Başyazı Bir yılın Garanti'li gündemi Ergun ÖZEN Adettir, yeni bir yıla girerken, biten yılın değerlendirmesi yapılır. Kararlar, planlar, haritalar gözden geçirilir, rakamsal olmasa da bir muhasebe çıkar ortaya... 3 yıldır, kurumumuzun geçmiş yıl değerlendirmesini yaparken, gazete arşivlerinden de faydalanıyorum. Çünkü, Garanti gibi büyük bir kurumun gündemi, doğal olarak kamuoyunda yankı buluyor. Geçen 12 aya dönüp baktığımda, Garanti ailesinin Türkiye'nin gündeminde hep önemli haberlerle yer aldığını görüyorum. Bir yandan müşterilerimize sürekli daha iyisini sunmaya çalışırken, diğer yandan yarattığımız değerlerle ülkenin ekonomik ve sosyal gündemine nasıl etki yaptığımızı izleyebiliyorum. Başarıların arkasındaki takım çalışmasını ve planlama yeteneğini görerek tarif edilmez bir gurur duyuyorum. Geçtiğimiz sene, bankamızın faaliyetlerinde ağırlığı hissedilen dış ticarette oldukça hareketli bir dönem geçirdik. Global Finance dergisinin yaptığı değerlendirmede üst üste ikinci kez "Türkiye'nin En İyi Dış Ticaret Finansmanı Bankası" (Best Trade Finance Bank) seçildik. Ülkemizin dış ticarette rekorlar kırdığı 2003, pazar liderliğini yaptığımız bu alanda bilgi ve birikimlerimizi daha fazla firmayla paylaştığımız bir yıl oldu. "Büyük Bir Pazar: Dünya" sloganıyla yola çıktığımız Dış Ticaret Toplantıları'nda Çin ve Rusya gibi yüksek potansiyele sahip ülkeleri ve iş yapış şekillerini müşterilerimize anlattık. Uluslararası piyasalarda, itibarımızı teyid eden önemli anlaşmalara imza attık. Sendikasyon kredilerinin yanı sıra seküritizasyon gibi çok daha sofistike yöntemlerle, Türkiye'de bir kurumun alabileceği en düşük faiz ve en yüksek notlarla finansman kaynağı yarattık. Ekonomide Türkiye'nin itici gücü olma misyonuyla KOBİ yılı ilan ettiğimiz 2003'te, 27 ilimizin sanayi ve ticaret odalarıyla kredi anlaşmaları yaparak, küçük işletmelere 38 trilyon liranın üzerinde ve uygun koşullarda finansman sağladık. 2003'te ikinci yaşını dolduran Garanti Anadolu Sohbetleri'yle, üstlendiğimiz misyona farklı açılımlar ekledik. Eylül ayında gerçekleştirdiğimiz Çorum zirvesiyle farklı bir platforma dönüşen Anadolu Sohbetleri'nin, TBMM'nin "Hitit kazılarının desteklenmesi" yönünde aldığı kararına vesile olmasından mutluluk duyduk. Ve en taze haber...Capital dergisinin, "Türkiye'nin En Beğenilen Şirketleri" araştırmasında, bankacılık sektöründe 3. kez en beğenilen şirket seçildik. Böylece, müşterilerine her zaman en iyi hizmeti vermek için çalışan, onların güveni ve takdiriyle büyüyen Garanti Bankası'nın kurumsal gücü, profesyoneller tarafından bir kere daha tescil edildi. Kazanılan tüm bu başarılar, Garanti'yi daha zorlu bir yarışın içine itiyor. Kendimizle girdiğimiz bu yarıştan, hizmet çıtasını daha da yükseklere taşıyarak çıkacağız. Bize duyulan güvene layık olmak için gereken heyecan ve enerjinin 2004'te de eksik olmayacağını biliyorum. 2005 yılının Ocak ayında, daha büyük başarıların muhasebesini yapmak dileğiyle. Dünyada Ekonomi Yazan: Didem Akyel, Finansal Kurumlar Müdürlüğü – Kredi Analiz, Araştırma ve Yurtdışı Koordinasyon DÜNYADA EKONOMİ: SON GELİŞMELER IŞIĞINDA ÇİN EKONOMİSİ Rekor büyüme ve beraberinde gelen endişeler... Çin 2003'ün üçüncü çeyreğinde geçen yıla oranla %9.1 büyüyerek beklentilerin üzerinde performans sergilemeye devam etmiştir. Bu kadar yüksek bir büyüme hızı ekonominin fazla ısındığı yönündeki spekülasyonları tekrar gündeme getirmekle birlikte, birçok sektörde artan talebin karşılanabiliyor olması yakın zamanda ekonomide ani bir düzeltme hareketi görülmesi riskini azaltmaktadır. Öte yandan hükümet çelik, beton, tekstil ve otomobil gibi bazı önemli sektörlere fazla yatırım yapılmasından duyduğu endişeyi dile getirmiş, aşırı yatırımı kısmak amacıyla bu sektörlere verilen banka kredilerinde kısıtlamalara gidilebileceğini belirtmiştir. Buna karşılık tarımsal üretimin cesaretlendirmesi hükümetin hedefleri arasındadır. Son bir kaç yılda tarım alanlarının ve üretimin azaltılması sonucu arz düşmüş, fiyatlar olumsuz etkilenmiştir. Rekor seviyedeki büyümeyi sağlayan başlıca faktörler arasında Dünya Ticaret Örgütü'ne (DTÖ) giriş süreci dahilinde uygulanan reformların ve doğrudan yabancı yatırımların ekonomik hareketliliği artırması ve yurtiçi kredilerde görülen yükseliş sayılabilir. Ekonomiyi olumsuz etkilemesi beklenen SARS hastalığı nedeniyle 2003 başında düşüş gösteren tüketim toparlanmış ve perakende satışlar 2003'ün üçüncü çeyreğinde geçen yıla oranla %11 yükselmiştir. Likidite ve dış şoklara karşı hassasiyet... Ekim sonu itibariyle Çin'in döviz rezervleri yılbaşına oranla %30 artış göstererek $401 milyara ulaşmıştır. Bu artışın nedenleri arasında ülkeye yüksek miktarda doğrudan yabancı yatırım (FDI) yapılması, gittikçe daha fazla sayıda şirketin ithal mal alımlarında döviz kredisi kullanması ve Yuan'ın uluslararası baskılar nedeniyle revalüe edileceği beklentisi ile bireylerin dövizlerini Yuan'a çevirmesi sıralanabilir. Ocak-Eylül döneminde brüt FDI geçen yılın aynı dönemine oranla %12 artarak $40 milyara ulaşmış, yeni taahütlerde ise %36 artış görülmüştür (toplam $76 milyar). Bunun sonucu olarak da yabancı yatırım girişlerinin önümüzdeki dönemlerde de devam etmesi beklenmektedir. Kasım ayında ihracat geçen yıla oranla %34, ithalat ise %28 artış göstermiş, dış ticaret fazlası $4.8 mia seviyesindeki yüksek seyrini korumuştur. Dış ticaretin yapısına baktığımızda elektronik ürünler ve tekstilin başı çektiği görülmektedir. 2003 son çeyrekte de ihracatın yüksek gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. İthalattaki artış cari işlemler fazlasını küçültmekle birlikte yüksek miktardaki FDI girişleri ve yenilenen dış borçlanmalar sayesinde Çin'in sermaye hesabı gücünü korumaktadır. ABD ile ilişkiler ve Yuan'ın durumu... Son dönemlerde ABD ve Japonya'nın en büyük ticaret partnerleri arasında bulunan Çin'e Yuan'ın revaüle edilmesi için uyguladıkları baskının yanı sıra geçtiğimiz haftalarda ABD'nin Çin'den ithal ettiği tekstil ürünlerine kota getireceğini açıklaması sonucu iki ülke arasındaki ilişkiler daha da gerilmiştir. Çin ise ABD'yi DTÖ'ye şikayet edeceğini duyurmuştur. ABD ile Çin arasındaki dış ticarette Çin lehine bir fazla olduğu uzun süredir konuşulmaktadır. Öte yandan ABD Merkez Bankası Başkanı Alan Greenspan'in de belirttiği gibi Yuan'ın revalüe edilmesi sonucu Çin'in ihracatı azalsa bile bunun doğrudan ABD'de üretimi artırmak ve yeni iş olanakları yaratmak gibi bir etkisi olmayacaktır çünkü Çin'den yapılan ithalatın yerini düşük maliyetli üretim yapan diğer Asya ülkelerinin malları alacaktır. Yuan'ın revalüe edilmesi için Amerikalı üreticiler tarafından yapılan baskılar bir yana, Çin otoriteleri tarafından baktığımızda da Yuan'ın değerinin er ya da geç artması gerektiği görülmektedir. Düşük değerli Yuan enflasyon riskini körüklemektedir. Nitekim Çin Merkez Bankası'nın çabalarına karşılık ülkedeki para arzı yıllık bazda %20 civarı artmaya devam etmektedir ki bu da otoritelerin ya Çin ekonomisinin fazla ısınmasına (ve enflasyonun artmasına) izin vereceği ya da Yuan'ı revalüe etmek zorunda kalacağı anlamına gelmektedir. Finans sektöründe son gelişmeler... Çin bankacılık sektöründe rekabeti ve verimliliği artırmaya yönelik, özellikle yabancı bankaları ilgilendiren yeni uygulamalar başlamıştır. Bunlardan birincisi tek bir yabancı yatırımcının yerel bir bankada sahip olabileceği maksimum payın %15'ten %20'ye çıkarılması, bankadaki toplam yabancı yatırımların payı %25'i geçmediği sürece de bankanın yerel banka sayılacağının açıklanmasıdır. Bunun yanı sıra yabancı bankalara uygulanan oldukça