MERKEZ BANKASI: STRATEJİ VE YOL HARİTASI 1 Nisan 2015 İÇİNDEKİLER 1. Özet 2. Para Politikası Stratejisi 2.1. Fiyat İstikrarı 2.2. Faiz Koridoru Uygulaması 2.3. Likidite Yönetimi 2.4. Finansal İstikrar ve Makroekonomik Dengeler 3. İletişim Stratejisi 4. Kurumsal Strateji 5. Genel Değerlendirme Ek. Zaman Çizelgesi 1. ÖZET • Bu strateji raporu; Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın para politikası, iletişim ve kurumsal yapısının ülkenin uzun vadeli planlarıyla uyumlu bir modele geçmesi sürecinde atılması gereken ve en fazla bir yıl içerisinde gerçekleştirilmesinde fayda görülen eylemleri tespit etmeyi hedeflemektedir. • Küresel finansal kriz sonrasında dünya genelinde merkez bankacılığı yeni ve çok farklı bir döneme girmiştir. Başta ABD (Fed) ve İngiltere (BOE) Merkez Bankaları olmak üzere birçok merkez bankası sıra dışı ve yenilikçi politikalar uygulamaya başlamış, merkez bankaları temel amaçlarında değişikliklere gidilmiş ve bu değişikliklerle uyumlu finansal mimariler oluşturulmuştur. • 2006 yılından beri açık enflasyon hedeflemesinin uygulandığı ülkemizde ise Merkez Bankası, finansal istikrarı da desteklemek amacıyla, 2010 yılından itibaren makro finansal riskleri gözeten, kredi büyümesini sınırlandırmayı ve sermaye hareketlerindeki oynaklığın olumsuz etkilerini azaltmayı amaçlayan yeni bir para politikasını uygulamaya koymuştur. Bu çerçevede, faiz koridoru, zorunlu karşılık düzenlemeleri, rezerv opsiyonu mekanizması gibi geleneksel olmayan araçlar da kullanılmaya başlanılmıştır. • Uygulamaya başlanıldığı ilk yıllarda başarıyla yönetilen bu politikalar, son birkaç yılda farklı para politikası tepkilerine rağmen ülkemiz enflasyonunda % 7 seviyesinde görülen katılığı kırmakta zorlanmaktadır. Buna ek olarak, enflasyon hedeflemesine dayalı alınan para politikası kararlarında büyüme etkileri ve makroekonomik dengeler gözetilmediğinden, iktisadi faaliyette bir zayıflık ve potansiyel büyüme oranına göre çok düşük büyüme seviyeleri göze çarpmaktadır. Merkez Bankası açısından en önemli araç hükmündeki “kredibilite” hususunda da yaşanan sorunlar nedeniyle Merkez Bankası’nın ekonomik gelişmeler üzerindeki etki gücü sınırlı kalmaktadır. Kredibilite sorununda özellikle iletişim stratejisinin zayıflığı ve uygulama hataları etkilidir. Ayrıca, mevcut finansal mimari ve organizasyonel yapı da politikaların etkin ve uyumlu yürütülebilmesine katkı sağlayamamaktadır. • Ülkemiz ekonomisinin 2023 yılı hedefleri de düşünüldüğünde yeni bir merkez bankacılığı modeline ihtiyaç duyulduğu açıktır. Bu amaçla, para politikasından iletişime ve kurumsal yapıya değin çeşitli alanlarda yeni stratejilerin belirlenmesi önem arz etmektedir. • Rapor, bu alanlarda somut önerilere yer vermektedir. Stratejik yönetim adımlarına dar uygulama sürelerini içeren bir zaman çizelgesi de ekte yer almaktadır. 2. PARA POLİTİKASI STRATEJİSİ • Merkez Bankası’nın mevcut para politikası toplam talebi kontrol altında tutmayı ve kur oynaklığını azaltmayı hedeflemektedir. Pratikte değerli kuru hedefleyen ve bu hedefi kısa vadeli portföy akımları ile sağlamaya çalışan bir yaklaşımla hareket edilmekte ve enflasyonun % 5 denge seviyesine getirilmesi amaçlanmaktadır. Bu yaklaşım, enflasyonun para arzındaki artışla, diğer bir deyişle, talep artışı ile yükselişe geçeceğini öngörmekte ve talep taraflı tedbirlerle fiyat istikrarını sağlamaya çalışmaktadır. Büyüme açısından merkez bankalarının vereceği temel katkının fiyat istikrarı olduğu kabul edilmektedir. • Merkez Bankası, yukarıda belirtilen hedefler doğrultusunda politika faizi, likidite yönetimi, faiz koridoru ve zorunlu karşılıkları da içeren birçok araç kullanmaktadır. • Merkez Bankası’nın para politikası modern ve basit bir yaklaşımdan ziyade iletişimi zor bir çerçeveyi esas almaktadır. Faiz koridoru uygulaması zaman içerisinde piyasa aktörleri açısından Merkez Bankası politikalarının ve “gerçek faiz kararlarının” takibini zorlaştırarak para politikasına dair güveni kıran bir unsur haline gelmiştir. 2010 yılından itibaren Merkez Bankasına has ve yenilikçi uygulamalar olarak sunulan faiz koridoru ve Rezerv Opsiyonu Mekanizması gibi araçlar özelikle 2013 yılı Mayıs ayında başlayan süreçle birlikte para politikasının etkinliğini ciddi ölçüde zedelemeye başlamıştır. • Gelinen noktada, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın para politikası çerçevesi şöyle tanımlanabilir : Mevcut çerçeve “belirsiz, karmaşık ve hedef(ler)i konusunda tutarsız” bir görünüm sergilemektedir. Makroekonomik dengelerin yeterince gözetilmediği görülmektedir. Ekonomik daralma dönemlerinde bile (olması gerekenin aksine) sıkı bir para politikası duruşu benimsenmektedir. Para politikalarının en önemli özelliği, döngü karşıtlığı, mevcut çerçevede çalışmamaktadır. Tahmin ve modeller konusunda ciddi hatalar yapıldığı ve özellikle 2013 Mayıs ayından bu yana modellerin yetersiz kaldığı görülmektedir. Para politikasının dayandığı model ve analizlerin baz aldığı veri setlerinin yeterince geniş ve gerçek zamanlı olmadığı anlaşılmaktadır. Para politikası kapsamında uygulanan likidite yönetiminin etkinliği son derece kısıtlıdır. Tüm bunlar, Merkez Bankası açısından kredibilite sorununu da beraberinde getirmektedir. • Bu sorunların giderilmesi ve daha etkin bir strateji için uygulanabilecek adımlara aşağıda yer verilmektedir. 