2 O CC.\i: ES9 ATATÜRK ÜNiVERSiTESi .İSLAMI. İLIMLER FBüLTESI DERGISI 3. Sayı (Fasi!kül 1- 2) Sevinç Matbaası, Ankara. 1979 İSLAM HUKUKUNUN KAYNAKLARI AÇlSINDANKiTAB-I MUKADDES ( 1) Y·a z an Prof. Dr. Muhammed HAMiDULLAH Çeviren Dr. İbrahim CANAN Hepimiz biliriz ki, İslam akldesine göre, Allallı, bizi varlığı­ mızın devamında muhtaç ·olduğumuz maddi nimetlen1yle .kuşatıl­ mış kalmamış, sonsiız rahmetiyle, ruhi ve mahayatımızcia sırat-ı müstakim üzere olmamız, doğru yoldan ayrilmamamız için gerekli vasıtalan da ve:rımiştir. Bu cümleden olarak yaratmakla nevi olarak Allah, insanlara zeka ve vicdan vermekle yetinmeyip, beşer cemiyetine, bizzat aralarından seçmiş olduğu kimselerden sayısız peyıgamberler göndermiş, milletine tebliğ etmek üzere bunların her birine emir ve yasaklanm vahyetmiştir. İlahi vahye mazhar bu peygamberlerin ilki· Hz. Adem, sonuncusu da Hz: Muhammed'dir ki Kur'an onu, «Hatemu'n-Neıhiyyin» (Pey;gamberlerip. mührü) olarak tavsif eder (2). Şu halde müslümanlara, sadece kendi peygamberleri Hz. Muihammed'e ·değil, oııdan önce gelip. geçeniere de )man etmeleri gerekmektedir. Buıılann sayısı binlerle ifade edilmektedir. islamı kaynaklar sadece Hz. NUh'un değil, Hz. Adem ve Şit aleyıhimusselamlann da Allah'tan kaanuiı kiüıpJarı (suhuf) aldıkiarına inanır. Bil-diğimiz üzere Kur' an, mensub olduğu milleti irşad. için · va:hye mazhar olan kimseleri ifade etrrn.eık maksadıyla aynı manaya (1) Bu makale, France ·İslam mecmfıasJ?ın Eylül 1967 tarihli sayıs:ııda neşredilmiştir. (2) Kur'an, Ahzab 33/40. 379 gelen muhtelif kelimeler kullanmaktadır: Neb! (haberci, peygamber), ResUl (elçi, gönderilen), Mürsel (elçi, gönderilmiş). Kur'an bunlardan 25 tanesini zikreder ve iki ayrı yerde de: «Biz sana bunlardan. bazılannın hikayesini anlattık;, bazılarının hikayesini de hiç anlatmadık» der (3). Yine Kur'an'da: «Korkutucu (nezir) gönderilmeyen hiç bir ka'VIDin bıraıkılmadığı~ ( 4) tasr!h edilir. Ke. za şu ayetleri de okumak!tayız: «Her ·kavme bir rehber (hadi) (5), « ... Sonra Allah müjdeleyici (müıbeşşir) ve korkutucu (münzir) olarak peygamberler yolladı ( 6). Bu durum, kapıyı açıik: bırakıyor ve Müslüman'ı İslamdan ön- ce gelmiş vahdaniyet esasına dayalı bütün di'Illerin kurucuları karşısında hürmetkar olmaya meobur ediyor. Hatıta müslüman, Kur'an'da ismen zikredilmemiş, şu veya bu kimsenin vahye mazhar olmuş olabileceğini söyleyecek sev1yede olmasa bile bu hürrilete meobfudur. Bu manevi rehberler mevzuu.nda Kur'an vahyedi1m1ş kitaplardan bahseder. Allaih tebliğatını bir melek vasıtası~la vahyeder ve bu tebliğat, umumiyetle mukaddes kitaplar suretinde muhafaza edilir. Kur'an bunlardan bir çoğunu zikreder. Mesela Sulmf-i İh­ ra:him, Hz. Musa'nın Tevratı, Hz. Davfrd'un Zebur'u Hz. İsa'nın. İncil'i (kaydedelim ki İncil Kur'an'da daima mi.ifrettir, çoğul sigası yoktur, ıtakdis edilmiş dört İncil hiç söz konusu değildir. Diyebiliriz ki Kur'an'a göre bu tabir, kavmine tebliğ etmesi için Hz. İsa'ya gelen ilahi tebliğatı ifade eğer, bırnun yazı ile tesbit edilmiş veya edilmemiş olması pek o kadar mühiım değil). Kur'an'da oldukca manidar bir diğer tabir daha mevcuttur: «Zülbürü'l-Ervvelinıı (yani evvelkilerin kitabları). Bu tabir gadb bir şekilde Brahmanların kitaplarının adı olan Purana'yı ifade etmektedir. Zira Purana lügat yönünden evelkiler, eskiler manasma gelir. Ayrıca Kur'an'da, bizzaıt Kur'an da söz konusudur. Mademki kendi kitapları Kur'an bunu k~ndilerine söylüyor, öyle ise Müslümanlar, ınırıldanma ve çekinıneye maıhal bırakma­ dan eskilerin bütün bu kitaplarına inanırlar. (3) ( 4) (5) (6) 380 Kur'an, Kur' an, Kur'an, Kur'an, Nisa 4/164; Mü'ınin 40/78. Fa tır 35/4. Ra'd 13/7. Bakara 2/213. Akldeleri tasvir eden (.kelEmıi) kitaplarıda müslümanların bu inanç ve mefhfunları münakaşa edilebilir. Dinler arası münazara· larıda (polemik) bunlardan bahsedilip enine boyuna tartışılabilir . . Her hal u karda bu 'melihumlar hukuki sahada da büyük bir eıhemmiyet taşırlar. Bu noktada şu sual karşımıza çıkmaktadır: İslam öncesine ait bu kitapların İslam nazarındaki hukuki statüç;ü nedir? · KAANÜN VE VAHY Allah, insanın herçeşit fiziki duy;gu ve idraklerıinin ötesinde-dir. Buna rağmen Kur'an, Allah'ı insanlara tanıtma konusunda beşer ~ilinde mevcut olan meiihfunlardan kıralın kölesi karşısında . ihraz ettiği durumu ifade ederileri seçti. Bir taraftan Allah Mı1lik'tir (hükümdar) ve O'nun mülk'ü {kıralhk ve ıkıraliyet), Beyt'i (Saray), Arş'ı (taht), Cünud'u· (ordular) Hazıüııi (hazineler) var. Diğer taraftan da insanların hayatları boyunca işledikleri arnellere göre Raıblerinderi maruz kalacakları mükafat ve mücazat söz konusudur. Öyle ise hayatın sonunda neşr (yeniden dirilme), Haşr (toplanma), Hisab (hesaba çekilme) ve mizan (bir arnelin iyi veya kötü olduğunu tam olarak tayin için terazi) mevcuttur. Ayrıca şah:id ve meşhfı.d (şehadet eden ve şehadet edilen) m~vzfrbahs­ tır. İlahi adalet eksiksiz ve mükemmeldir: Her ferde, işlediği iyi ve kötü arnelleri anında yazmak için, iki meleık tahsis edilmiştir (7). Hesap gününde, tutulan bu dosyalar Hakim- Allah'ın önüne çıka­ rılrrnakla kalmayıp, aynı· zamanda Allah, insanın her organına, yaptığ~ işleri bizzat Itiraf etmesi için konuşma imkanı verecektir (8). Ş~ası mulıakkak ki bu hesap,· ilahi e~irlerin insan tarafından veya ihlal ediLmesi nokta-i nazarından yapılacaktır. Zira Allah istek ve arzularını ilahi kitaplar suretinde insanlara tutulması tebliğ etmiştir. Bu durUıiD:da şu sualle karışılaşııyoruz: «Niçin bu kadar peygamber ve vahyedilmiş ·kitaba ihtiyaç var? Allah geçmiş ve geleceğıi bildiğine göre tek kitap tek peygamber kafi değil mi?» Bu sualin cevaıbı pek o· kadar zor değil: . (7) (8) Kur'fuı, İnfitar 82/11. Kur'an, Fussilet 41/19-21. 381 Her şeyden önce bu, insamn kendi hatasıdıF. Zira ilahi tebliği muhafaza etmiyor. (Mesela yazıyı bilmediği için yazı ile •kaydedemiyor;' eziherden bilenler de bunu e:zıb~rleyen birini yerlerine koymadan ölüyorlar. Hatta yazının icadından sonra bile, sadece yangın, su baskını, zelzele gibi afetler bu tebliğin kaybolmasına sebeb · oLmuyor, beşer cemiyetinde vukfıa gelen kardeş kavgaları inançsıziatın eliyle bu tebliğin iradi olarak imhasına sebep oluyor. Diğer taraftan titiz olmayan din adamları tarafından yapılan tefsirler, ve hatta tashihler "ki taib.riıfler de bunun sonucu ortaya çıkmakta­ dır- mukaddes metnin aslının kaybolmasında sorumludur. Binnı;­ tice Allah tüıkenmez keremiyle · tebliğ gönderme işini yeniler). / Diğer bir sebeb de insan tabiatıdır. Çemiyet mütemadi bir terakki içerisindedir. Muhitin taıhavvül edip değişmesi, ilmi ve maddi terakkiler, hayat vasıtalarının ve beşeri diğer şeylerin maruz kaldığı değişiklikler, en azından, hatt-ı hareket tarzlarında cari eski . hiaidelerden bazılarımn değişmesini talebeder ki bu durum kaanfı.n koyucu olan Allah'ın haşa kararsızlığindan veya ·keyfi davranışından ileri gelmez. Bu durumda Allah fikir değiştfrmiş de olmuyor, bi!akis insanlarda husule gelen deği,-şmeler, daima insan. ların iyilik ve saadeti için kaanfınlarını değiştirmesini Allah'tan talebediyor: · Hülasa, pe)'igamberlerin ve ilahi kitapların çokluğurnun sebebini izi:l.h kolaydır. Duruım böyle olunca, aynı bir konu hakkında, (aynı Allah tarafından vazedilıniş ıo1malan hasebiyle) aynı menşeden gelen bir çok kaanfın mevcutsa bunlara uymada mü'ınin ve mılti ldşinin vazifesi· nedir? Bu sual karşısında, en azından bir hukukcu için, hiç bir zorluk mevcut değildir. Zira birbirini taldp eden kaanfınlar ya mütenakızdır, ya tamamlayıcıdır, ya da önceldlerin tekrarıdır yani lüzumsuzdur. Tenakuz ve te'lıf imkansızlığı halinde, bunlardan birini tercih zorunluluğu hasıl olursa tariılı bakımdan en son gelmiş olan meriyette kalır ve_ bunun tatbik edilmesi gerekir (tıpkı, aynı parlamentonun çıkardığı biFbirıini takip eden kaanfınların uygulanmasında olduğu gibi). Aksine eğer iki kaanfın . da birbirini tamamlıyorsa bu durumda ikisi de mfıteberddr ve ikisini de ·tatbik etmek gerekir. Tekrar halinde, ister eskisi ilga edilsin, ister her ikiSi de kaynaştırılsın, _isterse ikisi de beraberce · tatıbik edilsin bunlar aynı şeydir ve netice olarak aynı kapıya çıkar. 