sert minimum sermaye uygulamalarının da yumuşatılacağı duyurulmuştur. DTÖ tahahhütleri dahilinde kabul edilen başka bir uygulama ile 1 Aralık 2003'ten itibaren Çin'de yabancı sermayeli şirketlere Yuan işlemi yetkisi bulunan yabancı bankalara Çin firmalarına da Yuan hizmeti verme hakkı tanınmıştır. Sermaye piyasalarına baktığımızda ise son dönemde oldukça durgun olduğu gözlenmektedir. Örneğin Şangay "A" hisse senedi borsasında 2003 Eylül ayı için ortalama günlük işlem değeri $0.9 mia olarak açıklanmıştır; yine Eylül itibariyle borsada işlem gören hisselerin toplam değeri ise $472 mia civarındadır. İlginç bir nokta da geçtiğimiz aylarda büyük ses getiren ve yabancı kurumsal yatırımcılara "B"'nin yanı sıra "A" hisse senedi borsalarında da yatırım yapma olanağı sağlayan yeni "Qualified Foreign Institutional Investor - QFII" uygulamasının yatırımlara getirdiği düşük kota nedeniyle borsanın performansını etkileyememiş olmasıdır. Buna karşılık "H" hisselerinin işlem gördüğü Hong Kong borsası kim 2003 itibariyle geçen yıla oranla %94 artış göstermiştir. Yakında Çinli yatırımcıların Hong Kong'da yatırım yapmasını kolaylaştıracak "Qualified Domestic Institutional Investor – QDII" uygulamasına geçilecek olması ve Hong Kong'un ekonomik performansının iyi gitmesi bu borsayı olumlu etkileyen önemli unsurlardandır. İç Ekonomi Marketlerde "Ucuz Ürüne" % 20 Freni Yeni yasal düzenleme ile büyük marketlerin KOBİ'lere yaptırıp, kendi markasıyla sattığı ucuz ürünler cironun yüzde 20'siyle sınırlandırıldı. Marketler, "Tüketici ucuz ürün alma imkânını kaybeder" dedi. Sanayi Bakanlığı'nın hazırladığı perakendecilik yasasında, marketlerin KOBİ'lere kendi markasıyla yaptırdığı ürünlerin cirodaki payının yüzde 20 ile sınırlandırılması küçük üreticiye büyük darbe olarak nitelendirildi. Perakendeciler, yasanın KOBİ'leri ortadan kaldıracağını iddia etti. Sanayi Bakanlığı'nın hazırladığı yasaya koyduğu, "Büyük mağazalar KOBİ'lerden aldıkları ürünleri kendi markaları altında satarsa, bu satışların oranı toplam cirolarının yüzde 20'sini geçemez" ibaresi büyük marketleri kızdırdı. Perakendeciler, bu maddenin bundan zarar gören bazı gıda şirketlerince yasaya koyulduğunu iddia etti. KOBİ'lere, reklam, araştırma geliştirme, pazarlama gibi bir ürünün maliyetini en az yüzde 20-30 yukarı çeken maliyetlerden kurtararak malını satma fırsatı verdiğini iddia eden perakendeciler, tüketicilerin de ucuz ürün alma imkânını kaybedeceğine dikkat çekti. "Özel ürün" olarak adlandırılan market markalı ürünlerin sektörün cirosundaki payının yüzde 6-6.5 civarında olduğunu, ancak bazı indirim marketlerinde (discount market) bu tür ürünlerin payının yüzde 25 - 30'a çıktığını belirten perakendeciler, tasarının markalı ürünleri koruyacağını ifade etti. Koç Yönder Başkanı Necati Arıkan, İSO'nun düzenlediği Sanayi Kongresi'nde bir araya geldiği Sanayi Bakanı Ali Coşkun'u eleştirdi. Arıkan, yasanın KOBİ'leri öldüreceğini bu nedenle yüzde 20 limitinin kaldırılmasını istedi. Bakan Coşkun, yasayı "Fransa'da da böyle" diyerek savunmaya çalışsa da Arıkan'ı ikna edemedi. Koç Yönder Başkanı Arıkan, marketlerin dizaynı, ürünün formülünü verip kontrolünü de kendi yaparak KOBİ'lerden mal aldığını, böylece küçük şirketlerin büyüme şansı yakaladığına dikkat çekiyor. Yüzde 20 sınırlamasının KOBİ'leri yok etmek anlamına geldiğini kaydeden Arıkan yasanın bu haliyle çıkması durumunda reklam gücü olan şirketlerin markalarıyla piyasayı ele geçireceği görüşünde. Dünyaca ünlü markalar bir pazara girdiğinde cirolarının yüzde 2030'unu reklama harcadığına, zarar etse bile piyasayı ele geçirmek için bu maliyete katlandığına dikkat çeken Arıkan, KOBİ'lere sınırlama getirmenin bu şirketlerin zamanla piyasadaki fiyatları kontrol etmesine ardından enflasyona neden olabileceğini ifade ediyor. Öte yandan Sanayi Bakanlığı yetkilileri ise bu maddeyle KOBİ'lerin markalarının korunduğunu, yaşama şansının artırıldığını savundu. Yapılacak değişikliğin Başbakanlığa gönderildiğini belirten yetkililer, kamuoyunun yanlış bilgilendirildiğini iddia etti. Bireysel Emeklilik Sistemine İlgi Yaklaşık iki aydır faaliyette olan bireysel emeklilik sistemine otomotiv, bilişim, gıda, dayanıklı tüketim sektörü ve holdinglerden ilgi olduğu öğrenildi. Bireysel emeklilik sisteminin, birçok başarılı ülke uygulamasında görüldüğü gibi hızlı büyümesi için kurumsal katılımların olması gerekiyor. Türkiye uygulamasında sistemde birikecek fonların yüzde 35-40'ının kurumlardan gelmesi bekleniyor. Yeni başlayan sisteme, bireylerin yanı sıra kurumlardan da yoğun bir ilginin olduğu öğrenildi. Özellikle otomotiv, bilişim, dayanıklı tüketim, gıda sektöre ve Türkiye'nin önde gelen holdinglerinin çalışanlarını sisteme dahil etmede istekli oldukları ifade ediliyor. Çok uluslu şirketlerle, bazı yabancı firmaların üzerinde çalıştıkları projeleri sonuçlandırma aşamasına getirdiği biliniyor. İspanya Örneği Dünya örneklerinde kurumların, çalışanlarının 'şirkete bağlılığını artırmak, ödüllendirmek' amacıyla sisteme katıldıkları biliniyor. Kurum katkılı emeklilik planı satışlarına ilginin önündeki en önemli engel ise vergi teşvikinin kısıtlı tutulması. Sektör yetkilileri, kurumlara bireysel emekliliği daha cazip hale getirmek için mevcut vergi avantajlarının artırılması gerektiğine dikkat çekiyorlar. İşverenlerin, çalıştırdığı ücretlileri adına bireysel emeklilik sistemine ödedikleri katkı payları, çalışanın brüt ücretinin yüzde 10'unu ve asgari ücretin bir yıllık toplamını geçmemek şartı ile işverenlere Gelir ve Kurumlar Vergisi yönünden gider yazabilme olanağı bulunuyor. Bakanlar Kurulu'nun bu oranı iki katına çıkarma yetkisi bulunuyor. Sektör yetkilileri, kurum çalışanlarına bireysel emekliliği cazip hale getirmek için İspanya örneğini veriyorlar. İspanya'da çalışanı için 100 birim ödeyen işverene, 110 birim ödeme yapmış gibi vergi matrahından düşebilme imkanı getirildi. Grup Katılımlarının Avantajları Belli bir işyerinde çalışanlara, vakıfa veya meslek grubuna özel hazırlanan; işçi, işveren ya da her ikisinin de katkıda bulunabildiği, işverenin katkısı olmasa da çalışanların öncülük edip avantajlı koşullarda oluşturabileceği, emeklilik planlarına "Grup Emeklilik Planı" deniyor. Grup emeklilik planlarının özellikleri ise şunlar: Grup sözleşmesine dahil katılımcılara özel imkanlar Emeklilik şirketinin standart planlarından farklılık Emeklilik şirketince kurulmuş mevcut emeklilik fonlarından faydalanabilme Ekonomik büyüklüğe ulaşılınca firma adına da emeklilik fonu kurabilme Standart planlara göre masraf kesintisi ve giriş aidatı avantajları İşveren katkılarını doğrudan gider olarak gösterebilme olanağı. Büyümede Sinyaller Olumlu DİE verilerine göre, yılın üçüncü çeyreğinde GSMH yüzde 4.9, GSYİH yüzde 4.8 artış gösterdi. Ekonomistler, büyümede yüzde 6.2 bekliyordu. Sanayi üretim verilerinin üç aylık bazdaki toplamının aylık bazda açıklanan verilere kıyasla aşağıya doğru revize edilmesi, tarımdaki daralma ve inşaat sektöründe süren küçülme nedeniyle bu yılın üçüncü çeyreğindeki ekonomik büyüme beklentilerin altında gerçekleşti. Devlet İstatistik Enstitüsü'nden yapılan açıklamaya göre, yılın üçüncü çeyreğinde Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) yüzde 4.9, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) ise yüzde 4.8 olarak gerçekleşti. Dokuz aylık dönemde ise büyüme hızı yüzde 5.2 oldu. CNBC-e'nin 20 kurum arasında yaptığı ankette GSMH'nin üçüncü çeyrekte yüzde 6.3, GSYİH'da da yüzde 6.2 olması bekleniyordu. Yılın ikinci çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 3.7 artarken, GSYİH yüzde 3.9 artış göstermişti. Tarımda Daralma % 1 Sektörel bazda bakıldığında ise, üçüncü çeyrekte tarımda yüzde 1, inşaat sektöründe ise yüzde 16. 