2.1. Fiyat İstikrarı A. Kısa Vadeli Adımlar • İletişim Dilinin Değiştirilmesi : Öncelikle, fiyat istikrarında katı ve sıkı para politikası uygulamalarına ısrarla bağlı kalınarak ve daraltıcı ekonomi politikaları uygulanarak enflasyonda kayda değer ve kalıcı bir iyileşme sağlanmasının mümkün olmadığı ve fiyat istikrarı hususunda para politikasının sınırlarına ulaşıldığı hususu açık bir iletişimle paylaşılmalıdır. Bu amaçla, öncelikli hedef “enflasyondaki dalgalanma ve oynaklıkların kısa sürede azaltılması ve fiyat gelişmelerinin daha öngörülebilir hale getirilmesi” olarak açıklanmalıdır. Bu sayede, ekonomik aktörlerin karar alma süreçlerini olumsuz etkileyen önemli bir faktörün hafifletilmesi öncelikli hedef haline gelmiş olacaktır. • Fiyat İstikrarı Komitesi: Hedef, oynaklıkların azaltılması ve enflasyonu etkileyen temel faktörlere yönelik tedbirlerin alınması olduğu için; yukarıda bahsi geçen iletişimle uyumlu bir şekilde bir “Fiyat İstikrarı Komitesi” kurulması faydalı olacaktır. Fiyat istikrarına etki eden unsurlara (gıda, enerji vs.) yönelik tedbirlerin koordinasyon içerisinde alınabilmesi bu komite sayesinde başarılabilecektir. Fiyat İstikrarı Komitesi’nin bir diğer önemli faydası da enflasyon hedeflemesi modelinde veya Merkez Bankası görev-yetkilerinde yapılması muhtemel değişiklikler gündeme geldiğinde geçiş döneminin etkin yönetilmesini sağlaması olacaktır. Bu komite ile fiyat istikrarı hedefinden uzaklaşılmadığının gösterilmesi ve beklentilerin bozulmaması için güçlü bir iletişim yapılabilmesi mümkün olacaktır. Siyasi irade ile bir “Fiyat İstikrarı Komitesi’nin” kurulması ve bu komitede fiyat istikrarı açısından katılıkların bulunduğu sektörler (hizmetler vs.) ile yüksek oynaklıkların gözlendiği (işlenmemiş gıda vs.) alt kalemlerle ilgili mikro analizlerin yapılıp, tedbir setlerinin belirlenerek düzenli bir şekilde raporlanması hedefler ve beklenti yönetimi açısından önem arz edecektir. Bu komitenin kurulması ile birlikte, enflasyonun bütün alt bileşenleri detaylı bir şekilde çalışılarak enflasyonda hedeflenen seviyelere ulaşılması için gerekli yapısal tedbirler belirlenecek ve piyasalara da siyasi otoritenin enflasyon konusundaki hassasiyetlerinin artacağı mesajı verilmiş olacaktır. • Hedef Revizyonu ve Dar Bant Modeli : Enflasyonda % 5 hedefinin gerçekçiliği hususunda kredibilite ciddi anlamda yitirilmiş olup kısa sürede bu güvenin tesis edilmesi oldukça zor görünmektedir. Ayrıca, enflasyonda % 7 seviyesinde bir katılık gözlenmektedir. Ekonomik aktörler açısından ise enflasyonun seviyesinden daha öncelikli olarak yüksek oynaklıklar belirsizlik oluşturmaktadır. Yukarıda değinilen adımlar atılırken, enflasyon hedefinin revize edilmesi ve dar bir bant modeline geçilmesi faydalı olacaktır. Örneğin, enflasyonda üç yıllık bir dönemde % 7’den % 5 seviyesine inişi hedefleyen ve eş zamanlı olarak da enflasyonda “+ /- bir puan” dışındaki oynaklıklara tolerans göstermeyecek yeni bir hedef modelinin kamuoyu ile paylaşılması faydalı olacaktır. Bu şekilde, fiyat istikrarı açısından yapısal sorunların öncelikli çalışma alanı olması gerektiğine dair yeni iletişim dili hedeflere de yansımış olacaktır. • Hedefin Yeni Endekslerle Tanımlanması: Enflasyondaki yüksek oynaklık sebebiyle TÜFE hedeflemesinde yaşanan sorunlar göz önünde bulundurulduğunda, TÜFE ile birlikte başka endekslerin de takip edilmeye başlanılmasının faydalı olacağı düşünülmektedir. Kısa vadede, TÜFE hedeflemesinin tamamen ortadan kaldırılması iletişim ve kredibilite açısından zor görünmektedir. Bu amaçla, TÜFE ile birlikte para politikası araçları ile etkilenebilmesi daha kolay olan çekirdek enflasyonun (I Endeksi), işlenmemiş gıda, tütün ve alkollü ürünlerin dahil edilmediği bir endeksin ya da ağırlıklandırılmış bir endeksin de takip edilmesi daha sağlıklı olacaktır. B. Orta Vadeli Adımlar • Ölçüm, Analiz ve Modelleme: Enflasyona ilişkin ölçümler, enflasyonist etkilere ve gelişmelere dair analizler ve model ve tahmin çalışmalarında Merkez Bankası’nın performansının daha üst düzeye taşınması önem arz etmektedir. Bu amaçla, öncelikle Merkez Bankası bünyesindeki Fiyat İstikrarı Çalışma Grubu güçlendirilmelidir. Bu grup, çalışmalarında ülkemizdeki enflasyonun yapısını ve kaynağını (talep veya maliyet yönlü) detaylı bir şekilde incelemeye odaklanmalıdır. “Enflasyon – büyüme” ve “enflasyon – faiz” ilişkisi gibi temel teorik konular tamamen eleştirel bir bakışla ve Türkiye örneğine odaklanılarak tekrar çalışılmalıdır. Enflasyon ve büyüme arasındaki ilişki (ödünleşim vs.), faiz oranları ve enflasyon arasındaki ilişkinin dinamik boyutları ve küresel finansal kriz sonrasında daha fazla gündeme gelen hususlar (kur riski, sermaye akımlarındaki oynaklık, konut piyasasındaki riskler, hanehalkı ve reel sektörün finansman problemleri gibi riskler) fiyat istikrarına etkileri bakımından daha detaylı çalışılmalıdır. Bu çalışmalar, uluslararası tecrübeyi ve farklı akademik ekolleri de dahil edecek kapsamlı tartışmaların zeminini hazırlamalıdır. Enflasyon tahmin modelleri mutlaka gözden geçirilerek, son dönemde artan tahmin hatalarının sebepleri ortadan kaldırılmalıdır. • “The Billion Prices Project”: Enflasyona ilişkin ölçüm ve tahminlerdeki doğruluk ve eş/yakın zamanlılık etkili bir para politikası için hayati önemdedir. Halihazırda Merkez Bankası bünyesinde bir grup ekonomist ve araştırmacı, doğrudan fiyat toplama veya internet vs. üzerinden fiyat toplama yöntemleri ile enflasyon gelişmelerini tahmin etmeye çalışmaktadır. Oysa ki, teknoloji bazlı çözümlerle fiyat gelişmelerini çok daha kapsamlı, yakın zamanlı ve analize uygun bir biçimde toplama yöntemleri mevcuttur. Nitekim, bu konuda devam etmekte olan çeşitli projeler söz konusudur. Örneğin, Massachusetts Institute of Technology (MIT) bünyesinde yürütülen “The Billion Prices Project” ile çeşitli ülkelerdeki yüzlerce şirketten yüksek frekanslı fiyat verisi anlık olarak toplanmaktadır. Buna benzer ve gelişmiş projelerle fiyat gelişmeleri için tahmin gücünün kayda değer ölçüde artırılması mümkün gözükmektedir. 