382 ' BizZat İslamı ele alarak şunu bir kere daha ~hatırlati:ılım ki, Kur'fuı, isimleri zikredilnıeyen eskHere inmiş olanlar meyanında Hz. İbrahim'e inen Suhuf'un, Hz. Musa'ya inen Tevrat'ın, Hz. Davud'a inen Zebiı.r'un ve Hz. İsa'ya inen İncil'in semav! vasfını ka- bill eder. Biz burada tetıklkimizi KJ.tab-ı Mukaddes'le tahdid edip,· onun dışına çıkmayacağız. Yapılan aynı açıklama tam tarnma diğer v:ahyedilnıiş -kitaplar için de muteberdir, onlara da tatblli: edilebilir. Önürnfude aşağı yukarı aynı_ asra ait iki usill-i fıkıh kitabı var. Biri mutezili olan Abdu'l~Hüseyn el~Basri (v. 436 H.) tarafın­ dan yazılmış olan K1tabu'l-Mutemed (Uaanas, 1964-5), diğeri de sünn! bir hukukçu olan Sarahs! (v. 483 H.) tarafından yazılmış olan Temhidu'l-Füsul fi'l-Usill (Haydarabad~Deken) 1372). Bu müelliflerden her biri, islamı teşriatta Kıitab-ı Mukadcles'in yerini belirtmek için birer bab tahsis ederler (Bhei'l-Hüseyn için: S. 899-907 ve Sarahsi için: 2,99-105). Her iki eser, İslam Peygambe. ri'nin, kendinden önce gelip geçmiş pey;gamberlerin kaanununa uymak zorunda olup olmadığını öğrenımek için, aıynı meseleyi araştırmı~ olan selefierinden söz ederler. Ebu'l-Hüseyn'in mutezilile_r hakikıiıda bize sunduğu malfunat (s. 900): «Peygamberimiılln, kendisine peygamberlik gelmeden önce, kendinden evvel gelip geçmiş pey;gamberlerin şeriatma t8ıbi olup olmadığı şualine gelince, buna bazıları evet, bazıları da hayır diye cevap verdi. Diğer bir kısmı · da süikfıtu terelli etti. Kadı'l-Kudat Abdu'l-CeblJar'ın rivayetine göre Şeyh- Ebu Haşim bazı meseleleı:e (yahut «bazı bablarda» mana mübhe:rp_) cevap vermekten kaçındı. Hz. Muılıamrned'in pey:gamber olduğu devirdeki durum için bazıları: «0, kendinden önce gelmiş olanın, her hangi bir delille . hariç tutulmaanış olan kaanunlarına uymak zorunda idi» dediler. ·Bazıları da: «Asla buna ·mecbur değildi>> dediler. Hz. Peyıgaımber'in daha önceki şeriata uyması gerekirdi diyenler kendi aralarında ihtilaf ederler, bazıları: «Hz. İbrahim'in k~anfrnuna uymak zorunda idi», bazıları da: «Hz. Mfrsa'nın kaanununa uymak zorunda 1di. .. derler». şöyle: Sarahsi bize Sünni hukuıkçuların görüşlerini açıklamaktadır (2,99): «Alimler bu konuda ]htilM ettiler. Bazıları: «Herhangi bir peygamber'in getirmiş olduğu her bir kaanfrn, bunun ilga edildiğine dair bir alarnet olmadığı müddetce ebediyyen meriyettedir. Her 383 yeni gelen (peygamber de) her hangi bir kaa1denin ilgası kesinleşinceye kadar eski kaanunu kendi kaanünu olarak tatbik etmeye mecbürdur» demiştir. Bazıları da: «Her peygamber'ip_. kaantinu ·kendinden sonra bir diğerinin gelmesiyle sön bulur. Yeni gelen eskıisini tatbik etmek mecbüriyetinde değildir. Ancak eskinin devam edeceğine dair bir delll mevcutsa o zaman buna uyar. Mezkür delil de yeni gelen peyıgamberin bu husustaıki açıklamasıyla tahakıkuk eder» demiştir. Bir üçüncü gurup ise: «Bizden önceki şeria:tler, tıpkı kendi peyıgamlberimizin şeriatının bir parçası ınıiŞ­ cesine uymamız gerekİneiktedir. Bu vücub, ('bu eski şeriatte!f1 herhangi bir meselenin neshini ifade eden bir delil olmadıkca ·cıl.ridir.» demiştir. Bu son guruba giren müell!fler, bizdan önceki şeria·tler mevzuunda eski dinlerin mensublarının (Ehli Kitap) rivayet ettikleri .ile, bu diğer cemaatlerde mevcut mukaddes kitaplarm tilavetine dayanarak müslüırnanlann yaptıkları rivayetler ve bir de· bizzat Kur'an ve had1s.te eskıi kitaplarıdan ziikir olarak gelen rivayetler arasmda bir tefrik yapmazlar. Fakat kanaatimizce en doğ­ rusu Kur'an ve Hadiste bizden öncekilerin kaahunu diye rivayet edilenler hakkında neshe dair kes.inlik hasıl olmadıkca, bunlar sanki kendi peygamberimizin şeriartının bir parçası· imiişeesine bunları ta1ıbikle yükümlü olduğuınıuru söylemektir. Fakaıt diğer cemaat1ere mensub olanların rivayetleriyle bilineniere veya bu cemaatlerin kitaplarından müslümanların okuyanııle rivayet etmiş oldukları şe.ylere (:bunların sıhihatini ısbatlıyacak çtelll olmadığı için) uymaik gerekmez». Bu iki müelliften ne heriki ne de öteki mezkür kategorilere · giren alimierin kimler olduğunu ismen belirtmezler. Her hal u karda daha Ebu Haşim (v. 321 İL) bu problemi vazetıniştir. iDDiANIN DAYANAKLARI İslam öncesi ilahi şeriatlerin, İslam hukuku için bir kaynak teşkil şu edebileceklerini söyleyen klasiık müellifler ayetlerine dayanmak:tadırlar: 1. Kur' an, şu ayette, Allah'ın Tevrat'ta Kur'an-ı bazı Kerim'in kaaideler vazet- tiğini haber verir: «Biz onda (Tevrat'ta) onların üzerJ.ne (·şunu da) yazdık: Cana can, göze ·göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe 384 diŞ (karşılıktır, hülasa) bütün yaralar birbirıine kısastır ... » (9). İmdi, kısası kabul eden İslam şeriaJtı, bunun, Tevrat'ın bir hüıkmü oldu~u beyan eden şu mezkılr ayetten ahnımıştır. 2. Bir başka ayette Kur'an muh:San .olmayFın zanilere vurul.ması gereken kamçı adedini beyan edel.·, f~kat ıiıuhsan olan · zaniler hususunda susar (10). Hz .. Peyıgamber, kendi zamanında husfıle gelen müıteaddid hadiselerin hepsinde muhsan zaniler için recmetme cez~sı uygulamıştır. Halife Hz. Ö~er, Hz. "Peygamber'in bu tatbikatma atfen, Buhari'nin ıı.ivayet ettiği üıZere (ll} şunu söyler: «Recm Allah'ın emrinde gelmiştir ( er~Recmu fi kitabillah), bunun kitapta yokluğu kimseyi aldatıp saptııırrıasıİı ·ha.». Bazı müel1ifler -ki .gerçeği söylemek gerekirse bana da ö~le geliyor-, ·bu sözünde Hz: Ömer'in Tevrati kasdettiğ1ni düşi,iıımüşler.dir (12). Sara:hs1 ' Hz. Peygamberle ilgilıi başka- rivayetlere dayanarak aynı neticeye varır (13') ve der ki: «Kur'an, Kitab-ı MUJkaddes'in ahıkıl mı:ri.ı kısmı olaralk tashlh etmek için vaz:ıh olarak kaanun ko;ydu, falcat bu eskt şeriatten te'yid ettiği kaanfuılar hususunda ise sükfıt etti.» 3. Kur'an (14), Kuzey Araıbiıstan'da yaşayan Salih Peygamber'in mucizevi devesinin hikayesim anlatır ve bHdirir ki.: Alılaıh . bu deve ve halkın diğer hayvanlannın mevcut· içilebilir suyu paylaşmalarını emretmiştir. Müslıüman hukukçular su hususuııdaki .or.takların (şerik) haklarını beyan ederıken bu ayete, yani İslamdan önce .gelmiş· olan bir peyganiıberin şeriatından olan bu kaanuna a:tıfta bulunurlar. 4. Bir pey;gamber ölüıp, yerine Aıllah bir başkasıni göndenince ölenin peygamberlik vasfı ondan alımnaz. Bu sebeble müslümanlar, bütün eski ilaibi tebllğcilerin peyıgamberlik vas.fını tanımaıle rriecburiyetindedirler. Kur'an da böyle emreder: « ... her biri Al~ lah'a, O'nun meleklerine,· kitaplarına, peygaımberlerine, inandı.. «O'nun (Al!lah'ın) peygamberlerinden hiç birini' diğerlerinin arasmdan ayırmayız (hepsine inanır~) ... » derler» (15). İmdi, bir pey (9) . (10) (ll) (12) (13) (14) (15) Kur'fuı, Maide 5/44-45 . Kur'an, NU:r 24/2. · Bubari, 86/31. Bakınız, Deteronorn. 2~, 20-77; Levıililer 20, 10-12. Sarahsi, Temhldu;1-Fusı11 fi'l-Usul, Haydarabad•Deken, 1372, 2,100. Kur' Hacc 26/,153; Kamer· 54/28. Kur'an, Bakara 2/285. an, 385 gamber tarafın.dan getirilmiş olan· ilahi ·tebliğ,· getireni Jlmüş ve yerine yenisi ikame edilmiş olsa bile ilahilik vasfını kaybetmemeye_ daha çok layıktır. ' . S. Kur'an sıkca, eslci kaanCınların müslümanlar için taşıdığı icbarl vasıftan söz eder. Mesela Şu'aTa suresinin 13. ayetinde şöyle buyrulur: «0, «dini doğru tutun, onda tefrikaya düşmeyin» diye (asl-ı) dinden hem NUh'a tavsiye ettiğini, hem san,a vahyeylediği· mizi, hem İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya tavsiye ettiğıirrıizi sizin için de şeria:t yaptı. .. ». Keza Al-i İırn.ran suresini~ 95. ayetiyle, Nahl suresinin 123. ayetinde: «Muvahıhid bir müslüman olaraık İbralıim'in dinine uy ... » denmektedir. Keza Fatır suııesinin 31. ayetinde: «Sönra biz, o kitabı kullarımızdan (beğenip) ·seçtiklerimize (yani müslümanlar-a) miras bıraktik. .. » Bu ayette müfrıim olan· husfi~ kıraliyetin değil, Kitab'ın teıvarüs edilmesidir. Bir diğer ayette: «Şüphesiz ki Tevrat'ı biz indirdik ki onda bir hidayet, bir nür · vardır. Kend1sini (Allah'a) teslim etmiş olan (İsrail) peygamberler (i), Yahüdllere aH davalarda) onunla hükmeder (ler )di...» (16). Buradaki «•peygamberler» tfııbiri «mu1:lak» olması hasebiyle Saraliısı İslam peygamberini bile buraya dahil etmede tereddüd etmez. Şu· halde, Hz. Muhammed açısından burada kastedilen şey, yahudi tel;>aa için İslam hükı1rnetinin Kit8.,b-ı Mukaddes kaanunlannı tatbik etmesidir. Bu çeşit ayetler meyanında en çok zikredileni ve . en ehemmiyetli. olanı En'fun süresinin 83~90. ayetleridir. Burada -Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Davud, Hz. Musa, Hz. İsa vs. gibi.18 isim z~kredildi·kten ve bunların hepsinin Allaılı'ın tebliğcileri olduğu te'yid edildikten sonra bu ~aihi:S şöyle nihayete er~r: «Onlar (o peygamberler) Allah'ın hidayet ettiği kimselerdir. O halde sen . de (ey Muhammed) onların gittiği doğru yolu tuıtup ona uy.» 6. Kur'an'ın, eski kitapları ş8.,hit olarak zikretmesi de aym şekilde mfuıidardır. Mesela: «Şüphe yo1,clci o (Kur'an) daha evvelkilerin kıtaplannda da vardır» (17). Keza: «Ami.dolsun, Tevrattan sonra Zebür'da da yazmışızdır ki arza (ancak) saHh kullanın mirascı olur» (18) .. Bilindiği üzere burada Mezmfırlar' daki bir ayete atıf yapılmaktadır (19). Daha ehemmiyetli olanı birçok seferler ( 16) ( 17) (18) (19) 386 Kur' an, Maide 5/44. Şuara 26/96. Enbiya 21/105. Mezmurlar 37/29. Kur' an' da, bizz&t Kur'an'ın .veya Hz. Peygamber'in Kitab-ı Mukaddes'in tasdikcisi (musaddl!k) olduğunu.birçok defa ifade eden ayetlerdir (20). Misal olarak Maide •Sılresindeiı bir ayet zikredelim: «(Haıbibim) sana da hak olarak ki:taıbı (ı:Kıur'an'ı) -kendinden evv~l­ ki kiitap(lar)ı tasdik edici (ve doğrulıtucu) ve ona kwşı bir şahid olmak üzere-. gönderdik. O halde (bütün ehl-i k~ tap) aralarında Allah'ın sana indirdiği ile hükmet, sana gelen hakikatten (dönüp ~de) onların heva (ve heves)lerine uyma» (21). 