9 daralma yaşandı. Bunun yanı sıra söz konusu dönemde sanayide yüzde 8. 1, ithalat vergisinde ise yüzde 26. 7 büyüme gerçekleşti. Harcama gruplarına göre gelişme hızlarına bakıldığında, sabit fiyatlarla özel nihai tüketim harcamalarında, geçen yılın aynı dönemine göre yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 5.6, yılın ilk 9 ayında ise yüzde 4.9 artış kaydedildi. Devletin nihai tüketim harcamaları ise yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 1.4, 9 aylık döneminde de yüzde 2.3 azaldı. Gayri safi sabit sermaye oluşumunda, III. üç aylık dönemde yüzde 0.4, 9 aylık dönemde yüzde 4.4 artış oldu. Mal ve hizmet ihracatı, üçüncü çeyrekte yüzde 20.1, 9 aylık dönemde yüzde 16, mal ve hizmet ithalatı ise üçüncü çeyrekte yüzde 29.4, 9 aylık dönemde yüzde 24.5 arttı. Temmuz-Ağustos-Eylül verilerinin beklentilerin altında kalmasına rağmen, IMF destekli program çerçevesinde yüzde 5 olarak hedeflenen yıl sonu GSMH artışına ulaşılacağını söyleyen analistler, ancak hedefin çok üstüne çıkılabileceği beklentisinin gerçekçi olmayacağını belirtiyorlar. Dışbank Ekonomik Araştırmalar Bölümü Direktörü Haluk Bürümcekçi, "Yıl sonu hedefi olan yüzde 5 tutturulacaktır ancak önceden öngörüldüğü yüzde 5'in üzerine çıkılması ihtimali düşüyor" derken; Garanti Bankası ekonomisti Sertan Kargın da, "Bu rakamlar ile yıllık büyüme hedefi civarında gerçekleşme olur, ama üzerine çıkmasını beklemiyorum" diye konuştu. CNBC-e tarafından yapılan büyüme anketinde yıl sonu GSMH ve GSYİH artış hızı beklentileri yüzde 5.5 düzeyinde bulunuyordu. Büyüme verilerine harcama grupları açısında bakıldığında da ihracatın büyümeye olan desteğinin devamı görülürken, iç talepteki artışın 3. çeyrekte de sınırlı kaldığı dikkat çekiyor. CNBC-e yayınına katılan Dış Yatırım'dan ekonomist Banu Kıvcı Tokalı da, "İhracat artışına dayalı üretim devam ediyor. İç talepteki sınırlı artış biraz aşağıda tutuyor" diye konuşan Dış Yatırım'dan ekonomist Banu Kıvcı Tokalı, "Geçmiş dönemlerden farklı olarak stokun etkisi geçmiş diğer çeyreklere göre biraz azalmış. Büyüme trendinin sürdürülebilirliği açısından stoka bağlılık çok fazlaydı. Dolayısıyla burası bir soru işareti. İç tüketim harcamalarının sınırlı kalması dezenflasyon açısından olumlu" dedi. Harcama grupları açısından, sabit fiyatlarla 3. çeyrekte mal ve hizmet ihracatı yüzde 20.1 artışla bu yıl içinde üç aylık dönemler bazında en yüksek artışa işaret ediyor. İlk ve 2. çeyrekte bu kalemde artış hızı sırasıyla yüzde 14.5 ve yüzde 12.5 olmuştu. Otomobil Satışları Tırmandı Otomotiv üretiminde rekor kırılmasının ardından, 11 aylık dönemdeki otomobil satışları da yüzde 138'lik artışla 175 bin olarak gerçekleşti. Türkiye'nin öncü sektörü olan otomotiv sektöründeki canlanma hızla devam ediyor. Otomobil satışları yılın ilk 11 ayında yüzde 138 artarak 175 bine ulaştı. Otomotiv Sanayicileri Derneği'nin verilerine göre, aynı dönemde ithal otomobil satışları yüzde 167 artış gösterdi.Ocak-Kasım döneminde toplam taşıt ihracatı yüzde 34 artışla 310 bine, otomobil ihracatı ise yüzde 24 artışla 191 bine yükseldi. 11 aylık dönemde otomotiv ana ve yan sanayi toplam ihracat tutarı ise bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 49 artarak, 5.8 milyar dolara ulaştı. Bu yılın 11 aylık bölümünde iç pazarda satılan otomobillerin yüzde 67'si ithal modellerden oluştu. Otomotiv Sanayii Derneği (OSD) verilerine göre, Ocak-Kasım döneminde Türkiye'de 57 bin 352 adet yerli, 118 bin 224 adeti ithal olmak üzere toplam 175 bin 576 adet otomobil satıldı. Aynı dönemde hafif ticari araç satışlarında ise yerli üretim araçlar yüzde 59 ile üstünlük sağladı. 11 ayda 66 bin 299 adet yerli, 46 bin 417 adet ithal hafif ticari araç satışı gerçekleşti. Otomobil ve hafif ticari araç satış toplamı dikkate alındığında ise ithal araçların toplam satışlar içindeki payı yüzde 57 olarak hesaplandı. İhracatta Rekor Otomotiv sektörü, yıl tamamlanmadan ihracatta tarihi rekoru kırdı. Geçen yıl 261 bin 692 adetle ulaşılan ihracat rekoru, Ocak-Kasım döneminde 321 bin 932 adetle aşıldı. Otomotiv Sanayii Derneği (OSD) verilerine göre, 11 ayda, 191 bin 62 adet otomobil, 119 bin 768 adet ticari araç ve 11 bin 102 adet traktör ihraç edildi. Geçen yılın aynı dönemine oranla taşıt araçları ihracatında yüzde 36'lık artış yaşandı. Ocak-Kasım döneminde Oyak Renault 85 bin 768 adet otomobil, Tofaş 38 bin 232 adet otomobil ve 38 bin 150 adet hafif ticari araç olmak üzere toplam 76 bin 382 adet hafif araç, Ford Otosan 66 bin 74 adet hafif ticari araç, Toyota ise 54 bin 283 adet otomobil ihraç etti. Uludağ İhracatçı Birlikleri'nin verilerine göre, 2003 yılı Ocak-Kasım dönemi sektörün ana ve yan sanayi toplam ihracat tutarı 2002 yılı aynı dönemine oranla yüzde 49 artışla 5.8 milyar dolara ulaştı. Bu tutarın 1 milyar 970 milyon doları otomobil ihracatından sağlandı. 1996 yılında 42 bin 181, 1997'de 31 bin 369, 1998'de 37 bin 227 olarak gerçekleşen toplam motorlu araç ihracatı, Oyak-Renault, Tofaş, Ford Otosan, Toyota gibi kuruluşların ihracat amaçlı yatırımlarıyla hızla tırmandı. 1999'da 90 bin 709 adet olan ihracat, 2000'de 104 bin 79'a, 2001'de 205 bin 613'e, 2002'de 261 bin 692'ye çıktı. Tek Haneli Enflasyon Şubat 2004'te Enflasyonun hükümet hedeflerinden daha iyi çıkacağı kesinleşirken; ekonomistler tek haneli enflasyonun 2004'te görüleceğini umuyor. TEFE'de tek haneli rakamlar Şubat 2004'te, TÜFE'de Nisan 2005'te görülecek. Ekonomik göstergelerdeki iyileşme eğiliminin desteğiyle Türkiye, 34 yıldan sonra tekrar tek haneli enflasyonla tanışmaya hazırlanıyor. Toptan Eşya Fiyatları Endeksi'nde (TEFE) Şubat ayında tek haneli enflasyonun geri gelmesi bekleniyor. Toptan eşya fiyatlarında yıllık artış, tek haneli rakamları en son 1970 yılında görmüştü. Tüketici Fiyatları Endeksi'nde ise, tek haneli rakamların en erken Nisan 2005'te görülmesi bekleniyor. Kasım ayında TEFE yüzde 1.7, TÜFE yüzde 1.6 artış gösterirken, çekirdek enflasyon yüzde 0.9 artmıştı. Geçen yılın Kasım ayına göre, TÜFE yüzde 19.3 artış gösterirken, TEFE yüzde 16.2 düzeyinde gerçekleşti. Buna göre, TÜFE'de yıllık bazda Şubat 1977'den bu yana en düşük rakama ulaşıldı; aylık bazda ise Kasım 1981'den bu yana en düşük seviyeye inildi. Düşüş Belirginleşti Merkez Banksı, enflasyondaki düşüşün belirginleştiğini belirtirken, yıl sonu enflasyonunun da yüzde 20'nin altında kalacağını vurguladı. Merkez Bankası, Kasım ayı enflasyon rakamlarının, 2003 yılı sonunda yüzde 20 enflasyon hedefinin altında kalınacağını gösterdiğini açıkladı. Merkez Bankası, enflasyon görünüm raporunda, Kasım ayı enflasyonunun düşüş sürecini belirginleştirdiğini kaydetti. İşsizlik Fonu'nda 8.5 Katrilyon Birikti Türkiye'deki yüksek oranlı işsizliğe rağmen yararlanma koşulları oldukça ağır olduğu için Kasım'da sadece 57 bin işsize işsizlik parası ödeyen İşsizlik Sigortası Fonu'nun net varlığı 8.5 katrilyon liraya ulaştı. Faiz gelirleriyle birlikte aylık ortalama geliri 400 trilyona ulaşan Fon'un işsizlere yaptığı aylık ödeme tutarı ise 10 trilyon lira civarında seyrediyor. İşsizlik Sigortası Fonu'nun kasım ayı gelirleri, 382 trilyon lira olarak gerçekleşti. Gelirlerin 112.4 trilyonu işçi ve işveren primleri, 3.4 trilyonu gecikme zammı, 39 trilyonu Devlet katkısı, 229 trilyonu ise faiz gelirlerinden kaynaklandı. Kasım'daki bu girişle birlikte Ekim sonunda 8 katrilyon 325 trilyon lira olan Fon'un toplam gelirleri, 8 katrilyon 736 trilyon liraya kadar yükseldi. Fon'a prim kesintisi yapılmaya fiilen Temmuz 2000'den itibaren başlanmıştı. Fonu'nun başlangıçtan Kasım sonuna kadar olan faiz gelirleri 5 katrilyon lirayı aştı. Harrods Tariş'e Yaradı Tariş Zeytin A.