2.2. Faiz Koridoru Uygulaması • Halihazırda kullanımda olan faiz koridoru uygulaması ile birlikte farklı faiz oranlarının (borç alma, borç verme ve politika faiz oranı) uygulanması sebebiyle para politikasında bir belirsizlik ve anlaşılma zorluğu ortaya çıkmıştır. Bu çerçevede, faiz koridorunun mevcut durumdaki kadar aktif kullanılmadığı, daha basitleştirilmiş ve geleneksel bir “tek faiz” politikasına geçişin iletişiminin yapılması önem arz etmektedir. Bu amaçla; Merkez Bankası tarafından koridor politikasından kademeli çıkış için bir takvim (örneğin altı ay-bir yıl) ilan edilmelidir. Haftalık repo oranı, tekrardan temel politika faiz oranı olarak tanımlanmalıdır. Piyasa yapıcı bankalara uygulanan özel oranlara son verilmeli ve koridordan bu seviye çıkarılmalıdır. Bu karar hemen uygulanabilecektir. Günlük likidite tutarının tespitine ve piyasaya sunulma şartlarına dair yeni bir Likidite Yönetimi Çerçevesi açıklanmalıdır. Faiz koridoru, temel mantığıyla da uyumlu bir şekilde, çok seyrek ve piyasaya şok verilmesi amacıyla ya da dönemsel likidite gelişmelerinin kontrolü için kullanılmalıdır. 2.3. Likidite Yönetimi • TCMB tarafından uygulanan likidite yönetiminin temel hedefleri, para piyasalarının etkin ve istikrarlı çalışmasının sağlanması, piyasada, kısa vadeli faiz oranlarının Para Politikası Kurulu tarafından belirlenen faiz koridoru içerisinde uygun görülen düzey civarında oluşturulması ve ödeme sistemlerinin kesintisiz çalışmasının teminidir. Bu çerçevede, likidite yönetimi TCMB’nin hangi yöntemle (haftalık repo ihaleleri vs.) ve ne kadar tutarda likiditeyi piyasalara vereceğiyle ilgili kararlardan oluşmaktadır. • PPK toplantılarında politika faizi ve faiz koridoruna ilişkin kararlar alınmakta; likidite politikası uygulamaları konusunda ise yetki Başkan’a verilmektedir. Bu uygulama, piyasa gelişmelerine tepki verebilmek için önemli bir esneklik sağlamakla birlikte, politika faizi ile çelişen uzun süreli likidite kararları algıda kırılmalara yol açabilmektedir. Buna bağlı olarak, son dönemde “örtülü faiz indirimi/artışı” tartışmaları sıklıkla görülmektedir. • Bu nedenle, aşağıdaki değişiklerin uygulanması önem arz etmektedir: Tutarlılık : Likidite yönetimi konusunda yetki sınırları daha somut çizilerek tutarlı ve etkin bir iletişim sağlanmalıdır. Likidite politikasının daha basit bir modele geçiş ve faiz koridorunun klasik modele yaklaşma süreçlerinde tutarlılık sağlanması önem arz etmektedir. Selektif Likidite : Bankalara sağlanan likiditenin daha selektif yapılandırılması önem arz etmektedir. Diğer bir deyişle, likidite bankalara sağlanırken bir makro ihtiyati araç gibi kullanılmalıdır. Örneğin, KOBİ ve yatırım kredilerindeki artışı desteklemek amacıyla bu kredi türlerindeki büyüme hızı ve değişime göre bankaların likiditeye erişim limitleri ve fiyatlama şartlarının farklılaştırılması mümkündür. Likidite yönetimi, teşvik ve cezalandırma amaçlarıyla seçici bir biçimde dizayn edilebilmelidir. Sistemin Fonlama İhtiyacının Yeniden Tanımlanması : Sistemin fonlama ihtiyacının daha hassas ve dinamik modellerle çalışılması önem arz etmektedir. Farklı piyasalar arasındaki ilişkiler, bankaların fonlama kalemlerindeki finansal istikrar yönlü hedefler ve likiditeyi etkileyen tüm kalemler dikkate alınarak sistemin fonlama ihtiyacının daha net ölçülmesi ve buna uygun koşullarla likidite sunulması gerekmektedir. 2.4. Finansal İstikrar ve Makroekonomik Dengeler 2.4.1. Büyüme ve İktisadi Faaliyet Çalışmaları • Mevcut yasal çerçeve, fiyat istikrarının sağlanması hedefiyle çelişmemek kaydıyla büyüme ve istihdam politikalarını destekleme görevini Merkez Bankası’na vermektedir. Bununla birlikte, Merkez Bankası tarafından uygulanan para politikalarının büyüme üzerindeki etkileri analiz edilerek ilgililer ve kamuoyu ile paylaşılmamaktadır. Mevcut uygulamalar, bu açıdan yasal çerçeve ile de uyumlu değildir. • Merkez Bankası, “fiyat istikrarını sağlama amacı ile çelişmemek kaydıyla hükümetin büyüme ve istihdam politikalarını desteklemek” görevini yerine getirmede en etkili yolun fiyat istikrarı olduğuna inanmakta ve bu çerçevede en güçlü araç olarak gördüğü faiz oranlarıyla enflasyonu kontrol altına alma politikasını izlemektedir. Ancak, para politikasının temellerini oluşturan bu yaklaşım çerçevesinde, enflasyonun hedeflenen seviyelere indirilmesinin makroekonomik dengelere ve iktisadi faaliyete olası etkilerinin ölçümü ve iletişimi yapılmadığı gibi, enflasyon ve büyüme ilişkisini detaylı inceleyen bir çalışma da yürütülmemektedir. Bu çerçevede, aşağıda belirtilen tedbirlerin alınması önem arz etmektedir: Mevcut enflasyon hedeflemesi stratejisinin makroekonomik dengeler ve büyüme açısından etkileri, tercih edilen bu politika için ödünleşimler ve enflasyon ve büyümeyi etkileyen yapısal ve konjönktürel unsurların etkileri detaylı bir şekilde çalışılıp düzenli olarak kamuoyu ile paylaşılmalıdır. Yıllık “Büyüme Raporu” yayınlanarak mevcut büyüme profilinin özetlenmesi, gelecek dönem büyüme projeksiyonlarının yapılması ve ekonominin daha sağlıklı bir büyüme patikasına girebilmesi için gerekli reformların tartışılması faydalı olacaktır. 2.4.2. Reel Sektör Çalışmaları İktisadi faaliyet gelişmelerinin doğru anlaşılabilmesi ve modellenebilmesi için reel sektör gelişmelerini yakından takip edecek bir modele geçilmesi önem arz etmektedir. Bu amaçla, “Reel Sektöre İktisadi Mercek” adıyla bir çalışma başlatılmıştır. Bu kapsamda düzenli olarak reel sektör firmaları ile birebir görüşmeler gerçekleştirilmekte ve elde edilen bulgular Para Politikası Kurulu üyeleri ile paylaşılmaktadır. Bu çalışmanın, finansal kesimi de içerecek şekilde, daha kapsamlı hale getirilmesi ve ABD’deki “Beige Book” benzeri bir kurumsal yapıya kavuşturulması faydalı olacaktır. Buna ek olarak, İdare Merkezi’ndeki Reel Sektör Araştırmaları Grubu’nun güçlendirilmesi ve sektörel uzmanlıkların oluşturulmaya çalışılması da yetkinliği artıracaktır. 