7. Bilindiği üzere, Kur'an da İslam öncesi eski çağlara ~it pekçak hi·kayeler mevcuttur ki bunlardan bir kısmı ancak zamanımızcia değerlendir.ilebilmiştir. Mesela Kur'an Eşmuil (Samuel) . peygamber'in ·hikayesini anlatır ve bu meyanda İsrail kavmine bir hükümdar tayin etmesi için Allfrh'a nasıl dua ettiğini ve. bir pey.. gamber'iri var:lığına ragmen Talut'un kıraliyet vazifesini nasıl üze-· rine aldığını vs. anlatır (22). İslam da dini ve siyasi. iktidarların ayrılmasımn meşruluğu lehinde delll elde etmede 'indelhace bu hikayeye müracaat edilmiştir. Keza bir başka sürede Saha Melike- , sinin (ki İslami kaynalda·r Belkls derler) hikayesini, bunim Hz. Süleyman'ın dinine :ihtida edişini anlatır (23). Hz. Süleym::'m'ı müslümanlar peygamber kahCıl eder. Kur'an'ı Kerim'in metni Belkis'a şunu söyletir: «0 C::Belkis) dedi ki: Ey Rabbi.ıiı hakikat ben ken. dime yazık etmişim, Süleyman'ın maiyyetinde alemierin Rabbi ~lan Allah'a teslim oldum (müslüman oldum)». Bhl-i Sünnet ~lim­ leri bu hikayeden, yakın zamanda, müslüman bir kadının müslüman bir devletin. reisi olabileceğine dair delil çrkarmışlardrr (Bu istidlal, Fatıma Cinnah hamının Pakistan Reisicumhurluğuııa adaylığını desteklemek için yapılmıştır. Yeri gelmişken ilave edelim ki, Hz. Pey;gamber'in Sasani kıraliçesi ·ile ilgili olarak ifade etmiş bulunduğu meşhur yasak İranlılara gelecek. bir belanın mucizevi bir surette önceden ih!bandir, }ioksa bu, müslümanlar için ·belli bir yasağı ifade etmez (24). · · (20) Mesela Bakara 2/41; 91.101; 'Al-i İmrfın 3/3; Nisa 4/47; Mfıide 5/48; 35/31; Ahkil.f 46/30. Maide 5/48. Bakara 2/243-251. Nemi 27/16-44. İran· tahtına, ölen kıralın kızının geçirildiğini duyan Hz. Peygamber: «Kadını başa geçiren· bfr millet iflah olmaz» buyurıimştur. (Buhar!, Fiten 18) (çevlrenin notu). Fatır (21) (22) (23) (24) 387 mr iltı f! i. 8~ . Kur'an dışında Hz. Peygamber'in sözleri daıha az müsbet değildir. Bir misai vereİim. iBuharl'nin bir rivayeti (25) Hz.· Pey·gan:ıber'in saç bırakma tarzından bahseder ve İhnu Abbas'ın şu rivayetini verir: «Müşdk (aTaplar) saçlarını bir· çizgi ile ayırırlardı, yahudiler ise ( eıhl-i kitap) . saçlan ayırmaksızın bırakırlardı. Hz. Peygamber, Allah tarafından va'hy gelmemiş, olan hususlarda yahudi ve hıristiyilnlara uygunluğu severdi. Böylece, bidayette, saçlarmda ayırmaya yer vermezdi, bilaıhar~ ayırdı» (26). İTiRAZLAR Fukaıha'dan, Hz. Peygamıber'in, geçmiş ümriıeıtlerin şeriatma edenler şu :mıüteakip hadisiere dikıkat çe- uymuş olac~ğını inık:ar keder: a) Kur'an~ı Kerim der ki: «... (Ey Musa'nın, İsa'nın, Muhammed'in üınmetleri) sizden her biriniz için bir şeriat, bir yol tayin ettik»· (27). Öyle ise her yeni peygamıber, · selefiİıin şeriatını ilga eder. Nitekim Hz. Nuh'un: şeriatının yerine Hz. İbrahim'in şeriatı, Hz. İbrahim'inkinin y.:::rine Tevrat, Tevrat'ın yerine İncil geldi. Şu ha}de mantıki ·olarak Kur'an'ın da İncil'in yerine geçtiğine inanmak gerele Nitekim, Tevrat)conı.tsunda Kur'an Çok vazı:htır: «Biz Milisa'ya ·da kitap verdik ve o (kitabı) <<Benden lbaşka hiçbir veldJ tutmayın» ·diye İsrail oğulları için bir hidayet (rehiberi) kıl dık» (28). Kur'an, Keza, Hz: İsA konuslında da: «Onu İsrailoğullarına peygam~ · b er göııder:diık. .. »der ( 29). b) · Hz. Peygamber'in (A.S.) gerek bi'•setten önce ve gerekse sonra,· kaa~fınlarının ne nı.duğunu sormak için Yaıhudi ve Hıristi­ yanlara. müracaat ettiği· görülmemiştir. Bu husus o kadar kesin ki Hz: Mu'az'ı Yemen'e vali olarak gönderdiği zaman ihıtıilafları nasıl halledeceğini sordu ve Hz. Muaz'dan şu cevabı aldı: «Ben Allah'ın kitabı (Kur'an) ile hükmedeceğfuı, orada 'aradığımı bulaıİilazsam Reslllünün (Muhammed) Sünnetine göre hükımedeceğim, orada da bulamazsam kendi içtihadımla hükmedeceğim». Bu cevap üze(25) (26) (27) (28) (29) 388 Buılıari, 63/50, Nu. 4. . Buhar!, 77/70, Nu, 1. Kur'an, Nisa 5/48. İsra 17/2; Secde 32/23. AI..i İmrfm 3/49. Karşılaştır: rine_ Hz .. Pe)Tıgamber onu takdir etti ve asla «Kitab~i Mukaddes'e de müracaat et» demedi. (30). Aricak meşhur bir hadise var. Burada iki gurup Yahudi'nin, bir zina hadisesini halletmesi için Hz. Muıhamıııed'e müracaat ettikleıini görüyoruz. Hz. Peygarrnber Kitab-ı Muıkaddes'i getirtir ve suçlu çifte,· Tevrat'ta yer alan recm cezasını tatbik eder (31). Fakat yine de kaydedelim ki bu .hadisede her iki tarafı da yahudi olan bir dav& söz konusudur ve • Kur'an (32) "dahi Tevrattaki hükümterin YaJhfıdilere, İncil'deki hükümlerin de hıristiyanlam tatlbik edilmesini emretmektedir. Hz. Peygamber tarafından .iki müslüman· arasındaki i•htilafın hailinde Kitab-ı Mukaddes'e atıfta bulunduğu tek hadise mevcut değildir. · Bunların muhallfled, yani Kittl!h-ı Mukaddes'in İslam hukukuıla kayna1k olabileceği fikrini benimseyenler cevaben derler Id «a» maddesindeki ltirazda, ayeti, her iki pe)Tıgamber tarafından gert:iril:rrllş oLması için kaanfınların bir-birine z:ıd olacağı istikametıinde anlamamak gerek, zira bizzat Kur'an-ı Kerlrr:ı başka yerde . ·eski peygamberlerin yolunu takiıb etmeyi emretmiştir.' Mezıkur &yeti, ıher peygamberin kendine has. biT şeriatı ·_bulunacağı; bu şeria.tın da kısmen daha evvelkillin teıkrfm, kısmen de ilahi vahyhı sonuc~ olarak eskinin yerine geçecek yeni şeylerden ibaı;e:t bulunacağı şeklinde anlamak· gerekir. Diğer taraıfitan, eğer bir kitap İsrail oğulları için iyi bir rehıberse bu durum onu başkaları için de, aynı şekilde, iyi· olmaktan hariç tutmaz, zira mezkfır lcaanfrn Yaıhfıdi menşeli olma-yıp ilahi menşelidir. «b» maddesindeki i·tiraz için yukarıda 1O. delilde ( 33) zikrettiğirrniz hususa havale ederler. NETİCE Saraıhsi'nin de ·çok yerinde olarak söylediği gibi, gerçek tutum şu .olmalıdır: Es'ki .peygamberlerin kaanCınları iJö · şarta bağlı olara:k İslam için de. mfıteıber olmaya devani etmektedir: 1 - Onlar Kur'an ve Hadis'le ,neshedilrı:nemiş· olmalı. 2- Şu veya bu esld (30) (31) (32) (33) Burada Ebü'l-Hüseyn'i zikrediyomz (s. ·903). Fakat bu meşhür hadi'sin bütün 'kaynaklan ve üzerine yapılan derinlemesine l:ıir inceleme için Zahrdu'l-Kevseri'nin «Haclisu Muaz İbni Cebel fi İctrhadı'r-Re'y,; .adlı makalesine bakılabilir (Makalatu'l-Ke,,ser!, Kahire, s. 60-64). Bullan 97/51. Kur'an, Ma>ide 5/42-50. Makalede 8 delil mevcuttur, 10. delil mevcut değildir.· 389. ka~1fınun sıhhatine delil mevcut olmalı. H;z:. Nuh ve Hz. İhrahiın'e gelen Suhuflarda ~lduğu gibi, eski kitaplara sahip değiliz, elimizde mevcut· deği·lıdir. Tevrat'a gelince, Kur'an bunun s:clllıatini reddeder (34). Muhtemelen Nebuık:adnezar ve Ti!tus tarafından icra edilen mükerrer imha.ların sonuçlarına atıfta bulurimaktadır. Hz. İsa'mn teşriatma gelince, bu hiç bir surette, Tevrat veya Kur'an gibi, kitap halini alabilrn:ı;si ·için bizzat Hz. İsa tarafmdaiı. yazdırıl­ madı. Hıristiyanlar, bizzat Hz. İsa tarafından emredilmiş olmaksızın Havarileıin yahut onların muakkıblarımn kendi teşeıbbüsle­ riyle kaleme almış oldukları 'H:z. İsa'nın tar.i!hçe-i · ılıayatiarına sa· · hiptirler. Bu tarihçeler gerçi Hz. İsa'nın sözlerıini :ihtiva ederler. ama karışmış olan başka şeyler de mevcuttur. Diğer tarafıtan İnciller umumi emirler verir, bunlarda müşahhas kaanunlar mevcut değildir. Hz. İsa, Matta'nin da zikrettiği üzere (35) Tevrat'a uymuştur. Konumuzsı. son veririken şunu da belirtelim ki, Kur'an-ı Kerim ve Hadis-i· şerifler müslüman hukuık:çuların,in ihtiyacına kafi ve . vafidir. Onlar Kitab-ı Mukaddes' e _atıfta bulunma hususunda mütereddirler. Zira Kur'an şövle der: « ... Benim rahmetim ·her şeyi kuşatmıştır. Onu (rahmetimi, küfürden masiyetten) sakınmaıkta, zekatı vermekte, bir de ayetlerimize iman etmekte olanlar (yok mu?) .işte onlara has olmak ÜZere tesbit edeceğim. (Onlar) nezdledindeki Tevrat ve İncil'de (ismini ve sıfatını) yazılı bulacakları üı:nımi nebi olan o Resul' e (Muhammed) tabi olanlardır .. -o, kendilerine iyiliği emrediyor, on.Jarı kötülükten nehyediyor, onlara (nefislerine haram kıldıkları) temiz şeyleri hela.I (helal ;kıldıkları) murdar şeyleri de üzerlerine haram kılıyor. Onların ağır yüklerini, sırtlarında olan zincirleri indiriyor 0 .... » (36). Böylece müslüman hi.ıkukçular,· halkın selametine müstenid olan kolaylığı tercih ederler, Tevrat'ın çok çetin kaanfrnlarını te~cih etmezl~r, · zira Kur'an bu konuda çok va:zih olarak Şöyle der: « ... Allah size kolaylık diler, size güçlük istemez; bir başka deyişle, Fak~er Kitab-ı Mukaddes'in: 'bazı kısımlarının mute:berliğini tanımakla birlikte kendi teşriatlarında ona ihtiyaç duymazlar. (34) (35) 390 Nisfı 4/46 ve Ma!de 5/13. Matta, 5/17-18., İSLAM HUKUKUNUN KAY~AK.LARI AÇlSINDAN KiTAB-I MUKADDES (36) Yazan Prof. Dr. Muhammed HAMiDULLAH Çeviren Dr. İbrahim CAı.'