Ş. Genel Müdürü Fatih Cenikli, kısa bir süre önce İngiltere'nin ünlü mağazası Harrods'a da mal göndermeye başladıklarını, bunun kendileri için çok iyi bir reklam olduğunu söyledi. Mağazaya girdikleri Ekim ayından bu yana Avrupa pazarlarında daha rahat hareket eder hale geldiklerini dile getiren Cenikli, şöyle konuştu: "Harrods raflarında daha önce Türk zeytin ve zeytinyağı yoktu. Harrods'a 8 çeşit zeytinyağı, 5 çeşit zeytin ve 6 çeşit gurme ürünü gönderiyoruz. Mağaza ürünlerimiz için 3 kez "Tadım Günü" düzenlememize izin verdi. Bu organizasyonlarda Harrods müşterilerinin, ürünlerimizi beğendiğini gördük. Fakat asıl iyi haber daha sonra geldi. Çünkü Harrods'da yer alan bir marka olarak çok iyi bir reklam yaptık. Avrupa'daki mağazalardan çok fazla talep gelmeye başladı." Dünyada Bankacılık DÜNYADA BANKACILIK: DOĞU AVRUPA'NIN GELİŞEN FİNANS SEKTÖRLERİNDEN ROMANYA'DA FIRSATLAR VE RİSKLER Yazan: Didem Akyel, Finansal Kurumlar, Kredi Analiz, Araştırma ve Yurtdışı Koordinasyon Genel bakış ve trendler… Gelişme aşamasındaki Romanya bankacılık sektöründe bugün yabancıların önemli pay sahibi olduğu görülmekte, devam eden özelleştirmeler ile yabancı katılımın daha da artması beklenmektedir. Yapılan araştırmaların nüfusun sadece 3'te birinin banka hesabı bulunduğunu, işletmelerin ise sadece 5'te birinin bankalardan kredi kullandığını ortaya koyması finans alanındaki gelişme potansiyelinin altını çizmektedir. Haziran 2003 itibariyle toplam 38 bankanın faaliyet gösterdiği sektörde şu an itibariyle çoğunluk hissesi kamuya ait bankaların sayısı 3'tür. Halen devletin kontrolündeki bu bankalar; tasarruf bankası olan Casa de Economii şi Consemnatiuni (CEC), ticaret bankası olan Banca Comerciala Romana (BCR) ve Export-Import a Romaniei (Eximbank)'dır. 2002 yılsonu itibariyle Romanya bankacılık sektörü toplam aktiflerinin Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH)'ya oranı %32'dir, ki bu oran diğer Doğu Avrupa ülkelerindeki ortalama %70'lerle kıyaslandığında düşük kalmaktadır. Kamu bankalarının toplam sektör aktifleri içindeki payı ise %40 civarındadır (yine kıyaslama amaçlı bakıldığında, bu oran Bulgaristan'da %15-16 arasındadır). Devlet borçlanma senetleri faizlerinin düşmesi sonucu bankaların kredilere yönelmesiyle birlikte 2002 yılında işletmelere verilen kredilerde %30 civarı artış kaydedilmiştir. Öte yandan uzun vadede riskler tam hesaplanamadığından şu anda banka kredilerinin yaklaşık yarısı 1 yıldan kısa vadelidir. Başka bi önemli gelişme de yabancı para (YP) kredilerde görülmüştür: 2001'de %60 olan YP kredilerin toplam kredilerdeki payı 2003 içerisinde %70'lere çıkmıştır (Bu kredilerin yarısı Dolar bazında yarısı Euro bazındadır). Tüketici kredileri, özellikle uzun vadeli konut kredileri ve otomobil kredileri katlanarak artmıştır. 2002 sonunda %2.7 olan sektördeki sorunlu krediler oranı 2003'ün ilk yarısı için %11 olarak açıklanmıştır. Sektörün sermaye yeterlilik oranı ise %23 civarındadır. Ocak-Haziran 2003 döneminde hem yerli hem yabancı para mevduatlardaki büyümenin önceki yıla göre yavaşladığı, buna karşılık kredilerdeki artışın mevduattan fazla olduğu görülmüştür. Mevcut mevduatların da çoğunlukla vadesiz veya kısa vadeli olduğu görülmektedir. Bu nedenle bankalar yurtiçinde verdikleri kredileri fonlayabilmek için yurtdışından borçlanmak durumunda kalmışlardır. Özelleştirmeler ve fırsatlar… Romanya bankacılık sektörü 1998'e kadar devletin kontrolü altındaydı. 1998 ortalarında Merkez Bankası ve bankacılık yasalarının geçmesi ile Romanya Merkez Bankası (BNR)'ın bağımsızlığı ve denetim yetkileri artırılmıştır. 1998 Rusya krizinin Romanya ekonomisine etkileri sonucu bankalar zorlu bir dönemden geçmiş, ancak 1999'da BNR'ın bünyesinde oluşturduğu "erken uyarı sistemi" ve "kredi bilgi merkezi" uygulamaları sayesinde sistemde şeffaflaşma görülmeye başlamıştır. BNR'ın yıllık bazda bankalara giderek incelemeler yapması da denetim alanında getirilen olumlu bir yeniliktir. 1999'da Romen otoriteleri ülkenin en büyük bankalarından olan Romanya Kalkınma Bankası'nın çoğunluk hissesini Societe Generale'e satarak sektörde özelleştirme sürecini başlatmıştır. Aynı yıl Banc Post'un çoğunluk hissesi General Electric Capital ve Banco Portugese de Investimento tarafından alınmış, kalan %17'lik devlet payı ise yakın zamanda Yunan bankası EFG Eurbank Egresias'a satılmıştır. 2001'de de ülkenin ziraat bankası olan Banca Agricola'nın Raiffeisen-Zentralbank'a satışı tamamlanmıştır. Sektördeki özelleştirmelerin tamamlanması AB tarafından üyelik müzakerelerinde önem taşıyan göstergelerden biri olarak kabul edilmektedir. Özelleştirilmesine IMF tarafından da önem verilen BCR'a verilen iki teklif Ekim 2002'de hükümet tarafından geri çevrilmiştir. Piyasanın aktif bankalarından ING'nin o dönemde BCR ile ilgilendiği bilinmektedir. Ülkenin en büyük bankası olan BCR'ın özelleştirilmesi tamamlanırsa devletin sektör aktiflerindeki payı %38'den %8'lere, kredilerdeki payı %31'den % 3'e, bankalar hariç mevduatlardaki payı ise %42'den %9'a düşecektir. 2003 içerisinde yapılması öngörülen CEC ve Eximbank özelleştirmeleri de BCR'da çıkan pürüzlerin etkisiyle gecikmiştir. Öte yandan sigortacılık alanında, özellikle de hayat sigortalarında, beklenen gelişmeler dikkat çekicidir. Öyle ki bazı uzmanlar önümüzdeki 10 yıl içerisinde sektörün 10 kat büyüyebileceğini belirtmektedir. Sektörde yabancı yatırımlar… 1998'de yürürlüğe giren yasa Romanya'da banka açabilmek için gereken sermayeyi 50 milyon Romen Ley'i olarak belirlemiştir. Romanya'da faaliyet gösteren toplam 29 adet yabancı sermayeli bankanın daha çok kurumsal alanda aktif olduğu görülürken son dönemlerde bireysel faaliyetlerini de artırdığı dikkat çekmektedir. Sektördeki başlıca yabancı finans kuruluşlarından bazıları; Societe Generale'in sahibi olduğu Romanya Kalkınma Bankası, ABN Amro, Bank Austria Creditanstalt/HVB Bank, Citibank Romania ve Unicredit Romania olarak sıralanabilir. Avusturya'nın sektördeki yabancı sermaye içerisinde payı %40 iken bu ülkeyi %14 ile Yunanistan, %11 ile Fransa takip etmektedir. Romanya'da faaliyet gösteren yabancı bankalar arasında Garanti Bank International, Finansbank ve Libra Bank (%88'ine 19 Türk ve Kıbrıs'lı şahsın sahip olduğu bir banka) olmak üzere 3 adet Türk bankası da mevcuttur. Haziran 2003 itibariyle yabancı bankalar sektör aktiflerinin %57'sini ellerinde tutmaktadır. Yabancı sermayeli kredi kuruluşları sektördeki müşteri mevduatlarının %54'üne, kamuya verilen krediler hariç toplam kredilerin ise %65'ine sahiptir. Y abancıların özellikle bireysel bankacılık alanında faaliyetlerini artırmaları sonucu spread'lerde daralma görülmektedir; bunun sebebi büyük müşterilere yönelik rekabetin kızışması ile KOBİ'lere olan ilginin artması olarak açıklanabilir. (2002'de %16 olan mevduat ve kredilere uygulanan faizler arasındaki spread 2003 Temmuz'da %14.5'a düşmüştür.) Olumlu gelişmeler ve dikkat edilmesi gereken bazı noktalar... Yukarıda sözü geçen kredilerin hızla büyümesi durumu, devalüasyon olması halinde bankaları zor durumda bırakabilecektir. YP kredilerdeki artış nedeniyle döviz kuru riskinin bankalar için kredi riskine dönüşmesi olasıdır. Bu nedenle, özellikle döviz kredilerindeki artışın denetleyiciler tarafından yakından takip edilmesi önem taşımaktadır. Bunun yanı sıra bazı bankaların risk analiz ve yönetim alanlarında halen yetersiz olduğu düşünülmektedir. Reel sektörün yeniden