. Ve diğer herkes gibi,
kızlar da yeni zorluklar isterler. Sınırları zorlamayı ve hatta ötesine geçmeyi
isterler.
Sizin için artık yeni Amiga 600 var (pazar öncüsü Commodore’dan).
Varolan en havalı oyunları ve simülatörleri onda oynayabilirsiniz.
Ama Amiga bundan çok daha fazlasıdır. Binlerce işlevi sayesinde böyledir.
Mesela ev ödevinizi düpedüz maceraya çevirir.
4000 rengiyle, 16/32 bitiyle, çizim programları ve stereo sesiyle, yazılar yazabilir, hesaplamalar yapabilir ve önceden ancak hayal edebildiğiniz yollarla
havalı resimler yaratabilirsiniz.
Amiga’yı 40Mb harddiskli ya da harddisksiz olarak alabilirsiniz (harddiskli
versiyonda heyecan veren bir sürü program önceden yüklenmiştir).
Ve o kadar basittir ki onu herkes anlar. Oğlanlar bile.
AMIGA: Commodore’dan
Kendine ait bir sınıfta!
77
Download