\JAN France- 'islam mecmuaşının EylUl 1967 ·tarihli sayısında, Mutezill Ebu'l-Hüseyn el~Basr-1 ile Hanefi fakihlerinden Sarahsi'iıin yazdıklarına dayanarak bu konuda .bazı açıldamalarda bulumnuş­ tuk. O zamandan beri klasilk müelliflerden bazılarında dah?t bu. mevzuyla ilgili diğer bir kısım vesftike rasladım. Bunlardan ikisini, Şafii mezJhebinden el-Gazal( ile Maliki mezhebinde:ı;ı el-Baci'ye ait olanları Prof. Henri Laoust'a borçluyum, O, Collegede France'da~i konferi:mslarında bunlardan bail:ısetmiştL Bugünkü malumatımıza göre, Hz. Muhamined'den (A.S.) önce gelip geçmiş peygamberlere inen ilahi kitapların .müslümanlar için mer~yette olup olmadıkları meselesi ilk defa lV1ütczi1i Ebu HaŞim ·c vefatı: 321 hicri) tarafından or-taya atılmıştır. Bunu, Ebu'IHaşim'in fikirlerini eserinde kaydetmiş olan Ebu'l-Hüseyn el-Bası~l'den öğreniyoruz. BAGDADi Önce, elimdeki yen:i vesikalar arasında yer alan Ahdulkalıir el(v. 429 H.) söz etmek istiyorum. Usulu'd-Dln adlı kitabınd~ (37) şunları söyler: «Mezhebirnize mensub olan alimler derler ki: 'Her peygap:ı.ber kendisine peygamber-lik gelmezden önce Allalı'ın varlığına ve birliğine inanır; Bu inanca ya aldi delillerle varılır, yahut da kendinden önce gelmiş olan eski bir peygamberin şeriatma uyularak varılır. Bizim peygamberimiz Hz. Muhammed'e (A,S.} gelince, onun hakkında derler ki peygamberlikten önce o, Hz. İibrahim'in şeriatma uyuyordu -ki bu nazari olarak münikündür. fakat isba<tlavıcı delil ve vesika mevcut değildir-. Kerramive ise, Hz. Pe~gamb;r'in (A.S.), kendisinden hem~n~ önçe gelmiş ol~n Bağdadiden (36) Bu malciile, France- İslam'ın Kasım- Aralıle 1970 tarihli sayısında çıkmıştır. (37) Abdü'l-Kahir el-Bağdadi, Usfı.lü'd-Din, İstanbul, s. 266-67. 391 _Hz. İsa'nın (A.S.) dininy uymuş· olacağıılı 1leri sürmüştür. Bu da isbatlayıcı delile dayanmaksızın mizari olarak mümkündür .. SEYMERİ . . En eSikilerden biri de ·Bağdad kacİ.ısı Hüseyn tb nu Ali e~~Sey­ meri'·dir (:v. 436 H.). Bu .z8.ıt, itiıkadda mfıtezill .olmakla beraber, ı;ımelde . Hanefi idi. Mesailu'l-Hilaf fi Usüli'l-Fıkh adlı kitai:>ı (bir nevi ;hukuJc fe~sefesi metodolojiSti demek olan) usul-i fılclıla iLgilielir. Eserde muhteli.f rnüelliflerin ,görüşlerini ve göruşlerde dayandıklan ·delillerii:ıi de zileretmek suretiyle mukayeseli bir yol tutmuştur. Bu nevden bir başka ıbenzerihe rash1nmayan eser, el ya.Z-. ması halinde tek nüsiha · olup Du:blin' de Chester Beaity kütüphane· sinde bulunmaktadır. Bu roÜitürphanenin müdürü kitabın rn.i.krıofil­ mini heı:ıhanıgi bir karşılılk beklemeksizin bana göndermek lütfunda .bulunmuştur, burada kendisine en kalbi teşekkürlerimi ·ve minnevtarlığımı ifade etmek isterim (38).. . Bu yazar, ·eserinde, 125/a-128/b varakları arasında, ele aldığı­ mız meseleye temas etmektedjr ki tercümesini aynen 'ver-iyoruz: kendjısinden önce geimiş olan peygamberin ·olan 'bir pey.gaımberi A.llah'ın göndermes~ caiz midir? y;okısa .bunun da kend:ine has bir şeriatı olması şart mıdır?. Akıl, her iki ihtimalin de caiz olduğunu söyler .. Fakat bazı kimseler bunu reddederek, her pe)'iga:m:bel:in, kendinden önce gelmiş olanların şeriatından ayrı, husus! bir şeriatı olmalıdır, derler. «Sual: şeri'atıriın Şeriatı, aymsı «·Birinci cevap leıhindeki ·karlne şudur: Meşru arneller peygam- · berin Üımmeıtüıi teşkil eden fertlere, onlarin. menfaati bulundı{ğu için terettüp etmekıtedir. Falan veya filancanın menfaatlerinin aynı şeyler. olmasımn bir manisi bulunmadığı gibi, ayrı şeyler olması da imkanda.ı;ı hariç de~ıld1r. Bu durumdan . şu net1ceye ulaşırız: Sonradan· gelen bir peygamberin, selefi$ . şeriatma tabi .olması caizdir' ve bu, kendi menfaatine olduğu giıbi ümmetinin de menfaatinedir. Keza geFek ·kendi ve gerekse ümmetiııin menfaati, eski pe)'igarnberin tabi olmuş bulunduğurrdan farklı bir şeye tabi olmasım gerekıti:r.mesi de mi.i:rn!kün ve caizdir. . «Eğer şöyle denecek olursa:· «İıkincİnin bir.inciye terettüp eden mükellefiyete. uyması caitz olması halinde Allıili'ın ikinciyi gönder(38) 392 Bu eseri baskıya hazırlamaiktayım. ve onun :iıçin mucizeler yaratmasının ıbir manası olmaz. Zira o, yeni bir şeriat getirmiyor, kendisine ve ütnmetine kendinden önce gelmiş bulunan selefinin şeriatı tebliğ edilmiş oluyor. Görmüyor musun ki Peygamberimizin şeriatını bize tebliğ eden kimsenin elinde mucizeler has ıl olıriıası caiz değildir. Ha1buki ikinci peygamberin elinde .bir kısım mucizelerin has ıl olması caiz:dir. · Bu durum· ifade eder ki 1ldnd peyıgambe:rin selefiyle aynı şeriata tabi olması caiz değildir.» . . . mesının «Bu .itiraza şu cevabı veririz: İkinci peygamber hakkında mfı­ cizelerin hasıl olması normaldir, zira bu, behemahal (selefinin meohulü bulunan) sadece kendisi tarafınd_an ·bilinen bir şeyler getirmektedir. Bu, tamamen yeni l:ıir şeriat olabileceği gibi, selefinin t8ıbi olmuş bulunduğu, fakat maybolmuş olan ve yeni bir peygamber tarafından yeniden tebliğ edilmediği takdirde bilinmesi de imkansız hale gelmiş bulunan eski şeriat ae ol~bilir. Binnetice bu ikinci peygamber için daıhi müdzelerin zuhunı no:rnıaldir ve kendilerine Allaıh'ın, husus! tnucizelere maihar lolarak peygamber göndermiş olduğU kimseler, ancak onun sayesinde bilinebilen şeylere uymak . zonındadırlar. Şu halde bu soiıun"ctı· peygamber için de mucizeler haısıl olmuŞ·sa bunda fayda olması caizdit. <<·Eğer denecek olsa:·. «İkinci pey;gamber'in, öncekinin alrmş olduğui:ıa zıd düşen kaanfuılar almış olması caiz değildir, aksi ha1de bu, öncekine muıha.iefet ve onu reddetmek olur, bu ise d\iz de-. ğildir, tıpkı bu iki pe)'igamber.den birl.nin · ,diğerinin tebliğ ettigi şeye zıd düşen bir şey tebliğ etmesinin 'c§.iz olmadığı gibi. «.Buna şu cevap verilir: Bu, öncekini ne redd, ne de ona muhalefet değildir, zıira, sonradıan gelen peygamber diyecelc ki: «Birirı....­ einin ( selefinin) getirmiş oldu'.ğu salillı ve dağnıdur ve ümmetinin menfaatinedir, benim getirdiğini ise benim ve k~ndi ümnıetim:in nienfaatinedir». Menfaa:tler devre. ve şahıslara göre değişir, ·öyİe ise burada önceki peygamber hakkıııçla) ne redd ne de muhalefet mevcuttur. «Sual: Biz:iım Peygamberimiz (Hz, .Muhammed) (A.S.) kendi selefinin şeriatma taibi olmUJş mudur? «Bbu Bekr er~Razi (? el~Cessas·; v. 370 H.) diyor ki: Kendi Peygamberimizden önce vaıhyedilırniş kaanunlardan nesh edilmiş oLduğu isbat edilemiyeııler- Pey;gambenirnizin de şeriatı ·olmaktadır 393 kaaidelerine bizim de (ımüslümanlar), bunlar, selefiolarak değil, kendi şeriatı olarak uymamıi gerekmektedir. Rivayete göre EhCı.THasan el-Ker.hl (v. 340 H.), bizim Peygamberimizden önce gelmiş olan peygamberin şerıiatindan neshedildiği isbatlanamayan her şeyin biztın Peygamberimize de (Hz. Muhammed) teret.'tüp ettiği fikrinde idi. Fakat pek çok kimseler, Hz. Peygamber'in (A:S.) selefiinin şeriatma tabj olmadığını söyleve bunların nıin şeriatı mişlerdir. . «Alpnler Hz. Peygamber'in (A.S.), henüz peygamber olmazdan önce, (daha evvel) vaihyedilmiş olan bir şeriata tabi olup olmadığı konusunda -ihtilaf ettiler. Bir kısmı, ıböyle bir şeriatın bazı kaanfı.n­ larına tabi olduğunu söyle~ken, diğer bir kısmı bundan hiçıbir şeye tabi olmadığını söylemiş, bir diğer gurub da kesin hükümden kaçınarak her iki hususun da mümkün olabileceğini söylemi.ştir. . ' ~ 1 «Şu halde iki görüş var. Birincisi~e göre eskiden vahyedilmiş şerii:ttlerden nesihi isıbat ·edilemeyen her şey, bizim. peygamberimizin şeriatma dalıil olmaktadıı< İkinciye göre, eski peygaınıberlerin şeriatleri, kendilerine has şeriatler olmaları hasebiyle, bunlardan hiçbir şey bizim Peygamberimize (A.S.) terettüp etmez. «Birinci tez lehindeki delil, Kur'an'-ı Kerim'in şu ayetleridir: «Sonra (habibim) sana: 'muvahılıid bir. müslüman olarak İbra­ him'in dilline uy. O, hiçbir zaman müşriklerden olmadı' diye vahyeteik» (39). «Onlar (o peygamberler) Allah'ın hidayet ettiği selerdir. O halde sen de onların gi~tiği doğru yolu tutup ona uy»(40). Bu sonuncu ayette, Allah, daha. önceki ayetlerde ( 41) ismen zik· redilen yirmi civari.ndaikJ. peygambere -ki Hz .. İbrahim, Hz. Musa ve Hz. İsa da bunlara dahildir- uymayi emretmeıktedir ... ·ki:m- "Eğer şöyle denecek olursa: «0 halde sen de onların gittiği doğru yolu tutup ona uy» sözü Allah'ın birliği hususunda deill getiren Hz. İbrahim'in hikayeSi ile ilgilidir ( 42). Bu kanaatİ isbatlayan husus Allah'ın. Hz. Muhammed'e (A.S.) hatta peygamber . olmayanlara bile uymayi emretmiş olmasıdır. Zira Kur'§.n' da: «Onların babalarından, zürriyıyetlerinden, · biraderlerin den kimini(39) ( 40) (41) ( 42) 394 Kur'an, Nahl 16,123. Kur' an, En'al:n 6;90. Kur'an, En'am 6,83-89. Karşılaştır: Kur' an, En'am 6,74-82. ki burada hepsinin müşterek ve eşit meselesinde onları trukip etmesi istenınekte­ dir. Bunu isbatlayart da Hz. İlbrahim'e vahyedilen şeriatte, herkesee bilinen hem neshedici, hem de nesh~dilen hükümlerin mevcudiyetıidir ve AHaıh, aklın hakemliğine göre, neshe ve tadile kabil olmayan hususlara uyulmasını iStemektedir. Görmez misin ki Allah ne