2.4.3. Kur Riski Yönetimi Türkiye’de döviz kuru, makroekonomik dengeler (enflasyon, reel sektör bilançoları), algılar ve beklentiler açısından en önemli faktörlerden biri olarak öne çıkmaktadır. Son zamanlarda, kur oynaklığının artması ile birlikte Merkez Bankası’nın kurlarla ilgili kontrol gücünün sınırlı olduğu algısı güçlenmiştir. Piyasa derinliğinin zaman zaman kaybolduğu gözlemlenirken, kredibilite sorununun da yol açtığı fırsat alanından faydalanmaya ve özellikle USD/TL seviyesinde oynaklığı tetiklemeye yönelik piyasa hareketleri görülmektedir. Kur oynaklığı, geçişkenlik etkisi ile enflasyonda artışa yol açmakta ve yıllık enflasyonda gözlenecek baz etkilerini de ortadan kaldırmaktadır. Bu nedenle, piyasalarda sürpriz etkisi yapabilecek, döviz talebini düşürebilecek ve firmaların döviz pozisyon ve kur riskini azaltabilecek faiz-dışı araçlara ihtiyaç duyulmaktadır. • Bu çerçevede, aşağıda belirtilen tedbirlerin alınması önem arz etmektedir: Reel sektör firmalarının riskten korunma (hedge) ürünlerini kullanmaya başlamalarının sağlanması ve bu ürünlerle ilgili süreçlerin kolaylaştırılması, bankaların firmaların kur ve döviz pozisyon riskleri konusunda daha basiretli davranmalarının sağlanması, bankaların müşteri riskleri konusunda ayrıştırılması ve Merkez Bankası döviz rezervlerinin kullanılmasına ihtiyaç bırakmayacak modellerin hayata geçirilmesi gerekmektedir. Hazine Müsteşarlığı – Merkez Bankası işbirliği ile bir “Risk Yönetim Programı” kurulması faydalı olacaktır. Bu program kapsamında, belirlenecek bir eşik değer ve üzerinde (Örneğin, 100 milyon dolar / muadili) döviz borcu olan firmalar “otomatik kayıt” (automatic enrollment) prensibiyle sisteme doğrudan dahil edilecektir. Bu programa dahil olan firmalar için doğru risk yönetim ürünleri (forward, opsiyon, swap vs.) belirlenerek risklerinin belirli bir yüzdesinin kapatılması sağlanacaktır. Firmalara belirli bir süre sonra (örneğin bir yıl) programdan çıkma hakkı verileceği gibi ürün maliyetlerinin belirli bir bölümü de (örneğin ilk yıl % 50, ikinci yıl % 40 vs.) sübvanse edilecektir. Böylelikle, firmaların riskten korunma maliyetlerini azaltan, çıkış opsiyonu sayesinde esnek bir yapıya sahip olan, otomatik üyelik ile kullanımı kolay ve zaman konusunda da verimlilik sağlayan bir yapı oluşturulacaktır. Merkez Bankası’ndan reeskont kredisi kullanımına başvuracak firmaların ve mevcut kullanıcıların döviz risklerinin belirli bir ölçüde riskten korunmuş olması şartının getirilmesi faydalı görülmektedir. Bu mekanizma, ilk aşamada teşvik amaçlı bir modelle (riski düşük olanlara daha yüksek limit ve/veya daha düşük maliyet) çalıştırılabilecektir. Kamu sermayeli şirketlerin döviz piyasasında yüklü alımlarla oynaklığa sebep olmamaları için Hazine Müsteşarlığı, Merkez Bankası ve kamu bankalarının yer aldığı, BOTAŞ gibi enerji KİT’lerine riskten korunma imkanı sağlayacak bir nakit yönetim sisteminin geliştirilmesi gerekmektedir. Bankacılık sektörüne yönelik yapılacak bir düzenleme ile bankaların kredi portföylerindeki firmaların döviz riskliliğine yönelik oranların oluşturulması, bu oranlar çerçevesinde belirli eşik değerlere göre bankalara ilave maliyetler (genel-özel karşılıklar vs.) getirilmesi ve bir geçiş dönemi öngörülerek, bu uygulamanın giderek sıkılaşacağına dair güçlü bir iletişimin yapılması faydalı olacaktır. Bu uygulama ile, bankaların firmaların döviz riskliliğini artırıcı ve piyasalardaki oynaklığı etkileyen davranışları önlenecek; firmalar, kredili müşterisi oldukları tüm bankalardan döviz risklerini raporlama ve kontrol etme talebiyle karşılaşacak, firmalara döviz riskine karşı korunma yoluna gitmeleri için güçlü bir motivasyon oluşacak ve kurumsal firmaların döviz risklerine dair eksikliği hissedilen istatistiksel veriler düzenli ve güvenli bir şekilde bankalar kanalıyla temin edilmiş olacaktır. TL cinsinden uzun vadeli menkul kıymet ihraçlarına destek verilmesi amacıyla, Merkez Bankası tarafından yürütülen açık piyasa işlemlerinde Hazine Müsteşarlığı ihraçları dışında bankalar/katılım bankaları ve kurumsal firmaların uzun vadeli TL cinsinden ihraç ettikleri menkul kıymetlerin de teminata kabul edilmesi faydalı olacaktır. Bu düzenleme neticesinde, TL cinsi uzun vadeli kıymetlere talebin artması ve ikincil piyasanın gelişimine katkı sağlanması söz konusu olabilecektir. Bankacılık sektörünün yurtdışı borçlanmalarının mümkün olduğunca uzun vadelerde gerçekleştirilmesi için zorunlu karşılık oranları dahil muhtelif araçların kullanıldığı bir “Vade Uzatım Projesi” hayata geçirilmeli ve adım adım alınacak tedbirler bir-iki yıllık bir vade için önceden açıklanmalıdır. 2.4.4. • Finansal Aktarım Mekanizması Çalışmaları: Küresel finansal kriz, merkez bankalarının fiyat istikrarına ek olarak finansal istikrar alanındaki rolü ile ilgili de farklı alternatifleri gündeme getirirken, kriz sonrasında makroekonomik dengeleri ve riskleri gözeten, finansal istikrarı da destekleyici yeni politikalar uygulanmaya başlanılmıştır. Bu çerçevede, makroekonomik dengelere (büyüme, istihdam, cari denge vs.) ilişkin kurumsal sorumlulukların net olarak tanımlandığı, finansal aktarım mekanizması ve para politikalarının bu dengeler çerçevesinde (özellikle ülkenin potansiyel büyümesi dikkate alınarak) belirlendiği, ve finansal aktarım mekanizmasının sorunsuz ve toplumsal refahı destekler mahiyette çalışmasının sağlandığı politikalar önem arz etmektedir. Bu amaçlar doğrultusunda, aşağıda belirtilen hususlar dikkat çekmektedir: Aktarım kanalları içinde önemli bir yeri olduğu düşünülen kredi kanalının Türkiye’deki işleyişi ile ilgili detaylı araştırmalar yapılıp, ülkemiz ekonomisinde son yıllarda gözlemlenen yüksek kredi büyümesi – düşük GSYİH büyümesi ikileminin nedenleri incelenmelidir. Daha dinamik ve selektif bir likidite politikası ile toplam krediler içinde politika yapıcılar açısından öncelikli görülen alt kalemlerde (KOBİ vb.) büyümenin hızlandırılması faydalı olacaktır. 2.4.5. Veri Yönetimi Stratejisi: • İktisadi ve finansal faaliyete ilişkin verilerin gelişmiş ve modellemelere uygun bir formatta, mümkün olduğunca eş ya da yakın zamanlı temin edilebilmesi önem arz etmektedir. Bu çerçevede, Merkez Bankası tarafından toplanan verilerin kalitesinin artırılabilmesi ve finansal sistemdeki bütün verilerin dinamik bir şekilde takip edildiği büyük bir veri tabanının oluşturulması yönünde çalışmaların yapılması gerekmektedir. 