yapılandırılma süreci yavaş işlemekte ve finans sektöründeki yapısal sorunlar tam olarak çözülememektedir. Büyük devlet bankalarının yeniden yapılandırılmasının beklenen hızda gerçekleşmemesi kronik sorunlar yaratmaktadır. Bunun yanı sıra ekonominin genel sorunları olan bürokrasi ve yolsuzluklar da finans sektörünü olumsuz etkilemektedir. Sektördeki olumlu gelişmeler arasında ise IMF önerileri dahilinde hükümetin bankacılık yönetmeliğinde değişiklik yaparak iflas uygulamalarını sıkılaştırması gösterilebilir. Ayrıca 2005'e kadar Uluslararası Muhasebe Standartları'nın (IAS) tam olarak uygulanacağı açıklanmıştır (2003'te Citibank Romania, BACA/HVB gibi birçok yabancı banka finansallarını IAS formatında açıklamıştır). IAS'in sektör bazında uygulanması ile şeffaflık ve mali disiplinin artacağı düşünülmektedir. Bunun yanı sıra bankaların likiditesinin genelde iyi seviyede olması da cesaretlendirici bir diğer unsurdur. Ekonomi Haberleri K. Strateji, İş Geliştirme 2003 Performansı Mükemmel... Ancak, 2004'e İlişkin Ciddi Riskler Mevcut... Kasım ayı nda TÜFE %1.6 artarken, TEFE %1.7 oranında yükseldi. Yıllık oranlara bakıldığında ise enflasyon TÜFE'de %19.3, TEFE'de %16.2 oldu. Çekirdek enflasyonda artış , Kasım'da %0.9 olarak gerçekleşti. DİE'nin açıkladığı 12 aylık ortalamalar ise toptan eşyada %27.1, tüketici fiyatlarında ise %26.3 oldu. Yılın 11 ayında enflasyon TEFE'de %13.2, TÜFE'de ise %17.3 olarak gerçekleşti. Kasım ayında TEFE'deki %1.7'lik artışın %1.0'i Tarım, Avcılık, Ormancılık ve Balıkçılık Sektöründen, %0.1'i Madencilik ve Taşocakcılığı Sektöründen,% 0.6'sı İmalat Sanayi Sektöründen kaynaklandı. Bu gelişmelerin ardından, enflasyon 1970'lerin başından bu yana ilk kez %20'nin altına gerilemiş oldu. Ekim ayının ikinci yarısında döviz kurunda meydana gelen sıçramanın, Kasım ayı başlarında normale dönmesi TÜFE'deki stabil durumun sürmesini sağladı. Bu noktada, dikkatleri teknik bir konuya çekmek istiyoruz. Üç haftalık bir zaman zarfı içinde TL 1,370,000 lerden TL 1,530,000 lar seviyesine kadar sıçrayıp, daha sonra TL 1,450,000-TL 1,470,000 aralığında istikrar kazanan döviz kurunun bir üst banda geçmesine rağmen, TÜFE üzerindeki etkisinin minimal kalmasında en önemli etki, döviz kurundan enflasyona geçiş süresinin 3 aya uzamış olmasıdır. Dalgalı kur sisteminden önce, döviz kurundaki değişimler, aynı ay içinde enflasyona yansımakta idi. Döviz kurunda Kasım ayının başında sağlanan stabilitenin sürmesi (yani ekonominin döviz kurunda sıçramaya yol açabilecek çok olumsuz bir dışsal şokla karşılaşmaması) durumunda, para politikasına baz teşkil eden TÜFE'nin %18.8-19.0 aralığında yılı tamamlaması muhtemel görünüyor. Yıl sonunda, tarım fiyatlarında önemli bir sıçrama olmazsa TEFE'nin %15.0 dolayına gerilemesi muhtemel görünmektedir. Olumlu baz yıl etkisi 2004'ün ilk dört ayında da devam edecek gibi görünmektedir. 2003 yılının ilk dört ayındaki aylık ortalama %2.5'lik enflasyon rakamları endeksten çıkarılıp, aylık ortalama %1.5-2.0'lik artışlar konduğunda, Nisan sonunda yıllık enflasyon %16.4 –14.3 bandına geriler. Baz yıl etkisi, TEFE'de daha yüksektir. 2003'ün ilk dört ayında %3.4 olan aylık ortalama artış rakamları hesaplamadan çıkarılıp, %2.0'lik aylık ortalama artış rakamları (tarım etkisini biraz yüksek tutuyoruz) hesaplamaya katıldığında, Mart-Nisan döneminde TEFE'nin yıllık bazda %9 dolayına gerileyebileceği gözlemlenir. Özetle, kurda sıçrama yaratacak bir dışsal etki ile karşılaşılmadığı ve mali hedeflerde beklenen sapmadan dolayı, IMF'nin kamu fiyat seviyesinde istediği artışlar makul düzeyde tutulduğu takdirde, enflasyondaki ilk dört aylık gelişim, 2004 sonu hedefi ile tutarlı bir çizgide kalabilir. Hatta, TEFE rakamı çok daha iyi bir resim ortaya koyabilir. Bu durumda, TCMB'nin, izlemekte olduğu para politikası gereği O/N faiz oranında yeni indirimler yapması, enflasyon hedefi ile tutarlı olacaktır. Burada kafaları karşıtıran soru şu: TCMB neden yeni faiz indirimlerinde çekingen bir tavır sergiliyor ? 2004 yılında enflasyonu etkileyecek bazı riskler mevcut: Birincisi: Döviz kuru. Şu sıralar %20 dolayında aşırı değerli olan döviz kurunun, gelecek yıl da reel değerlenme göstermesi beklenmektedir (hükümet kanadında). Ancak, TL'nin reel değerlenmeyi sürdürme şansı yapısal reformların hızlandırılması, özelleştirmede somut adımların atılması, AB yolunda kayda değer ilerleme sağlanması, ABD ile ilişkilerin istikrar kazanması ve güven ortamının kuvvetlendirilmesi ile mümkündür. Bu noktalarda, Türkiye şu sıralarda yaşadığı tıkanmayı aşabilecek adımları atamamış görünmektedir. Ancak, buna karşın iç piyasa ekonomi politikalarına kredi açmaya devam ediyor. Piyasa oyuncuları, hedeflerle tutarlı beklenti sergileyip, hükümet politikalarının neticede bu beklentilere yaklaşmasını umuyor. İkinci önemli risk ise likidite fazlasındaki hızlı artıştır. TCMB'nin hergün sistemden çektiği likidite fazlası US$ 7.7 milyardır. Gelecek yılki itfa - ihale programı dikkate alındığında, bu rakamın en az US$ 15 milyar dolayında olacağı gözlenmektedir (ekonomideki büyümenin devam edeceğini, Hazine'nin eksik borçlanmasının 3'te 2'lik kısmının üretim ve harcama kesimlerince absorbe edileceğini varsaydık) . Tıpkı sabit kur rejiminde olduğu, nasıl TCMB'nin sonsuza kadar önceden ilan ettiği kur seviyelerini koruması mümkün değil ise; sistemdeki likidite fazlasını da sonsuza kadar sterilize etmesi mümkün değildir (Üstelik, dezenflasyon programı altında, sistemde artma eğiliminde olan likidite fazlasının azalan faiz oranları ile çekilmesi öngörülmektedir) . Özetle, artma eğiliminde olan likidite fazlasının sterilizasyonu, program açısından risk teşkil etmektedir. Üçüncü önemli risk, sistemdeki likidite fazlasının sterilizasyonuna rağmen, para stokunun hızlı bir artış trendine girmiş olmasıdır. Yıl başından bu yana bankaların kredi hacmindeki reel artış %20'ye ulaşırken, kedi kartı harcamalarındaki reel artış ise %35'i bulmuştur. M1 (vadesiz mevduat + emisyon) hacmindeki reel büyüme %39.0'a yaklaşırken, M2'deki reel büyüme %14.4 seviyesinde kalmıştır. 2003 yılında ekonomideki parasallaşmanın hızlanması ve buna karşılık TL'nin nominal gerileme göstermesi, TL'de üzerinde ciddi bir stres birikimi olduğunu göstermektedir. Dördüncü önemli risk, 2004 yılında daha kuvvetli bir iç talep ile karşılaşma olasılığıdır. DİE istatistiklerine göre iç talepteki artış GSMH'daki artışın altındadır. Bu durumda, TCMB'nin de vurguladığı gibi, güven ortamı ve ekonomideki parasallaşma bugünkü görüntüsünü sürdürürse daha kuvvetli bir iç talep ortaya çıkabilir. Beşinci önemli risk, bütçe rakamları ile Hazine'nin borçlanma programının 2004 enflasyon hedefi ile uyum göstermemesidir. 