diyor: « ... sizden her biriniz için bir şeriat, bir yol tayin ett.i.k. .. » ( 44). Burada bildiriyor ki her pey;gamberin diğerlerinden ayrı olan müsıtakil bir şeriatı mevcuttur>>. · de ... » (43) diye sayılmak-tadır olduğu Allah'ın birliği «Bu itiraza şu cevap verilir: «Doğru yol (ıhüda) » t8.'biri, bu kelimenin gerektirdiği her şeyi içine aldığı gibi, sadece .vahyedilmiş bir metinle kendini isbatlayaıbilen şeyi de içine alır. Bu fikrin delıli Allah'ın şu ·kelam:ı:dır: ŞüpheSıiz ki Tevrat'ı biz inciirdik ki Onda bir hidayet, bir nılr vardır ... » (45), keza ş'u ayet ·de bunu ifade eder: «Bu (Kur'an) o kitaptır ki kendis:iın.de (Allaiı katından gönderilmiş olduğunda) hiç şüphe yoktur. (O), takva sahipleri için doğru yolun (hrüıda) ta kendisidir» (46) ki burada, «doğru yo] · (ıhii:da)» trubi:rıi ile Kur'an'ın . muhtevasına. tevd! edilen her sev ' . kas· tedilmektedir. Mezkür muhteva i•se, akla göre, Kur'fm'a has şeylere şamil olduğu gibi, sadece vahyedıilmiş bir metinle tanırrabi­ len şeye· d~ şamildir. Duru..rrn böyle olunca, Cenab-ı Haıkık'ın: «0 halde sen onların gittiği doğru yolu tutup ona uyı> sözü ( 47) aynı anda iki ş~yi heraber ifade edecektir: Diğer yandan: «Onlar (o peygamberler) Allah'ın hidayet ettiği kim~elerdir, o halde sen onların gittiği doğru yolu tutup ona uy» sözü başlı başına müstakil bir cümle olup, bunu kendinden önce gekn kısma bağlamaya gerek yoktur. ' «Yukariki itirazcia ileri sürülen: «BiZe Cenaıb-ı Hakk'ın, uy· ma:nlızı emrittikleri arasında pey;garriıber olmayanlar bile mevcuttur>> fikrine gelince buna şöyle cevap verebiliriz: Bu şahıslar (pey· gamberlepn babaları, zürı:ıiyyetleri ve biraderleri) kendilerinden önce gelip geçen peygamberlerin tabi oldukları şeriaıtle amel etmiş­ lerdir, binaenaleyh onları tfrkiple enıredıilmiş olmamız son derece normaldir. Nitekim Cenfrb-ı Haıkk bir ayet:te şöyle buyunnaktadır: (43) Kur'an, En'am 6,87. ( 44) Kur'an,. Maide 5,48. ( 45) Maide 5,44. (46) Kur' an, Bakara 2,2. (47) .En'am 6,90. 395 <c .• 've bana dö~ıenlerin yoluna uy» (48). Keza bir başka ayette de: «<<..Nn kendishıe do ğı-u yol besbelli olduktan sorira Peygamber' e muhalefet eder, mü'İninlerin yolundan başkasına uyup giderse, o yolda bırakırız (Fakat ahirette de) 'kendisini cehemıerrie koyarız ... ,, ( 49). Durunı böyle olunca, selefieri _olan esh peygamberi takip etmiş olan (p.ey;gaıriııberlerin) babalarını,_ zürriyy~tlerini ve biraderlerini tabple emredilmiş o1makıtan bjzi men eden şey nedir? - onu, döndüğü «Bu eski şeriatlerde mensülı olan hüküp.ıler de .var» mealiı:ı. deki itinı.za ise şöyle cevap verebilirıiz: Onları 1il:kiıp etmekle ilgili emir, onlardan nesihedilmediği ve daima meriyet:te olduğu' isbil:t edilebilenlere mü~ealliktir, tıpkı ken!di Peygamberimizin (Hz. Muhammed'in) (A.S.) şerlatinden. sadece her zaıman için meııiyette olduğu sabit· olanları takip ettl.ğimiz giıbi; mensılılı olanlara uymaya muhtaÇ ve mecbu~- ·değiliz .. · «Cenab~ı Hakk'ın: <: ••• sizden her biriniz için bir şe:r;iat, bir yol tayin etıtik» (50) kelam-ı şedfiine ge:iıl.nce, bu, münakaşa konuml.ı.zu teşkil eden meseleyi hedef almaz. Zira burada iddia ettiğimiz şey, (eski şeri<ıtlcrde gcim.i:;; olan) hükümlerden neshedilmiş olcluğu isbat edilemeyenler (P...z. Muıhammed'in) şeriatının bir parçası olmaktadır, öyle ise kesin o~arak: ~<SiiZıd~n her biriniz için bir Şe­ riat, bir yol tayin ettik» denilebilir. «Hasımmız şöyle bir dellli ,getirecektir: Eğer (Hz. Muhammed) kendi selefleriniı;ı şeriatma t3ıbi olsaydı, karmaşık bit' mesele zuhurunda hiikrrriünü te'hlr etmez, .bu konu ile .ilgili olarak yenıi bir vahiy bekle...rnezdi, Tevrat'a müracaan: ederdi ve Hz. Ayşe ve omın iffetine kaı~şı yapılan iftira (ifk) ile ilg_ili olarak; hanıİnını annes[~ nin sırtıİla benzet:rne. c'i.imlesi sarfedince vukua gelecek. iboşanma (zıhar) meselesi ile ilgili· olarak, (koca, delil ikame etmeksizin, karısını sadakat-sızlık -\re ihanetle ittiham ettiği zaman. kad~n da masum olduğuna dair yemin edince ortaya çıkan karşılıklı lanet- . ~eşme) lian hft:disesiyle ilgili olatak (51) vllikua geleri (bir müddet) bekleme hadiseleri rivayet edilmemi•ş olurdu. (Hz. Muıhaımmed'in) bu bekleyişi gösterir ki onun şeriatı tamamen yeni ve mÜ$takil bir ( 48) Lokman 31,15. c4-9) Nisa 5,1.15. (50) M5ıide (51) Bak. Nılr 24,69 .. 396 5,48. şeria:ttir. Keza, onun Asihahı (Hz. Peygamber'in (A.S.) vefatıİldan sonra) karş ıl anna çıkan meselelerde hiç bir z8Illan Hz. İsa ve Hz. Müsa'nın şeriatlerine asla atıfta buluıımadılar, tersine, benzerlerine dayanarak. yerii hükümler narak içühad yaptılar. çıkarmak için şahsi gayretlerde bulu- «Bu mütalaa'ya da cevabımız şudur: Hz. Pey;gamber ve ondan so.nra Asli8!bı TevrM'ın. mensuh olmayan kısrmlarını bü:rne imkanına sahip değil'lerdi. Zira Tevrfrt, taıhrif ve tadil edilmişti. Nitekim Hz. Peygamber (A.S.) (Tevrat .vıs.nin) tahrif ve tadll edilıme­ yen sahJıh hükümlerini Cenab-ı Halkk tarafından, Tevı:a~'ın bir hükmü olduğu_na dair yapılan vaJhy ve bildirın:ie· ile öğreniyoı~du. «Eğer. itiraz edilerek denecek olsa: «Öyle ise ·( Medine yahudı­ lerirıin) recm~dilı:rı.esinde niçin elde mevcut olan Tevı:at'a atıfta bulunıdu?, şu cevabı veririz: Hz. Peyga:rniber (A.S.) bu davranışmda asla Tevı:at'i tatbik etmek için ona baş vurmuş değildir, Yahüdi:lerin gizlemekte olduldarı recm kaaideısinin Tevrat'ta mevcut olduğunu (Yahudilere) göSitermek için baş vurmuştur. (Hz. Muhammccl'in) bu da'.-T::tnışı onun doğruluğunu tc'yid eden bir mfıcizc olmuştur. «İkinci goruş (Eski şeriatlerden hiçbir şey Hz. Muhammed'e terettüp etmez ş·ekHnde idi) : . B1111un lehindelci delil şudur: Eğer eski ş~riatler bize terettüp etse idi, bunları alrmış olan peygamberler, tıpkı bize (nıüsl~anlara). görıdeırilıniş. gibi olacak1ardı; Hz. P~y;gamber (Hz. Muhammed) CA.S.) bunu şu sözleriyle redde1ımiştir: «Bana (Allah katından) beş lmsusiyyet verilmiştir ki bun'lar benden önceki peygamberlerden· hiç birine .nas'l:b ohnamış­ tır. Ben siyahilere ve kıri:nızılara (büıtün iıısanhğa)pey;gamber olarak gönderHdim, hallbuki benden öncekiler sadece .kendi kavim-· lerine gönderilmişlerdıi. .. » Onları:iı. bizim lçin gönderilmediği is bat edilince, şeriatlerinin bize terettüp etmiyeceği kolayca .anlaşılır. Bu söylediğimi~in doğruluğ1111u şu rivayet te'yid eder: Naldeıdil­ diğine ·göre, bir gün, Hz. Peyıgaımber (Hz. MU'hammed) . (A.S.) Hz. Ömer'in elinde bir defter görür ve b~nun rie olduğunu so·rar. Hz. Ömer, Tevrat deyince, Hz. Pe)liga:mlber (A.S.) öfkelenir ve: «Sizler de Y8!hudi ve Hıristiyanların işledikleri ihtiyatsızlığı mı işliy~ceksiniz? Allah'a kasem olsun· eğer Hz. Musa sağ olsaydı ona beni t8!kipten başka bir şey gerek:mezdi» diye ha)~kırır. Bu hadis{'! gösteriyor ki Müslümarı eski (peygamber)lerin şeı:ıiatlerine tabi 397 değildir. Bu böyle olmasaydı Hz. Peygamber (Hz. Muhaımmecl) (A.S.) onlann mukaddes ·kitaplarını incelerneyi yasaklamazdı. «Eğer, Hz. Peygamber'in, Ashab'a onu yasaklamış olması. Tevrat'ın Yahudilerce tahrif edi1miş olmasındandır denecek olsa şu cevap verilir: Hz. Peygamber (A.S.) Tevn1t'ı. onlara yası;ı.ldarken sebebini de zikietti ve: «Eğer Hz. Musa haya1ıta olsaydı (Hz. Muhammed'i) tekip edecekti» dedi ve sebep olarak: «Tevra:t tahrif edilmiştir» dedi. Eğer gerçek sebep bu zikredilen olsaydı Hz. Peygamber onu Hz. Ömer' e tasrili edecekti. Bir diğer sebep de şudm·: İslam şeriatı tamamı ile Hz. Muhammed'e izafe edilmektedir, eğer onda kısmen başkalarının kaanfrnları da yer alsaydı tamamının ona izafe edilmesi doğru olmazdı, zira .(Hz. Muhammed) bu durumda bu esıki şe'riatin ravisi olacaktı. GöPm.