3. İLETİŞİM STRATEJİSİ • Merkez Bankaları iletişim stratejilerinin temel hedefi, kurumsal itibarı ve güvenilirliği yükselterek politikalarının etkinliğini artırmaktır. Ancak halihazırda Merkez Bankası tarafından uygulanan iletişim temel olarak; Kredibilite tesis etmekten uzak, İç tutarlığı ve mesaj sürekliliği zayıf, Mecra ve erişimi son derece kısıtlıdır. • Türkiye ekonomisindeki dengeleri de gözeterek mevcut iletişim stratejisinin aşağıda belirtilen hususlar doğrultusunda geliştirilmesinin faydalı olacağı öngörülmektedir. İletişimde “Yeni Hikaye”: Merkez Bankası’nın iletişiminin etkili ve tutarlı olabilmesi için ekonomik modele dair güçlü bir “hikaye”ye sahip olması gerekir. Bu yeni hikaye, 2023 vizyon ve hedefleriyle uyumlu bir ekonomik modele dayanmalıdır. Halihazırda Merkez Bankası’nın iletişimi, bir üst ekonomik modeli yansıtmaktan ziyade kısa vadeli politika kararlarının iletişiminin yürütülmesine dayanmaktadır. Merkez Bankası’nın politika duruşunun ve adımlarının daha büyük bir resmin parçası olarak anlaşılabilmesi sağlanmadığı takdirde, alınan kararların itibar tesis edebilmesi ve iç tutarlığının anlaşılabilmesi mümkün olamayacaktır. Nitekim, Merkez Bankası’nın iletişim gücü ve başarısı açısından diğer ülke merkez bankalarına kıyasla kötü bir algıya sahip olması ve anketler dahil birçok araştırmada Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın iletişim açısından çok başarısız görüldüğünün tespit edilmesi dikkat çekicidir. Hindistan Merkez Bankası’nın 2013 yılından bu yana hızla artan kredibilitesi ve etkinliğinde, yeni Merkez Bankası Başkanı ile birlikte “İç pazara ve üretime dayalı kalkınma” modelinin ön planda tutulması ve atılan tüm adımların iletişiminin bu modele atıfla ve modelle ilişkili olarak yapılması etkili olmuştur. Ülkemiz için ise ekonomik aktörlere rehberlik edebilecek bir model çerçevesinde Merkez Bankası’nın ekonomiye bakışının kamuoyu ile paylaşılması da faydalı olacaktır. Diğer bir deyişle, TCMB’nin nasıl bir ekonomik model öngördüğüne ve politikaları ile neyi hedeflediğine dair bilgilendirmeler yapması ve duruşunu hükümetin 2023 hedefleriyle de uyumlu hale getirecek bir para politikası benimsemesi gerekmektedir. İletişimde “Yeni Dil”: Merkez Bankası politikalarının iletişiminde daha sade, net, tutarlı ve kredibiliteyi harcamayan yeni bir dile ihtiyaç duyulmaktadır. Buna ek olarak, para politikasının daha sade, öngörülebilir ve takip edilebilir bir yapıya kavuşturulması iletişimin kolaylaşması açısından önem arz etmektedir. Bir diğer önemli husus da, muhataplara uygun dilin ve iletişim kanallarının oluşturulmasıdır. Halihazırda Merkez Bankası’nın aynı teknik dili ve iletişim dokümanlarını (sunumlar) tüm muhatapları için kullandığını görmekteyiz. Örneğin, fiyat istikrarı konusunda beklentilerin yönetilmesi ve bilincin artırılması toplum tabanında bu konuların anlaşılabilir bir dil ve etkili yöntemlerle anlatılabilmesini gerektirmektedir. Ancak, Merkez Bankası’nın bu konuda hiçbir çalışması ve hazırlığı yoktur. Merkez Bankası’nın tüm iletişimi yabancı yatırımcılar için hazırlanmış sunumdan ibarettir ve sadece bu şablon kullanılmaktadır. Toplum tabanı dahil tüm paydaşlara yönelik iletişim stratejisi, içeriği ve mecraları çalışılmalıdır. İletişimde Öncülük ve Liderlik : Hem para politikası ve finansal istikrar konularında hem de Türkiye ekonomisindeki güncel ve temel ekonomik meselelere yönelik tartışmalarda, Merkez Bankası’nın tartışmaların doğru bir zeminde yapılmasında öncü ve lider bir rol üstlenmesi gerekmektedir. Merkez Bankası’nın hükümete danışmanlık rolünün önemli bir parçası da temel meselelerde (büyüme, istihdam, dış ticaret, finansal sistem vs.) politika odaklı çalışmaları gerçekleştirmek ve hükümet ile paylaşmaktır. Bu, Hükümet ile iletişimin önemli bir parçası olmalıdır. Merkez Bankası temel konularda, kendisinden talep edilmeksizin, düzenli olarak bu konuları araştırma, bilgianaliz-öneri üretme yönünde çalışmalıdır. Ülke ekonomisine yönelik ekonomik tartışma ve analizler konusunda Merkez Bankası kamuoyuna açık iletişimde de ülke menfaatlerini gözeterek tartışmalara öncülük etmelidir. Bu durumda, hem meselelere dair çalışmalara ciddi katkı sağlanabilecek hem de özellikle ekonomiye yönelik temelsiz (bazıları kasıtlı) söylemler de güçlü teorik-ampirik temellere dayalı çalışmalarla boşa çıkarılmış olacaktır. Bu çerçevede, Merkez Bankası bünyesinde bulunan İstanbul Merkez Bankacılığı Eğitim ve Araştırma Merkezi’nin sınırlı görev tanımı genişletilerek hem ülkemizin gündemindeki temel ekonomik konulara (büyüme, kalkınma, finansallaşma, istihdam vs.) hem de genel akademik tartışmalara ilişkin farklı görüşlerin gündeme taşındığı bir yapı oluşturulmalıdır. Üst Düzey İletişim : Merkez Bankası’nın Cumhurbaşkanı ve Hükümet ile düzenli ve daha sık (örneğin, iki ayda bir) toplantılar yapması ve hükümete danışmanlık görevini yürütmesi, koordinasyonu artırarak daha sağlıklı bir para politikası izlenmesini sağlayacaktır. Bu uygulamanın açıklanması bile bir üst düzey iletişimin ve daha güçlü bir koordinasyonun olacağının sinyalini verecektir. Para Politikası Kurulu ve İletişim : Merkez Bankası iletişim stratejisinin sözel yönlendirmeler (forward guidance) ve bilgilendirmeleri etkin olarak kullanacak, piyasaya yön verecek ve ekonomideki tartışma zeminlerini oluşturacak şekilde yeniden yapılandırılması önem arz etmektedir. Bu yapılırken, Para Politikası Kurulu üzerinden yürütülecek iletişim de önemlidir. Dünyanın önde gelen Merkez Bankaları’na (Fed, BOE vb.) benzer şekilde PPK toplantı kararlarının oy birliği ya da oy çokluğuyla alınması gibi verilerin belirli bir süre içinde (örneğin bir yıl) kamuoyu ile paylaşılmaya başlanacağının iletişiminin yapılması faydalı olacaktır. Görüş farklılıklarının olması beklentilerin de yönetilebilmesi bakımından önemli olduğu gibi, tutanakların ve üyelerin öngörülerinin açıklanmasında da fayda