2004 yılında konsolide bütçe programı (%11.3 seviyesinde açık planlanmaktadır) ve Hazine'nin finansman tablosu (TL 211.8 katrilyonluk iç ve dış borç servisi öngörülmektedir) %12'lik enflasyon hedefleri ile uyumlu bir mali ortam hazırlamaktan uzaktır. IMF'nin Şubat 02'de yayınladığı raporunda 2004 yılı için %12'lik enflasyon hedefi altında, konsolide bütçe açığının GSMH'ya oranı %7.8 olarak belirtilmişken, hükümetin 2004 yılınında bu oranı %11.1 olarak açıklaması dikkat çekicidir. Buna ek olarak, makroekonomik hedeflerle uyumlu 2004 yılı iç borç itfası, Hazine'nin ilan ettiği rakamların yaklaşık TL 35-40 katrilyon kadar gerisindedir. Özetle, bu görüntü altında, maliye politikalarının enflasyonu düşürücü bir politika aracı olarak kullanılması pek mümkün değildir. Böyle bir ortamda, enflasyondaki düşüş trendinin sürmesi yine döviz kuruna ve beklentilere bağlı kalmaya devam edecektir. Bir diğer bakış açısıyla, göreli makroekonomik istikrarın gelecek yıl da sürebilmesi için TL'nin döviz karşısındaki değerli konumunu koruması ve ekonomideki güvenin sağlamlaştırılması gerekmektedir. Bu durumda, TCMB'nin döviz kurundaki ani sıçramalara daha fazla duyarlılık göstermesi beklenmelidir. Üçüncü Çeyrek Büyüme Hızı Yılsonu Hedefiyle Uyumlu... DİE'nin açıkladığı 2003 yılı üçüncü çeyrek büyüme rakamlarına göre reel olarak GSMH %4.9, GSYİH ise %4.8 oranında arttı. Yılın ilk dokuz ayı dikkate alındığında ise büyüme GSMH'da %5.2, GSYİH'da ise %5.4 olarak gerçekleşti. Böylece 3. çeyrek büyüme rakamları, GSMH'da %6.3 ve GSYİH'da %6.2 olan piyasa beklentilerinin altında kaldı. Büyüme gerçekleşmelerinin beklentilerin altında kalmasında; tarım sektöründeki daralma ve sanayi sektör büyüme rakamlarının aylık açıklanan rakamlardan yaklaşık 4 puan düşük olması etkili oldu. Aylık ortalamalar bazında 3. çeyrek için %12.1 olan sanayi üretim artışı, GSMH altında %8.1'e düştü. İmalat sanayi ise 3. çeyrekte %8.4 oranında genişledi. Aylık sanayi üretim rakamları ile kıyaslandığında daha geniş bir veri setine sahip olan GSMH istatistikleri, küçük ve orta boy işletmelerdeki zayıf büyüme hızına işaret etmektedir. Milli gelirin alt kalemleri incelendiğinde, tarım sektöründeki büyüme rakamlarının 2002'den oldukça farklı bir gelişim gösterdiği görülmektedir. 2003 yılının ilk çeyreğinde %7 oranında büyüyen tarım üretimi ikinci çeyrekteki %2.7'lik düşüşün ardından üçüncü çeyrekte de %1 oranında geriledi. Düşüşte baz yıl etkili oldu. Zira 2002'inin aynı döneminde tarım sırasıyla %2.7 ve %6.1 oranlarında artmıştı. Tarım üretiminin %1 oranında daraldığı bu yılın 3. çeyreğinde sektör payının mevsimsel etkiyle %22.1 seviyesine çıkması, neticede büyüme üzerinde negatif baskı kurdu. İnşaat ve finans sektörlerindeki daralmanın 2003 yılı üçüncü çeyreğinde de devam ettiği görüldü. 2003 yılı ilk yarısında %15.6 daralan inşaat sektörü, üçüncü çeyrekteki %16.9'luk küçülme neticesinde yılın dokuz ayında %16.2 daralmış oldu. Bununla birlikte, sektörün milli gelir içindeki payı 2002 yılına göre 1 puanlık bir düşüşle %3.5'e geriledi. Finans sektörünün ise yılın ilk dokuz ayında bankaların açıklamış olduğu yüksek kar rakamlarına rağmen milli gelir içinde %6.9 oranında küçüldüğü görüldü. Böylece, finans sektörü geçtiğimiz sekiz dönem boyunca daralmış oldu. Yılın ilk dokuz ayında küçülen sektörün yılın 4. çeyreğinde büyüme trendine girdiği tahmin ediliyor. Milli gelirin harcama tarafında ise özel nihai tüketim harcamalarında, geçen yılın aynı dönemine göre yılın 3. çeyreğinde %5.6, yılın ilk 9 ayında ise %4.9 artış kaydedildi. Devletin nihai tüketim harcamaları ise yılın üçüncü çeyreğinde %1.4, 9 aylık döneminde de %2.3 azaldı. Devlet harcamalarının daralmaya devam etmesi sıkı maliye politikalarının yılboyunca sürdürüldüğünü göstermektedir. Yılın ikinci yarısında tüketici kredisi (reel yıllık %129.1) ve kredi kartı (reel yıllık %35.5) kullanımlarındaki artışlar neticesinde iç talebin canlandığı görüldü. Bu nedenlerle, tüketim harcamalarının yılın son çeyreğinde de artmaya devam edeceği tahmin edilmektedir. Yatırım harcamaları tarafında 3. çeyrekte %0.4, ilk dokuz ayda ise %4.4 artış oldu. Yatırım, 2003 yılında 2002 yılına göre farklı bir gelişim gösterdi. 2002 yılı genelinde kamu tarafında %14.5 genişleme, özel sektör tarafında ise %7.2 daralma olurken; 2003 yılı ilk dokuz ayında bu dağılımın tersine döndüğü gözlendi. Bu dönemde kamu tarafında yatırımlar %18.5 daralırken; özel sektör yatırımları %13.5 arttı. 3. çeyrekte özel sektör yatırımları içerisindeki makine teçhizatın %40.8 büyümesi (ilk dokuz ayda %39.6); özel sektör tarafında yatırım ortamının iyileştiğine ve kapasiteyi artırıcı önlemler alınmaya başlandığına işaret etmektedir. Özel sektör yatırımının artmasına rağmen ulaşılan rakamın kriz öncesinin oldukça altında olduğu görülmektedir. Kriz yılları dikkate alınmadığında, 1 yıllık özel sektör yatırımının GSMH'ya oranı (1991 yılından bu yana) %21.5'ken 2003 yılı 3. çeyreği sonu itibariyle bu oran %13.4'e düşmüş durumdadır. Bu da gösteriyor ki, kriz öncesi yatırım performansının yakalanması için orta vadede yatırım harcamalarının artması gerekmektedir. Yatırımların artmasında finans sektörünün büyüme seyrine girmesi olumlu bir katkı sağlayacaktır. 3. çeyrek milli gelirinin büyümesinde rekor seviyelere ulaşan dış ticaret rakamları da etkili oldu. %20.1 artan ihracatın ithal girdilere bağımlı olması dolayısıyla 3. çeyrekte ithalattan alınan vergi %26.7 artış gösterdi. Dış ticaret performansının yılın son çeyreğinde de devam etmesi beklenmektedir. Dış ticarette dikkat çekici bir diğer gelişme ise ihracattaki hızlı artışın ithal girdisi yoğun olan sektörlerde (beyaz eşya, otomotiv, demir-çelik) gerçekleşiyor olmasıdır. 2003 yılının son iki ayında yüksek baz yıl etkisi, terör saldırıları dolayısıyla oluşan potansiyel riskler ve bayram tatili neticesinde sanayi üretim rakamlarında yavaşlama gerçekleşebilir. Ancak harcama tarafında özel tüketimin yüksek büyüme hızına ulaşmış olması, büyüme üzerindeki baskıları dengeleyebilir. Dolayısıyla da %5'lik yılsonu hedefinin tutturulacağı tahmin edilmektedir. 2004 yılında ise kriz nedeniyle ertelenen iç talep ve yatırımın büyüme üzerinde etkili olması beklenmektedir. Kültür Sanat Grammy Ödülü Adayları Açıklandı Grammy ödüllerinin açıklanan bu yılki aday listesinde Beyonce Knowles, Jay-Z, Outkast ve Pharrell Williams 6'şar adaylıkla başta yer aldılar. Beşer dalda ödüle aday gösterilenler arasında ise Eminem, 50 Cent, Evanescence, Justin Timberlake, Luther Vandross, Missy Elliott, Chad Hugo, Ricky Skaggs ve Warren Zevon bulunuyor. Şarkı dalında ödüle Knowles ve Jay-Z'in birlikte söyledikleri "Crazy in Love", Blackeyed Peas grubunun Justin Timberlake ile birlikte seslendirdiği "Where is the Love", Coldplay'in "Clocks", Eminem'in "Lose Yourself" ve Outkast'in "Hey Ya" adlı parçaları aday. Grammy ödülleri 8 Şubat'ta Los Angeles'teki Staples Center'da yapılacak törenle 46'ncı kez dağıtılacak. Töreni CBS televizyonu canlı yayınlayacak. Çeşitli Dallardaki Grammy Adayları: Yılın Albümü Under Construction (Missy Elliott) Fallen (Evanescence) Speakerboxxx/The Love Below (Outkast) Justified (Justin Timberlake) Elephant (The White Stripes) Yılın Şarkısı Beautiful (Linda Perry) Dance With My Father (Richard Marx- Luther Vandross) I'm With You (Avril Lavigne& The Matrix) Keep Me In Your Heart (Jorge Calderon& Warren Zevon) Lose Yourself (Eminem) En İyi Yeni Sanatçı Evanescence 50 Cent Fountains of Wayne Heather Headley Sean Paul En İyi Çağdaş Caz Albümü 34th N Lex (Randy Brecker) Rural Renewal (The Crusaders) Sonic Trance(Sony Payton) Timeagain (David Sanborn) Time Squared (Yellowjackets) http://www.grammy.com Lopez 1 Numara Son günlerde nişanlısı Ben Affleck ile bir ayrılıp bir barışmasıyla gündemde olan Jennifer Lopez, bir internet sitesinin anketinde şov dünyasının en çekici yıldızı seçildi. "Netscape" sitesinin düzenlediği ankette zafer Jennifer Lopez'in. Bronx semtinden yetişerek müzik ve sinema dünyasının parlayan yıldızı olan Lopez, ankette ilk sırada. 