üyor ırnusun ki Ashab bize rivayet e1ıti diye «Asıhab'ın şeriatı» diyor muyuz?. Mademki islam şeriatının tamamı (Hz. Muıhammed'e) atfedilmeıktedir öyle ise, o, hassaten onun şeriaıtıdır. · «Bu. aleidenin (yani eski şeriatlerden hiçbir şey bize terettüp etmez düşüncesi) ha sm ı Allah'ın şu keİaırmndan kendi&ine delil getirir: '«O halde sen onlann gittiği doğni yolu tutup ona uy» (52) ve: «Muvahıhid bir müslüman olarak İbrahim'in dinine uy ... » (53). Nitekim Hz. Peygamber de (A.S.) (zina sebebiyle) yahuili çiftini recmetmezıden önce Tevrat'a atıfta bulunmuştu. «Buna de cevap şöyledir: Hz. Peyıgamber, Hz. İbrahim'in dinini takip emrini aldığı zaman o, (bizim için) artık onun dini olmuştur, Hz. İbrahim'in dini değil. Biz daıha yukanda bunu açıik­ ladık Yahudilerin recm edilmesi icin Tevrat'a müracaatine 2:elince, bu hadise, şöyle vuktıa geİmiştir: .Hz. Peygamber bu konU.da önce Yahudilere bilgi verdi, fakat onlar bunu inkar ettiler, bunuın üzerine' onları tekzib için Tev.rat'a baş vurdu ki bu, Hz. PeYigam. her'in (Hz. Muhammed'in) ·bir mucizesidir. BACi Sonra bu konuya temas eden en eslki faklh, Malİiki mezhebinden Ebü'l-Vel1d Süleyman İhnu Halef el-Bad'dir (v. 474 H.). ·o. ' (52) (53) 398 En'fun 6,90. Nahl 16,123. . Pesle, Les Fondements du Droit Musulman adiı eserinele el-Bacl'nin . metnini özetleyerek ·buna işaret etmiştir (54). el-Bad'nin el-İşara fi'l-Usılli'l-Malikiye adlı eseri Tunus'ta .ba(55). Orada 75. sayfada şunları söyler: · sılmışıtır «Mezhebimizden bir gurub alim, ayı;_~n bir- kısım Hanefi ve alimleri giıbi, şu kanaattedirler : Bizimkinden önce gelmiş olan p~ygambe.r:lerin şeriatı, mensoo olduğuna dair bir emare olmadığı müddetce bizim için de meridir. Kadı Ebu Bekr ·(el-Cessas er-Razi, v. 370 H.) ve mezhebimize mensub olanlardan bir gurub bu fikre muhalefet ederler. Şafii «Kanaatimiz lehincleki delil Kur'an'ın şu ayetidir: «0 h8.lde seri (ey_ Muhammed) onların gittiği doğıru yolu tutup ona uy» (56). Kur'an-ı Kerim, Hz .. Muıhammed'e (A.S.) uy;mayı emrettiği gibi, onlara da uymamızı emret:mekıtedir. Keza: «0, ·'Dini doğru tutun, onda tefrikaya düşmeyin' diye (asl-ı) dinden hem Ni'ıh'a tavsiye ettiğini, hem sana vahyettiğimizi, hem- İbrahim'e, Musa'ya ve Isa'ya _tavsiye ettiğimizi sizin için de şeriat yaptı. .. » (57) ayeti de bu mfmayı müeyyiclclir. Diğer taraftan Hz. Peygamber de· şöyle buyurur: «Kim namaz kılmayı, uyuma veya unutma sebebiyle ihmal ·etmişse hatırlar ha tırlamaz namazını kılsın, zira Allah şöyle buyurmaktadır: «... Beni hatırlamak ve anrtıak için namaz kıl» (58). tmdi, bu emir (Kur'an'da) Hz. Musa'ya hitaben varid olmuştur ve Hz. Peygamber ondan delil getirmiştir.» . PEZDEVİ Büyük Hanefi faikihi Fahru'l-İslam el-Pezdevi (v. 482), Kenzu'lVlisfrl ila Marifeti'l-Usul adlı eserinde. (59) -ki A:bclülaziz, el-Buhari nin (v. 730 H.) peık değerli şeı:ıhi .Keşfu'l-Esrar ile ·birlikıte basıl­ .mıştır- aynı konuya temas eder ve şunları söyler: <(Alimlerden bazıları: «Bizden önce gelmiş olan şeriatlere, neshine dair bir emare o.J.madığı müddetce, kendi şeriatimizmiş gibi (54) O. Pesle, Les Fondement du Droit Fusulman, Casablanca, p. 19- 20._ (55) 4. Baskı, 1368. · (56) En'am 6,90. (57) Şüra 42,13. (58) Taııa 20,14. (59) Kenzu'l-VUsfıl İla l'v1arifeti'l-Usfıl 3,212-17. 399 _____ ___..:_ __.__________.__________------· . 1 uymamız gerek.mektedirı>dediler. Bazıları da ,«aksini gösteren bir emare plmadıkca · orı:lar bize tere:ttüp etmez» dediler. Diğer bir kısmı ise: «Onlar bize terettüp eder, bunla:r: kendi şeriatımız, (geçinişte·n intikal eden/ mirasrmız d~~ktir, zira biz, onların almış - o1dukları meselelerin ilahlliğini kabul ediyoruz) dediler. Kanaati·mizce bu konuda en uygı,ııı fikir şudur: All3ıhu zü'l-Çel~l'in (Kur'an' da), yaıhut Hz. Peygamber'in (.A.S.) (:hacliSrte) ilga etmeksizin nalidettiği eslci hükün:il.ere uymak bize terettüp eder, zira bu, Peygamberimiz (A.S.) tarafından teşri edilmiş olİnaıktadır. . '' Birinci guru!b, I(ur'an-i Keıim'e dayanır: «Onlar (o peygamhidayet ettiği kimselerdir. O halde (ey Muhammed) sen de ariların gittiği doğru yolu tutup ona uy» (60). Burada ·• «doğru yol (hüda) » t~bi:ri imi.nçlara tatibik edil9J_ği gibi kaanıln-. _lara (t~llmat) da tatbik edilebilir. Diğer taraftan, bundan maksadL'l. Allah canibinden vaıh:yedilmiş olan din oMuğu daıhi kesin olarak isbatlanı:mştır. Allah'ın dini ise, Al13ıh ·tarafından kibfr1 edilen iyi şey olacaktır. Kur'an başka ayetlerde: «Onun (Allalı'ın) pe}'iganı1)erleni:rıden hiç birini .. diğerlerinin . arasından ayırmayız (he.p_::Üne inanınz) » ( 61) demektedir. Keza bir başka ayet te de: « (Haıb~bim) · sana da hak oılarak Kit3ıb'ı (Kur'an'ı) -Kendinden evvelki kita:p(lar)ı tasdik edici (eve dciğrultucu) ve ona karşı .bir şahid olmak üzere~ gönderdilk» (62) dem:neıktedir. Şu halde esas ol'an ona uymaıktır: berle;ı·) Allah'ın «İkinci guri.ıib ( alimler) . Allah'ın şu kelamlrıdan kendilerine delil getirmektedir1er: « ... Sizden her biriniz için bir ş.eriat, bir yol · tayin ettik» ( 63). Zira prensip ohı.rak, eski şeriatler saha· itibariyle sınırlı idi -ve aynı zamanıda iki ayrı bö:1gede iki ayn peygamberin gönderilmiş olması muhtemeldi, yeter ki · a"nlardari bir,i diğerine uysun; Nitekim Kur'an-ı Kerim Hz. İıbraıhlm'in hikayesini anlatır­ ken: ccBunu...rı üz~ine kendisine (İbraıhiırrı'e) Lut iman etti» (64). denmektedir. Keza· bu hali Hz. Harun'un Hi. Musa'ya karşı olan durumunda da görürüz- ve hatta zaımı;ı.nla da sınırlı 1di. Şu halde onlara vahyedilen kaanılın1ar (aiksini) ifade eden bir emare olmadııkca sınırlı idi. · . (60) (61) (62) (63) (64) 400 En'am 6,90. . Bakara 2285; AI~i. İrtıran 3,84. Mai:de 5,48. M~ddc 5,48. · Ankebılt 29,26. .«Üçün~ü kategoridekilerin deiiii şoyie: Lslıim Peygambed bütün vahyedilen kaanUnla~ temelini teşkil eder ve onun şeriatı ' heııhangi bir kayı:t olmaks.ızın b~tün- insanlarr içindir, o, bütün güzel RaanılrıiJıanri ve ahlaki değerleııin mirascısı idi, zira Allah. şöyle buyurur: «N.iıl:ıayert · (J:nristiyan ve yahudilerden sonra) biz o kitabı kullaninızdan (ıbeğen1p) seçtiklerimize miras bırak: · tik ... » (65). Bir gün Hz. Peygamber (Hz. Muhı:ı.riımed) (A.S.), Fiz. Ömer'in elffide bir defter görür ve: «lbu :O:edir?» ·diye sorar. «Bu Tevraıt'rt:ır» cevaıbını alınca Hz. Peygamber ona: «Yahudi ve Hıris­ tiyfmlann işledikleri ihtıiyatsızlığı mı işliyeceksiniz?, A.Üah'a kasem olsun, eğer Musa hayatta olsaydı ona, beni takipten başka bir şey gerekmezdi? »der ( 66). · ·«Şu halde temel prensip ona uyın:;ı.aık ve sevişmeıktir, ancak bu yukarda zikierttiğiıniz şartladır. Herkes şu kesin hadiseyi bilir: Hz. Peygamber (A.S.) geçmişteki peygamberlerin hükümleri arasında, kitaplarının taıhrif ·e.dilmemiş kısımlannda saihlh · ve aslına uyıgun bulduklarını, kendisine bunun zı:ddını emreden bir· vahiy gelmedikce taıtb!k ediyordu. Şu halde anlaşılıyor ki prensip budur. Fakat Ehl-i Kitap n'ezdinde taihrifin kesin olması gibi aynı şekilde (islam kar~ısındaki) kı.skançhk ve düşmanlıklan da .tıpkj bir kısrm maskeleyici kamuflajlan gibi çoktur. Şu halde EJhl-i Kitah'ın ri· vayet ettikleri şeyler . hususunda şüpheye sevkeden sehepler mevcurttur. Bu sebeble, biz, şart oiarak sadece Allah veya Pe:Y<gafub~rinin (A.S.) (Hz. Muhammed'in) muıhalefet etıİneksizin nakletmiş olduklarımn kabul edilmesini koştuk. Bu din hususunda ihrt:iyatlı olmak içindir. İşte bu tez ve zikretımiş olduğiımuz bu şart bizim için şayan-ı terdhtir. Bir ayet-i Kerimecİe Cenab-ı Hak şöyle buyurur: <~ ... Dln işlerinde O, üzerinize hiçbir güçlük de yüiklemeCLi (tıpkı) ıbabariız İbrahim'in dininde oi:duğu gibi ... » (67). Keza bir başka ayette şunları söyler: <<De k;i Allah, (·söiün). doğru(sunu) (65) (66) ( 67) Fatır 35,32. Burada yürütülen mülahaza vaz:ıh değildir.. Eger Hz. Musa, Hz. Milhammed'in (A.S.) devrinde onu takibetmek zorunda ise, Hz. Musa'nın şeriatı tamamiyle mensftlı de~ektir, müslümanlar için men demek değildir, Halbuki onun müslümanlar .için meriliği üçüncü kategoridekilerin ·görüşü idi. Kanaatimizce, burada ıbelli bir- kısım noksandır ki muhtemelen şöyle olması gerekir: Üçüncü kütegoridekiler der ki: «eskiden vahyedilmiş Şeıı.iatler, Hz. Ömer'.in tevrat'la ilgili hadisesinin gösterdiği üzere, tamamen mülgadırlar. Bize gelince, biz şu görüşü destekliyoruz ... » vs. · Kur'fm, Hacc 22,78. 401 · 1 söylemiştir. Onun için Allah'ı birleyici olarak İbrahj.m'in dinine ·uyun ... » (68). Bu da aynı prensip üzerine oturniaktadır. «Diğer taraftan, İmam Muhari:ıırned eş-Şeybani, suda:q İstifa­ dede nöbetleşmenin (muhayaa) ve taksimin mılte!berliğiıii isbat sadedinde şu ayetlere baş vurdu: <~Bir de suyun her halde araların~ da taıksimli olduğunu kendilerine haber ver ... » ( 69). Keza: « (Salih dedi: 'işte bu .dişi deve, su içırie hakkı (bir gün) onundur, belli bir günün içme hakkı da sizin» (70). O, benzer kaaideyi koyrriak için bu ayetlerden delil çıkarır, fakat bu işte, gayesi bu olmayan ayetlere dayanmış oluyor (yani, bu ayetle,rin muıhtevası müslüman. ları değil, eski bir peygambeii. hedef alıyor). Şu halde anlaşılıyor ki bu meselede en isabetli düşünce bizim. ihtiyar ettiğimizdir. Faka.t gerçeği Allah bilir. Keza bunun. neye tatibik edifeceğinıi de o bilir. Sünnet bahsinin sonu». Bu bahi.sle söyler: «Eski münzel ı i ! ı ı ı 1; 1 ı ilgili şerhinde kbdü'l-Aziz el4Bulıari de şunları \ şeriatlere uymakonusunda ihtilaflı iki nokıta v~r: «Evvelen: Hz. Peygamber (Hz.· Muhari:ımed) (A.S.) kendisine · .·nübüvvet gelmezden önce eski peygamberlerden biriııin şeriatma ·tabi olmuş mu idi? Bunu, bazıları kesinlikle reddeclerler ki Ebu.'l· Hüseyn el-Basri ve mütekellimlerden bir gurup böyledir. Bazıları da aralarında ufak tefek ayrıhklara rağmen kabul ederler. B un· lardan bazıları . Hz. Peygamber'in (Hz. Muhammed) (A.s.)· Hz. Nfıh'up. şeriatma uyduğunu söylerl~r ve delil olarak da şu Ayetıi . gösterider: «0, 'dini doğru tutun, onda tefrikaya düşmeyin'. diye (asl-ı) dinden hem Nfıh'a tavsiye etıtiğini ... sizin içjn de şeriat · yaptı» (71). Bazıları Hz. İtbraıhim'in şeriatma uyduğunu söylemiş ve şu çeşit ayetleri delil getirmiştir: «Al·lah'ı birleyici olarak İbra­ him'in dinine uyun» (72). Bazıları Hz. Musa'nın (iki bu, il1:: kaanfın . koyucusudur, Hz. İsa da Tevrat'a uy;rnuşıtur) şeriatma uyduğunu, bazıları Hz. İsa'n~n (ki' bu kendine en yakın olan selefidir) şeri­ atma uyduğunu, son bir gurup da sılılıatı tesbit edilen bir şeriata uyduğunu ifade etmişler ve bazıları da her çeşit hükümden .