görülmektedir. Para Politikası Kurulu (PPK) toplantılarının sıklığının da iletişim açısından tekrar değerlendirilmesi gerekmektedir. Birçok ülkede olduğu gibi, PPK toplantı sayısı yılda altı ya da sekize indirilerek faiz kararlarının devamlı gündemde olması engellenebileceği gibi aylık gelişmeler yerine genel trendler dikkate alınarak para politikası tepki fonksiyonunun daha iyi anlaşılabilmesi sağlanabilecektir. İletişimde Doğru ve Çeşitlendirilmiş Mecra : Ekonomi notları, çalışma tebliğleri, konferanslar ve sosyal medya, web sitesi gibi iletişim araçlarının daha etkin kullanılması da faydalı olacaktır. Ayrıca, Merkez Bankası’nın yılda dört kez çıkardığı Enflasyon Raporu ve iki kez yayınladığı Finansal İstikrar Raporu’nun geliştirilmesinin ve buna ek olarak yılda bir kez de Büyüme Raporu çıkarılmasının ve bu raporda ülke ekonomisinin büyüme performansı ve gelecek dönem büyüme projeksiyonları ile ilgili kamuoyunu bilgilendirmesinin faydalı olacağı düşünülmektedir. 4. KURUMSAL STRATEJİ • Merkez Bankası, mevcut hukuki statüsü itibariyle bir anonim şirket olmakla birlikte Hazine Müsteşarlığı’nın hakim ortak oluşu ve kamu görevi ifa edilmesi hususlarına atıfla hukuki kararlarda tipik bir kamu kurumu statüsünde muamele görmektedir. • Bu statünün ve yerleşmiş uygulamaların da etkisiyle; Yönetim süreçlerinde aksaklıklar yaşanmakta ve Merkez Bankası bir organizasyon olarak daha etkin bir noktaya taşınamamaktadır. Ekonomik değeri olmayan, verimsiz yapılandırılmış ve kolaylıkla devri / yeniden yapılandırılması mümkün pek çok iş banka bünyesinde yapılmaya devam edilmektedir. İnsan kaynaklarında etkin ve performansa dayalı görevlendirmeler ve kaynak yönetimi planlaması yapılamamaktadır. İdare Merkezi ve şubelerde ciddi bir verimsizlik ve gizli işsizlik söz konusudur. İdare Merkezi başta olmak üzere fiziki ve teknik altyapı oldukça kötü ve verimsiz mahiyette olup kısıtlar nedeniyle mal ve hizmet alımlarında önemli sorunlarla karşılaşılmaktadır. • Tüm bu süreç aksaklıkları, fazla ve verimsiz personel gibi unsurlar açısından değerlendirildiğinde TCMB, dünyada Fransız Merkez Bankası’na benzer bir modele sahip olan az sayıdaki verimsiz merkez bankası yapılarından biridir. • Hedef, dünya örneklerinde olduğu gibi, TCMB’nin de etkin, temel amaçlarına odaklanmış, operasyonel yüklerden arındırılmış, kalifikasyonları yüksek insan kaynağını çekebilen ve bu kaynaktan ülke adına azami faydayı elde edebilen, personelinin performansa dayalı olarak sözleşmeli (hatta bazı görevlerde geçici) görevlendirilebildiği bir kurum haline getirilmesidir. • Bu amaçla, aşağıdaki stratejik adımların atılmasında fayda görülmektedir: • Kanun Değişikliği : Merkez Bankası Kanunu’nda değişiklik yapılması suretiyle kamu bankalarının yaşadıkları değişime benzer bir düzenlemenin gerçekleştirilmesi Merkez Bankası’nı etkin çalışan ve dünyadaki en iyi örneklerle uyumlu bir yapıya dönüştürebilecektir. Bu değişiklikle; Gelişmiş ülke örneklerinde olduğu gibi (Fed, BOE vb.) performans bazlı bir çalışma ve maaş sisteminin kurulması ve bütün çalışanların sözleşmeli olarak çalışmaları sağlanmalıdır. Böylelikle, yaklaşık 2500 personele sahip daha dinamik bir organizasyon oluşturulmalıdır. Verimsiz ve banka bünyesinde göreve devamı problem teşkil eden personel için yönetimin tasarruf gücünü artırabilecek kalıcı veya geçici düzenlemeler yapılmalıdır. Mevcut sistemde Başkan, hem Banka Meclisi, hem de Yönetim Komitesi’nin başkanıdır. Bu durum, kurumsal yönetim ilkeleri açısından eksiklikler içerdiği gibi idari konularda karar alma süreçlerini olumsuz etkilemektedir. Merkez Bankası’nın idari yönetimi ile para politikası yönetimi arasındaki fark dikkate alınarak Banka Meclisi Başkanlığı konumunun kurulması değerlendirilmelidir. Ticaret Kanunu’nda gerçekleşen son değişikliklerle birlikte birçok kurumda Denetim/Denetleme Kurulları kaldırılmıştır. Merkez Bankası’nda Denetleme Kurulu da mevcut haliyle somut hiçbir katkı sağlamamaktadır. Bu kurul daha ziyade Hazine Müsteşarlığı başta olmak üzere bazı kurumlardan yapılacak görevlendirmeler için bir imkan sağlamaktadır. Ticaret Kanunu ve piyasa pratikleri de dikkate alınarak Denetleme Kurulu’nun kaldırılmasında fayda görülmektedir. Kanunda yapılacak düzenleme ile Merkez Bankası’nın bazı faaliyetlerini devredebilmesi, iştirak kurabilmesi ve iştiraklere hissedar olabilmesi hususundaki belirsizliklerin ortadan kaldırılması önemlidir. Mal ve hizmet alımlarında büyük verimsizliğe yok açan kısıtlamalar kanuni düzenleme ile aşılmalı ve Merkez Bankası yönetiminin hızlı karar alabilmesine imkan tanınmalıdır • Faaliyet ve Organizasyon Değişiklikleri : Yukarıda belirtilen hukuki düzenlemelerinin yanı sıra kanun değişikliğine ihtiyaç duyulmadan gerçekleştirilebilecek önemli faaliyet ve organizasyon değişiklikleri mevcuttur. İlk olarak, Merkez Bankası şubeleri ile ilgili organizasyonel çerçevede değişikliğe ihtiyaç duyulmaktadır. Mevcut sistemde, şubelerin reeskont kredileri ve nakit yönetimi dışında bir faaliyetlerinin bulunmaması ciddi bir kaynak israfına yol açmaktadır. Gelişmekte olan ülkeler dahil birçok ülkede merkez bankalarının operasyonel işlemleri farklı modellerle devredilmiştir. Ülkemizde de Merkez Bankası’nın bazı operasyonel işlemleri (nakit yönetimi, emisyon ve para dağıtım işleri vs.) bankanın da hissedar olduğu bağımsız bir yapıya devredilebilecektir. Birçok ülkede bankaların ortak olduğu kuruluşlar bu görevleri üstlenmekte, Merkez Bankası yönetimdeki gücü ve güçlü yasal denetim ve gözetim fonksiyonu ile sürecin sadece idaresinde yer almaktadır. Yapılacak planlama ile ülke kaynakları açısından da daha verimli bir organizasyonla bu işlerin devri ve Merkez Bankası’nın asli faaliyetlerine odaklanmasının sağlanması mümkündür. Ülke örnekleri incelendiğinde, bir yıl gibi bir sürede bu dönüşümün gerçekleştirilmesinin mümkün olabileceği anlaşılmaktadır. Şubelerin temel olarak bölgesel reel sektör ve fiyat gelişmelerine