2004 yılında yeni dört film projesi için hazırlanan Lopez, eğer yine bir aksilik olmazsa, ekim ayından itibaren "Affleck" soyadını taşıyacak. "Forbes" dergisi tarafından "en zengin çift" ilan edilen Lopez ve Affleck'in yıllık toplam geliri 65 milyon dolar. Zenginlik ve ünden zaman zaman bunaldığını dile getiren Lopez'in yorumu ise "Ben hala aynı kişiyim. Sevdiğim işi yapıyorum. Ama hayatımın amacı bu değil." Şeklinde. Jennifer Lopez'in ardından, listede ikinciliği Latin şarkıcı Shakira elde etti. Asıl adı "Shakira Isabel Mebarak Ripoll" olan Latin yıldız, Kolombiyalı fakir bir ailenin kızı. İlk çıkışını 1991 yılında 14 yaşındayken "Magica" adlı albümle yapan Shakira, bugün "Laundry Service" adlı İngilizce albümüyle müzik listelerinde birinci sırada. Ankette ünlü İspanyol aktris Penelope Cruz da üçüncü oldu. Filmlerinin yanında Hollywood'un tanınmış aktörü Tom Cruise ile birlikteliği sayesinde de ilgi odağı olan Cruz, doğduğu kent olan Madrid'te o kadar seviliyor ki, "Madrid'in Madonnası" olarak nitelendiriliyor. 29 yaşındaki güzel aktris, sinema dünyasındaki başarısıyla ilgili olarak da, "Hollywood gerçek değil. Sizin yaptığınızla ilgilenen yok" yorumunu yapıyor. Çok sayıda ünlü Latin yıldızın bulunduğu listede, "Frida" filmiyle büyük çıkış yapan ve Oscar'a aday gösterilen Salma Hayek ise haksızlığa uğramış gibi görünüyor. Ankette sekizinci sıraya yerleştirilen güzel Hayek, Lopez, Cruz ve Shakira'nın yanında bazı televizyon yıldızlarının da gerisinde kaldı. Türk izleyicisinin televizyon ekranlarından tanıdığı şarkıcı Thaila da listenin onuncu sırasında. Ankette en çekici Latin yıldızlar şöyle sıralandı: 1- Jennifer Lopez 2- Shakira 3- Penelope Cruz 4- Roselyn Sanchez (Oyuncu, "Çılgınlar Gemisi" adlı filmi şu günlerde vizyonda). 5- Eva Mendes (Oyuncu, "Aerosmith" topluluğunun klibiyle ün yaptı). 6- Paulina Rubio (Sunucu ve şarkıcı). 7- Michelle Rodriguez ("Daha Hızlı, Daha Öfkeli" adlı filmi şu günlerde gösterimde). 8- Salma Hayek. 9- Daisy Fuentes (Şarkıcı). 10- Thalia. Lawrence'ın Sakıncalı Resimleri İngiliz yazar D. H. Lawrence'ın, ilk kez 1929 yılının haziran ayında Warren Galerisi'nde sergilendiği zaman yasaklanan 'müstehcen' tabloları, Waterstone Kitabevi'nin Londra Piccadilly'deki mağazasında 70 yıl sonra sergilenmeye başladı. Ama sansürden kurtulamadı. Sanatçının yapıtları, kitapevi kafeteryasında 3 Aralık'ta sergilenmeye başladı. Kısa bir süre sonra resimler kitapevi binasının altıncı katına taşındı. Bu operasyonun gerekçesi, resimlerin toplumun huzurunu bozabileceği sözleriyle açıklandı. Eserlerinde çıplak kadın ve erkekleri uygunsuz şekilde tasvir eden D. H. Lawrence, bugün bile müstehcen bulunurken, sergi sözcüsü bu değişimin sansürle ilgili olmadığını, ancak kafenin halka açık olması nedeniyle ailelerin rahatsızlık duyabileceğini düşündüklerini ve bu sebepten ötürü yapıtları taşıdıklarını belirtti. Yapıtlarında insanlar arası sınırları araştıran ve insan ilişkileri üzerine incelemeler yapan Lawrence'ın romanlarında da cinsellik önemli öğelerden biri. Lawrence, ünlü romanı "Lady Chatterley'in Aşığı"nı 1929 yılında açtığı sergisinden bir yıl önce yayımlamıştı. 29 Aralık'a kadar görülebilecek sergide, yazar ve ressamın daha önceki çalışmalarına ait röprodüksiyonlar bulunuyor. Billboard Müzik Ödülleri Billboard Müzik Ödülleri sahiplerini buldu. 6 dalda aday gösterilen 50 Cent ise geceyi 3 ödülle kapattı. Törende ödül alan sanatçılar şöyle sıralanıyor; En İyi Sanatçı: 50 Cent En İyi Grup: 3 Doors Down En İyi Çıkış Yapan Kadın Sanatçı: Beyoncé En İyi Çıkış Yapan Erkek R&B Sanatçısı: Chingy En İyi Çıkış Yapan Grup: Evanescence En İyi R&B Sanatçısı: 50 Cent En İyi R&B/Hip-Hop Grubu: Lil Jon & The East Side Boyz En İyi çıkış Yapan Kadın R&B sanatçısı: Beyoncé En İyi R&B Yapımcısı: R. Kelly En İyi R&B Söz Yazarı: R. Kelly En İyi Rap Sanatçısı: 50 Cent En İyi Rock Sanatçısı: Audioslave En İyi Country Müzik Sanatçısı: Shania Twain En İyi Country Müzik Albümü: Shania Twain Garanti’den Kültür Sanat Platform'da bu ayın programı... Garanti Galeri'de bu ayın programı... Osmanlı Bankası'nın Bankalar Caddesi'ndeki eski genel müdürlük binasında kurulan Osmanlı Bankası Müzesi, 19 Aralık 2002'de açıldı. Bankanın zengin arşivinden yararlanılarak, binada bulunan kasa dairelerinin içinde ve etrafında düzenlenen müze, Osmanlı İmparatorluğu'nun merkez bankası, emisyon bankası ve hazinedarı olarak görev yapan Osmanlı Bankası'nın ve dönemin tarihine ışık tutuyor. Dünyanın sayılı finans tarihi müzeleri arasında yerini almayı hedefleyen müzenin kuruluş çalışmaları Osmanlı Bankası Arşiv ve Araştırma Merkezi tarafından yürütüldü. Müzenin projesi, Tarihbilimci Prof. Dr. Edhem Eldem, Mimar Prof. Dr. İhsan Bilgin ve Tasarımcı Bülent Erkmen'den oluşan ekibin koordinasyonunda 9 ay gibi kısa bir sürede hayata geçirildi. Her gün 10:00-18:00 saatleri arasında ziyaret edilebilen müzeye giriş, öğrenci, öğretmen ve 65 yaş üzeri ziyaretçileri için 1 YTL diğer ziyaretçiler için ise 3 YTL'dir. www.obmuze.com Bir Konu Bir Konuk Garanti Bankası'nın, yerel sanayici ve yöneticilerle ekonomi ve bankacılığın önde gelen isimlerini bir araya getirdiği Garanti Anadolu Sohbetleri 'nin 11. toplantısı, 19 Eylül Salı günü Çorum'da gerçekleştirildi. Bölgesel çözümleri birlikte bulmak amacıyla düzenlenen ve sektörün önde gelen temsilcilerinin katıldığı toplantıda, yerel sektörün sorunları ve çözümleri tartışıldı. Toplantı, Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen ve Çorum Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Mahmut Gökeşme'nin açılış konuşmalarıyla başladı. "Bir Başarı Hikayesi" başlıklı konuşmada, Ece Seramik Yönetim Kurulu Üyesi Erdem Çenesiz ve Bilsar Teksil A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Selman Bilal tecrübelerini paylaştı. Başkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tamer Müftüoğlu, KOBİ'lerin sorunları ve gelişmeler konusundaki görüşlerini aktardı. Türk Standartları Enstitüsü Genel Sekreteri Asım Dinç'in "Türkiye'nin Ürün Standartları" ve Garanti Bankası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Mahfi Eğilmez 'in "Çorum ve Hititler" konulu konuşmalarında sonra, Dünya Gazetesi Yazarı Prof. Dr. Kenan Mortan , Çorum'un hinterland analizi hakkında değerlendirmeler yaptı. Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen , Garanti'nin sunduğu bankacılık hizmetlerini tanıttı. Gazeteci-yazar Dr. Rüştü Bozkurt sektörlerarası sinerjinin gelişme sürecini anlattı. Son bölümde ise Dünya Gazetesi Genel Yönetmeni Osman Saffet Arolat 'ın yönettiği ve bölgesel sorunların tartışıldığı kısa bir forum gerçekleştirildi. Dr. Mahfi Eğilmez "Çorum ve Hititler" Söyleşisi 4000 yıl önce bölgedeki ekonomik faaliyetler nasıldı? Dr. Mahfi Eğilmez: Bundan 4000 yıl önce, özellikle Asur ticaretinin çok yoğunlaştığı Anadolu'da, ekonomik yapı bugünküne çok benziyordu. O günkü yapıda vergi kaçırma, rüşvet, borçların ertelenmesi, borçlara karşı isyan ve çok yüksek faiz var. Bu gibi uygulamalar bugün de Anadolu'da egemen olan kuralsızlıklara çok benziyor. Bu sorunları Hititler bir şekilde çözüyor ve benim kanaatimce sorunları başarılı bir şekilde çözebildikleri, halkı rahatlatabildikleri için Anadolu'ya egemen olmaları da kolaylaşıyor. Kendi düzenlerini kurup, kent yönetmelikler gibi bir takım kurallar koyarak Anadolu'daki ticareti rahatlatıp disipline edebiliyorlar. Belli bir rahatlık sağladıkları için Anadolu'ya egemen olmaları da kolaylaşıyor. Kentleri kuşatmaya gittiklerinde halk onlara karşı kendilerini öldürecek gibi bakmıyor. Onların tanrılarını benimsiyorlar, kültürlerini benimsiyorlar, esir aldıklarına iyi davranıyorlar. Hatta bütün bir kenti esir almıyorlar, oraya bir yönetici bırakıyorlar ve dolayısıyla yaşam eski düzeniyle yürüyor ancak ticaret sömürüsünü bitiriyorlar, vergi kaçakçılığı gibi olayları kaldırıyorlar, insanların yüksek faiz altında ezilmelerini önlüyorlar. Hitit hukukuna baktığımız zaman "kısastan tazminata geçiş" gibi çok büyük bir devrimin gerçekleşmesinin yanı sıra, esirlerin, kölelerin de bir takım hakları olduğunu görüyoruz. Köle olarak kenara atılmış değiller; kadın-erkek eşitliğine yakın bir düzen var, kölelerin ciddi hakları ve korunmaları var. Yani bana kötü davrandı diyerek köle sahibi kölesini öldüremiyor. Çivi yazısının bölgeye gelişi nasıl oldu? Dr. Mahfi Eğilmez: Benim iktisatçı olmam bakış açımı biraz etkiliyor. Bunu itiraf etmekte fayda var. Yani ben bir arkeolog gibi, bir doktor gibi ya da bir hukukçu gibi olaya bakmıyorum. Belki hukukçu gibi bakabiliyorum, yani sosyal bilimler ve iktisat ağırlıklı eğitim almış bir kişi olarak bakışımda bu öğeleri öne çıkarıyorum ve bunlara da cevap alıyorum. Bunlardan bir tanesi, bölgeye yazının girişi. Mezopotamya'da Sümerlerle başlamış olan çivi yazısının dönüp dolaşıp Anadolu'ya gelişi de aşağı yukarı M.