çekin(68) (69) (70) (71) (72) 402 Al-i İmr;llı 3,95. Kamer 54,28. Şu'ara 26,155. şu.ra. 42,13. , Al-i İmrfuı 3,95. 1 1 mişth ki Gazili ve Kcidı l-Kud~tt Ahdü lcCebb~ buniardandır. Nite- kim bu münakaşa Usul-i tevhid ilmindel"l; doğmuştur. «Saniyen: Peygamber olduktan sonra Hz. Muhammed (A.S.) ve kyza ümmeti evvelki şeriatlen! uymak zorunda mıdırlar? müellif bilhassa bu konuda söz etmek için bu bahse husus! bir ehemmiyyet atfeder: · «İmcli, ehl-i büyük eıkseriyeti mezih:ebirrnizden ( hanefiler) birçoğu, Şafillerin ve bir gurup kelamcı Peygamberimizin bütün eski peygamberlerin şeriatlerine tabi olduğu, he:r1hangi bir peygamberden- intikal eutiği sabit olan her hükımün ne.shıine dair bir emare olmadığı müddetce, kendinden sonia gden her peygamber için kıyamete kadar· merl olduğu kanaatindedirler. Öyle ise, bu görüşe göre, eski peygamberlerin şeriatleri bize de terettüp etmektedir. Zira onlar da bu peygambedere Allah tarafından vahyedilmi~tir. · Pek tabii ki neshi isıbat edilenlere uymamız .1gerekmez. «Birçok kelamcılar, ehl-i me:oheibimizden· (hanefiler) ve Şafii­ lerden bir gurup da Hz. Peygamber'in es'ki peygamberlerden hiç birinin şeriatma tabi plmadığını, her peygamberin ölümüyle -ki el-Mizan müellifi (Muvaffaku'd-Din İıbnu Kudama?) böyle düşü­ nür- veya yeni bir peygamberin ge1mesıiıyle -ki şemsü'l-Eimme (Sarahsi) böyle söyler- son hı;ılacağını söylemişlerdir. Onlara göre, sonradan gelen her peygamberi için ~elefinin şeriati son bulıriuş oLur, ancak zamanla kayıtlı olmayan ve neshe de maruz kalmayan hükümler baki kalır. Bu görüşü esas alınca, eslv.i peygamberlerin şeriatını tatbik etmek caiz değildir. Devamettiğine dair bir del~l, mesela bizzat arıkadan gelen peygamberin bir tasdhi olursa o durumda bu merldir. «Bazıları da demiştir ki: -rieshine dair bir delil olmadığı müddetce- eski peygamberler tarafından getirilmiş olan her bir. hükümle amel bize terettüp eder, zirft o, bizim Peygamberimizin de (Hz. Muhammed) (A.S.) şeriatı olmuştur derler._ Bu kiİnseler Ethl~~ Kiltab'ın nakli sonucu malumat'ımıza ulaşanlarla, bu eski kitaplardan müslümanların yapt:ı!kları · nakille · malılmatımıza ulaşanlar amsında bir tefrik yapmac;lıkları gibi Kur'an ve (İslam Peygamberı'ııin) sünnetinin tasrvibi ile sü:burtu i:sbat edilmeyenler (İsbat edilenler?) arasında da bir tefıik yapmazlar. - «Mezhebimizden bir çok irrnamlar, -ki Ebu Mansur (el-Matu- _ rudi),'Eb-6. Zeyd ed-Debusi), Şeyıheyn (Sarahsi ve Pezdevi) bunlar403 . . dandır- ve müteahhir ülemamn ekserisi. derler ·ki Kur an veya Hz. Peygamber (Muhammed) (A.S) vasıtasıyla, -eski bir peygambere ait o1duğu tasrih edilen. ve neshi kesinHk kazanmayan her hüılrme uymamız gerekir, zira bu, kendi Peygamberirrniz~n şeriatının bir parçası sayılır. Keza ilaveten derler ki': «Ehl-i Kitab'm rivaıyeti sUretiyle veya onların dini kitaplanndan müslümanlarm yapıtık­ lan r1vaye1ılerle bilineniere uymamız ger~kmez, (ancak) (73) onun kabul edilmesini medbur kıl;m bir delil ortaya çıkarsa gerekir. Bu böyledir çünıkıü bu kimseler (Ehl-i Kıiıtap) .kitaplarını tahrif ettiler, binmitice bu babtaıki rivay~tleri değersie:dir. Onların kitaplar'ından müslümanların yapmış olduk::ları rivayetler de böyledir. Zira müs- . lÜımanlarm zik:rettikleri "veya anladıkları şeyin, Bhl-i Kiıtab'm tatı­ rif ve tadil etmiş oldukları kısimla~·dan olup olmadığİ bilıineniez. Keza Ehl-i Kitaptan ihtida ederek islama giren kimsenin sözü de nazar-ı J:tibara alınmayacaktır. Zira o, bu söylediğini eski kitabı­ zahiri muhtevasından veya Bhl-i Kitab'ın teşkil ettiği cemiyetin bilip söylttyege~diği şeylerden alırnıştır. Öyle ise, bu dahi söylediğimiz sebebe ·binaen bir hüccet teşkil etmez. 1 mn "Birinci kategoriyi teşkil edenler Km'an-ı Kerim'in şu ayetkendilerine delil gösterkler: En'furrı 6,90; Bakara 2,4-5; Nahl 16,123; Maide 5,44 (ki buradaıki «pey;gamberler» tabirine Hz.Muhammed de dahildir), Şfrra 42,13; Bakara 2,285; Al-i İmran 3,84; Maide 5,48. · leııinden «el-Mizan'm müellifi, esıki pey;gamberlere nisbet edilen şeriat­ lerin o peygamberler tarafından değil, Allah tarafından vaz edildiğini, zira Kaanür;ılarm ve hükümlerin ko:Yucusunun sadece Allah olduğunu söyler. Nitekim Allaılı şöyle buyumr: «0, 'dini doğru tutun, onda tefrikaya düşmeYin' diye (asl-ı) dinden hem Nüh'a tavsiye e1ıtiğini, hem sana vaıhyeylediğimizi ... sizin için de şeriat yaptık» ( 74 ). Allfth burada kaanı1n koyımaıyı ( teşria t) kendi vasfJ alarak beyan eder. Hal böyle olunca, her peygambere insanlan Allah'ın kaanünlanna çağırma ve bu Kaanünlan insanlara ulaştır­ ma vazifesi tereTitüp etmekstedir. Ancak, eğer (he:r1hangi bir hüküm haıkkında) nesh gelmişse ·bunu tebliğ._gerekmez. NesiJ;ı, o hülmıün vamluş sebebmin (ıİıaslahat) zamanın değiŞiiilesiyle değişrtiğiiıi «Ancak» kelimesi istifade ettiğimiz baskıda mevcut değildir. Bunun ·bir mürettip hatası olarak düştüğü kanaati:rideyiz. Muhtevamn tahmil ettiği zarfrrete lıinaen tarafımızdan konmuştur. (74) Şura 42,13. '(73) 404 ifade eder. Şu halde muıkadderrı şeriat, yeni bir şeriatm gelmesıiyle son bulur. Aksine, eğer o, ilahi bir kaaİıun olarak meriyette kalmaya devam ederse ve varhğının maslaılmtı ve devamının hikmeti mevcutsa bu durumda, falan kaanlinu getirmiş olan peygamberi:Ö ölrrnesiyle o kaanun hükmünü kay;betırniştir demek caiz olmaz. Ak!si halde bu bir tenakuz olurdu. Cem1ıb-ı Hakk ise her çeşıit tenakuzdan münezzehtir. «İkinci kategoriye girenler: « ... sizden her biriniz için bir şeriM, bir yol tayin· ettik» (75) ~yetinden delil çıkarırlar. «Üçüncü kategoridekiler ştı esasa dayarurlar: «Hz. Peygamber (Hz. Muhammed) (A.S.), bütün pey;gambe:derin şeriatlerinin temelini teskil eder ki burrıun delllİni Semsü'l-Eirnllıe Sarahsi zik. , , retıniştir, yani şu ayettir: «Allah, geçmiş Peygamberler(in) den ~And olsun ki size Kitap ve Hikmet verdıim, Sonra da size nezdinizdeki (o Kitap ve hikmeti) tasdik eden bir peygamber gelmiştir (gelecektir) ona katiyyen iman ve ona he:rıhalde yardım edeceksinizdiye -(ahd ve) misak aldığı zaman deıdıi ki: «İkrar ettiniz ve uhderuize bu ağır yükümü (vecibemi) alıp kabul ettiniz mi?» Onlar (cevaben):. 'İkrar ettik' dediler. (Allah) dedi ·ki: «Öyleyse (birbirinize ve üa:nmederinize kar.şı) şahid olun, ben de sizinle iberaıber (bu ikrarınıza) şa:J:ıidlik edenlerdenıim» (76). Şu halde (peygamberlerden) önceden ve sonradan gelenlerin hepsi, kendisi, ıbaş ve ayak tarafından da uyulan kalb durumunda olim Hz. Muhammed'e uymaya mecbur idiler. Durum böyle olunea, Peygamber, Hz. Muıham­ med'·in (A.S.) kendinden önce gelen peygamberlerin şeriaderine tabi olması münasip değildir, aksi halde önce gelen peygamberin iirmİıetiruin bir uzvu durumuna düşecektir. Bilindiği üzere hakikart-ı halde Allah onu, ·bütün insanlık için göndermişrtir, o ka:dar ki (kendisinden) önce ve sonra gelenler ona has olan şeriata uymaya ·medblir kilındılar ve hepsi de ona tabidirler~ Buiııun delili şudur: Hz. İsa, yer yüzüne kıy3ımete yaıkın 'tekr~r indiği zaman · insa:nlan, (İncil~e müsrenid) kendi şeriatma değil, Hz. Muham- · med'in şeriatma uyrnaya çağıracaiktır, bu husus Hz. Peygarber'in İneşhlir hacÜslerinde musarrahtır. Görmez. misin ki, HZ. İsa (İn­ cil'e müstenid) kelJ!di şeriatında cihad emredilmediği halde, Deccal'le har1b edecek. Böylece isıbaıt edilmiştir ki (Peyıga:miber Hz. (75) (7~) Maide 5,48. AI-i İmran 3,81. 405 ____________________________ _____ . ' , n Mıihammed) bütün peygamberlerin şe:rıiatlerinin temelidir. O bütün geçmiş şeriaderin iyi taraflarının varisidir. Bunun delili Al-. lah'ni şu kela~ıdır: «Sonra (Yahudi .ve Hıristiyanlardan sonra) Biz o Kitab'ı kullanmızdan (beğenip) seçtikleı~imize miras bırak­ tık ... » (77); Bu gösterir ki seleflerimizin şeriatlerine uymak bize terettüp e tımektedir. Bu uy;uş, onlar eSiki peygamberlerin kaanunları olmaya devam ettikleri için değil, kendi pey:gamberimizin kaaİıünları olduğu iÇindir. Bilincliğıi gibi miras, ölenc:len. varise intiddi eder ve artık varisin öz malı oiıur ve (bundan böyle) o, varise nisbet edilir, ölenin mülkiyetinin devftmı olaraık bilinirıez. Burada da aynı durum söz konusudur... Peygamber Hz. Muhammed'in, e~ki. şeriatlerdeki iyi tarafların varisi olduğu isbatlanınca, mesele, takip etmekte olduğumuz bir prens-ip· meselesi olur ve bu, zikretınekte olduğumuz sebe:be meıbnidi~. yani miras ölenden . varise, hiçbir ·değişme olmaksızın intikal eder. Fakat az önç:e açıkladığı­ mız bir şartla ki o da şudur: Bu eski kaanünlar, verasetiri manası hakkıyla gerçekleşmesi için, Peygamb_erirİıizin (A.S.) şeriatı olur. «İııkan gayr-i ·kaabil olan şu ha'Cliseyi herkes bilir: Hz. Peygamber, geçmiş peygamberlere . izafe edilen hükümler arasında kitaplarının taıhrif edilmemiş kısmında, stibiHunu saıhih bulduğu­ nu tatbik ediyordu.' Bu cümleden olarak, Y~hudilerden zina suçunu işlemiş olan bir kadınla bir erkeğe recm uy;guladı. Bunu da Tevrat'·ü~ (78) mevcit olan bu hükme müsten:iden yaptı ve aynen şöyle dedi:· Ben, bu (yahudi)lerin öldürmüş oldukları bir sünneti 1hyada onlardan daha çok hak sftıhiJbiyim». Bu sözüyle Hz. Pey· gamber (A.S.), zina halinde Ehl-i Kitab'ın recmedilme mecburi· · yetini kastediyordu ki bu hüküm, ·kendi şeriatının ayrılmaz bir parçası olmuştur, şu farkla: ki aranan şartlar tahaklimk edince, müslüman zaniye de aynen uygulanmaıfutadır ... «Hz. İbraıhlm'e ait şeriata aynen uyma mecburiyetiyle ilgili iki ayet mevcuttur (79). \. «Şemsü'I-Eimme, Şeyhani'nin (el-Asi) adlı esenmn Kitabu'ş­ bölümünde nöbetieşe (muhayaa) tarzında su taksiminin meş- . . ruiyyeti için, yukarıda zikri geçen iki ayetten delil çıkardığını kaydeder, Muhayaa ·tabiri üçüncü babtan bir kelimedir ve hey' e aslınŞüPb (77) Fa.tır 35,3f. (78) · Levililer 20,10. (79) Hacc 22,78 ve Al-i İmran 3,95. 