odaklanmış küçük teknik ofislere dönüştürülmesi faydalı olacaktır. Şubelerin bulundukları bölgelerdeki iktisadi faaliyet gelişmelerine ilişkin araştırma ve görüşmelerde bulunmaları, para politikası kararlarına katkı sağlayacak öncü verilerin temini açısından önem arz etmektedir. Yurtdışı temsilcilikler, ülke ekonomik görünümüne dair doğru ve etkin bilgilendirilmelerin yapılabilmesi için tekrar yapılandırılmalıdır. Halihazırda temsilcilikler geçici görevlendirme ve kızak görevler olarak görülmektedir. Diğer taraftan, temsilcilik faaliyetlerinin yoğunlaşacağı alanlarla ilgili stratejik yaklaşım eksikliği söz konusudur. Örneğin, Körfez bölgesinde tek bir temsilciliğimiz bulunmamaktadır. İdare Merkezi’ndeki birimler tekrar yapılandırılmalıdır. Özellikle ekonomik araştırma, analiz-tahmin ekipleri ile veri ve reel sektör çalışma grupları yeniden dizayn edilerek insan kaynakları ve teknolojik altyapı açısından güçlendirilmelidir. Ayrıca iletişim stratejisinde de belirtildiği üzere, Türkiye ekonomisindeki güncel ve temel ekonomik meselelere yönelik bilimsel tartışma zemininin Merkez Bankası bünyesinde bir yapı tarafından oluşturulması önem arz etmektedir. Bu çerçevede, Merkez Bankası bünyesinde bulunan İstanbul Merkez Bankacılığı Eğitim ve Araştırma Merkezi’nin sınırlı görev tanımı genişletilerek bu birimin bir “Merkez Bankacılığı Enstitüsü” haline getirilmesi faydalı olacaktır. Bu enstitüde, ülkemizin gündemindeki temel ekonomik konulara (büyüme, kalkınma, finansallaşma, istihdam vs.) ve genel akademik tartışmalara ilişkin farklı görüşler gündeme taşınacaktır. Türkiye’deki entelektüel kapasitesi en yüksek kurum olan Merkez Bankası’nın, elinde bulunan kıymetli insan kaynağını “Yönetici Yetiştirme Programları” kapsamında değerlendirmesi ile hem Merkez Bankası hem de bürokrasideki birçok kurum için kalifiye insan kaynağı yetiştirilmiş olacaktır. Merkez Bankası, Yeni Türkiye için teknik insan kaynağının yetiştirilebileceği bir “okul” gibi kurgulanmalıdır. • Altyapı ve Lojistik : Organizasyonel çerçevede ivedilikle ele alınması gereken bir diğer husus da lojistik konusundaki aksaklıklardır. Mevcut Merkez Bankası yerleşkesi, çalışan sayısı göz önünde bulundurulduğunda birçok kuruma göre çok yetersiz imkanlara sahiptir. Yerleşkenin konumu itibariyle, personele sağlıklı bir çalışma ortamı sağlanamadığı gibi teknik altyapı (ödeme sistemleri vs.) açısından riskler söz konusudur. • Bu çerçevede, altyapı yenilenmesi ile ilgili bir plan hazırlanması büyük öneme sahiptir. Merkez Bankası’nın yerleşim alanı konusunda kararın netleştirilmesi ve bu plan çerçevesinde, bina, yerleşke, kütüphane, otopark, araştırma merkezi gibi altyapı problemlerinin giderileceği bir projeye başlanılması gerekmektedir. Kısa vadede (örneğin birkaç ay) yapılması gereken, kritik öneme sahip birimlerin daha uygun bir mekana taşınmasıdır. Böylelikle, İdare Merkezi bir operasyonel merkez konumunda çalışmalarına daha verimli şekilde devam edecektir. Ayrıca teknolojik altyapıya ilişkin riskler de çözülmüş olacaktır. Finansal piyasalar ile çok yakın çalışma mesaisine sahip birimlerin İstanbul’a taşınması da önem arz etmektedir. Temel olarak planlanması gereken husus ise birçok gelişmekte olan ve gelişmiş ülke merkez bankaları gibi her türlü teknik altyapıya sahip, modern, ülkenin itibarını artıran bir Merkez Bankası yerleşkesinin inşasıdır. 5. GENEL DEĞERLENDİRME • Küresel finansal kriz sonrası dönemde merkez bankacılığı farklı ve zor sorularla karşı karşıya kalmıştır. Klasik para politikası yaklaşımlarının sürdürülmesi artık mümkün görünmemektedir. Ülkeye özel politika ve tedbirlerin uygulamaya konulması, merkez bankalarının finansal kesim ve reel sektör gelişmelerini daha yakından ve güçlü veri setleriyle takip edebilmesi önem arz etmektedir. • Küresel şartlar piyasalardaki dalgalanmaları artırmakta, kırılganlıkları etkilemekte ve sıra dışı para politikaları yaygınlaşmaktadır. Dikkat çekici bir husus ise bazı ülkelerin potansiyel büyüme patikalarından hızla uzaklaşmaya başlamaları ve genel olarak düşük büyüme oranlarının gözlenmesidir. • Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, bu gerçekleri de göz önüne alarak, daha modern, basit ama etkili bir para politikası çerçevesi geliştirmeye mecburdur. Klasik yaklaşımların sorgulanmadan korunmaya çalışılmasının olumsuz sonuçları iktisadi faaliyet gelişmelerinden görülmektedir. Merkez Bankası’nın ülkenin 2023 hedefleriyle uyumlu bir ekonomik modelle, iç tutarlığı yüksek bir iletişimle faaliyetlerini sürdürmesi gerekmektedir. • Yeni dönemde Merkez Bankası, o o o • Daha profesyonel, etkin ve dinamik bir organizasyonla Güçlü bir teorik çerçeve ve onu besleyen veri ve analiz sistemleriyle Ülkenin temel makroekonomik sorunlarına geniş bir perspektiften ve “sahadan” bakan bir yaklaşımla yeniden iş modelini ve duruşunu şekillendirmelidir. Bu gerçekleştiği takdirde, Merkez Bankası ülkenin kalkınmasında, istikrarlı ve kalıcı büyümesinde en önemli rolü oynayan kurumlardan biri olacaktır. EK . ZAMAN ÇİZELGESİ Tablo 1. Merkez Bankası Stratejisi ve Yol Haritası – Zaman Çizelgesi STRATEJİ EYLEM ADIMI SÜRE Para politikası hedefinde revizyon ve ilanı (ana hedefler enflasyondaki dalgalanma ve oynaklıkların kısa sürede azaltılması olacak) 1 ay Fiyat İstikrar Komitesi’nin kurulması PARA POLİTİKASI 3 ay Enflasyon hedefinde revizyon ve dar bant modeline geçilmesi 3 ay TÜFE’ye ek olarak para politikası araçları ile etkilenebilmesi daha kolay olan endeksler belirlenmesi / İletişimimin yapılması 3 ay Fiyat İstikrarı Çalışma Grubu tarafından ülkemizdeki enflasyonun yapısı ve kaynağı ile ilgili detaylı bir ön çalışma yapılması 3-6 ay Enflasyon ölçüm ve tahmin gücünü artıracak teknolojik ve fiyat gelişmelerini kapsamlı, yakın zamanlı ve analize uygun şekilde toplayabilecek bir yönteme geçilmesi Ön çalışma 3 ay Gerçekleşme 1 yıl Faiz koridorunun çok aktif kullanılmadığı, basit ve geleneksel bir tek