Ö. 2000'lere rastlıyor. Çivi yazısını Anadolu'ya getirenler Asurlu tüccarlar. Bunlar muhasebe kaydı tutuyorlar; kime borç vermiş, ne kadar alacağı var, faizi ne diyerek. O zamana göre çok büyük çapta bir ticaret var bölgede. Bir çok kişiye borç veriyorlar, mal alıyorlar, mal satıyorlar. Bunları kayıtta göstermek zorundalar. Başkenti Neşa olan, 20-21 kentten oluşan büyük bir Asur ticaret kolonisi var. Burada bulunan arşivler var. Arşivlerden çıkan tabletlerde muhasebe, borç, alacak, faiz kayıtları var. Dolayısıyla çivi yazısı bölgeye ekonomik bir nedenle gelmiş görünüyor. Hitittler'in Asurlular'la ticari ilişkilerine değinir misiniz? Dr. Mahfi Eğilmez: Bölgede Hititler'den çok önce başlamış bir ticari ilişki var. Hititler M.Ö. 16501700 civarında Anadolu'da ortaya çıkıyorlar. Ondan önce neredeydiler? Nereden geldiler? Gibi soruların cevapları bugün dahi verilemiyor. Teoriler var ama çok bilinen şeyler değil. Hititler'den önce Anadolu'da oturanlara Hattiler adı veriliyor. Zaten Hitit adı da uydurma bir ad. Muhtemelen Hatti'den çevrilerek Batı'dan getirilmiş bir isim. Hattiler'le, yani Anadolu'da yaşayan Hitit öncesi kavimlerle Asurlular arasında büyük bir ticaret var. O zamanlar Anadolu çok sahipli değil, çok güçlü krallıklar yok. Asurlu tüccarlar Anadolu'da cirit atıyorlar ve bu ticaret kolonisi kanalıyla Anadolu insanıyla ticaret yapıyorlar. Hattiler'in ihtiyacı olan şey büyük ölçüde kalay. Tunç devri yaşandığı için, bakır ile kalayın karışması lazım ki tunç yapılsın. Tunç ne sert ne çok yumuşak, ama şekil verilebilir bir madde. Tunç ile mızrak ucu, kalkan, kesici aletler, işleme aletleri, borular yapılıyor. Dolayısıyla Asur'dan kalay ve tekstil ürünleri geliyor. Anadolu'dan da tarım ürünleri, gümüş ve altın götürüyorlar. Bölgede uluslararası, inanılmaz derecede büyük bir ticaret var ve bu ticaret iki tarafın da işine geliyor. Daha sonra Hititler Anadolu'ya egemen olmaya başladıklarında bu ticaret biraz sekteye uğruyor. Nedeni de az önce de söylediğim yüksek faizler ve borçların silinmesi gibi faktörler. Dolayısıyla Asurlar bundan büyük bir zarar görüyorlar ve bu nedenle ticarette bir gerileme oluyor. Ancak daha sonra Asurlar'la Hititler arasında disiplinli, düzenli bir ticaret devam ediyor. Bölgede para olarak kullanılan metallere de rastlıyoruz. 8.5 gram ağırlığında bir gümüşe 1 şekel adını veriyorlar. 1 şekel belli şeyleri satın alıyor ve bunlar Hititler'in kanunlarında yazılı. Ancak Asur ve Babil şekeli ile Hitit şekeli arasında bir fark olduğunu tespit ediyoruz. 1'e 1.5 Hitit şekeli daha değerli. Muhtemelen gümüş ağırlığı fazla. Ama şu çok ilginç ki, aralarında bir konvertibilite var. Her ikisi de gümüş ile tarif edildiği için aynı cins para ve dolayısıyla her yerde geçiyor. Ama ağırlığı tartılıyor ve ona göre karar veriliyor. Dolayısıyla ben bugünkü anlamda "döviz kurunun" 1'e 1.5 olduğunu tahmin ediyorum. Yani 1 Hitit şekeli, 1,5 Asur şekeline eşittir. Bir Asurlu gelip Hitit pazarından alışveriş yapacaksa 1,5 Asur şekeli ödemek zorunda 1 şekellik bir kumaş parçası için. Böyle bir para ilişkisi var aralarında. Hamurabi kanunları ile Hitit kanunlarını mukayese eder misiniz? Dr. Mahfi Eğilmez: Ortadoğu'da bilinen en büyük devrim, Hamurabi yasalarıdır. Bugüne göre çok geri ama Babil kralı Hamurabi kendinden önce var olan kuralları bir araya getirip birleştirerek bir kanunlar manzumesi meydana çıkarmış. Tıpkı Fatih Sultan Mehmet'in kendinden önceki kanunları bir araya getirip Fatih Kanunnamesi'ni yaptığı gibi. Buna Hamurabi kanunları adı veriliyor ve daha ziyade kısas hukukuna dayanıyor. Yani "göze göz, dişe diş" olarak bildiğimiz, birisi diğerinin kolunu kestiyse o insanın da kolu kesilecek gibi kimseye yarar sağlamayan hukuk kuralları. Bu yasalardan aşağı yukarı 200 yıl kadar sonra Hititler Anadolu'nun ortasında asıl hukuk devrimini yapıyorlar ve Hitit yasaları yürürlüğe giriyor. Bu yasalar "tazminat hukukunu" getiriyor. Eskiden kendi yasalarında da kısas hukuku hükümleri yer aldığı halde, yani "bir adam başkasının tarlasına tecavüz edip oraya kendi ürünlerini diktiyse, kendi tohumlarını attıysa o adam öldürülsün" gibi kurallar varken, devam ederek diyor ki, "eskiden böyleydi, şimdi adam öldürülmesin, tarla asıl sahibine geri verilsin, o adamın da örneğin- 3 koyunu alınıp tarlanın asıl sahibine verilsin" gibi düzeltmeler yapıyorlar. Dolayısıyla tazminat hukukuna geçtiklerini buradan anlıyoruz. Bu konuştuğumuz şey aşağı yukarı bundan 3500 yıl önce gerçekleşiyor. O zaman olağan üstü bir gelişme. Biz üniversitelerimizde Roma hukuku okutuyoruz ama Hitit hukukunu bilmiyoruz. Üstelik de aynı topraklarda yaşadığımız halde. Amerika'da 3-4 üniversitede Hitit hukuku okutuluyor. Bölgenin günümüzdeki ekonomik yapısı nasıl? Dr. Mahfi Eğilmez: Çorum'da başkent Hattuşa var, Alacahöyük var, yeni kazılmaya başlanan Şapinuva var. Önemli kentleri ve başkenti orada. Çorum'a baktığımızda daha ziyade un fabrikaları, kiremit fabrikaları, leblebi var. Belki dünya çapında sayılabilecek bir gömlek üretimi var, Bil's gömlekleri. Hakkı Bilal ve oğullarının fabrikaları var, dünya çapında gömlek üretimi yapıyorlar. Beymen'e satıyorlar, İngiltere'ye Amerika'ya yolluyorlar. Onların adını basarak yolluyorlar, yani bir nevi fason işçilik yapıyorlar ama önemli bir iş yapıyorlar. Çorap sanayi de çok gelişmiş durumda; kadın ve erkek çorabı üretiliyor. Ancak Çorum'a baktığınız zaman Çorum'un elbette sanayide de bir takım gelişmeler sağlaması lazım. Bence Çorum'un üzerinde oturduğu asıl büyük hazine Hititler'dir. Orada bir turizm sanayi gelişebilir. Bunu yapamıyorlar ve şu anda çok geri durumdalar. Günü birlik insanlar geliyor, Kapadokya'ya giderken oradan geçiyor ve şöyle bir kuşbakışı Hattuşa'ya bakıp gidiyorlar. Buraya senede bir defa Japon Prensi Mikasa geliyor, Japonlar geliyor. Yani senede 40-50 bin kişi ziyaret ediyor burayı. Bu sayıyı milyona çıkarmaları lazım, başka çareleri yok. Ancak bunun için yöre halkının, Çorum halkının buraya sahip çıkması lazım. Maalesef bu yok. Burada devletin de yapması gereken şeyler var. Örneğin Hattuşa'nın hemen eteklerinde kurulu olan ilçenin adı Boğazkale. Şimdi Boğazkale'de bir örnek olay yaratmak lazım. Buralarda Hitit evleri yapmak lazım. Dışı Hitit, içi son derece modern pansiyonları başlatmak lazım. Birkaç kişinin girebileceği, kalabalık olmayan evler. Hitit yemekleri yapmak, şarap üretmek lazım. Bölgede şarapçılığı canlandırmak lazım. Bir takım Hitit figürleri yapabilirsiniz. Yapılıyor ancak çok kötü. Eserlerin bire bir kopyalarını fabrikasyon ama güzel bir şekilde üretebilirsiniz. Orada insanlar bunları üretebilir, bazı insanlar bunların satıcısı olabilir. Broşür ve kitaplar da çok eksik, açıklayıcı şeyler yok. Bunları yaparlarsa turizm oranın bir numaralı değeri olabilir. Üstünde oturduğunuz hazinenin kıymetini bileceksiniz ve bunu pazarlayacaksınız.