406 ----- dan gelir. Bu l.se, bir şeye hazıdanan kimsenin harici şekli" manasma gelir. Şu halde muhayaa, hazır iki kişiyi, yani bir şey ·için anlaşarak mutabakata varıp, hiı:ibiriniİı davranışından razı iki kişiyi ifade eder.» G.:\.ZALİ • Meşhılr Şafii alimi el-Gazali (V; 505 }, el-Müstesıfa adl~ ki tabinda ( 80) adeta geçmişin bütün nralı1maıtmı özetleyerek meselenin veciz ve net bir izahını sunar ki aynen teroünie ediyoruz: «İkinci Kutub, Birinci, prens~bin hatirrnesıi: Hz. 'Peygamber aleyhisselam ilahi vazife iie tarvzif edilmezden önce, eski peygamberlerden her,hangi birinin şeriaıtına·uymuş mudur? Bu suale bazı­ ları şu cevabı verir,ler: Hayır, uymam:ıştı. Bizılan da: evet. uyımuştu derler. Uyımuştu diyenlerden 'bir kısmı (Şu'ara sllıresin1n 13. ayetine dayanarak). Hz. NUha, bir k:ı:smı (Nahl süresinin 123. ayetine dayanarak) Hz. İbrMl:im'e, bir kısmı (Maide· süresinin 44. ayetine dayanarak) Hz. Musa'ya, ve bir k:ı:smı da kendine en yak:ı:n selefi olması hasebiyle Hz. İsa'ya tabi olduğunu ileri sürmüşlerdir. Bu ihtilaflı görüşlerden müreccaıh olanı şudur: pazari olarak bu thtimallerin hepsi caizdir; fakat bunlarıdan hangisinin kesin olarak . doğru olduğu bilinemez. «İHHıi vazifeye çağrıldıktan sonra Peygamber (Hz. Muhammed) (A.S.), kendinden önceıki · pey;gamberlerden birine tabi olmuş .muydu? Bunun ·anlaşılması için şu hususların incelenmesi gerekir: a) Bu nazari olarak caiz midir ve b) fiilen bu caiz ise kesin bir nassa dayanmakrta m:ıd1r? «a) J'Jazarl olarak caiz miıdir? el-Cevap:, Evet. .. Bir peygamberin (·kendine has.) tamamen yeni bir şeriatle geleceğini, bunun aksinin caiz olmadığını ileri sürerler. Zira, derler, eslci ş~riatte hiçbirşey değişmiyorsa onun gönderilmesinde bir maslahat yoktur. «b) Bilfiil vaki ob:rıuş mudur? Bize gelen şeriatin eskiden gelmiş olan şeriatleri tamame.n nesihetırnemiş olacağına itiraz edecek hiç bir kimse mevcut değildir. Zira Allah' a iman ıtıedbfıriyeti, zina, hırsızlık, · kati ve imansızhk ya~ağı (onunla) . neshedilmedi. (80) el-Müstesfa, 1356 tabi, 1,132~135. 407 -~----~---"--------·-----·--· -- - -~- -- .... --~-- --~-- ~ Filvaki bu ·yasaklar, Hz. Peygamber' e (A.S.) de ya yeni bir vaıhiyle veya kendisinden başka bir peygambere yapılmış olan bir vahıiyle yasak kılındı, bu eski şeriat üzere gitmesi kendisine emredrildi ve ona, sadece esıki peygamberlerin kaariunlarmdan .. bazılarını tadll e1ımek için vaJıiy geldi. Öyle ise, yeni bir hadise vukua gelince, Hz. Muhammed'in, eski ilahi teşriatı tadil edici bir va!hiy gelmedikce, eski peygamberlerin hükmü ve şeriatı üzere hereıket etme.Si gere. kiyordu. «İhtilafın özü işte budur. Racih görüşe gelince o da şudur: Peygamber Hz. Muhammed, (A.S;) kendi selefierinin şeriatma tabi oLmamıştır. Bu tez dört sebeble takviye edilmektedir: «(1) Hz. Peygarn;ber (A.S.) Hz. Muaz'ı Yemen'e yolladığı z:aman, (Muaz'm Kur'an, Süruıiet ve şaıhsi içtihadına istinad etme frkrini takdir etti, fakat) ne 'Tevrat, ne İncil ne bir başka peygamber'in şeriatını z1kretmedi. .. Keza Hz. Ömer'i Tevrat'ıtan bir sahife ,okurken gören Hz. Peyga:tn!ber, gözlerinin rengi kızıaracak .kadar ona kızmış ve şöyle ç:ııkışmıştır: «Eğer Musa hayatta olsaydı, ona beni takipten başka bir şey gerekmezdi>>. Bu davramşa ne diyebiliriz? «(2) Eğer o, (Hz. Muha:m:riıed, eskilere) tabi olsaydı zihar (kocaın.ın, kansını annesinin sırtma b!'.'nzeterdc yaptığı boşaıma) mevzuunda, bir kadımn iffetine iftira (kazf) meselesinde ve miraslann taksimi konusunda ne bizzat vaıhiıy bekleme ne de karannı te'ılıir cihetine giderdi. Nitekİ'İn o,· Dina suçunu işlemiş bir Yahudi çiftini recm hadisesinden başıka ·hiçbir meselede b:u eski şeriartlere ;müracaat etmedi. · <<(3) Eğer bu eski şeriatler, kendilerine uyiılacaık mahiyette olsaydı onlatı araştırmaık, nakl ve muihafaza etmeik müslümanların,· (en azın:dan) .onlar arasından bu işe yeterli bir gurubun, vazifelerin'den biri olacaktı. Aynı şekilde, Hz. Peygamber'in (A.S.) Ashil!bının da, şeriatın hükümlerini taprmaık için onlara müracaat etmeleri gerektiği gibi, çöZıfu:nlenırİıesin:de müşkilat çekilen meseleler çıkıp. da ihtilafa düşstillideri hallerde de onlara baş vurmuş olmaları gerekirdi; bu meselelre!1den avi (bi'rliği aşan varisierin hisseleri, m:sela zevce için 1/4, iJki kız kardeş için. 2/3, anne için 1/6 = B/12) meselesi, baıba tarafından dedenin hissesi meselesi, mufavvada (mhlıirsiz 'i':vlenmiş kadın) meselesi, Ümm-i veled'in ( efendi,sine çocu!k doğur-muş olan köle kadrmn) · satışı meselesi, 408 \ · alkol içince verilecek meşru .ceza meselesi, vadeli olnıaYJ!p peşin olan bir ticari rriuamelede faiz meselesi, mut'a nikail:ıı (yani belli bir müıddet ·için yapılan nik§.ıh) meselesi, öMürülen ceninin kan bedeli meselesi, azadhk bedelini efend~sine ödeyerek hürriyetine . kavuşmak isteyen fakat borcunu tamaunen ödeniemiş bulunan kö· lenin (tnukfttib) hukuki .durimıu meselesi örnek olarak burada zi'kre şayandir. « (4) İslam cenihtinin el birliği ile ulaştıkları icmaya göre, İslam şeriatı neshedicidir. Burada PeygamberJmizin teşriat{nın tamamı kastedilmektedir. Eğer o, başıkasının şeriatıpa tabi olsaydı kendisi şm değil, nakil olurdu, :Kaanun s§.ıhibi değil, kaanun hika. yedsi olurdu. «Aıksi fikrin mensublari da ÇYnlar şunlar:dır: - yet; beş ayet ve j.i.ç hadis zikrederler ki «Ayetler: En'am 6,90; Maide 5,44 Naıhl 16,123"; Şiıara 42,13. baş kısım, Maide 5,44 niha· «Hadislere gelince onlar da· şunlardır: Hz. Pey;gaımber'e (A.S.) sebebiyle bir şikayet ulaşınca şu cevaıbı verir: «Allah'ın K:itab'ı bsas.ı emretırnekıtedir». Kıur'an'da ise kısasa sadece Tevrat';tan bir z1kir şe11clinde yer verilmiştir (81) ~Fakat bu söz doğru değildir, zira Kur' an' da tasrilh ·mevcuttur: ·«.: .Huırıı:rıetler kaıışılııklıdır. Onun için kim sizin üzerinize saldırırsa siz de, tı:pkı onların üstünüze sal~dıBarı gibi, ona saLdırın ... » (82). diş kırılması (Keza bir başka ayette de: «Kötülüğün kötülük (bir misilierne) dir... ») ( 83) deniir. .karş1lığı ona deruk bir Hz. Peygamber (A.S.) şöyle buyurımuşıtur: kim naıi:iaz · kılmaıyı, uytıırrıa veya unutma sebebiyle ihmal etmişse hatırlaır hatırlaımaz krlsı~, zir~ Allah şöyle buyurmaktadır: «... Öyle ise bana rbadet et, Beni hatırlamak ve anmak için namaz kıl» (84) der ki bu ayet Kur'an'da Hz. Mfrsa'ya hitaıben gelmektedir. «b) «C)' Hz. Peygamber zina SUÇUıyla getirİlımiş olan Yaıhfıdi çiftine recm tatb]k etmek için TeıVrat'ıa müracaat eiıti. -Faıkat Hz. Pey;gam- . her'in (A.S.) bu müracaatı Yahı)dilerin · Kiıtab-ı Mukaddes'-te recrnin varlığını inıkar etmeleri sebebiyleı;lir. Niıteikiıiı Hz. Peygamber daha ziyade ineile baş vurırnak zorunda idi. Zira, o, (Kur'aııdan önce) indiriliDiş en son kitaptı. Bu ·sebeple, bir. başka hadise için Tevrat'a müracaat etmemişıtir. Gerçeği Allah bilir. 409 NETİCE Fakihlerden yaptığımız bu bazı nakiller gös_teriyor ki, bu konuda görüşler farklıdır. Hatta aynı mezhebe mensub fakililer bile ihtilaflıdır. Ancak ihtilaflar, lüıbden ziyade kışırda, özden ziyade kabuk ta· ve satıhtadır. En azından büyük ekseriyet, eski peygamberler tarafından getirilmiş olan alikarnın iki şart taihtında meri olduğu tezine yöndmiştir: a) Onlann sübutu, islfuni ölçüler ve değerlere göre kesiniilk ·kazanmış olmalıdır, b) Bunlar Kur'an ve Hadis tarafından neshedilmemiş bulunınalıdır (*). ('') 410 Bu,.makalenin tercümesinin baskısı yapılırken, son tashih sırasın_çia Hamidullah Bey'den aldığrm 29 ramazan 1399 · (Agustos 1979) tarihli bir mektupta şu haberi vermekte idi : «Uzun araştırmalar soı;ıunda, Haridler'e ait bir usfıl-i fıkh •kita:bı bulmaya muvaffak oldum. Orada da, beş altı sayfalık uzunca bir balıiste «bizdeıı evvelkileriıı şeriati>>nden ( şerai-umeııkableııa) söz etmektedir. Bu kitap dahi öbürlerinde. geçen aynı hadiselere temas eder, yeni değişik bir şey yok ise de ... ;,