faiz politikasına geçilmesi İlan 1 ay Geçiş süreci azami 6 ay Yetki sınırları somut, sistemin fonlama ihtiyacının daha hassas ve dinamik modellerle çalışıldığı, selektif bir likidite politikasına geçiş 3 ay Yıllık Büyüme Raporu’nun yayınlanması 6 ay Reel Sektör Araştırmaları Grubu güçlendirilerek finansal kesimi de içerecek daha kapsamlı çalışmalar yürütülmesi ve düzenli reel sektör yayını (Beige Book benzeri) 3-6 ay STRATEJİ EYLEM ADIMI SÜRE Reel sektör firmalarının riskten korunma ürünlerini kullanmaya başlamalarının sağlanması (Hazine Müsteşarlığı- BDDK-SPK-Maliye Bakanlığı ortak çalışması) 6 ay Kamu sermayeli şirketlere riskten korunma imkanı sağlayacak bir nakit yönetim sisteminin geliştirilmesi 3-6 ay Reeskont kredisi kullanımına başvuracak firmaların ve mevcut kullanıcıların döviz risklerinin belirli bir ölçüde riskten korunmuş olması şartının getirilmesi İlan 1 ay Geçiş dönemi 6 ay Belirli bir eşik değer ve üzerinde (Örneğin, 100 milyon dolar / muadili) döviz borcu olan firmaların otomatik kayıt sistemi ile kurulacak bir Risk Yönetimi Programı’na dahil edilmesi 3-6 ay Bankalar/katılım bankaları ve kurumsal firmaların uzun vadeli TL cinsinden ihraç ettikleri menkul kıymetlerin de teminata kabul edilmesi 1 ay Bankacılık sektörünün uzun vade yurtdışı borçlanmasını teşvik edecek zorunlu karşılık düzenlemelerinin gerçekleştirilmesi İlan 1 ay Toplam geçiş süreci 1 yıl Bankaların kredi portföylerindeki firmaların döviz riskliliğine yönelik oranların oluşturulması, bu oranlar çerçevesinde belirli eşik değerlere göre bankalara ilave maliyetler (genel-özel karşılıklar vs.) getirilmesi /BDDK ile ortak çalışma 6 ay Dinamik ve selektif bir likidite politikası ile toplam krediler içinde politika yapıcılar açısından öncelikli görülen alt kalemlerde (KOBİ vb.) büyümenin hızlandırılması 3 ay Merkez Bankası tarafından toplanan verilerin kalitesinin artırılabilmesi ve finansal sistemdeki bütün verilerin dinamik bir şekilde takip edildiği büyük bir veri tabanının oluşturulması yönünde çalışmaların yapılması Azami 1 yıl PARA POLİTİKASI STRATEJİ İLETİŞİM EYLEM ADIMI SÜRE İletişim stratejisinin yeni döneminin paydaşlara ilanı 1 ay TCMB’nin nasıl bir ekonomik model öngördüğüne ve politikaları ile neyi hedeflediğine dair kamuoyuna bilgilendirmeler yapılması 3 ay Politikalarının iletişiminde daha sade, net, tutarlı ve kredibiliteyi harcamayan yeni bir dil oluşturulması 1 yıl ülkemizin 2023 vizyon ve hedefleriyle uyumlu bir ekonomik modele dayalı güçlü bir hikaye oluşturulup iletişiminin yapılması 6 ay Farklı iktisadi birimler için farklı bir dil ve iletişim kanallarının oluşturulması 3-6 ay Temel ekonomik meselelerde (büyüme, istihdam, dış ticaret, finansal sistem vs.) düzenli araştırmalar yapılıp tartışmaların doğru bir zeminde yapılmasında öncü ve lider bir rol üstlenilmesi İlan 1 ay Süreç 1yıl Siyasi irade ile düzenli ve daha sık (örneğin, iki ayda bir) toplantılar yapılıp, koordinasyon içerisinde çalışılmasının ilanı ve başlangıç 1 ay Merkez Bankası bünyesinde bulunan İstanbul Merkez Bankacılığı Eğitim ve Araştırma Merkezi’nin sınırlı görev tanımı genişletilerek hem ülkemizin gündemindeki temel ekonomik konulara hem de genel akademik tartışmalara ilişkin farklı görüşlerin gündeme taşındığı bir yapı oluşturulması 6 ay PPK toplantı kararlarının oy birliği ya da oy çokluğuyla alınması gibi verilerin belirli bir süre içinde (örneğin bir yıl) kamuoyu ile paylaşılmaya başlanacağının iletişiminin yapılması 1 ay PPK toplantı sayısı yılda altı ya da sekize indirilerek faiz kararlarının devamlı gündemde olmasının engellenmesi ve aylık gelişmeler yerine genel trendler dikkate alınması 3 ay STRATEJİ EYLEM ADIMI SÜRE Performans bazlı bir çalışma ve maaş sisteminin kurulması ve bütün çalışanların sözleşmeli olarak çalışmaları sağlanarak daha dinamik bir yapı oluşturulması 3-6 ay Verimsiz ve banka bünyesinde göreve devamı problem teşkil eden personel sayısının azaltılması hususunda gerekli kanuni düzenlemeler yapılması 3-6 ay Denetleme Kurulu’nun kaldırılması 1 ay Merkez Bankası’nın idari yönetimi ile para politikası yönetimi arasındaki fark dikkate alınarak Banka Meclisi Başkanlığı’nın kurulması 3-6 ay Merkez Bankası’nın bazı faaliyetlerini devredebilmesi, iştirak kurabilmesi ve iştiraklere hissedar olabilmesi hususundaki belirsizlikleri ortadan kaldıracak bir kanun çıkarılması 3-6 ay Mal ve hizmet alımlarını hızlandıracak kanuni düzenlemeler yapılması 3-6 ay Merkez Bankası’nın bazı operasyonel işlemlerinin (nakit yönetimi, emisyon ve para dağıtım işleri vs.) bankanın da hissedar olduğu bağımsız bir yapıya devredilmesi 6 ay – 1 yıl Şubelerin, bölgesel iktisadi faaliyet gelişmelerine ilişkin araştırma ve görüşmelerde bulunarak, para politikası kararlarına katkı sağlayacak öncü verileri temin etmesi 6 ay İstanbul Merkez Bankacılığı Eğitim ve Araştırma Merkezi’nin sınırlı görev tanımı genişletilerek bu birimin bir “Merkez Bankacılığı Enstitüsü” haline getirilmesi ve bu enstitüde, ülkemizin gündemindeki temel ekonomik konulara (büyüme, kalkınma, finansallaşma, istihdam vs.) ve genel akademik tartışmalara ilişkin farklı görüşlerin gündeme taşınması Projelendirme 3 ay KURUMSAL STRATEJİ KURUMSAL EYLEM ADIMI SÜRE Merkez Bankası personelinin Yönetici Yetiştirme Programları’na alınması ile hem Merkez Bankası hem de bürokrasideki birçok kurum için kalifiye insan kaynağı yetiştirilmesi 1 yıl Yerleşim alanı ile ilgili yapılacak bir plan çerçevesinde, bina, yerleşke, kütüphane, otopark, araştırma merkezi gibi altyapı problemlerinin giderileceği bir projeye başlanılması 3-6 ay Kritik öneme sahip birimlerin daha uygun bir binaya taşınması ve İdare Merkezi’nin bir operasyonel merkez olarak çalışmalarına devam etmesi 6 ay Her türlü teknik altyapıya sahip, modern, ülkenin itibarını artıran bir Merkez Bankası yerleşkesinin inşası 1-3 yıl Finansal piyasalar ile çok yakın çalışma mesaisine sahip birimlerin İstanbul’a taşınması 6 ay